Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahmed, imamı, kimdir, rabbani

İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?

Eski 04-04-2009   #1
meLankoLik_asaLet
Icon1861

İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?



İmam-ı Ahmed Rabbani hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve âlim Ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslamın bekçisi, müslümanların baştacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir

İnsanların itikad, ibadet ve Ahlak hususunda doğruyu öğrenmelerini, öğrendikleri bu bilgiler ile Amel etmelerini sağlayan, insanları ALLAHü teâlânın rızasına kavuşturmak için rehberlik eden ve kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen İslam âlimlerinin yirmi üçüncüsüdür

İsmi, Ahmed bin Abdülehad bin Zeynel'abidin'dir Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü'l-Berekat'dır 1563 (H971) senesinde Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır İmam-ı Rabbani, Rabbani âlim demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kamil, olgun âlim demektir

Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı "Müceddid-i elf-i sani", ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, "Sıla" ismi verilmiştir Hazret-i Ömer'in(radıyallahü anh) soyundan olduğu için ,"Faruki" nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, "Serhendi" denilmiştir Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmam-ı Rabbani Müceddid-i elf-i sani Şeyh Ahmed-i Faruki Serhendi'dir


Babası ve dedelerinin hepsi, zamanlarının büyük âlimleri, salih ve faziletli kimseleri idiler Babası Abdülehad Efendi din ve fen ilimlerinde yetişmiş, tasavvufta da en son mertebeye ulaşmıştı Gençliğinde ilmi yaymak, insanlara hizmet etmek, doğru yolu göstermek için seyahat ettiği sıralarda, Hindistan'ın meşhur kasabalarından Skendere'ye gitmişti O memleketten asil bir aileye mensub saliha bir hanım, firasetiyle Abdülehad Efendinin mübarek bir zat olduğunu anlayıp, ona; "Kendi kucağımda terbiye edip büyüttüğüm, iffet ve ismet cevheri bir kız kardeşim vardır Böyle saliha bir kızın sizinle nikahlanmasını arzu ediyorum Bu ricamı kabul edeceğinizi umarım" diye haber gönderdi Abdülehad Efendi bir müddet düşündükten sonra teklifi kabul edip, o kızla nikahlandı Bu evliliklerinden İmam-ı Rabbani hazretleri doğdu

İmam-ı Rabbani hazretleri çocukluğunda şiddetli bir hastalığa tutulmuştu Evlerinde büyük bir üzüntü hasıl olup, vefat edeceğini zannetmişlerdi O zamanın meşhur velilerinden ve Abdülkadir-i Geylani'nin yolunun büyüklerinden Şah Kemal Kihteli Kadiri'ye götürüp duasını istediler Şah Kemal Kadiri, İmam-ı Rabbani'yi görünce büyük bir hayranlıkla bakarak babasına; "Hiç üzülmeyiniz Bu çocuk çok yaşayacak, ilmiyle amil, büyük bir âlim ve eşsiz bir veli olacak" demiş ve çocuğun elinden tutup, öpmüştü Muhabbetle sarılmalarından dolayı, Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin feyzi ve nuru, mübarek vücudunu kapladı

Şah Kemal Kadiri, İmam-ı Rabbani hazretleri hakkında çok güzel ve büyük müjdeler verdi İmam-ı Rabbani yedi-sekiz yaşlarında iken Şah Kemal Kadiri vefat etti

İmam-ı Rabbani hazretleri ilk tahsiline, babasından ders alarak başladı Babasından okuyup Arapçayı öğrendi Küçük yaşta Kur'an-ı kerimi ezberledi İlminin çoğunu babasından, bir kısmını da zamanının meşhur âlimlerinden öğrendi Babasından ders aldığı sırada, çeşitli ilimlere ait küçük kitapları ezberledi Babasından aldığı dersleri tamamlayınca, Siyalkut şehrine gidip orada, Mevlana Kemaleddin Keşmiri'den ilim öğrendi

Mevlana Kemaleddin meşhur âlim Abdülhakim-i Siyalkuti'nin de hocası olup, zamanının en yüksek âlimi idi Bazı hadis kitaplarını da Şeyh Yakub-ı Keşmiri'den okudu Kadı Behlul-i Bedahşani'den; hadis, tefsir ve bazı usul ilimlerinde icazet, diploma aldı On yedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, bütün ilimlerden icazet aldı Tahsili sırasında, Kadiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki Feyz ve lezzeti babasından aldı Babası hayatta iken, talebelere ilim öğretmeye başladı

Bu sırada; Risalet-üt-Tehliliyye, Redd-i Revafid, İsbat-ün-Nübüvve adlı eserlerini yazdı Edebiyata çok meraklı olup, fesahatı ve belagatı, sür'at-i intikali, zekasının şiddeti herkesi hayrette bırakıyordu

Bu kadar ilmi ve herkesin üstünde olgunluğu, tevazusu ile birlikte kalbi, Ahrariyye, Nakşibendiye büyüklerinin aşkı ile yanıyor, bu yolda yazılmış kitapları okuyordu Babasının vefatından bir sene sonra, hacca gitmek üzere Serhend'den yola çıktı Bu yolculuğunda Delhi'ye varınca, orada tanıdıklarından ve Muhammed Baki-billah hazretlerinin talebelerinden olan Mevlana Hasan Keşmiri ile görüştü

Mevlana Hasan Keşmiri, onu hocasının huzuruna götürüp, tanıştırmak istedi ve; "Bugün Ahrariyye yolunda bu ülkede başka böyle büyük bir zat yoktur Taliblerin onun bir nazarıyla bakışıyla kavuştukları manevi derecelere günlerce çekilen çileler ve çeşitli riyazetlerle nefsin istediklerini yapmamakla kavuşmak mümkün değildir" dedi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?

Eski 04-04-2009   #2
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?



İmam-ı Rabbani hazretleri, daha önce babası Abdülehad'dan da Ahrariyye yolunun ve bu yolda bulunanların üstünlüklerini ve kıymetini duymuştu Bu yolun büyüklerinin kitaplarını okuyup onların güzel hallerini bildiği için; "Bu Hicaz yolunda, böyle büyük bir âlimden, bu büyükler yolunun Zikr ve usullerini almaktan daha iyi ne olur?" diyerek Muhammed Baki-billah hazretlerinin huzuruna gitti

Huzuruna girince kalbinde bir nur parladı Mıknatıs iğneyi çeker gibi çekildi Kalbi şimdiye kadar hiç duymadığı, bilmediği şeylerle doldu Hacdan sonra uğrayıp istifade etmeyi niyet etti ise de, kalbindeki sevgi ve arzu, kendisini bırakmadı Ertesi gün huzuruna gelip, Ahrariyye feyzine kavuşmak şevkini arzusunu bildirdi ve hizmetinde kaldı Edeble ve can kulağı ile sözlerine ve hallerine bağlandı Böylece Kâbe'ye gitmekten vazgeçip, Kâbe sahibini istedi Üstadının da lütuf ve himmeti ile iki ay içinde kimsede görülmeyen hallere kavuştu

İmam-ı Rabbani hazretleri, Muhammed Baki-billah hazretlerini tanıdıktan sonra, edeple ve can kulağı ile bu hocasının sözlerine ve hallerine bağlandı Birkaç ay sonra, hocası ona icazet verdi Böylece Tasavvuf ilminde ve hallerinde de yüksek dereceye kavuştuktan sonra, memleketi olan Serhend'e dönmesi emrolundu Hocası, talebesinden çoğunun yetiştirilmesini de ona bırakıp, onları da arkasından Serhend'e gönderdi Hocası onun için şöyle buyurdu: "Kalblere deva, ruhlara şifa olan bu tohumu, Semerkand ve Buhara'dan getirip Hindistan'ın bereketli toprağına ektim Taliblerin yetişip kemale gelmesi için uğraştım O (İmam-ı Rabbani), her dereceyi aşıp, üstünlüklerin sonuna varınca, kendimi aradan çekip, talebeyi ona bıraktım"

İmam-ı Rabbani hazretleri, memleketine gelince ilim ve edep öğretmeye isteklileri yetiştirmeğe ve yükseltmeğe başladı Şöhreti her yere yayılıp, her taraftan aşıkları, onun ilminden ve feyzinden faydalanmaya geliyordu Talebelerine Beydavi Tefsiri, Sahih-i Buhari, Mişkat-i Mesabih, Avarif-ül-Me'arif, Üsul-i Pezdevi, Hidaye ve Şerh-i Mevakıf gibi bazı din kitaplarını ders olarak mükemmel bir şekilde okuturdu Ömrünün son zamanlarında dahi talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı emreder, buna çok önem verirdi

Herkesin kalbini ilim ve nur ile dolduruyor, Muhammed aleyhisselamın dinini canlandırıyor ve kuvvetlendiriyordu Zamanının padişahlarını, vali, kumandan, âlim ve hakimlerini, çok tesirli mektupları ile, dine, sünnet-i seniyyeye teşvik ediyor, çok âlim ve veli yetiştiriyordu

ALLAHü teâlâ ona öyle manevi ilimler ihsan etmişti ki hocası da bu yeni ilimlere kavuşmak için huzuruna gelir, hürmetle otururdu Hatta bir gün geldiği zaman, İmam-ı Rabbani'yi kalbi ile meşgul görüp, odaya girmedi, hizmetçiye de haber verip; "Rahatsız etme!" dedi ve sessizce kapıda bekledi Bir müddet sonra İmam-ı Rabbani hazretleri kalkıp; "Kapıda kim var?" deyince üstadı; "Fakir Muhammed Baki" dedi Bu ismi duyunca kapıya koşup, edep ve tevazu ile karşıladı

İmam-ı Rabbani hazretleri bir müddet Serhend'de talebe yetiştirmekle meşgul olup, insanlara doğru yolu anlattıktan sonra, hocasını ziyaret için Delhi'ye gitti Bir müddet hizmetinde kaldı ve hocası ile çok hoş sohbetleri oldu Hallerini bulunduklarından daha yukarıya götürdüler Bütün bu lütufları ile çok yüksek hallere, faziletlere kavuşmasına rağmen, hocasına yapılması mümkün olmayan bir edeble davranıyordu Muhammed Haşim-i Keşmi şöyle anlatmıştır: "Hace Hüsameddin Ahmed'den işittim Hocam İmam-ı Rabbani'yi medhedip övdükten sonra; "Mertebesi yüksek, fazileti çok olmakla beraber, edebe riayette, hocamız Muhammed Baki-billah hazretlerinin talebelerinden hiçbiri, İmam-ı Rabbani gibi değildi Bunun için bereketler herkesten önce ona nasib oldu" buyurdu

İmam-ı Rabbani hazretleri şöyle buyurmuştur "Biz dört kişi, hocamız Muhammed Baki-billah hazretlerine hizmette diğerlerinden ilerdeydik Hepimizin ayrı bir bağlılığı, ayrı bir düşüncesi vardı Bu fakir yakinen biliyorum ki, böyle bir sohbet ve cem'iyyet, terbiye ve irşad kaynağı, Peygamber efendimizin zamanından sonra dünyada çok az görülmüştür Gerçi insanların en hayırlısı olan Resulullah efendimiz zamanında bulunamadık, sohbetine kavuşamadık ama, Muhammed Baki-billah hazretlerinin saadetli sohbetinden de mahrum kalmadık Bunun için bu büyük nimetin şükrünü yerine getirmek lazımdır Onun huzurunda herkes kendi bağlılığına, muhabbetine göre bir şeylere kavuştu"

İmam-ı Rabbani hazretleri, hocası Muhammed Baki-billah hazretlerinin ikinci defa huzuruna gidip bir müddet kaldıktan sonra, tekrar memleketine döndü Bir müddet daha taliblere, isteklilere feyz vermekle meşgul oldu Bu sırada pek yüksek derecelere kavuştu Bu hallerini hocasına mektuplar yazarak bildirdi Bundan sonra üçüncü defa hocasını ziyarete gitti Bu ziyaretinden sonra Delhi'den Serhend'e dönüp birkaç gün kaldı ve Lahor'a gitti Lahor şehrinde herkes, İmam-ı Rabbani hazretlerinin teşrifini büyük bir ganimet bildi

Talebelerinin en meşhurlarından olan; Mevlana Muhammed Tahir, Hace Muhammed, Mevlana Esgar Ahmed ve Mevlana Ravh Hüseyin gibi zatlar bu sırada talebesi olup, sohbetinde pişip yüksek derecelere kavuştular İmam-ı Rabbani hazretleri Lahor'da bulunduğu sırada, oranın meşhur âlimleri kendisine çok hürmet ve edep gösterdiler Nice bilinmeyen ve çözülmesi zor meseleleri ondan sorup doyurucu cevaplar aldılar

İmam-ı Rabbani hazretlerinin Lahor'daki sohbetleri devam ederken, hocası Muhammed Baki-billah hazretlerinin vefat haberi geldi Kalblerdeki huzur ve ferahlığın yerini, elem ve keder aldı Bu haber üzerine, hemen Delhi'ye gidip mübarek mezarlarını ziyaret etti Oğullarına ve talebelerinin büyüklerine taziyede bulundu

Muhammed Baki-billah hazretlerinin talebeleri, üzüntülerini ve kalblerindeki elemi, onun terbiyelerinin ve sohbetlerinin bereketleriyle gidermek için, huzurlarına gelip, Muhammed Baki-billah hazretlerine gösterdikleri gibi, İmam-ı Rabbani hazretlerine de; muhabbet, hürmet ve teslimiyet gösterdiler Küçük büyük hepsi onu kabul edip bağlandılar

İmam-ı Rabbani hazretleri, her sene, hocasının vefat ettiği ay olan Cemazil-ahir ayında Serhend'den hocasının nurlu kabrini ziyarete gider ve tekrar Serhend'e dönerdi İki üç defa da Akra'yı teşrif etti Bundan başka Serhend'den ayrılıp başka bir yere gitmedi Ancak, hayatının sonuna doğru, zamanın sultanının ısrarı üzerine, iki-üç sene kadar bazı beldelerde askerlerin arasında bulundu Bunda da birçok hikmetler vardı O yerlerin halkı bu vesile ile onun sohbetlerinde bulundular Bereketli nazar ve teveccühlerine kavuşup, nasiblerini aldılar

İmam-ı Rabbani hazretleri, Serhend'e döndükten sonra, Kadiri tarikatının büyüklerinden olan Şah Kemal Kadiri'nin ruhaniyetinden de icazet almakla şereflendi

Bu icazeti şöyle olmuştur: Bir sabah İmam-ı Rabbani hazretleri talebeleri ile murakabe halinde iken, Şah Kemal'in torunu ve onun bütün kemalatının vekili olan Şah İskender, Kehtel'den gelip, Şah Kemal'in bereketli hırkasını İmam-ı Rabbani hazretlerinin mübarek omuzuna koydu İmam-ı Rabbani gözlerini açınca, Şah İskender'i gördü Tam bir tevazu ile boyunlarına sarıldı

Şah şöyle dedi: "Birkaç zamandır, hal ve rüyamda dedem Şah Kemal'i görüyorum Bana, hırkasını size vermemi emrediyordu Fakat, onların bu bereketli hırkasını evden çıkarıp, bir başkasına vermek bana çok ağır geliyordu Ama tekrar tekrar emredince, emirlerine uymak lazım oldu" İmam-ı Rabbani, o hırkayı giyip hususi odasına gitti Bir müddet sonra odasından çıkınca, en yakın sırdaşlarına, mahremlerine şöyle söyledi: "Hazret-i Şah Kemal'in hırkasını giydikten sonra, şaşılacak çok garip hal zahir oldu Şöyle ki, hırkayı giydiğim zaman, insanların ve cinlerin seyyidi Abdülkadir-i Geylani'yi, hazret-i Şah Kemal'e kadar devam eden bütün halifeleriyle yanımda gördüm Hazret-i Gavs-i Rabbani Abdülkadir-i Geylani kalbimi kendi tasarruflarına aldı ve hususi nisbetlerinin ve yollarının nurları ve esrarı beni kapladı

Bense, o hallerin ve nurların denizine gömülüp o denizin dalgıcı oldum Bir müddet bu halde kaldım O hallerin beni kapladığı zamanda kalbime; "Beni Ahrariyye büyükleri terbiye ettiler ve işimin esası bu büyüklerin yolunda olmaktır, şimdi başka oluyor" diye geldi Böyle düşünürken, Ahrariyye yolunun büyüklerinin, hace-i cihan Hace Abdülhalık-ı Goncdüvani'den hocam Hace Baki-billah'a kadar bütün halifelerinin geldiğini gördüm Benim işim ve icraatım hakkında konuşmaya başladılar Ahrariyye büyükleri; "Bunu biz terbiye ettik Bizim terbiyemizle zevke, hale ve kemale erişti" dediler Kadiri büyükleri (Rahimehümüllah) da; "Daha çocukluğunda bizim ona teveccühümüz vardır Bizim nimet soframızdan tad almıştır Şimdi de bizim hırkamızı giymektedir" dediler

Onlar böyle konuşurken Kübreviyye, Çeştiyye yollarından da birer cemaat geldi Böylece anlaşmaya vardılar, bundan sonra bu iki şerefli nisbetten de kalbimde, büyük pay, tam bir şevk buldum" İmam-ı Rabbani hazretleri tasavvufda, bu yolların hepsinde talebe yetiştirip feyz verdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?

Eski 04-04-2009   #3
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : İmâm-ı Ahmed Rabbâni Kimdir?



İmam-ı Rabbani hazretleri, benzeri az yetişen, müstesna bir İslam âlimi ve büyük bir mürşid-i kamildir Peygamber efendimizin vefatından bin sene sonra da İslam düşmanları dine, imana insafsızca saldırmışlardı ALLAHü teâlâ kullarına acıyarak, İmam-ı Rabbani gibi bir müceddid yarattı

Ona derin ilimler ihsan eyledi Onun vasıtasıyla din düşmanlarının korkunç saldırısını durdurdu Hakkı batıldan ayırıp, çok kalblerden batılı kaldırdı Bu yüce İmam'ın mektup ve kitapları, insanları gafletten uyandırdı Dünyaya ışık saldı Yani ALLAHü teâlâ onu, Peygamber efendimizden bin sene sonra, din-i İslamı yenilemek ve kuvvetlendirmek için göndermişti

İmam-ı Rabbani hazretlerinin dine yıllarca yaptığı bu büyük hizmetleri, sağlam, ikna edici delillerle sapık fikirlerinin çürütüldüklerini, Ehl-i sünnet itikadının ve doğru din bilgilerinin yayıldığını, bid'atlerin kalktığını gören bazı sapık kimseler, ona cephe aldılar hased ve iftira etmeye başladılar

Bunun için bazı kimselerin cefa oklarına, eziyet ve iftiralarına hedef oldu Nice âlimlerin, fadılların, kamillerin kendi yollarından ayrılıp, rehberlerini bırakıp, etrafına ve hizmetine koşuşmaları ise, hasedlerini daha da artırdı İmam'ı tehlikeye düşürmek için, hilelere başladılar

Mesela, Cüneyd-i Bağdadi, Bayezid-i Bistami gibi büyük meşayihi aşağı görüyor diyerek, cahil tabakayı aldattılar Yüksek meşayihin bildirdiği vahdet-i vücudu inkâr ediyor, diyerek, görüşü kısa kimseleri İmam'dan soğutmaya başladılar Onu sevenlere de; "Meşayih-i izamı inkâr ediyor, ALLAHü teâlânın marifetine vasıtasız olarak kavuştum diyor" dediler Çeşit çeşit iftiralarda bulundular

O zamanın sultanı Selim Cihangir Hanın devlet adamları, hatta büyük veziri, baş müftüsü ve etrafındakiler Ehl-i sünnet düşmanı idiler Halbuki İmam-ı Rabbani hazretlerinin birçok mektupları ve bilhassa ayrıca yazdığı Redd-i Revafıd Risalesi, Eshab-ı kiram düşmanlarını red etmekte, böylelerinin cahil, ahmak ve alçak olduklarını anlatmaktaydı

İmam-ı Rabbani bu risalesini Buhara'da bulunan en büyük Özbek hanı Abdullah Hana yollamıştı "Bunu İran'da, Şah Abbas-ı Safevi'ye gösterin! Kabul ederse ne iyi, etmezse onunla harb caiz olur" demişti Kabul etmedi Harb oldu Abdullah Han, Herat'ı ve Horasan'daki şehirleri aldı Buralarını daha evvel Safeviler almıştı

İşte bundan sonra, Hindistan'daki bozuk fırkalar, Eshab-ı kiram düşmanları elele verdiler Sultana gidip İmam-ı Rabbani hazretleri hakkında çeşitli iftiralarda bulunarak şikayet ettiler Sultan, oğlu Şah Cihan'ı gönderip, İmam-ı Rabbani hazretlerini, evladlarını ve yetiştirdiği talebelerini çağırıp, hepsini öldürmeye karar verdi

Bunun üzerine Şah Cihan, bir müftü ile yanına gitti Sultana secde caiz olduğunu gösteren bir fetvayı da götürdü İmam-ı Rabbani'nin üstünlüğünü biliyordu "Babama secde edersen seni kurtarabilirim" deyince, İmam-ı Rabbani hazretleri bu fetvanın zaruret zamanında izin olduğunu, Azimet ve din bütünlüğünün secde etmemek olduğunu, ecel gelince, ölümden hiçbir şeyin kurtaramayacağını söyledi ve secde etmeyi kabul etmedi

Çocuklarını ve talebelerini bırakıp sultana yalnız gitti Kendisine yapılan iftiralara karşı sultana güzel ve doyurucu cevaplar verdi Sultan yüksek hakikatleri anlıyabilecek birisi olmadığı halde, neşelendi ve serbest bırakıp özür diledi Hatta, sultana kendisine yapılan iftiraların asılsız olduğunu açık delillerle anlatırken, orada bulunan ateşe tapıcı Hinduların büyük bir kumandanı, İmam-ı Rabbani hazretlerinin dinde olan kuvvetini, sözlerini, lezzet ve kıymetini görerek müslüman oldu

Sultanın ikna olduğunu gören iftiracı sapıklar; "Bunun adamları çoktur Sözleri bütün memlekette yürürlüktedir Bunu serbest bırakırsak bir karışıklık çıkabilir" diyerek, uzun konuşmalardan sonra sultanı aldattılar Sultan, İmam-ı Rabbani hazretlerinin, memleketin en sağlam ve korkunç kalesi olan Guwalyar Kalesi'ne hapsedilmesini emretti ve hapsedildi Bu hadiseye çok üzülen talebeleri sultana isyan etmek istediler Bunu yapabilecek güçte idiler Fakat İmam-ı Rabbani hazretleri onları rüyalarında ve uyanık iken bundan men etti

Sultana hayır dua etmelerini emredip; "Sultanı incitmek bütün insanlara zarar verir" buyurdu Kendisi de sultana hep hayır dua ediyordu Sultanın veziri, koyu bir muhalif olduğundan, zindanda, İmam-ı Rabbani hazretlerinin başına kardeşini tayin etmiş ve çok şiddetli davranmasını emretmişti Bu görevli ise ondan çeşitli kerametler, üzülmek yerine heybet, sabır ve hatta neşe görerek tövbe etti Bozuk itikadını terkedip Ehl-i sünneti seçti ve halis talebelerinden oldu

Kalede hapis bulunan binlerce kâfir, onun bereketi ve sohbetleri ile müslüman olmakla şereflendi Birçok günahkâr tövbe etti Hatta bazıları yüksek âlim oldu

İmam-ı Rabbani hazretleri hapiste üç sene kaldıktan sonra, sultan yaptığına pişman oldu Hapisten çıkarıp ikram ve ihsan eyledi Hatta halis talebesinden ve sadık dostlarından oldu Bir müddet, asker arasında kalmasını istedi Sonra serbest bırakıp, hürmetle vatanına gönderdi Hapisteki bu sıkıntılardan ve uğradığı dertlerden sonra, evvelce bulundukları hallerin ve makamların binlerce üstünde derecelere yükselmiş olarak memleketine döndü

İmam-ı Rabbani hazretleri önceleri; "Yetiştiğim derecelerin üstünde, daha çok makamlar vardır Onlara yükselmek celal sıfatı ile, sert terbiye edilmekle olabilir Şimdiye kadar cemal sıfatı ile okşanarak terbiye edildim" buyurmuştu Talebesinden bir kısmına; "Elli ile altmış arasında üzerime dertler, belalar yağacak" buyurmuştu Buyurduğu gibi oldu O makamlara da yükselmek nasib oldu

İmam-ı Rabbani hazretlerini hapsettiren Selim Cihangir Hanın oğlu Şah Cihan, padişah olmak için babasına karşı geldi Askeri çok ve babası tarafındaki kumandanların çoğu kalbden kendisine bağlı olduğu halde zafer kazanamadı O zamanın velilerinden birine halini anlatıp dua istedi O veli dedi ki: "Senin zafer kazanman için vaktin dört kutbunun sana dua etmesi lazımdır Bunlardan üçü seninle beraber ise de, en büyükleri olan dördüncüsü bu işe razı değildir O da İmam-ı Rabbani Müceddid-i elf-i sani hazretleridir Şah Cihan, İmam'ın huzuruna gelip dua etmesi için yalvardı Fakat, İmam-ı Rabbani onun babasına karşı gelmesine mani olup nasihat etti "Babana git, elini öp, gönlünü al, yakında vefat edecek, saltanat sana kalacaktır" diye müjde verdi Şah Cihan emirlerini dinleyip arzusundan vazgeçti Bir zaman sonra 1627 (H1037) de babası vefat edince saltanata kavuştu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.