yesimciwciw
|
Farabi'nin Tarif Ettiği İdeal Rüya Şehri

FARABİ'NİN TARİF ETTİĞİ IDEAL RÜYA ŞEHRİ
02 Nisan 2009 Perşembe 15:08
29 Mart'taki yerel seçimlerden halkın seçerek idareye getirdiği başkanlara milletin beklentilerini ifade edecek ilginç anekdot Farabi’ye göre ideal ve ideal olmayan kentlerin farkı ne?
Rahmetli dedesinin Osmanlıca not defterlerini okumaya başlayan yazar Ömer Evren Tanyaş, başka bir zamanda doğru yol aldığını farkeder Akıl, gönül, kalp, sezgi gibi kavramlar ve aralarındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilme isteği oluşunca da 'Ayna İçinde Ayna' isimli kitabını kaleme almaya başlar
Eserde; psikoloji, mantık ve felsefe kavramlarından yola çıkarak, Kur’an ayetleri kılavuzluğunda insanın, varlığa ve kendine bakışına ışık tutmaya çalışılıyor Gazzâli’den düşen yansımalarla da ayna sırlanıyor

“İster aklın, ister kalbin algı kapısından girsin, sezgi dediğimiz bilgi, bir bütünün birden kavranması, bir bağlantının vasıtasız keşfedilmesi anlamındadır” diyen yazar Ömer Evren Tanyaş, kalbe doğan sezgiyi, çok dar bir açıdan bakan ama çok iyi gören bir göze benzetiyor
Tanyaş, “Aynı şeye iki ayrı yolla ulaşılabilen insan kalbi ve aklı, bu “şey” üzerinde iştiraktedir Akıl keşfeden ve düğümleri çözebilen bir yetiyken, kalp gerek kendi bildiğine, gerekse aklın bildiğine bağlanma (iman etme) amacıyla hareket eder Bu iki yetimiz dokuma tezgâhındaki mekikler gibi; biri bir yöne diğeri diğer yöne doğru çalışsalar da, sonuçta insan bilinci denen kumaşı dokurlar” diyor
Kitapta yaşamak için ideal ve ideal olmayan kentler ile bunların yöneticileri ile ilgili Farabi’nin tavsiyeleriyle anlatılan enteresan bir bölüm de var 29 Mart Pazar günü yapılan yerel seçimlerden halkın seçerek göreve getirdiği başkanlara milletin beklentilerini de ifade edeceğini düşündüğümüz için bölümü olduğu gibi yayınlıyoruz
Bakın Farabi’ye göre ideal ve ideal olmayan kentlerin farkı nedir?
Faziletli Şehir / Farabi’nin Rüyası
“Nefsini, sabah akşam, rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut (onlarla beraber bulunmağa candan sabret) Gözlerin, dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itaat etme ” (1)
Tüm gece kitabın yazımıyla uğraşıyordum gene Metodoloji bölümünün nihai yazılımına başlamıştım, bütün kitabın üzerinde yükseleceği temel olması nedeniyle sağlam bir düşünceye, berrak bir lisana sahip olması lazım Gel gör ki sanki kavramlar uçuşuyor zihnimde Bir yandan da aklımda Kur’an’daki ayırt edici özellik diye gördüğüm bir düşünce var: “Allah sadece bireyi değil toplumu da sorumlu tutuyor ” Tüm bunları zorlukla sıraya sokan, iskambil kağıtları gibi birbiri üzerine dizebilen aklım karışmaya başladı Birey toplumdan ayrı düşünülemez, toplum ise birey olmadan kurulamaz ve de anlaşılamaz: Birini anlamak için ikisini de anlamak lazım diyor kitaplar İkisini anlamadan birini anlayamıyorsan eğer, tekini anlayamıyorken ötekini nasıl anlar akıl? Oysa, sadece her birinin nasıl çalıştığını çözmek için o kadar çok bilim var ki: Antropolojiden psikolojiye, ekonomiden hukuka kadar Veya bazı eserlerde diyorlar ki birisini ele al ki diğerine ayna olsun; pes doğrusu ayna içinde ayna, sonsuza uzanır!  
Weber’in benzeri, bu tür müphem düşünceleri eleştiren bir filozofun deyimiyle; bu tür düşünceler açıklanmak istendikçe fazla bileylenen ustura gibi gerçeklikle ilişkileri inceliyor, kopuyor Kopan onlar mı, benim aklım mı bilemeyerek yorgunluktan bitap düşüp kendimden geçmişken “Evlat!” diye bir hitapla irkildim Aynı anda omuzuma düşen elin takibi beni sesin sahibine götürdü: Farabi’ye Ayağa kalktım; buyur, saygı, hürmet ettim Ne de olsa alim zattır “Bak evlat yazdığın konuyla ilgili sana bir hatıratımı aktarayım da sen gene kendi aklının yoluna düş” dedi ve başladı anlatmaya:
“O zamanlar gençtim, şehrin yamacında limana bakan evimde bir yandan yazar, çizer, bir yandan da geçim için simsarlık yapardım Şehirde maslahat, idareyse, bir tiranlara geçer bir demosa (avama)  Sarkaç misali sallanırdık Biri sıkar, öteki bollaştırırdı Gelen giden idareciyle de, idare şekliyle de, şehrin sızlanması kesilmiyordu Sonunda herkes sıkıldı bu gelgitten Bunu bir de fikir sahiplerine, kalem erbabına danışalım dediler Bana bir kese gümüş dirhem vaat edip öğrenmek istediler ki bu vakte kadar şehir denen bu mahlukatın (yaratılmış demek istiyor) bünyesi ne menem şeydir? Kim ne yol önermiş bunun idaresi için? Yurttaşların bu sızlanması her diyarda vaki midir? Yoksa bizim şehrin üzerinde bir lanet mi vardır? Kaygıları buydu Benden alacakları malumat onları tatmin etmez ise o aç gözlü kahinlere son çare varacaklardı İşin sonu bilmem kaç masum davarın kurban edilip boğazlanmasıydı; kara talihleri açılsın diye…
Ben de yazmaya koyuldum Koyuldum da; bu konu meğer ne menem şeymiş o zaman anladım Senin gibi denize bakarken kara kara düşünme aldı beni Üstat Sokrat bile insanın iyi olmasını adaletli idareye, devlete bağlarken, bu devletin nasıl oluşması gerektiğinin cevabını ‘ yurttaş yetiştirmek’ olarak vermişti Tavuk - yumurta hikayesi Bunu yazsam ne tiranları ne de demosu tatmin eder, bir kese gümüşümden de olurdum, bir de şehirden sürer yani yol verirlerdi Sıkıntı içindeki bir akşamımda garip bir rüya gördüm” dedi ve kendi rüyasını anlatmaya başladı:
“Proletaryanın çoğunluk olduğu Zonguldakos adında bir şehre varıyorum Halka su vermek için kuyu kazmışlar ama ne kuyu, ne uğraşmışlar Dev bir mekanizma, dev gibi bir tulumba kurmuşlar Bir yandan da büyük bir hafriyat Beni de buyur ediyorlar ama ben biraz mesafeliyim O sırada vali geliyor O beni buyur edince davet geri çevrilmez deyip onlara katılıyorum Bu arada sokakta bana benzer bir kişi, kendi başına nümayiş (gösteri) ediyor, bağırıyor, Sparta tarzı komünal düzeni savunuyor ” Rüyada bile bu kişi dikkatimi çok celbetti; maksatı nedir diye merakım kabardı
Bu rüya bana Bağdat’a geldiğim ilk gün gördüğüm ve beni hayli etkilemiş olan Hanbeli ayaklanmasını hatırlattı; hukuk bilgini Hanbel’in görüşünü benimsemiş Hanbeliler, Kur’an yorumcusu Taberi’nin kendi mezarlıklarına defnedilmesini istemiyordu, çünkü Taberi, hukuk bilginleriyle ilgili bir kitabında Hanbel’in ismini zikretmemişti Böyle bir mesele yüzünden insanların birbirlerine düşman olmasını anlamsız bulmuştum
Sabah olunca işlerin arasında rüyamdan hafızamda kalanlarla bir yanıma Atlas-u Rüyat-ül Müminun’ u serdim, diğer yanıma ise Muttaki Ömer’in Rüya Manaları Risalesini(makale) açtım Atlasta, rüyada görülenlerin neleri sembolize ettiği yazar ve bu atlası avam da takip edebilir, anlar Alimlere hitaben yazılmış olan Muttaki Ömer’in Risalesi ise, rüyanın organlarını (mekanizmasını) anlatır Ayrıca ne sırayla, hangi saatte görüldüğüne göre rüyaların sırlarını ifşa eder Bir de nefs terbiyesi fasılı (kısmı) vardır ki rüyayı gören kişinin o haldeki duygularına nispetle manayı bulmasını sağlar Ötesi  Şimdilik bu kadar bahsedelim ve konuya devam edelim: Atlasa göre su dağıtmak; avama yardım etmek, su kuyusu açmak; hayır yapmak, vali görmek ise vezir, vali, şehrü emin(belediye başkanı) gibi devlet-lü bir zattan hasenat, menfaat görmek demekmiş
Ben bunları okuduktan, her şeyin hayırlısı Allah’ tandır deyip şükrü sena ettikten sonraki gün, şehrin yardım cemiyetinin başkanı kapıma geldi Dedi ki; bana sözün vardı, ay çıkmadan meclis derleyecektik (konuşacak, sohbet edecektik) Adam doğru söylüyordu, istemeye istemeye onunla indik sahildeki aşevine Hemen girişteki masada cemiyet başkanı tanıdığı bir zata rastladı; çocuğuyla yemek yiyen bir bey Bu bey bizi masaya buyur ederken ben diğer masalara yöneldim çünkü başkana sitem edeceğim, tek başımıza oturalım istiyorum Başkan ise benden daha fazla yardım alma amacında, o da benimle başbaşa kalmak istiyor; öbür taraftaki boş masaları işaret ediyor Sonunda istemeyerek de olsa ortada buluştuk; zatın masasına oturmak zorunda kaldık  
Bu bey, vergi idaresinde yüksek bir makam sahibi üstelik baş vezirin damadıymış Konu konuyu açtı, derneğin yıllardır zenginlerden bir türlü yardım alamadığından bahsettik, her dünya görüşünden zengin zümrede yeterli gayretin eksik olduğundan dem vurduk Verdim veriştirdim zenginlere, inananların arasından zenginlerin sayısı artsa da zekat konusunda geri kaldıklarını belirtip beye döndüm; iyi ki şu vergiyi zorla alıyorsunuz yoksa bunların vereceği yok dedim Devlet-lü zat ise, biz ne kadar uğraşsak da güçle, kuvvetle yapılan iş bir yere kadardır Aslolan demosun, avamın zengini fakiriyle idareye katılmasıdır dedi Ve devam etti:
“Bu iş tarihin her döneminde böyledir; cemiyetin (toplum) idaresi için demos, avam tirana bakar, sultana bakar; tiran, sultan devlet-lü takımı ise cemiyetin istidadına (hüner, işaret) Her biri ötekini asıl kabul eder Böyle yuvarlanır kördüğüm olurlar Demokrasilerde bu dava her zaman gün yüzündedir Tiranlık, sultanlık ise biraz güçten kuvvetten düşmeye görsün aynı arapsaçı, aynı çıkmaz daha beteriyle ortaya çıkar ”
Ve Devlet-lü zat sözünü şöyle nihayete erdirdi: “Asıl hükmeden (yöneten) kimdir bilinmez Nasıl ki Dünya devran (felek) döner, hükümdarı vardır görülmez ise bu mesele de kilit üzeri kilittir Daim devran döner, bu meseleye ancak basiret sahibi akılla varid olur (ulaşır) ”
İlerleyen gece eve dönünce zihnimde uyanan şafakla kaleme aldım risalemi: Aklımda zatla yaptığımız konuşma, hevesim; meseleyi aydınlığa çıkarma idi Kainattaki eşyanın fizik- kimya kanunu bilsen de, eşyanın yaradılış gayesini bilmedikçe bu uğraşın bu dünyada eksiktir Ahiret için ise hepten boşuna kalır Aklınla nasılları bilsen de, eşyanın niçin’ ine ulaşmak ancak hikmet (anlayış, feraset) veya kalbinle mümkündür Hatırlayalım; Kur’an’da “insana iç dünyasından da dış dünyasından da nice ayetler (işaret) verdik “ deniyor Önce bu işaretleri akıl ederek, düşünerek, bilginin sahibi oluruz Sonra onlardaki düzenin sahibini arayarak, Hz İbrahim gibi imana çağrıda bulunuruz İşte o basamaktan öte, hele ki; Allah’ın lütfuyla duana cevapla, kalbine iman getiren hidayet vesilesiyle, basiret sahibi de olursan; kainatın bilumum nasıllarını, niçinlerini araken sebepleri görmeye başlarsın Burada bir spiral vardır ki nefsin terbiyesi eşliğinde ona hikmetle çıkmak gerekir
Yani Kur’an okur gibi okursun alemi Ama dikkat et; sadece ‘gibi okursun! ’
Gelelim cemiyete, ferde Kentleri ideal kentler ve ideal olmayan kentler diye ikiye ayırırken, ideal yöneticiyi de tarif ettim:İdeal kentlerin amacı, insanların özlediği mutluluğa ulaşabilmelerini sağlamaktır Mutluluk, bütün yararların en yücesidir İdeal bir kentin yöneticisinin ilk işi de eğitim ve öğretimdir, sahip olması gereken nitelikler ise sağlam bir kişilik, sağlıklı bir beden ve sağlam bir ahlaktır
İdeal olmayan kentler ise bilgisiz, cahil kentlerdir Buralarda yaşayanların bütün amaçları dünyevi zevklere sahip olmaktır; mal mülk edinip, bedensel zevklerini tatmin etmek gibi Cemiyetin veya ferdin nasıl’larından, mekanizmalarından yola çıkarak bütününü anlamak ise külliyen (tümüyle) beyhude uğraştır
Çünkü hatırlayalım ki, içimizde ve dış dünyada nice deliller vardır ve bunların aslı ancak hakla bakan gözlere vakidir Ayette denildiği gibi; Allah’a kulluk amacıyla yaratılmış insan ve bundan müteşekkil cemiyet de bu şekilde ancak niçinle, hakla bakılarak anlaşılabilir Yani fert de, cemiyet de imanın kaidelerine göre anlaşılabilir Aklın ve erdemin buluşması için faziletli şehir işaret edilmiştir Yoksa ferdin, cemiyetin nasılları, mekanizmaları hak bilginin zerresi hükmündedir
“Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar) Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler Zaten günahkar idiler ” “Halkı barışsever kimseler olsaydı, Rabbin o kentleri, zulüm ile helak edecek değildi ya!” (2)
Fert ve cemiyet olarak yaşadığımız şehrin (toplumun) idaresinden gerek tek olarak gerekse bir arada sorumluyuz Ayette denildiği gibi; insanlar iç dünyalarını bozmadığı sürece Allah azap edici değildir
Yine bir ayette belirtildiği gibi herkese paylaştığı iyi işlerden ve kötü işlerden bir pay vardır Bunu için nefsi Allah’ı ananlarla beraber tutmak gerekir ki rahmet edilenlerden olalım: “Nefsini, sabah akşam, rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut (onlarla beraber bulunmağa candan sabret) Gözlerin, dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itaat etme ” (3)
“Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çıkarlar Artık o şehir yok olmayı hakeder Biz de onu yerle bir ederiz ” (4)
Yaşamın da, cemiyetin de nasılları, uğraşısı bitmez Kendini de, cemiyetini de doğruya ilet ve doğrulardan seç ki; hem anlayasın niçin’ini de, nasıl’ını da, hem de ahiretini hak üzeri elinle inşa etmiş olasın İnsanlar ahirette de içinde yaşadıkları, uydukları cemiyetleriyle beraber sorguya çekiliyorlar, herkesin kendi günahı, sevabı tartıldıktan sonra yine cennet ve cehenneme bölükler (zümer = bölük Zümer Suresi 70- 75 ayetler) halinde sevk ediliyorlar ”
İşte bunları dedi ve gitti Farabi  Bir rüya ve karşılaşılan adam beni gafletten uyandırdı Alimler Weber’i şöyle nitelendiriyorlardı: Nietzsche, bireyi açıkladı her şeyi bunun üzerine kurdu; Marx, toplumu açıkladı herşeyi bunun parçası yaptı Weber ise bu ikisinin açıklamalarını uzlaştırmaya çalıştı Bu uzlaştırma için ise Weber; “toplumlar kavranamayacak büyüklükte ve karmaşıklıktadırlar ve aynı zamanda insandan kurulu oldukları için de önce anlaşılmaya çalışılmalıdır” der Yani doğa bilimleri gibi önce açıkla sonra anla yönteminin zıttı
Ben de yeniden başladım metodoloji bölümünü yazmaya Devran daim; felek aynı Asırlar boyunca yazmışlar ancak insanoğlu hakka aynı mesafede Niceleriyse tam gafil daim devranda
Allah bizi doğru yoluna ilettiği kullarından etsin daim "
1 Kehf Sûresi: 28
2 Hûd Sûresi: 116-117
3 Kehf Sûresi: 28
4 İsrâ Sûresi 16
KİTAP HAKKINDA
Eserin Adı: AYNA İÇİNDE AYNA Aklın ve Kalbin Sezgisine Bakış
Yayınevi: Kaknüs Yayınları
Yazar: Ömer Evren Tanyaş
Teknik Hazırlık: Hatice Dursun
Kapak Tasarımı: Cem Kızıltuğ
Eserin Türü: Düşünce
BASKI BİLGİLERİ
Sayfa Sayısı: 160
Ebad: 15,5 x 22 cm
Fiyat: 6,75 YTL
Basım Tarihi: 1 Basım: 2009
Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz  
Ayna İçinde Ayna / Aklın ve Kalbin Sezgisine Bakış, Ömer Evren Tanyaş, Kaknüs Yayınları - kitap - ilknokta com
__________________
|