03-25-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
Dımışki Efsanesi
Savaş alanında hayatta kalmanızın bileğinizin gücü kadar kılıcınızın kalitesine de bağlı olduğu çağlarda, sahip olabileceğiniz en şöhretli kılıçlar Şam’da yapılan ve şehrin Arapça adına atfen "Dımışki" olarak anılan kılıçlardı
Tabanı son derece ilginç, desenli bir görüntüye sahip olan Dımışki kılıçların kalitesi her yerde bir efsane halini almıştı O kadar sağlamdı ki, bir vuruşta rakibin kılıcını ikiye bölebilir, kalkanını parçalayabilir, yine de en ufak bir zarar görmezdi Üstelik o kadar keskindi ki, bir elinizde kılıcı yalım yukarı sabit tutsanız ve diğer elinizle üzerine ipek bir mendil bıraksanız, mendil yere iki parça olarak düşerdi !

Dımışki kılıçlar bu şöhretlerini büyük ölçüde Haçlı Seferleri’ne borçludur Ortadoğu’ya yaptıkları seferlerde bu kılıçlarla karşılaşan şövalyelerin ülkelerine döndüklerinde anlattıkları hikayeler zaman içerisinde Dımışki kılıçları Avrupa’da bir efsane haline getirdi1 Üstelik Avrupa’lı ustalar ne kadar uğraşsalar da Dımışki çeliği kopya edemiyorlardı Ortadoğu’dan binbir güçlükle getirtilen örnekler üzerinde yapılan en titiz incelemeler ve en yoğun çalışmalar dahi hiçbir sonuç vermiyordu Bu durumun Dımışki efsanesine kattığı gizem, Avrupa’lı ustaları neredeyse bin yıl boyunca peşinden koşturdu (Sonunda galiba başardılar, ama bu başka bir yazının konusu )
Şam’daki geçmişi dördüncü yüzyıla kadar uzanan silah üretimi, bölgede çıkan ve silah yapımı için çok uygun olan demir cevheri sayesinde gelişip üne kavuştu Timur istilası ve ardından şehirdeki büyük ustaların alınarak Semerkand’a götürülmeleri bu endüstriye büyük zarar verdiyse de, Şam çeliğinin Osmanlı İmparatorluğu’nda gördüğü rağbet, yeni ustaların yetişmesini ve Dımışki kılıçların ününe ün katmasını sağladı Bu rağbet öylesine büyüktü ki, "Dımışki yumurta" denilen ve kılıç yapımında kullanılan 2-2 5 kg ağırlığındaki çelik külçeleri, birer mücevher gibi, padişahlara hediye olarak sunulurdu2
Zamanla Dımışki kelimesi bu çeliğin üretildiği merkezi ifade etmenin ötesine geçerek, sözkonusu tekniğin ve bu teknikle üretilmiş çeliğin de ismi haline geldi ve bu arada İstanbul’da da bir "dımışkihane" kuruldu Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Fatih Sultan Mehmet zamanında faaliyete geçen bu dımışkihanenin bugünkü Kabataş ile Tophane arasında, deniz kıyısında yer aldığını anlatır Başta padişahlar olmak üzere, dönemin ileri gelenlerine çok değerli kılıçlar üreten büyük ustaların çalıştığı bu dımışkihanenin 1640 yılında Gümrük Emiri Ali Ağa tarafından satın alınarak yıktırıldığı düşünülürse, bu tarihten daha önce faaliyetine son verilerek, Sultanahmet'teki kılıçhane binasına taşınılmış olması muhtemeldir3

Çevresini kuşatan efsanelere uygun bir gizemle ortadan kaybolan Dımışki’nin en son örneklerinin 1800’lü yılların başında üretildiği sanılıyor Günümüzde Batılı bilimadamları konu ile ilgili çalışmalarında bu tekniğin kökenini Hindistan’a dayandırırken, Dımışki çeliğinin aslında Hindistan’da üretilip İran’da dövülerek kılıç yapıldığını, Batılı gezgin ve tüccarların bu kılıçlarla ilk kez devrinin önemli bir ticaret merkezi olan Şam’da karşılaşmış olmalarından dolayı, yanlış bir adlandırmayla Dımışki dediklerini iddia ediyorlar4 Buna karşılık, dokuzuncu yüzyılda Bağdat’ta yaşamış olan büyük düşünür ve bilimadamı Yakup İbn İshak El-Kindi, kılıçları konu alan çalışmasında (Ayasofya yazmaları, no 4832, fol 170-172) çeliği "işlem görmüş demir" olarak nitelendirirken, bu işlemin onu daha sağlam ve esnek bir hale getirdiğini, bu arada da "firind" adı verilen desenli görüntünün ortaya çıktığını yazıyor El-Kindi, döneminin yerli kılıç türlerini sayarken Şam’ın başlıca üretim merkezlerinden biri olduğunu, Dımışki olarak adlandırılan Şam yapımı kılıçların çeliklerinin de Şam’da üretildiğini yazıyor
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|