Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çarpık, hayatlar, kutsallıklar, yeni

Yeni Kutsallıklar ve Çarpık Hayatlar

Eski 02-17-2009   #1
gülgüzeli
Varsayılan

Yeni Kutsallıklar ve Çarpık Hayatlar



Yeni Kutsallıklar ve Çarpık Hayatlar
Emin Mansuri

Vahiy, bir muştu olarak gönderildi insanlığa Bir kurtuluş reçetesi ve şifa kaynağı olarak Benliğin kasırgalarında bakılması elzem olan bir pusula, adâletin unutulduğu demlerde adâlet kıstası; zulmün tutsak aldığı beldelerde bir özgürlük çağrısı olarak lutfedildi insanlığa…

Barbarlık ve vahşet, coğrafyaları kasıp kavurduğunda, mazlumların ve mahrumların gözlerindeki ışıltı oldu vahiy Merhametin tedavülden kalktığı beldelerde yetimlere teselli…

Vahiy bir varlık telâkkîsi armağan etti âdemoğluna Yürünecek yol için harita, yaşanacak hayat için saâdet formülleri sundu Fakat insanlar bir türlü, vahyin berrak mesajını aynı berraklıkta benimseyip içselleştirmeyi başaramadı Ve bu durum, vahim yanlışlıklara zemin hazırladı

Bir dünya görüşünün insanların belleklerinden silinmesi ve unutulmaya terk edilmesi vahim değildir Asıl vahamet; o mesajın tahrife uğraması ve bütünlüğünden yoksun bir biçimde yorumlanmasıdır Ruhsuz bir ritüele veya ritüelsiz bir ruha dönüşmesidir Hayat felsefesi olmaktan çıkıp salt metafizik bir tecrübeye indirgenmesi, yaşamın ölçüsü olma vasfını yitirip, egemen kültür tarafından belirlenmiş bir pasifizme mahkûm olmasıdır Ama bu realitenin, maalesef dinlerin tarihi kadar eski olduğunu gözlemlemek mümkün

Âdem’e (as) gelen vahiy, insanları mülkiyetin kaynağını idrak etmeye çağırıyordu Mülk, mutlak anlamda onu yaratana aitti İnsanların mülkiyete sahip olmaları izafî ve mecazîydi; emanetti bütün her şey Varlık da yokluk gibi bir sınanma aracıydı Sahip olduklarımızın en iyisini, emaneti bizlere tevdî edenin uğrunda sarf etmek imrenilecek bir hasletti: Kabil bunu anlayamadı…

Hayat, sosyal yasalar üzerine inşa edilmişti Suçun, adaletsizliğin ve ahlâksızlığın yaygınlaşması bu yasayı bozuyor ve toplumun âhengini zedeliyordu Her kötülük, dönüp yine o kötülüğü işleyenleri vuruyordu Toplumsal çürüme yaygınlaştıkça toplumsal ecel de yaklaşıyordu Nuh’un kavmi bunu idrak edemedi…

Adalet, yalnızca insanî ilişkilerde gözetilecek bir prensip değildi Adalet, varlığın bütününü kapsayacak biçimde yorumlanmalıydı İnsan dışındaki varlıklara karşı muamelemiz, aslında bizim adalet anlayışımızın göstergelerinden bir tanesiydi Deve, hak ve hukukun ne ölçüde gözetileceğinin sınandığı bir semboldü Merhametin, kanaatkârlığın ve hakkaniyetin test edileceği bir sembol… Salih’in (as) kavmi bunu düşünemedi…

Kendi yaratıcısı ile olan hukukunu tesis edememiş olanların, insanî ilişkilerdeki hukuku önemsemeleri beklenemezdi Vahiyden bağımsız bir ahlâk ve adâlet sistemi oluşturmak olanaksızdı, hasbelkader oluşturulsa bile sağlıklı bir şekilde işlemesi muhaldi Sahip olduklarımız bize sahip olmaya başladığı an, araç olmaktan çıkıp amaçlaşırdı Hud’un kavmi bu ayrımı yapamadı…

Meşrû olmayan hazlar, manevî hastalıklara ve çıbanlara, çözümü olanaksız sorunlara zemin hazırlar Gayri meşrû ilişkiler ve zevkler belleği zayıflatır, iradeyi küçültür ve şahsiyeti aşındırır… Nesli ifsat edip sevgiyi körelten zevkler, toplumu adım adım felakete ve lanete doğru sürükler Lut’un (as) kavmi bu hakikati göremedi…

Allah, kullarına herkesten daha yakındı Dua ve yakarış için putların, taşeronların ve efendilerin aracı kılınması mânâsızdı İnsanın kalbi Allah sevgisinin tecelligâhı, muhabbetin makamıydı Musa’nın (as) kavmi, “pazarlıklı iman” cenderesinden çıkamadığı için bunun ayırdına varamadı…

Kutsal mekânlar, güç devşirme ve ticarî kazanç sağlama vasıtası haline gelmemeliydi Vahyin ilkelerine kayıtsız kalınarak tasarlanan bütün yaşam alanları ve ilişki biçimleri özünde şirk tohumu taşırdı Allah insan ile irtibatını iradesiz varlıklar aracılığı ile sağlamaz; cansız nesnelere şefaat ruhsatı vermezdi Mekke elitleri bu gerçeği içselleştiremedi…

Sözünü ettiğimiz kavimler kutsal mesaja karşı muhtelif tutumlar içine girmiş; vahyin ikazları ile aralarına duvarlar örmüş ve farklı gerekçelerle mesajı reddetmişlerdir

Dinlerin insanlığa önerdiği ilkeler, şüphesiz her dönemde aynı tepkiyle karşılanmadı Kimi toplumlarda ise hayatın mayası, mânâsı ve kaynağı olarak görüldü Huzur, selâmet, barış, özgürlük, adalet ve kardeşlik dinin kutsal membaından, insanlığın muhayyilesine, vicdanına ve hayatına aktı İmrenilesi çağlar, özlemle anılan hatıralar bıraktı geride Kısa sürdü böyle dönemler İnsanlık tarihine göre oldukça kısa… Sonrasında “iyilik bir istisna, şer bir kaidedir!” teorisini doğrularcasına yeni yorumlar ve sapkınlıklar boy gösterdi: Parçacı yaklaşımlar, pazarlıklı inanışlar ve ahiret duygusundan yoksun akideler aldı yürüdü Dinin özü tahrif, kapsamı ise tahdit edildi Vahyin sunduğu hikmetli kaideler, heva ve heveslere göre yorumlanarak dejenere formlara büründürüldü İlahi emirlerin vicdanları rahatlatacak, ölüm korkusunu hafifletecek, depresif ruhları teskin edecek dozda yaşanması yeterliydi! Azı karar çoğu zarar

Özü yok sayılmış bir din, toplumsal otoriteyi meşrulaştıran bir kader doktrini olarak işlev görebilir; belli ölçülerde yaşamasına izin verilebilirdi Çizilen sınırı geçmediği, belirlenen kulvarı ihlal etmediği sürece sorun yoktu Uygun kıvamda yaşanan manevî prensiplerden kimse şekvacı değildi Bireysel düzlemde vicdanlar, toplumsal düzlemde mabetler ile sınırlı kaldığı sürece baskıya gerek yoktu Hatta bireylerin iş motivasyonunun artması, sermaye sahiplerinin güvenceli bir hayat sürmesi için dindar kimseler fazlasıyla gerekliydi Ahlaklı yaşayan yoksulların, alt tabakadan kimselerin ve iş gücünü oluşturan yığınların dindar olması, üretim ve sermayenin güvenli bir şekilde dolaşımı için de önemliydi Toplumsal yapıyı sorgulamayan, itiraz ve eleştiri içermeyen dindarlık saygın ve muhteremdi!

Yaşanan iki büyük dünya savaşının akabinde ortaya çıkan toplumsal buhranlar, intihar ve suç oranlarındaki artış, aile düzeninin tarumar olması, yalnızlığın ve kuralsızlığın tırmanışa geçmesi, toplumsal normların bağlayıcılıklarını yitirmesi, uyuşturucu kullanımındaki ürkütücü yaygınlık, cinnet, cinayet ve kaos… Toplumsal yapı dağılma sinyalleri veriyordu Modern çağa din gerekliydi Sınırlanmış, tanımlanmış, prospektüsü ve kullanım alanları belirlenmiş olan inançlar bir an önce devreye konulmalıydı… Aksi halde çığlık, toplumsal bir tufana dönüşebilirdi… Ve eski kutsallılar derin uykularından uyandırıldı; fakat yeni çehreleriyle…

Yeni Kutsallıklar

İnsanoğlu, yaratılışı gereği inanmaya eğilimli bir varlıktır Fıtratının sesine ve vicdanının telkinlerine kayıtsız kalmayanlar din ile temas kurmakta zorlanmazlar Kavrayışının sınırlı, varlığın mânâsının ise sınırsız olduğunun farkına varanlar, inancın sabahına uyanmakta gecikmez Özellikle inançsızlığı ve anlamsızlığı yoğun olarak yaşamış olan toplumların arayış içine girmesi olağandır

Pozitivizm ve materyalizmin kıskacında geçirilen son iki yüzyılın akabinde; dinlere, metafizik doktrinlere ve mistik öğretilere karşı genel bir ilginin oluştuğu herkesin mâlûmu Dinin kademeli bir şekilde dünyayı terk edeceği kehanetini öne süren aydınlanma çağı düşünürlerine inat, din bugün yeniden yükselen değer haline geldi Kutsal ile bağlarını yitirmiş bir dünyanın soğuk çehresi, insanları yeni arayışlara sevk etti… Dinlere yönelik gün geçtikçe artan bu ilginin sonucunda Hint ve kadim doğu öğretilerinin ve elbette İslam tasavvuf ekollerinin yeniden keşfedildiği söylenebilir

Upanişadlar yazıldığı dönemde dahi bu kadar okunmadı Zend-Avesta metinleri bu ölçüde tetkik edilmedi Zerdüşt, Buda, Mani ve Konfüçyüs’ün menkıbeleri Batı kentlerinde hiç bu denli yaygınlaşmadı Mevlana’nın mesnevisi Batı kütüphanelerini hiç bu kadar süslemedi İbn-i Arabî ve Hallac-ı Mansur kendi çağlarında bile bu denli sempatiyle karşılanmadı…

Evet, insanlık metafiziği yeniden keşfediyor! Din kovulduğu Batı şehirlerine usulca geri dönüyor Uzak Doğu öğretileri altın çağını yaşıyor Meditasyon ayinleri ile insanlar evrenin ruhu ile bütünleşiyor! Yoga ile modern bireyler “yaratıcı enerjiye” gark olmanın hazzını yaşıyor! Feng Şhui prensiplerinin rehberliğinde tabiat ile uyumlu mekânlar dekore ediliyor “Karma” öğretisi ile kralların ruhu sefil insanların bedeninde yeniden varlık sahnesine çıkıyor! Ahiretten, cezadan, ahlâktan, helâl ve haram kavramlarından soyutlanmış; fakat “aydınlamış” yeni dervişler yetişiyor! Mevlana ve Yunus’un şiirleri bağlamından ve muhtevasından koparılarak, kepazeliği ve bayağılığı hoş görmenin aracı kılınıyor Sema gösterileri folklorik bir malzeme, tasavvuf müziği burjuva sofralarına meze, Hacı Bektaş’ın öğütleri Marksist emellere peçe yapılıyor…

Evet, insanlık kutsalın kapısını aralıyor, bu doğru Ama şu soru da acilen cevap bekliyor: Postmodern kutsallıklar dinlerin özüne ne ölçüde tekabül ediyor? Yaşanan maneviyat yağması hangi anlamsızlıklara ve sapmalara yol açıyor? Nasıl bir “inanç ve mü’min” profili ile karşı karşıyayız? Mühim olan insanların maneviyata yönelmesi mi? Yoksa sahih yaşam pratiklerinin artması, doğru bir dinî perspektifin oluşması mı? Bunun etraflıca düşünülmesi gerekiyor

Yaşanan vakıayı daha iyi anlamak için, öncelikle modern bireylerin kutsal ile kurduğu ilişki biçimine bakmak yeterli

Yoga, meditasyon, pozitif enerji seansları, reenkarnasyon panelleri ila ahir… Medya ve sanat çevrelerinde revaçta olan, dizi ve haberler aracılığıyla propagandası yapılan bu öğretileri nasıl yorumlamamız gerekiyor Masum bir çağrı mı; yoksa çarpık, alternatif ve ucube dini pratikler olarak mı? İnsanların yaşam tarzında, giyiniş sitillerinde, beslenme alışkanlıklarında, tatil ve eğlence kültürlerinde hiçbir farklılık meydana getirmeyen, şahsiyetlerine hiçbir değer katmayan, ahlakî olgunlaşmayı doğurmayan kof ve içi doldurulmamış manevi öğretileri halis niyetlerle yorumlamak mümkün mü? Yaşanan hâdise inancın yaygınlaşması ve küfrün mevzi kaybı mı? Yoksa profan kutsallıkların bilinçleri zehirleyen efsunu mu? Adını iyi koymak gerekiyor “Yaşam biçiminden ve hazlarından ödün vermeden ruhunu kurtar!” “Biraz çaba ile hakikatin bilgisine ulaş!” “Bilgelik mabedinin basamaklarını uzak doğunun gizemli ritüelleriyle arşınla!” “Genç, dingin, sağlıklı ve doyumlu bir hayat için Buda’nın toprakları üzerinde gezin!” Ve dahası;

Akılcı olmayı amentüsünün ilk sırasına yerleştiren modern bireyler, ilkel ve pagan kabilelerin irrasyonel inanışları ile oyalandıklarının farkında değilmiş gibi görünüyorlar Fal, büyü, burç, parapsikoloji, ruh göçü, tarot ve daha nice paganist safsata modern ve şehirli kadınların anlam dünyasını şekillendiriyor Fal-kafeler, metropollerin en çağdaş ve batılılaşmış muhitlerinde mantar gibi çoğalıyor İslam’ı akıl dışılık ve ilkellikle itham eden medya dünyası burç sayfalarını ibadet aşkı ile hazırlıyor

Paradoksal bir durumla karşı karşıyayız: Mutluluğu çalışmaya, paraya ve kariyer planlamasına indirgemiş olanlar, aklı ve bilimi tanrılaştıranlar, “şansın, uğurun ve burcun” ışığında teselli arıyor Belirlenmiş bir geleceğin ve çizilmiş bir kaderin olmadığını hararetle dillendirenler, ilişkilerinin ve olası aşklarının izini kahve telvesinin kıvrımlarında arıyor Ahiret ve ölüm düşüncesini unutmaya çalışanlar parapsikolojinin gizemli sularında seyr-ü sefere çıkıyor Ölüm dahi metalaştırılarak; heyecanın, farklı deneyimler yaşamanın ve başarının nesnesi haline getiriliyor

Zaman, iyiliği de kötülüğü de kapsayarak kendi mecrasında akıyor… İnsanlar, içinde endişenin olmadığı bir huzuru, kaygının karışmadığı mutluluğu arıyor Daha doyumlu bir hayat için gidilmedik yol, denenmedik yöntem bırakılmıyor Bütün kutsallıklar hızla tüketiliyor Arsız bir iştahla kadim öğretilerin üzerine çullanıyor insanlık Kökünden, bağlamından ve ruhundan koparılarak yaşanıyor her şey Sanallaşıp sentetikleşiyor yaşamlar Hakikati “arama” çabası ile, keşfedilen hakikati “çarpıtma” alışkanlığı aynı hızda ilerliyor Kötülük biçim değiştiriyor Karmaşa kendini çoğaltıyor

Bu karmaşayı en az kayıpla atlatacak olanlar; aklını, kalbini ve heybesini Kutlu mesajın buyruklarıyla dolduranlar olacaktır

“Bu (Kur'an) insanların kalp gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir”(Casiye/20)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.