Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fazıl, kısakürek, necip

Necip Fazıl Kısakürek

Eski 01-08-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Necip Fazıl Kısakürek



Çağının, bedeninin ve ruhunun yalnızı… Yıllarca aradı; kâh hakikatin uzağında kâh kıyısında kâh içinde olarak… 1904’te İstanbul’da Çemberlitaş taraflarında dört katlı, ahşap, büyük bir konakta doğduğunda doktorlar yaşamaz demişlerdi Kafası gövdesinden büyük, bu çilekeş adam; kelimeleri, eşyayı, zamanı, mekânı ve oluşu bilinen yüzleri ile yaşamakla kalmayacak, onların ötesinde, özünde ve üstündeki sırrı ve hakikati de yaşayacak ve dördüncü boyutun şiirini söyleyecekti Kimdi bu adam?

Duygu yüksekliğinin zirvesine çıkan, hayal âleminin sınırlarını zorlayan, görünenin ardını araştıran, yaşamayı yazmakla özdeşleştiren, eşyaya ruh veren, eşine az rastlanan üstün sezgi yeteneği, tasavvufi düşüncedeki enginliği ve metafizik derinliğiyle yarını fetheden bu adam; eserleri, fikirleri, şiirleri ve hayatı ile Türk edebiyat tarihine damgasını vuran Necip Fazıl Kısakürek’ti

Kelimeler manâlara giydirilen kalıplardır Bazıları sözü bedene elbise gibi giydirirken, bazıları da cesedin üstündeki deri misali solgun bırakırlar Necip Fazıl, dili bedene elbise gibi giydirmişti O, konuşurken ve yazarken manâlar adeta özgürlük çığlıkları atar, düşünceler boşalan bir çağlayan gibi hürriyetine kavuşurdu

Kimisi için Necip Fazıl, geleneksel Türk şiirinin söyleyiş imkânlarını modern şiirin biçimleriyle tekrar çoğaltmasını bilmiş, duru Türkçe’nin temsilcisiyken, bazısı için o, birey olma kaygısını tasavvufi arayışının potasında eritebilmeyi başarmış bir zekâdır Fakat hangi yönden yaklaşılırsa yaklaşılsın Necip Fazıl, Türk edebiyatının temel taşlarındandır Necip Fazıl’ın sanat ve mücadele serüvenini anmaksızın vücuda getirilecek her Türk edebiyatı tarihi çalışması yarımdır, eksiktir

1915 yılında annesinin hastalığı yüzünden ailesiyle birlikte Heybeliada’ya taşınan Necip Fazıl’ın şair olmaya karar vermesi de o yıllarda gerçekleşecektir Hastane günlerini ve şair olmaya karar verdiği hastane odasını Çile isimli şiir kitabının önsözünde şöyle anlatır:

“Şairliğim on iki yaşımda başladı

Bahanesi tuhaftır:

Annem hastanedeydi Ziyaretine gitmiştim Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde Haberi veren annem, bir ân gözlerimin içini tarayıp:

- Senin dedi; şair olmanı ne kadar isterdim!

Annemin bu dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü Varlık hikmetimin ta kendisi Gözlerim, hastane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı, içimden kararımı verdim:

- Şair olacağım!

Ve oldum

O gün, bugün, şairliği küçük ve âdi hasisliklerin üstünde gören, onu idrâkin en ileri merhalesi sayan ben, bu küçük ve âdi bahaneyi hiç unutmadım” (Necip Fazıl Kısakürek, Çile, “Takdim, Şiirlerim ve Şairliğim”, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, Mart 2004, s 9-10)

İmzası, yaşından fazla kitabın kapağını süsleyecek, henüz yirmi dört yaşındayken “Kaldırımlar Şairi” olarak şöhretin zirvesine çıkacak, 26 Mayıs 1980’de Türk Edebiyat Vakfı tarafından Sultanü’ş Şuara yani “Şairler Sultanı” beratıyla ödüllendirilecek ve 60 yıl boyunca adeta durup dinlenmeden başta şiir olmak üzere tiyatro, hikâye, roman, makale, fıkra gibi değişik türlerde şaheserler ortaya çıkaracak edebi yaşamı işte bu tuhaf bahane ile başlamıştı

Şiiri “Mutlak hakikati aramakta, fevkalâde sarp ve dolambaçlı fakat kestirme ve imtiyazlı bir keçi yolu” olarak gören Necip Fazıl, sadece şiir yazan biri olarak kalmamış aynı zamanda şiirin mahiyeti üzerinde de çalışmıştır 1946’dan itibaren İdeolocya Örgüsü başlıklı seri yazıları arasında yer alan, Büyük Doğu Dergisi’nde kısım kısım çıkan ve daha sonra Sonsuzluk Kervanı (1955) isimli şiir kitabı içinde bir araya getirilen Poetika bölümünde Necip Fazıl, şiirin ve şairin hususiyetlerini, niceliklerini ve niteliklerini toplam 14 bölüm halinde teferruatlı bir şekilde anlatmıştır

Poetika’nın Şiir başlığını taşıyan ikinci bölümünde Necip Fazıl, şiiri mutlak hakikat olan Allah’ı arama çabası olarak gördüğünü belirtir:

“Şiir nedir suali çok eski ve pek çetin Bu sual, insanoğluna, (Aristo)dan bugüne kadar duman kıvrımlarındaki muadelenin tesbiti kadar zor göründü Bu yüzden gayet âdi laflar ettiler (Aristo)dan (Pol Valeri)ye kadar bütün poetik fikirciler, ya sahilsiz bir tecrit denizinde boyuna açıldılar; yahut aşağının bayağısı birtakım kaba tekerlemelere düştüler Hepsi bu kadar Ve şiirin ne olduğu, her büyük mefhum gibi meçhûl kaldı

İlk poetika fikircisi (Aristo)ya göre, şiir, eşya ve hâdiseleri taklitten ibarettir Sonunculara göre ise (Valeri vesaire) kaba bir his âleti olmak yerine, girift bir idrâk cihazı Baştakilere göre şiir, en basit ve umumî temayül içinde zaptedilmek istenirken, sonunculara göre, hususî kalıplar içinde fikrin tahassüs edâsına bürünmesi şeklinde tarif edilmek isteniyor Bu tariflerin başında ve sonunda, şiiri merkezleştiren haysiyetli bir muhit ile şiir muhitini kuran ulvî merkezden bir eser yoktur

Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir Eşya ve hâdiselerin, bütün mantık yasaklarına rağmen en mahrem, en mahçup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nisbetlerini bularak mutlak hakikati arama işi” (age, s 472-473)

Hece veznini yeniden ayağa kaldıran, Türkçe’nin imkânları içerisinde yeni söyleyişler yakalayan, hudutsuz ve girift şiir anlayışıyla Türk edebiyatına yeni bir renk getiren Necip Fazıl’ın dehası bütün sanat çevrelerince kabul edilmiş ve devrin önemli isimlerinin iltifatına mazhar olmuştur Necip Fazıl, edebiyat dünyasında karanlığı delen bir yıldız gibi parlarken aynı zamanda kendisine de aşırı güven duyar ve büyük bir sanatkâr olduğuna inanırdı Bu husus çoğu zaman onun kusurlu tarafı olarak sayılmıştır Necip Fazıl’ın kendisine duyduğu aşırı güven, atak üslûbu ve cesaretiyle birleşince ortaya ince nükteler ve düşündürücü latifeler çıkar:

Dostlarından biri, bir gün Necip Fazıl’a dünyanın bütün dillerinde aynı oranda önemli kelimeler olup olmadığını sorar Necip Fazıl gayet ciddi bir yüz anlatımıyla dostuna döner ve cevap verir:

- Evet, var: Necip Fazıl

Kendi deyişiyle “anlaşılmadan benimsenmek”le “tanınmadan dışlanmak” arasına sıkışan bir yalnızlık kesitindeki yaşamı, onun için daima sırlarla dolu Mayıs ayında bir gece (25 Mayıs 1983) yatağında doğrulup, bal rengi gözlerini pencereden dışarıya, derin karanlığa dikmesi ve pembeden daha kırmızı dudaklarının hafifçe kıpırdayıp: “Demek böyle ölünürmüş!” cümlesini söylemesi ile son buldu Dördüncü boyuta şiir yazan adam, doğduğu gün olan 26 Mayıs Perşembe günü büyük bir cenaze merasiminin ardından Eyüp sırtlarında toprağa verildi

Ama bu son, onun için son değil, aksine şiirinde yıllarca aradığı mutlak hakikate ulaşmanın yeni bir başlangıcıydı Necip Fazıl, geride bıraktığı dev külliyatıyla, ömrünü verdiği fikir mücadelesiyle, siyasi ve tarihi incelemeleriyle, aksiyonuyla, şiir anlayışıyla Türk fikir ve edebiyat dünyasının gündeminde ve gönlünde her zaman ön safta yer alacak, ezeli edebiyat bestesinde ebedi bir ses olarak kalacaktır

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Necip Fazıl Kısakürek

Eski 01-08-2009   #2
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Cevap : Necip Fazıl Kısakürek



VASİYETİ
Bu vasiyet çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi muhatap tutuyor

Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes

Onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap Gününde tek tek sorumludurlar Emanetim, beni seven ve İslam davasında bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese

2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorumBu bahiste bütün eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz "Allah ve Resulü;başka herşey hiç ve batıl"demekten ibarettir

3- "Büyük Doğu Yayınları" kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorumİnşallah Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan bile çekinirlerİslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere -çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir: "Koca HzÖmer bile Allahın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabilerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştirHiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuş mudur? Belki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır"

Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla benim değil;sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benimBir kısmını şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğinBen öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!

En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden sonraki tahriflerdir

4- Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:

1935 yılında, Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi Hazretlerine, bir yazımı okumuştum Bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu Yazıyı ellerine aldılar, kalem istediler ve üstüne öz elleriyle "altın ile yazılacak yazı"buyurdular İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdiknamesi olarak kefenime iliştirsinler

5- Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir Fakat imkan aleminde en küçük pay bulundukça, biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir Elden gelen yapılsın

6- Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malumÇiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna

7-Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve "bid'at" belirtici hiçbirşey! Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu Sadece Fatiha ve Kur'an

8-Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacakMevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'an

9-Şimdi sıra en büyük dileğimde Müslümanlardan, Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhengi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için "Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir

Her ferdin, en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi 70 bine dolması lazım Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helal etmeleri

Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum "Şey'en lillah"tabiriyle bana Allah için birşey veriniz!Yardımınızı esirgemeyiniz!

10- Allahı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını! Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

11-Benide Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.