Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eldiven

Eldiven

Eski 12-08-2008   #1
KRDNZ
Varsayılan

Eldiven



Arenada, butun sovalyelerin asik oldugu ve evlenmek istedigi harikulade guzel prenses kral babasiyla birlikte oturuyor, cevreleri genc ve yakisikli sovalyelerle dolu, hepsi bir kucuk tebessum icin bekliyorlar Borazanlar caliniyor ve aslanlar cikiyorlar arenaya, kocaman yeleleri, gergin belleri, iri penceleriyle kukreyerek dolasiyorlar Prenses zarif ellerini saklayan uzun eldivenlerden birini cikartip aslanlarin arasina atiyor

- Kim eldivenimi alip bana getirirse onunla evlenecegim

Muthis bir sessizlik oluyor, bir anda herkes susuyor Bir sovalye digerlerinden ayriliyor,tas merdivenlerden agir agir inmeye basliyor, parlak cizmelerinin cikardigi adim sesleri tek tek duyuluyor Arenaya giriyor; aslanlar hareketsiz ve saskin, bu cesur sovalyeye bakiyorlar, o hicbirine aldirmadan eldiveni aliyor,gene adim sesleriyle tas merdivenleri cinlatarak cikiyor Eldiveni prensesin kucagina biraktiktan sonra, kendisine hayranlikla donen prensese bir kez bile bakmadan yuruyup gidiyor Nietzsche "Tanriyi ve insanlari deneme," diyor Schiller "Eldiven" siirini yaziyor

Biz herkesi her zaman deniyoruz, emin olmak, guvenmek istiyoruz, sevgisini ve bagliligini her an kanitlasin, hayatini ve her seyini tehlikeye atsin ve bunu binlerce kez yapsin istiyoruz Kendimizle ve korkularimizla oylesine doluyuz ki, hicbir duyguyu, hicbir insani, hicbir nesneyi oldugu gibi butun gercekligiyle goremiyoruz, her sey kendimizle ve korkularimizla olusturdugumuz prizmalardan kirilarak ulasiyor bize, herseyi oldugundan baska bir bicimde ve oldugundan baska bir yerde goruyoruz, belki de bu yuzden aradigimiz seyleri aramamiz gereken yerlerden baska yerlerde ariyoruz

Mutlulukla aramiza, korkularimizi ve kendimizi sokuyoruz

Schiller "Eldiven" şiiri;
Oyuncular bu kez vahşi hayvanlardı, seyirciler ise kral ve saraylılar Kral her parmağını oynatışta bir şeyler oldu; ilkinde bir aslan çıktı sahneye, gerinerek yürüdü ve çöktü meydanın ortasına İkincisinde bir kaplan araladı kapıyı, aslanı görür görmez kükreyerek dolaştı etrafında ve tam karşısına oturdu Üçüncüsünde iki kanatlı bir kapıdan iki leopar fırladı arenaya ve kaplanın üzerine atıldılar Ta ki kaplanın pençesiyle oturtuluncaya kadar Hepsi birbirini kinle süzüyordu; “Öldürmek ateşiyle yanan korkunç kediler!” İşte o an: Balkonun kenarına tutunan güzel elden bir mendil düştü yere, tam aslanla kaplanın arasına O zaman bir matmazel kalkıp alayla şövalyeye şu cümleyi fırlattı: “Sevginizi göstermek isterseniz herkese/ Şayet seviyorsanız beni sahiden/ Düşen eldivenimi getirin hemen!” Şövalye bir an bile tereddüt göstermeden kararlı adımlarla meydana indi ve canavarların içine dalıp çekti mendili “Dehşetle, şaşkın şaşkın bakarken ona herkes/ Hiç aldırış etmeden yürüdü genç Delorges,/ Götürüp vermek için eldiveni bir sözle/ Bravo sesleriyle gök çınladı o zaman;/ Dilber Kunigund ise gülümseyen bir yüzle,/ Saadetler vadeden sevgi dolu bir gözle/ Karşılıyordu onu süzerek hayran hayran/ Fakat o eldiveni fırlatarak bu yüze:/ ‘Matmazel, ihtiyacım yok teşekkürünüze!’/ Deyip yürüdü gitti, kızı terk etti o an” Eldiven şiiri Schiller’in kalbinde doğdu “Cesaret hayatı hiçe sayar, vicdanı değil!” diyen Schiller’in On sekizinci yüzyılda Almanların Goethe’yle yan yana yürüyen ikinci devinin Şiirle tiyatroyu atbaşı koşturuyor 22 yaşında tamamladığı “Haydutlar” sahnelenirken salonda sessizlik değil, boğuk çığlıklar ve kesik hıçkırıklar var Seyirci birbirinin omzuna başını koymuş sarsıla sarsıla ağlıyor “Özgürlük” ilk kez sahneye çıkıyor çünkü Schiller, iki şeyi bir arada görmek istiyor: Güç ve iyilik Bu yüzden dükün hoşuna gitmiyor oyun Aynı zamanda askerî bir hekim olan Schiller, gizlice katıldığı oyunun galasından sonra “Kalbinin sesini dinleyen hayal kırıklığına uğramaz” diyerek kaçıyor Stuttgart’tan Halbuki soylu bir aileye mensupken, kaderin cilvesiyle bir haydut çetesinin başına geçen kahramanı Karl Moore, başlangıçta kötülerin hakim olduğu dünyayı zorbalıkla değiştirmek isterken, sonunda masum insanlara da zarar verdiğini görerek teslim olmaya karar vermiş, bu kararını aptalca bulup kendisine, “Bırakın gitsin! Büyüklük hezeyanları içinde, herkesi kendisine hayran bırakmanın manasız zevki uğruna hayatını feda etsin!” diyen arkadaşlarına şu cevabı vermiştir oyunun sonunda: “Bunun için bana hayran olabilirler (Bir an düşündükten sonra) Buraya gelirken on bir çocuklu zavallı bir gündelikçiyle konuştuğumu hatırlıyorum Büyük haydudu sağ olarak getirene bin altın vaat edilmiş Bu adama faydalı olabilirim!” Schiller’e göre “ÇIKAR” zamanın en büyük putudur Bu yüzden İnsanın Estetik Eğitimi üzerine yazdığı mektuplardan birinde, “Bütün güçlerin ona yaranması, bütün yeteneklerin onu övmesi isteniyor!” diyerek bu puta karşı çıkıyor Ruhun özgürlüğünü keşfetmeye çalışarak, estetik eğitimin yalnız birey için değil uyumlu bir toplum için de kaçınılmaz olduğunu söylüyor Beethoven’in dokuzuncu senfonisinin esin kaynağı olan “Neşeye” isimli ünlü ilâhisinde “Neşe ile devreder, neşeyle gider gelir,/ Saat gibi işleyen çarkları kâinatın;/ Ufacık tohumlardan çiçekleri cezbeder,/ Ufuklarda sayısız yıldızları ateşler,/ Gök kubbesinde yer yer onun şevkiyle döner/ Rasatçının dürbünle görmediği güneşler” diyen Schiller, insanı kâinattaki bu ahenge katılmaya davet ediyor Madem dostluk da âhengin bir parçası, başlangıçta ters düştüğü Goethe’yle kol kola giriyor Alman edebiyatında yeni bir dönemi başlatıyor bu dostluk! Schiller Goethe’yi yarım bıraktığı Faust’u tamamlamaya ikna ederken, Goethe aynı zamanda bir tarihçi olan Schiller’in Jena Üniversitesi’nde tarih profesörlüğüne getirilmesini sağlıyor Ve iki büyük dost Schiller’in çıkardığı Die Horen adlı dergide beraber yazıyorlar Coleridge’e, “Kimdir bu Schiller? Yüreğin bu sarsıcısı!” dedirten bu soylu kalem art arda yazdığı oyunlarla insandaki bölünmüşlüğü ve yabancılaşmayı çerçeveliyor Maddi dünyayla güzel ahlak arasında bocalayan kahramanlarına insan bütünlüğünün kavgasını verdiriyor Oyunu fark ettirmeye çalışıyor oyunlarıyla “İnsan, sözcüğün tam anlamıyla insan olduğu yerde oynar ve ancak oynadığı yerde insandır” diye dikkat çekiyor sahneye İnsanın insanı küçümsemediği bir dünya hayal ediyor “Sen onun zayıf noktalarını gördün, o seni hiçbir zaman affetmeyecektir” diyerek, ilâhi bir nitelik olan kusur örtmeye çağırıyor Zira genç bir sanatçıya söylediği gibi, insan olmak gerekiyor, çağının yaratığı değil “Kalpten coşan bu ses kalplere ulaşacaktır” diyor bir dostuna yazdığı mektupta ve şunu ekliyor: “Ama bunun için kalp sahibi olmak gerek!”

Çağını yaşa; ama çağının yaratığı olma!

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Eldiven

Eski 12-27-2008   #2
önder uçar
Varsayılan

Cevap : Eldiven



cesarete bak beeee
__________________
önder uçar
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.