|  | Karadeniz’den Bir Klasik |  | 
|  11-18-2008 | #1 | 
| 
GöKKuŞaĞı   |   Karadeniz’den Bir KlasikFındık gibi hamsi de, Karadeniz’de kültür oluşturmuştur  Hamsi, ekonomik balık türleri içinde, cisim olarak en küçük, değer ve miktar olarak en büyük orandır  Karadeniz zaten büyük ve önemli olanları hep taşımıştır  Denizlerimizde avlanan balık miktarının büyük bölümünü teşkil ediyor  KARADENİZ’DEN BİR KLASİK HAMSİ… Temel Reis’e göre; “ Hamsi balık değildir” Temel Reis, yanında balık türlerini saymaya çalışan Kayserilinin, hamsiyi de listeye eklemesiyle yerinden fırladı ve “Hamsi balık değildir” diye adeta gürledi  Gördüğü tepki karşısında afallayan, ancak bu sırada fıkralara bile konu olmuş, cin fikrini, bilgilerini yoklayarak kısa sürede aklına getiren Kayserili, hamsiyi balık türlerinden başka bir yere yine koyamadı  Ancak, çok iyi arkadaşı olan Temel’in bu kızgınlığına da bir anlam veremedi, ama hamsinin balık değilse, ne olduğunu da düşünmeye başlamadı değil! Son bir hamle yaptı ve “Balık değilse, nedir?” diye sordu  Temel Reis, bulundukları tren kompartımanında bir taraftan salamura hamsilerini yiyor; diğer yandan da bunların kılçıklarını da düzenli bir şekilde üst üste yığıyordu  Kayserilinin sorusu karşısında aklına bir muziplik geldi ve hemen cevap verdi: “ Hamsi denizdekilerin akılı güçlendiren, akıl verenler cinsindendir” dedi  Kayseriliden, “Nasıl?” sorusu daha gelmeden o cevabı hazırlamıştı bile  “Bak  Hamsi, akılı güçlendirmese, Karadenizliler, her şeye bu kadar kısa sürede nasıl cevap verir, nasıl çalışkan olurlardı? Hiç düşündün mü?” Kayserili daha da afallamıştı  Ancak öğrenme isteği ve kazanma hırsı içini de kemirmiyor değildi  “İyi de, hamsiyi yiyorsun da, bu kılçıklarını niye ayırıp, düzenli bir şekilde yığıyorsun” diye tekrar sordu  Temel Reis, “Hamsinin en değerli kısmı budur  Neden dersen, insanı daha da akıllandırır” diye cevap verince, karşısındaki “Bunları nasıl elde ederim?” diye çoktan düşünmeye başlamıştı bile  “Bunları bana verir misin?” diye sorduğunda, Temel Reis, Kayserilinin çantasındaki lezzetli pastırmaların hesabını çoktan yapmıştı bile  “Ver pastırmaları, al hamsi kılçıklarını” dediği anda, kılçıklarla, hamsiler yer değiştirmişti bile  Temel Reis, “Al bunları şimdi yavaş yavaş yemeye başla” dedi  Kayserili de kılçıklara girişti  Ancak hamsi kılçıkları boğazından aşağıya zor geçiyordu  “Bunlar boğazımdan geçmiyor” dediği zaman, Temel Reis, “Aklı kazanmak kolay mıdır? Sen yemeye devam et” diye seslendi  Kayserili hamsi kılçıklarını yiyor bir taraftan da “Hala bir değişme yok  Eskisi gibiyim” diyordu  “Sen yemeye devam et” diyen Temel Reis, bir taraftan da zevkle pastırmalardan atıştırıyor, diğer yandan akıl melekesinin daha da artmasını beklerken, hiçbir değişim olmadığını sık sık tekrarlayan Kayseriliye cevap yetiştiriyordu  Kayserili, kılçıkları yemekten artık boğazından kan gelmeye başlaması ve gözlerinden yaşların acı nedeniyle yumruk gibi boşalması üzerine, “Yahu sen beni kandırıyorsun galiba  Bunların akıl-makıl verdiği yok” diyince, Temel Reis’in “Hah, işte bak, akıllanmaya başladın” esprisi çoktan kulaklarından içeri girmişti bile  Uzun anlatımla bir kıssadan, birçok hisse çıkaracak olursak, biraz sonra gıda olmaktan öte Karadenizli’nin yaşamında özel bir yeri bulunan hamsiyi anlatmadan önce, bu ülkenin çok çalışan ve üretenlerle gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabileceğini, bununda yolunun aklı en iyi şekilde kullanmaktan geçtiğini söylemek, bu nokta da Temel Reis’in en iyi dostlarından biri olan Kayserilinin hakkını da teslim etmemiz gerekir  Davranışları mütevazi olsa da burnu biraz büyük olduğu için bıyıkla altını çizen Karadeniz insanı, toprağında yetiştirdiği fındık ve denizinde avladığı hamsi ile iki önemli ürünle dünya literatüründe zaten yer almaktadır  Fındık gibi hamsi de, Karadeniz’de kültür oluşturmuştur  Karadeniz’in ne zaman patlayacağı belli olmayan fırtınalarına ve azgın dalgalarına aldırmadan, bir yandan “Denizlerin kralı, sofraların tacısin” nağmelerini söyleyip, diğer yandan “Vira Bismillah” diyerek siyahın bulaştığı mavi sulara açılan takalardan büyük motorlardaki tayfalar, “Ay girdi karanlığa, bindik hep kayıklara Gezdik bütün denizi yara yara  Gözüm Hasan bağırdı, bakın hamsi akayi, Oy gözünü sevdiğim, şimşek gibi çakayi diyerek ıslıklarla oluşturdukları kemençe sesiyle koro kurarlarken, bazı dönemlerde kayıplara karışan hamsiyi, sevgilisi Züleyha’yı yitiren Yusuf gibi ararlar  Genç kızların yazmalarında, hamsinin figürlerine rastlarsınız  “Önemli şeylerin altı çizilir” diyerek burnu ile övünen Rizeli, uzun burun yarışmasında ölçü aleti olarak onun kılçığını kullanır  Hamsi Ay girdi karanlığa bindik hep kayıklara, Gezdik bütün denizi yara yara  Gözüm Hasan bağırdı, bakın hamsi akayi, Oy gözünü sevdiğim şimşek gibi çakayi  Denizlerin krali, sofraların tacısın, Senden başka büyük yok, her derdin ilacısın  Reis dedi uşaklar, kürekler yavaş suya, Hazır edin ağları, ha yanaştık hamsiye, Sokulduk biraz daha, tamam yerine girdik, Ağları yavaş yavaş iki baştan indirdik  Reis gene bağırdı, bakmayın aval ava, Sanki gümüş döktüler denizden çuval çuval Haçan daraldı çember birbirini yeyiler, Oy nenem ya baksanız nasıl kaynaşiyiler  Kimisi çıkar yüze kimi dalar derine, Kurban olsun Trabzonlu o güzel gözlerine, Ne olursun mübarek her zaman ha böyle çık, Oynatma kuyruğunu yerim seni ha şimdi  Evliye Çelebi ve hamsi… Çoğumuz balık pazarlarında ya da seyyar satıcı tepsilerinde, bir diğerimiz gırgır tekneleri avlarını boşaltırken ve belki de önemli bir kısmımız annelerimizin mutfağında hamsiyi görmüşüzdür  Belki bu canlıya dikkat etmiş belki sadece bakıp geçmiş ya da afiyetle bir güzel yemişizdir  Hamsi ile karşılaşmamız hangi şekil eve düzeyde olursa olsun bu balığı merak edenler şüphesiz pek çoktur ve şimdi bu meşhur canlıyı yine meşhur bir ismin ağzından tanıyalım: 1970’lerde Trabzon’a seyahat eden Evliya Çelebi bölge balıklarıyla ve özellikle hamsiyle ilgili görüşlerini şöyle dile getirmiştir: “Beğenilen balıkları: Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir  Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve daha bin çeşit balıkları vardır  Amma bunların hepsinden fazla Lazların üzerine düştükleri, alışverişi hakkında kavga ettikleri hamsi balığı… Bu balık Hamsinde ( Kış mevsiminin 50 günlük bir bölümü) çıktığı için, hamsi balığı derler  Balığın çıkışını dellallar halka haber verirler  Dellalların bir çeşit mürves ağacından boruları vardır  Bir kere su urunca, “Ahça çomakla bir mendil hamsi ver” diye ince sırmalı mendillere balığı koyup giderler  Balığın suyu akarak giderken, bazıları suyun aktığına acıyarak, “Bre salığın suyunu akıtıyorsun   Suyuna bir pilavcık sallasana” diye şakar ederler  Şu beyitleri de söylerler: “Trabzon’dur yerümüz Ahça tutmaz elümüz Hamsi paluk olmasa Nice olurtu halumuz”… Meşhur hamsimizin diğer bazı özelliklerini yine Evliya Çelebi’den öğrenelim; “Bu balık bir karış, ince ve morca cilalı, gümüş gibidir  Faydası o derecedir ki, yedi gün devamlı yiyen kimsenin şehveti son derece artar  Çok kuvvet verici ve hazmı kolaydır  Yemeğinde balık kokusu olmadığından, yiyene hararet vermez  Ağrı hastalığına tutulan adam yese şifa bulur  Bir evde yılan ve çıyan olduğu zaman, hamsi balığının başı tütsü edilirse kaçar” Hamsi yemeklerine de yine merhum Evliya Çelebi ile başlamak yanlış olmasa gerektir  Diyor ki: “Bunu yani hamsiyi “ yemek Trabzonlulara hastır ki kırk çeşit yemeğini pişirirler  Kebabı, çorbası, yahnisi, böreği ve baklavası olur  Fakat pilaki derler, bir çeşit tavası vardır ki şöyle yapılır: Önce bu hamsi balığını güzelce temizleyip onar onar kamışa dizerler  Maydanoz, kereviz, soğan ve pırasayı ince kıyıp tarçın ve siyah filfil ile karıştırdıktan sonra, pilaki tavasının içine bir kat hamsi, bir kat bundan döşeyip Trabzon’un ab-ı hayata benzer zeytinyağını üzerine dökerler  Bir saat kadar kuvvetli ateşte pişirildikten sonra yerkenki, doğrusu sevilecek mübarek bir yemek olur”   
				__________________ Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar  Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK  GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali  GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı | 
|   | 
|  | 
|  |