Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istanbulun, kayıp, şehri

İstanbul'un Kayıp Şehri

Eski 11-14-2008   #1
KRDNZ
Varsayılan

İstanbul'un Kayıp Şehri



Küçükçekmece Gölü ve çevresi, Paleolitik Çağ'dan Bizans Dönemi'ne uzanan kayıp bir tarihin kapılarını aralayacak kalıntıları saklıyor

Yazı: Haldun Aydıngün
Yanılmışım! Elimi attığım her toprak parçasında müthiş bir keşif yapacağımı hayal ettiğim heyecanlı gençlik günlerimin geride kaldığını sanıyordum Üstelik bunun İstanbul gibi bir metropolün yanı başında olabileceğini düşünemezdim Küçükçekmece Gölü ve çevresinde bulduğumuz arkeolojik izler tarihi değiştirebilirdi Sıcak bir yaz günü göl kıyısında bulduğumuz lahit parçası ve diğer buluntular, sadece Küçükçekmece'nin 2700 yıl önceki tarihine ışık tutmakla kalmadı, göl çevresindeki taşlar Neolitik Çağ'ın da kapılarını araladı
Zaman tüneline girdiğimizde takvimler 3 Ağustos 2008'i gösteriyor Leyleklerin gökyüzünde müthiş bir göç töreniyle başlayan, puslu ve parçalı bulutlu hava, yerini güneşli bir öğleden sonraya bırakıyor Araştırma ekibi, sahil çizgisinden bir metre kadar açıktaki bir taşın önünde aniden duruyor Bir şey bulmuş olmalılar Şengül 'ün yanına yaklaştığımda, "Bir lahit kapağı parçası" diyor Ardından benden yana olan kenarını göstererek ekliyor: "yazısı da var" Lahdin üzerinde harfi andıran bazı işaretler fark ediyorum
Objektifimi lahit kapağına doğrulturken, araştırma ekibimizin diğer üyeleri, bir şeylerin varlığının heyecanını hissederek Küçükçekmece Gölü'nün batısındaki yarımadanın ucuna doğru ilerliyorlar Peşlerinden gidiyorum
Yarımadanın sivri burnuna geldiğimizde, sahilde çok düzgün taş sıralarının çeşitlenerek, belirgin oda şekillerine dönüştüğünü görüyoruz Sualtı arkeoloğu Hakan Öniz, şaşkınlık ve sevinç içinde, "Hocam, çok büyük, çok büyük" diye sesleniyor Heyecanla aradıkları şey her ne ise bulmuş olmalılar Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi YrdDoçDr Şengül Aydıngün, 2008 Mart'ında KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde yapılan 12 Akdeniz Arkeolojisi Kongresi'ne katıldığında, üniversitenin Sualtı Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı Hakan Öniz'e tam da bu noktada çekilmiş kısa bir taş sırasının fotoğraflarını göstermiş ve kendi başkanlığında yürütülecek "İstanbul Tarih Öncesi Arkeolojik Araştırmaları" (İTA) projesine katılmalarını istemişti Hakan'ın düzgün bir sırada duran taşlar için gelmeye karar vermesi zor olmamıştı Ancak ne olursa olsun, şimdi gördüğü "şeyin" büyüklüğü karşısında şaşkınlığını ve sevincini dizginleyemiyordu
Proje başkanı, eşim, Şengül Aydıngün, 2007 yaz sezonunda nasıl bir arkeolojik arazi çalışması yapacağına karar vermeye çalışırken, çevresindeki hızlı yapılaşma nedeniyle İstanbul'un batı yakasında bir yüzey araştırması yapma fikrini ortaya atmıştı Ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan gereken resmi izin alınmış, Kocaeli Üniversitesi arkeoloji öğrencileri ve desinatör arkeolog Burhan Gülkan'dan oluşan altı kişilik bir ekip oluşturulmuştu Araştırmanın ilk gününün sabahında ekip, Avcılar Belediyesi'nin tahsis ettiği araçla uzaklaşırken, arkalarından, "Acaba kayda değer bir şeyler bulabilirler mi?" diye düşünmüştüm Akşam yorgun ve gülen yüzlerle, torba torba kırık dökük çanak çömlek parçaları ile geri geldiler Getirdikleri parçalar, amatör eski eser meraklılarına bir şey ifade etmeyecek ama profesyonellere söyleyecek çok sözü olan parçalardı İlk gün kapıldığımız heyecan bir daha hiç bitmedi
Dr Aydıngün, bölge arkeolojisini anlayabilmek için yüzeyde, sadece arkeologların yapacakları bir araştırmanın yeterli olmayacağına karar verip ilk araştırma sezonundan itibaren ekibe, farklı uzmanlık alanlarından bilim adamlarını davet etmeye başladı
Yıldız Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü'nden ProfDr Şükrü Ersoy, Küçükçekmece Gölü'nün birkaç binyıl önce önü denize açık, derin bir koy olduğunu söylüyordu Bölgenin ne zaman deniz, ne zaman bir göl olduğunun bilinmesi, arayacağımız kültürel birikimler açısından çok önemliydi Ve ulaştığımız bilgiler bizi, göl kenarında gördüğümüz Roma lahdinden -zaman tüneli gibi kesintisiz bir şekilde- insanlığın ilk tarım faaliyetlerine başladığı Neolitik Çağ'a kadar götürdü

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.