İntiharın Tanıtımı |
10-29-2008 | #1 |
Gözyaşı
|
İntiharın TanıtımıİNTİHARIN TANIMI Tarihsel sürece baktığımızda, insanla ilgili bilimlerin çok eski bir geçmişi olmadıklarını görürüz İnsan, düşünen bir varlık niteliğini kazandığından bu yana kendiyle ilgili birçok soruya yanıt aramaya başlamıştır Fakat, bunu sistemli bir biçimde ele alışı ancak günümüze yakın tarihlerde gerçekleşmiştir Bunun yanında, insanın bir anlam veremediği, anormal olarak değerlendirdiği insanın kendi canına kıyması eylemi o derece karmaşık ve acı verici bir olaydır Bundan dolayı intiharın herkes tarafından kabul edilebilir bir tanımını yapmak da son derece güçtür Çünkü, intihar olgusu ile ilgili bir konuyu açıklayabilmek için sağlam temellere dayanan bir tanım gerekmektedir Suicide (intihar) kavramının ortaya çıkışı oldukça yeni sayılır Latin kökenli kelimelerden oluşmasına rağmen, Latince değildir İngilizce’de suicide olarak ilk kullanım tarihi 1662’dir Ortaçağda Latince’de sui homicido ya da sui ipisus homicidum deyimleri kullanılırdı İntihar kavramı dilimize Tanzimat döneminde girmiştir Bu dönemde Türkçe’ye çevrilen eserlerde kendini katletmenin yerine intihar kelimesi kullanılmaya başlanmıştır Bu kelime Arapça’da kurban anlamına gelen nahr kelimesinden meydana gelmiştir Günümüzde bazı eserlerde ise intihar yerine öz-kıyım ya da öze-kıyım gibi kavramlar kullanılmaya başlanmıştır İntihar olgusu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen herkes, kendi bakış açısından hareket ederek bir tanım yapmaya çalışmıştır Yani konuyla ilgilenen kişi sayısı kadar çeşitli intihar tanımları vardır Fakat bu tanımların çoğu, dikkatlice bakıldığında, ya dar kapsamlı ya da tanım olamayacak kadar geniştir Genel geçerliliği olabilecek bir tanıma ulaşabilmek için, olgunun çeşitli niteliklerine anlam kazandıracak noktalara temas etmek gerekir Bu nedenle geçmişte yapılan tanımları inceleyerek ve bunların eksikliklerini vurgulayarak bir tanıma ulaşmak mümkündür Belçikalı bir astronom ve istatistikçi olan L A Quetelet, topladığı istatistiksel bulgulardaki sonuçlara bakarak, intiharı değişmez bir fenomen olarak, insan istem ve iradesi ile ilgili olmayan, adeta insanlığın ödemek zorunda olduğu bir borç olarak ele alır Konuya bu şekilde soyut olarak yaklaşılırsa, felsefi anlamda bu tanımın doğruluğu savunulabilir Çünkü intiharın nedenleri bütünü ile ortaya konulmazsa, sayıları gün geçtikçe hızla artan kurbanların bu borcu ödemeye devam edecekleri kaçınılmaz bir gerçektir Fakat, Quetelet’in yaptığı gibi, istatistiksel sonuçlardan böylesi yargılara ulaşmak bilimin uğraş alanı dışında kalır Bu nedenle yukarıdaki gibi bir tanımda insanla ilgili bir konu olan intihar tanımlamasında insan öğesinin tanım dışı bırakılması, tanımın geçersizliğini ortaya koymaktadır İntiharı tanımlarken en temel öğe olan insanı ele almak gereklidir Fakat insan öğesini dikkate alan her tanımlama da doğrudur demek anlamına gelmez bu Belirli bir bakış açısından yapılan tanımlar, o yaklaşımın temelinde yatan anlayışı sergiler Altavilla’nın “intihar, kendini isteyerek öldürmektir” tanımını Faruk Erem de kabul etmiştir Bu tanıma göre içki, sigara, uyuşturucu madde vb kullanan kişi de intihar etmiş sayılmaktadır Fakat bu gibi maddeleri kullananların hemen hepsinin intihar etmek gibi bir niyetlerinin olmaması tanımın eksik olduğunu göstermektedir Malapert ise; “intihar hemen daima egoizmin ürünüdür” demektedir Bu görüş oldukça fazla taraftar toplamasına rağmen, tanım olmaktan uzak ve eleştiriye açıktır Kimi intihar olayının temelinde vatan sevgisi, ideoloji, başkasının durumuna üzülme gibi nedenler yatmaktadır “Bir kimsenin yakın ve kaçınılmaz olan veya öyle zannedilen bir acıyı (******** bir durum, mahkumiyet, sefalet, çok sevilen bir kişiyi kaybetme vb) bertaraf etmek niyetiyle hayatına son vermesi intihardır” tanımı ise Ferri’ye aittir Kriminoloji alanının uzmanları olan bu kişiler intihar olgusuna suç kavramı açısından yaklaşan düşünürlerdir Fakat intihar ne sadece egoizmin ürünü, ne de sadece yaklaşan bir acıdan kurtulmaktır Çünkü, ölümün kendisi acı ve korku veren bir olaydır T G Masaryk ise intiharı tanımlamadan önce doğal ve doğal olmayan ölüm ayrımını yapar Kişinin organizmasının herhangi bir nedenle fonksiyon göremedigi durumda yaşamı ölümle noktalanır, ki bu doğal ölümdür Savaş, cinayet, kürtaj, kaza ve intihar ise doğal olmayan ölümlerdir Masaryk’a göre geniş anlamda intihar hayatın tehlikelerine karşı gerek pozitif ve gerek bir katılma veya negatif ve pasif bir tutumla kişinin hayatına kasıtsız bir müdahalesi sonucu ortaya çıkan anormal tip ölümlerdir Dar anlamda intihar ise kişinin kasıtlı olarak hayatına son vermesidir Masaryk’a göre intiharda ölümün hemen gerçekleşmesi gerekmez; kişi ölümü yavaş yavaş da arayabilir Ayrıca, davranışa aktif olarak da katılmayabilir Günümüz modern toplumlarında intiharın daha yaygın olduğunu savunan Masaryk’a göre, temizlik ve sağlık şartlarına gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanan birçok ölüm de geniş anlamda intihardır Littre’ye göre; “intihar kendisini öldüren insanın eylemidir” Bu tanıma göreyse, kaza ile zehir içen bir kişinin ölümünü de intihar olarak değerlendirmek gerekir İntihar konusunda uzmanlığı tartışılmaz kişilerden biri olan Durkheim ise Littre’nin tanımını eleştirerek belirli sınırlar çizer Durkheim’a göre; “intihar, bir insanın, doğuracağı sonucu bilerek olumlu veya olumsuz bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendini ölüme sürüklemesidir” Böylece kaza sonucu olan ölümler tanım dışı bırakılmıştır Durkheim da, Masaryk gibi, aktif bir eylemin intiharla sonuçlanması yanında, pasif ve dolaylı bazı eylemlerle de aynı sonuca ulaşılabileceğini vurgulamaktadır Örneğin, din korkusu ile intihar edemeyen kişiler, ölüm cezası verilen bir davranışta bulunarak da aynı sonuca ulaşabilirler Halbwachs, Durkheim’in tanımını geniş bulur Çünkü, Durkheim tanımında intihar edenin ölüm niyetinden, ölüm kararından sözetmez Halbwachs, onun tanımına “fedakârlık olmayan” ve “kasıtlı ölüm” kaydını koyar ve intiharı şöyle tanımlar: “Kendisini öldürmek niyetiyle olay kurbanı tarafından yapılan bir aksiyonun sonucu olan her tür ölüm intihardır” Durkheim’ın tanımı aynı şekilde Delmas tarafından da geniş bulunmuştur Delmas’a göre, o halde tehlikeli işlere atılan kişileri de intihara kalkışmış saymamız gerekir Gözüpek canbazların, kendi üzerinde deney yapan doktorların, tehlikeli inişler yapan pilotların az veya çok muhakkak bir yoldan ölüme ***ürecek davranışta bulundukları sık sık görülür Ancak bunları intihar olarak isimlendiremeyiz Delmas, tanımında kişinin aklı başında olduğunu ve ölümle yaşamak arasında tam ve iradeli bir seçme yaptığını belirtir Delmas’a göre “intihar, aklı başında bir insanın yaşamakla ölmek arasında bir seçme yapabileceği halde, her türlü ahlak baskısı dışında ölümü seçip kendini öldürmesidir” Daha sonra Dynes, Clarke, Dinitz gibi araştırmacılarla birlikte, intihar tanımında saldırganlık kavramını görmekteyiz Bu araştırmacılar intiharı kişinin saldırganlığını kendine yöneltmesi sonucu meydana gelen bir olay olarak ele almışlardır Psikoloji alanında söz sahibi olan Sigmund Freud saldırganlık kavramını daha detaylı olarak incelemiştir Teorilerini bu kavram üzerinde yoğunlaştıran Freud, “intiharı önceleri özdeştirilmiş bir sevgi nesnesine yöneltilmiş saldırganlık neticesi meydana gelen bir depresyonun sonucu olarak yorumlamış; daha sonraları ise ölüm içgüdüsünün etkinlik kazanarak kişinin kendi üzerine çevrilmesi olarak tanımlamıştır” Schilder, Freud’un tanımını eksik bularak şöyle bir tanım yapar: “İntihar, bir diğer insana yöneltilmek istenen kızgınlığın kişinin kendi üzerine çevrilmesinin yanısıra, sevgisini esirgeyen bir insanı cezalandırma veya onunla bir tür barış yapma isteğinin ve de aynı zamanda, başedilemeyen güçlüklerden kaçışın anlatımıdır” Freud ve Schilder’in tanımlarını belli ölçüde kabul eden Bernfeld, saldırganlığın kişinin kendine yönelmesini ele alarak daha katı bir tanım yapar Bernfeld’e göre, intihar eden kişi gerçekte başka birini öldürmek ister Bu eylemi kendisine yöneltmesi için karşısındaki o kişiyi güçlü bir biçimde özdeştirmiş olması gerekir Ancak o zaman kişi, önceleri sevdiği ve sonradan nefret ettiği bu ikinci kişiyi de kendi ölümü ile ortadan kaldıracağına inanır Ayrıca, öldürme isteğinden ötürü duyduğu suçluluğun karşılığını da ödemiş olur Bu tanımların da gösterdiği gibi, psikoloji alanındaki bilim adamları intiharın içsel faktörlerinde odaklaşmış görüşleri benimsemektedirler Oysa, sadece içsel faktörlerin ele alındığı, toplumsal faktörlere hiç değinmeyen bir tanım, toplumsal bir varlık olan insanın intihar eylemini açıklayabilmekten uzak olacaktır Değişik bir tanım ise Richman tarafından yapılmıştır Richman’a göre, intihar bir iletişimdir; yardım için ağlamaktır; başkalarından yardım istemektir; tehdit veya intikam metodudur; pişmanlık ve bir itiraftır İntihar anlamında kullanılan iletişim sözlü veya sözsüz olsun, dolaylı veya dolaysız bir mesajdır Yapılan birçok araştırmanın ortak sonucuna göre, intihar edenlerin büyük bir çoğunluğu (% 75’i) bu niyetlerini eylemlerinden çok az bir zaman önce birçok şahsa tekrar tekrar anlatmışlardır Bu sonuçlar Richman’ı destekler görünmektedir Fakat getirdiği tanım bir çok yönden eksik ve hatta tanım olmaktan bile uzaktır Yukarıdaki tanımların hemen hepsinde, insanın ölmek istemek niyetiyle kasten bu eyleme girişmesinin intihar olmak kabul edilmesine karşılık, insanın başkası için böyle bir eyleme girişmesinin gerçekten intihar olarak kabul edilip edilemiyeceği üzerinde bir anlaşma sağlanamamıştır Örneğin; bazı bilim adamları, Hindistan’ın bazı yörelerinde uygulanmakta olan “suttee” (Kocası ölen kadının, kocasının cenaze töreninde kocasının cesedi ile beraber kendini yakması)nin gerçek bir intihar olarak ele alınamayacağını savunurken, bazıları bunun da intihar olduğunu, böyle ele alınması gerektiğini savunmaktadırlar Suttee ve benzeri eylemleri intihar olarak ele almak gereklidir Çünkü, her toplumun kendine özgü değerlerini, normlarını ele alırsak görürüz ki, bu değerler ve normlar bireyi öylesine sarmıştır ki, birey bunu kabullenmiştir Suttee yapan bir kadın, kocası ölünce kendinin de ölmesi gerektiğine öylesine inandırılmıştır ki, belki de yaşaması gerektiğini hiç düşünmemiştir ve ölüme isteyerek atılabilmektedir Hangi tür eylemlerin intihar olarak ele alınabileceği konusunda bazı kriterleri şöylece sıralayabiliriz: 1) Kişinin akli dengesinin yerinde olması gereklidir Böylece kaza, bunama, akli dengesizlik sonucu kişilerin kendilerini öldürmelerini intihar olarak değerlendiremeyiz 2) Kişi doğrudan veya dolaylı olarak ölümü istemelidir Bu istek kişisel menfaatler sonucu olabileceği gibi, ahlâki değer yargıları sonucu da olabilir Burada, toplumun kuralları dikkate alınmalıdır Örneğin; bir Japon kamikazesi ölmeyi kişisel olarak düşünmediği halde, kendi ölümü ile ülkesinin savaşı kazanacağına inandığı için düşmanın üzerine uçağı ile pike yaparak ölmektedir Burada birey yüce bir amaç için kendi ölümünü isteyerek kabüllenmiştir 3) İntihar için seçilen yöntem doğrudan ve ani olabileceği gibi, dolaylı ve uzun zaman sonucunda da gerçekleşebilir Bu noktaları dikkate alarak diyebiliriz ki, intihar, aklı başında bir bireyin, toplumsal değerlerin desteklediği veya karşısında olduğu bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendi yaşamına isteyerek son vermesidir Gelişkin bilgisayarlarla hesaplanabilir yeni ağ modelleriyle çalışan sosyologlar, birçok toplumsal olgunun bulaşıcı olduğunu saptadılar Şişmanlık, içki bağımlılığı, hatta din ve siyasi kanılar bile kişiden kişiye bulaşabiliyor Son bir araştırmayla şimdi intiharın bile bulaşıcı olduğu ortaya çıktı İntihar, eski çağlardan beri dünyanın her yerinde görülen bir olgudur Yaşamlarına kıyanlar daha çok yetişkin ve yaşlı erkekler olsa da son yıllarda gençlerde de görülmeye başlayan intihar olayları birçok ülkede dikkat çekici bir sorun haline gelmiştir Dünyadaki intihar oranlarına bakıldığında ülkeler arasında önemli farklılıkların olduğu görülebilir Bir intihar vakasında birden fazla faktörün rol oynaması ve ülkeler arası istatistiksel verilerin bir araya getirilmesindeki farklılıklar bu konuda etkili olmaktadır Ancak araştırmalardan anlaşıldığı üzere intihar olaylarında dünya genelinde bir artış söz konusu Bu durum ülkemiz için de geçerli Dünya Sağlık Örgütü'ne göre son kırk beş yıl içinde intihar olayları tüm dünyada yüzde altmış oranında artmıştır Dünya genelinde her yıl yaklaşık olarak 877000 kişi intihar yüzünden yaşamını yitirmekte Erkekler arasında intihar edenlerin sayısı daha fazla olduğu gibi erkekler daha şiddetli yöntemlere başvuruyorlar ERKEKLER MESLEKTAŞLARINDAN ETKİLENİYOR Oxford Üniversitesi sosyoloji profesörü Peter Hedström, intihar olaylarının en sık görüldüğü ülkelerden biri olan İsveç'te bini aşkın intihar vakasını inceleyerek ilginç bir sonuca ulaştı: İntihar bulaşıcı ! Bir aile içinde yaşanan bir intihar olayından sonra diğer aile fertlerinde intihar riski en az yüzde sekiz artmakta İş yerindeki bir intihar vakası aile içinde yaşananın yarısı kadar bile etkili olmamasına karşın, çok daha bulaşıcı Çünkü insanların çalışma arkadaşları akrabalarından daha fazla Yani zayıf etki çok daha geniş bir çevreye yayılmakta İlginç bir şekilde çalışma arkadaşlarından etkilenerek intihar eden erkeklerin sayısı daha kabarık Aile içindeki olaylardan daha fazla etkilenen kadın, iş yerindeki insanlarla erkekler kadar "içli dışlı" olmadığı için intihar vakalarından çok fazla etkilenmemekte diyor Hedström Sosyolog, bugüne kadar hiçbir toplum araştırmacısının yararlanmadığı bir veri bankasına ulaşma olanağına kavuşmuş Veri bankasında İsveç'teki 1,2 milyon yetişkinin eğitim durumu, medeni hali, iş yerine gelmediği günler vb bilgilerler birlikte akrabalık ilişkileri ve çalışma arkadaşlarıyla ilgili bilgiler de yer almakta Hedström araştırmasını gerçekleştirebilmiş olmasını çok fazla veriyi işleyebilen bilgisayarların varlığına borçlu Bu gelişme intihar dışında diğer bazı araştırmalar için de yararlı olmakta Hedström bundan sonraki çalışmasında, komşulardaki sosyal karışımın, kariyer üzerinde ne şekilde etkili olduğunu inceleyecek Bu tür büyük projeler sosyal araştırmalara yeni bir yön vermekte Bilgisayarlar gerçek verilerle beslendikten sonra çeşitli sorulara yanıt aranabiliyor Mesela bir toplumda siyasi kanılar ne şekilde yayılıyor? Yeme içme hastalığı veya din de bulaşıcı mıdır? Bu tür sorularda araştırmacılar, toplumsal ilişkileri matematiksel olarak yeniden yapılandıran ağ teorilerinden yararlanıyorlar Modellerde insanlar birbirleriyle bağlantılı olan noktalar olarak görülmekte Bu şekilde toplumlar çok ağlı oluşumlar olarak kaydedilmekte Bu tür modellerin olumlu tarafı, bilgisayarın bunları çok iyi hesaplayabiliyor olması Araştırmacılar bu modellerle dinin, bir inançsızdan diğerine ne şekilde ulaştığını gösterirken, dinin de tıpkı şişmanlık gibi bulaşıcı olabileceği sonucuna ulaşıyorlar
__________________
|
Cevap : İntiharın Tanıtımı |
10-29-2008 | #2 |
|
Cevap : İntiharın Tanıtımınerden bulursun böyle konuları bilmiyorum valla:S çok kötü birşey en son çözüm değil hiçbir problemin çözümü olmaz!! |
Cevap : İntiharın Tanıtımı |
10-29-2008 | #3 |
KsK_rocker
|
Cevap : İntiharın Tanıtımıbence de çözümü burda aramak yanlış
__________________
|
|