10-25-2008
|
#1
|
KRDNZ
|
Solan Çiçek!.. Ahirzaman Enkazında Ezilen!, Menekşe!
Yakın bir arkadaşım değildin Sınıfta en arka sırada otururdun

Okula ilk geldiğin günü hatırlıyorum Yüzündeki o bariz çocuksu ifadeyi Türkçe dersinde öğretmenin sana okuttuğu şiiri hiç unutmuyorum Sanki altıncı sınıfta değildin, altı yaşındaki bir çocuğun ezber ettiği şiirini okuyor gibiydin O anki masumiyetin gözümün önünden hiç gitmiyor
Uzak bir köyden her sabah otobüsle gelirdin okula Kim bilir, belki annendi şehirde okumanı isteyen! Babanı güçlükle ikna etmişti; Kız iyi bir okulda okusun, ekmeğini eline alsın bey! Köy yerinde ziyan olmasın! diye diye şişirmişti babanın başını da öyle tutmuştun yollarını kaderinin Kim bilir, belki Şehirde okuyacak da ne olacak? Gözümüzün önünde olsun çocuk! diyen annene rağmen nüfuz edilemez bir temerrütle baban yollamıştı seni bu okula Belki de her şeye rağmen büyük bir iştiyakla, bizzat sen gelmek istemiştin! İlmi-irfanı öğrenmek, bir meslek edinmek, kendine, ailene, vatanına faydalı olabilmek için  
Yakın bir arkadaşım değildin
Yaşından büyük gösteren endamına rağmen gözlerin, sözlerin ve hâlin küçük bir kızınki gibiydi Küçücük ve günahsız Seni bu hâlinle çok sevmiştim, okuduğun şiirler Sınıfta var olman güzeldi Masumiyet taptaze bir çiçeğe benzerdi Kim sevmezdi ki?

Ah Menekşe ah! Her yönüyle yaşamak istediğin bu şehir seni bitap düşürecekti Düşürecek, düşürecek ve bir daha doğrulmana fırsat vermeyecekti Ama sen habersizdin Polattan bir halat bulup sımsıkı tutunman gerektiği bu fırtınalar diyarında pamuk ipliklerine sarıldın Seçtiğin o arkadaşlarınla alev alev yanan ateşler içine atıldın Gözlerin kavruldu ilk Menekşe, o güzel gözlerin masumiyetinden oldu Sonra sözlerin duman duman savruldu Her hâlin günah kokar oldu!
Geldiğin köyün imamıydı baban Ailenden habersiz aldığın, sana asla yakışmayan ve okul çıkışlarında giydiğin kıyafetlerle ne büyük yanılgılara sürüklendiğinin bilincinde değildin Sen sadece, ilk defa yaşananların heyecanı içinde; yediğin balın lezzetiyle mütelezziz, zehrinden habersizdin Ne kadar çok ve ne de çabuk değişmiştin!
Aradan iki sene geçmişti Artık sana baktığımda masumiyeti göremiyordum Bir gün yanıma gelip de Senin yüzün ne kadar beyaz! dediğini hatırlıyorum Çünkü sen namaz kılıyorsun Allah'ın yasaklarından uzak duruyorsun diye eklemiştin Konuşurken nefesin kesiliyordu Biliyordum, bu sözlerin muhatabı ben değil; masum, temiz olan eski Menekşeydi Bu sözler hasretten ağlayan bir kalbin iç çekişiydi, buram buram pişmanlık kokan Çünkü o gün gözlerin yere bakarken kahredici itirafını yapmıştın

Menekşe! Sen, hayatının sonuna kadar şerefle taşıman gereken şeyi daha on dört yaşındayken kaybetmiştin Çaba harcıyordun umursamaz görünmek için ya, acılar içindeydin Ah! İşte medeniyetin sana bal diye sunduğu kâse! İçinde birkaç damla kahkaha, biraz para ve zehir Acıdan başka bir şey değildi aşkına verdiği mehir Menekşe! Solan çiçek! Bu şehir yutmuştu seni Şu kesif zaman seni de karartmıştı Düşünseydin ya bir kere ah Yaban Çiçeği! Sana günahında hız veren şu şehri, ölüm kaç yüz kere mezara boşaltmıştı
Çok geçmeden biz o şehirden taşındık Yıllar geçti Ben, evet, senin tahmin edebileceğin gibi bir hayat yaşıyordum Kalbim ve lisanım bu azim nimetin şükründeyken her dem, her nasılsa yolum senin köyüne düştü Vaktimiz kısıtlıydı Ayrılmaya yakın nereden bilecekler ki diye düşünsem de seni sormak geldi içimden oradakilere Hem küçük yerlerde insanlar birbirlerini tanıyor olmalılardı Doğru, hem bir köyde kaç tane imam kızı vardı? İmamın kızı Menekşe? dedim Evet, seni çok iyi tanıyorlardı
Yakın bir arkadaşım değildin Ama o gün artık gözümdeki yaşım, yüreğimdeki sızım olacaktın Çünkü iki üç ay öncesinde o fücurda cüretkâr arkadaşlarınla birlikteyken bir otomobil kazasıyla ömür boyu yatağa mahkûm kalmıştın
Hayal sayfalarımda hala o masum yüzünü, çocuk gözlerini görebiliyordum Hafızamdan minik bir kız gibi okuduğun şiirini dinliyordum ;

Menekşe! Solan çiçek! Âhirzaman enkazında ezilen!
Seni o halde görmeyi göze alıp da gelebilseydim sana, şunları söylemek isterdim
r0;Son vaktin çocuklarıyız biz Bir savaş ortasında korumasız kalmışız Şimdilerde, gençlik ve sağlık felaket ülkesinin biletleri hükmünde ne yazık Şu yaşadığın son şey, hayatındaki yanlışlardan sıyrılmanı isteyen Allah'ın seni kendine çağırışı O bizi seviyor arkadaşım Geçmişimizi nedamet gözyaşları temizler Gafûr dur bizim Rabbimiz
Bunda bir an tereddüt etme! İnsan her ne yaşarsa yaşasın, dünya meydanından iman beraatını alıp da çıkabilmendir saadet Yaşadıkların buna mani değil solan çiçek Şimdi an, hayat toprağını duâ, tevbe ve gözyaşıyla sulayıp tekrar yeşerme anıdır Gözyaşlarının adı isyan olmamalı arkadaşım! Canım arkadaşım!

__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|