Gözyaşı
|
8.1.1 Aşk Formülü
Freud ruh sağlığı “lieben und arbeiten” yani sevmek ve çalışmaktır diyor
Sözlük anlamı çok ziyade sevgi, şiddetli muhabbet olan aşk arapça aslı ışktır Işk kelimesinin aynı kökten olan sarmaşık anlamındaki aşeka ile yakından ilgili olduğu belirtilir (16) İngilizcedeki “love” kelimesinin, “o arzuluyor” manasına gelen sankritçe “dubhyati” kelimesinden türediği söyleniyor “Seni seviyorum” daki sevmek “ben sana aşığım” anlamına gelir ama sevmek ve aşık olmak arasında örtüşme olsa da dünyalar kadar fark olabileceğini de düşünmek gerek Sevginin ve aşkın gerçekte ne olduğunu kelimenin nereden türediğinden çok nasıl yaşandığında aramak gerekir Ne olmalıdır ayrı bir mesele, nedir ne olagelmiştir ayrı bir mesele “Ya benimsin ya toprağın” ne demek? Öldüresiye sevmek diye bir şey olabilir mi? Olgun sevgi içinde sevilenin ihtiyaçları düşünme varsa ki vardır, onu öldürmek de nereden çıkar?
Seni seviyorum bazen seni arzuluyorum ya da cinsel bakımdan seni istiyorum anlamına gelir Beni sevdiğini umarım, seni sevebileceğimi umarım, aramızda bir sevgi ilişkisi doğabilir, hatta senden nefret ediyorum anlamına da gelebilir Benimkine karşılık senin hayranlığını istiyorum ya da bir tutku karşılığında sana aşkımı veriyorum, senin yanında kendimi rahat ve yuvamda hissetmek istiyorum, senin niteliklerinden bazılarına hayranım, tatmin etmeni istiyorum, senin beni korumanı istiyorum, seninle samimi olmak istiyorum, senin güzelliğinden yararlanmak istiyorum, ne olur beni olduğum gibi kabul et, kendimi senin yüzünden suçluyorum, senin aracılığınla insan ilişkilerinde yaptığım yanlışları düzeltmek istiyorum ve bunun gibi bazen bir alışveriş isteği, bazen bir güvenlik ve şevkat, anababa davranışı arayışı bazen de bir boyun eğme ifadesidir Bütün bu manalarına karşı, karşılıklı duygu alışverişinin sorumluluğunu almak ve karşıdakini tam anlamıyla kabul etmek de söz konusu olabilir (Aşkın Anatomisi: Krich A Say Yayınevi İstanbul 1995’de “Üretici Sevgi; Phillip Q Roche’nin J A Meerloo’un “Conversation and Communication”dan alıntı yaptığı şekilde”)
Fuzuli’nin “Aşk imiş her ne var ise alemde / İlim bir kıl ü kal imiş ancak” beytinde kainatın gerçekliğinin ilimle değil aşk ile anlaşılabileceği anlatılır Aşk bir sezgidir İlmin sınırının bittiği yerde sezgi başlar
“Kainat aşk üstüne yaratılmıştır ” Ben şahsen öyle olduğuna inanıyorum Gerek özel hayatımda gerekse psikiyatrist olarak çalıştığım kısa süre içinde normal(?) veya hasta ayırd etmeden insan hayatını ne kadar doldurduğunu, kişilik bozukluğu olanlarda aşkın ne kadar değişik şekillere girebildiğini gördüm Bu bölümde kendi görüşlerime mümkün olduğu kadar yer vermiyeceğim Çeşitli filozof, yazar, şair, psikolog, din alimi ve diğerlerinin görüş ve inançlarını ayrım gözetmeden aktarmayı uygun buluyorum Hepsine bir arada bakınca okuyucunun kendi yaşantılarından da yola çıkarak bir senteze varacağına inanıyorum Yazarların da yaptığı bu değil midir? Hayatımızda önemli bir yer tutan bu konuda kendimizi bir nebze olsun tanımamıza yardımcı olursa bu derleme amacına ulaşmış demektir Benim işime yaradı
Aşk kimisi için Goethe’nin zavallı Werther’i için olduğu gibi çok acı bir tecrübedir Werther nişanlı bir kadına aşık olur Kadın evlendikten sonra da bu aşkı devam eder Oldukça ümitsiz olan bu aşk onu uzun bir süre perişan eder Sonunda çareyi ondan uzaklaşmakta bulur Ama bunu da başaramaz Döner gene onun yanında bulur kendini Kadın, Werther’in kendisine aşık olduğunu bilir ama dostluk ve arkadaşlığını kaybetmemek için onu hayatından uzaklaştırmak için çaba da sarfetmez Werther çareyi ölümde bulur Aşkın ruhunu bu ölçüde sarıp aklını hükümsüz bıraktığını hisseden biriyseniz bu kitapda aklınıza destek bulabilirsiniz Eğer kendinizi Crano de Belgerac gibi hissediyor ve uzun burnunuzdan utanarak ilan-ı aşk edemiyorsanız bu kitap cesaretiniz olabilir
Yusuf ve Züleyha, Leyla ve Mecnun, Ferhad ile Şirin, Varaka ve Gülşah, Cemşid ile Hurşid, Vamık ve Azra, Süheyl ve Nevbahar, Emrah ile Selvihan, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre doğu edebiyatında aşları dillere destan çiftlerdir
Baybutlu Celali’nin gerdek gecesi karısına hitaben yazdığı güzelemede
Üç harf beş noktadan aldık hesabı
Seni bana yazmış ezel kitabı
Şimden geri kaldır yüzden nikabı
Hanemiz erkanı sen safa geldin
der Buradaki üç harf beş nokta eski yazıda aşkın yazılışından esinlenerek aşk yerine söylenmiştir
Aşk acı verir ama bu acıdan kurtulmaz aşık Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’un da dediği gibi: “Ya rab bela-yı aşk ile kıl aşina beni / Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni” der aşıklar Mecnun’un uyuz bir köpeğe sarılıp öptüğünü görenler ne yaptığını sorarlar Cevabı şu olur: “Bu köpek Leyla’nın köyünün köpeği” Goethe’nin Werther’i “Sırf bugün onun yanına yaklaşmış bir kimsem olsun diye, oraya uşağımı gönderdim ” der ve geri dönem uşağını adeta sevdiği kadını görmüş gibi bağrına basar Aşk derin izler bırakır insan yüreğinde, kimine göre kapanmaz yaralar açar Bitse de gizliden gizliye bir yanımız sevmeye devam eder Behçet Necatigil'in Gizli Sevda şiirinde olduğu gibi buruk bir şekilde:
Gizli Sevda
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce
Dün yolda rastladım,
Sevindi beni görünce
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan
Evlenmiş çocukları olmuş,
Bir kız, bir oğlan
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi 
Anlıyordu
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi
Yarım kalmış bir sevdanın şiiridir bence bu şiir Ne olmuşsa ayrılmıştır sevgili Ama hiç bir şey değişmemiştir Ve değişmeyecektir Güzel olan hiç bir şey yok olmaz çünkü Yürekte bir yaramıdır, zihinde bir kokumudur sevgilinin saçlarından geriye kalan bilmem Bir suçlu gibi ezik İçimi burkan bir eziklik Bir şeylerin yarım kalmaması emek ister Bir şeyleri göze almak gerekir Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yemyeşil bahçedir O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma diyor milattan yüzyıllar önce yaşamış bir filozof (Xsentius M Ö IX yy) Ama öyle bir bahçedir ki yüzüne güller açar emek verince Seni korkutabilir harcayacağını düşündüğün emekler Hatalar yapabilirsin Yanlışlar yapabiliriz Ama yanlıştan bu kadar korkarsak doğru olanı nasıl buluruz ki?
Aşk ölesiye kıskanır kimi zaman Atilla İlhan şiirinde aşık, karşılıksız sevdiği kadının aşık olduğu adam için hayırsızın biriydi der, öldüresi gelir: “ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım, felâketim olurdu ağlardım”
Aşk, korkuyla ümit arasında varlığını devam ettirebilir ancak Ümidiniz gerçekten çok az ise onu yok etmeye bakın Dünya’da bize biricikmiş gibi gelen o’nun kadar size uygun olan bin kişi daha vardır Niçin aşık olduğumuzu düşün Bir erkek veya kadın niye aşık olur Niçin özellikle ona aşık olduğunu düşünme Çünkü kendine bir sürü gerekçeler bulabilirsin Aşkın nereden geldiğini düşün Eğer bir ihtiyaçsa niçin bir başkasına aşık olmayasın Bunu hafifmeşrep olasın diye söylemiyorum Ama aşk gözünü kör etmesin gözlerini Ovidius’un dediği gibi:
“İlkin: seç, sevmek istersen sevilmeye değeni
Kuşan oklarını yeniden bir er gibi,
İkincileyin: sev sevince gönlünün çektiği,
Sözünü dinleyen güzel bir kızı
Üçüncüleyin: uzun sürmeli elden geldiğince sevgi ”
Seçilebilir bence de sevilecek olan Olgun aşk zamanla gelişir Yıldırımın zıt kutuplar arasındaki elektirik akımı olduğunu unutma Seni yıldırım gibi çarpan zıt kutbun olabilir Sevilmeye değeni sevebilirsin
“Çok olmuş sever görüneyim derken sevenler,
Sevgiye özenirken gönül verenler  ”
Aşkın bir formülü var mı? Bir zamanlar şöyle bir şiir yazmıştım:
Sevgi telde değil, tende değildir,
Sevgi sende değil, bende değildir,
Seven sevilene bende değildir
Elâ gözler, keman kaşlar
Artı sözler bölü endam
Sevgi hesap kitap işi değildir
Sevgi kere sevgi aşk eder amma,
Aklım bunu anlar halde değildir
__________________
|