08-15-2008
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Anne-Babaya Bakmak Evladın Vazifesidir
Anne- babaya bakmak evladın vazifesidir
Bir mümin, anne ve babasına hürmette kusur etmemeli ve onların ihtiyaçlarını gidererek kendilerinin hoşnut olacağı bir evlat olmak için gayret göstermeli

Anne ve baba, Rabbimizin bize bağışladığı nimetlerin en büyüklerindendir Onlar, çocuklarına karşı fıtrî bir hal, tavır, sevgi ve muhabbet beslerler Zira Rabbimiz, sövüp dövseler, hatta eziyet etseler bile kendisinin birer emaneti olan çocuklarını büyütmeleri için anne-baba denilen Hakk kapısının hizmetçilerine, şefkat ve merhameti bir avans olarak veriyor
Şu yaşanmış ibretli hikaye bu hakikate güzel bir misal teşkil ediyor: Annesine karşı isyan edip baş kaldıran bir genç, önce annesini dövüp hırpalayarak incitir; sonra da hıncını alamayıp onu keser Keserken de bıçağı parmağına kaçırır ve gayri iradî olarak "anam!" der Onun bu feryadı üzerine annesinin ciğeri de, "yavrum!" diyerek oğlunun parmağına sarılır
ANNE-BABA HAKKI ÖDENMEZ
Evet, ana-baba işte budur Çocukları dövüp söverek, değişik hakaretler savurarak onları incitse de onlardan hep aynı ses yükselir, "yavrum!" der, inlerler Onların böylesine şefkat ve merhamet dolu hallerine bakılınca Rabbimizin er-Rahmân, er-Rahîm isimlerinin onlarda tecelli ettiği, onların Rahmânu'r- Rahîm'in canlı ve çok şefkattar birer temsilcileri oldukları görülür Bu hal, anne ve babanın tabiatının bir yansımasıdır
Cenab- ı Hak, anne ve babaya şefkat ve merhamet avansını vererek evlatlarını sevdirmiş, gerektiğinde onların hamallığını yaptırarak sırtlarına yüklemiş ve taşıttırmıştır Bu bir anne-baba olma hakikati ve anne-baba fıtratıdır Çocuğun tavrı ise, bir hakikat değil, bir hak; bir fıtrat değil bir vazifedir Anne-baba, vaktiyle yaptıkları binbir türlü iyilik ve hizmetin karşılığını alma hakkına sahip çocuk ise, anne-babasına karşı onların bu hakkını ödemekle mükelleftir
Yukarıda da ifade edildiği gibi, çocuğun anne-babasına karşı tavrı bir hak ve bir vazifedir Onun içindir ki o hak ödenmez, hiç bir şeye feda edilmez ve onun katiyyen ihmale tahammülü yoktur Nitekim Allah Rasulü (s a s), "Hiçbir evlat, babasının hakkını, babasını köle olarak bulup satın alması ve (daha sonra) onu azat etmesi dışında ödeyemez " (Müslim, Itk, 25) buyurarak bu hakikate işaret etmektedir
Efendimiz (s a s)'in şu hadisi şerifi de anne ve babaya hürmetin ehemmiyetini ifade etmesi açısından çok önemlidir: "Geçmiş zamanın birinde üç kişi yola çıkarlar Akşam olunca gecelemek için bir mağaraya sığınırlar Dağdan kayan bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapatır ve mağara içinde hapis kalırlar Kendi aralarında: "Bizi bu kayadan, ancak salih amellerimizi şefaatçi kılarak Allah'a yapacağımız dualar kurtarabilir!" derler
iŞTE HAYIRLI EVLAT!
Bunun üzerine birincisi şunları söyler: "Benim ihtiyar anne ve babam vardı Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirini yedirip içirmezdim Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu Onlar için sütlerini sağdım Hâla uyumakta idiler Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım Süt kapları elimde, onların uyanmalarını bekledim Derken şafak söktü ve onlara sütü ikram ettim:
"Ey Allah'ım! Bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!" (Taş bir miktar açılır Ancak açılan aralık çıkacakları kadar değildir İkinci ve üçüncü şahıs da daha önce başlarından geçen sırf Allah korkusu için uzak durdukları şeyleri anlatırlar ve mağara ağzındaki taş açılarak oradan kurtulurlar Bkz Buhari, Enbiya 50) Evet, anne ve babaya hürmet Hak katında böylesi bir öneme sahiptir O yüzden anne ve babaya hürmette kusur edilmemeli ve onların ihtiyaçları giderilerek kendilerinin hoşnut olacağı bir evlat olmak için gayret gösterilmelidir
|
|
|