08-06-2008
|
#1
|
sudenaz
|
Öluler Dikiliverdiler
Sultan Ahmed Han, hocası Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerini ziyârete gitmişti Bir müddet sohbetten sonra atlarına binerek gezintiye çıktılar Karacaahmed mezârlığının yanından geçerken, Mahmûd Hüdâyî, Pâdişâha dönerek; “Sultânım! İster misiniz bugün size bir şey göstereyim?” diye sordu Sultânın, “İsterim!” demesi üzerine, kabristanlığa dönerek; “Kalkınız!” dedi Bu hitâb karşısında bütün ölüler arpa başağı gibi kabirlerinin içinde dikiliverdiler Pâdişâh bu hâli gördükten sonra, Mahmûd Hüdâyî; “Dönünüz!” emrini verince, kabir ehli yine eski hâllerine döndüler
NEFSİNİ KİMYÂ ETMELİ
Kimyâ ilmini öğrenmeye merak eden bir kimse, Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin bu ilimdeki mahâretini, bilgisini öğrenmişti Bir gün huzûruna çıkarak, kimyâ ilmini öğrenmek istediğini arzetti O anda Azîz Mahmûd Hüdâyî, dergâhının bahçesinde bir asma ağacının altında istirahat ediyordu Hiç kimseyi reddetmek âdeti olmadığı için, talebenin bu arzusunu kırmadı Yeni talebe, bu hususta bir mârifet göstermesi için ısrar edince, Mahmûd Hüdâyî asma ağacından bir yaprak kopardı Yaprağın üzerine bâzı duâlar okuduktan sonra, talebenin hayret dolu bakışları arasında yaprağın altın olduğu görüldü Talebe fazla ısrar edince bu hâli üç defâ tekrâr etti Talebenin maksadı, tekrârlar esnâsında duâyı öğrenmekti Öğrendiğine kanâat getirince; “Bu iş çok basitmiş, ben de yapabilirim ” diyerek asmadan bir yaprak aldı ve üzerine öğrendiklerini okudu Fakat bir türlü altın olmadı Sonra; “Efendim! Ben de sizin okuduklarınızın aynısını okuduğum hâlde yaprak altın olmadı Sebebi nedir acabâ?” diye sordu Azîz Mahmûd Hüdâyî de; “Evlâdım! Kimyâyı öğrenebilmek için, önce nefsi terbiye etmek icâbeder Nefsi kimyâ etmeden, bu hallere bu mârifete kavuşulamaz ” buyurdu
|
|
|