Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
başlayan, deyimler, harfiyle

"G" Harfiyle Başlayan Deyimler

Eski 06-05-2008   #1
[KAPLAN]
Icon47

"G" Harfiyle Başlayan Deyimler



"G" Harfiyle Başlayan Deyimler


Gaflet basmak: Uykusu gelmek"Siz konuşurken beni bir gaflet bastı ki hiç sorma, sizin konuştuklarınızı anladım diyemem"

Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek"Seni bir kez daha gördüm ya, artık gam yemem"

Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan"Gani gönüllü insanlara artık günümüzde pek rastlanmıyor"

Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak"Onca parayı bu eve verip gâvur etti"

Gâvur inadı: Yok edilemeyen, önüne geçilemeyen, yumuşatılamayan inat"Adamın yine gâvur inadı tuttu, gelmem deyip duruyor"

Gazel okumak: 1 Gazel söylemek 2 Kandırmak ve oyalamak için boş sözler söylemek"Boşuna gazel okuma, kandıramazsın beni!"

Gece kuşu: Geceleri gezip dolaşan, bunu huy edinen kimse"Bizim oğlan iyice gece kuşu oldu"

Geceyi gündüze katmak: Ara vermeden, devamlı çalışmak; büyük çaba göstermek"Geceyi gündüze katıp çalıştık ve bu evi yaptık"

Geçer akçe: Herkesçe aranılan, beğenilen, değerli (şey)"Elimizdeki tek geçer akçemiz şu arabadır"

Geçimini sağlamak: Yaşamak için gerekli olanı elde etmek"Geçimini sağlamak için hemen her yola başvurdu"

Geçmişini karıştırmak: Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek

Geçti Bor`un pazarı (sür eşeğini Niğde`ye): "İş işten geçti artık, fırsatı kaçırdın" anlamında kullanılır

Gel gelelim: "Fakat, ama, ancak" ve "Ne çare ki" anlamlarında kullanılır"Gel gelelim onlara, daha teklifimizi kabul etmediler"
BilgicikCom, Türkçe, Edebiyat, Roman Özetleri, Duvar Yazıları, Atasözleri, Hızlı Okuma, Özlü Sözler, Türk
Gelip çatmak: Vakti gelmek, kaçınılmaz olmak, çok yakında olmak"Ödeme gününün gelip çatacağını hiç düşünmedin mi?"

Gel keyfim gel: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır

Gel zaman git zaman: Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra"Gel zaman git zaman bu ikisi beraberce yaptılar bu evi"

Gemi azıya almak: 1 Söz dinlemez olmak 2 At, gemi azıları arasına alıp etkisiz bırakarak süvarisinin yönetiminden çıkmak ve kendi istediğince koşmak

Geniş gönüllü: Heyecan ve telâş göstermeyen, merak etmeyen, olayları hoş karşılayan"Geniş gönüllü olmak benim için o kadar kolay değil"

Geri basmak: Geri geri gitmek"Heyecanlanınca geri basmaya başladı"

Geri çekilmek: 1 Kaçmak, bulunduğu yerden arka arkaya doğru gitmek 2 Karıştığı bir işi sürdürmekten ya da sürdürenler arasında bulunmaktan vazgeçmek"Düşmanın çokluğu karşısında geri çekilmekten başka çaremiz kalmamıştı"

Geri çevirmek: 1 İade etmek, geldiği yere göndermek, kabul etmemek"Ona aldığım hediyeyi rüşvettir diye geri çevirdi"

Geri durmamak: Bir işe girmekten kaçınmamak, o işe girişmek"Ona bu işi yapmaktan geri durmamasını söyle, sonunda başaracaktır"

Geri hizmet: 1 Ordunun çeşitli gereksinimleri ile ilgili işlerin tümü 2 Etkinliği ikinci dereceden sayılan, kolay görev"Senin bu savaşta, geri hizmette bulunacağını söylediler bana"

Geri kafalı: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu

Gıcık tutmak: Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak"Gıcık tuttuğu için konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı"

Gıcık vermek: 1 Birini kızdırıp sinirlendirmek 2 Boğazı yakıp kaşındırarak öksürmeye yol açmak"Gıcık veren bu tatlıyı yiyemiyorum"

Gık dememek: Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak, karşı çıkmamak"Bütün hepsi üzerine yürüdü ama o gık demedi"

Gına gelmek: Usanmak, bıkmak"Bu işten gına geldi artık"

Gırla gitmek: 1 Bol bol ortaya dökülüp harcanmak 2 Uzun sürmek

Gırtlağına kadar borca girmek: Pek çok, ödenmesi zor olacak şekilde borçlanmak"Nasıl gülerim, gırtlağıma kadar borca girdim"

Gırtlak gırtlağa gelmek: Kıyasıya dövüşmek ya da dövecek hâle gelmek"Komşumla gırtlak gırtlağa gelecektik az kalsın"

Gidiş o gidiş: "Gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı" anlamında kullanılır

Göbeği çatlamak: Birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak, pek çok çaba sarf etmek"Onu razı edeceğim diye göbeğim çatladı"

Göbek adı: Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad"Senin göbek adın nedir?"

Göğsü kabarmak: İftihar etmek, övünç duymak"Senin başarılarınla göğsüm kabarıyor oğlum"

Göğüs geçirmek: Üzüntülü bir şekilde soluk almak, içini çekmek"Eski hatıraları gözünde canlanınca derin derin göğüs geçirdi"

Göğüs germek: Bir zorluğa dayanmak, karşı koymak"Bu güne birçok zorluklara göğüs gererek geldik"

Göklere çıkarmak: Aşırı ölçüde övmek"Adamı bu basit iş için göklere çıkartıp şımarttıkça şımarttılar"

Gökten zembille mi indi?: "Ona niçin ayrıcalık gösteriliyor?", "Onun ne özelliği var ki ona özel imkânlar tanınıyor?" anlamında kullanılır

Gölge düşürmek: Bir şeyin önemini ve değerini azaltacak, ününü düşürecek işler yapmak

Gölge etmek: 1 Işığa engel olmak 2 Bir işin yapılmasına engel olmaya çalışmak"Gölge etme de şu işi zamanında yapayım"

Gölgesinden korkmak: Çok korkak olmak, en basit işlere bile girmekten korkar olmak"Gölgesinden korkan adamlarla hiçbir işe girilmez"

Gönlü bol: Yeterli imkânlardan mahrum olmasına rağmen eli açık davranan, cömert

Gönlü kalmak: 1 Gücenmek 2 İstediği hâlde elde edemediği şey üzerinde isteği devam etmek"Gönlüm o vitrindeki elbisede kaldı"

Gönlü kara: Başkaları hakkında kötü düşünen, onların iyiliğini istemeyen

Gönülden geçirmek: Bir şeyi yapmayı düşünmek, olmasını istemek, o şeyi düşünür olmak"Ben de o işi yapmayı gönlümden geçirmiştim"

Gönlünden kopmak: Birine iyilik yapma ya da bir şeyi verme isteği, içinde aniden doğuvermek"Gönlünden kopanı vermek kadar güzel bir şey olamaz"

Gönlüne göre: İsteğine uygun olarak, dilediğine göre"Allah gönlüne göre verir inşallah"

Gönlü tok: Fazla para ve mal istemeyen, zorunlu ihtiyacı kadarı ile yetinen, imkânları az da olsa bunu hissettirmeyen, bu durumda dahi cömert olan"Onun kadar gönlü tok bir adam görmedim"

Gönül almak: 1 Sevindirmek, hoşnut ettirmek 2 Kırılan, gücenen bir kimseyi güzel söz ve davranışlarla yeniden hoşnut etmek"Daha fazla uzatmadan o çocukların gönlünü almalısın"

Gönülden çıkarmak: Anmaz ve sevmez olmak"Onu gönlünden çıkarmışsın anlaşılan"

Gönül eri: Açık yürekli, güvenilir, hoşgörüsü geniş, ehli dil (kimse)"O ihtiyar adam tam bir gönül eriydi"

Gönül kırmak (yıkmak): Birini çok üzecek, gücendirecek davranışta bulunmak"Gönül kırmakta üstüne yoktur onun"

Gönüllü gönülsüz: Pek de istekli olmayarak

Gönül okşamak: Birini hoş bir davranış ve sözle sevindirmek"Gönlünü okşamak mı istiyorsun, bir gül uzat ona"

Gönül yapmak: Hoşa giden davranışlarla veya sözle birinin kırgınlığını gidermek

Görüş açısı: Bir soruna yaklaşma, onu ele alma biçimi"Dar bir görüş açısı ile sorunlar çözümlenemez"

Gövde gösterisi: Belli bir amaç için güçlerini birleştiren kalabalıkların yaptıkları gösteri"partisi büyük bir gövde gösterisi yaptı"

Göz açamamak: İşlerinin yoğun oluşu sebebiyle başka bir şeyle ilgilenme imkânı bulamamak"Şu büronun işleri yüzünden göz açamıyorum"

Göz açıp kapayıncaya kadar: Çok çabuk, kısa bir zamanda"O işi göz açıp kapayıncaya kadar yaparız"

Göz açtırmamak: Baskı altında bulundurarak başka bir şeyle uğraşmasına fırsat vermemek"Çalışan işçilere hiç göz açtırmadı"

Göz alıcı: Alımlı; şekli, rengi ve güzelliği ile dikkat çekici"Oldukça göz alıcı bir elbise"

Göz atmak: Kısaca, dikkatli değil de şöyle bir bakıvermek; üzerinde fazla durmadan elden geçirmek"Kütüphaneye şöyle bir göz atıp gitti"

Göz boyamak: Gösterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi göstermek, kandırmak, yanıltmak

Göz bebeği: Pek değerli, sevgili, çok önem verilen (kimse)"Babam benim göz bebeğimdir"

Gözdağı vermek: Korkutmak, tehdit etmek, istediğini yaptırmak için yıldırmak"Ona öyle bir gözdağı verin ki bir daha buralara ayak basmasın!"

Gözden çıkarmak: Bir malın elinden çıkmasına katlanmak, bir şeyden vazgeçmek ve yokluğuna razı olmak"Evi ister istemez gözden çıkardılar"

Gözden düşmek: Kendisine daha önce duyulan sevgi ve ilgiyi kaybetmek"Eskisi gibi top oynayamayan Ali bir senede gözden düştü"

Gözden geçirmek: 1 Okumak 2 Durumu incelemek 3 Niteliğini anlamak için bir şeyin her yanına bakmak"Yapılan işleri gözden geçirdiniz mi?"

Gözden kaybolmak: Ortadan çekilmek, görünmez olmak"Adam biraz önce buradaydı ama gözden kayboldu"

Gözden ırak olan gönülden de ırak olur: "Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır" anlamında kullanılır

Gözden kaçmak: Farkına varılmamak, ortadan çekilmek, görülmemek"Nasıl oldu da gözden kaçırdık onu"

Gözde tütmek: Çok özlemek, hasret çekmek"Yıllardan beri gözümde tüten köyüme yarın kavuşuyorum!"

Göz dikmek: Bir şeyi ele geçirmek isteğinde olmak"Komşusunun tarlasına göz dikti"

Göz doldurmak: Hâli, tavrı ve görünüşü ile beklenenden çok etkilemek"Vitrine konan elbiseler göz dolduruyor"

Göze almak: Bir iş nedeniyle karşılaşabileceği her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabullenmek"Vatan için kim ölümü göze almaz ki?"

Göze batmak: 1 Başkalarını aşırı söz ve davranışlarıyla tedirgin etmek 2 Kıskançlığa, çekememezliğe yol açmak"Her davranışınla gözüme batıyorsun Kendine bir çeki düzen ver"

Göze çarpmak: Görünüşü ile dikkati üzerine çekmek"O uzun boyuyla hemen göze çarpıyordu"

Göze girmek: Yetenekleri ve davranışları ile çevresinde, bulunduğu yerde sevgi ve güven kazanmak"Kısa zamanda göze girmeyi başardı"

Göze göz, dişe diş: Misilleme; aynı biçimde kötülük yapıp öç alma, kötülüğü yapandan acısını çıkarma"Düşmanla artık göze göz, dişe diş mücadele edilecektir"

Göz gezdirmek: 1 Derinlemesine incelemeden okumak 2 Bir şeyi, bir yeri pek fazla dikkat etmeden çabucak incelemek"Raftaki mallara şöyle bir göz gezdirip çıkalım"

Göz göre göre: Apaçık şekilde, herkesin gözü önünde"Göz göre göre yaktılar zavallının evini"

Göz gözü görmemek: Dumandan, karanlıktan ya da yoğun tozdan hiçbir şey görülmez olmak"Sokağa çıkmıştık, ancak sisten göz gözü görmüyordu"

Göz hakkı: Görülüp de imrenilen yiyeceklerden görenlere çıkarılan pay, imrenmelerini yok edecek küçük parça"Çocukların göz hakkını ayırmayı da sakın unutmayın"

Göz hapsine almak: Gözetlemek, bir şeyin üzerinden bakışlarını ayırmamak, birinin hiçbir davranışını gözden kaçırmamak"Askerler, kaçak mahkûmun sığındığı evi bir saat kadar göz hapsine aldılar"

Göz kamaştırmak: 1 Hayran bırakmak 2 Güçlü, parlak bir ışığın kısa bir zaman için görüşü bulandırması, bakılan yeri görmez etmesi"Kapıdan çıkar çıkmaz göz kamaştıran bir ışığın etkisine girip donakaldılar"

Göz kararı: Gözle oranlanarak belirtilen miktar, gözle yapılan ölçme ya da oranlama"Kumaşı göz kararı ölçüp verdi"

Göz kesilmek: Bütün dikkatiyle bakmak"Yoldan geçen adama göz kesildi"


Göz kırpmadan: 1 Hiç duraksayıp çekinmeden 2 Acımadan, merhamet etmeden"Çocukları göz kırpmadan kurşuna dizdiler"

Göz kırpmak: Karşısındakine göz kapağını açıp kapatarak işaret vermek, bu şekilde meramını anlatmaya çalışmak; bir şeyi onayladığını ya da doğru olmadığını gözünü açıp kapayarak belirtmek"Kalabalık içinde birbirlerine göz kırparak gülümsediler"

Göz kırpmamak: 1 Hiç uyumamak 2 Tehlikeye aldırmamak"Bu gece hiç göz kırpmadım, hep seni düşündüm"

Göz kulak olmak: 1 Korumak, bakmak, gözetmek 2 Görme ve işitme yoluyla öğrenmeye çalışmak"Yolda ona göz kulak ol da başına bir şey gelmesin"

Gözleri bulutlanmak: Gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek

Gözleri dolmak: Ağlayacak gibi olmak, göz pınarlarına yaş yürümek"Hiç beklemediği bir anda beni karşısında görünce gözleri dolu dolu oldu"

Gözleri fal taşı gibi açılmak: Hayret, şaşkınlık ve öfke gibi sebeplerle gözleri iri iri açılmış olmak

Gözleri fıldır fıldır etmek: Gözleri zekice, çabuk çabuk dönerek her tarafa bakmak

Gözleri kan çanağına dönmek: Uykusuzluk, ağlama, kızgınlık ya da bir şeyin kaçması sebebiyle gözlerin çok kızarmış olması

Gözleri kapanmak: 1 Çok uykusu gelmiş olmak 2 Ölmek"Yemeği yer yemez gözleri kapandı, horlamaya başladı"

Gözlerine inanmamak: Hiç beklemediği bir anda bir şeyi görüp çok şaşırmak, bu sebeple gördüğünün gerçek olduğuna inanmamak"Gözlerime inanamıyorum, sen misin Ahmet?"

Gözlerini (gözünü) kan bürümek: Çok öfkeli, kinli olmak; her kötülüğü yapacak hâle gelmek"Bir adamın gözlerini kan bürümesin, ondan her türlü belâ beklenebilir"

Gözlerinin içi gülmek: Çok sevindiğini gözlerinden ve yüzünden belli etmek"Sınıfını geçtiğini öğrenen Halim`in gözlerinin içi gülüyordu"

Gözleri yaşarmak: Üzücü ve duygulandırıcı bir durum karşısında gözlerinden yaş gelmek"Gurbetteki oğlundan gelen mektup eline tutuşturulunca gözleri yaşardı"

Gözleri yollarda kalmak: Özlemle beklemek

Göz nuru dökmek: Göz emeği harcamak; gözün dikkatini, elin emeğini gerektiren ince bir iş yapmak ve işte uzun süre çalışmak"Onca göz nuru döktüğü el işleri ürünleri çok ucuza satılınca kahroldu"

Göz önünde tutmak (bulundurmak): Dikkate almak Herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak"Yola çıkıyorsunuz ama yağmuru da göz önünde tutun"

Göz ucuyla bakmak: Belli etmemeye çalışarak, başını çevirmeden göz kenarı ile yandan bakmak"Yabancı askerlere göz ucuyla bakmaya başladı"

Gözü aç: Aç gözlü, doymak bilmeyen, gerektiğinden fazlasını isteyen"Gözü aç insanlar topluma huzur vermezler"

Gözü açık: Uyanık, kurnaz, çıkarlarını iyi kollayan, becerikli, zeki"Senin çocuk gözü açık birisi olacak galiba"

Gözü açık gitmek: Çok istediği şeylere kavuşamadan ölmek"Halam `gurbete giden oğluma kavuşamadan ölürsem gözüm açık gider` dedi"

Gözü açılmak: Yararlıyı yararsızı, iyiyi kötüyü ayırt edebilir duruma gelmek"Yaşı büyüdükçe gözü de açılmaya başladı"

Gözü arkada kalmak: Kendisi ayrıldıktan sonra, bıraktığı şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek, merak etmek"Köyden ayrılıyordu ama gözü de arkada kalmıştı"

Gözü bağlı: 1 Sorup soruşturmadan, anlayıp anlamadan 2 Gafil, çevresinde olup bitenlerin farkında olmayan"Hiçbir zaman gözü bağlı biri olmanı istemem senin"

Gözü dalmak: Gözlerini bir noktaya dikerek dalgın dalgın bakmak"Zavallı ihtiyar bir noktaya gözü dalmış öylece duruyordu"

Gözü doymak: Çok istenen bir şeye kavuşup, artık istemez duruma gelmek"Sanırım şimdi gözün doymuştur, daha istemezsin artık"

Gözü gibi sakınmak (esirgemek): Bir şeye aşırı derecede ilgi duymak, onu koruyup gözetmek, dikkatle muhafaza etmek"Çocuğunu gözü gibi sakınıyordu kadıncağız"

Gözü hiçbir şey görmemek: Heyecana, öfkeye ya da önem verdiği bir işe kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek"Kendinden öylesine geçmişti ki gözü hiçbir şeyi görmez olmuştu"

Gözü ısırmak: Bir kimseyi sanki tanır gibi olmak

Gözü ilişmek: İstemeden, birdenbire, rastgele görmek

Gözü kesmek: Bir işi yapabilme konusunda başkalarına ve kendisine güvenmek"Onca işi yapmaya gözün kesiyor mu?"

Gözü kara (veya pek): Cesur, atak, korkusuz, tehlikeli işlere tereddüt etmeden girebilen"O gözü kara bir insandı"

Gözü korkmak: Daha önce başından geçen kötü bir denemeden sonra, birinden veya bir şeyden zarar gelebileceği endişesine kapılmak ve o işi yapmaktan çekinmek

Gözünde büyümek: Olduğundan fazla büyük ya da güç görünmek"Onca yolu nasıl yürüyeceğim, gittikçe gözümde büyüyor"

Gözünde büyütmek: Bir şeyi, olayı, kimseyi veya işi abartmak

Gözlerinden uyku akmak: Çok uykusu geldiği için göz kapakları kapanır gibi olmak"Çocukcağızın gözlerinden uyku akıyor, şunu yatağına yatırın"

Gözüne bakmak: 1 Verilen emri yapmak üzere işaret beklemek, işareti verecek kimseyi gözlemek 2 Gerektiğinden fazla dikkat göstermek, koruyup gözetmek"Üç kuruş para verecek diye adamın gözünün içine bakıyor, ne derse yapıyoruz, daha ne istiyor bizden"

Gözüne dizine dursun: Nankörlük eden kimseye karşı söylenen ilenme sözü " Allah, bu nankörlüğünün cezasını versin" anlamında kullanılır
BilgicikCom, Türkçe, Edebiyat, Roman Özetleri, Duvar Yazıları, Atasözleri, Hızlı Okuma, Özlü Sözler, Türk
Gözüne girmek: Birinin sevgi ve ilgisini kazanmak

Gözüne sokmak: 1 Görmek istemediği bir şeyi zorla göstermek 2 Bir çaba sonucu, bir kimseyi büyüğünün beğenmesini sağlamak"Kalemi gözüne sokarcasına uzattı"

Gözüne uyku girmemek: Uykusuz kalmak, hiç uyumamak"Gözüme uyku girmedi bu gece"

Gözünü açmak: 1 Uyanık, dikkatli olmak 2 Birisine bilgiler vererek görüşünü genişletmek"Gözünü aç, işini kimseye kaptırma"

Gözünü ayırmamak: Bir şeye devamlı bakmaktan kendini alamamak"Devamlı yola bakıyor, gözünü ayıramıyordu"

Gözünü çıkarmak: Zarara uğratmak, bir işi kötü biçimde yapmak, iyi yerine kötüyü seçmek"Öyle bir taş attı ki az kalsın kuzunun gözünü çıkaracaktı"

Gözünü daldan budaktan esirgememek (veya sakınmamak): Tehlikeli işlere girişmekten çekinmemek"Sen ki gençliğinde gözünü daldan budaktan sakınmazdın, ne oldu sana böyle?"

Gözünü dört açmak: Bir hileye düşmemek, aldanmamak için çok dikkatli olmak"Gözünü dört aç da kuru odun yerine yaş odun koymasınlar"

Gözünü kan bürümek: Birisini öldürecek kadar öfkelenmek"Katillerin gözünü kan bürümüştü, önlerine çıkanı öldürüyorlardı"

Gözünü kapamak: 1 Görmezlikten gelmek, yapışına ses çıkarmamak 2 Ölmek"Dedem gözünü kapayınca o koca aile birdenbire dağılıvermiş"

Gözünü korkutmak: Yıldırmak, karşı duramaz hâle getirmek"İlk işi, adamlarıyla kasaba halkının gözünü korkutmak oldu"

Gözünün önünden gitmemek: Unutamamak, her an görür gibi olmak"Gözümün önünden gitmiyor onun hayâli"

Gözünün yaşına bakmamak: Hiç acımamak, merhamet etmemek"Gözünün yaşına bakmadan hapse attılar adamı"

Gözü pek (kara): Korkusuz, atılgan, cesur, tehlikelere aldırmayan"Gözü pek insanlardan korkulmaz, çünkü onlar kartlarını açık oynarlar"

Gözü sulu: En küçük sevinç ya da üzüntü karşısında hemen ağlayıveren, gözyaşlarını tutamayan"Senin kız da amma gözü sulu biriymiş"

Gözü tok: Elinde imkânlar olsun olmasın, mal-mülk veya paraya düşkün olmayan, cömert"O mu? Gözü tok bir insandır, inanın"

Gözü tutmak: Güvenmek, beğenmek"O adamı gözüm tuttu benim"

Gözü üzerinde olmak: Bir şeye, bir kimseye sık sık bakarak ne durumda olduğunu kontrol etmek, dolayısıyla kötü bir sonuca meydan vermemeye çalışmak"Gözünüz üzerinde olsun, devamlı izleyin onu"

Gözü yılmak: Daha önce denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o işe girişmekten çekinmek"Sebzecilik işinden gözüm yıldı, bir daha bu işe girişeceğimi sanmıyorum"

Gözü yükseklerde olmak: Hâlen bulunduğu durumdan daha yüksek bir duruma ya da mevkiye çıkmak istemek, böyle bir amacı gütmek"Bundan böyle küçük şeylerle yetinme, gözün yükseklerde olsun daima"

Göz yummak: Kabahatlerini, kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek, bağışlamak"Sana bu yaşa gelinceye kadar göz yumdum, ama artık yeter"

Göz yummamak: 1 Hoş görmemek, bağışlamamak 2 Hiç uyumamak"Sabaha kadar gözlerimi yummadım"

Gururunu okşamak: Bir kimseyi yüzüne karşı överek, becerilerini söyleyerek duygulandırmak

Gücüne gitmek: Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek"Doğrusu onun bu sözleri gücüme gitti, çünkü hak etmedim o sözleri"

Güllük gülistanlık: Sorunları bulunmayan; neşe, bolluk ve huzur içinde olan yer"Ne zaman güllük gülistanlık içinde olacağız acaba?"

Gülmekten kırılmak: Aşırı ölçüde gülmek, çok gülmekten halsiz düşmek"Ne matrak adamdı, hareketlerine gülmekten kırıldık hepimiz"

Gülüp geçmek: Bir durumu umursamamak, aldırış etmemek, gülünç bulup üzerinde durmamak"Gülüp geçilecek bir iş sanmayın sakın, ciddi durun üzerinde"

Günaha girmek: Dini bakımdan suç sayılacak bir iş yapmak ya da söz söylemek"Sebepsiz yere adam öldürmek, günaha girmek demektir"

Günaha sokmak: Günah işlemesine yol açmak, dinin buyrukları dışına çıkmasına zemin hazırlamak"Kes sesini de bizi günaha sokma"

Günahını vermez: "Çok cimri, eli sıkı, hasis" kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır

Günah işlemek: Dince suç sayılan bir iş yapmak"Yetimlerin malını yiyerek günah işleyenlerden mutlaka hesap sorulacaktır"

Gün almak: 1 Bir iş yapmak için ilgili kişiden gün ayırmasını; belirli bir tarih tespit etmesini istemek, randevu almak 2 Yaşını bitirip daha sonraki yılın bir ya da birkaç gününü almak"Doktordan gün almayı unutmamışsındır umarım"

Gün batmak: Güneş batmak"Gün batmadan yola çıkmalıyız"

Güneş almak: Bir yere güneş ışığı ulaşmak"Evin bir odası güneş almıyor"

Gün görmek: Bolluk, mutluluk, esenlik içinde huzurlu günler geçirmek"Kaygılanma evlâdım, daha çok günler göreceksin inşallah"

Gün görmüş: Başından nice işler geçmiş, tecrübeli, görüp geçirmiş, çok yaşamış"Gün görmüş insanlarla konuşmaktan zevk alırım"

Gün ışığına çıkmak: Aydınlanmak, açıklığa kavuşmak, anlaşılır olmak"İşlediği tüm suçlar yakında gün ışığına çıkacaktır"

Günleri sayılı olmak: 1 İçinde olunan günlerde ölecek olmak 2 Bulunduğu yerde kalmak için birkaç günü kalmak"Doktorlara bakılırsa anneannemin günleri sayılıymış"

Günü birliğine: Sabah gidip akşam dönmek üzere"Size günü birliğine konuk olmak istiyoruz"

Günün adamı: 1 Zamanın gereğine göre tutum ve yön değiştiren, çıkarını gözeten kimse 2 Kendisinden o günlerde çok söz edilen

Gününü doldurmak: Bir işin gerçekleşmesi için geçmesi gereken zamanı tamamlamak"Gününü doldurur doldurmaz senetleri avukata verin"

Gününü gün etmek: Eline geçen imkânları değerlendirmek, hiçbir şeyi dert edinmeyip hoşça vakit geçirmek"Gününü gün eden yöneticilerden kurtulacağımız günler yakındır"

Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak: Korkutmalara, tehditlere aldırış etmeyip dilediği gibi davranmak"Öyle her gürültüye pabuç bırakacak bir adam mı sanıyorlar beni?"

Güven beslemek: Bir kimseye, bir şeye güven duymak, inanmak, itimat etmek"O adama güven beslediğiniz için pişman olmayacaksınız"

Güvendiği dağlara kar yağmak: Güvendiği kimselerden yardım alamamak, güvendiği bir şeyin işe yaramadığı anlaşılmak"Çok umutlusun, inşallah güvendiğin dağlara kar yağmaz"

Güven kazanmak: Söz, davranış ve yaptığı işlerle çevresindekileri kendisine inandırmak"İnsan, önce güven kazanmalıdır"

Güven vermek: Kendisinin güvenilir bir kişi olduğu, kendisine itimat edilebileceği duygusunu uyandırmak"Oldukça güven veren birisin"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.