05-05-2008
|
#1
|
Equinox
|
Aşk
Aşk
isim
Arapça ¤aş®
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi: "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi "- Yunus Emre
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller - aşka düşmek
- aşka gelmek
- aşk ağlatır, dert söyletir
- aşk olmayınca meşk olmaz
- aşk yapmak
Birleşik Sözler - aşkmerdiveni
- aşk olsun
- ilanıaşk
- karşılıksız aşk
- yasak aşk
- vazife aşkı
- yıldırım aşkı
Aşk
Aşk ile ilgili özlü sözler bulunur Sevgi veya aşk, tutku düzeyinde sevme olayı Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir
Açıklama
Tutkulu olarak sevmenin en önemli belirtilerinden birisi bu sevmenin çabucak gelip geçmemesidir Yeni bir karşı cinsi sevdiğinde eskisini kolayca unutabilme karşılığında kullanılan şıpsevdilik ile sevi arasında büyük bir fark vardır Şıpsevdilikte gözlemlenen gelip geçicilik sevide gözlemlenemez
Aşkı birçok bilim adamı birçok felsefeci birçok şair açıklamaya çalışmıştır Bilim adamlarına göre aşk, kimyasal feremon alışverişidir Schopenhour'a göre ise aşk cinsel sevgidir Nietzsche'ye göre ise aşk cinsel haz isteğine geçirilmiş bir kılıftır Peki aşk denen bu karmaşık duygu neden vardır? Yanıt çok kolay; insanda bulunan kalıtımsal türünü sürdürme içgüdüsüdür
Sevgide bir direnme vardır
Sevgideki direnme aslında önünde bulunan güzel bir yiyeceği yememek için kendini tutmak gibi bir şeydir bunu geciktirmek belki mümkün olur ama mutlaka bir gün yemek yiyeceksin önemli olan bunun sende yarattığı tat hissidir
Sevginin Fizyolojik Belirtileri
Sevginin bir başka belirtisi ise yarattığı fizyolojik değişmelerdir Aslında bu fizyolojik değişmeler sevinin varlığı konusunda en temel göstergelerdir Bunların farkedilmesi sevinin farkedilmesinden, tanılanmasından başka bir anlama gelmez Nitekim İbni Sina'nın bu fizyolojik hareketleri saptayarak Horasan yöresindeki bir gencin karasevdasını tanıladığı bilinmektedir Ünlü hekim bu tanılamadan sonra hastanın iyileşmesi için sevdiği kızla evlenmesi gerektiğini öğütlemiştir
Aşk ve Hormonlar
Sevginin kaynağının hormonlar olduğu kanıtlanmıştır Örneğin annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız, sonsuz sevginin kaynağı doğum sonrası salgılanan hormonlardır Bu hormonlar yalnız kadınlarda(ve memeli hayvanların dişilerinde) bulunur ve yalnız doğum sonrası salgılanmaya başlar Ancak aşk olarak tanımlanan ve karşı cinse duyulan tutkulu sevgide farklı hormonlar görev yapar "Aşk hormonu" olarak tanımlanabilen tek bir hormon henüz bulunamasa da yapılan çalışmalarda bir deneğe aşık olduğu kişi gösterilince kanında mutluluk hormonu, cinsel istek hormonu, stres hormonu ve adrenalinin arttığı tesbit edilmiştir Aşk olgusunda birden çok hormonun rol oynadığı ve bu hormonların görsel, işitsel veya psikolojik etkilerle salgılandığı öne sürülmüştür
Türleri
Bu sözcük bütün dillerde ortak olmak üzere bir erkeğin bir kadını, bir kadının bir erkeği tutkuyla sevmesine gönderme yapmaktadır Ancak, gene başka dillerde olduğu gibi, Türkçede de sevi sözcüğü bilimi, tanrıyı, şiiri vb tutkuyla sevmeye de gönderme yapabilmektedir Bu bağlamda bilim aşkı, tanrı aşkı, şiir aşkı denebilmektedir Sözcüğün bu tür kullanımları onun zaman içinde anlam genişlemesine uğramış olduğu konusunda bir belirti olarak değerlendirilebilir
Bu sözcük ileride belki de taşımakta zorluk çekeceği ölçüde çok anlamla yüklü olacaktır Belki de şimdiden böylesine anlam yüklü bir duruma gelmiştir Kavramın uzlaşılabilir bir tanımının bir türlü yapılamaması, aslında böyle bir duruma ulaşmış olma konusunda en güçlü işarettir
Ancak insanlık ölçüsünde eski olan bu tür sözcüklerin anlamca genişlemeleri kaçınılmazdır Sigmund Freud da sevgi sözcüğü için benzer bir sav ileri sürmektedir O, sevginin cinsellikten şefkate dek uzanan pek çok sözcüğün işini tek başına gördüğünü söylemektedir Bunlar arasında doğallıkla sevi sözcüğü de bulunmaktadır Sevgi sözcüğünün tanımlanmasındaki güçlükler de buradan kaynaklanmaktadır
Yukarıda değinilen cinslerüstü örnekleri de olabilmekle birlikte sevi denildiğinde daha çok Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, İnanna ile Tammuz, Romeo ile Juliet gibi kişilerin birbirlerine kavuşma çabaları anlatılmak istenmektedir Bu yaklaşımın nedeni belki de halk deyişleri arasında "Kavuşamayınca aşk olur" gibi ünlü bir sözün bulunmasıdır
Ne var ki, bu yaklaşım çok hoş görünmekle birlikte doğruya yaklaşmamaktadır Aslında kavuşamayınca sevi olmamaktadır, çünkü birbirlerini seven kişilerin geçmişlerinde bakışmayla sınırlı kalsa da en az bir kez kavuşma vardır Bu da demektir ki, sevinin başlama anı aslında bir çeşit kavuşma anıdır Bu kavuşmanın şu ya da bu nedenle bir ayrılığa dönüşmesi ise seviyi acılı bir duruma getirir ve onun toplumsal bir ilgi konusu olmasını sağlar
Dolayısıyla bir topluluğun bir seviyi fark edebilmesi için onun bu acılı aşamaya varması gerekir Ancak bir noktayı belirtmek gerekir ki, topluluğun bir seviyi fark etmesini sağlayan acılı ayrılık sona erip de bakışmanın ötesindeki kavuşma yaşantısı gerçekleşince sevinin sona ermesi gerekmez (Kavuşamayınca aşk olur sözü aşkı değil, aşkın toplulukça fakedilmesini anlatan bir söz olarak değerlendirilebilir)
Bu bağlamda denebilir ki, sevinin işlevi karşıt cinsler arasındaki birlikteliği kurmak ve onu öylece varlık alanında tutup bozulmasını önlemektir
Dolayısıyla yukarıda değinilen bu işlev, birlikteliğin oluşturulması ölçüsünde sürdürülmesini de içerir Öyleyse sevi varlığını kavuşamama borçlu olan bir tutku değildir; yalnızca kavuşmama durumunda varlığını en çok duyuran bir itici güçtür Nitekim kavuşamamanın sonuçları dramatik olabilmektedir Sevdiğine kavuşamamış oldukları için intihar eden kişiler bu dramatik sonuçların nerelere dek uzanabileceği konusunda her yıl bir ipucu sunmaktadır Sevdiğine kavuşamamış olduğu için intihar eden yüzlerce kişinin varlığına işaret eden istatistikler bu konuda yadsınamaz kanıtlar sunmaktadır
__________________
CHP’siz Atatürkçü,MHP’siz milliyetçi,AKP’siz Müslümanım,Allah istismarcılardan korusun 
|
|
|