[KAPLAN]
|
Ziya Gökalp ( 1875-1924 )
ZİYA GÖKALP ( 1875-1924 )
Fikirle hayat arasında dinamik bir köprü kurarak Osmanlı ülkesinin kurtarılması çarelerini arayan fikir adamı  Gerçek bir idealist  İttihat ve Terakki Fırkası’nın ideologu ve toplum düzenleyicisi  
1875'de Diyarbakır'da doğdu Babası, edebiyatı seven, mahallî gazetelere başyazı yazan Mehmet Tevfik Efendi'dir Gökalp'in asıl adı, Mehmet Ziya'dır Yıllar sonra, Selanik'te "Genç Kalemler" dergisini yayınladığı sırada, arkadaşı Ali Canip Yöntem'in —bir yazısına— "Gökalp" takma adını kullanması, bundan sonra adını Ziya Gökalp yapmıştır
İlk derslerini babasından aldı Babası gibi Gökalp de, Namık Kemal hayranı olarak yetişmiştir Diyarbakır Askerî Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra, Mülkiye İdadisi'nde okumasını sürdürdü Kendi kendisine Fransızca öğrendi Amcasından, Arapça ve Farsça dersler aldı Tasavvuf felsefesini, İslâm tarihini öğrendi 24 yaşlarında iken bir bunalım geçirdi ve tabancayı alnına dayayarak intihar etmeyi denedi Ölmedi Fakat ondan sonraki hayatı sürekli çalışmalar içinde geçmiştir
MEŞRUTİYET YANLISI İDİ
Yüksek öğrenimini yapmak için İstanbul'a geldiği yıllar, Albülhamid'in saltanatı günlerine rastlıyordu Yüksek okullarda Abdülhamit düşmanlığı moda idi Ayrıca, Gökalp, Namık Kemal hayranı olduğu için, meşrutiyet yanlısı idi O yıllarda kurulan İttihat ve Terakki gizli cemiyetine girdi Bütün heyecanı ile ittihatçılığa sarıldı Diyarbakır'daki bir arkadaşına yazdığı mektup, polisin eline geçince, okuldan çıkarıldı Dokuz ay hapis yattıktan sonra tekrar Diyarbakır'a döndü (1898)
1908 Devrimi olunca, Diyarbakır'da "Dicle" adlı bir gazete çıkarmaya başladı Gençleri etrafına toplayarak onları yetiştirmeye çalıştı Bu sırada, İttihat ve Terakki Fıkrası'nın merkezi olan Selanik'te Gökalp'i genel merkez üyeliğine aldılar, ve sanat-fikir çalışmalarını kendisine bağladılar
«TÜRKÇELEŞMİŞ TÜRKÇE» KURALINI GETİRDİ
Ziya Gökalp, başta Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin olmak üzere genç hikâyeci ve şairleri etrafına toplayarak "Genç Kalemler" adiyle bir dergi kurdu ve ilk sayısını 11 Nisan 1911'de yayınladı Bu dergi, Türk edebiyatında ve Türk dili tarihinde önemli görevler yapmıştır O zamana kadar kullanılan terkipli Osmanlıca dili bırakılmış, günlük konuşma diline dönülmüştü Yâni, Şinasi'nin başlattığı sadelik hareketi, bu kadro tarafından yeniden ele alınıyordu ve akım haline getiriliyordu
Genç Kalemler'in sade dili, edebiyat çevrelerinde, önceleri yadırgandı Fakat gençlik, dergiyi beğenmiş ve dili benimsemişti Edebiyat dünyası, Osmanlıca yazanlarla Türkçe yazanlar diye ikiye bölündü Gökalp, dil konusunda ileri gitmiyor, "Türkçelesmiş Türkçe" kuralını getiriyordu Halkın diline geçmiş yabancı kelimeler de yazı dilinde kullanılacaklar, fakat söylendikleri gibi yazılacaklardı
Ziya Gökalp, Genç Kalemler'de, şiir, hikâye ve romanda sade bir dil kullanılması davasının yanı başında, "Türklük" davasını da yürütüyordu Yayınladığı bir şiirde:
"Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve mûebbed bir ülkedir: Turan:"
diyordu Turan, belli bir ülke değildi, bir idealdi Nesillerin ruhlarını tutuşturan, gayretlerini pekiştiren, umut, sevinç, yaşamak coşkusu veren bir idealdi Böylece sanat ve edebiyatta da yeni bir parlama oldu
Ziya Gökalp, edebiyat ve tarih kültürünün yanı başında, kuvvetli bir felsefe ve sosyoloji kültürü ile beslenmişti Okuduklarını, birçoklarının yaptığı gibi sadece öğrenmiş olmak için okumuyor, öğrendiklerini hayata ve memleketin ilerlemesi yolunda yapılacak devrimlere uygulamak için okuyordu O yıllarda üç akım vardı: Türkleşmek, İslâmlaşmak, çağdaşlaşmak  
İslamcılar, bütün Müslüman ülkelerin bir araya getirilmesi ile hem Müslümanların, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtulacağına inanıyorlar, bu yolda çalışıyorlardı Çağdaşlaşmak yanlıları ise, Batıyı olduğu gibi kopye ederek Osmanlı ülkesinin uygar bir ülke olarak hayatını sürdüreceği düşüncesindeydi Ziya Gökalp'in önderlik ettiği çağdaş Türkçülük, hem Türk unsuruna dayanıyor, hem Batı uygarlığını, İslâm ahlâkı ve Türk töreleri üstünde geliştirmeyi amaçlıyordu
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ESASLARINI HAZIRLADI
İttihat ve Terakki'nin merkezi Selanik'ten İstanbul'a taşınınca, Gökalp de
İstanbul'a geldi Bir yandan, İstanbul Darülfünunu'nda(Üniversite) hocalık ediyor, bir yandan, başına topladığı sanatçı ve fikir adamlariyle çağdaş Türk toplumunu yaratmanın yollarını arıyordu Oysa, siyasî kanaatlerini paylaştığı İttihatçılar, eskiden beri devam eden Osmanlı politikasını sürdürmekte idiler Gökalp, bu fikir çatışmasına hiç önem vermeden Türk milliyetçiliğinin esaslarını hazırladı İstanbul'da çıkardığı "Türk Yurdu" dergisinde, "Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" adı altında bu üç cereyanı bilimsel açıdan inceledi Fikirlerini, modern sosyolojiye dayatıyor, Türk toplum yapısını araştırıyor ve ayakta kalmanın tek çaresi olarak milliyetçiliği görüyordu
Bu çalışmalarına "Türk Ocakları"nda da devam etti Fakat Birinci Dünya Savaşı'nın patlaması, yenilgi ve İttihat ve Terakki Fırkası'nın dağılması üzerine, İngilizler İstanbul'u işgal edince, Gökalp'i, Malta'ya sürdüler Gökalp, Malta dönüşü Diyarbakır'da çıkardığı "Küçük Mecmua"da fikirlerini yaymaya devam etti 2 dönem B M Meclisi'ne Diyarbakır Milletvekili olarak katılmış ve 25 Ekim 1924'de ölmüştür Yeri, günümüze kadar doldurulamayan bir fikir adamımız idi
|