Yavuz Sultan Selim ( 1470-1520 ) |
05-04-2008 | #1 |
[KAPLAN]
|
Yavuz Sultan Selim ( 1470-1520 )YAVUZ SULTAN SELİM ( 1470-1520 ) Adı gibi, hükümdarlığı da YAVUZ bir padişah Yaman iki devletle boğuşmuş, Şah İsmail’i de, Toman Bey'i de yere sermiştir 1470 yılının 10 Ekiminde Amasya'da doğdu Babası ikinci Beyazıt, anası Dulkadiroğlu Bozkurt Bey'in kızı Gülbahar Hatun'dur Kişilikli, ölçülü, cesur bir kadındı Oğlunu da öyle yetiştirmiştir Sağlam bir öğrenim görmüştü Cengiz töresinin "At, Kılıç, Avrat" felsefesini benimsemiştir Çok genç yaşta, Trabzon Sancak Beyliği'ne getirildi Babasının gevşek yönetimi Anadolu'yu, çeşitli yıkıcı akımların cirit attığı bir alan haline getirmişti Doğu'da, İran'ın başında bulunan Türk asıllı Şah İsmail, yazdığı Türkçe şiirler, gönderdiği halifelerle Şiî'liği yayıyor, kendi adını, Şiî'liği kullanarak efsaneleştiriyordu Yıl geçmiyordu ki, bir Şiî ayaklanması patlamasın Öte yandan, Anadolu'nun güneyindeki Dulkadiroğulları'nı himayesi altına alan Mısır Memlükü, Hilafet sancağı ile Anadolu'daki Müslümanları ayaklandırmaya çalışıyordu Bir yandan Hilafet, bir yandan Şiî'lik, Anadolu'yu tehlikeli bir bölge haline getirmişti Yavuz Selim, bütün bunları görüyor ve babasının, olaylara seyirci kalması onu kahrediyordu Bu durum, yeniçerileri de, saray ileri gelenlerini de üzmekte idi Yeniçerilerin gözü Yavuz Selim'de, bazı saray erkânının ümidi Şehzade Korkut'ta idi Selim, Sancak Beyliği'nin değiştirilmesini ve İstanbul'a yakın bir yere alınmasını istedi Arkasından, babasının elini öpmek bahanesiyle İstanbul'a geldi ve yeniçerilerin yardımı ile tahtı ele geçirdi Bu sırada babası öldü Kardeşleri, taht üstünde hak iddia ettiler Yavuz, bütün bunların içinden sıyrılmasını bildi, kardeşlerini bertaraf etti ve devleti tek başına eline aldı Gözüpek ve amansızdı Bağışlaması yoktu Yanılan, yanılgısını kellesiyle ödüyordu İran'a bir sefer hazırlandı Ordunun gerisini güven altında bulundurmak için Anadolu Şiî'lerini kılıçtan geçirdi Oysa, kendi askerleri arasında da Şiî'ler vardı ve Şah İsmail'in üstüne gitmek istemiyorlardı Şah İsmail ise, bütün umudunu mesafeye bağlamıştı Durmadan geri çekiliyordu Sonunda ordudaki bütün huzursuzluk yüze çıktı Padişahın çadırına kurşun atacak kadar işi ileri götürdüler Yavuz, çadırından çıkarak kendisine kurşun sıkan askerlerine kısa bir konuşma yaptı "Karılarının koynunu özleyenler, geri dönsün, er olan peşimden gelsin Ben tek başıma da düşmana giderim" deyip atını tepikledi Yeniçeriler, yaman bir serdarları olduğunu fark-etmekte gecikmediler 23 Ağustos 1514'de Şah İsmail'in ordusu ile Osmanlı ordusu Çaldı-ran'da karşılaştılar Yavuz, askerini dinlendirmeden İran ordusuna çullandı Sabahtan akşama kadar devam eden, tarihin en korkunç imha savaşından sonra, İran ordusu parça parça oldu Şah İsmail,tahtını, karısını bile bırakarak kaçtı Yavuz, 6 Eylül 1514'de İran'ın merkezi olan Tebriz'e girdi İran, dize gelmiş, Anadolu'nun fethi tamamlanmış, Şiî gailesi ortadan kaldırılmıştı DEHŞETLİ BİR SAVAŞ OLDU Sıra Hilâfet propagandası ile Anadolu'yu kaynatan Mısır'a gelmişti 5 Haziran 1516'da ordusu ile Üsküdar'a geçti ve 24 Ağustos 1516'da iki ordu Mercidabık'da karşılaştılar Tarihin en dehşetli savaşlarından biri oldu Mısır Memlükü Kansu Gavrî, savaş meydanında öldü Zafer, yine Yavuz'da idi Sinan Paşa komutasındaki ordunun bir parçası, Mısırlıların peşine düşmüş, Gazze'de parlak ve yeni bir zafer daha kazanmıştı Şimdi sıra, düşmandan daha korkunç bir düşman olan, Tih çölünden geçmeye gelmişti Yol uzundu, su yoktu, güneş ordunun beyninde kaynıyordu Bugün de modern orduların örnek olarak benimsedikleri bir ikmal teşkilâtı planı yapıldı Sahra geçildi Osmanlı ordusu, Kahire'ye 15 kilometre mesafedeki Ridaniye'de Memlûk ordusu ile karşı karşıya geldi Memlüklerin yeni hükümdarı Toman Bey, ordusunun bir kanadını Nil nehrine dayamış, bir kanadını da El Mukaddem Dağı'na yaslamıştı Derin bir hendek de orduları birbirinden ayırıyordu Yavuz, beklenmedik bir şey yaptı Çok sarp olan El Mukaddem Dağı'nı gece dolanarak aştı ve 22 Ocak 1517'de Mısır ordusuna arkadan saldırdı Mısırlılar, cepheden yapılacak bir saldırıyı beklerken, arkalarından hücuma uğramaları karşısında afalladılar, iki taraf da ölüm kalım savaşı veriyordu O kadar ki, Toman Bey Türk ordugâhına kadar girmiş Yavuz Sultan Selim sandığı birisinin kellesini bile almıştı Fakat, Yavuz'un kuvvetlerine dayanamadı ve Osmanlı kılıçları altında can verdiler 30 Ocak 1517'de Kahire düştü KAHIRE'YI YENİDEN İMAR ETTİ Yavuz, kışı Mısır'da geçirdi Kahire'yi yeniden imar etti Elyazması kitapları İstanbul'a gönderdi İstanbul'a dönerken, "Emanat-i Mukaddese" (Kutsal Eşyalar) ile birlikte, son Abbasi Halifesi Mütevekkil’i de beraberinde getirdi Mütevekkil, Hilafeti, Yavuz Sultan Selim'e gönül rizasıyla devrettiğine dair bir belge imzalamış, böylece Hilâfet, Osmanlılara geçmiştir Yeni bir sefere hazırlanırken, Yavuz, 21 Eylül 1520'de hastalanarak öldü Tarihin en büyük hükümdarlarından, komutanlarından biri daha böylece dünyadan göçtü |
|