Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
divan, edebiyatı

Divan Edebiyatı

Eski 04-01-2008   #1
[KAPLAN]
Icon47

Divan Edebiyatı





Divan edebiyatı Türklerin İslâm dinini benimsemesinden sonra ortaya çıkan yazılı edebiyattır Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişmiştir
Bu etki, Arapça ve Farsça sözcüklerin Türkçe’ye girmesinin yanı sıra, bu dillerin anlatım biçimlerinin benimsenmesiyle de kendini gösterir Bu edebiyata Divan edebiyatı denmesinin nedeni, şâirlerin şiirlerini divan denen el yazması kitaplarda toplamış olmalarıdır

İslâm dininin benimsenmesinden sonra, Kur'an’ın Arapça olmasından dolayı pek çok toplumun kültür dili değişime uğradı İranlılar 9 yüzyılda edebiyat ürünlerini, Yeni Farsça diye adlandırılan bir dille vermeye başladılar İran edebiyatının bu ürünlerinden Türk edebiyatı büyük ölçüde etkilenmiştir

Öte yandan Anadolu'da kurulan Türk devletleri, resmi yazışma dili olarak Arapça ve Farsça’yı kullandılar Bu durum edebiyat dilinin değişmesine de yol açtı Özellikle saray çevresindeki şairler ve yazarlar, yapıtlarını Arapça ve Farsça yazmaya başladılar Osmanlı Devleti döneminde Arapça ve Farsça'nın yoğun etkisinde kalmış olan Osmanlıca dili divan edebiyatında kullanılan ana dildir

Divan Edebiyatı'nda nazım birimi


Nazım sözlük anlamıyla "sıra", "düzen" demektir Ama Divan edebiyatında nazım dendiğinde şiir anlaşılır Divan edebiyatı, daha çok şiir türünde örnekler içerir ve düzyazı eserler azdır Divan şiiri, kurallarını Arap ve İran edebiyatından alan aruz ölçüsüyle yazılmıştır Bunun yanında Nedim ve Şeyh Galip gibi bazı şairlerde hece ölçüsüyle yazılmış şiirlere de rastlamak mümkündür Divan şiirinde daha çok Kur'an, Muhammed'in sözleri olan hadisler, peygamber ve kutsal kişilere ilişkin öyküler, tasavvufun ortaya attığı sorular, ünlü bir İran efsanesini konu alan Şehname gibi konular işlenmiştir Bu şiirlerde Türk kültürüne ilişkin ögelerden de yararlanılmıştır

Divan şairi bu konuları, aruz ölçüleri içinde ve çok yaygın biçimiyle beyitlerle yazmıştır Tek satırdan oluşan dize ya da mısra, genelde şiirin en küçük birimidir Divan şiirinde ise en küçük birim beyitten, yani iki mısradan oluşur Sözcük olarak beyit “ev” anlamına gelir Mısra' ise, çift kanatlı bir kapının kanatlarından her birine verilen addır

Aruz ölçüsünde açık ve kapalı heceler çeşitli kalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır Şairler eserlerini yazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır Aruz, esas olarak hecelerin uzunluğu ve kısalığı temeline dayanan bir şiir ölçüsüdür İlk kez Arap dilcisi Fatih Erduran tarafından kullanılmıştır Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile yetişen şairlerin Farsça’yı edebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun Türk edebiyatına da girmesini sağlamıştır

Aruz ölçüsü nazım şekillerine göre değişik kalıplarda kullanılır Örneğin Rubâi nazım şekli ahreb ve ahrem adı verilen belli aruz kalıplarıyla yazılabilir Rubai'de mısralar; a+a+b+a şeklinde kafiyelidir


Divan Şiiri'nin konuları ve özellikleri


Aşk teması,divan şiirinin merkezini oluştururDivan edebiyatı eserlerinde aşk-aşık-maşuk kalıbı her daim bulunur Aşk uzlaşımsaldır; yani temel özellikleri hiç değişmez Mesela bütün aşklar tek yanlıdır, aşık hep sever, acı çeker, hiçbir karşılık görmez, her zaman ondan ayrı kalışını dile getirir; ayrıca rakipleri de vardır Bu yüzden hep kıskançlık içinde kıvranır durur Sevgili ise hemen her zaman aşığa ilgisiz davranır, onu tanımazlıktan gelir Sevgili (maşuk) hep bir sultan, efendi, sahip kimliğinde gösterilir Sevgili şah, aşık ise kuldur Aşık için en tehlikeli durum, sevgilinin eziyet ve cefa çektirmekten vazgeçmesidirDivan şiirinde betimlenen sevgili tipi de tektir ve değişmez Bütün divan şairleri farklı çağrışımlara yol açabilecek mazmunlar kullansalar da, gerçekte tek bir tip sevgili imajı çizerler Bu geleneksel sevgili tipinin boyu servi gibi uzun, beli ince, saçları uzun ve siyah, yanakları gül kırmızısı, gözleri siyah, bakışları kılıç gibi keskin, ok gibi yaralayıcıdır Başka bir özelliği de hep genç oluşudur Böyle betimlenen sevgilinin aşığının (yani şairin) gözyaşı Nil ya da Fırat ırmakları gibi akar Divan şiirinde bütün şairlerin kullandığı bu tür benzetmelere “mazmun” denir Bu mazmunları yerli yerinde ve başarılı bir biçimde kullananlar başarılı şair sayılırdı

Divan şiirinde aşk iki türlü işlenmiştir Dünya evi aşk ve ilahi aşk Aşk konusu ozanın dünya görüşüne koşut olarak anlam kazanırdı(ilahi aşk) Tasavvuf yoluna giren ozan için amaç mutlak güzellik olan tanrıya kavuşmaktır Bu da ancak maddeden sıyrılıp benliği yitirmek ve aşk (dervişlik) yoluna girmekle olur İlahi aşk; maddi aşkla başlar: dünya üstündeki bir güzele aşık olan ozan, dünyanın güzelliklerine aşık olan ozan, bu durumu soyutlama yoluyla ilahi aşka dönüştürür ve Tanrı’nın benliğine kavuşmaya çalışır; Tanrı’da kendi benliğini eritme anlamına gelen “fenafillah” aşamasına erişince de gerçek mutluluğu bulur Ama bu aşama ölümden sonra gerçekleşebilecektir Divan şiirinde sevgilinin, erkek kimliğinde görülmesi, doğrudan doğruya tasavvuftan kaynaklanır Yunan düşünürü Platon’a kadar uzanan bu yaklaşımda, en saf ve en gerçek aşk önemlidir; tensel zevkler, cinsellik söz konusu edilemez Tensel zevkler ancak neslin devamı sağlanması açısından kadınlara duyulan aşklarda söz konusu olabilir Bu nedenle Tanrı’nın gerçek güzelliğinin yansıdığı, gerçek aşk kaynağı genç erkekler, ilahi aşkın nesnesi olmuştur(dünyevi aşk) Aşk konusu, yaşama bağlı ozanlar tarafından da dindışı bir anlayışla ele alınmış ve işlenmiştir Yaşamdaki güzellikler ve güzelliğiyle simgeleşen kadın, divan şiirinde önemli yer tutar Dünya nimetlerine bağlı divan edebiyatı ozanları, bu nimetlerden zevk alarak yararlanmasını bilmişlerdir Söz konusu ozanlar için kadın tapılacak biridir: güzelliğiyle büyüler, zaman zaman ilgi gösterip zaman zaman rakipleriyle gönül eğlendirerek ağşığını üzer Aşık sürekli bir üzüntü içinde kıvranıp durur, daha doğrusu platonik aşkın girdabında boğulacak gibi olur

Divan şirinde yaygın işlenen konulardan biri de doğadır Ama doğa, şairin hünerini göstermesi için bir araçtır Çünkü şair, doğayı kendisinin gördüğü gibi değil, önceki usta şairlerin gözüyle yansıtır Doğa, daha çok kasidelerin ve mesnevilerin konusu olmuştur Bahar ve kış mevsimleri o kadar çok işlenmiştir ki, bu iki mevsimi anlatan şiirlere ayrı adlar bile verilmiştir Baharı anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da şitaiye denmiştir Bahar, şair için sevinç kaynağıdır Bahar için yapılan benzetmelerden biri sultandır Örneğin bahar sultanı ordusunu toplar, kış sultanına hücum ederek onu yener Bâkî'nin "Bahar Kasidesi", en güzel bahariye örneğidir Bahar betimlenirken gül, bülbül, lâle, sümbül, çimen gibi sözcüklere sıkça başvurulmuştur Divan şairine göre bahar, yaşam ve canlılığın kaynağıdır Kış ise can sıkıcı ve bunaltıcıdır; zalim bir padişaha benzetilir

Divan şiirinde, işlendiği biçimiyle doğa belli öğelerle sınırlı kalmıştı Örneğin orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi öğeler Divan şiirinde hemen hiç kullanılmamıştır Divan şiirinde kayıklar vardır, ama deniz yoktur Divan şiirinde bilinçli olarak yapay bir dünya yaratılmıştır

Divan Şiiri'nde söz sanatları

Divan şairinin başarılı olabilmesi için dilin inceliklerini bilmesi gerekirdi Şairin söz sanatlarındaki ustalığı şiirinin değerini arttırırdı Bu nedenle şairler, hüsn-i ta'lil ve teşbih sanatına sıkça başvurmuşlardır Hüsn-i ta'lil, nedeni bilinen bir olayı, daha güzel biçimde açıklama ve anlamlandırma sanatıdır Benzetme de denen teşbih ise, bir durumu, bir oluşu, bir varlığı daha güzel bir duruma, bir oluşa, bir varlığa benzetmektir Divan şairi için benzetilenler, daha doğrusu neyin neye benzetileceği belliydi ve kalıplaşmıştı Bu amaçla hazırlanmış listeler bile vardı Ama asıl yenilik hüsn-i ta'lil sanatıyla ortaya koyulurdu Böylece şair bir sözcüğe ya da deyime, kullandığı dili iyi bilmesi oranında artan anlamlar yüklenmiş oluyordu

Divan Edebiyatında Nesir

Divan edebiyatında üç tür düzyazı biçimi vardır Yalın düzyazı, süslü düzyazı ve orta düzyazı Yalın düzyazıda halkın konuştuğu dil kullanılmış, halk kitapları, halk öyküleri, Kur’an tefsirleri, hadis açıklamaları bu türde yazılmıştır

Süslü düzyazıda hüner ve marifet göstermek amaçlanmıştır Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıca’yı iyi bilen yazarlar yönelmiştir Çok uzun cümlelerin, bol söz ve anlam oyunlarının göze çarptığı bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nergisi vermiştir Süslü düzyazıda çok ürün verilmiş bir alan da tezkire’dir Bu türün ilk klasik örneğini, 16 yüzyılda Aşık Çelebi yazmış ve tezkire geleneği 19 yüzyılda Fatih Efendi’ye değin sürmüştür

Orta düzyazı ise, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının yazdığı bir türdür Belirgin özellikleri, söz ve anlam oyunlarından, hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş olmasıdır Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde yazıldı



Divan Edebiyatı'nın tarihsel gelişimi

Divan edebiyatının ilk örnekleri 13 yüzyılda ortaya çıktı Bu edebiyatın ilk ürünlerini veren Mevlana Celaleddin Rumi bütün yapıtlarını Farsça yazdı Aynı yüzyılın bir başka büyük şairi Hoca Dehhani'ydi Horasan'dan gelip Konya'ya yerleşen Dehhani, özellikle İranlı şair Firdevsi’nin etkisinde şiirler kaleme aldı 14 yüzyılda Konya, Niğde, Kastamonu, Sinop, Sivas, Kırşehir, İznik, Bursa gibi kültür merkezlerinde şairler ve yazarlar Divan edebiyatının yeni örneklerini verdiler Bunların çoğu kahramanlık hikâyeleri, öğretici, eğitici ve dinsel yapıtlardı Bu arada İran edebiyatının konuları da Türk edebiyatına girmeye başladı Mesud bin Ahmed ile yeğeni İzzeddin'in 1350'de yazdıkları Süheyl ü Nevbahar, Şeyhoğlu Mustafa'nın 1387'de yazdığı Hurşidname, Süleyman Çelebi'nin (1351-1422) Vesiletü'n-Necât başlığını taşımakla birlikte Mevlid adıyla bilinen ünlü yapıtı, İran edebiyatının etkisiyle yazılmıştır

Divan edebiyatı, özellikle şiir alanında en parlak dönemini 16 yüzyılda yaşadı Bâkî ve Fuzuli Divan şiirinin en iyi örneklerini verdiler 17 yüzyıla girildiğinde Divan edebiyatının ulaştığı düzey, İran edebiyatınınkinden geri değildi Divan şairleri, şiirlerinde fahriye denen ve kendilerini övdükleri bölümlerde şiir ustalığının doruğuna çıkmışlardı Öğretici şiirleriyle tanınan Nabi ve bir yergi ustası olan Nef'i bu yüzyılın ünlü şairleriydi

Divan edebiyatı, en özgün şairlerinden olan Nedim’in ve Şeyh Galib'in ardından, 18 yüzyılda bir duraklama dönemine girdi Daha sonraki şairler özellikle bu iki şairi taklit ettiler ve özgün yapıtlar ortaya koyamadılar 19 yüzyılda Divan edebiyatı artık gözden düşmüş ve eleştiri konusu olmuştu İlk eleştiriyi getiren Namık Kemal'di Tanzimat'la birlikte Türk edebiyatında Batı etkisinde yeni biçimler, konular denenmeye başlandı Divan edebiyatı böylece önemini yitirmekle birilikte, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, Türk edebiyatının aruz ölçüsüyle son şiirlerini yazdılar, denilirse de zamanımızda da bu vezni kullanabilen şâirler vardır

Arûzun az kullanılıyor olması, zorluğundandır Yoksa başka ölçülerle veya ölçüsüz yazılan şiirlerdeki lirizm ve âhenk âruzla yazılan şiirlerin yerini tutamaz

Baki'nin Edebi Kişiliği

İyi bir medrese eğitimi almıştır Şiirlerinde içerikten çok şekil mükemmelliğine önem verir Uzun söyleyişten çok kısa söyleyişe önem vermiştir Mahallileşme ve Millileşme akımının gelişmesine katkıda bulunmuştur Güçlü bir osmanlı türkçesine sahiptir Söyleyişteki gücü nedeniyle "Sultan-ı şuara" denilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.