[KAPLAN]
|
Aylardan Aralık!
İki yıl önceydi, aylardan Aralık Bir devir başladı ki kuşkusuz âhir zamandı Söz vermek kolaydı ya, kolaydan kaçan zora hiç gelemezdi Hesapsızca verildi sözler Yıldızlar alınacaktı, stadyumlar yapılacaktı Ve efsanenin kırkıncı yılı, geri dönüşün

Biz Trabzonspor’u böyle bilmezdik
Sokaklarını arşınladığımız, yağmuru ile defalarca tepeden tırnağa sırılsıklam ıslandığımız ve havasından kültürüne kadar hırçın bildiğimiz şehrimizin büyükleri mi kandırdı bizi? Hatırlarda kalan birkaç anı, anı değil de hayal mi yoksa?
Belki de küçük bir odanın içinde kederle volta atarak düşündüğüm için olsa gerek -uzak zamanlara meydan okumadan önce- şu yakın geçmişi bir hesap edesim geliyor
İki yıl önceydi, aylardan Aralık…
Bir devir başladı ki kuşkusuz âhir zamandı
Söz vermek kolaydı ya, kolaydan kaçan zora hiç gelemezdi Hesapsızca verildi sözler
Yıldızlar alınacaktı, stadyumlar yapılacaktı… Ve efsanenin kırkıncı yılı, geri dönüşün ihtişamını yaşatacaktı
Ne var ki işler planlandığı gibi gitmedi Yaşananlar, söz verilenlerden “biraz” farklıydı
…
Başkan, ısrarla sözlerini tuttuğundan bahsediyor Mesela “iki yıldız” konusunda… Marcelinho ve Musampa’yı yıldız olarak Trabzonspor’a getirdiğini ve bu futbolcuların isteneni verememesinin kendi problemi olmadığını iddia eden başkana sormak istiyoruz: Bu iki futbolcunun da transfer ücretini söz verdiğiniz üzere “cebinizden” ödediniz mi? Ödediyseniz, başkanlık sıfatınız sona erdikten sonra bu paraları kulüpten geri isteyecek misiniz? Ödediyseniz, Marcelinho yarım sezon sonra satıldığında alınan transfer ücretini kulübe bıraktınız mı? Elbette bunları, Musampa’nın yıldız olduğunu varsayarak söylüyoruz
Başkan, ısrarla sözlerini tuttuğundan bahsediyor Mesela “stadyum” konusunda… Yine aklımızda sorular: Sayın Başkan, siz Trabzonsporlulara, başkan olursanız yeni bir stadyum yapacağınıza dair söz verirken, ömür boyu başkanlığı mı kastediyordunuz? İşte görev süreniz bitti ve siz halen stadyum projenizden bahsetmektesiniz İkinci kez başkanlığa seçilirseniz, üçüncü kez seçilmek için yine bu projeye mi sığınacaksınız? Sahi, şu çizdirdiğiniz stadyum resmi için, Trabzonspor’un kasasından kaç para ödediniz?
Başkan, ısrarla Trabzonspor’un büyüklüğünden bahsediyor Meraktayız: Hücum hattında sıkıntı çeken bir takımın başkanı olarak, elindeki iki santrafordan birini sattıktan sonra başka transfer yapamayıp sattığı futbolcuyu geri çağıran, bunu da beceremeyip kulübü uluslararası çapta rezil etmeyi başaran yöneticilere sahip olmak bir büyüklük belirtisi midir?
Büyük takım dediğin değerlerine sahip çıkar diye biliyoruz Bu yüzden, Trabzonspor taraftarına hakaret eden bir futbolcuyu transfer ettikten sonra ona kuru bir “Özür dilerim ” dedirten bu yönetim anlayışı, herhalde başkanın sözünü ettiği “büyüklük” ten bir iz taşısa gerek…
Başkan, ısrarla kulübün hakkını kimseye yedirmeyeceğinden bahsediyor Hatırlıyoruz: Bir hakem vardı ki takımın yeşeren şampiyonluk umutlarını bir maçta söküp atmıştı Bu hakem futbolu bıraktığında “çok üzüldüğü” nü söylemek, kulübün haklarını korumaya yönelik erdemli bir davranış mıdır? Yoksa o hakem o malum maçı katlettiğinde Trabzonspor Başkanı olmayan mevcut başkan, Trabzonspor tarihini “benden önce-benden sonra” diye ikiye mi ayırmaktadır?
…
İki yıl önceydi, aylardan Aralık…
Biz, bol keseden dağıtılan umutları, fakirin ekmeğidir diye üç kere öpüp başımızın üstüne koyduk Sonra hayallere alıştık, hayallerle avunduk
Saha sonuçları kötü olunca, teknik direktörler değişti Önce Lazaroni geldi Ardından Ziya Doğan Son olarak da Ersun Yanal…
Yönetim, teknik kadroyu değiştirerek saha sonuçlarının olumsuz etkisinden kurtulabileceğini zannediyor Oysa sormazlar mı adama, peşpeşe üç teknik direktör getirip üçüyle de aynı rezalet dizisinin yeni bölümlerini çekebilen bu takımda, bir şeyleri yanlış yapmış olma ihtimaliniz nedir? Sormazlar mı adama, beğenmeyip gönderdiğiniz bu teknik direktörler takıma gökten zembille mi indi, bu adamcağızları göreve getirirken hiç düşünmediniz mi? Yoksa sormazlar mı?
…
İki yıl önceydi, aylardan Aralık…
Kuşkusuz âhir zamandı…
Biz, “Taraftar işine baksın ” diyebilen bir başkanla karşı karşıyaydık… Öyle ya, kongrede yeterli oyu alarak başkan olan bir Nuri Albayrak vardı karşımızda… Taraftar olarak yönetimi eleştirmek, yönetimde suç bulmak bizim ne haddimizeydi?!
Oysa taraftar işine bakamıyor Taraftar, gönül verdiği takım günden güne erirken, işine –yani evine ekmek götürüp akşam çocuklarıyla sohbet edebilmek işine- bakamıyor Büyük bir moral çöküntüsü şehri bir kış havasına, bir melankoliye sürüklüyor Başkan mı? O kendisini padişah, taraftarı kadrolu elemanı zannediyor
…
İki yıl sonrasındayız Aylardan da Aralık…
Bilmem, anlatabiliyor muyum?
Sönmez Özlü
BordoMavi Net
|