|  | Hz. Abdulkadir Geylani(1078-1166) |  | 
|  10-15-2007 | #1 | 
| 
angelesdream
 |   Hz. Abdulkadir Geylani(1078-1166)İslâm alimlerinin ve velilerinin büyüklerinden Hazreti Abdülkadir Geylani, 1078 yılında İran'ın Geylan şehrinde doğdu  Künyesi, Ebu Muhammed'dir  Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam gibi lâkabları vardır  Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur  Hz  Hasanın oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır  Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir  Bunun için Abdülkadir Geylani, hem seyyid, hem şerifdir  Abdülkadir Geylani, 1166'da Bağdatta vefat etti  Türbesi Bağdattadır  Onun için şu ibare meşhur olmuştur: "Veliler Sultanı Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile Rabb'ine vasıl oldu  " Bir gün Abdülkadir Geylani’ye, "Bu işe başladığınızda, bu yola adım attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular  Buyurdu ki: "Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım  Asla yalan söylemedim  Yalanı kağıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim  İçim ile dışımı bir yaptım  Bunun için işlerim hep rast gitti  Çocuk iken maksadım, niyetim, ilim öğrenmek, onunla amel etmek, öğrendiklerime göre yaşamaktı  Küçüklüğümde Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim bir öküzün kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum  Hayvan dile geldi ve dönüp bana; "Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın" dedi  Korktum, geri döndüm  Evimizin damına çıktım  Gözüme, hacılar gözüktü  Arafat'ta vakfeye durmuşlardı  Anneme gidip; "Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur  İzin ver, Bağdat'a gidip ilim öğreneyim  Salih zatları ve evliyayı bulup ziyaret edeyim" dedim  Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım  Ağladı, kalkıp babamdan miras kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı  Kalanını bana verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti  Gitmeme izin verip, her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı  "Haydi Allah selamet versin oğlum  Allahü teâlâ için ayrıldım  Artık kıyamete kadar bir daha yüzünü göremem" dedi  Küçük bir kafile ile Bağdat'a gitmek üzere yola çıktım  Hemedan'ı geçince, altmış atlı eşkıya çıka geldi  Kafilemizi bastılar  Kervanı soydular  İçlerinden biri benim yanıma geldi  "Ey derviş! Senin de bir şeyin var mı?" diye sordu  "Kırk altınım var" dedim  "Nerededir?" dedi  "Koltuğumun altında dikili" dedim  Alay ediyorum zannetti  Beni bırakıp gitti  Bir başkası geldi, o da sordu  Fakat, o da bırakıp gitti  İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler  Reisleri beni çağırttı  Bir yerde, kafileden aldıkları malları taksim ediyorlardı  Yanına gittim  "Altının var mı?" dedi  "Kırk altınım var" dedim  Elbisemin koltuk altını sökmelerini söyledi  Söküp, altınları çıkardılar  "Neden bunu söyledin?" dediler  "Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti  Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim  Verdiğim sözde durmam lazım" dedim  Eşkıya reisi, ağlamaya başladı ve; "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum" dedi  Bu pişmanlığından sonra tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi  Yanındakiler de, "İnsanları soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de reisimiz ol" dediler  Sonra, hepsi tövbe ettiler  Kafileden aldıkları malları sahiplerine geri verdiler  İlk defa benim vesilemle tövbe edenler, bu altmış kişidir  " Abdülkadir Geylani, Bağdat'a geldi ve buradaki meşhur alimlerden ders almak suretiyle hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde çok iyi yetişti  İlim tahsilini tamamlayıp yetiştikten sonra, vaaz ve ders vermeye başladı  Hocası Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde verdiği ders ve vaazlarına gelenler medreseye sığmaz sokaklara taşardı  Bu sebeple, çevresinde bulunan evler de ilave edilmek suretiyle medrese genişletildi  Bu iş için Bağdat halkı çok yardımcı oldu ve zenginler para vererek, fakirler çalışarak yardım ettiler  Derslerine devam edenler arasında pek çok alim yetişti  Abdülkadir-i Geylani, bir müddet ders verip, hak ve hakikatı anlattıktan sonra, ders ve vaaz vermeyi bıraktı  İnzivaya çekilip, yalnızlığı seçti  Sonra sahralara çıktı  Bağdat'ın Kerh harabelerinde yaşamaya başladı  Bütün vaktini ibadet, riyazet ve mücahede ile nefsinin arzu ve isteklerini yapmamak, istemediklerini yapmakla geçirmeye başladı  Buyurdu ki: “Irak'ın sahra ve harabelerinde 25 sene insanlardan uzak kaldım  Benim kimseden, kimsenin benden haberi yoktu  Bazen uzun müddet yemezdim ve "açım açım" diye içimin feryadını duyardım  Bazen üzerime öyle ağırlıklar gelirdi ki, bunlar bir dağın üstüne konsa, tahammül edemeyip, paramparça olurdu  Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz zorlukla beraber kolaylık vardır" mealindeki İnşirah sûresinin beşinci ve altıncı âyet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp, giderdi  " Devrinin ilim konusunda tek otoritesi olan Abdülkadir Geylani, tasavvuf bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu  Ders ve fetva vermeye yirmi sekiz yaşında başladı ve bu hal altmış yaşına kadar devam etti  Tasavvuftaki yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı verildi ve O’ndan ilim ve feyz alan binlerce öğrencisi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar  Maddi ve manevi ilimlerdeki derinliği ve üzerindeki manevi lütuf ve rahmetle dinin esaslarını yeniden dirilttiği için kendine "dinin dirilticisi" anlamında "Muhyiddin" denmiş, O da bu ismi Endülüs'te dünyaya gelen ve "Şeyhül Ekber" namıyla ün salan manevi evladı İbni Arabi'ye vermiştir  Abdülkadir Geylani hazretlerinin insanları gafletten uyaran, kendilerine gelmesine vesile olan pek çok sözü vardır  Bunlardan bazıları şunlardır: "İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz  Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması  " "Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalp ile itiraf etmek ve dille söylemektir  " "Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, imkanı yok, ahireti sevmiş olamaz  " "Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak  Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş  Boş işlerle uğraşmayı bırak  Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar  Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete ***ürüleceksin  Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama  Hz  Muhammed (S  A  V  ); "Hayat, ahiret hayatıdır" buyurdu  " "Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste  Sakın; "Ben istiyorum  Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim  " deme  Duaya devam et  Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir  Eğer istediğin o rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder  Eğer Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın  O zaman Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir  Eğer, ezelde borçlu olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vaz geçirir  Hatta borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir  Eğer dünyada borçlu halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir  " "Acele etme  Acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur  Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye yaklaşır  Acele şeytandandır  Ağır ve temkinli hareket etmek Allahü teâlâdandır  Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır  Kanaat sahibi ol  Kanaat bitmeyen bir hazinedir  " "Halinizden şikayette bulunmayın  Sabredin, feryat etmeyin  Doğruluk üzere devam edin  İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin  İçinde bulunduğunuz istenmeyen hallerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin  Daima ümitli olun  Birbirinize düşman değil, kardeş olun  Birbirinize buğz etmeyin  Allahü teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız kalmaz  Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın mükafatını görürsünüz  Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır  Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde mealen; "Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir" buyuruyor (Bekara suresi: 153) "Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz  Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız  Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz  Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkan varken bunu fırsat biliniz  Tövbe ediniz  Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz  Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz  " "Mümin kimse küçük günahları da büyük görür  Hz  Muhammed (S  A  V  ); "Mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar  Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu  " | 
|   | 
|  | 
|  |