Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Yarının Büyükleri > Miniklere Masallar

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ile, keloğlan, pinokyo, serdar, yıldırım

Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım

Eski 4 Gün Önce   #1
Mountain
Varsayılan

Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım



KELOĞLAN VE PİNOKYO
Bir varmış, iki varmış Üç varmış, beş varmış Dört yokmuş Dört kere dört yirmi dört eder desem burnum uzar mı? Yalan söyledim diye okuyucu bana kızar mı?
Keloğlan bir gün Pinokyo ile karşılaşmış Pinokyo çok hareketliymiş, hemen atılmış Keloğlan'ın elini sıkmış: " Vay Keloğlan, nasılsın? " diye sormuş
Keloğlan: " İyiyim, sağ ol arkadaş " demiş " Beni nasıl tanıdın, adımı nereden biliyorsun? "
Bunun üzerine Pinokyo: " Seni tanımayan, adını bilmeyen mi var? Avrupa'yı gezdim, dolaştım Gittiğim her yerde Keloğlan adını duydum Amerika'yı keşfeden Kristof Kolomb ve dünyayı dolaşan Ferdinand Macellan gittikleri yerlerde Keloğlan adını duyduklarını bana söylediler "
Keloğlan'ın sağ gözü seğirmeye başlamış Kuru fasulye nohut arası barbunya durumları olduğunu anlamış Pinokyo'nun burnu konuştukça uzuyormuş Yalandan çorba yarışması düzenlense Pinokyo'nun birinci olacağına eminmiş Kafa saatinde zamanı kurmuş Gong çaldığında dünya denizlerindeki dalga sona erermiş Bol dalgalı Pinokyo denizinde az acılı Keloğlan kebabı ayranla iyi gidermiş

Keloğlan Pinokyo'nun dalga geçtiğini düşünüyormuş Onun yalanlarına daha fazla yalanla karşılık vererek galip gelip, Pinokyo'yu yalan söylemekten vazgeçirecekmiş:
" Doğru söylüyorsun, Pinokyo Benim adımı dünyada duymayan yoktur En ücra köşelerde bile adım saygıyla anılır Ben bunu yerinde gördüm, yaşadım Dünyayı dolaştım Büyük Okyanus' taki adalarda, Amazonlarda, Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında beni tanıdılar Keloğlan gelmiş, hoş gelmiş, deyip etrafımı sardılar Yedirdiler, içirdiler Benim gittiğim yerleri Piri Reis haritasında meyve, sebze resimleri yaparak işaretledi Kuzey ve güney kutup noktasına Keloğlan bayrağını diktim "
Keloğlan anlattıkça, yalan söyledikçe burnu uzamış Pinokyo'nun iki karış burnu yanında Keloğlan'ın burnu Uludağ'ın zirvesine ulaşmış Bu durumdan Uludağ rahatsız olmuş: "Keloğlan, lütfen yalanı keser misin? Rahatsız oluyorum "
Keloğlan cevap vermiş: " Özür dilerim, Uludağ! Seni rahatsız etmek değil, Pinokyo'ya dersini vermek istemiştim "
" Pinokyo yalan söylemekten vazgeçmez, senin doğru söylemekten vazgeçmeyeceğin gibi "
Pinokyo Uludağ'ın sözlerinden hoşlanmamış Keloğlan'dan yana dönmüş: " Dersimi aldım Keloğlan Bundan sonra yalan söylediğimi duymayacaksın Haydi, hoşça kal " demiş ve yürüyüp gitmiş
Uludağ: " Bu nereye gidiyor böyle? " diye sormuş
Keloğlan: " Pinokyo'nun dönüp dolaşacağı yer İtalya'dır "
Uludağ: " Dersimi aldım, dedi Gerçekten almış mıdır? "
Keloğlan: " Almıştır da, son cümleyi söyledikten sonra burnu niye uzadı, onu anlamadım

Doğru sözlü ol, dokuz köyde misafir ol
Onuncu köyün adı, Doğrular Köyü
Doğru sözlü olun, yalandan kaçın
Yalan söylemeyin, doğruluk saçın

SON

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım

Eski 4 Gün Önce   #2
Mountain
Varsayılan

Cevap : Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım



KELOĞLAN VE DAĞCILAR
Anadolu'da bir Keloğlan varmış Hayatı ortadan ikiye yarmış Bir yarısını Marmara'ya atmış Diğer yarısını dağa fırlatmış
Deniz Marmara'ymış, dağ Uludağ'mış
Kış günü Uludağ kar-buz kaplıymış
Dağdaki aç kurtlar köylere inmiş
Keloğlan korkudan evine sinmiş
* * * *
Bir gün kar dinmiş, kurtlar hemen gitmiş
Keloğlan evden çıkmış, bir oh çekmiş
Kolay değil, bir hafta evde yatmış
Bir hafta bin hafta yerine geçmiş
* * * *
Ertesi gün köye dağcılar gelmiş
Köylüler, Keloğlan'a haber vermiş
Dağa çıkacak bir adam gerekmiş
Başka kimse dağcılarla gitmemiş
* * * *
" Keloğlan demiş, ben sizinle gelmem
Ne istersiniz Uludağ'dan bilmem
Çıkıp da ne olacak zirvesine
Zarar verir zirvesi cümlesine "
* * * *
" Bırak Keloğlan ciddi olamazsın
Biz zirveye çıkarken bakamazsın
Adın önde anılsın, şimşek çaksın
El yazması kitaplarda sen varsın "
* * * *
" Ben öksürsem halkımız sahiplenir
Eğer dağa çıkmazsanız sevinir
Dağcıyı durdurdu Keloğlan denir
Herkes neşelenir, şekerler yenir
* * * *
Ağalar etmeyin dağa gitmeyin
Dağ çağırır durur, önemsemeyin
El ele tutuşun, fire vermeyin
Hepiniz gençsiniz, erken göçmeyin "
* * * *
Dağcılar, Keloğlan'ı dinlememiş
İleri deyip, Uludağ'a çıkmış
Ama hiçbiri geri dönememiş
Çığ düşmüş, onları hayattan silmiş
* * * *
Dağa çıkanlar, korkusuz, yiğitmiş
Buz çok kayganmış, kar acımasızmış
Kaygan ortamda yiğitlik sökmezmiş
Karlı dağlarda çığ bir felaketmiş
* * * *
Keloğlan bu sonuca çok üzülmüş
Yazıcıya gitmiş, ona anlatmış
Kışın kimse dağa çıkmasın, demiş
Çıkmak isteyen yanlış yapar, demiş
* * * *
Serdar Yıldırım bu masalı yazmış
Ne gerek varmış, kim dağa çıkarmış
Zaten ortalık buz gibi soğukmuş
Nice dağcılar dağlarda donmuş

SON

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım

Eski 4 Gün Önce   #3
Mountain
Varsayılan

Cevap : Keloğlan İle Pinokyo - Serdar Yıldırım



KELOĞLAN ELMASI
Bir varmış, bir yokmuş Var olan varmış da, yok olan neymiş? Sert bir rüzgar esmiş, dalları eğmiş Bir Keloğlan varmış Fikirde, düşüncede hürmüş Ancak bu Keloğlan çok tembelmiş Evde yan gelir yatar, keyfine bakarmış Anası bir gün Keloğlan'a demiş ki: " A oğlum, evde yatıp duracağına babandan kalan tarlayı bellesene Al kazmayı, küreği, git tarlaya kaz Tohum atarız Domates, biber, patlıcan yetiştiririz "
Bunun üzerine Keloğlan şöyle demiş: " Bırak ya ana, bir tarla için rahatımı bozamam Sen şu çorbayı karıştır, dibi tutmasın "Keloğlan'ın bu sözleri üzerine anası sopasını kaptığı gibi Keloğlan'ın üstüne yürümüş:" İş yapmazsın, sırtüstü yatarsın sonra çorba dersin Al sana çorba"
Keloğlan kendini dışarı zor atmış Anası peşinden kazmayla küreği sokağa bırakmış: " Tarlayı bellemeden gelme Seni içeri almam bilmiş ol, " diye bağırmış

Keloğlan gelip tarlanın ortasına sırtüstü yatmış Yanında getirdiği kazmayla küreğe, kaz kazmam, kaz küreğim, demiş ama nafile, ne kazma ne kürek kımıldamamış Bu böyle olmayacak deyip, tarlanın yanından geçen köylülere tarlada elmas bulduğunu söylemiş Bu tarlada çok elmas var Gelin kazın, bulduğunuz sizin olsun, deyince kazmasını, küreğini kapan köylüler akşama kadar toprağı kazmışlar
Akşam anası tarlanın kazılmasına çok sevinmiş Keloğlan' ı tarhana çorbasıyla beslemiş

Ertesi gün kasabadan gelenler varmış Adamlar, tarlanın kenarına kulübe yapmışlar Civar tarlaları kazmışlar, elmas aramışlar Bir şey bulamayınca Keloğlan ile konuşup bulduğu elması satmasını istemişler Keloğlan olmayan elmasın değerini giderek arttırmış Ağalar, bin altın verene elması satarım, demiş Üç altın, beş altın pey akçesi bırakanlar olmuş Bunlar, elması başkasına satma, bana sat diyenlermiş Böylelikle Keloğlan'ın bir torba altını olmuş Olaydan haberdar olan o ülkenin padişahı, Keloğlan'ı saraya davet etmiş Sarayda, Keloğlan'ın şerefine eğlence düzenlemiş, ziyafet vermiş Keloğlan, elması bana satmalısın, demiş Pey akçesi olarak yüz altın vermiş Zamanla dünyanın çeşitli ülkelerinden elması satın almaya gelenler olmuş Elmasın talipleri giderek çoğalmış Keloğlan bir gün bir kartalın elması kapıp kaçtığını ve Kaf Dağı'nın ardına gittiğini söylemiş Elması satın almak isteyenler, Kaf Dağı'nın ardına gitmek üzere yola çıkmış Keloğlan topladığı altınlarla saray yaptırmış Padişahın kızıyla evlenip mutlu olmuş

SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN BİR KESE ALTIN
Keloğlan kasabaya giderken bir kese altın bulmuş Pazar yerine varınca, yolda bir kese altın buldum, sahibini ararım, demiş Herkes, kese benimdir, ben düşürdüm İçi altın doluydu, diyerek öne çıkmış Bunun üzerine Keloğlan keseyi kimseye vermemiş Kolcubaşına gitmiş: "Kasabaya gelirken, içi altın dolu bir kese buldum Sahibi size geldi mi? " diye sormuş
Kolcubaşı: " Aman Keloğlan, kese benimdir Bugün kasabaya gelirken düşürmüştüm " demiş Keloğlan kolcubaşına inanmadığı için, keseyi vermemiş Akşamüstü köye dönmüş Evde anasına keseyi göstererek olanları anlatmış Keseyi vermesi için, adamların yalvardığını söylemiş
Anası: " Keloğlan biliyor musun? Keseyi ben düşürmüştüm Geçen gün kasabaya gitmiştim ya demek ki dönerken düşürdüm "
Keloğlan: " Ana, kasabaya gitmiştin ama ne geçen günü? Aradan kaç ay geçti Sen bari böyle şeyler yapma Yağmur yağdı, güneş açtı Kese ve altınlar tertemizdi "
Anası: " Benim güzel oğlum, altını çamura bulasan yıkarsın çıkar Altın kirlenir mi? İçinde altın olan kese kirlenir mi? "
Keloğlan: " Olmaz ana, yarın kesenin sahibini ararım "
Keloğlan'ın keseyi vermediğini gören anası, ağlamış, gözyaşı dökmüş Kese babandan yadigardı İçindeki altınları baban çalışıp biriktirmişti Şimdi burada olsa, keseyi anana ver oğlum, üzme ananı, derdi
Sonunda anasına inanan Keloğlan keseyi vermiş Geç vakit Keloğlan uyuyunca anası altınları saymış Yerde bulunan altın bulanın olur Sahibini arar da bulamazsa yalanın olur

SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN İLE PAMUK PRENSES
İki yürür, bir koşarım
Gezer, dağlar aşarım
Yatıp dinlenmek varken,
Tarlada çalışana şaşarım

Böyle deyip duran Keloğlan yıllardan bir yıl tarlalarda, bahçelerde çalışmış, toprak kazmış, tohum atmış, sulamış, ürün almış, hasat etmiş, satmış Keloğlan'ın kesesi altın dolmuş Keseyi belindeki kuşağa bağlamış Anasına, yabancı diyarlara gidip tüccarlık yapacağını söyleyip yola çıkmış Gitmiş de gitmiş Yürümüş, durmuş Dört çarık eskitmiş Sonunda, diyarların en yabancısına varmış Bir han odası tutmuş, bir dükkan kiralamış Dükkanın önünde oturup sağa sola bakınmaya başlamış Gelip geçen çokmuş da selam veren yokmuş, çünkü burada Keloğlan' ı kimse tanımıyormuş Aniden genç kızın biri durmuş ve Keloğlan'a adres sormuş Kız pek güzelmiş Keloğlan kıza aşık olmuş Adresi dilinin döndüğünce tarif etmiş Kız, teşekkür edip gitmiş Keloğlan kızın ardından bakakalmış

Ertesi gün kızı aramış ve bulmuş Aşkını anlatmış Karşılık beklemiş Kız: " Tabii ki bana aşık olabilirsin " demiş " Geldiğin ülkede tanınmış, sevilen biri olabilirsin ama ben Pamuk Prenses'im ve beyaz atlı prensimi bekliyorum, onunla evleneceğim "
Pamuk Prenses gittikten sonra Keloğlan kıvranmaya başlamış Bir yol, bir yöntem, bir çıkış yolu aramış Bu masalı yazmakta olan Serdar Yıldırım bir defa daha zamanda yolculuk yapmış ve Keloğlan'ın yardımına koşmuş Keloğlan, ben geldim, demiş Keloğlan Serdar'ın gelmesine çok sevinmiş Serdar sözü fazla uzatmamış: " Altınlar ne güne duruyor? Karşıda terzi var Kendine bir prens elbisesi diktir Bir de beyaz at satın al Bin ata işte sana beyaz atlı prens Git Pamuk Prenses'in yanına benimle evlenir misin? diye sor Evlenmesin seninle de göreyim " demiş ve gitmiş
Keloğlan: " Bir göründü, bir yok oldu Bana faydası çok oldu " demiş ve soluğu terzi dükkanında almış
İki gün iki gece sonra Keloğlan yani beyaz atlı prens şehrin sokaklarında gezer olmuş Bunun üzerine şehir halkı prensin geldi deyip Pamuk Prenses'i karşısına çıkarmışlar Pamuk Prenses, sevdiğim geldi, demiş ve büyük bir törenle evlenmişler Uzun yıllar birlikte mutlu yaşamışlar

SON


Yazan: Serdar Yıldırım

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.