Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler > Firmalar & İşletmeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kur’an, nur, risalei

Kur’ân ve Risale-i Nur

Eski 06-18-2014   #1
kombici
Varsayılan

Kur’ân ve Risale-i Nur






Bugün pek çok ehl-i dinin nazarında, neredeyse sabitleşmiş bir zan vardır: Risale-i Nur okuyanlar, Kur’ân’ı pek okumazlar, pek nazara almazlar, Risale-i Nur’la yetinirler

Şahsen, Kur’ân’la tanışması ancak Risale-i Nur’la gerçekleşen biriyim Risale’yi okumaya başlamamla birlikte, Risale-i Nur’un her daim nazara verdiği Kelâm-ı Ezelî’yi okuma iştiyakı duydum Nitekim Risale okumalarının, adım adım, dünyamı Kur’ân mektebine hazırladığını hissediyorum

O yüzden, pek çok ehl-i dinin sözünü ettiğimiz zannı, bana hiç mi hiç doğru gözükmüyor En başta kendi şahsî tecrübem, bana bunun böyle olmadığını gösteriyor

Ne var ki, ortada böyle bir zan mevcut Ve, Risale-i Nur’un herkese ve her ehl-i dine ulaşmasını istiyorsak, ona herkesin ihtiyacı olduğunu düşünüyorsak, bu zannın kırılması ve aşılması gerekiyor

Ayrıca, bu zannın, Risale-i Nur’a muhatap olanların bazı ‘vurgu’ hatalarından, keza bazı ‘vurgu’ kaymalarından da destek ve cesaret aldığı kanaatini taşıyorum

Risale-i Nur için, ‘Kur’ân-ı Hakîm’in şu asra bakan manevî bir tefsiri,’ ‘Kur’ân-ı Hakîm’in eczahane-i nuraniyesinden şu asrın yaralarını tedavi için alınan devalar’ gibi tabirler belki sık sık kullanıldı Ama, itiraf edelim, içi doldurulmadı Bu, bir ‘iddia’ düzeyinde bırakıldı; ispatı yapılmadığı gibi, fiilî örnekleri de gösterilmedi

Öyle ki, çokları Risale-i Nur’un Kur’ân’dan söz ederken en ziyade ‘Kur’ân-ı Hakîm’ demesini yadırgayıp, bunu Said Nursî’nin icadı olan bir tarif zanneder ve tenkide yönelir iken; bunun doğrudan doğruya Kur’ân’ın Kur’ân’ı tarifi olduğu dahi söylenemedi O kadar sıklıkla okunan eşsiz Yâsîn sûresinin hemen ikinci âyetinde, Kur’ân’ın “ve’l-Kur’âni’l-Hakîm” olarak tarif edilişine ya kendimiz dikkat etmedik yahut, başkalarının dikkatini buna çekmeyi beceremedik

Bu örneğin belgelediği üzere, Risale-i Nur’un muhteva ve üslup örgüsü ile Kur’ân arasındaki kopmaz bağlar, maalesef ya fark edilemedi, yahut fark ettirilemedi

Oysa, Risale-i Nur’un Kur’ân’ı dahi Kur’ân’ın tarifiyle anlattığı farkedilse, onun tefekkürünü, usulünü, üslubunu ve terminolojisini tamamen Kur’ân’a dayandırdığının anlaşılması ve anlatılması çok çok kolay olurdu

O zaman, bunca insan Risale-i Nur’a belki bu kadar bühtan etmez; etseler de, bu bühtanlar, bu kadar insanın Risale’ye uzanması mukadder yönünü başka taraflara çevirmezdi Ama ne yazık ki, bu kopmaz bağlar dar akıllarımızdan gizleniyor

Meselâ, Âyetü’l-Kübra’ya ilişkin bir dikkatsizlik, mânidar bir örneğidir bunun ‘Kâinattan Hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatı’ olan bu risalede, yolculuğun nereden başladığı sorulsun bize Sayfaları açılır veya hâfıza arşivi taranır, cevap verilir: “Yıldızlardan” Evet, Âyetü’l-Kübra kâinatın Rabbimizi nasıl tanıttığını ders verir Ama ‘seyyah’ımız, yıldızlardan başlamaz yolculuğa; bir Kur’ân âyeti ile başlar İsra sûresinin, yedi kat göğün, yerin ve içindekilerin O’nu tesbih ettiğini; O’nu tesbih etmeyen hiçbir şeyin olmadığını bildiren 44 âyeti ile Nitekim, şu an elinize Şualar’ı alın, Âyetü’l-Kübra’yı açın; seyahatin bu Kur'an-ı Kerim âyetiyle başladığını görürsünüz Açıkçası, ‘kâinattan Hâlıkını sorma’ mesleği, Said Nursî’nin kendi aklınca ürettiği bir yol değildir; Kur’ân’ın hepimize bildirdiği bir yoldur

Aynı şekilde, Haşir Risalesi’ndeki, “Madem dünya var, elbette âhiret var” ifadesinde özetini bulan ve milyonlar cilt İslâmî eser içinde misli bulunmayan haşir ve âhireti isbat usulü de, Said Nursî’nin kendince ürettiği bir yol değildir Bilakis, bu risale, tam da bu usulü öğreten“Fenzur ilâ âsâri”[1] âyetinden alınmış bir ders hükmündedir Zaten, bu âyetle başlamaktadır

Şahsen, Risale-i Nur’u okudukça, Risale-i Nur’un kalbimi ve ruhumu her daim ona yönelttiği Kur’ân’ı daha bir ciddiyetle okuma iştiyakıyla doluyorum Ve Kur’ân’ı dikkatle okuduğumda, Risale-i Nur’un ders verdiği hakikatlerin, esasların, usulün, üslubun ve hatta kelimelerin Kur’ân’dan alındığını görüyorum

Kur’ân’a muhatap oldukça, görüyorum ki, Risale-i Nur’un en yoğun vurgularından biri olan fenâ-bekâ ikilemi, Kur’ân’da yoğun biçimde ders veriliyor Rahman sûresindeki eşsiz ve beliğ “Küllü men aleyhâ fân Ve yebkâ vechu Rabbike” âyetleri, bunun bir örneğini teşkil ediyor

Keza, Risale-i Nur’un en yoğun vurgularından bir diğeri olan ihlas, Kur’ân’ın pek çok sûresinde, “Muhlisûne lehu’d-dîn” gibi âyetlerle ders veriliyor

Fakr, iktisad, adalet, ibadet, tefekkür, mânâ-yı harfî, sünnet-i seniyye kısacası, Risale-i Nur’un temeli, esası, aslı olan herşey Kur’ân’dan alınmış bulunuyor Öyle ki, Said Nursî’nin Kur’ân’dan ders aldığı yerler çıkarılsa eminim geride birşey kalmayacaktır

Hal bu iken, Risale-i Nur’un Kur’ân’a ayna değil perde olduğu zannı ortada dolaşıyorsa, bu ‘perde’liği bizde arayalım diyorum Arayalım; ve de bu perdeleri kaldıralım istiyorum

Zira, Risale-i Nur’un ders verdiği kudsî Kur’ân hizmeti Risale’ye ve elbette Kur’ân’a perde değil; ayna ve pencere olma vazifesi yüklüyor bize*

Metin Karabaşoğlu / Risale Okumaları - 1

[1] Bkz Rum Suresi 30-50

Kaynak: wwwRisaleMarketcom

__________________
iç mimar
istanbul iç mimarlık
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.