Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bozis’ten, paris’ten pera’ya sinema ve rum sinemacılar, sula, yorgo

Yorgo ve Sula Bozis’ten "Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar"

Eski 04-16-2014   #1
Şengül Şirin
Icon7

Yorgo ve Sula Bozis’ten "Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar"



Yorgo ve Sula Bozis’ten "Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar"
Yorgo ve Sula Bozis’in kitabı ise, bana, Türkiye sinemanın tarihinin bambaşka bir yanıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermekle kalmadı, İstanbul’un insan profilinde yaşanmış ürpertici değişim konusunda da aydınlattı Kitabı, Celâl Üster anlattı





Bir ‘Pera’ belgeseli
Yorgo Bozis ile Sula Bozis’in “Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar” (Yapı Kredi Yayınları) adlı kitabının yayımlanışı, hem sinemamızın yüzüncü yılına rastladı, hem de İstanbul Film Festivali günlerine Sinema sanatının —en azından tutkunları açısından— gündemde olması bakımından anlamlı bir rastlantı
Bozis’lerin kitabının “sinemamızın yüzüncü yılına rastladığını” söyledim ama, Fuat Uzkınay’ın, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Ayastefanos’ta (bugün Yeşilköy) yapılan barış antlaşmasının anısına Rusların dikmiş olduğu anıtın 14 Kasım 1914 günü yıkılmasını görüntüleyen ve bir Türk yönetmenin ilk çalışması olduğu için Türk sinemasının ilk filmi sayılan “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı 150 metrelik belgeselin bugüne kadar bulunamadığı, o yüzden de çekilip çekilmediği konusunda son yıllarda kuşkular doğduğu da bir gerçek
Şimdi, Türk sinemasının miladı olarak, çekilmiş olduğu “varsayılan” bu filmi mi almalı; yönetmeni ille de Türk olmalı diretmesinden vazgeçip, 1908’de İstanbul’da Cinema Pathé adındaki ilk sürekli sinema salonunu işletmeye başlayan Sigmund Weinberg’in 1916’da çekimine başladığı “Himmet Ağa’nın İzdivacı” adlı ilk konulu filmde mi karar kılmalı (ki, savaş koşulları yüzünden bitirilemeyen filmi 1918’de Uzkınay tamamlayacaktır); yoksa, gazeteci Sedat Simavi’nin 1917’de çektiği “Pençe” ve “Casus”u milat alarak sinemamızın yüzüncü yılını kutlamak için üç yıl daha mı beklemeli?
Bu sorunun yanıtı, kuşkusuz, sinema tarihçileri ve yazarlarınca verilmeli
Yorgo ve Sula Bozis’in kitabı ise, bana, Türkiye sinemanın tarihinin bambaşka bir yanıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermekle kalmadı, İstanbul’un insan profilinde yaşanmış ürpertici değişim konusunda da aydınlattı
Hiç değilse 1960’lı yılların Büyükada’sında Rumlarla birlikte yaşamanın tadını çıkarmış, ama çocuk yaşlarda 6-7 Eylül vahşetine tanık olmuş, ardından da Rum dostların bu topraklardan ayrılmak zorunda bırakılışının acısını tatmış biri olarak, sinemanın Pera’ya gelmesiyle başlayan serüveninde emeği geçen Rumlar’a ilişkin özenle derlenmiş pek çok bilgi edinmek iyi geldi bana
Yorgo Bozis’ten öğrendiğimize göre, bu çalışma uzun bir uğraşın ürünü Başlıca araştırma kaynağını gazeteler, dergiler, takvimler, İstanbul Rum basınının 1895’ten başlayarak günümüze kadar gelen arşivleri, British Museum Kütüphanesi’ndeki bazı gazete yıllıkları oluşturmuş
Ama emektar Rum sinemacılar ve onların aileleri ile yapılan röportajlar da bu araştırmaya azımsanmayacak bir katkı sağlamış Beyoğlu sinemalarının ilk yıllarını anımsayan bazı çok yaşlı İstanbul Rumlarının anlattıkları da kuşkusuz
Yorgo Bozis’in yaptığı, sinema olaylarını ve filmleri ile bu çalışmalara katılan kişilerin adlarını saymakla yetinmenin çok ötesinde “Niyetim,” diyor Yorgo Bozis, “Rum merkezli olmadan, Rum cemaatinin özelliğini mutlak değer olarak göstermeden, başarabildiğim ölçüde İstanbul’a sinemanın gelişini keşfetmek, tasvir etmek, yeniden canlandırmak ve İstanbullu Rumların sinemadaki katkısını gerçek boyutlarıyla sergilemektir
Sula Bozis de, sinemanın İstanbul’a gelişine, tarihsel ve toplumsal bir açıklık getiriyor:
“… Efsaneler Şehri İstanbul’un, sinemanın büyüsüne ilgisiz kalması olanaksızdı Sinemanın Paris’teki tarihsel gösteriminin üzerinden bir yıl bile geçmeden Pera’da izleyici ile buluşması da bunu doğrulamaktadır
Bu yeni sanat olayının, Osmanlı başkentinin tek kozmopolit semtinde sergilenmesi çok doğaldı İmparatorluğun Batı’ya açılan ve ilk çağdaş penceresini oluşturan Pera’daki nüfusu incelerken, büyük çoğunluğunu oluşturan Rumların yanı sıra Levantenlerin, Osmanlı yöneticileriyle ailelerinin, Ermenilerin ve başka etnik grupların yaşadığını görürüz
Sinema, Pera Burjuvazisini büyüledi; kısa zamanda yayılıp daha sonra geniş halk yığınlarının ulaşabileceği ucuz ve masalımsı eğlencesi haline geldi…”
“Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar” kitabında, Sponek Birahanesi’nden Odeon Tiyatrosu’na, Omonia Tiyatrosu’ndan Theatro Pikilion’a, pek çok mekâna, Pera’daki Rum kahvehanelerine uzanabilir, 20 yüzyılın ilk çeyreğinde buralarda gösterilen filmleri “izleyebilirsiniz” Ama asıl izleyeceğiniz, bir “İstanbul” filmi ya da bir “Pera” belgeseli olacak kuşkusuz…
Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar/ Yorgo Bozis, Sula Bozis/ Yapı Kredi Yayınları/ 230 s

Celâl Üster/Cumhuriyet Kitap Eki

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.