Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eğitim, sorunları, ülkemizde

Ülkemizde Eğitim Sorunları

Eski 12-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkemizde Eğitim Sorunları



İnsanlık eğitim konusunda ciddi bir hastalığın sancılarını yaşamakta ve bu ülkemize de yansımaktadır Yani çocuğuyla velisiyle öğretmeniyle yöneticisiyle hep beraber çektiğimiz sıkıntıların bir anlamı bir nedeni var Daha önemlisi çaresi var

Peki nedir bu hastalık? İnsanlık nerede ya da nede yanıldı hataya düştü? Evrensel ve bilimsel eğitim prensiplerine uygun okullarda uygarlığa imzasını atmış bilim adamları sanatçılar sporcular yetiştiren eğitim dünyası hangi virüse kapıldı? İnsanlığın hangi zaafı buna meydan verdi?

Aslında virüs zaaf gibi olumsuz sözcüklere yer vermemeliyiz İyi niyetli fakat biraz safça naifçe bir adım atıldı 1900’lerin başlarında dünyadaki eğitimciler haklı olarak dediler ki öğretimimiz de terbiyemiz de biraz –deyim yerinde ise- ‘hot-zot’ metotlara dayanıyor Bu yolla çocuklar bilgili ve uslu yetişiyor ama bir şeyler eksik kalıyor Bu işi çocukların içindeki cevheri söndürmeden seslerini kısmadan yapmanın bir yolu olmalı; biraz özgür bırakalım onları fikirlerini soralım bilgiyi sunmadan önce motive edelim ‘sus-otur’ demek yerine uslu durmanın gereğine ikna edelim İyi de dediler Bunlar doğrudur gereklidir

İşte sözünü ettiğim iyi niyetli ama yanlış adım burada atıldı Vur deyince öldürdüler Çocuklara ancak yetişkinlerin baş edebileceği özgürlükler ve seçenekler verildi Cevaplayabilecekleri konularda değil her konuda fikirleri soruldu O evrensel ve hala geçerli olan bilimsel eğitim ve öğretim prensipleri kenara itilip unutuldu Uç örneklere iş geldi dayandı bütün yük çocukların omuzlarına yüklendi

Bakın artık hangi konularda çocuklara danışılır oldu:
  • Hangi konuyu öğrenmek istersin?
  • Bugün okula giderken ne giymek istersin?
  • Hangi dersleri almak istersin?
  • Okulda hangi kurallar olsun?
  • Kurallara uymayanlara ne yapalım?

Abartıyorum sanılmasın gelişmiş ülkeler bu eğilimlerin laboratuarı oldu İzleyenler yaşayanlar bilir tabii gelişmiş ülkeler hapşırır da biz nezle olmaz mıyız? Olduk tabii çocuk yetiştirmenin bir bilim olduğu unutulunca; öğretmen okullarına ne gerek var dedik Gelişmiş ülkeler kapatmıştı biz de kapattık gitti [*]“Seçenekler” dedik Herkes kredili sistem uyguluyor biz de uygulayalım dedik Allah’tan sağduyumuzdan geri tepti ucuz kurtulduk Fırladık özel okul piyasasına; ‘öğrenci merkezli’ eğitim dedik ‘öğrenme merkezli’ eğitim yerine Öğretmen sadece rehberdir dedik; ‘formasız’ okul dedik; ‘çantasız’ eğitim dedik; bilgisayarı öğretmenin yerine koyabiliriz zannettik; ders değil oyun dedik; aldık yürüdük er geç hatasından döner’ ABD’den ve Avrupa’dan doğru adımların atıldığı haberleri gelmeye başladı İlk başta biçimsel görünen; New York Eyaleti’nde bu günlerde formaya dönüş İsviçre’de bazı okullarda ölçülü ve makul ödeve dönüş gibi kararlar yavaş ve emin adımlarla eğitim ve öğretimin sağlığına kavuşacağının habercileridir

İyi güzel de; doğru yolu bulmak için ille 15-20 yıl diğer ülkelerin sonuç almasını mı beklememiz gerekiyor? Aklın yolu bir değil mi? Biz Türk eğitimcileri kendi yaralarımızı saramaz mıyız? Hatta eğitim ve öğretimin en güzel örneğini oluşturup uygarlığın pek çok ürünüyle bize yardım etmiş olan ileri ülkelere böylelikle bir hediye de biz sunamaz mıyız? İnsanlığın bütün birikmiş bilgi ve deneyimlerinin sonuçlarından yararlanarak geliştirdiğimiz sistemlerimizle; 21 yüzyılın özgür düşünceli kişilikli bilgili ahlâklı kendine güvenen ve mutlu bireylerini yetiştiremez miyiz?
Eğitim dünyasını kaosa sürükleyen bu problemin çıkış noktalarını ve uygulamadaki hataları burada ‘bir cevizin kabuğu içine ‘ sığacak şekilde ifade etmeye çalışayım:

Eğitim ve öğretimin amacı çocukları üç alanda kapasitelerinin en yüksek noktasına ulaştırmaktır Bu üç alan zihinsel bedensel ve duygusal alandır Bunların her biri en az diğeri kadar önemlidir

Bildiğimiz gibi uzun zamandır okullarımız çocuklara sadece bilgi yükleme yarışına mahkum oldular Yani sadece zihinsel alanda faaliyet gösterdiler Bu bile tam anlamıyla olmadı Çocuklarımızın zihinsel yeteneklerini yani anlama kavrama akıl yürütme hatırlama soru sorma problem çözme hayal gücünü çalıştırma gibi yeteneklerini geliştirmeyi amaçlaması gereken zihinsel eğitim; sadece test sınavlarında doğru cevap seçeneğini hatırlama yeteneğini geliştirmekle sınırlı kaldı Gerçek öğrenme sağlanamadı Bedensel ve duygusal eğitim ise tümden unutuldu desek yanlış olmaz sanırım

Duygusal eğitim; onların kendileri için doğru ve akılcı amaçlar benimseyip o amaçlara ulaşma çalışkanlığını ve disiplinini gösterebilir duruma gelmelerini sağlayacaktır

Bedensel eğitim ise özellikle İstanbul gibi yoğun bir şehirde yaşayan çocuklarımız için daha da büyük önem taşıyor ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ ilkesini hayata geçirmek görevi okullarındır Sağlıklı neşeli ve iradeli gençler hem sorunsuz ve uzun bir yaşama adaydır hem de zihinsel kapasitelerini sonuna kadar kullanma yetisine sahiptir

İşte gerçek eğitimin hedefi genç insanı bu üç alanda en üst düzeye getirip onun ileride olabildiğince bilge ve üretken sağlıklı ve güzel ahlâklı ve iradeli bir yetişkin olmasını sağlamaktır Günümüzde eğitim eğer en azından yakın geçmişteki kadar başarılı olsaydı bugünün gençleri bu alanlarda en az bir önceki nesil kadar gelişmiş olmalıydı Kaldı ki uygarlığın onlara fazladan sunduğu imkanlar gençlerin her bakımdan daha ileride olmasını gerektiriyor Oysa günümüzde en ileri ülkelerde bile gençlerin önceki nesilden genellikle daha az bilge daha az çalışkan (sıcacık evlere bilgiye ulaşmanın kolaylığına rağmen) daha sağlıksız ve kılıksız ( daha iyi beslenme iyi giyinme koşullarına rağmen) daha az ahlâklı ve iradesiz ( uyuşturucu alışkanlıkları kırıcılık dökücülük gibi ) olduklarının pek çok somut göstergesi vardır

Peki eğitim denen bilim ve sanat bileşimi bu çabada nasıl ve ne oldu da böyle beceriksizleştik?
Çok sade bir dille anlatmaya çalışırsam; bir çocuğu nasıl yetiştirdiğimizi belirleyen şey çocuk denen varlığı nasıl anladığımızdır Nitekim tarihsel olarak eğitimin organize edilmesi bu konudaki iki temel ve çatışan felsefi görüş etrafında olagelmiştir:
Birinci görüş
daha çok dini felsefeden kaynaklanır ve en güzel Jean Jacques Rousseau tarafından şekillendirilmiştir Buna göre çocuk Tanrı’nın imajıdır Doğduğunda mükemmel bir bilgedir Onu tamamen kendi haline bırakıp sağlanan imkanlarla kendini nasıl geliştireceğini izlemek büyüklerin yapacağı en iyi iştir Bu görüş eğitimi bir bilim olarak almayan bir tür ‘mistisizm’ dir

İkinci görüş
ise insan ve özellikle beyin fizyolojisi psikoloji ve pedagoji gibi pek çok ilgili alandaki bilimsel verilere dayanır Buna göre çocuk belli genetik özellikler yetenekler yatkınlıklara sahip olarak temiz mazi ile doğar Öğrenme kapasitesine sahiptir fakat dağarcığında henüz hiçbir hatıra bilgi yoktur Sahip olduğu ‘fizyolojik malzeme’ bilgiyi beceriyi alır hale getirilmelidir İnsanca yaşamak yani akıllı yaşamak ( anlamak bilmek düşünmek hele hele doğru düşünmek ) hep ‘kazanılan’ şeylerdir Bu kazanımlar ise serbestlikle değil ‘sistematik' bir programla (müfredat) mümkündür

İkilem bu haliyle ortaya konulunca seçim kolay görünüyor Oysa bugün en iyi üniversitelerin eğitim fakültelerinde geniş kabul gören görüş; (bilinçli ya da bilinçsiz olarak) ‘çocuğun ne öğrenmek istediğinin kendisine bırakılması gerekir’ diye kabaca özetlenebilecek doktrindir Bilim çevrelerinin düşünce ve çalışmalarını bilime dayanan ikinci görüşe değil de mistik görüşe dayandırmaları kolay anlaşılır şey değildir Bunun nedeni belki de çocuğun tabiatına dair ikinci görüşün gerektirdiği ‘sistematik’ program anlayışının tarihsel olarak dini ya da otoriter (Katolik okullar ya da Nazi Almanya’sının Komünist SSCB’nin okulları gibi) yapılarda çokça kabul görmesi talihsizliğidir Gerçekten de demokrasi karşıtı güçler savundukları doktirini hayata geçirmenin en etkin yolunu bulmuşlar ve “nasıl düşüneceği değil ne düşüneceği” öğretilmiş çocuklar yetiştirmeye çok sistematik yaklaşmışlardır(!)

Özellikle 2 dünya savaşı sonrası eğitimin akademik çevrelerinde çocuğun serbest bırakılması demokratik insan yetiştirmenin bir öncülü olarak yaygınlık kazanmıştır Oysa insanlığın bu kötü tecrübelerinin hatası eğitimin sistematik olması değil bu sistemli eğitim programının hedef edindiği değerler bütününün yanlışlığı idi Eğitimin tarihine daha dikkatli bir bakışla şu görülecektir: 20 yüzyıla kadar etkin olmuş ve bugünün uygarlığına en büyük katkıları yapmış büyük düşünürleri bilim ve sanat insanlarını yetiştirmiş tüm iyi okulların ortak özelliğiaynı sistematik yaklaşımı doğru değerler doğrultusunda uygulamalarıdır

Bu söylediklerim dünyada olurken Türkiye’miz de belli bir faz farkı ile aynı görüşlerin bir çatışma alanı olmuştur Toplumsal ve tarihsel özelliklerin izin verdiği ölçüde ve biçimlerde hemen hemen her eğitim modasının etkisini okullarımızda Milli Eğitim kararlarında tartışmalarda panellerde izlemek kolaydır Özel okulların yaygınlaşmasıyla modaların Türkiye’de hayata geçmesi hızlanmış hatta ‘kraldan da kralcı’ okullar sahneyi doldurmaya koyulmuştur

Ülkemizde Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana kurumsallaşmış bir eğitim-öğretim politikasının olmayışı ve ‘öğretmen yetiştiren kurumların’ kapatılması da eğitimin tamamen soluksuz kalmasına neden olmuştur

İşte bugün uygar dünyanın eğitimde kavraması gereken gerçek burada: Her karmaşık üretim sürecinde olduğu gibi yetişkin insana ulaşabilmekte de titiz ve tavizsiz bir sistemin yokluğu günümüzdeki sorunları oluşturmuştur Sistematik programlı eğitim daha önce yanlış ellerde kullanıldı diye bu gerçeğe küsemeyiz Fakat eğitimde çok önemli bir incelik daha var ki o da her bir çocuğun değişik ve dinamik bir canlı olması ve onun doğasına aykırı yapılacak her işlemin hem ona hem de topluma zararlı sonuçlar doğuracağıdır Özetle ve kabaca işin doğrusu; ne öğreteceğimizi çocuklar değil biz büyükler (bu işi bilen) özenle planlayacağız programlayacağız Bütün bunları çocuklarımızın isteyerek öğrenip hazmetmeleri için de bilimin gösterdiklerinin ışığı altında onlara en uygun ortamı hazırlayacağız Çocuklarımızı yazının başında özetlenen üç alanda (zihin beden duygu) yetiştirip ne otoriter rejimlerin istediği neferler olarak ne de şimdiki serbest eğitim anlayışının kaçınılmaz sonucu değer düşmanı nihilistler olarak yetiştireceğiz AMA çocuklarımızın MUTLU ve YARARLI bireyler olmalarını sağlayacağız

Bir şeyin nedenini öğrenmeyi
kral olmaya yeğlerim
Demokritos

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkemizde Eğitim Sorunları

Eski 12-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkemizde Eğitim Sorunları




Vakit geç bende de biraz sıkıntı olunca yazının bir kısmını okudum

Üniformanın önemli olduğu üniformalı olması gerektiği anlatılıyordu öğrencilerin Hayatım boyunca tek tip olmayı sevmedim Üniformayı sevmem

Ve öğrenciyken üniformayı seven kimse görmedim

Ancak ekonomideki gelir dağılımı eşitsizliği üniformaya bir mazeret teşkil edebilir Öğrenci üniformalı iken daha iyi eğitim aldığı veya daha iyi eğitim verildiği bir masaldır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.