Prof. Dr. Sinsi
|
Divan-İ Kebirden Seçmeler - Edebi Eserler Divan-İ Kebirden Seçmeler
1
Ey gece, neşelisin, hep böyle neşeli gel, neşeli gel! Ömrün bitmesin, kıyamete kadar uzasın gitsin, dostun yüzünün güzelliğinden, hatırında öyle bir ateş var ki, ey üzüntü, eğer cesaretin varsa gel, benim hatırıma gir!
2
Ey yolcu; aklını başına al, seferin nereye? Hangi diyara gitmek istiyorsun? Nereye gidersen git, sen bizim gönlümüzdesin Denizden uzak düşmüş bir balık gibi, o denizin gamını daha ne kadar çekeceksin? Kupkuru kalmış dudakların, ne zamana kadar denize hasret ve ayrılıktan şikayet incilerini aleme saçacak
3
Bir kurnazlık sarhoş ederek, gibi kendimi oraya atayım, atayım da bakayım, o cihanın canı orada mıdır? Ya maksadıma erişeyim, o yurda ayak basayım, yahut da gönlüm gibi, başımı da vereyim, elden çıkarayım gitsin
4
Sesin, gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun! Gece, gündüz neşelensin, söyledikçe söylesin Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz Sesin, kamış gibi sekerler çiğnesin, ballar yesin
5
Aşık, bütün yıl sarhoş olmalıdır "Ayıplayan olur mu?" diye düşünmeme-lidir Aşık coşkun olmalı, deli, divane olmalıdır Ayıkken her şeyin tasasını çeker, gamını yeriz Fakat olunca; "Ne olursa olsun!" der işin içinden çıkarız
6
Omür tükendi ise Allah başka bir ömür verdi Geçici ömür kalmadıysa, te şuracıkta tükenmeyen, ölümsüz ömür Aşk, hayat suyudur, bu suya dal! u denizin her damlasında başka bir hayat, başka bir ömür var
7
Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın aşıkız, deli divaneyiz Kıyısı belli olmayan bir denizdeyiz Bir gemiye binmişiz, gece, bulutlu bir gece  Allah'ın denizinde Allah'ın lütfu ile, onun ihsan ettiği güçle, başarıyla gemimizi sürüp durmadayız
8
Güzel sakîyi rüyamda gördüm Şarab kadehini eline almıştı  Bu gördüğüm onun hayali idi Ben hayaline dedim ki: "Sen onun kulusun, kölesisin, ama bizim efendimiz, sahibimiz olmaya da layıksın Umarım ki onun yerine geçersin de onun gibi bize şarab sunarsın "
9
Bu aşk ateşi bizi pişirir, her gece harabata doğru çeker götürür Başkası bizi bilmesin, görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur
10
Ey seher rüzgarı! Bize haber ver; sen geçtiğin yolda, o alev alev yanan, o ateş dolu, o sevda dolu gönlü gördün mü? 0 gönül, yüzlerce yalçın kayaları,graniti ateşiyle yaktı, eritti
11
Efendim, sen bizi artık rüyada bile görmez oldun! Ta gelecek seneye kadar bir daha bizi göremeyeceksin Ey gece; her dem bize bakıp duruyorsun ama, sen seherin aydınlığı olmadan bizi göremezsin
12
Ey sevgili, geceleri gökyüzünde dolaşan ay senin çevreni bulamamıştır Geceleri seni bulmak için uğraşana, dönüp dolaşana senin ayından armağanlar gelir Her ne kadar şafağın çevresi, al yanaklı ise de, bu onun tabîi renginden değil, senin sapsarı yüzünün güzelliğinden mahcup oluşundan, utanışındandır
13
Bir ömürdür ki, senin gül bahçeni görmedik 0 mahmur, o insanın aklını başından alan nergis gözlerini seyretmedik  Vefa gibi halktan gizlenmişsin, nice zamandır ki biz senin güzel yanaklarını görmedik
14
Ey dost! Dostlukta sana çok yakınız 0 kadar ki nereye ayağını bassan, sevine sevine o yerin toprağı oluruz Sevgilim, aşıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni görmeyelim?
15
Ben bir müddet taklit ile kendimi bildim, kendimi beğendim Ben o vakitler kendimde idim ama, asıl kendi varlığımı sezememiş, anlayamamıştım Çünkü, o zaman ben kendimi görememiş, kendimi tanıyamamıştım Sadece adımı işitmiştim Fakat ne zaman ki, kendimden çıktım, benliğimi terkettim;işte asıl o zaman kendimi gördüm, kendimi buldum
16
Ben kendime bazen; "Emîr'im, bey'im" derim Bazen de tutar; "Ben bir esirim" diye haykırırım 0 haller geldi, geçti Bundan sonra ben artık kendime gelemem Zaten kendime gelmemeyi, kendimde olmamayı huy edindim
17
Gönlümü, belanın geçtiği yola koydum Yalnız senin arkandan koşsun diye, gönlün ayak bağını çözdüm  Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi, ben de teşekkür için ona gönlümü verdim
18
Benim zatım, bahr-ı küll, bütünlük aleminin denizi haline gelince, zerre-lerin güzelliği, Hakk'ın yarattığı bütün varlıkların hoşluğu, nizamı, bana aydınlanıp görünür Ben ilahî tecellilerin heyecanına kapılırım da bütün vakitlerimin bir vakit olması için, aşk yolunda gece gündüz mum olup yanmak isterim
19
Beni önce binlerce lüfuf ile okşadı Sonra tuttu binlerce kahır ile, binlerce dertle beni eritti  Benimle, sevgisinin zarı gibi oynuyordu Ben, benliğimden geçip o olunca, ben onda yok olunca, beni bırakıp gitti
20
Benim aşktan başka bir arkadaşım yoktu ve olmadı Ne dünyaya gelme-den önce, ne de daha sonra aşksız yaşadım Canım içimden bana şöyle sesleniyor: Ey aşk yolunun olgun yolcusu, bana kapıyı aç!
21
Ben zerreyim, sen benim güneşimsin; ben gam hastasıyım, sen tam benim ilacımsın! Kolsuz, kanatsız arkanda uçar dururum, sanki ben bir saman çöpü olmuşum, sen de benim kehribarımsın
22
Ey durmadan akıp giden gözyaşı; gönlümüzdeki sevdayı artıran güzelimize, o bağımız, o baharımız, o hoş seyran yerimize de ki: "Birlikte geçirdiğimiz gecelerimizden bir geceyi anınca, edepten dışarı çıktığımızı düşünerek tasalanmasın, bizi mazür görsün"
23
Sevgilim, senin gönlün, inci ve mercan denizidir Sen incileri, mercanları dağıtmaya, saçmaya bak! Az harcayan nekeslere hak yolu kapalıdır Ten, sedef gibi ağzını açmış da ah ederek diyor ki: "Canın yol bulamadığı bir yere ben nasıl sığarım? "
24
Senin canında bir can vardır Sen o canı ara! Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dışarda arama!
25
Dünyaya ait duygular, üzüntüler senin gözlerini karartmış da; bahtsız insanların acılarını, günleri kararıp giden kişilerin kederli hallerini, gözyaşlarını göremiyorsun Cehennemde yananlann feryadları, uzaktan duyulmaz  Gönle huzür veren, cana can katan güzelleri sevdiğini ne diye iddia ediyorsun? Aşk kendini alçaltanların kandır, iyi nam sahiplerinin aşk ile ne işi var?
26
0 meftunun, o tutkun aşıkın gözlerini, sevgilisinin gözünde gör, seyret! 0 kudretine son olmayan, o yaratma gücüne akıl ermeyen, nasıl yarattığı anlaşılamayan Allah'ın halk ettiği güzelliklerde, gösterdiği nükteyi, manayı, inceliği iyice duy, anla sonra da, o nergis gözlerin içtiği hepsinin de benim gözlerimden aktığını seyret, gör!
27
Güzel huylu, sevgilimi denedim, o büyük bir ırmak gibidir, bulanık sel suları, onu asla bulandıramaz Ben bir gün bile onun kaşlarını çatık görmedim Onu, tıpkı ölümsüz (fanî olmayan) hayata benzetirim
28
Zaman halktaki bu birbirine hiddetle söz söylemeyi, kırıp geçirmeyi, şu gürültüyü patırtıyı kısa keser Ölüm kurdu, bu sürüyü birbirine katar, parçalar gider Herkesin başında bir gurur, bir ululuk vardır Fakat ecelin sillesi, günü gelince her kafaya iner
29
Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana değmesin Ey cihanın gözbebeği, kem göz senden uzak olsun Sen göklerin de canısın, yerin de! Canına, rahmetten, rahattan başka bir şey dokunmasın!
30
Ey gönül; gönlümüzün dumanı sevdamızı belirtir, sevdamızdan haber venr: Ey gönül gönülden tüten dumanın, aşkla yanan, yakılan gönlün dumanı olduğu apaçık görünür Ey gönül; bir gönlün kandan dalgalanması, o gönlün gönül değil, belki bir aşk deryası olduğunu gösterir
31
Dostun hayali bizimle oldukça bütün ömrümüz seyirle, seyranla geçer, mutlu bir hayat yaşarız Ey gönül; gönül nerede muradına ererse, sevdiğine kavuşursa, oradaki bir diken, binlerce hurmadan daha iyidir, daha hoştur
32
Atımız, aşk yükleriyle, yokluk diyanndan yola çıktı Gece idi, fakat gecemiz karanlık değildi, vuslat şarabiyle hep aydınlanıyordu, mezhebimizde ha-ram olmayan aşk şarabından, dudaklarımızı, yokluk sabahına kadar asla kuru bulmayacaksın
33
Mademki Cenab-ı Hakk tezce ayrılmamızı yazmıştı Bizim o kavgamız, o tiksinmemiz ne içindi? Kötü idiysem zahmetten, sıkıntıdan kurtuldum; iyi idiysem, seninle birlikte yaptığımız konuşmaları, tatlı sohbetlerimizi yad et, an!
34
Peygamberimizin yolu, izi aşktır Biz, aşk oğullarıyız Aşk, bizim anamızdır Ey ten çadırında gizlenen anamız, sen bizim hakikatı örten, gerçeği göremeyen tabiatımızdan, nefsimizden
35
Gevherimiz, mayamız, la'l renkli şaraplarla yoğruldu Kadehimiz, çok şarap içtiğimizden ötürü elimizden şikayete, feryada geldi 0 kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, ne biz şarabın başından ayrılıyoruz, ne de şarap bizim başımızdan ayrılıyor
36
Eğer ben ölürsem, beni ölü olarak alın, götürün, sevgilime teslim edin Sevgilim, eğer benim pörsümüş, çürümüş dudağımı öper de, ben o anda dirilirsem sakın şaşmayın
37
Sevgilim! Ne vakte kadar bize, uzaktan seyirci olacaksın? Biz, çare bulucuyuz Aşk bizim çaresiz bir zavallımızdır  Can kimdir? Beşikte yatan aciz bir çocuğumuz Gönül kimdir? Bir garip, avare konuğumuz
38
Bazen temizliğimizi melekler kıskanırlar, bazen korkusuzluğumuzu, yap-tığımız kötü işleri görür de, Şeytan bile bizden kaçar Şu topraktan olan tenimiz, Hakk'ın bize lutfettiği emaneti taşımaktadır, çevikliğimize, gücümüze, kuvvetimize aşk olsun
39
Bizim topraktan yaratılmış olan tenimiz, göklerin nürudur Bizim hak yolundaki çevikliğimizi melekler kıskanırlar Bazen bizdeki temizliğe melekler imrenirler, haset ederler Bazen de, hayasızlığımızdan, kötülüğümüzden şeytanlar kaçar
40
Sevgilim, incir satan bir kişiye, hangi iş daha iyidir? Ey can kardeşim, elbette, incir satmak daha iyidir îşte bize de yaraşan, iyi gelen şey, sermest yaşamak, mest ölmektir Sevgilim, mahşere de koşa koşa mest olarak varmaktır
41
Tanbur; "Tentenen" diye inlemeye başlayınca ten zindanında mahpus olan gönül, elsiz ve ayaksız zincirini koparmaya koyulur  Çünkü tanburun nağmelerinin mehtabında, gizlenmiş birinin sesi, ona; "Ey yolunu şaşırmış, ayrılık hastalığına tutulmuş gönül, gel!" diye seslenir
42
Seni, kimseye muhtaç olmadan tek başına yaratan o eşsiz varlık, seni sevda içinde tek başına bırakmaz Kendi içine kapanıp hayaller, düşünceler meydana getirdiğin evde, yani senin gönül evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü eş, dost belirtir
43
Seninle birlikte olduğum zaman, sevgiden, dostluklar yüzünden uyuyamam Sensiz olduğum vakit de, inler dururum, üzüntüden gözümü kapaya-mam Şaşılacak şey Her iki gece de uyanığım, fakat bu iki uyanıklığın arasındaki farkı sen gör!
44
Ey dönek huylu felek, türlü kötülüklerle, hile ile gönlümün rahatını kaçırdın, bana ne oyunlar ettin! Ama bir gün beni senin sofrana oturmuş, ay gibi nürdan kaseler yaparken görürsün
45
Aşk ateşinden dünyada sıcaklıklar vardır Aşkın vefa sütünden cefa bile yumuşar Güneşin bile utandığı bir ay'dan utanmayan kişi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz!
46
Ey güneş gibi eşsiz olan sevgili, gel! Senin güzel yüzün olmadıkça, bağ da, yapraklar da sarı sarıdır Gel, sevgilim gel! Dünya sensiz, tozdur, topraktır Şu meclis şu neşe, şu zevk alemi, sensiz tatsızdır, soğuktur
47
Gel sevgilim, senin güzel yüzünün nüm ışığı örtülecek, gizlenecek bir nür değildir Senin güzelliğin, erlik suyunda meydana gelmiş bir güzellik değildir  Gel, sevgilim; kendini öfke perdesi içinde gizleme! Gel; gel ki senin güzelliğin gizlenecek güzellik değildir!
48
Ey her ağacın, her bağın, her otun yeşilliği, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım, yüceliğim! Ey yalnızlığım, ey sema'ım, ey ihlasım ve riyam! Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir!
49
Efendim, mevlam! Ben eskiden işlenmiş günahlara, geçmişte yaptıklarıma tövbe ederim Telef olmuş, yok olup gitmiş bir aşıkın özrünü kabul etmez misin? Benim pişmanlığım, her ne kadar senin bol kereminden, merhametinden kendi varlığıma yönelmek ve cömertliğini incitmekse de, efendim, Allah'ım beni affet, beni affet, beni affet!
50
Bizi dirilten o dost, ne kadar temiz, ne kadar tatlıdır, ne kadar hoştur, güzeldir  Biz insanlar, ruhlardan, gönüllerden ibaret idik, bedenlerimiz yoktu 0 aziz dost, bedenlerimizi, ruhlanmıza konuk evi olarak yarattı 0 dostumuz, o efendimiz, lutfeder, kerem buyurursa bizi affeder, nasıl önceden yarattıysa, gene yaratır, bizi tekrar diriltir
51
Aşk geldi, beni her şeyden, herkesten ayırdı, beni maddî isteklerden alıkoydu, üzdü, perişan etti Sonra bana acıdı, lütfetti ihsanlarda bulundu, beni okşadı Allah'a şükürler olsun ki, şeker gibi vuslat suyunda eritti, beni kendine kattı
52
0 dost, beni sevgi ile, nazla, çeşit çeşit nimetlerle besledi Etten, deri ve damarlardan dokunmuş çok değerli bir kumaştan arkama usta bir terzinin diktiği süslü püslü bir elbise giydirdi Aslında, tenimiz bir hırkadır Onun içinde bulunan gönül, süfî bir derviştir Şu gökkubbesinin içindeki bütün alem, bir ibadet yeridir Şeyhimiz de O'dur
53
Seni kucaklayamadığımdan beri ağlıyorum Ağlamadan kaldığımı gören yok! Sen canımda, gönlümde ve gözümdesin, bu sebeple unutulmamaktasın Allah için sen de beni unutma!
54
Bu sendeki gurur ne kadar artacak? Çeşit çeşit görünüşünün hayali, sende daha ne kadar sürecek? Sübhanallah, sende şaşılacak bir tavır, anlatılamayacak bir iş, bir hal var Ben sana "hiç" diyeceğim ama, sen "hiç" de değılsin Bu kendini bir şey görmen, hep senin zannın, vehmindir
55
Hakk'ın nüriyle nürlanma kabiliyeti olan gönül sahibinin canı, Hakk'ın sırlarıyla dolar Sakın benim etten, kemikten, deriden ibaret olan tenimi, o sırlardan habersiz tenler arasında sayma! Çünkü bu ten, Hakk'ın ihsan ve lütuf denizine girdi, baştan başa lütuf ve ihsan kesildi
56
Allah'ı zikretmekle, değerli bir insanın değeri artar, nürlanır Yolunu kaybetmiş kişiyi zikir, hakîkat yoluna getirir Her sabah, her akşam, her namazda, bu "La ilahe illallah" (=Allah'tan başka mabud yoktur) sözünü kendine vird edin
57
Eğer yaşıyorsan, canın varsa, gel, orada can feda et! Oradaki sen, buraya gelmeden önce orada idin Orası senin asıl vatanındı Can bir nükte duydu, bir buyrukla o yerden ayrıldı, buraya geldi Burada yüzlerce nükte duyduğu, yüzlerce işaret aldığı halde nasıl oldu da o yere dönmedi?
58
Eğer kendini, gerçek varlığını bulmak istiyorsan, kötü huylarından, nefsanî arzularından kurtul! Kendi maddî varlığından dışarı çık! Dereyi bırak, Ceyhun doğru gel! Feleğin yükünü öküz gibi ne diye çekip duruyorsun? Bir takla at, sıçra feleğin üstüne çık!
59
Hakk yolunda ten pamuğundan can esvabını ayıran o efendi Mansur idi Aslında Mansur; "Ben Hakk'ım!" demedi, bu sözü Hakk dedi Mansur nerede;bu söz nerede? Bu sözü söyleyen Hakk idi, Hakk idi
60
Gene gel! Gene gel! Her ne isen olduğun gibi gene gel! Hakk'ı tanımıyorsan, ateşe tapıyorsan puta tapıyorsan gene gel  Bu bizim dergahımız, evimiz umutsuzluk evi değildir Yüz kere tövbeni bozmuşsan gene gel!
Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhümun Şemsî 1342 (1963) senesinde Tahran'da bastırdığı ve benim tercümeme esas teşkil eden Ruba 'î Dtvanı'nda ve bendenizde bulunan başka yazma ruba'îler arasında bulamadığım bu ruba'înin Hz Mevlana'ya ait olmadığını soyleyenler varsa da, Mevlana'dan bahsedilen her yerde, her toplantıda sanki bu büyük velînin başka güzel şiirleri yokmuş gibi hep bu ruba'i tekrar edilip durulur Kimin olursa olsun, bu ruba'î:
"Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez Allah bütün günahları bağışlar Çünkü o çok bağışlayan, çok esirgeyendir " (39/53) Ayet-i kerîmenin izahından ibarettir
Hoşumuza giden "Yüz kere tövbeni bozmuşsan yine gel!" sözü, "Ümitsizliğe kapılma! Allah'ın rahmetinden ümit kesme!" manasına gelmektedir
Yoksa Hz Muhammed(s a v )'in yolundan kıl kadar ayrılmayan Hz Mevlana, tövbeyi sık sık bozmanın Hakk'a karşı küstahlık olduğunu elbette bilmektedir
Çünkü bir hadîslerinde alemlere rahmet olan büyük ve eşsiz Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "Günah işlemekte ısrar ettiği halde günahlardan tövbe eden kişi, adeta Allah ile alay etmiş olur "
Yahya b Muaz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra işlenen bir günahı, tövbeden evvel işlenmiş yetmiş günahtan daha çirkin görürüm " diye buyurmuşlardır
İran'ın yetişirdiği en büyük şairlerden Şîrazlı Hafız merhum da gönül kırmanın büyük bir günah olduğunu anlatmak için miibalağalı bir ifade ile:
"Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap! Bizim şerîatimizde bundan başka bir günah yoktur " derken; "Gönül kırma da, her türlü kötülüğü yap!" mı demek istemiştir? Yukarıdaki ruba'îyi okurken bu husüsu da düşünmek gerekir
61
Rebab, îsrafîl'in nefesiyle seslenmede, feryad etmededir Bu sebepledir ki, rebabın sesi, aşk ateşi ile kavrulan gönülleri diriltir Onlara yeniden can verir, onları gençleştirir Zamanın iyi ettiği sevgi yaralan kanamaya başlar, batıp yok olan sevdalar küçük balıklar gibi bir bir suyun dibinden yukarıya çıkarlar
62
Ya Rabbî! Ya Rabbî; rebabın tesbihi hakkı için! Çünkü rebabın tesbihinde yüzlerce soru, yüzlerce cevap vardır  Ya Rabbi; yanmış, kavrulmuş gönül, yaşlarla dolu göz hakkıyçün söylüyorum, biz, küpteki şaraptan daha çoşkunuz
63
Biliyor musun, şu rebabın sesi ne diyor? Diyor ki: "Benim arkamdan gel;beni takip et de yolu bul! Çünkü doğruya varmak için yola çıkmışsın ama, eğri bir yol tutmuşsun  Çünkü sormakla cevaba yol bulunur "
64
Bugün de her gün gibi yine harabız Yine harab olmuşuz Endişe kapısını açma! îçli feryadları ile, yanık sesiyle bize her şeyi unutturan rebabı eline al, çalmaya başla! Her zerrede, her şeyde kainatı yaratanın kudretini görenler ve onun ilahî güzelliğini kendilerine mihrap edinenler için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rükü, yüz çeşit secde vardır
65
Bizim sarhoş olmamız için, şaraba ihtiyacımız yoktur Meclisimizin neşelenmesi için çeng ve rebab da istemeyiz! Biz gönül alıcı bir güzelin yüzünü görmeden, hoş sesli çalgıcıyı dinlemeden mest olmuşuz, kendimizden geçmişiz
66
Bizim şarabımız, kadehsiz olarak sunulmaktadır îçimize bir ateş düşmüştür, yüreğimiz yanıp tutuşmaktadır Fakat, bu gönül yangınının dumanı görülmemektedir Aşk rebabının feryadı, inlemesi gerçek sevgilimizin, gönül sultanımızın yayından, O'nun mızrabındandır Sakın; "Bu rebabdır, bu sesi rebab çıkanyor " deme!
67
0 eşsiz, parlak incinin hayali gözümün önüne geldi 0 anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu Heyecandan şaşırmıştım Gizlice gözümün kulağına dedim ki; "Biliyor musun? Gelen konuk çok kıymetlidir, çok azizdir Ona bol bol aşk şarabı sun!"
68
Sübhanallah! Ey parlak, ey eşsiz inci! Seninle ben, her hususta birbirimize aykırı düşüyoruz Ben, senin bahtınım, beni hiç uyku tutmuyor, geceleri uyuyamıyorum Sen ise, benim bahtımsın, uykudan kendini alamıyorsun, hiç uyanmıyorsun
69
Düşünme! Boş yere kafanı yorma! Kendini uykuya ver, uyu! Çünkü düşünce, gönlün ay yüzüne perde olur Gönül ay gibidir Düşünce bulut olur, onu örter, nürunu gizler Bu sebeple gönülde düşünceye yer verme, düşünüp taşınmayı suya at!
70
Uyku geldi, göze girmek istedi fakat gözde yer bulamadı Çünkü, göz senin sevdan yüzünden ateşler içinde kalmış, yaşlarla dolmuştu Göze giremeyen uyku, bu defa gönle doğru gitti Civa gibi yerinde duramayan kararsız bir gönül buldu, sonra o, tene doğru yol aldı, oraya yerleşmek istedi, orayı da harap, hem de çok harap gördü
71
Ey uyku! Sen tadı hoş, içilmesi hafif bir ab-ı hayat bile olsan, bu gece bizim yanımızda işe yaramazsın, senin bizimle işin yok Ey uyku, başındaki saç sayısınca başın olsa, bu gece bir baş kadar işe yaramaz, kendi başını bile kaşıyamazsın
72
Sakî! Cananın güzel yüzü aşkı için, sevabına bana o toprak ve su görme-yen aşk şarabından sun! Ben beden hastası değilim, hastasıyım Ben, şerbeti ne yapayım? Sen bana şarap sun, şarap!
73
Gece geldi Şu gönüldeki yanışın acaba sebebi nedir? Ben sanıyorum ki, tanyeri ağardı, acaba gündüz mü oldu? Şaşılacak şey! Aşkın gözüne ne gece sığar, ne de gündüz  Şu aşkın gözü acaba, gözleri mi bağlıyor  însanı görmez hale sokuyor
74
Sen öyle güzel, öyle eşsiz bir varlıksın ki, gökler bile seninle neşelenir, seninle güler Hal böyle iken, eğer bir insan tutar da sana aşık olursa, buna şaşılır mı? Bu sebeple sen beni istesen de, istemesen de, ben yaşadığım müddetçe sana, kul köle olacağım
75
Sen bu gece birdenbire perdeleri kaldır! Korku ve endişeyi üstünden at! îki dünyadan da tamamiyle vazgeç, onlarla zerre kadar ilgilenme! Dün sen candan ve gönülden bahsetmiş, onlardan şikayette bulunmuştun Bu gece ben onları yakaladım Canı öldürülmüş, kesilmiş bir halde, gönlü de ağlar ve inler bir durumda önüne bırakıyorum
76
Sırlara dalanlar, sırlar içinde varlıktan kurtulanlar, bu gece, kendilerinden geçmişler, sevgili ile perde arkasında, halvette oturmuşlardır Ey yabancı varlık! Aşk yolundan çekil, bu gece yabancıların aramızda bulunması bizi üzer, bize zahmet verir
77
Dostların hatırı için bu gece uyuma! Gecenin kulağını tut, bük, uyuma! "Fitnenin uyuması daha iyidir " derler Sen de bir fitnesin Fakat senin gibi güzel bir fitnenin uyanıklığı daha iyidir Bu sebeple acele etme, uyuma!
78
Ey talihimi, bahtımı uyandıran sevgili uyuma! Ey ilkbaharın, ey giil bahçesinin rengi, parlaklığı uyuma! Ey kanlar içen nergis göz! Bu gece zevk gecesidir, neşe gecesidir, sakın uyuma!
79
Ey ay yüzlü, böyle bir gecede ay gibi sen de uyuma! Şu dönüp duran gökkubbe gibi dönmeye başla, uyuma! Bizim uyanıklığımız, alemi aydınlatan ışık olur, çerağ olur Sen de bir gece ışığı bekle, onu koru, gözet uyuma!
80
Ey yar, senin gibi bir sevgili yoktur! Senin benzerin bulunmaz Her iş seninle yola girer, senden düzenlenir Sen uyuma! Bu gece senin güzel nürlu yüzünden yüzlerce ışık parlayacak, etrafı aydınlatacaktır Zaten sen bizim içimizdesin, sakın,uyuma!
81
Ey sevgili, yine bize yakınlık göster, dostluk et, bize yar ol! Bizi sensiz bırakma, uyuma! Ey sarhoş bülbül, gül bahçesinde uyuma, garip olan, kimsesiz bulunan dostalan düşün, onları gözet, koru, uyuma! Bu gece, lutuf gecesi, bağış gecesi, ihsan gecesidir, sakın uyuma!
82
Eğer sonsuz bir hayat ve mutluluk istiyorsan, uyuma, dostun aşk ateşiyle yan, yakıl, uyuma! Yüzlerce gece uyudun, ondan ne elde ettiğini, ne kazandığını gördün Allah için olsun bu gece sabaha kadar uyuma!
83
Ağza sığmayan lokmayı iste! Rüh gıdası gönül lokması ara! Kitaplarda yazılı olmayan ledün ilmini ehlinden öğrenmeye çalış! Cenab-ı Hakk ile kamil insanların, ermişlerin gönülleri arasında öyle bir sır vardır ki, Cibril bile oraya girip o sırrı öğrenemez îşte sen o sırra aşina olmaya gayret sarfet!
84
Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlı bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk'a layık bir kul olmadan, onun lütfuna, ihsanına nail olmadan Süleyman mülkünü taleb etrne Mademki, işin sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapışacaktır, hiç bir müslümanın hatta hiç bir insanın kalbinin incinmesini arzu etme!
85
Müşkülünü çözen, seni hakikata ulaştıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, öğrenmeye çalış Aklını başına al da, şu dünyayı, yani var gibi görünen yoğu bırak, yok gibi sandığın varı iste!
86
Bu gece, dosta kavuştuğum için sevinç içindeyim, pek mutluyum Bu gece ayrılık kaygısından kurtuldum Dostla kucaklaştık, sarmaş dolaş olduk Bu uğurlu, bu mes'ud anlarda gönlüme sesleniyor, diyorum ki; "Allah bana acısa da, bu gecenin anahtarı kaybolsa; ne olur; sabahın kapısı açılmasa
87
Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk aşıklarının gönüllerindeki sırlara aşinadır Bu uğurlu zamanda sen de uyuma Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı değildir! îki cihanın halkına, ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır Fırsatı kaçırma, yatıp uyuma!
88
Ansızın bir şeker kamışı bitti, filizlendi, birdenbire böyle bir ab-ı hayat kayna¤¤¤¤¤ coştu Ansızın padişahlar padişahından lütuflar, ihsanlar, sadakalar gelmeye başladı  Hz Mustafa'nın aziz ve mukaddes ruhunun şad olması için
89
Biz aşkın aşıkıyız Çünkü aşk kurtuluştur Can Hızır gibidir Aşk ise ab-ı hayata benzer Aşk padişahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, aşkı besleyen, ruha gıda olan manevî tatlılıklardan, can şekerinden ne haberi olacak? 
90
Sıfatların şekline, rengine bağlanmış olan o ruh, Hz Mustafa'nın nüruyla zat-ı ilahîye yükseldi  0 rüh Hakk'ın zatına doğru yükselirken, sevincinden, Hz Mustafa'nın rühunun şad olması için salavat getirmeye başladı
91
Her iki gözüm, o mahmur gözlerinden mest olmuştur Şunu anla ki, senin aşkından, senin elinden ben elden çıktım Bari bana uy da sen de başını salla, peki de! Başında aşk havası esiyorsa, bu haller sende de vardır
92
Yarla hoş geçinen kimse yarsız kalmaz Müşterisi ile uzlaşan tacir, müflis olmaz Ay geceden ürkmediği, karanlığından kaçmadığı içindir ki nürlandı gül, o güzel kokuyu dikenle hoş geçinmekle kazandı
93
0 padişah, kötü huylu kullarından yüz çevirmez Senin gibi yüzlerce kulunun suçuna, edepsizliğine bakmaz Bu sözü sen söyleme, bunu onun deniz gibi sonsuz olan lütfu söylesin 0 öyle merhamet sahibidir ki, bizim kötülüğümüzden kara şeytan kaçar da, o kaçmaz!
94
Gönlüm beni kavgaya düşürdü, kendisi kaçtı gitti Beni yalnız bıraktı Can halime acıdı geldi Fakat sevdamı görünce, o da dayanamadı, kaçtı Bu defa ürküp Zühre yıldızı, benim feryadımı duydu, gökten yere indi, yanıma geldi Beni ateşler içinde bulunca, korktu, acele ile sazını yere bırakarak o da, kaçtı gitti
95
Rüzgar geldi, bahçede içki içenlerin başlarına güller saçtı Yar geldi, dostların kadehlerine mey doldurdu 0 taze sünbül gibi kokan saçlar, güzel kokular satanların karına engel oldu 0 mest nergis gözler, aklı başında olanların kanlarını döktü
96
Yağmur, aşkla gönlü yanan, birisinin başına yağıp durmadaydı 0 kadar çok yağdı ki, aşık hemen eve kaçtı Bu hali gören hoş bir kaz, kanadını çırparak dedi ki: "Yağmuru benim üstüme yağdır, çünkü Allah benim canımı sudan yarattı, benim su ile ülfetim vardır
97
Sevgilim! Gönül seni anınca şenlendi, neşelendi Allah'a yemin ederim ki, o neşeyi, zevki şaraptan almayı düşünmedi de elindeki kadehi içmeden yere döktü Gönül sensiz kendini cansız ölü bir kalıp gibi gördü Zaten candan kaçanın layıkı da işte budur
98
Rüzgar, sevgilinin dağınık saçlarını okşayınca, ay, o güzelliğe hayran olur da, ona candan dua eder: "Ömrün uzun olsun!" der Ey bana öğüt veren kişi, aşktan, gönlümün aldığı manevî zevki, sen de tatsaydın, beni bırakır, kendine öğüt verirdin!
99
Güzelim! Senin zaten bahanen azmış gibi, şimdi de "uykum geldi" bahanesiyle bizden kaçarsın değil mi? Hoşça yat, uyu! Ben seher vaktine kadar, gözümü kapamadan, senin uykuya bulanmış nergis gözlerinden feryad edip durayım
100
Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yaşatıyor, sana konuşma, hissetme, düşünme gücü lutfediyor Hatta, hareme, o güzel, o rühanî yerlere ulaşmak ümidini de veriyor, sen son nefesine kadar onun sunduğu meyi iç, çünkü o işveden değil, kereminden bunu sunmaktadır
101
0 nedir ki, sürete, şekle lezzet ondan gelir? 0 ne şeydir ki, onsuz şekil de kederlidir, bulanıktır, süret de? 0 şey, bir an olur ki süretten gizlenir Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete akseder, şekilde parlar, görünür
102
Ey cahil nefsinin havasına uyan kişi! Ey başkalarının halinden ibret almayan! Senin bütün hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün şehir halkı senin hayrına su içsinler, kansınlar değil mi?
103
Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmiş, can gibi gelmiş; can, nasıl hem apaçık meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmiş Sevgilim, kendinden geçmiş, hoş neşeli ve aman bilmez bir halde gelmiş 0 öyle geldiği için ya, ben de bu haldeyim
104
Bugün nasıl bir gündür ki, güneş, hergünkü gibi parlamıyor? îki misli kuvvetli parlıyor Bugün ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor Bugünkü günde başka bir tecellî nüru görünüyor "Ey aşıklar, ey gönüllerini yitirmiş kişiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada
105
"Hayatta olduğum müddetçe, eğri gitmeyeyim, doğruluktan ayrılmayayım " diye tevbe ettim Fakat eğriye, doğruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün eğri de doğru da, sevgilimizin doğru ve eğrisidir
106
Bu evde bir ışık vardı, ne oldu? Şimdi nerededir? 0 ışık gözde idi Şimdi gönüllerdedir Hoş bir hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün içindedir
107
Ne aşağıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan değerli nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur Ama gören nerede?
108
Dünyada sabırsız, aşıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır? Çünkü bu aşk, devasız bir derttir Aşk gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır Gerçek aşkta, ne vefa vardır, ne de cefa  
109
Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldiğini bilmezler Bazı insanlar da vardır ki, neşelidirler, onlar da bu neşenin Hakk'tan geldiğini bilmezler  Ne kadar solda, sağda bulunanlar, eğri, doğru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sağdan, eğriden, doğrudan haberleri bile yoktur Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur
110
Gayb aleminin atlısı geçti, gitti Onun geçtiği yerden bir toz bulutu yükseldi 0 atlı, yerinden gitti, fakat kopardığı toz hala orada yerli yerinde duru-yor Ey Hakk'ı ve hakikati arayan kişi, sen sağa, sola bakma, dosdoğru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük, sonsuzluk alemindedir
111
Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk'ın nüru parlamaktadır " Halk; "Hani o nür nerede?" diye feryada başladı Gerçeği göremeyen kişi, sağa, sola her yöne baktı, bir nür göremedi Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sağsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru görürsün "
Her zerre, aç bir insan gibi Hakk'ın sofrasına oturmuş, yiyip içmededir Bütün varlıklar, hiç durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez 0 sofra ebedî olarak açıktır, kaldırılmaz, olduğu gibi yerinde durur Hal böyle iken, bu ezel sofrası başında, halk her ne kadar aç gözlülüklerinden bırbırleri ile çekişirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir Sofra kaldırılmamıştır Olduğu gibi durmaktadır
113
Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır lyilik de, kötülük de gün gibi görünür, meydana çıkar Aşıklık mezhebinde hainlik reva değildir Ben doğru gideyim de sen eğri gidesin, bu doğru değildir
114
Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir? Nerede bulunmaktadır?" Iki cihan da onun nimetleriyle orucunu bozmadadır Fakat, ağızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur
115
Seni rüyamda gördüğüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü ile dolar  Dün gece rüyasında Hindistan'ı görüp de ayağının bağını koparan fili tutmaya kimin kuvveti, gücü yeter?
116
Ay yüzlü sevgilim, daima sağ taraftan parlar, sağ taraftan yüz gösterir, doğardı Bir gün ona; "Sola bakmak haramdır, hatadır " dedim Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sağ da, sağlar da, sollar da hep sevgiden ibarettir her tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir
117
Senin aşkın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli? Sevgin ve şefkatin neden böyle sağlam ve sarsılmaz bir halde? Aşk, eğer hoş ve güzel değilse neden onun üstüne böyle titriyorum; onu çok seviyorum? Eğer aşk, hoşsa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu şikayetler neden?
118
Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir? Bu feryadlarm, bu yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir?" Dedim ki: "Böyle söyleme, bunda yanılıyorsun Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müşkülün kalmaz Bütün bunların nedenini anlarsın "
119
Eğer gönlün ateşi yoksa, bu tüten duman nedir? Eğer, öd ağacı yanmıyorsa bu buram buram tüten öd ağacı kokusu nereden geliyor? Benim bu var oluşum meydanda iken, aşıkın yokluğu ne demektir? Mumun yanmasından pervane neden hoşlanıyor?
120
Deli oldum, divane oldum Deli bir kişinin uyuması hatadır Deli bir insan, uykunun yolu nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıştır Sen Allah'ı o kadar düşün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim " sırrına er de, Allah'la yat,kalk  
121
Senın bülunduğun yerde hep gam vardır, savaş vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır Fakat sen kendinden geçer, Hakk'ta yok olursan, hep 'lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır Doğru olursan, neyimiz varsa senin olur Fakat sen doğru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben senin kötülüklerini bile iyilik sayarım
122
Sendeki varlığı yiyip bitiren bu sade ateş, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakışıklı, gösterişli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun? 0 şehvet ateşi de ne kadar safdır, ne kadar sadedir ama, o sade olan ateşten ne kadar yakışıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı  
123
Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir 0 şimşek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o bizim cevherimizdendir Allah'ın; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorgusuna karşı "Evet!" diyen, her rühun sevgi ve heyecanını ta-şıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim altınıınızdandır
" Bu ruba'îde A'raf Suresi 7/172-173 ayetlerine işaret vardır "
126
Felek, bizim kendi re'yini beğenmiş olan tabiatımızın kölesi değildir Bu cebeple gönlümüzün dileğini dinlememektedir Şu varlık alemine gelip, bize vokluk sermayesi olmuştur Onun sayesinde yokluğa ulaşacağız Perdelerin arkasında gizlenmiş, bizi terbiye eden bir dadımız var Aslında biz, dünyaya gelmiş değiliz Bu dünyada yaşar gibi görünen, dolaşan, gezen bizim gölge-lerimizdir
125
Senin elinin, gözünün, ayağının iki olması doğrudur Fakat gönül ve sevgiliyi ayrı ayrı sanmak hatadır Bunları ayrı ayrı görmek yanlıştır Sevgili dediğimiz varlık bir bahanedir Aslında gerçek sevgili Allah'tır Kim bunları bir bilmez de iki zannederse ya yahüdîdir, yahut hıristiyan  
126
Bu gece, öyle bir gecedir ki, bütün gecelerin rühudur Bu gece öyle bir gecedir ki, bütün dualar kabul edilir Bu gece, ihsan gecesidir Bu gece bağışlarda bulunma, nimetlere erme gecesidir Bu gece, Hakk'ın sırlarına mahrem olanın gecesidir
127
0 öyle bir güzeldir ki, yüzünün sevdasından arşa kadar velveleler yükseliyor Gönülde paha biçilmez güzelliği için, yanağının pazarından akseden güfültüler duyuluyor Onun şarap testisinden canın avucundaki kadehe şarap konurken hoş seda çıkmaktadır Gönlün boynunda onun saçlarından örülmüş gibi bağlar var
128
Aşıkların bu naraları zevk ve neşe mumunun yüzündedir Şaşılacak şey şu ki, mum geldi, yanıyor, fakat pervaneden eser yok, görünmüyor îşte bu mum, öyle bir mumdur ki, gündüzden de, geceden de üstündür Ey can; koş, koş ki, gönül mumu can istiyor
129
Ey gece! Sen nasıl bir gecesin ki gündüzler sana kul, köle kesilmiştir? Sen bir denizsin, canın canı ise, senin dalgalarının geceleyin gösterdiği bir alevindir, bir korundur Senin başındaki o aşk ateşi, o fitne, o afet, bu gece, alev alev yanmada ve ışıklar saçmadadır
130
Zamanın devri gelip geçmesi; ve bu ab-ı hayat çeşmesinin hasreti beni öldürdü sanma! însanı, can düşmanının öldürmesine şaşılmaz, benim asıl şaşırıp kaldığım şudur ki: Beni düşmanımın değil de, canımın canının öldürmesidir
131
Kanlı yaşlarla dolan, gama eş olan, arkadaş olan bir gözden sen, uyku umma, onu uyur sanma! Böyle bir göz nasıl uyuyabilir? Ondaki bu uykusuzluk halinin geçeceğini sanarak, ona; "Uykusu gelince uyur " diyen kişi! Sen aşktan habersiz olduğun için böyle söylüyorsun
132
Ben tövbeyi ne yapayım? Nasıl tövbe edeyim ki, benim tövbem senin sayendedir, senin lütfunladır? Tövbenin bütün aslı, bütün hasılı senin sermayendir Huzurunda tövbeden daha büyük bir günah olamaz Senin büyüklüğüne layık tövbe nerede? Böyle tövbeyi kim yapabilir?
133
Ben seninim, benim isteklerimi yerine getirmen, her hususta beni memnun etmen gerek Çiinkü bu şehirde herkes senden ve benden bahsetmektedir îster gönlünü katılaştır, bana sert davran, ister yumuşak ol, beni okşa Ne olursan ol, ne şekilde hareket edersen et, ben senin o katı gönlünden el çekmem, çünkü seni seviyorum
134
îsteklerimi yerine getirmen, çaresiz gönlümü memnün etmen lazımdır Çünkü bu şekilde, herkes senden ve benden bahsetmektedir îster gönlünü katılaştır, bana sert davran, ister yumuşak ol, beni okşa  Sert bir kayanın içinden fışkırıp çıkan tatlı bir kaynak gibi akacak, bana geleceksin
135
Sevgilim! Senin aşkında baş vurduğum her hile hiçe gitti Senin için boş yere kan ağladım, yandım, yakıldım, acılar çektim; çektiklerimden haberin bile olmadı, bütün bunlar sensiz, hiç olup gitti Bana verdiğin ızdıraba, düşürdüğün derde hiç bir yüzden, hiç bir kimsedenbulamadım Aslında, kim bana derman edebilir ki, benim çektiğim derd de bir hiçten ibarettir
136
Sana, g¤¤¤¤¤ ortak bir yar olduğu ümidini verenin sözü yalandır Sakın bu yalana kanma! 0, seni kandırmak için dil dökmededir, sevinç gününde, iyilik ve varlıklı gününde bütün cihan senin dostundur Fakat, gam gecesinin dostu pek azdır
137
0 kimseye ki, Allah senin gibi çok güzel bir sevgili lütfetti, ona kararsız, huzursuz bir gönül, bir can verdi  Öyle bir kişiden sakın bir iş bekleme, bir istekte bulunma Çünkü, Cenab-ı Hakk, ona bambaşka, hiç bir işe benzemeyen, görülmemiş bir iş vermiştir Onu, aşkla vazifelendirmiştir
138
Mademki etrafımızda bulunan kişileri görmedeyiz, şu halde biz yalnız değiliz, tek bir fert değiliz Biz bu gerçeği anlamıyor da, sayılara takılıp kalıyoruz îyiden de, kötüden de haberimiz var, onları da duyuyor, anlıyoruz Aslında bu anlayış, bu idrak bizim için kötü bir haldir Bu duygular yüzünden, benlikten kurtulamıyor, kendimizden geçemiyoruz Kendinden geçmeyen gönül ayak altındadır, işkencededir
139
Bugün bir ben varım, bir de elimdeki sabah şarabının kadehi var  Düşüyorum, kalkıyorum, sarhoş sarhoş dönüyorum Servi boylu sevgilimle ben mestim, kendimden geçmişim, alçalmışım, ondan başka bir var, bir varlık kalmasın diye, ben yok olmuşum
140
Bir can ki, aşk-şarabını ötelerde, ezelde, rüh aleminde içmiştir; o güzel yüzlünün hakikat bağının üzümünden yapılmış mana şarabını tatmak saadetine ermiştir 0 bağ, o mutlu canın boğazına sarılır da der ki: "Ben, onun kanını dökerim, çünkü, o bizim kanımızı içmiştir "
141
Ey can sakisi, mutribimize ne oldu? Neden hoş bir ahengle çalmıyor? Onun güzel nağmelerinin yolunu kim kesmiş? Mutrib bilir ki, aşkın iyisi de var, kötüsü de Aşkın iyisine de, kötüsüne de mutribin yardımı vardır
142
Bize dost olan bir can vardı, o can bize yabancı oldu Hekim olup hastalıkları iyi eden akıl da, deli divane oldu Padişahlar, bütün hazineleri yıkık yerlere, viranelere, gömerler Bizim viranemizse (yıkık gönlümüzse) dostun hazinesinden ötürü virane olmuştur Dostun ilahî emanetine dayanamamış,yıkılmış, bu hale gelmiştir
143
Gece gözü görmeyen gam, niçin bana sarılmış, yakamı bırakmıyor? Acaba, o kör müdür, yahut beni mi kör sanıyor? Aslında ben gokteyım, şu balçıktan yaratılmış fanî cismim, benim aksimden, gölgemden ibarettir Suya akseden yıldızı, bir kimsenin sudan çaldığı müdür?
144
Seni zahir gözü ile, baş gözüyle gören, mananı görmeyen, gülünç olmuştur Seni kendisiyle kıyaslayan yoksulun gözlerinde ne dikenler vardır, ne dikenler  
145
Güneşle ısınan, ateşler yağdıran toprak, yemyeşil olur Çiçeklerle, çimenlerle süslenir Hele, bahusus o toprak ki, söz söyleyen, uyanık olan toprak olursa  0, neler nelerle süslenmez Geline benzeyen şu toprağın, kendini süsleyenden haberi yoktur Ne de hoş, tuhaf habersizlik! Kendini süsleyenden, uyandırandan haberi yok
146
Geceleyin yürü, gece, sırlar rehberidir, herkes uyurken, ilahî aşk sırları, mana zevkleri gönle gelir Çünkü geceleyin gönlün kapılan açılır, yapılan işler, yabancıların gözlerinden gizlenir Geceleyin, gönlümüz aşk ile,gözlerimiz ise uyku ile karışmış olduğu halde, bizim yarin güzel yüzü ile işimiz vardır, buluşmamız vardır
147
Bağda, bahçede görülen selviler, güller, aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının aksidir Düşüncem; rüh aleminde verilen ezelî ikrarla mest olmuştur 0 ikrarın zevki ile yalnız ben mest değilim, bütün insanlardan bir tane bile ayık varsa, ben imansızım
148
Benim bağımda bahçemde görülen selviler, güller aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının aksidir Billah sevgilim! Senin ikrarın olan o ada yemin ederim ki, bugün benim bir damarım bile kendinde değildir
149
Benim bu gecem pek zayıftır, bitkindir, inlemektedir Bu gece, sırların düzenlendiği, açıklandığı bir gecedir Sırlardan bahsettim; benim gönlümün bütün sırları, sevgilinin hayali, başka bir şey değil Ey gece! Çabuk geçme, bizim seninle işimiz vardır
150
Ayna gibi olan şu gökyüzü, dönüp durdukça, aşkın gönlünden kan dalgaları coşup kabarmaktadır Kan dalgaları, bir gün geliyor, görünüyor, bir gün gelmiyor, görünmüyor, fakat gönlün içindeki dalgalara gece ve gündüz sükünet yoktur
151
însaf et, aşk güzel bir iştir O'nun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli oluşundandır Sen, kendi şehvetine, aşk adını koymuşsun, halbuki, şehvetten kurtulup, aşka ulaşabilmek için çok uzun yollardan geçcek
152
Ben, bir dağım, sesim, sözüm, yarin sadasıdır, yarin sözüdür Ben bir resimim, benim ressamım o güzeldir Sen sanıyorsun ki, konuştuğum zaman ağzımdan çıkan sözler, benim sözümdür Hayır; anahtar kilide sokulur da açılırken ses çıkarır ya, işte benim sözlerim böyledir
153
Sevgilim, ne dersem diyeyim, senin gamın, hepsinden de beter  0 gönlün zahmeti, ağrısı, tenin ateşi, hastalığı, kalbin yanışı, kavruluşu, her hangi bir¦ şey, yenildikçe azalır Fakat senin gamın öyle değildir Ben senin gamını ne kadar yesem, eksilmek şöyle dursun, o daha ziyade artar
154
Gönlüm, gamınla her gün biraz daha sızlıyor, biraz daha inliyor  Sevgilim, merhametsiz kalbim, her gün benden biraz daha bıkıyor  Gamından biz vazgeçtik, ama gamın bizden vazgeçmedi Gerçekten de, gamın senden daha vefalı imiş
155
Asık suratlı günde, bulutun gözü yaşlıdır Bulutun bu ağlayışı, yaprakların, meyvelerin gülüşü içindir Çocukların oyunları, neşeleri, gülüşmeleri de,annelerinin, babalarının çalışıp çabalamalarından, geçinmelerini sağlamak için didinip yorulmalarındandır
156
Ey Yüsuf, senin için kurtuluş yeri; babanın evidir Ovalar, kardeşlerinin vanı, ölümlerle, tehlikelerle doludur Kurtla anlaş, arkadaş ol fakat, sakın hasetçilerle oturup kalkma, çünkü haset kurdu, dağlarda bulunan kurttan beterdir
157
Ey la'l, ey akik, ey inci, ey mana denizi, ey sağlık, esenlik! Yerden, yurttan vazgeçmişsin, fakat mübarek ayağını, hakikata sağlamca basmışsın, Hakk yolundan dönmüyorsun Ey rühlann efendisi, ey rühlara rüh katan! Ruhu da, gönlü de yaşatan aziz varlık! Geç gelmişsin, geç gelmen de kutludur, sana yaraşır
158
Perde arkasına gizlenmiş olan o sevgilinin canına, başına and olsun ki, sevgiliyi bizden saklayan, bize göstermeyen bu perde, perde değildir; aslında yar, perde arkasında değildir, perde yırtılmıştır Sevgili, ister perde arkasında olsun, ister perdeyi yırtıp görünsün, sen onun niyaz kapısını çal, yalvar, yakar;şunu iyi bil ki, sevgilinin kapısı, onu senin gözünden gizleyen perdelerin ar-kasındadır Bu, Peygamberimize hitap olsa gerektir
159
Bir kişi aklına güvenip, düşüncelere kapılarak Hakk'ı inkar ederse, onun, inkarı da Hakk'tandır, Hakk'ın yazısı iledir Fakat inkarcının bu hakikattan haberi yoktur Sevgiliye dedim ki: "La'l dudaklanndan bana verilecek bir şekerj var mı?" "Yok!" dedi, fakat bilmedi ki, onun "yok" demesi de bir şekerdir
160
Ayağının bastığı toprak başlara tac olan o padişaha dedim ki: "Senin ayrılığın ölümümden beterdir îşte şu sararmış yüzüm benim şahidimdir " Padişahım bana; "Yürü git!" dedi, "Aşk yüzünden sararmış, altına dönmüş bir yüzün şikayete ne hakkı vardır?"
161
Zahirde, batında; hayır, şer ne varsa, hepsi Allah'ın hükmünden, kaza kaderindendir Ben gayret sarf ederim, çalışır çabalanm, fakat kaza bana d ki; "Senin elinde olmayan, senin yapamayacağın başka bir iş var 0 işten ser haberin yok "
162
Senin aşkın yüzünden tehlikeye düşmüş, felakete uğramış olan bir can için, bilgisizlikleri, irfansızlıkları sebebiyle, ona acıyanlar, ağlayanlar, feryat edenler vardır Aslında o aşık canın yüzünde, onun mutluluğundan haberdar olan binlerce belirtiler vardır, göz onu görür, fakat gerçeği anlayamaz
163
Aşıkların meclisindeki durum başkadır Bu aşk şarabındaki mahmurluk da başkadır  Medresede öğrendikleri o ilim başka bir iş, aşk gene başka bir iştir
164
Bizim başımızda başka bir himmet, başka bir iş vardır Bizim güzel sevgilimiz, başka güzellere benzemeyen bambaşka bir güzel Allah'a yemin ederim ki, biz yalnız aşk ile de kanaat etmeyiz, aşkı da yeter bulmayız Bizim bu sonbahardan sonra gelecek başka bir baharımız vardır
165
Sendeki bu süzgün bakış, başka bir nurdandır Sendeki bu tefekkür, bu düşünceler, başka bir hale, başka bir mertebeye geçişindendir Ağız oynatarak yutkunman onun tatlılığından ise de, zevkle el çırpışın başka bir sevdadan, başka bir coşkunluktandır
166
Bu bahar mevsimi deyil başka bir mevsimdir Her gözdeki mahmurluk, başka bır buluşma neticesidir Her ne kadar bütün dallar, rüzgarların tesiriyle sallanıyor, oynuyorlarsa da, aslında, her dalın kımıldanışının bir sebebi vardır
167
Bizim bu dilden başka bir dilimiz vardır Cehennemden, cennetten ayrı başka bir yerimiz vardır Hür gönüller, başka bir canla dirilirler Onların o tertemiz cevherleri başka bir madendendir
168
Senin sesin, Sur'un üflenmesinden bir armağandır Bu yüzdendir ki o, aşk hastası olan her gönlün kuvvetidir, gıdasıdır Sen sesini yükselt ki, her nerede amir, her nerede memur varsa, hepsi sana karşı alçalsınlar, kul, köle olsunlar
169
Ey dar fikirli, düşüncesi bağlanıp kalmış kişi! Senin ayağın da bağdan kurtulmuş değildir Sen de gördün ki, hareketlerimiz, gidiş gelişlerimiz adeta bir sır! Fakat şu da bir hakikat ki, harekette bereket vardır Hareketle, gezip dolaşmakla (yakîn) tutukluğu, manevî sıkıntı gider, insan genişler, ferahlığa kavuşur Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sulardan üs-tün tutulurlar Akan sular çer çöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar
170
Cihanı aydınlatan o yücelik, o güzellik, neşeye, zevke aydınlık veren gizli yüz, bugün mademki bizımle beraberdir, biz ona sımsıkı sarılalım Dün geçti evvelki gün de geçti, bugüne bakalım Çünkü, gün, bu gündür 
171
Sevgilimiz her ne kadar, yumuşak huylu olduğundan çok cefalar çeker, çok sıkıntılara katlanırsa da, aşıkların ağlayıp inlemeleri de hoştur Aslında aşıkların tenleri sıtmaya yakalanmış hastalar misali tir tir titrerse de, canları, gül bahçesi gibi güzel kokular ya¤¤¤¤¤ güler
172
Gönül, işrete oturunca, seni yad etti de saki olan kadehi aldı, yere attı, kırdı Sonra perişan bir halde coştu, dışarıya fırladı 0 ne kendini kaybetmiş mest bir halde idi, ne de aklı başında uyanık bir halde idi  Etrafa; "0 delirdi, divane oldu " diye bir ses yayıldı
173
Ey benim gönlümün içinde oturan! Gel, gönülde oturma vakti, geldi Ey tövbe bozan! Gel tövbeyi bozma zamanı geldi Ey böyle güzel, hoş renge giren, gül renkli şarap! Gel, gül gibi elden ele gezmek vakti geldi
174
Bensiz, bizsiz olduğu halde hoş olanın, benlikten kurtulduğu için mutlu olanın kulu, kölesiyim Şikayet etmeden, kimseye yük olmadan, kendi acıları başbaşa kalarak yalnızlıktan hoşlanan kişinin gamı ile arkadaşım Sevgılinin vefakarlığı ne kadar hoştur? Onun vefalarında da ne zevkler vardır?" diye sordular, onlara dedim ki: "Onun vefalarından haberim yok, bence onun nazları, cefaları hoştur
175
Gönül, bizi bıraktı da, kalktı, bensiz, bizsiz olduğu halde hoş olanın, benlikten kurtulduğu için mutluluğu elde eden birinin yanına gitti Aslında gam hoş bir şey değildir Fakat, sevgilinin verdiği ızdıraplar, gamlar çok tatlıdır, çok hoştur Sevgili, can almak istiyor Ben, istediğini hemen yerine getirmeyeceğim Canımı bir kaç gün vermeyeceğim Fakat sevgilinin uğrunda canın, can vermenin ne önemi var? Asıl önemli olan, hoş olan şey, onun istediğidir, edasıdır
176
Sevgilinin yalnız gülüşü, yüzü güzel değildir, onun öfkesi de, hiddeti de, katı yürekliliği de, kini de, sinsiliği de güzeldir  Benden başımı istedi Versem de, vermesem de bu önemli bir şey değil! Sevgilinin uğrunda başımın ne yeri¦ vardır? Yalnız onun isteyiş tarzı, edası pek güzeldir, pek hoştur
177
Sen cansın, sen cihansın Cihan, ancak seninle hoştur Sen beni yaralasan mızrağının tenimde açtığı yara, senin açtığın yara olduğundan benim için bir lütuf olur Avucuna aldığın bir toprak parçası bile, bir kimya madenidir Hulasa; hoş olmayan her şey, seninle hoştur, güzeldir
178
Su yeryüzü, cansız, aklı fikri yok sanmayasın diye tavşan uykusuna yatmış uyur gibi görünüyor, halbuki, o uyanıktır, canlıdır, o da senin gibi kendi hayatını yaşamakıa, Hakk'ın kendisine verdiği vazifeleri yapmaktadır Görmez misin? Ocakta ateş üstünde kaynayan tencerenin ağzına binlerce köpük yükselir durur 0 köpükleri gören halk tencerenin kaynadığını anlar Şu yeryüzünün kalbinden fışkırıp çıkan çeşitli renkli çiçekler, sayısız bitkiler, ağaçlar neyi ifade eder?
179
Kendi kusurunu gören, kendi benliğini yok etmeye uğraşan her dervişi, hayal peşinde koşuyor sanma! 0 hoş gidişlinin otağının bulunduğu yer, varlıktan da, mekandan da ve bütün alemden de ileridir
180
Dediler ki: "Bağa gel, bahçeye gel, orada eğlence var, zevk var, ferahlık vardır Orada ne gezme, dolaşma, yorgunluğu var, ne de kuzgun sesi  Halbuki, benim gönlümün içinde, boyaları çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bağların, asmaların rengini çok hoş bir şekilde boya-maktadır 0, öyle eşsiz bir sanatkardır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bağ ve bahçelerin rengi vardır
181
0 nedir ki, semalara şeref ondandır? 0 nedir ki, o gidince değerli bir şeyin oradan eksildiği belli olur? Meclis bozulur, neşesi kalmaz? Semalarda duyulan manevî zevkin, rühanî şevkin neyden, defden olmadığı anlaşılsın diye, gizlice gelir, gizlice gider
182
Kadehinin nakışları aşk olan bir şarapla mest olmuşum Öyle bir at üstündeyim ki onun ağzına aşk gemi vurulmuştur Benim ay yüzlü sevgilimin aşkı az bulunur aşklardan değildir 0 çok büyük bir aşktır Fakat, ben aşka köle olanın değil de, aşkı kendisine köle yapanın kulu, kölesi olmuşum
183
Aşk geldi, tövbeyi bir şişe gibi kırdı Şişe kırıldıktan sonra, onu kim eski haline getirir? Kim onarabilir? Kınğı eski haline getirecek, onaracak biri varsa, yine aşktır, aşkın tövbe şişesini kınp onarmasından nasıl kurtulabiliriz, nerelere kaçmamız gerek?
184
Ayrılık, her ne kadar ümidin belini kırsa, ızdıraplar, cefalar isteklerın emellerin ellerini bağlasa da, Allah sevgisi ile mest olan aşıkın gönlü, ümitsizliğe düşmez, Hakk'tan ümidini kesmez însanlar, gayret ettiklerine muhakkaki ulaşırlar, her ne süretle olursa olsun, kapalı bir kapıyı, himmetle açarlar
185
Sevgili kucağında, aşk şarabı elinde, kendini kaybetmiş bir halde, elest n,ecSen çıktı geldi  Ben, aşk şarabmm sütünü ıçerken akıl bana; Ey aşkatapan,afiyetolsun "diyordu
186
Su toprak bedenim, gönlün kadehidir Pişkin ve olgun fikrim de, gönlün henüz olmamış ham şarabıdır Şu zavallı bilgi kınntılarımızın hepsı gonul tuzağının yemidir, buğdayıdır Bu sözleri ben söyledim sanma, bu sozler go-nülden gelmektedir
187
Derler ki: "Bilgiler, fenler, hünerler sahibi Akl-ı Küldür Şu baş aşağı göğe sermaye veren, onu kuran, onu döndüren, şaşmaz kanunlarla onu idare eden Akl-ı Küldür 0 aklın ki aklı vardır o, Akl-ı Külden bir cüz'dür Eğer, akıldan akıl giderse, işte böyle akıl, o vakit Akl-ı Küldür "
188
Aşkta, her ne kadar evvellik içinde evvellik varsa da asıl evvellik, o evvellikten daha evveldir, daha eskidir  Yokluk evi olan §u dünyada, bir çok varlar, varlıklar görünmektedir Halbuki gözlerimizi iyice oğuşturur da bakarsak,çoğu yoktur, yok! Dünya, var gibi görünen bir yokluktur
189
0 mest dilber, ansızın kapımdan içeri girdi Elinde bulunan, la'l renkli şarap kadehinden içerek oturdu Onun güzel saçlarını görmekten, onları tutup, hayranlıkla okşamaktan ötürü yüzüm bütün göz kesildi, gözlerim de, bakışlarım da, bütün el oldu
190
0 mest dilber, her gün yeniden yeniye, yeni güzel bir sîma ile gelir însanın aklını, fıkrini bozan fitnelerle, fesatlarla dolu bir kadehi elinde tutarak bana gösterir  Ben ne yapayım? Eğer o kadehi alsam akıl testisi kırılacak, aklım başımdan gidecek; almasam, bilmem ki, o güzelin elinden nasıl kurtulurum?
191
Sarhoş bir halde, o güzel ayaklar sultanın harem dairesinde yürür dururdu 0 nazik eller gülbahçesinde güller devşirir, desteler yapardı Ecel tuzağı ağzını açıp kapayınca o eller kesildi, o ayaklar kırıldı
192
Sevgilimizi sevindiren, her canın başı, daima neşelidir, gönlü daima güler  Öyle bir güzellik, öyle bir lütuf cana göre değildir, cana nisbet edilemez canda olamaz Yavaş söyleyeyim, bunlar olsa olsa canandadır
193
Senin heveslerinin, isteklerinin üzümü bitmiş, sarhoş gibi asmanın dallarına yapışmış, sallanıp durmada Eğlence dalı, bir oğula gebe kalmışsa, o eğlenenlerin, zevke dalanların göz bebeği olur
194
Bütün arzulardan, isteklerden vazgeçebilirim, üstüne düştüğüm her şey-den, herkesten kopabilirim Ancak canımıza can olan aziz varlıktan imkanı yok ayrılamam Birinden ayrılan kayan herkes, senin için ayrılır Fakat senden bir an bile kim ayrılabilir? Buna imkan var mı?
195
Ne seninle rahat, düzenli bir şekilde bir an bile oturabiliyorum, ne de sensiz bir an yaşamama imkan var Düşünce, bu hadiseden başı döndü, ser-semleşti Hayır, bu hadise değildir, dermanı olmayan bir derttir
196
Senin sevgi gammın diyarında sabır ferman, emir dinlemez Göz senın için yaş döküyor, onda sabra karşı mahrumiyet vardır Gönül de, senın der-manı olmayan dertlerini çekmektedir Ben şikayetçi değilim, seni çok sevdiğim için bunların hepsine razıyım Bu sözleri sadece dilim söylemiyor Bu sozleri gönlüm söylüyor, bu sözler candandır
197
Geceye dedim ki: "Seni aydınlatan ay'ı seviyorsan, ona imanın varsa, bu çabucak geçüp gitmen ona vefasızlıktır, sevgi noksanlığıdır Gece, yüzünü bana dönerek şöyle bir özür beyan etti: "Bizim ne günahımız var? Aşkın sonu yok ki "
198
Geri gel, sevgili sözünde durmaktadır Yüz defa olduğu gibi yine de senin sevginden vazgeçmedi Senin bir tek canın olduğu halde sevgide vefalısın Ya o canın, canının canı nasıl olur, ne yapar?
199
Bu gece, o sonsuz devlet gecesidir, saadet gecesidir Bu gece, gece değildir, Allah'ı arayanların düğün günüdür 0 güzel varlık, bir diyenlere, tevhid ehline eş olmuştur Bu gece, güzel yüzlülerin yüzlerini örten, gizleyen bir duvak olmuştur
200
Yol ne kadar uzun, sonsuzsa da, sen o Hakk yoluna ayağını bas Çünkü o yola uzaktan bakmak, insan olmayanların işidir  Bu yolu gönül diriliğinden elde et! Zira, gönül diriliği insanın, ten diriliği ise hayvanın sıfatıdır
201
Bir ömürdür ki can benliğini terk etmiş bir kişinin kulu, kölesi olmuştur Bu yüzdendir ki, dünyada bulunan erkekler de, kadınlar da onu parmakla gösteriyorlar Candan, cihandan vazgeçmek zor değildir Sevgilim asıl zor olan şey senin mahallenden kalkıp gitmek, senden uzak düşmektir
202
însaf et, bu kadar gönül kıran, o acı sözler, bu güzel ağıza hiç yakışır mı? Şu var ki, sevgilinin o latîf, o tatlı dudaklarından hiçbir zaman acı söz çıkmaz Fakat onun gönül kıran acı sözler söylemesi, benim kendi acı bahtındandır
203
Artık bildim ki, aşk benden ayrılamaz, bana bağlanıp kalmıştır Onun örtülmüş saçları benim elimdedir Dün, her ne kadar ben kadehin sarhoşu idiysem de, bugün öyleyim ki, kadeh benim sarhoşumdur
204
Sevgilimin bana karşı olan ahdinde, vefasında, gösterdiği ilgisizlikten otürü, gece ve gündüz gözlerimden kanlı yaşlar dökmek adetim oldu, o bir "aşka sevgili, benden vazgeçmiş, rahat rahat oturuyor Ben ise, ¤¤¤¤¤lar gıbi oturmuşum; o, benim sevgilimdir deyip duruyorum
205
Dedim ki: "Gönlüm benim aletımdir, edevatımdır Rebab gibi benimle aynı seste, aynı terennümdedir " Ben bu gonlümü, kendime dost sanıyordum, meğer, bu gönlüm, başka birinin dostu imiş, haberim yok
206
Sevgilim, senin sayende gönlüm güllerle, yaseminlerle dolu Senin lutfuna, ihsanına nail olmuş benim gibi kim var? Candan ve cihandan vaz geçmek zor değildir, asıl zor olan şey, senin mahallenden ayrılmak, senden uzak düşmektir
207
Tenimin her cüz'ünde sevgilimin bir belirtisi vardır Vücüdumun her parçası sevgilimin bir dili gibidir Ben sanki bir çeng olmuşum da onun güzel göğsüne dayanmışım Bendeki bu inleyiş, bu feryad sevgilimin parmaklarındandır
208
Ayağının bastığı toprak, canımın saadetidir Toprak, onun ayakları altında çiğnendiği için baştan başa gül olmuştur Yasemin olmuştur Sevgilim, ayağını bastığın yerler sana meyveler verir, çiçekler, çimenler bitirir 0 ayağını bastığın topraktan, yüz nasıl kaldırılabilir?
209
Kavuşma, buluşma zamanında güzel yüzü, benim gülen bir gülümdür Ayrılık anında, hayali benim gönlümdür, imanımdır Gönül benimle, ben de gönülle hep kavga ediyoruz, bir türlü barışamıyoruz Her birimiz, "0 güzel senin değil, benimdir " diyoruz
210
Güzelliğin, sevimliliğin sultanı benim o düzgün endamlı ay yüzlümdür Şu deli gönlüm, onun aşk zincirine vurulmuştur  Ben o ay yüzlümün kapı-sının toprağını gönül kanıyla sulamaktayım Halbuki onun kapısının toprağı, kanımdan daha kıymetlidir, daha değerlidir
211
Sevgilim, senin yüzünün güneşi göklere sığmaz Çünkü güzelliğin, dille anlatılacak bir güzellik değil 0 bambaşka bir güzellik  Senin aşkın, cana, cihana sığmazken, şaşılacak bir şeydir ki, geldi, benim içime, benim gönlüme sığdı, gönlümü kendine yer edindi
212
Yerde ve havada olan her zerreye iyi bak ki onlar da bizim gibi bir kudretin meftunu ve mecnünudur Neşeli, neşesiz; iyi, kötü her zerre, eşsiz bir gönlünü kaptırmış, dönüp durmaktadır
213
Sevgili zariftir, naziktir; günahı budur Güzeldir, latîfdir, hoştur; günahı budur Acaba hangi ayıbımı gördüler de ondan kaçıyorlar?  Onun ayıbı yoktur, afîftir; günahı budur
214
Eğer sevgiliye kavuştunsa, bağlı, bahçeli cennet budur Eğer ayrı düş-tünse cehennem, ateş budur Aşk kadimdir, ondan önce hiçbir şey yoktur Fakat aşk, cihanda örtülmüş, bir sır olarak kalmıştır Ne gariptir ki, örtülü olan kendini örteni meydana çıkanyor, aşk Allah'ı buluyor; oyun, şaka işte budur
215
Benim yaşadığım müddetçe sanatım, işim, gücüm budur Avcılığım, avlanmam, avım budur Günüm, zamanım budur Rahatım, kararım, gam ortağım budur
216
Ey gönül, bir sen varsın, bir de O'nun derdi var O'nun dertlisi olmak ne hoştur O'nun derdi, senin dermanındır Bu sebeple O'nun verdiği, ızdırabı, çek, sakın şikayet etme, sızlanma O'nun takdiri, onun femanı, budur Maddî arzularını ayak altına alırsan, o zaman, nefsin köpeğini öldürürsün ki asıl kurban da budur
217
Gözümden uzaksın, bakış ve görüşüm sana varamıyor Sebebi şu: Bizim gözlerimiz hala süreti görmekte, renk ve şekil üzerinde durmaktadır Senin vüzünü görmeye, cemalini müşahede etmeye ehliyeti, kabiliyeti yoktur Fakat böyle olmakla beraber gönül senden kendini nasıl çeksin? Sen cansın, can da tatlıdır
218
Ölümde, adalet ve din ehline bir başka hayat vardır Ölümden, temiz ruhlara huzür ve sükün gelir Ölüm, Hakk'a kavuşmadır Cefa etmek, kin gütmek değildir Fakat, ölmeyen bir kimse, öleceğim diye, boyuna ölür durur Zaten en büyük dert de budur
" Bu ruba'î; "Ölmeden evvel ölünüz " hadîsinin yardımı ile demanalandırılabilir "
219
Sözün altın gibi değerli olsa, işlediğin işler kötü ise, kimsenin yanında bir pul bile etmezsin Değeri sırtındaki eyerden aşağı olan bir ata nasıl güvenir de yola sürersin?
220
Bizim güneşimiz, yıldızlarımız, dolunayımız O'dur Bostanımız, gül bahçemiz, sarayımız, baş köşemiz O'dur Kıblemiz, orucumuz, sabrımız O'dur Bayramımız 0, Ramazanımız 0, Kadir gecemiz 0, her şeyimiz O'dur
221
Işle güçle dolu olan bu gönül, onun mektebindendir Bugün ki ben aşk hastasıyım, bu hastalık, onun verdiği hararettendir Hekimin bana emrettiği her şeyden perhiz ederim, sakınırım Ancak onun güzel dudaklarının şarabından ve şekerinden asla perhiz edemem
222
Her nereye başımı koysam, secde edilen ancak O'dur Altı cihette ve altı cihetten dışarda mabud ancak O'dur Bağ, gül, bülbül, güzel hepsi birer bahanedir Bunların hepsinden maksat, bütün O'dur
223
Senin başını kesen, seni öldüren aslında sana iyilik eden, seni gamdan, ız-dıraptan kurtaran bir kişidir Başına taç koyan kişi ise, seni aldatan, senin iyi huylarını, tevazuunu, insanlığını çalıp çırpandır  Sana yük veren, veren, dünyalık veren, senin yükün olmaktadır Senin gerçek dostun, seni, senden alan kişidir
" Bu ruba'îyi daha iyi anlamak ve zevkine varmak için, Hallac-ı Mansur hazretlerinin "Gerçekten de benim öldiirülmemde hayat vardır " sözünü hatırlamamız iyi olur "
224
Gönlümün içi de, dışı da O'dur Bedenim de, can da, damar da, kan da bütün O'dur Artık böyle bir yere imansızlık ve iman nasıl sığar? Bu halde, nasıl olur da benim varlığım kalır? Ben artık yokum, bütün varlığım 0 olmuştur
225
Ey özden, içten haberi olmayan, dış görünüşe aldanan, madde ile gurura kapılan, aklını başına al! Senin rühunda, gönlünün içinde bir dost var Duygu senin teninin özüdür, duygunun özü ise, senin canındır Fakat, tenden, duygu-dan ve candan öteye geçersen her şeyin yalnız 0 olduğunu anlarsın
226
Eğer, sevgili, benim derimi yırtar, parçalarsa feryad etmem, ağlamam;"Bu dert ondandır " demem, bu derdi sevgiliden bilmem Aslında herkes, bize düşmandır, dostumuz yalnız Allah'tır Dosttan düşmanlara şikayette bulunmak, hoş bir şey değildir
227
Sevgilinin yakın dostluğundan ötürü, mutluluğumdan kabıma sığamıyorum Çünkü gönül verdiğim sultan eşsizdir, pek güzeldir Hiçbir sevgili, asla, aşıkın istediği, özlediği gibi davranarak hayat süremez Fakat aşığın emelince hayat süren,uyan sevgili ancak O'dur
228
Aşk geldi; derimin, damarlarımın içinde akan kan oldu Beni, benden boşaltarak dost ile doldurdu Vücudumun her tarafını, bütün zerrelerini dost kapladı Benden, bana ancak ad kaldı ve arta kalan hep 0 oldu
229
Aşkla beraber ol, birlikte yaşa! Çünkü aşk, canın cevheri, özü, mayasıdır Gelip geçici sevdaların peşinde koşma, ebediyyen senin olarak dostu ara! Canıma dert olana, gam olana, can diye seslenme! Eğer 0, senin ekmeğin bile olsa, onu kendine haram say!
230
Sen bu kıymetli cihanın en kıymetli, en değerli bir madenisin Herkesin peşinde koştuğu şu dünya, sana nisbetle bir yarım arpadır Cihanın aslı, temeli sensin, cihan senin yüzünden yaratılmıştır, senden hayat bulmuştur Alemi, meş'aleler, mumlar kaplasa, aydınlatsa, çakmak olmayınca, bunların hepsi de bir rüzgarın esmesiyle söner
231
Dost, visal dudağını benden esirgiyor, gönlümü cefalarla, acı sözlerle kın-yor Bundan sonra ben ve gönül kırıklığı, her ikimiz birlikte dostun kapısındayız Çünkü dost, kırık gönlü seviyor, kendine dost ediniyor
"Burada kalbi kırıkların yanındayım " hadîsine işaret var
232
Ey dost, senin adını anmak, güzel yüzünü görmeye, seyretmeye engel olmaktadır Yüzünün nüru, yanağının şimşeği latîf çehreni perdelemektedir Dudaklarını tahayyül edince, dudaklarından mahrum kalıyorum Bu yüzdendir ki, dille, dudakla, dudaklarının güzelliğini söylemek, onları hayal etmek, dudaklarına perde olmuştur
"Bu ruba'îde, gönül gözü ile, baş gözünün ifade edilmektedir "
233
Dostun varlığının, sana açılıp aydınlanmasını istiyorsan özün içine gir, de-riden vazgeç! Dost, öyle bir zattır ki, etrafında kat kat perdeler var 0, kendi varlığına gark olmuş, iki cihan da onda gark olmuştur
234
Ey can! Senin gönlünden, benim gönlüme bir yol vardır Benim gönlüm, o yolu araştırmak hususunda uyanıktır Çünkü gönlüm, berrak, duru su gibi hoştur Berrak, duru, saf su ise aya ayna tutar
" Burada saf, lekesiz, temiz gönülde Hakk'ın tecellîsi belirtilmektedir "
235
Padişahın çadırına girip, onun huzuruna çıkmak mutluluğuna eren kişi,¦ bu saadete ancak padişahın lütfu ile, keremiyle, ihsanıyla ulaşır Her çeşit kendinden geçişte, sen şaha ulaşabilir misin? Buna imkan var mı? Her kendinden geçişin ötesinde Hakk'a varmak için daha binlerce yol vardır
236
Hakikata vakıf olan, bu yolu tanıyan her aziz can, bilir ki, başa ne gelirse gelsin hep ondan gelmektedir Onun takdir tezgahından çıkmaktadır Dünyadan ve hadiselerden niçin şikayet ediyor ve dünyayı suçluyorsun? Bu dünya kendi dönmesinden sorumlu değildir, günahı yoktur
237
Herhangi bir süret, herhangi bir güzel gelir, görünürse, ondan daha güzelinin de bulunmasına imkan vardır Şu halde, mademki ondan daha iyisi vardır, bu karşıma çıkana gönül vermem doğru değildir, o benim sevgilim olamaz Sen gönülden bütün süretleri, fanî güzellerin hayallerini sür çıkar, çı-kar ki, o süretsizin süreti o güzeller güzeli gönül evine gelsin
238
"Nasılsın?" diye sordun, nasıl olacak; kulun bildiğin gibidir Sevdan başında, elim de şakağımdadır Başımda bir şey dönüp dolaşıyor Beni düşündürenin, meşgul edenin adını söyleyemiyorum Fakat o çok hoş, çok tatlı birisidir
239
Bize hep hatalar yapma, günahlar işleme yazısı yazılmış Bizim aşkta adımız kötüye çıkmış, aşk rüsvaylığı, divanelik, sarhoşluk hepsi de bizde toplanmış Ey dost! Mademki zamaneden, yaşayıştan maksat sensin, şu halde şikayete yer yoktur Mademki sen varsın, her şey vardır
240
İnle, inle ki bu iniltiyi işiten bir komşun vardır Bu komşu sana şahdamarından daha yakın olan birisidir Inle, inle ki, çocuğun inlemesi, ağlaması, süt annesinin sevgisini uyandırır Her ne kadar, rüh çocuğunu terbiye eden büyük terbiyeci, kendi re'yindedir, seni dinlemez gibi davranırsa da, seni sevdiği için, sana zararlı olacak istekleri yerine getirmese de, sen yine inle, ağla, çünkü ağlamak, aşkı besler, ona sermaye olur
241
Bunalmış, daralmış gönlümdeki şu fitne nedendir? Aşıkın belini büken, onu çenge çeviren bu aşk nereden geliyor? Bu hasta gönül, bedenimde gece gündüz benim ile onun yüzünden cenk ve cidaldedir, bunun sebebi nedir?
242
Sevgilim dedi ki: "Filan, ne ile diridir? Mademki ben onun canıyım, o cansız nasıl yaşar?" Ben dayanamadım, ağladım  Dedi ki: "Bu defa şaşılacak bi'" şeydir? Ben ki, onun iki gözüyüm, o bensiz nasıl ağlayabildi
243
Bizim cansız sandığımız her zerre, her varlık, her hayal, uyanıklık gibidir ve uyanıklık içindedir Bu sebeple, bizim neşelerimizden, kederlerimizden dilsiz, dudaksız bize haberler verir, bizi uyandırırlar "Ey insanlar!" derler, "Hısımlarınız, akrabalarınız arasında ne diye yabancı gibi duruyorsunuz? Ne diye birbirinizi sevmiyorsunuz? Neden birbirlerinizle anlaşamıyorsunuzl Birlik ve varlık aleminden haberi olanlardan habersiz yaşamak kötü bir iştir kötü bir haldir
"Ruba'îde atomların uyanıklığından bahsediliyor Bütün kainatın bir birlik halinde olduğunu anlatıyor "
244
Bil ki, senin için bir mağaraya benzer, o mağaranın ötesinde acayib bir çarşı vardır Herkes, o çarşıda kendine münasib bir iş seçmiş ve bir yar tutmuştur Bu yar görünmez, gizli, anlaşılmaz bir yardır
245
Alemde senden daha güzel bir yar, senin yüzünü görmekten daha güzel» bir iş olur mu? Haşa olmaz! îki cihanda da, güzelim, yarim olman bana yeter ! Ben senden başkasını istemem Esasen, her nerede bir güzel varsa, bir güzelliki görülüyorsa, onların hepsinde senin güzelliğin görülmede, hepsinde senin nü run parlamaktadır
246
Gönlümde, perileri bile kıskandıran bir güzel mevcutken, bu dünyada, benim gibi neşeli ve mutlu kim vardır? Allah'a and olsun ki, ben neşe olma-dan yaşayamam Ben gam denen bir şey varmış diye işitiyorum, fakat onun ne olduğunu bilmiyorum
247
Güzel yüzü perileri bile kıskandıran o, bir seher vakti, ansızın geldi Benim yanan yakılan harap gönlüme baktı Acılarına dayanamadı da ağlamaya başladı Ben de ağlıyordum Sabah oluncaya kadar her ikimiz de ağlaştık Sonunda, sabah geldi, her ikimizi de ağlarken görüp; "Acaba bu ikisinden hangisi aşık?" diye sordu
248
Gözümün biri ayrılık gününden ötürü ağlıyordu Öteki gözüm, ona;"Neden ağlıyorsun?" diye sordu Ayrılık günü bitip de sevgiliye kavuşunca, ağlamayan gözüme dedim ki: "Sen mademki ayrılık günü ağlamadın, şimdi sevgiliye bakmaman gerekir "
249
Dün dam kıyısından bize bakan, ya bir meleğin canı, yahut da bir perinin ruhu idi  Onun güzel yüzünü görmeden yaşayan kişi, ölü bir kişidir Onsuz bır şeyden haberdar, hiç bir şeyden haberi olmamaktan ileri gelir
250
Gözüm, senin yüzünü gördüğü günden beri, bir an bile geçmedi ki, ayrılık gamınla kan ağlamasın Sensiz elime bir kadeh alırsam bana zehir olsun;Sensiz yaşamaklığım gerekse, bana bu yaşamak ölüm olsun
251
Sevgiliye; "Gel!" dedim 0 öfke ile bana baktı Ben; "Bu öfkeli bakışın, gönülden değildir, bu bir hiledir! Benden ne diye kaçıyorsun, burada kaçtığınj bir şey mi var?" dedim Sen aşk yolunda ölmüş bir varlıksın Bir ölüde utanma duygusu, şundan bundan arlanma duygusu olur mu?
252
Senin varlığın, benliğin, seninle beraber oldukça, emin olarak rahatça oturma, zira senden putperestlik gitmemiştir Hala benlik putuna tapmadasın Farzedelim ki, şüphe putunu kırdın, tutalım ki zan putunu akıl baltası ile parçaladın, böylece zandan, şüpheden kurtulma başarısına ulaşınca, bu defa kendine güvenme sana put oldu kaldı
253
Ney'e dedim ki: Senin canını kim yaktı, kim zulmetti? Kimden feryad ediyorsun? Dilsiz olduğun halde, bu inlemenin, bu ağlamanın, bu şikayetin, sızlanmanın sebebi nedir? Ney bana dedi ki: "Beni bir şeker dudaklıdan kestiler, ayırdılar Ondan ötürüdür ki inlemek ve feryad etmeksizin yaşamayı ben bilmem "
254
Ey beden eşeği, haberin var mı? Senin sırtında kim var? Sırtında eşsiz, benzeri bulunmayan bir peri var Bu yüzden sen yere değil, gökyüzünün başına, arşa ayak bas  Öyle birisini taşıyorsun ki, güneş bile bütün ömrünce, bir defa bile onun yüzüne bakmaya cesaret edemedi
255
Ey can, haberin var mı; sevgilin kimdir? Ey gönül, haberin var mı; senin misafirin kimdir? Ey ten! Sen her türlü hile ile bir kaçamak yolu arıyorsun Halbuki, o sevgili seni çekiyor Bak, gör ki, seni arayan kimdir?
256
Ey aşk hastası gönül! Kendine gel, cesür ol Bugün yiğitlik gösterecek bir gündür Ben senin aşkına bağlıyım Yabancı gibi durmanın yeri değildir Aklın tedbirine, tasarrufuna giren her şeyi bırak, şimdi coşkunluk, divanelik zamanıdır
257
Varlığa da, yokluğa da yabancılığım vardır Ne varlığa seviniyorum, ne de yokluğu istiyorum Fakat her ikisinden de el çekmek insanlık, mertlik, değildir Gönlümde öyle acayip, şaşılacak var ki, deli olduğum için çıldırmıyorum Eğer aklım olsaydı, gönlümdeki acayip şeylerden muhakkak çıldırırdım
258
Aklın sermayesi, divaneliğin sırrıdır Aşkın divanesi ise, dünyanın en akıllı, en derin düşünceli adamıdır Bir kimse, ızdırap ve dert yolundan giderek, gönül sırlarına aşina olursa, gönülle tanışırsa, onun kendinden haberi olmaz, hatta kendine karşı binlerce yabancılığı vardır
259
Hakk yolunda giden erenlere, ayak olmayan baş eksik olsun 0 gönül ki, candan o sevdaya dalıp gark olmaz, yok olsun  Dediler ki: "Aşıkla maşukun arasına bir kıl bile sığmaz " Bu sebepledir ki, ben bir kıl kesildiğim halde oraya sığamadım
260
Ey akıl, var git, burada hep aşıklar var Tek akıllı bile yok Sen kıl kesil-1 sen, yine burada sığacak yer bulamazsm Gündüz oldu Gündüz yakılan her' ışık, uyandırılan her akıl mumu, aşk güneşi karşısında hiç bir işe yaramaz, rezil, rüsva olur
261
Bu aşk, bir padişahtır, sancağı görünmez Bu Hakk'ın Kur'an'ıdır, ayetleri, esrarı gizlidir Her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez
262
Ab-ı hayat, bizdeki ilahî emanet, su ve topraktan yaratılmış olan balçık ten içinde gizlenmiştir Bu yüzden görünmemektedir Nefis de gönlün kapısına mr vurmuş, sevgiyi hapsetmiştir Sen, o mührü kopar ve sevgiyi kurtar Kimden korkuyorsun, utanıyorsun? Sen, gönlünü kurtar, onun görünmeyen yoluna düş, gerçek sevgiliyi bul!
263
Dünyada hiç kimse yoktur ki bir hevesle, deli divane olmasın! Hiç kimse yoktur ki, başında bir sevda bulunmasın Şevk, istek uyandıran o zevkin ipucu meydanda, sezilmekte, ama, kendi görünmez, gizlidir
264
Bu bizim sarhoşluğumuz, kırmızı şaraptan değildir Bizim şarabımız, aşk kadehinden başka yerde bulunmaz Sen, benim şarabımı dökmek için geldin Fakat ben, görünmez bir şarabın sarhoşuyum, bu sebeple benim şarabımı görüp dökemezsin
265
Can kuşunun hep yükseğe doğru uçmaya meyli yoktur Çünkü onun altı yöne de kanat çırparak uçmasında, yükselmesinde bir mahzur, bir güçlük yoktur "Ya onu bulmak için hangi yöne uçsun?" diyorsun Hayır, kendisi nereye uçsun, orada 0 yok mudur?
266
De ki: "Gece oluncaya kadar, bizim gündüzümüze gece yoktur Çünkü, bizim gündüzümüzün güneşi, aşktır Aşk mezhebinde aşka yol bulunamaz Aşk, öyle bir engin denizdir ki, ne kenarı, ne de ucu bucağı vardır Aşıklar, o denize dalmışlar, batmışlar da onların inlemesi, feryadı; "Ya Rabb!" demeleri duyulmaz
267
Ah etsem, ah buna yetmez; onun lütfuna karşı bir şey yapmış olmam, onun uğrunda toprak olsam, yerlere serilsem; bu hali sultanım yeter bulmaz Bütün gece, gölge gibi, her yana secdeler etsem; neden gizleyeyim; ay yüzlüm, bunu da yeter bulmaz '
268
Büyük kişinin küçülmesi, alçak gönüllü olması küçüklük değildir Şüphe yok ki, küçülmek, çocukluk etmek, çocuk gibi olmak, kemalden gelir, olgunluk alametidir Bir baba, çocuk gibi konuşursa, akıllı kişi bilir ki, o baba, çocuk gibi konuşuyor ama, çocuk değildir
269
Ruh gibi hafif ve latîf olmayan kişi, aşık değildir Geceleri, yıldız gibi ayın etrafında dönüp dolaşmayan aşık olamaz Bu sözü benden duy; bu söz boş değil: Rüzgar esmedikçe, sancağın dalgalanmasına imkan yoktur
270
Güzeller içinde, sevgilim gibi bir güzel yoktur Onun cihan gibi, yok ol-ması, sonu yoktur Şaşkının biri çene çalar, lüzümsuz sözler söylerse, ona de ki: "Sen ne dersen de, sevgilimin, bundan daha güzel olmasına imkan yoktur "
271
Cihanda, senin huyundan daha güzel bir huy olamaz Dünyada hiç bir gönül yoktur ki, senin mahallende oturup kalmasın, kendisini sana adamasın Baş kılı da nedir ki? Dünyada bulunan bütün insanların başlarını düşünüyorum Şöyle bir bakıyorum ki, onların hepsi de, senin başındaki saçın bir kılına feda olup gitmiş
272
Ey gece! Ben senin şarabınla kendimden geçmiyorum Uykusuzluğum da manasız, boş yere değildir Uykum, gökyüzüne dönmüş, göklere uçup gitmiştir Çünkü onu, bu kirli dünyada, suçlarla, günahlarla dolu bu aşağı yerde çok aradım, bulamadım
273
Azlık, çokluk, zenginlik, yoksulluk, bağlarından kurtulmuş olan kişi, rahattır, mutludur Böyle bir kişi dünyaya da aldırış etmez, dünya halkının g¤¤¤¤¤ da Kendi ile de onun zerre kadar yakınlığı kalmamıştır Onun zerre kadar varlığı ve benliği de yoktur 0 Allah'tan başka her şeyden
274
Ey can, ey cihan! Her şey gelip geçicidir Kadîm olan aşktan başka, ne güzel vardır, ne de sakî Aşık, yokluk Kabe'sini tavaf etmektedir Aslında, aşık Kabeye mensubdur, Kabe'dendir Hatta kendisi Kabe'den başka yerden değildir
275
Ey sevgili, dünyada senin gibi temiz bir varlık yoktur Senin gibi bir güzel, bir latîf, çevik ve canlı bir dilber bulunamaz Aşk yolunda bu çeşit ayıplamalar, kınamalar çok olur ve olacaktır Sen bizimle nasılsın? Dostsun ya bu bize yeter Bundan başka bizim için korku yoktur
276
Aşk yolunda bir sır vardır, fakat bir dava, bir yorum yoktur Çünkü aşkın manadan başka vasfı yoktur Gerçekten de, aşık fetvaya cevap vermez, bu mesele, yokluk meselesidir, varlık meselesi değildir
277
Sende bir şey vardır ki, o şey sensiz onu arar Senin toprağının içinde bir inci vardır ki, o inci, onun madenindendir Ata o binmiş, top onun çevgeninin önünde 0 onundur, o onundur, o ancak onundur
278
Ey şaşırmış gönül! Dosta, candan giden bir yol vardır Ey yolunu kay-betmiş kişi! Dosta apaçık da, gizli de bir yol vardır Eğer altı taraftan da senin yolunu keserler, kapatırlarsa da, korkma! Çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol vardır
279
îmansızlık ve iman cihanından dışarda bir yer vardır Orası her genç ve toy kişinin, her güzelin yeri değildir Öyle eşsiz bir yere, bir makama ulaşmak isteyen kişinin, can şükranesi olarak can vermesi, gönül bağışlaması lazımdır
280
îmansızlıktan ve müslümanlıktan da dışarda bir ova vardır 0 ovanın ortasında, bizim bir sevdamız bulunmaktadır Arif olan kişi oraya varınca başını yere kor, secdeye vanr Çünkü orada ne kafirlik vardır, ne de müslümanlık
281
Eğer şundan, bundan utanmak gerekiyorsa, insanların ayıplarını, kusurlarını görmemek, örtmek, yer altına gömmek lazımdır Ayna gibi iyiyi, kötüyü olduğu gibi göstereceksen, ayna gibi katı yüzlü ve olmalıdır
282
Sünbülde, senin güzel saçlarını kıskanmak, sitem etmek, onları azarlamak düşüncesi yoktu Onda güzellik aleminde senin saçlarının parlaklığı da yoktu Sünbül parlaklıktan, güzellikten, bir hayli laf etti, bir hayli kıvranıp durdu ama, senin saçlarının büklümlerini, güzelliğini elde edemedi
283
Lutfum öyle bir cihan yarattı, öyle bir mutluluk bağışladı ki  Bütün bu tertipleri, bu şaşırtıcı şeyleri, bir nesneye yazdı 0 yazdığından bu cihan denizine, bir katre damladı Sonra sonsuz lütuf anbarından tek bir tohum şu varlık sahrasına ekti îşte cihanda gördüğümüz güzellikler, gördüğümüz nimetler, ihsanlar hep o tohumun feyzinden meydana geldi
284
Ey güzel yüzüne bütün dünya güzellerinin hasret oldukları güzel varlık! Ey iki hoş kaşının bütün zahidlere kıble olduğu güzel! Ben, bütün beşerî sıfatlarımı üstümden attım, soyundum Senin o güzellik ırmağına, çıplak olarak dalmak istiyorum
285
Ey sevgili! Her gönlü uyanık kişi, senin haberlerine aşinadır, senin varlığından haberdardır Her uyuyan kişi de, senin iyiliğine, ihsanına nail olmuş, lütuf kapında yatmış uyumuştur Aslında, şu kainatta, görünen, görünmeyen senden başka hiç bir varlık, hiç bir şey yoktur Fakat korkuyorum da, bu hususta fazlasını söyleyemiyorum
286
Muvakkat bir zaman, bir iki gün tende misafir olan can ile, öyle anlaşmış, öyle kaynaşmış, dost olmuşsun ki, sana, ölümden bahsetmem yersiz ve manasız geliyor Fakat, senin çok sevdiğin, bir türlü ayrılmak istemediğin can ise sonunda gideceği konak yerini istemektedir Konak yeri ise ölümdür, bilhassa ölmeden evvel gelen mutlu ölümdür Ne yazık ki, canı varacağı yere götürecek olan beden eşeği, yolun yansında, yol ortasında yattı, uyudu
287
Sevgilim, aşkın gönlüme geldi, sonra neşeli bir halde gitti, tekrar geldi Bu defa aşk yükünü bırakıp gitti Giderken, ona dedim ki; "Lütfet, iki üç gün daha kal!" Hemen "Peki" dedi ve kaldı  Şimdi, galiba yerini pek beğenmiş olmalıdır ki, gitmeyi artık unuttu
288
Aşk şarabının küpünün ağzını örttüm, bağladım, ama, kokusu çıkıp gitti, her yola, her diyara yayıldı Onun kokusundan, aşık gönüllerin kanı ırmaklar gibi aktı, aktı, çıkıp geldiği ezel alemine doğru aktı
289
Her tarafı gam kaplasa, bütün insanlar kederli olsalar, aşık olan, aşka sı-kıca tutunan kişi gamsızdır, kedersizdir Zerreye bak 0 zerre aşka ayak bastı da, öyle bir hale geldi ki, o zerre bir cihan oldu, iki cihanı da tuttu 10
" Şeyh Galip merhüm, bu ruba'îden ilham aldı da: "Aşıkta keder neyler / Gam halk-ı cihanındır " dedi Burada aşkın kudreti, insanı ne hale getirdiği
290
Akıl geldi, aşıklara öğüt vermeyi tasarladı, gitti, yola oturdu Yol kesmeye başladı Gelen geçen aşıklara nasihat ediyordu Fakat, aşıkların başında nasihat kabul edecek yer bulamayınca hepsinin ayaklarını öptü, sonra başını alıp gitti
291
Sen gönül sahibi olmadığından ötürüdür ki, gönül, senin elinden tutmadı, sevgiden nasibini alamadın, sevmek saadetine eremedin, kimseyi sevemedin Şunu iyi bil ki, gönül kimin elinden tutarsa, o kimse, kirli arzuların çamuruna düşmez, kirlenmez Bir defa bile, benim gülüm rengi ile, kokusu ile gönül sıfatından, gönül huyundan başka bir huy edinmedi Benim elimde bir şey yok, ben yokluk içindeyim Fakat bu yokluk beni her şeyi elde etme yoluna, aşlı yoluna sevk etti
292
Gönlümün kuşu, şu yemden vazgeçti Dünyevî istekleri bıraktı însaf et de doğruyu söyle! 0 gerçekten de çok iyi, erkekçe hareket etti Gönlü terk edince, benlikten kurtulunca, sevgilisi elini tuttu Candan vazgeçince cananmı buldu, onun ayaklarına kapandı
293
Eğer, şehvetin ve nefsin havasına kapılır gidersen, ben sana haber vereyim ki, eli boş, nasipsiz gideceksin Eğer şehvetten vazgeçersen, bu dünyaya niçin geldiğini ve nereye gideceğini apaçık görürsün
294
Dedim ki: "Güvercin gibi avucundan uçar kurtulurum " 0, bana dedi ki:"Eğer sen avucumdan uçar gidersen 'gamım' seni hafiflikle, vefasızlıkla suçlar, ayıplar " Dedim ki: "Ben senin uğrunda hor görüldüm, alçaldım, telef oldum " Dedi ki: "Benim uğrumda telef olmak, horlanmak senin için izzettir, yüceliktir, şereftir "
295
Bir kimsenin gönlünde bir gamı olup da, onu sevdiğine açabiliyorsa, açsın, söylesin! Çünkü gönülde bulunan gam, söz ile gidebilir Fakat gönlümüzde açılan şu acayip, şu güzel gülü düşün ki, onun ne rengini gösterebiliyoruz, ne de gizli kokusunu duyurabiliyoruz
296
Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim Bütün kulaklardan gizli olan şeylerden bahsedeceğim Sana anlatacağım bütün bu sözleri herkesin içinde söyleyeceğim, fakat, senin kulağından başka hiç bir kulak, bu sözleri duymayacak, anlamayacak
297
"Ben Hakk'ım" diyen Hallac-ı Mansür, o sözü söylemeden önce, Hakk yoluna düşmüş, o yolun toprağını kirpiklerinin ucu ile süpürür olmuştu 0, kendi yokluğunun denizine daldı, daldı da ondan sonra "Ben Hakk'ım incisini deldi
298
Herhangi bir kimse ile birlikte oturduğun zaman, rühun zevk almaz gönlün huzur duymaz ve beşeriyyet halinden kurtulamazsan, o kimseni¦ sohbetinden sakın, yoksa ermişler ve aziz varlıkların canları, haklarını sana helal etmezler
299
Gönül kanatlarını açtın, varlık ovasına uçtun gittin Senin gönlünün geniş alanında, sonsuzluğunda ova küçüldü, küçüldü, kayboldu, yok oldu Senin gönlüne nazaran ova nedir ki? Yedi gök bile senin gönül denizin açılmış bir avuç gibidir
"Hz Ali'nin; "Sen kendini küçük bir varlık sanıyorsun, halbuki sende büyük bir alem gizlidir " sözünü hatırlatıyor "
300
Gamından gönlüm hasta, yaralı, ağlayıp inlemedeyim Perişan bir haldeyim, güçsüzüm, dermansızım Senin derdinden gözlerimden kanlı gözyaşları akıyor Senin için duyduğum kederden can vermek üzereyim Fakat, senin gamından ayrılacağım diye daha çok gamlanıyor, daha çok ızdırap duyuyor
301
Göz, ayrılığımızdan ötürü çokça gözyaşları döküyor Gönül, hasretlerle, çok çok sizi anmaktadır Geçip giden zaman, bize döner gelir mi? Heyhat! Zaman, hiç geri gelir mi? Heyhat! 
302
, Gökyüzünde, arşta, yüzünün sevdasından velveleler var Gönülde yanaklarının güzelliğinden bahsedenlerin gürültüleri duyuluyor Şarabında, can köpüğünün kabarcıkları görülüyor Gönlün boynunda da sevgilinin saçlarından zincirler var
303
Ben, öyle bir içkiden içtim ki, ruh onun kadehidir Öyle bir güzelden mest oldum ki, akıl onun divanesi, delisidir Yüzünden nürlar saçan bir güzel yanıma geldi, içime öyle bir ateş düşürdü ki, güneş onun pervanesidir
304
Gönlüm daralmıştır, çok kederliyim Hakk'a şükürler olsun ki, güzel yüzün imdadıma yetişiyor, bana ferahlık veriyor Yanaklarının hoş rengi olmazsa bu yaşayışım bana bir zindan hayatı olur Ayrılığının getirdiği gamdan, kederden içime düşen ateşi, canımın çektiği üzüntüyü, hiç bir gönül, hiç bir ten , yazıktır  
305
Puthanede, sevgilimizin hayali bulundukça, Kabe'yi tavafa gitmek, ayni hatadır Kabe, eğer ondan gerçek sevgiliden koku vermiyorsa, ateşgededir Sevgilimizin visali kokusu ile ateşgede, bizim Kabemizdir
"Bu ruba'î'de, Hakk'ı gönülde bulmak bahis konusudur Evi değil, ev sahibini aramak, bulmak tavsiye edilmektedir Yoksa Kabe'yi tavaf, durumu müsait olan her müslüman için dinî bir farîzadır "
306
Sevgilime: "Gönlüm senden bir öpücük istiyor " dedim "Bizim öpücüğümüzün değeri candır " diye cevap verdi Bu cevabı duyan gönül geldi ve canın yanına gitti Gönül, bu hareketiyle ona: "Güzelim! Gel; bu satış, bu değer ucuzdur " demek istedi
307
Ben Hakk'ın mahvıyım, Hakk da benimdir Hakk'ı sağda, solda, başka yerlerde aramayın Hakk benim canımdadır Sultan benim, fakat ben size yanlış görünüyorum Biri vardır ki, benim sultanımdır, diyorum
308
Hakk'ı arayanların yolunda akıllı ile deli birdir Aşk dilinde, akraba ile yalancı birdir Hakk'ı idrak eden kişinin mezhebinde, Kabe ile put evi birdir
309
Aşkta içki, ancak beka şarabım içmektir Aşkta yaşamağa, canlanmaya delil, ancak can vermektir Sevgilime dedim ki: "Seni tanıyayım da ondan sonra öleyim " Sevgilim: "Beni tanıyana, ölüm yoktur!" diye cevap verdi
310
Dervişlikle aşıklık bir arada olursa sultanlıktır Aşkın gamı, gam değil çok kıymetli bir hazinedir Fakat bu hazine gizlidir Ben gönül evini kendi elimle yıktım, viran ettim Çünkü definenin viranede saklı olduğunu bildim
311
Gönlümün diriliği, zindeliği, senin aşk gamın içindir Gamını sevdiğim, onunla dost olduğumdan ötürüdür ki gönlüm halka yardımcıdır Bu hal, senin aşk gamının bana bir lütfudur, bir ihsanıdır Yoksa, benim dar gönlüm, senin g¤¤¤¤¤ nasıl yer olabilirdi?
312
Bizim dilimizden gönlümüze giden bir yol vardır 0 yola, cihanın vej canın sırları bağlıdır Dil sustuğu müddetçe o yol açıktır Dil konuşmaya başlayınca, o yol kapalıdır
313
Alnımızdaki o parlak nür, Hakk aşıkının gönlündeki o iman ziyası, secdej eseri olarak müminlerin yüzlerinde görülen bütün bu nürlar, belki her n0run¦ nüru, Allah'ın sevgili peygamberi Muhammed'in nürundandır
316
Ey gönül! Anlamayanlar seni üzerler, rahatsız ederler Hatta seni deli, di-vBne ederler, ayağını bağlarlar Sen içi tatlı, özlü bir yemişe benzersin Bu yüzden seni hep kırarlar
317
Ey Hak yolunun yolcusu! Eğer sende bu yolun sevdası varsa, senin ba-şında bu kapının, bu dergahın sevgisi bulunmuyorsa Hakk ehlinin açtığı iman ve sevgi kapılarının anahtarı nedir? Biliyor musun? 0, "Lailahe illallah (=Allah'tan başka ilah yoktur)" kelimesini çokça, hoşça söylemektir
318
Göğsünün içindekini hakîki gönül sanan kimse, Hakk yolunda iki üç adım attı da, her şey oldu bitti sandı Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk,' günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır Hakk yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı
Bu görünen ben, ben değilim Şu halde, "ben, ben" dediğim kimdir;söyle! Söyleyen, ben değilim Peki benim dilim ile söyleyen kimdir; söyle! Aslında, ben baştan ayağa kadar bir gömlekten fazla bir şey değilim Benim, gömleği olduğum varlık kimdir; söyle!
319
Ey Efendi! Sende maddî güzelliğin gamı, yüksek mevkinin özlemi var Sen bağlara, bahçelere, çayırlık ve harman yerlerine sahip olmak istiyorsun Bizler ise tevhid aleminin yanıklarıyız Bizde Lailahe illallah(=Allah'tan başka ilah yoktur)daki sır vardır
Padişahla birlikte, hoşluk ve ferahlık sarayında oturan kimseye, bu lütuf ve ıhsan, şahın lütfu, ihsanıdır Sen padişahla beraber olursan, nereye vanrsın, "ilıyor musun? Kendinde olmamaya! Işte o kendinde olmamak yönünde,giden binlerce yol vardır
320
Bizim ezelden geçmiş başka bir yerimiz vardır îçinde bulunduğumuz bu cesetler alemi başka bir diyardır, bizim asıl yerimiz değildir Ey geceleri kalkan, namaz kılan zahid! Sen kıldığın namazlarla övünüyorsun Halbuki namazın da dışında, ötesinde başka bir hal, başka bir zaman vardır
321
Görmeyerek yol yürürsen, bu aynı hatadır Eğer herşeyi görüyorum sa-narak, gözüne güvenirsen, bu bela okudur Kilisede, medresede bulunanların, hakîkatlerini bilmeden, mecaz yolundan, onların gerçek yerlerini, onların nerede bulunduklarını sen ne bilirsin?
322
Cihandan ve candan dışarı, bize bakan, bizi yediren, bizi büyüten bir dadımız vardır Onu gereği gibi bilmek, bizim haddimiz değildir O'nun hakkında ancak şunu biliriz: Biz O'nun gölgesiyiz, cihan da bizim gölgemizdir
323
Tenden ve candan dışarı olan derviştir Yeryüzünden ve göklerden yük-sek olan derviştir Cenab-ı Hakk'ın bu cihanı yaratmak için bir maksadı yoktu Hakk'ın bütün bu cihanı yaratmaktan maksadı, derviştir Yani, derviş olmasaydı, Allah cihanı yaratmayacaktı
" Burada dervişten murad Peygamber Efendimiz ve dolayısıyle kamil insandır "
324
Derdimin getirdiği acılar, kederler, dermana sebeb olunca, kötü huylanm eitti îyi huylar geldi Günahlanm sevap, imansızlığım iman oldu Can, gönül, ten bu üçü yolumu kesiyor Hakk'a varmama engel oluyorlardı Şimdi, ten, gönül oldu; gönül, can oldu; can da canan oldu
325
Hep dostun süretiyle, hayaliyle dolu bir gözüm var Dostun hayali orada bulundukça, gözümle aram iyidir Aslında, gözden dostu ayırt etmek, göz ile dost arasında fark görmek hoş değildir Çünkü ya dost gözün yerindedir, yahut da gözüm dostun kendisidir
326
Herhangi bir kimsede, gizli bir aşk derdi yoksa, o yaşıyormuş gibi görünse de, onun gönlü ve canı yoktur 0 adeta gezen, dolaşan bir ölüdür Eğer aklın varsa git de Hakk'dan dert iste! Çünkü dertsiz olmak, aşk derdine düşmemek, tedavisi imkansız bir hastalıktır
327
0 öyle bir sevgilidir ki, onun aşkının getirdiği gam, her hastanın devası-dır Her kim onu sevmiş, ona yar olmuşsa, o da onu sevmiş, ona yar olmuştur Bana diyorlar ki: "Boş durma! Daima bir işle uğraş!" Ben işsizim, bir işle meşgul değilim, ama herkesin uğraştığı şu dünya işlerinden uzak durmak da büyük bir iştir
328
Sevgilim! Senin güzel kokun ben kulunun burnundan asla gitmedi ] Güzel yüzünün hayali de gözümün önünden gitmedi Senin istediğin gibi,' gece gündüz ömrümü harcadım durdum Bütün ömrüm geldi geçti Fakati senin isteğin, arzun bitmedi, tükenmedi
329
Ey can! Cihanda benden daha değersiz bir mahluk yoktur Senden daha üstün, daha büyük, daha güçlü bir kimse de mevcut değildir Sevgilim, sen bensiz olarak benden hep korkup duruyorsun Ben seninleyim Eğer sen de benimleysen korku kalmaz
330
Yüzü daima taze, dudakları daima rtıütebessim olan o candan, gönülleri kendine çeken sevgilimiz hoşlanır Öyle bir yüzün güzelliği canla ölçülernez Yavaş söyleyelim: Yoksa o canan mıdır?
331
Ey kainatı yoktan var eden Allah'ını! Unutmaktan, sonradan var olmak-tan sen münezzehsin Başımdan, senin fîkrinden, seni düşünmekten, seni sev-mekten başka ne varsa hepsi aynı hatadır Dilde seni zikretmekten, tesbih etmekten başka ne varsa hepsi sapıklıktır, boştur
332
Mademki mizacımız, huyumuz aşk ile düzeliyor, o halde bizim hekimimiz de, ilacımız da aşktır Bu aşk ile elele vermedikçe, bu aşka bağlanmadıkça Hakk yoluna düşüp, gidilemez Bu aşk, kimseden doğmadı, kendi de doğurmadı
333
Ya Rabbi! Ben gece gündüz iyilikten, düzenlikten başka bir şey isteme-yen birisi idim Gece-gündüz hep iyiliği ve düzeni aramaktaydım Fakat bu yıl öyle bir haldeyim ki, onu söyleyemem, gelecek yıl fikrim ne olacak? îyiliği, düzeni arayabilecek miyim? Vah bana, vah düzelmeye!  
334
Ey yüzü, letafette, güzellikte can aynası olan sevgilim! îstiyorum ki, sabahleyin, hayalinin ayaklarını yüzüme ve gözlerime süreyim Fakat oka benzeyen kirpiklerim hayalinin ayaklarını yaralar diye korkuyorum
335
Ey benim aşk şarabımı içmemi inkar eden! 0 şarabı sen üzümden çıkmış sanma! Coşkunluğum benim şarabımdır Gönlüm de kadehimdir 0 şarabı bana sunan da, karanlıklan açan, aydınlatan, sokakları
336
Aşk sizin sevimli, güzel bir dostunuzdur Bu dost sizi fasih sözlerle, açık bir ifade ile çağırır, der ki: "Aşk, aşkı isteyenden esirgenmez Bilhassa, bir güzel, bir güzeli-severse sevgi ondan asla esirgenmez "
337
Vefasız gönül, gamlara batsın, mateme girsin Kimde vefa yoksa, o kişi dünyada yok olsun Yaşamasın daha iyi Gördün ya, beni dünyada gamdan başka kimse hatırlamıyor, bu vefasız dünyada benim en vefalı dostum gamdır 0 gama çok çok aferin!
338
Sevgilim, başın daima üzüntüsüz, sağlıklı ve rahat olsun Dudaklarından tebessüm eksik olmasın Senin gibi güzel bir varlığı görüp de sevinmeyenin, boynu altında kalsın, bahtı kara, gönlü perişan olsun
339
Ney yapan usta, kamışlıktan bir kamış kesti Ona dokuz delik deldi, adına da Adem koydu Ey ney! Sen seni çalan neyzenin dudaklarından feryada geldin, inlemeye başladın Fakat sen, seni nefesiyle feryada getiren neyzenin dudaklarını değil, o dudaklara nefes veren dudakları gör!
" Ney, kamil insanın sembolüdür Insan, Hakk'tan ayn düştüğü için feryad etmektedir Ney gibi insanın bedeninde dokuz delik vardır "
340
Senin aşkının g¤¤¤¤¤ düştüğümden beri, çaresiz kalan zavallı gönlüm, çok çok ızdırab çekti, çok dertlere düştü Gönlüm, aşkın g¤¤¤¤¤ çok defa düşmüştü Fakat bu seferki gibi hiç inlememeşti, hiç sızlanmamıştı
341
Can incisi (rühumuz) şu dört unsurdan ibaret olan bedenin içine dü-şünce, birbirine zıt olan bu fesad unsurlar (su, toprak, hava, ateş), o can incisi ile komşu oldular, bu tende beraber yaşamaya başladılar Fakat, nasıl kötü üzümden iyi üzüm renk alırsa, onun rengine boyanırsa, can incisi de dört unsurun rengine boyandı Rabbim kimseye kötü komşu vermesin!
342
Bütün zahmetler, sıkıntılar aç gözlülüğümüzden, çok istekler peşinde koşmamızdan ileri gelir Nefsanî arzularına uyan, şehvetine ve midesine düşkün olan ne belalara uğrar! Zaten kuş da yem yüzünden tuzağa düşer, daracık kafese kapatılır 0 kafes dam kenarına asılır
343
Elif gibi olan boyum, aşk yüzünden büküldü, "cim"e döndü Senin bulunduğun yerde, güzellik artar, iki kat olur Ey can ve ey cihan! Gönlüm senin zevalsiz güzelliğini aldığından ötürüdür ki, o zevalsize doğru koşuyor
" Arap harflerinde " 1 =elif", dümdüz bir harfdir," £ ise bükük bir şekildedir "
344
Sevgilim! Senin güzel yüzünün hayali, gözümün önüne gelince uykumj bana sırt çevirdi, kaçtı gitti Hayaline karşı senden adalet, insaf temenni ediyorum, yardım istiyorum Şimdi uykum geri geldi, bu defa da gitti, eliyle senin eteklerine yapıştı Fakat, hayalin tekrar gözümün önünde belirince, uykum can verdi, öldü
345
Haydi artık uyu, sevgili müsaade etti Çektiğin zahmetler hududu aştı ve! sen azat oldun, kurtuldun Sevgili yaşadıkça, benim uykum tekrar ölür Uykum toprak altında yattıkça, Allah sana ömür versin!
346
Ey Efendi! Söyle, köle misin? Hür müsün? Kötülükte bulunsun, bozgunculuk etsin, fesad çıkarsın diye kim köle satın alır? Ey ellerini kaldırıp dua eden, isteklerde bulunan kişi îstemek gücünü, dilek için kaldırdığın eli sana' kim verdi? Kendi muradından, isteklerinden vazgeç de, asıl O'nu iste! Muradın yalnız 0 olsun
347
Ey salına, salına yürüyen selvi, sana hazan rüzgarı dokunmasın Ey ciha nın gözü, sana kem göz değmesin Sevgilim! Sen gökyüzünün de, yeryüzü nün de canısın, senin güzel canına rahatlıktan, rahmetten başka bir şey gelme sin!
348
Aşk odur ki, halkı neşelendirir, sevinç içinde bırakır Aşk odur ki, neşelere neşe katar Bizi, anamız doğurmadı Bizi o aşk doğurdu Bizi doğuran o anaya yüzlerce rahmet, yüzlerce aferin!
349
Sen mübarek ayağını yere basınca yeryüzünün toprağı neşelenir, sevinç içinde kalır Duyduğu sonsuz zevk ve neşeden ötürü toprak gebe kalır, yüzlerce gül goncası doğurur Bu hali gören yıldızlar da, gökyüzünde heyecana kapılırlar, alkış gürültüsü sevinç sesleri ile gök kubbesini çınlatırlar Bu sevinç, bu alkış sesleri içinde ay'ın gözü bir yıldıza düşer
350
Lakabım her ne kadar Bahauddin Veled ise de sen, rühlara hiikmeden, ebedî bir sultansın Bizi kendimize bırakma! Elimizden tut ki vefa kadehi kı-rılmasın Eğer vefa kadehi kınlırsa, sevgi şarabıyla sarhoş olanların ayağına batar, ayaklarını yaralar Yapma bunu!
"Mevlana bu ruba'îyi babası Sultanü'l-Ulema'nın vasfında söylemiştir Sipehsalar'ın kita-bının Sultanii'l-Ulema menkibesinde de bu vardır "
351
Yastığa yaslanıp uyuyan baş, ondan haberi olmayan, onu bilmeyen baştır Ondan haberi olan, onu idrak eden, onun yüce varlığını gönlünde hisseden! nasıl olur da uyur? Aşk gelir, bütün gece iki gözüme bakarak: "Onsuz uyu yan kişiye yazıklar olsun!" diye söylenir durur
352
Benim gönlümle, gözümle hiç bir işim yok Ancak sevgilimle buluşunca¦ gönlüme, gözüme işim düşer 0 zaman gözüm onun güzel yüzüne bakıncai nürlanır, gönlüm de buluşma zevkiyle heyecana kapılır, sevinir, oyalanır Gönül kanıyla gözyaşımı yağmur gibi akıttığım zamanlar, benim gönlüm ve gözüm olan, sevgilimin kucağıma düştüğünü sanırım
353
Zamanede ********lik rağbet bulursa, şerefli erlerin, iyi insanların adları kötüye çıkarsa, böyle insanların ilahî takdire boyun eğmeyerek kendilerini iyiye çıkarmaya uğraşmaları, ada, sana, nama düşmeye kalkışmaları, onların şereflerini büsbütün düşürür Inci arıyorsan, denizin dibinde ara! Kıyıya vuran ancak köpüktür
354
Ey can! Hizmetinde ben yerlere kapanınca o secdem benim kendi bahtıma karşı oluyor Böylece ben bahta kavuşuyor, devlete erişiyorum Ayağına her kapanışta, canım da içimde benim ayağıma kapanıyor
355
Bu bir şaşılacak şeydir ki yar, benim gönlüme sığıyor Binlerce tenin canı, bir tene sığıyor Bir buğday tanesinin içinde binlerce harman bulunuyor Bir iğne gözüne de, yüzlerce alem sığmış
356
Seviniyorum ki, gamın gönlüme sığıyor Çünkü senin gamın, aydınlık bir yere sığar Göklere ve yere sığmayan o gam bir iğne gözü gibi olan bir gönü-lün içine sığar
"Buradaki gam, ilahî tecellînin, ilahî sevginin sembolüdür Bu ruba'îde "Ben, yere, göğe ağmam, mümin kulumun gönlüne sığanm kudsî hadîsine işaret var "
357
Benden yüz çevirdiğin gün, elinle öldürülmem bana zor gelmez Fakat şuna üzülüyor, gam yiyorum ki, gözlerin benim matemimle yaşanrsa, canıma kıydığım için ne özür bulacaksın? Ve özrünü ne vakit, kime söyleyeceksin?
358
Varlığın, yokluğun mahiyetini anlayan ve bu görüşün derinliklerine inen bir kişi için, artık varlık, yokluk inancı onun Hakk yolunda yürümesine engel olamaz Böyle bir kişi sıfatlara ve yaratılan şeylere, yapılan işlere takılıp kalır tnı? 0 Allah'ın güzel eserlerinin, sanatının dışına çıkarak, yaradanı bulmaz mı? ona hayran olup kalmaz mı?
359
Gam, nasıl olur da aşıkları tedirgin eder, gönülsüz bir hale getirir? Aşıkın gönlü, daima sevgilinin saçlarının zincirine bağlıdır Aşıkın rühunun derinlik-j lerinde anlaşılması güç, karışık sesler çıkaran bir rebab inlemektedir
360
Sevgili güneş gibi panldamaya başlayınca aşık zerre gibi oynar, titrer, döner Aşk baharının rüzgarı esince, her şey canlanır, kum olmayan her dalj oynamaya başlar  ;
361
Gam kim oluyor ki Hakk aşıklannın gönlü etrafında dolaşsın? Gam aşıkara yanaşamaz 0 ancak duyguları donmuş, buz kesilmiş, kalpleri nasırlaşmı$¦ kişilerin çevresinde dolaşır Başlarına bela olur Allah adamlarının gönülle-j rinde öyle bir deniz vardır ki onun çok hoş bir dalgalanışından aşka gelir de gökyüzü dönmeye başlar
362
Bu aşk, yiğitlerin yanlarına gelir 0 arslanlarla dönüp dolaşan bir ceylandır Bu aşk evi, ezelden beri mamurdur Sensiz yıkılıp gideceğini mi sanıyorsun?
Ey müşkülümü çözen, zorluklarımı kolaylaştıran yüce varlık! Serviler, güller, bağlar, bahçeler senin lütfunla, ihsanınla mest olmuşlardır Gül, senden hoş bir koku almış, senin güzelliğini görmüş, hayran olmuş, kendinden geçmistir Gülün yanındaki diken de sarhoş ve baygın bir haldedir Bana bir sevei kadehi lütfet de ben de kendimden geçeyim, böylece hepimiz senin sarhoşun olup çıkalım
364
Gam, padişahın kullarma hiç yaklaşabilir mi? Padişaha gönül vermiş sadık kullarının başında bahtlar, devletler, mutluluklar döner dolaşır Onların ya-şayışlarında, neşeden de üstün, bambaşka bir hal, bambaşka bir şey vardır 0 şey onların sermest, mahmur başlarında döner durur
"Bu ruba'î; Şeyh Galip hazretlerine; "Aşıkta kader neyler, gam halk-ı cihanındır" dizelerini yazdırtmıştır
365
Kendini göstermeyen o gizli güzel meydana çıkıp da salına salına yürü-meye başlayınca, her gizli şey, her örtülü güzel, elbiselerini, örtülerini üstlerinden atarlar, oldukları gibi görünürler 0 zamana kadar, güzelliklerini giz-^yen nice hasisler, onun güzelliği karşısında, her şeylerini ortaya korlar Hasis, taş bile olsa, gizli güzeli görünce, inciler satan bir maden kesilir
"Bu ruba'î'yi Hz Mevlana her halde bir ilkbahar günü bahçelerin uyandığı,"
366
Bizim gönlümüzde dönüp duran bir sır vardır Yaratılan her şey o sırra bağlıdır, hatta kat kat şu gökyüzü bile, onun yüzünden dönüp duruyor 0 sır, yüzündendir ki, ne başın ayaktan, ne ayağın baştan haberi vardır Baş da, ayak! da o sır ile başsız, ayaksız dönüp duruyor
" Bu ruba'îde eşref-i mahlük olan insanın yaradılışına ve her şeyin bu yaradılışa bağlı bulunuşuna işaret var "
367
Bu gece, ne güzel, ne hoş geçiyor Bu gecenin öyle bir letafeti, öyle anlatılamaz bir güzelliği var ki, hiç kimse, bu güzelliğe akıl erdiremez Ruhların gezip dolaştıkları gül ve sünbül bahçelerinde, uyku, bu güzelliğe hayran olmuş, şaşırıp kalmıştır Aşıklar, ise yüz yüze bakarak, gecenin bu letafeti ile mest olmuşlardır
368
Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vücut toprağmı altınj ederier Senin fanî varlığını taş gibi ezerler de göğe sürme yaparlar Iftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mana incisi olur Ramazan'da, yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için, bu sabır, senin manevî görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar
369
Her ne kadar söz, ağızda dönüp dolaşıyor ve biz dilimizin, dudaklarımızın hatta dişlerimizin yardımı ile konuşabiliyorsak da, şaşılacak bir halde, sözün, sözümüzün etrafında dönüp dolaşmasıdır Söz bize demek istiyor ki: "Benim, kendi çevremde dolaştığıma ve söz söylediğime şaşkın şaşkın bakma! Benim çevremde dönüp dolaşanı, bana bu sözleri söyleteni düşün, bul!"
"Görünüşte sözü biz ama, sözü bize söyleteni göremiyoruz "
370
Her gönül ki, sevgilinin, o güzel dudaklarının hasretiyle yıkılmış, harab olmuştur 0, bahar mevsiminde bağlarda, bahçelerde, ırmak kenarlarmda ne-den dolaşsın dursun? Küçük dallar, birbiri ardınca Hakk'a secde etsinler diye, rüzgar, ağacın dalı etrafında dönüp dolaşmakta  
371
Aşıkların gönüllerinin yanışlannda kıvılcımlar vardır Gönüllerini, sevgiliye vermiş olanların gönüllerindeki derdin belirtileri vardır Sen, hiç duymadın mı? Yanıp yakılanların gönüllerinden çıkan, ateşli bir "ah" ta Allah'ın rahmet huzuruna geçer, gider
380
Canında senin aşk havalarından bir feryad, bir şikayet bulunmaktadır Ruhumun muratlardan öte bir muradı, isteklerden başka bir isteği vardır Bu aşk şarabıyla, kendimi bir kuru yaprak misali, senin sevgi rüzgarının önüne atmışım Çünkü, bu aşk şarabında senin sevdandan esip gelen bir hava, bir sevgi kokusu var
381
Balçıktan yaratılmış bir sevgilisi olan, bir gün ona kavuşur, sükün bulur, rahatlar 0 kimse ne acayip, ne şaşılacak nadir bir kimsedir ki, şu balçık be-deninden dışarı çıkar, kendi kirli maddî varlığından kurtulur da, senin gibi eşsiz bir sevgilinin muhabbetine düşer, nadir bir sultanın sevgisini kazanır
382
Sevgilim! Senin yüzünden, yüzümde bir güzellik var Gözlerimde, yüzünün güzel hayali bulunuyor Gönlüm senin feyzinle, rahmetinle dolu Bugün, sema'mızda da ayrı bir kemal, ayrı bir güzellik mevcut
383
Dünyada yarım ekmeği olanın, oturmak için bir de yuvası bulunanın iyi bir hali vardır 0, kimseyi dilemez, istemez Kimse de onu istemez, dilemez Böyle bir kişiye: "Neşe ile yaşa!" de! Çünkü, o isteklerden, arzulardan kurtulmuş, mutlu olmuştur Onun kendine göre hoş bir alemi vardır
384
Gece karanlığı, nasıl güneşi alır, başka taraflara götürürse, uyku da gelir Hakk aşıkının yanan, yakılan gönlünü alır götürür Fakat aşık ağlamaya, gözyaşları dökmeye başlayınca uyku kaçar gider, gelmez Geri gelirse, aşıkın gözyaşı seline kapılıp, gideceğinden korkar
385
Sevgilinin güzel yüzünün mehtabını bulup seyreden kişi ne mutlu bir kişidir îyilik yapmasını seven sakînin sunduğu rnana şarabıyla kendinden geçmek, harab olmak da hoş bir şeydir Aşıkların gözyaşları akar durur da uykuları gelmez, çünkü, uyku gelirse gözyaşı seline kapılıp gideceğinden korkar
386
Aşkın cihandan rahatlığı, esenliği aldı götürdü Ayrılığın ecel kesildi, can alıyor Yüzbinlerce cana karşılık vermeyeceğim gönlü, senin bir gülüşün bedava aldı götürdü
387
Canı, Hakk'a, Hakk'ın huzuruna tertemiz bir halde, hiç bir şeye bağlı olmadan, mahrem olarak götürmelidir Gönlü, sahte neşelerden, zoraki kahkahalardan arınmış, fakat aşk gamıyla, ahlarla, ızdırapla dolu olarak götürmelidır Sen kendinden, kendi varlığından kurtulmadıkça, bize asla yol bulamazsın Bize yol bulmak için, kendi benliğinden vazgeçerek, bizden bize doğru
388
Gönüller alan sevgilim, beni ne hoş, ne güzel bir yere götürüyor! 0, benim cismimi de, canımı da alıyor, cihandan ötelere götürüyor "Gitmem " dedim, bahanelere başvurdum "Gitmezsen, seni çeke çeke alır götürürüm " dedi
389
Melek ülkesinin kuşu gökyüzüne doğru; o yönü olmayan yöne doğru uçar, o yana uçar gider Simurg'un yunıurtasından doğan kuş, Simurg'un bulunduğu yerden, başka bir yere nasıl uçar gider; söyle?
" Simurg = zümrüdü anka: Efsanevî bir kuş; ismi var, cismi yok Tasavvuf dilinde, seyr ve sülükünü iyice bitirerek, asil maksadına eren salikten kinaye olur "
390
Gönlün, sevgilinin derdiyle dolduğu gün, şükrane olarak binlerce can feda etmelidir Ey iyi ve seçkin adam! Aşk yolunda, aşıklık yolunda şükretmeden iyilerin sillesini yiyemezsin, onların yaptıkları kötülükleri hoş göremezsin
391
Hem safım, duruyum, hem de tortuluyum Hem çok yaşlıyım, pîrim, hem küçücük bir çocuğum Ben, ölürsem sakın bana "öldü" demeyin Aslında ben ölü idim, dirildim, beni dost aldı götürdü
"Bundan sonra gelecek ruba'î, bu ruba'î'nin aynıdır Belki de, Hz Mevlana bu ruba'îyi söy-lerken, yazanların yazışlan yüzünden, bir ruba'î iki ruba'î"
392
Ben hem küfürüm, hem dînim, hem duruyum, hem de tortuluyum Ben hem ihtiyarım, hem gencim, hem küçük çocuğum Ben ölürsem bana "öldü" demeyin Deyin ki: "0 ölü idi dirildi, onu dost aldı götürdü "
393
Sevgilim, yanımızdan geçerken toprağa bakıyor, istiyor ki, benim yüzüm, onun tatlı bakışları ile nürlanan toprağı kıskansın Onun önünde, toprak olmaktan daha güzel bir şey olamaz ki! Böylece, umulur ki, yolu bize düşer de, bizi çiğneyip, geçmek lütfunda bulunur
394
Hayat denizinde, geçip giden bir gemide bulunan kişi, karşı kıyılardaki kamışlığı seyrederken, kamışlığın yürüyüp geçtiğini sanır  Tıpkı bunun gibi dünyadan göçüp gidiyoruz da sanıyoruz ki dünya gidiyor
395
Gönlümü, aşk g¤¤¤¤¤ düşüreceğim Canımı bela okuna hedef yapacagım  Senin aşkında harcanmayan ömrümü, bugün gönül kanına kaza edeceğim  
396
Bu gece sakî, şarabı kadehte değil, testi ile döndürüp sunmadadır sunduğu şarabla o gönlü yağma etmiş gitmişti; geldi, şimdi de imana el attı, onu da alıp gidecek Gönlü de, imanı da bende bırakmayan sakî, o kadar çok şarap sundu ki, sunduğu şarap bir tüfan oldu, bu tüfan aklın evini barkını yıktı götürdü
397
Sus, senin sözlerin, güzel, hoş konuşman beni susturdu, konuşmaz bir lale getirdi Senin işlerindeki tatlılık, üstünlük, tertip, düzen, beni işlerimden utandırdı, işsiz güçsüz bıraktı Ben senin tuzağından kaçtım, gönül evine sığındım Fakat, gönül kendisi senin tuzağın oldu da beni tuttu
398
Dün bağlar, bahçeler, kıştan kurtulduklan için sana şükür selamları gönderiyorlardı Çiçeklerin yüzlerinde senin lutfunun, ihsanının belirtileri görülüyordu Yemyeşil çayırdaki selvi boy atmış, öteki ağaçlarla üstünlük davasına kalkışmıştı Gül ise gülerek göz göre göre rengi ile, kokusu ile neşeleniyor, kıyametler koparıyordu
399
Aşkın gönlünün dünyaya bakmasın; dünyaya kapılmasına imkan yoktur Haşa bu olamaz Zaten aşktan başka bakılacak, görülecek ne vardır? Ecel günü aşkı bırakıp da, korkudan, can derdine düşen, cana bakan gözden bıkmışım, usanmışım
400
Yarattığı eserlerini kendine perde yaparak kendini gizlemiş olan, eşsiz güzeli mana gözüyle gören gönül, nasıl olur da, gelip geçici olan dünya mülküne bakar? Ben ecel gününde bile, gizli sevgilinin yüzünü bırakıp da, canını düşünen ve canını gören gözden memnun olmam
401
Dışarıya da, içeriye de bakan, gören, aşkın divanelerinden yüz çeşit bakıp gören göze dikkat et bak, o nasıl göriiyor? Gözden dışarı bakan ve gören bi-risi
Acaba o kimdir? Biliyor musun?, çiçeklerin güldüğü bir zamanda söylemiş
402
"0 ebedî diri öldü " diyen kimdir? "Umut güneşi söndü " diyen kimdir? güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da:
îüneş söndü " dedi 24
403
Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! îrdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak Hakk ile ;iği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu fidiğin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden, saydığın sziyetlerinden de daha üstün bir kişidir
404
Gün neşe günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim? Bugün, sevgiliye ndan bağlı olma günü, vefa kadehiyle şarap içmek gerek  Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip, içeceğiz? Biraz da in-ndan değil, Hakk'dan rızık talep etmemiz gerek
Bu ve bundan sonraki ruba'î Hz Şems için söylenmiş
405
Aşk sarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır Benim şarap içmeme lü-zurn var mı? îçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götüre-
cek?
406
Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem kavgalarla dolar Senin aşkın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da baştan başa rüh olur
407
Varlıklann gerçek sevgiye kavuştukları, benlikten kurtulup yokluğun yü-celıklerine ulaştıkları gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk uğrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak? Kim ikbal ateşi ile yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek?
408
Kendini koyverme! Zira vesvese seni perişan eder, zebün eder Vesvese, yılan gıbi hile ile, efsunla seni tutar, bağlar 0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay'ı, seni nürlandınncaya kadar vesveseye meydanı bırakma 0
senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur
ROhumun, göklerin yolunu tuttuğu, tenimin her cüz'ünü, toprak dağıtıp;
perişan ettiği vakit, sen mezarımın başına gelip, toprağıma parmağmla "kalk" diye yaz! Yaz ki, bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım
Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kişi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha kıymetlidir Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir Az bir zaman halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da değerlidir, cihandan da; şundan da üstündür, bundan da!
Seni anınca, yüreğim heyecanla çarpmaya başlar Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür Nerede, dostun geleceğine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider
Aşkın, gönlümle savaştığı gün, can telaşa düşer Yalınayak aradan kaçar, gider Ben aşık bir kişiyim, beni akıllı sanan delidir Benden sakınan, çekinen kişi de akıllıdır
Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmağa başlayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava içinde uçmaya başlar Hakk aşığı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden, rahatça dostu görmeye başlar
Aşk, insanın başına tatlı belalar getiren hoş bir şeydir Bu yüzdendir ki, aşkın getirdiği belalardan çekinen, korkan kişi aşık değildir Aşk işinde mert kişi odur ki, aşk ateşi canına düşünce o uğurda canını verir, canından geçer
412
Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kuşanan güneş, senin önünde can verir 0 solgun benizli, ciğeri yaralı, hasta ay da senin karşında ölür gider 0 boy atmış selvi huzurunda yerlere kapanır, hayatını kaybeder 0 yeni açılmış, saçılmış gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür Bu gönlünü sana kaptırmış aşık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır
Senin aşkından gençlik ateşi çıkar Aşkınla aşık gençleşir, gönülde eşsiz bır canın güzellikleri belirir Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah değildir, helaldir Çünkü dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır 25
Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir
Sevgilim! Deniz senin aşkından coşmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır Bulutlar, yağmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır Aşkından bir şimşek çakmış, yeryüzüne düşmüştür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir
Dün gözlerin görenleri büyülüyordu Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı Saçlarının gölgesinde parıldayan güneş yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu
422
Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleş-r tirir 0 zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir Çalgıcı, bu nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim Çünkü her ateş üflenince alevlenir "
Dostun aşkından cefa gören, zulme uğrayan kişiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona lütuflarda bulunur Ona "Ömrün kısalığına bak da benim vuslatımı ara, bul " der Çünkü kısa ömrün feryadına ancak vuslat, buluşma yetişir, çaresaz olur
423
Gönüller feth eden çok hoş bir yol arkadaşıyım Kıymetimi bil, aklını ba-şına al da, aşk kadehini düz tut, eğri tutma ki, içindeki dökülmesin! Şu kirli toprak aleminde, kendini beğenmek havasıyla esen rüzgar, şüphe yok ki her lahza toz kaldırır ı
Buluşmanın sana bir ziyanı dokunmaz Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet vermez Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana kem göz değmesin diye korkuyor
420
Gönlii bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üs-tünde asılıp durmaktadır Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur
424
Gönlü senin coşkunluğuna erişmek için coşuyor Senin aklına kavuşmak çın kendi zavallı aklını bırakıyor Senin tatlılığını, lezzetini gereği gibi tada-
"rnek ıçin zehir içiyor Güzel kulağına takılmak arzusu ile bir halka gibi
425
Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir Canım cefaya da sevinir, neşelenir Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım
Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun 0 bize canımızdan daha yakındır Vallahi ben onu asla anmam Cünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır 26
426
Güneş de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklığını, güzelliğini elde et-sin? Yahut hızlı esen rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin? Vucut şehrinin efendisi, reisi olan akıl bile senin mahallene gelince deli, diva-ne olur
Eğer aşık olur da bir an heyecansız, şevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin aşıklar safında ne işin var? Çünkü aşıklık kararsızlık demektir Aşkta diken gibi keskin başlı ol da, kokusu ile, rengi ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bağrına bassın, bazen yanına alsın
427
Sevgilim! Senin gömleğinin kokusu gelince ben ne yapabilirim? 0 ko-kuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini yırtar  0 güzel Yüsufun hoş kokulu gömleği nerede ki, gelsin de bugün senin gömleğinin kokusunu alsın
Eğer her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz Can ve cihan tasaya bulansa; kederlere, üzüntülere bulaşsa, bir kişiye aşk yıkayıcı, temizleyici olursa, o kişi hepsinden temizlenir, kurtulur
428
Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmiştir Asıl deli divane olan kişi o Hakk aşığını tanımıyandır Bize göre delı, Hakk'ı tanıyandır, bilendir
Bu ruba'î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor "Hakk'ı bağırarak, yüksek ^sle zikr etmek doğru değildir Ancak uzakta bulunanlara, 'Ey, yahu' diye bağrılır " Bu
ruba'î aynı zamanda •^1 J"*-1>'AJ1 ^1 V" -» "Biz ona şah damanndan daha yakınız " (Kaf ^Oresi 50/16)işaret vardır
432
Hakk'ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtuluştan daha¦ oştur Nefretim, öfkem şekerden daha tatlıdır Kılıcım, yaşayıştan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz olmaktan) daha saf, daha temizdir
433
Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter Korkuttuklarına, dehşete düşür-jî düklerine neşeli, tatlı sesin kafi gelir Onların bütün korkularını, endiçelerini¦' giderir Bizi öldürmek için, cefa kıhcını ne diye vumyorsun? Bizim başımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter
434
Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı ateşten olan la'l gibi değerlidir, kıymetlidir Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zelleşsin, gönülleri çeksin diye konuşuyor, gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar
435
îkbal sahiplerinin, ermişlerin nefesleri, gül gibi hoştur Bahtsız kişiyse dı-ken gibi keskin ve dik başlı olur Gülle görüştüğü, gülle beraber bulunduğu için diken ateşten kurtulur Fakat, dikenle görüşüp konuştuğu yüzünden de, gül ateşler içinde kalmıştır
Tam bir ilahî neşe içinde bulunan bir kişi gam yer mi? Hele şu gökkub-benin haricinde bulunan, ötelere geçmiş olan bir gönül hiç gamlanır mı? Hakk'ın aşkının cazibesine kapılıp, boşlukta dönen şu dünya, şu yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder?27
Göğsünde tam bir gönül değil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kişiye, senin aşkın olmaksızın yaşamak çok güç gelir Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı başında kalan kişi, aslında bir delidir,bir divanedir
"Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur? Dil değil, alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz  Vallahi, Ademin toprağı tabiatında olan bir kimsenin, o îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur 28
Şeyh GSlib merhum da: "Aşıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demişti
Bu ruba'îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine işaret va''- Bir arif o demi şöyle açıklıyor:
"Nefha-i feyz-i Huda'ya urefa 'dem' dediler,
0 deme mazhar olan kişiye 'adem' dediler,
Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem,
Adem oldur ki; 'dem'i ademe mahrem, dediler "
Seninle sevinen, seninle neşelenen, senin nnrunla aleme güneş olan gamlanır mı? Sana çok yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır?
Aşık olan bir kişiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut aşk yolunda can vermek ve ölümsüz hayata kavuşmak gerek Yoksa "Aşk ab-ı hayat kayna-ğından su içmektir " sözü, bir laftan ibarettir29
Havanın bulutlu, yağışlı olduğu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları şarttır Çünkü dost, dostu tazeleştirir Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmiş olarak değil de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtişam verirler, güller adeta birbirlerine tazelik ve güzellik bağışlarlar
Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür 30
Sade yanan tandırlar sıcak olmaz Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada ne sıcaklar bulursun 0 zaman yaz gelir, ben ısınınm Soğuk da her zaman soğuk olmaz, kara kış sürüp gitmez Fakat, sen söz verir de gelmezsen, işte asıl o zaman soğuk olur, o zaman kış gelir
442
0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor Bizim dostluğumuzdan yaz hoşlanmıyor, kaçıyor Evet o nürlu, aydın bir akıldır Biz ise, onun güzelliğı' nin sarhoşuyuz Elbette, akıl sarhoş olandan kaçar
îstiyorum ki, gönlüm O'nun gamıyla anlaşsın, arkadaş olsun Gönlüm, O'nun gamını elde ederse ne iyi olur? Ey aşık gönül! Aklını başına al da, O'nun verdiği gamın kıymetini bil O'nun gamını yakala, bağnna bas Gözünü
kapayıp açma! O'nun gamının gam değil, bizzat kendisi olduğunu anlayacak-sın
Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmiş, sonsuz bir hayata kavuşurmuş
"burada insan-ı kamile işaret ediliyor Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalan
belirtiliyor
446
Aşkta ne aşağılık, süflîlik vardır, ne üstünlük Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır
447
Senin gibi bir güzelin bulunduğu yerde coşmamak, hareket etmemek, heyecansız donup kalmak küfürdiir Seni görüp de kaçıp gitmeyen, başta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun başı ezilmelidir
448
Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok olmasına imkan var mı? Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelişmenin, kemalin, dolunay haline gelmenin bir başlangıcıdır
449
Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla, bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu Ben yandım kül oldum Hatta külüm de yok oldu Fakat sevgilim! Se-nin aşk ateşinde tekrar yanmak arzusuyla külüm yeniden canlandı, süretleı' bağladı Işte bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu 31
31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluşlanna, varlıktan tekrar yokluğa dönüşlerine, yokluktan tekrar varlığa gelişlerine işaret edilmektedir
450
Gece aşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi gözünden de  Gönlümün kaniyle yaptığım gizli yolculuğa işaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - -
401
Dışarıya da, içeriye de bakan, gören, aşkın divanelerinden yüz çeşit bakıp gören göze dikkat et bak, o nasıl göriiyor? Gözden dışarı bakan ve gören bi-risi
Acaba o kimdir? Biliyor musun?, çiçeklerin güldüğü bir zamanda söylemiş
402
"0 ebedî diri öldü " diyen kimdir? "Umut güneşi söndü " diyen kimdir? güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da:
îüneş söndü " dedi 24
403
Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! îrdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak Hakk ile ;iği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu fidiğin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden, saydığın sziyetlerinden de daha üstün bir kişidir
404
Gün neşe günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim? Bugün, sevgiliye ndan bağlı olma günü, vefa kadehiyle şarap içmek gerek  Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip, içeceğiz? Biraz da in-ndan değil, Hakk'dan rızık talep etmemiz gerek
Bu ve bundan sonraki ruba'î Hz Şems için söylenmiş
405
Aşk sarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır Benim şarap içmeme lü-zurn var mı? îçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götüre-
cek?
406
Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem kavgalarla dolar Senin aşkın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da baştan başa rüh olur
407
Varlıklann gerçek sevgiye kavuştukları, benlikten kurtulup yokluğun yü-celıklerine ulaştıkları gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk uğrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak? Kim ikbal ateşi ile yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek?
408
Kendini koyverme! Zira vesvese seni perişan eder, zebün eder Vesvese, yılan gıbi hile ile, efsunla seni tutar, bağlar 0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay'ı, seni nürlandınncaya kadar vesveseye meydanı bırakma 0
senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur
409
ROhumun, göklerin yolunu tuttuğu, tenimin her cüz'ünü, toprak dağıtıp;
perişan ettiği vakit, sen mezarımın başına gelip, toprağıma parmağmla "kalk" diye yaz! Yaz ki, bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım
Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kişi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha kıymetlidir Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir Az bir zaman halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da değerlidir, cihandan da; şundan da üstündür, bundan da!
410
Seni anınca, yüreğim heyecanla çarpmaya başlar Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür Nerede, dostun geleceğine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider
Aşkın, gönlümle savaştığı gün, can telaşa düşer Yalınayak aradan kaçar, gider Ben aşık bir kişiyim, beni akıllı sanan delidir Benden sakınan, çekinen kişi de akıllıdır
411
Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmağa başlayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava içinde uçmaya başlar Hakk aşığı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden, rahatça dostu görmeye başlar
Aşk, insanın başına tatlı belalar getiren hoş bir şeydir Bu yüzdendir ki, aşkın getirdiği belalardan çekinen, korkan kişi aşık değildir Aşk işinde mert kişi odur ki, aşk ateşi canına düşünce o uğurda canını verir, canından geçer
412
Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kuşanan güneş, senin önünde can verir 0 solgun benizli, ciğeri yaralı, hasta ay da senin karşında ölür gider 0 boy atmış selvi huzurunda yerlere kapanır, hayatını kaybeder 0 yeni açılmış, saçılmış gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür Bu gönlünü sana kaptırmış aşık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır
Senin aşkından gençlik ateşi çıkar Aşkınla aşık gençleşir, gönülde eşsiz bır canın güzellikleri belirir Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah değildir, helaldir Çünkü dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır 25
Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir
417
Sevgilim! Deniz senin aşkından coşmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır Bulutlar, yağmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır Aşkından bir şimşek çakmış, yeryüzüne düşmüştür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir
Dün gözlerin görenleri büyülüyordu Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı Saçlarının gölgesinde parıldayan güneş yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu
418
Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleş-r tirir 0 zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir Çalgıcı, bu nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim Çünkü her ateş üflenince alevlenir "
Dostun aşkından cefa gören, zulme uğrayan kişiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona lütuflarda bulunur Ona "Ömrün kısalığına bak da benim vuslatımı ara, bul " der Çünkü kısa ömrün feryadına ancak vuslat, buluşma yetişir, çaresaz olur
419
Gönüller feth eden çok hoş bir yol arkadaşıyım Kıymetimi bil, aklını başına al da, aşk kadehini düz tut, eğri tutma ki, içindeki dökülmesin! Şu kirli toprak aleminde, kendini beğenmek havasıyla esen rüzgar, şüphe yok ki her lahza toz kaldırır ı
Buluşmanın sana bir ziyanı dokunmaz Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet vermez Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana kem göz değmesin diye korkuyor
420
Gönlü bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üstünde asılıp durmaktadır Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur
424
Gönlü senin coşkunluğuna erişmek için coşuyor Senin aklına kavuşmak çın kendi zavallı aklını bırakıyor Senin tatlılığını, lezzetini gereği gibi tadarnek ıçin zehir içiyor Güzel kulağına takılmak arzusu ile bir halka gibi
425
Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir Canım cefaya da sevinir, neşelenir Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım
Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun 0 bize canımızdan daha yakındır Vallahi ben onu asla anmam Cünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır 26
426
Güneş de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklığını, güzelliğini elde et-sin? Yahut hızlı esen rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin? Vucut şehrinin efendisi, reisi olan akıl bile senin mahallene gelince deli, divane olur
Eğer aşık olur da bir an heyecansız, şevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin aşıklar safında ne işin var? Çünkü aşıklık kararsızlık demektir Aşkta diken gibi keskin başlı ol da, kokusu ile, rengi ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bağrına bassın, bazen yanına alsın
427
Sevgilim! Senin gömleğinin kokusu gelince ben ne yapabilirim? 0 kokuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini yırtar  0 güzel Yüsufun hoş kokulu gömleği nerede ki, gelsin de bugün senin gömleğinin kokusunu alsın
Eğer her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz Can ve cihan tasaya bulansa; kederlere, üzüntülere bulaşsa, bir kişiye aşk yıkayıcı, temizleyici olursa, o kişi hepsinden temizlenir, kurtulur
428
Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmiştir Asıl deli divane olan kişi o Hakk aşığını tanımıyandır Bize göre delı, Hakk'ı tanıyandır, bilendir
Bu ruba'î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor "Hakk'ı bağırarak, yüksek ^sle zikr etmek doğru değildir Ancak uzakta bulunanlara, 'Ey, yahu' diye bağrılır " Bu
ruba'î aynı zamanda •^1 J"*-1>'AJ1 ^1 V" -» "Biz ona şah damanndan daha yakınız " (Kaf ^Oresi 50/16)işaret vardır
432
Hakk'ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtuluştan daha¦ oştur Nefretim, öfkem şekerden daha tatlıdır Kılıcım, yaşayıştan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz olmaktan) daha saf, daha temizdir
433
Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter Korkuttuklarına, dehşete düşür-jî düklerine neşeli, tatlı sesin kafi gelir Onların bütün korkularını, endiçelerini¦' giderir Bizi öldürmek için, cefa kıhcını ne diye vumyorsun? Bizim başımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter
434
Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı ateşten olan la'l gibi değerlidir, kıymetlidir Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zelleşsin, gönülleri çeksin diye konuşuyor, gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar
435
îkbal sahiplerinin, ermişlerin nefesleri, gül gibi hoştur Bahtsız kişiyse dı-ken gibi keskin ve dik başlı olur Gülle görüştüğü, gülle beraber bulunduğu için diken ateşten kurtulur Fakat, dikenle görüşüp konuştuğu yüzünden de, gül ateşler içinde kalmıştır
Tam bir ilahî neşe içinde bulunan bir kişi gam yer mi? Hele şu gökkub-benin haricinde bulunan, ötelere geçmiş olan bir gönül hiç gamlanır mı? Hakk'ın aşkının cazibesine kapılıp, boşlukta dönen şu dünya, şu yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder?27
Göğsünde tam bir gönül değil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kişiye, senin aşkın olmaksızın yaşamak çok güç gelir Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı başında kalan kişi, aslında bir delidir,bir divanedir
"Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur? Dil değil, alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz  Vallahi, Ademin toprağı tabiatında olan bir kimsenin, o îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur 28
Şeyh GSlib merhum da: "Aşıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demişti
Bu ruba'îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine işaret va''- Bir arif o demi şöyle açıklıyor:
"Nefha-i feyz-i Huda'ya urefa 'dem' dediler,
0 deme mazhar olan kişiye 'adem' dediler,
Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem,
Adem oldur ki; 'dem'i ademe mahrem, dediler "
439
Seninle sevinen, seninle neşelenen, senin nnrunla aleme güneş olan gamlanır mı? Sana çok yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır?
Aşık olan bir kişiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut aşk yolunda can vermek ve ölümsüz hayata kavuşmak gerek Yoksa "Aşk ab-ı hayat kayna-ğından su içmektir " sözü, bir laftan ibarettir29
440
Havanın bulutlu, yağışlı olduğu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları şarttır Çünkü dost, dostu tazeleştirir Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmiş olarak değil de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtişam verirler, güller adeta birbirlerine tazelik ve güzellik bağışlarlar
Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür 30
441
Sade yanan tandırlar sıcak olmaz Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada ne sıcaklar bulursun 0 zaman yaz gelir, ben ısınınm Soğuk da her zaman soğuk olmaz, kara kış sürüp gitmez Fakat, sen söz verir de gelmezsen, işte asıl o zaman soğuk olur, o zaman kış gelir
442
0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor Bizim dostluğumuzdan yaz hoşlanmıyor, kaçıyor Evet o nürlu, aydın bir akıldır Biz ise, onun güzelliğı' nin sarhoşuyuz Elbette, akıl sarhoş olandan kaçar
îstiyorum ki, gönlüm O'nun gamıyla anlaşsın, arkadaş olsun Gönlüm, O'nun gamını elde ederse ne iyi olur? Ey aşık gönül! Aklını başına al da, O'nun verdiği gamın kıymetini bil O'nun gamını yakala, bağnna bas Gözünü
kapayıp açma! O'nun gamının gam değil, bizzat kendisi olduğunu anlayacak-sın
Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmiş, sonsuz bir hayata kavuşurmuş
"urada insan-ı kamile işaret ediliyor Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalanbelirtiliyor
446
Aşkta ne aşağılık, süflîlik vardır, ne üstünlük Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır
447
Senin gibi bir güzelin bulunduğu yerde coşmamak, hareket etmemek, heyecansız donup kalmak küfürdiir Seni görüp de kaçıp gitmeyen, başta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun başı ezilmelidir
448
Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok olmasına imkan var mı? Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelişmenin, kemalin, dolunay haline gelmenin bir başlangıcıdır
449
Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla, bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu Ben yandım kül oldum Hatta külüm de yok oldu Fakat sevgilim! Se-nin aşk ateşinde tekrar yanmak arzusuyla külüm yeniden canlandı, süretleı' bağladı Işte bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu 31
31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluşlanna, varlıktan tekrar yokluğa dönüşlerine, yokluktan tekrar varlığa gelişlerine işaret edilmektedir
450
Gece aşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi gözünden de  Gönlümün kaniyle yaptığım gizli yolculuğa işaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - -
|