Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devletlerinde, dil, edebiyat, islamiyetten, türk, önce

İslamiyetten Önce Türk Devletlerinde Dil, Edebiyat

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamiyetten Önce Türk Devletlerinde Dil, Edebiyat



Türk Destanları ve Efsaneleri
Destanlar, bir milletin din, fazilet ve milli kahramanlıklarını anlatan hikayelerdir Destanlar kökü tarihe dayanan, ilhamını tarihten alan, halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan, milletlerin halkın hayalinde masallaştırılmış tarihleridir Destanlar, milletlerin büyük işler yapmak için kendilerine güvenmelerinde, çeşidi sosyal ve tarihi sebeplerle uzaklaştıkları milli benliklerine dönmelerinde, yeniden büyük millet olmak ve devlet kurmak, hürriyet ve istiklallerini korumak için uyanıp kalkınmalarında büyük rol oynamıştır Türklerin eski devirlerden beri; Yaratılış Destanı, Alp Er Tunga Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Attila Destanı, Bozkurt (Ergenekon) Destanı, Türeyiş Efsanesi ve Göç Destanı gibi birçok destanı bulunduğu bilinmektedir Fakat elimizde bu destanlardan hiçbirinin yazılı bir metni bulunmamaktadır
Türk destanlarında kurttan türeme, gökten inen ışıktan olma, Bozkurt, KutluDağ efsaneleri; Türk milletinin ızdırap, sevinç ve isteklerini dile getiren motiflerdendir

Türk destanlarında, kurt önemli bir yer tutmakta ve merkezi bir rol oynamaktadır Hun, Göktürk ve Uygurlarda kurttan türeme ve kurtata inancı yaygın bir şekilde bulunmaktadır Göktürkler, atalarının hatırasına saygı göstermek için kurt başlı tuğ taşıyorlardı Otağlarının önüne tuğ dikiyorlardı Eski Çin kaynaklan, Türk aslından olmayan kavimleri “kurttan türeyenlerden değildir” ifadesi ile ayırıyorlardı Moğollar zamanında tespit edilmiş Ergenekon Destanı’nın aslı Göktürklerin Bozkurt Destanı’ndan başka bir şey değildir
Destanlarda kurt; yol gösteren, kötü günlerde imdada yetişen bir varlık olarak görülmektedir KutluDağ Efsanesi’nde, uğursuzluk çöken memleketin açlığa mahkûm olması üzerine, yeni yurt arayan Uygurlara rehberlik eden yine kurttur Rehber ve yol gösterici, yaşlı ve tecrübeli kurdun adı kökböri veya gök yeleli olarak geçmektedir
Oğuz Kağan Destanı’nda Bozkurt, semavi ışık ve geyik motifi bir arada görülmektedir Kurt motifi, çobanlık ve besicilikle uğraşan Türklere ait milli bir motiftir Türk destan, efsane, masal ve hikayelerinde hem ata, hem kurtarıcı, hem rehber özellikleri ile Bozkurt, Türklerce kutlu sayılmıştır Türklüğün milli sembolü seviyesine yükselmiştir
Alp Er Tunga (Afrasyab), tranTuran mücadelesinin kahramanı olarak İranlı şair Firdevsi’nin (XI asır) Şehname’sinde yer almaktadır Türklerin atlı bozkır hayatını anlatan bir destan da Kırgızların Alpler devrinin tipik kahramanı Manas’la ilgili Manas Destam’dır Manas Destanı, Kırgızların yaşayıştan, gelenekleri, inançları hakkında bilgi vermekte ve Kalmuklarla yaptıktan mücadeleyi anlatmaktadır
Oğuz Destanlarının bir parçası kabul edilen Dede Korkut Kitabı, Türk toplumunun teşkilat, sosyal bünye, örf ve geleneklerini yansıtması bakımından çok önemli bir yer tutmaktadır Türk destan ve efsaneleri, Türklerde canlı bir halk edebiyatının bulunduğunu ispatlamaktadır Priskos, Attilla tarafından Bizans elçilerine verilen ziyafette, Hun müzisyenlerinin eşliğinde Hun halk türkülerinin söylendiğini eserlerinde bize bildirmektedir
Yas törenlerinin lirik matem şiirlerine sagu deniliyordu Sagular Türk halk edebiyatının önemli bir ürünüdür
Türk edebiyatı yazarlannın başında, Orhun Kitabeleri’nin (731735) metnini hazırlayan Yolluğ Tigin gelmektedir Kendi kitabesinin metnini bizzat kaleme alan Tonyukuk, Uygur şairi AprınçorTigin ve Kaşgarlı Mahmud’un haber verdiği Cucu, şair olarak sırayı takip etmektedir
Yazı
Türkler; Göktürkler, Uygur, Arap ve Latin alfabelerini yaygın olarak kullanmışlardır Kültür tarihimizin eserleri bu alfabelerde yazılmıştır Fakat kültür eserleri ve diğer yazılı vesikalar, Türkistan bozkınnın fırtınalı girdabında kaybolup gitmiştir
Priskos eserinde (V asır ortası), Hun katiplerinin ayn bir yazı ile hazu’ladıklan metinleri Attila’ya okuduklannı bildirmektedir Bu durum, Avrupa Hunlannın kendi yazılarının mevcut olduğunu göstermektedir AkHunlann ve Ogurlann da yazılarının bulunduğu hakkında çeşitli kaynaklar bazı bilgiler vermektedir Fakat, bu yazılar hakkında bugüne kadar herhangi bir örnek belge ortaya çıkanlmamıştır
Son zamanlarda yapılan arkeolojik kazılar sonucu, 1970′de Işık Göl civarında açılan Eşik kurganından Altın elbiseli adam mezarında ele geçirilen bir gümüş çanak içinde, Orhun alfabesi ile yazılı iki satırlık yazı bulunmuştur (MÖ 54 yy)Ayrıca Tanrı Dağlan’nda, Kurday kurganında 5 harfli Türk yazısı ile yazılı bir kitabe bulunmuştur (MÖ 2 yy)
Orhun (Göktürk) Alfabesi
Orhun alfabesi 38 harften meydana gelmektedir Bunlardan 4 tanesi ünlü, 34 tanesi ünsüz harftir Ünsüz harflerden 9 tanesi çift seslidir (birleşik) Birçok sessiz harfin kalınları ve inceleri için başka başka şekiller kullanılmıştır
Göktürk alfabesi ile yazılı belgeler ve mezar taşlarının başında Orhun Kitabeleri gelmektedir Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri, Göktürkler tarafından taşlar üzerine yazılıp bırakılmıştır Bu dikili taşlara Türkler bengü taş diyorlardı Orhun Kitabeleri, güneydoğu Moğolistan’da, Koşu Çaydam Gölü civarında Orhun (Orkun) ırmağının eski yatağının yakınına dikilmiştir Yenisey Kitabeleri de Orhun alfabesi ile yazılmış olup, üzerlerindeki yazılar bir iki cümleden ibarettir
Orhun alfabesindeki harfler runik (oyma, çenteme) özelliğine sahiptir Batıdaki Cermen “run” lan, Türk alfabesine benzemektedir Cermen runlannın başlangıcı MS n asır, Türk yazısının başlangıcı ise MÖ II asra kadar çıkmaktadır
Çin yıllıklannda, Türklerin değnekler üzerine çentikler yapmak veya ok ucu ile balmumu üzerine işaretler çizmek suretiyle savaşlanm ve resmi vesikalannı yazdıklarına dair kayıtlar bulunmaktadır Orhun alfabesi, Türkistan’dan başlayarak Uzak Doğu’ya ve Orta Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir sahada, çeşitli topluluklar tarafından ortak bir yazı olarak kullanılmıştır
Uygur Alfabesi
Uygur alfabesinde 18 harf bulunmaktadır Uygur alfabesi adıyla bilinen bu yazı aslında Soğd yazısıdır 18 harften üçü ünlü, geriye kalanlan ise ünsüzdür Türk dilinin zengin ses musikisini bu kadar az harfle seslendirmek mümkün değildir Bu bakımdan, Türkler arasında kullanılan alfabelerin en yetersizi Uygur alfabesidir Uygur harflerinin kelime başında, ortasında ve sonunda yazılış biçimleri değişiktir
Uygur alfabesi, çok yaygın bir şekilde, Türk ve Moğol devletlerince VIII XVIII yüzyıllar arasında kullanılmıştır
Matbaa
Uygurlar, bugünkü matbaanın temeli olan, hareketli harfler ile kitap basma tekniğini (movable) biliyorlardı 1902-907 yıllan arasında yapılan araştırmalarda, Turfan’ da, Uygur dilinde sert tahtadan yapılmış yüzlerce harf bulunmuştur Tunhuang’da meydana çıkanlan Türkçe harflerin, dünyada “monotip” matbaa harflerinin en eskileri olduğu anlaşılmıştır Çiçekli kumaşlar imal eden Uygurlar, sert ağaçlardan yapüklan harfleri dizerek kitaplar basmışlardır Avrupalılar, baskı tekniğini Haçlı Seferleri sırasında Türklerden öğrendiler
Jan Gutenberg’in yaptığı iş, ağaçtan yapılan harfleri, madeni (kurşun) hale getirmekten başka bir şey değildir Matbaanın icadı Uygur Türklerine aittirismail Hami Danişmend’in, Tarihi Hakikatler adlı eserindeki “Milletlerarası tümler Tarihi Akademisi üyelerinden Ali Mazaheri’nin la Vie Ouotidienne des Musulmans Aumoyen Age adındaki Fransızca eserinin 1954′ de Paris’te intişar eden 16 baskısının 261 sayfasında, matbaanın ilk defa 9 yüzyılda Türkistan’da Türkler tarafından icad edildiğinden bahsedilmektedir
Paris’teki Bibliothegue Nationele’de de miladın 9 asrından kalma birtakım basılı Uygur metinleri bulunmaktadır Bu metinler dini mahiyette olduğu için, Çinliler matbaacılığın kendi memleketlerinde yayılmasına engel olmak istemişlerdir” sözleri, matbaacılık konusuna açıklık getirmektedir
Altın Elbiseli Adam
Yenisey ve Orhun Kitabeleri bir asra yakın bir zamandan beri incelenmektedir Bilginler, Orhun Kitabeleri’ndeki ifade kudreti sağlam ve açık üslûp ile Türkçenin iyi işlenmiş bir edebiyat dili haline geldiğini söylemektedirler Bu esasa dayanarak Türk yazısının çok daha önceleri kullanılmakta olduğunu ileri sürmektedirler Gerçekten de 8 yüzyılda olgunluğa erişen Orhun yazısının, uzun bir gelişme devresi geçirmiş olması gerekmektedir
1970 yılında, Kazakistan İlimler Akademisi, Tarih, Arkeoloji ve Etnografya Bölümü Müdürü Kemal Akişoğlu’nun başkanlığındaki bir heyet, AlmaAta şehrinin 50 km yakınında, Eşik harabelerinde kazılar yaptı Kazı sonucunda zengin bir kurgan meydana çıkanldı Kurganda, altın elbise giydirilmiş bir ceset ve dört bine yakın altın ve gümüş eşya bulundu Cesedin başlığından ayak uçlarına kadar her yanı tamamen altın kaplıdır
Altınların üstü at, arslan, yabani koyun, geyik ve dağ keçisi resimleriyle süslenmiştir Sağ kolundaki kılıcı, sol tarafındaki bıçağının kını ve kamçısı hep altınla kaplıdır Sağ elindeki iki altın yüzükten birinde insan resmi vardırYapılan radiokarbon analizleri, genç adamın on sekiz yaşında olduğunu ve kurganın MÖ VI IV yüzyıllara ait olduğunu ortaya koymuştur
Kurgandan çıkarılan eşyalar arasında gümüş bir kepçe üzerinde 26 harften ibaret iki satır Göktürk yazısı dikkati çekmiştir Sekiz kelimelik yazı okunmuş ve “Hakan oğlu yirmi üç yaşında yok oldu Halkın şerefi de yok oldu” diye çözülmüştür Buna dayanarak, Göktürk yazısının en eski örneklerinin, Hunlar tarafından kullanılmış olduğunu ve bu alfabenin milli bir alfabe olduğunu söylemek mümkündür
Orhun Kitabeleri
Orhun Kitabeleri’nin Bulunuşu ve Okunması
Orhun bölgesinde sekizi büyük olmak üzere birçok kitabe bulunmaktadır Türk tarihi, Türk dili ve edebiyatı bakımından Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk ve Uygur Kağanı MoyunCur’un iki kitabesi çok önemlidir Kitabelerin bulunduğu bölgeye Koşu Çaydam denilmektedir Burası 48° enlem ve 104° boylamda yer almaktadır
Orhun Kitabeleri’nden ilk defa, XIII asır başlarında Moğolların tarihini yazan, İranlı tarihçi Cüveyni Tarihi CihanGüşay adlı eserinde bahsetmiştir Ayrıca Çin tarihleri de kitabelerin dikilişini haber vermektedir Kitabeleri, batı alemine Alman asıllı bir İsveç subayı olan Johann Von Strahlenberg 1730′da yayınladığı eserinde tanıtmıştır Strahlenberg, 871709 Poltava muharebesinde Ruslara esir düşmüş ve Sibirya’ya sürülmüştür Sibirya’da 13 sene serbestçe dolaşan bu subay, gezerken Orhun bölgesindeki taşlan görmüştür
Daha sonraları Rus, Alman, Fin, Fransız ve Danimarkalı araştırmacılar bu kitabeleri görmüşlerdir Kitabelerin ne oldukları, hangi millete ait bulundukları konusunda çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir Orhun yazılarının Finlere ve Macarlara ait olduğu söylenmiştir Kitabelerdeki harflerin Cermenlerin “runik” yazılanna benzediği ve onların ataları tarafından yazılmış olabileceği de söylenenler arasındadır Hiçbir kimse bu kitabelerin Türklere ait olabileceği ihtimalinden bile bahsetmedi
Nihayet 25 Kasım 1893′te, ilk defa Danimarkalı büyük alim Prof Vilhem Tomsen (Vilhelm Thomsen), kitabelerdeki yazıyı çözerek okumayı başardı Göktürk yazısını, taşlann bir cephesinde bulunan Çince satırlann verdiği anahtarla açmağa muvaffak oldu İlk defa Tengri, KülTigin ve Türk kelimelerini okudu Daha sonra kitabelerin tercümesi ile Alman bilgini W Radloff meşgul olmuştur Fakat, kitabelerin tam tercümesi yine Tomsen tarafından yapılmış ve 1922′de yayınlanmıştır
1893′ten sonra bütün dünyadaki tarihçi ve dilciler Türk tarih ve diliyle ilgilenmeye başladılar Bu ilgi, kesintisiz halen devam etmektedir Avrupa’nın bir çok ülkesinde Amerika ve Japonya’da Türkoloji enstitüleri kurulmuştur Bu enstitüler tarafından yapılan araştırmalar genişledikçe Türk dili ve edebiyaü ile Türk tarihinin ne kadar büyük ve zengin olduğu anlaşıldı Bu sebeple, Orhun yazısının çözülmesi, Türklük ve Türk dünyası için kelimelerle ifade edilmeyecek büyük bir önem taşımaktadır
KülTigin Kitabesi
KülTigin Kitabesi, kaplumbağa şeklinde bir kaide üzerine dikilmiştir 3,75 m yüksekliğinde yukan doğru daralan, dört yönlü kalker bir taştır Bulunduğu zaman devrilmiş olarak duruyordu Sonradan kaidesi üzerine dikilmiştir Doğu ve batı yönleri tabanda 1,32 m yukarıda 1,22 m; kuzey ve güney yönleri, tabanda 46, yukanda 44 santimetre genişliğindedir
Üç yüzü Türkçe, bir yüzü Çince yazılıdır Bu kitabe diğerlerine göre daha az yıpranmış durumdadır Doğu yüzünde 40, kuzey ve güney yüzlerinde yukandan aşağıya ve sağdan sola sıralanmış 13′er satır yazı bulunmaktadır Yazı, doğu yönünden başlamaktadır Satırlann uzunluğu 2,35 m’dir Batı yönü Çince yazı ile kaplıdır Bu kitabe, 731′de ölen KülTigin adına, Bilge Kağan tarafından 732 yılında diktirilmiştir Bilge Kağan burada kardeşi KülTigin’in kahramanlıklarını anlatmakta; Türk milletine bir daha hataya düşmemesi için nasihat etmekte ve yaptığı işlerle ilgili olarak Türk milletine hesap vermektedir
Bilge Kağan Kitabesi
KülTigin Kitabesi’nin 1 km kadar güneyindedir Yapısı, aynen KülTigin Kitabesi’ne benzemektedir Yalnız, boyu birkaç santim daha uzundur Doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzlerinde 15^ satır yazı bulunmaktadır Batı yüzünde ise tamamen silinmiş Çin yazısı ile birkaç satır Göktürk yazısı yer almaktadır 734′te ölen Bilge Kağan için, oğlu İçen Kağan tarafından 735′te dikilmiştir Bu kitabe, konu bakımından KülTigin Kitabesi’ni tamamlamakla birlikte, bazen de aynı sözlerle tekrarından ibarettirKülTigin ve Bilge Kağan kitabelerinin her ikisi de Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır
Tonyukuk Kitabesi
KülTigin ve Bilge Kağan kitabelerinin 3 km doğusunda yer almaktadır Göktürklerin, istiklal savaşına katılan, askeri ve siyasi alanlarda uzun bir müddet hizmet eden büyük devlet adamı Tonyukuk tarafından, kendi adına diktirilmiştir Ne zaman diktirildiği kesin olarak bilinmemekle beraber, 720725 yıllan arasında yazılıp dikildiği tahmin edilmektedir 4 cepheli 2 taş blok halindedir Güneyindekinin yüksekliği 1,70 m, kuzeyindekinin ise 1,60 m dir Güneyindekinde 35, kuzeydekinde 27 satır yazı bulunmaktadır Satırlar yukarıdan aşağıya yazılmış olup, diğer kitabelerin aksine soldan sağa doğru sıralanmaktadır Tonyukuk, burada kendi hayatı ile siyasi olaylar hakkında bilgiler vermektedir
YoIIuğ Tigin
Bilge Kağan’ın kız kardeşinin oğlu olup, Türk hükümdarlık ailesine mensup bir prenstir KülTigin Kitabesi’ni bitirirken: “Bunca yazıyı yazan KülTigin’in yeğeni (ben) Yolluğ Tigin yazdım (Tam) yirmi gün oturup bu taşa damga koyup, (ben) Yolluğ Tigin yazdım” diye bugüne seslenmektedir Yine Bilge Kağan Kitabesi’nin sonunda ise: “Bilge Kağan Kitabesi’ni, barkın resimlerini, Kağan’ın yeğeni ben Yolluğ Tigin bir ay dört gün oturup yazdım, resimledim” demektedir Böylece Yolluğ Tigin’in, adını kesin olarak bildiğimiz ilk Türk tarihçisi ve edebiyatçısı olduğu anlaşılmaktadır O, aynı zamanda ilk Türk mimarı ve ressamı da sayılmaktadır
Orhun Kitabeleri’nin Önemi
Göktürk Kitabeleri’nin önemi ölçülemeyecek derecede büyük ve eşsizdir Hiçbir eser bu kitabelerle kıyaslanamaz Orhun Kitabeleri, Türk kültür tarihinin, bugün için bilinen ilk yazılı belgeleridir Aynı zamanda Türk dili, edebiyatı ve Türk tarihinin ilk ve ebedi abideleridirOrhun Kitabeleri, Türk dili üzerinde çalışan alimler için hazine kadar değerli bir kaynaktır
Kitabelerdeki dil, hayran olunacak ve hayret edilecek derecede mükemmeldir Kitabelerin her cümlesinde şiir lezzeti duyulmaktadır Cümleler kısa ve kesik olup derin bir anlam taşımaktadır Herhangi bir kelime, cümleden çıkarıldığında veya ilave edildiğinde hemen bozulacak bir dengeye sahiptirVIII asırda yazılan kitabelerin dili ve her satırında ifade edilen fikirler emsalsizdir Her satırında koyu bir Türklük şuuru ve milliyetçilik yatmaktadır Bu emsalsiz gelişmişlik, Türk yazılı edebiyatının ve milliyetçilik fikrinin daha önceki devirlerde başladığının ispatıdır
Uygur Edebiyatı
Uygurlar, Mani dinini kabul ettikten sonra Göktürk yazısını değiştirmişlerdir Yerine Sogd asıllı ve tamamen başka karakterde Uygur yazısını kullanmışlardır Mani dini ile ilgili birçok eseri kendi dillerine çevirmişlerdir Uygurlar, Buda dinini de kabul etmişlerdir
Mani ve Buda dinine ait eserler Uygur lehçesine tercüme edilmiştir Bundan zengin, dini bir Uygur edebiyatı doğmuştur Uygur edebiyatı ile ilgili yazmalardan bir kısmı resimli ve ciltli olarak bulunmuştur
Bunların arasında, X asır başlarında Orhun alfabesi ile yazılmış “IrkBitig” adlı kehanet kitabı dikkati çekmektedir Uygur alfabesi ile yazılmış “Altun Yaruk” (Altm Işık) ve “Sekiz Yükmek” adlı eserler de çok önemlidir
Kıpçaklar, Kırım Yanmadası’ndaki Ceneviz kolonileri ile ticari ilişkilerde bulunuyorlardı “Kıpçak Lehçesi” XIII yüzyılda, Asya içlerinden Macaristan’a kadar yayılan Türkler arasmda konuşuluyordu Kıpçaklar arasmda Hristiyanlığı yaymak isteyen Alman ve İtalyan misyonerler, 1303 yılında Kırım’da Kumanca (Kıpçakça) LatinceFarsçaAlmanca bir lügat hazırlamışlardır “Kodeks Komanikus (Codex Comanikus)” adı ile bilinen bu eser, XIV yüzyıl başındaki Kıpçak Türkçesi ve Türk dili hakkında bilgi vermektedir
ORHUN KİTABELERİ
Göktürk Hakanı Bilge Kağan, yüzyıllar ötesinden günümüze, bugünün Türkçesi ile şöyle seslenmektedir
“Ben Tanrı’ya benzer, Tanrı’dan olmuş Türk Bilge Kağan, Tanrı irade ettiği için, Kağanlık tahtına oturdum Ey milletim, ey hanedanım Sözlerimi dikkatle dinle
İleride gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar bütün milletler şimdi bana tâbidir Şimdiki gibi kargaşalık olmaksızın, Türk Kağanı, Ötüken’de oturursa, Türk yurdunda sıkıntı olmaz Ben, Ötüken’de oturarak tek başıma yurdu idare ettim Çinlilerin altınına, gümüşüne, ipeğine, tatlı sözüne, değerli hediyesine kapılmadım Bunlara kapılan ne kadar Türk’ün öldüğünü, Çin boyunduruğuna düştüğünü unutmadım Tann yardım etti, Türk Kağanı oldum Dağılmış milletimi bir araya topladım Fakir milletimi zengin ettim Azalmış milletimi çoğalttım Atalarım Bumin Kağan’a, İstemi Kağan’a lâyık bir evlât olmaya çalıştım
Atalarım Türk ülkesini öylesine sıkı tuttular, öyle bilgelikle, öyle güzel törelerle idare ettiler ki, Türk milleti bahtiyar oldu, onlann ölümlerine candan ağladı Atalanma tâbi olan bütün yabancı milletler, Çinliler, Tibetliler, Moğollar bile onlann çağında yaşadıklan hayatı unutmadılar Atalanm o kadar ünlü kağanlardı Sonradan bilgisiz, kötü kağanlar Türk tahtına oturdular Onlann kötü idaresi ve Çinlilerin hilesi yüzünden Türk milleti, zengin ülkelerini kaybetti Türk kağanlannın cihanı tutan şöhreti, mazi oldu


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.