Prof. Dr. Sinsi
|
Akarsuların Aşındırma Şekilleri Hakkında Coğrafya Dersi Konu Anlatımı İçerik Detay
AKARSULARDA AŞINDIRMA
• Kimyasal aşındırma: Akarsuyun geçtiği yerlerdeki kolay eriyebilen kayaları eriterek beraberinde taşıması olayıdır
• Mekanik aşındırma: Akarsuların aşındırması daha çok mekanik yolla gerçekleşir
Mekanik Aşındırmada Etkili Olan Faktörler
• Akarsu yatak eğiminin ve akış hızının fazla olması,
• Akarsuyun akımının yüksek olması,
• Akarsuyun yük miktarının fazla olması,
• Akarsuyu yatağı çevresindeki bitki örtüsünün cılız olması,
• Akarsu yatağındaki kayaların kolay aşınabilir olması mekanik aşındırmayı artırır
*Akarsular aşındırma faaliyetini daha çok ağızdan kaynağa doğru geri aşındırma şeklinde gerçekleştirir
*Denize dökülen bir akarsu yatağını en son deniz seviyesine kadar aşındırır Buna taban seviyesi (genel kaide seviyesi) denir Göle dökülen akarsu da yatağını en son göl seviyesine kadar yapar Buna da yerel kaide seviyesi denir
Denge Profili: Akarsuların yatağını ağızdan kaynağa doğru geri aşındırarak düzleştirmesiyle oluşan iç bükey eğriye denir Türkiye akarsuları denge profiline ulaşmamışlardır Sebebi : Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin yakın bir dönemde oluşmuş olmasıdır
Denge Profiline Kavuşan Akarsuyun Özellikleri
Yatak eğimi azdır
Akış hızı ve enerji potansiyeli azdır
Aşındırma gücü azalmıştır
Taşımacılığa elverişlidir
AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
VADİ
Akarsuların aşındırarak içinde aktığı , sürekli inişi olan yatağına denir
Vadi Tipleri
ÇENTİK VADİ ("V" BİÇİMLİ)
Akarsu yatak eğiminin fazla olduğu alanlarda derine aşındırmanın etkisiyle oluşurlar Türkiye'de en fazla görülen vadi şeklidir
BOĞAZ (YARMA)VADİ
Akarsular tarafından dağların enine yarılması sonucu oluşan ve profilleri “u” harfine benzeyen vadilerdir Türkiye’de en fazla Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde görülür Kıyı ile iç kesim arasında önemli geçit yollarıdır
KANYON VADİ
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir Boğaz vadilere benzerler Ör: Göksu vadisi ve Köprülü kanyonu Dünyanın en büyük kanyonu A B D’de Colorado( Büyük Kanyon) kanyonudur
TABANLI VADİ
Akarsu yatak eğiminin az olduğu alanlarda yana aşındırmanın etkisiyle oluşur Ör: Ege Bölgesi akarsu vadilerinde olduğu gibi
MENDERES (BÜKLÜM)
Akarsu yatak eğiminin az olduğu alanlarda , akarsuyun büklümler yaparak akması sonucu oluşurlar
Menderesler oluşturan bir akarsuyun özellikleri
Yatak eğimi azdır
Akış hızı azdır
Aşındırma gücü azalmıştır
Akarsuyun uzunluğu artmıştır
Sık sık yatak değiştirir
Hem aşındırma, hem de biriktirme yapar
*Akarsularda menderes olayı en fazla Ege Bölgesi'nde görülür
PERİBACALARI
Volkanik arazilerde ( kalın tüflü arazilerde) sel aşındırması sonucu oluşur Kalın tüf örtüsü içindeki kayalar, yüzeyi kaplayarak akan sel sularının aşındırıcı etkisine karşı altlarındaki tabakaları korurlar Zamanla çevresine göre aşınmamış yer şekilleri oluşur Bunlara peribacaları denir Ör: En yaygın olarak İç Anadolu Bölgesi'nde , Orta Kızılırmak Bölümünde Nevşehir (Ürgüp, Göreme, Avanos) çevresinde görülür Peribacalarının oluşmasında rüzgarların etkisi dolaylıdır
KIRGIBAYIR(Badlan Kötü arazi)
Eğimin fazla , bitki örtüsünün seyrek olduğu milli, tüflü arazilerde sel sularının araziyi çok sık bir şekilde yarması ile oluşan yer şekilleridir En fazla İç Anadolu ve G Doğu Anadolu Bölgelerinde görülür Bu tür arazilerde tarım yapma imkanı yoktur
DEV KAZANI
Akarsuların şelale şeklinde aktığı yerlerde, suların düşme alanında aşındırma ile oluşan çukurluklara denir Ör: Manavgat, Kurşunlu, Düden şelalelerinde olduğu gibi
PENEPLEN (Yontuk düz)
Yer şekillerinin deniz seviyesine kadar aşındırılması ile ortaya çıkan hafif dalgalı düzlüklerdir Türkiye’de ova ve platoların yüksekte kalmasının sebebi: III zaman sonlarında peneplen haline gelen yerlerin tekrar yükselmiş olmasıdır
PLATO
Akarsular tarafından derince yarılmış yüksek düzlüklere denir En fazla İç Anadolu Bölgesinde görülür
İç Anadolu Bölgesi: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok, Uzun yayla
Akdeniz Bölgesi: Taşeli ve Teke platoları (Karstik arazi üzerinde oluşmuşlardır )
G Doğu Anadolu Bölgesi: G Antep ve Ş Urfa platoları
Doğu Anadolu Bölgesi: Erzurum-Kars platoları (Volkanik arazi üzerinde oluşmuşlardır )
Ege Bölgesi:Yazılı kaya platosu (bir kısmı İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır )
Marmara Bölgesi: Çatalca-Kocaeli Platolar
AŞINIM İZLERİ
1 Toprak renginin açıklığı, çeşitliliği ve dalgalılığı
2 Bitki örtüsündeki zayıflamalar boşluklar
3 Pulluk izini andıran aşındırma izleri
4 Keskin kenarlı yarıntılar
5 Etek ve aşağı derelerde kum çakıl ve yığılmaları
6 Gölet, göl ve baraj gibi su toplama rezervuarlarının kil, mil ve molozla dolu olması
7 Akan suların bulanıklığı vs
ÜLKEMİZDE AŞINIM
Ülkemizin her bölgesi değişik derecelerde su aşınımı etkisindedir Rüzgar aşınımı ise genellikle Orta Anadolu'nun güney kesimlerinde, Iğdır'da, Menemen'de ve bazı kumlu kıyı kesimlerinde yer yer etkilidir Yapılan bazı araştırma sonuçlarına göre, ülkemiz kara yüzeyinin % 85'i ile işlenen tarım alanlarımızın % 73'ünün yoğun erozyon tehdidi altında olduğu ortaya çıkmıştır Durum böyleyken sınıf olarak tarıma uygun olmadığı halde VI ve VII Sınıf 6 milyon hektar alan işlemeli tarım arazisi olarak yeteneğine uygun olmayan şekilde kullanılmaktadır Bu alanların orman, çayır -mera gibi sürekli örtülü alana dönüştürülmesi gerekir Keza aynı şekilde çayır, otlak, orman, çalılık gibi örtüyle kaplı işlemeli tarıma uygun I , II , III ve IV sınıf araziler de vardır Demek ki arazileri yeteneğine uygun kullanma da koruma önlemleri arasında önemli bir yere sahiptir
Bu gidişle topraklarımız gittikçe verimsizleşecek, ekilebilen tarım alanlarımız, otlatılacak meralarımız daralacak ve tarım ürünleri ülkeye yeterli olmaktan çıkacaktır
SU TOPLAMA HAVZALARINDA EROZYON VE SEDİMANTASYON SORUNU
Havza: Kısa bir tabirle dağ ve tepelerle sınırlanmış suları aynı denize, göle, gölete veya baraja akan kara parçasıdır Yukarıda sayılan erozyon yaratıcı etkilerden dolayı, özellikle yoğun yağışlardan sonra toprağa sızamayan su yüzey akışına geçer Arazinin çıplak olması, eğim, bilinçsiz insan faaliyetleri vb faktörler de buna eklenince su debisi kontrolsüz olarak artar Bu arada sürükleme gücü de kazanarak kum kil mil taş gibi materyali de beraberlerinde taşıyarak havza sularının döküldüğü deniz, göl, gölet ve barajlara taşırlar
Yapılan araştırmalar sonucunda; Çubuk-1 barajının 54 yılda % 70; Seyhan barajının 37 yılda % 40; Kartalkaya barajının 25 yılda % 30; Altınapa göletinin 18 yılda % 30 ve örneğimizdeki Güvenç göletinin su toplama rezervuarının 8 yılda % 30 oranında dolduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır Ayrıca elimizde net bir veri olmamasına rağmen Keban barajı gölü hacminin önemli bir kısmının sedimantasyonla dolduğu bilinmektedir Binlerce yılda meydana gelen tarımın, yaşamın altyapısı her şeyi topraklarımız erozyonla yerinden olmakta akarsularla ya yurtdışına çıkmakta ya da deniz göl, gölet ve barajlara akmaktadır Barajlar ki özellikle GAP'ın tarihçesine baktığımızda bunun mühendislerimizin 200 yıllık bir rüyası olduğunu görürüz Bu rüya ki bunun gerçekleşmesi çok büyük maddi ve manevi bir bedel ödememiz pahasına gerçekleşmiştir Ama gelin görün ki bu tesisler erozyon ve bunun neticesi sediment taşınımı sonucunda dolarak işlev göremez hale gelmektedir Ülkemizde yıllık erozyon sonucu taşınan 500 milyon m3'lük sedimentin 108 milyon m3' ünün GAP bölgesindeki barajlara aktığı hesaplanmıştır
Bir ülkenin gölet ya da baraj yapması için maddi imkanlarının çok fazla olması bile tek başına bir anlam ifade etmemektedir Bu tür bir tesis için öncelikle depolamaya uygun topoğrafik yapı, jeolojik yönden geçirimsiz zemini elverişli iklim yönünden yağışı ve akışı yeterli havzaya sahip yerlerin olması gerekmektedir Eğer bugün mevcut rezervuarlarımız dolarsa 50 -100 yıl sonra 10'larca barajı yapabilecek maddi imkana sahip olmamızın pek fazla anlamı olmayacaktır Baraj gölet yapacak topoğrafya bulamayacağız Yani kuraklık bir afet, ama bilinçsiz arazi kullanımı ile yağışlar sonucu meydana gelen erozyonla topraklarımızın akıp gitmesi su rezervuarlarımızın dolması da ayrı bir afet  Yani baraj ve gölet yapımın bundan böyle havza koruma yönünden diğer yapım faktörleriyle birlikte ciddi olarak ele alınması, havza koruma yönünden sorun arz eden yerlerde bu tür inşaatların havza koruma önlemleri alınıncaya kadar ertelenmesi doğru bir yaklaşım şekli olacaktır Demek ki havza ıslahı havza sularının kullanımı ile paralel götürülmesi gereken bir konudur
AŞINIMIN ÖNLENMESİ
Çare : Öncelikle tarım arazisi olsun, mera olsun, orman olsun her arazi yeteneğine uygun kullanılmalıdır Çok dik sarp, eğimli araziler mera veya orman örtüsüne ayrılmalıdır Daha düz ve düze yakın meyilli arazilerde kontur sürüm ve eğime dik şeritsel ekim şeklinde tekniğine uygun tarım yapılmalıdır Ayrıca toprak üzerinde kalan anız ve organik bitki kalıntıları kesinlikle yakılmamalı hafifçe toprağa karıştırılarak yüzeyde bırakılmalıdır Bu şekilde toprak gevşek yapısıyla suyu emer hem de toprak erozyonu etkili şekilde engellenir Bu tür yerlerde çapa bitkileri mutlaka münavebeyle ekilmelidir Meralarda otlatma yıl içinde belirli sürelerde planlı olarak yapılmalı ot örtüsünün belirli bir yüksekliğin altına inmesine izin verilmemeli ayrıca mera ıslahına yönelik çalışmalar yapılmalıdır

Sekileme
İşlemeli tarım altındaki orta eğimli araziler basamaklar halinde sekilenerek, yüzey akışıyla toprak ve su kaybı önlenir Sekiler,
a) Tarla sekileri,
b) Basamak sekiler,
c) Hendek sekiler,
d) Cep sekiler gibi değişik şekillerde yapılabilir
Eşik ve düşüler
Yarıntı ve derelerin önü taş, çalı , beton, betonarme, kargir eşik ve düşü yapıları ile kesilerek dere meyli de düşürülerek suyun akış enerjisinin azaltılmasıyla yatak aşındırması önlenebilir Burada öncelikle çiftçilerimizin hemen mahallinden kolayca temin edebileceği çalı ve ağaç kazıklarla boş zamanlarını değerlendirerek bu tür eşikleri inşa etmesi pratik bir yaklaşım şekli
olacaktır

Günümüzde dünyada da yaygın olarak kullanılan yeni bir teknik olarak Gabyoni (Fildöfer) kafeslerle havza koruma yapıları inşa edilmektedir Burada çürümeye karşı koruma altına alınmış galvaniz kaplı yumuşak çelik teller, özel makinelerle altıgen gözlü çift büküm olarak örülüp dikdörtgen kafes olarak yapılmakta, bunlar yanyana ve üstüste konarak beton ya da kargir benzeri yapılar elde edilmektedir Fildöfer kafeslerle yapılan inşaatlar beton yapılara kıyasla oldukça esnek bir yapıya sahip olmaları nedeniyle dere zeminlerindeki oyulma, oturma ve çökmelerde beton gibi rijit bir yapıya sahip olmadıkları için esnemekte , ayrıca içi taşla dolu olduğu için araları doğal malzemeler olan mil, silt, bitki ile dolarak doğal olarak yeşermekte tabiatla ve tam bir bütünleşme sağlanmaktadır Taşların arasına dolan mil ve silt yüzyıllar boyunca kumtaşına dönüşerek yapıya sonsuza kadar dayanıklılık sağlamaktadır Daha sonraki yıllarda bu tip yapılar rekreasyon amaçlı olarak da çok güzel bir görünüm sağlamakla, yararı daha çok artmaktadır
Toprak : Kayaların ve canlı artıklarının aşınması ve bozulmasının ürünü olan, içinde mikroorganizmaları barındıran canlı bir yapı ve üzerinde her türlü üretim ve faaliyetin gerçekleşmesinde ihtiyaç duyulan, ancak üretiminde hiç kimsenin katkısı olmayan yaşamın ve tabii ekolojinin olmazsa olmaz bir parçasıdır
Erozyon : Toprak zerrelerinin su, rüzgar, yerçekimi veya canlı hareketleri ile yerlerinden koparılıp taşınması ve başka yerlerde yığılması olayıdır
Toprak ve suyun birlikteliğinin güzel evladı bitki; ama toprak ana ne zaman evladı olan bitkiden ayrı kalsa gariptir, artık küstür buralarda duramaz İlk imkanda yer değiştirmek ister, bu defa yerçekiminin dayanılmaz cazibesine dayanamaz, alır başını gider
Aslında erozyon doğal yaşamın tabii bir parçasıdır Doğal denge içinde doğal bitki örtüsü altındaki bu aşınım dünyanın kuruluşundan beri vardır ve devam etmektedir Yeni üst toprak oluşumunu da sağlayan bu olay doğal dengenin korunması açısından yararlı olup, doğal veya jeolojik erozyon olarak bilinir Öyle olmasaydı bugünkü Nil vadisi, Gediz, Çukurova, Aksu, Çarşamba, Bafra, Mezopotamya ovaları var olur muydu?
130 milyon km2 'yi kaplayan Avrasya, Afrika, Amerika ve Avustralya'da ortalama erozyonun km2 ' de 135 ton olduğu hesaplanmıştır Bu miktar yeryüzünün her 22000 yılda 1m alçalmasına tekabül eder Bu gidişle kıtalar 20 milyon yıldan az bir süre sonra deniz yüzeyine inecek kadar aşınacak demektir Bu sürede jeolojik zaman yönünden oldukça kısa sayılır Burada sorunun asıl kaynağı insan etkisiyle yaratılan hızlandırılmış aşınımdır Doğal örtünün açıldığı zayıflatıldığı, yanlış toprak işleme, ormanların kesilmesi, yakılması, meraların aşırı otlatılması, yok edilmesi insanların yarattığı başlıca olumsuz etkiler olarak sayılabilir Aşınım, aşındırıcı güce göre ikiye ayrılır; Su aşınımı ve rüzgar aşınımı
Su aşınımı yağmurun ve toprak yüzeyinden akan suyun neden olduğu aşınımdır ve 6 türlü olur
Yağmur Damlası Aşınımı: Damlalar toprak zerrelerini koparır sıçratır
Yüzey Aşınımı: İnce katlar halinde bütün yüzeyin aşınmasıdır
Parmak (Oluk) Aşınımı: Eğim aşağı akan küçük akışlar toprağı aşındırarak, pulluk gibi izler açar
Yatak ve Kıyı Aşındırması: Sulu ve kuru derelerin yaptığı aşındırmadır
Kaymalar: Derin toprak kütlelerinin eğim aşağı kaymasıdır
Rüzgar aşınımı toprakların rüzgarla savrularak uzaklara taşınmasıdır Genellikle çok kurak bölgelerde olur Örneğin, Büyük Sahra çölünden kalkan kumulların ülkemizin güney bölgelerine yağması sıklıkla rastlanan bir durumdur Ülkemizde Konya Karapınar ve Iğdır'da rüzgar erozyonunun etkilediği yaklaşık 300 000 ha arazi yer almaktadır
AŞINIM ETKENLERİ
Aşınım bitki örtüsü, eğim, iklim ve toprak etkenlerine göre yavaş veya hızlı olabilir Bu dört etken doğal olarak bir anlaşma ve dengeleşim içindedir Belirli iklim ve toprak koşullarında toprak içinde ve üzerinde bir bitki örtüsü oluşur Bu örtü toprağı aşınımdan korur Fakat insan ve hayvanların ortama gelmesiyle bitki örtüsü yakma, açma, aşırı otlatma gibi etkilerle yok olur ve aşınım hızlanır Bu dört etkeni kısaca incelersek;
1 Bitki Örtüsü: Yağışı tutarak yüzey akışının hızını keserek veya azaltarak kökleri yardımıyla toprağın porozitesini artırarak, terleme yoluyla su kaybederek, topraktaki su miktarını azaltarak, toprağın aşınımını ve taşınımını engeller
2 Eğim: Dik ve uzun eğimlerde daha çok aşınım olur
3 İklim: Kuraklık, rüzgar hızının etkisi ve yağışın mevsim dağılışı itibariyle dengesiz olduğu hallerde daha çok aşınım olur
4 Toprak: Toprağın bünyesi, yapısı, derinliği, geçirgenliği, humusluluğu gibi özellikleri aşınımda etkilidir
|