Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ordusu, türk

Türk Ordusu

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Ordusu



Türk milleti gibi, Türk ordusunun da şanlı, şerefli bir tarihi vardır Türklerde siyasî hayat, orduyla birlikte doğmuş ve gelişmiştir Ordu-millet bütünlüğü, tarihin her devrinde değişmeyen bir gelenektir Türk tarihinin bu geleneği, Orta Asya’daki ana yurtlarında ve göçlerden sonra dünya tarihinde önemli roller oynamıştır Orta Asya’da kurulan Hun İmparatorluğu, ilk Türk Devleti kabul edilir Bunu, Göktürk ve Uygur devletleri takip etmektedir
Orta Asya’da hüküm süren Türk devletlerinin düzenli orduları vardı Süvari birlikleri, ordunun esasını teşkil ediyordu Cesur ve cengâver askerlere sahip bu ordular, Asya’ya hakim oldukları gibi, Avrupa’nın içlerine kadar ilerlemişlerdir Hun Türkleri, Hakan Mete’nin kumandasında 400000 süvariyle, MÖ 201’de Çin karargâhını kuşatmıştır Bunlardan sonra gelen Türk devletleri daha batıdaki topraklar üzerine kurulmuştur İslâmiyet'in yayılmasıyla, Türkler kitleler hâlinde Müslüman olmuş, böylece İslâmiyet'in şerefi, Türklüğün asaletiyle yan yana gelince tarihe şan veren büyük devletler kurulmuştur Bu devletlerin ordularının müşterek gayesi; İslâmiyet'i insanlara duyurmak, onları dünyada ve ahirette rahat ettirecek bir yolu onlara bildirmek olmuştur 1040 yılındaki Dandanakan Savaşından sonra Oğuz Türkleri tarafından kurulan Büyük Selçuklu Devleti ve 1071’de Malazgirt’te büyük kuvvetlere sahip Bizans hükümdarı Diyojen’i yenen Alparslan, aynı inançla hareket etmişlerdir Büyük Selçukluları, Beylikler, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti zamanı takip etmiştir Bu devletlerin devamı ve ülkeler fethetmeleri, hep orduları sayesinde olmuştur Bir ideal için savaşan Türk orduları, tarih boyunca Asya, Afrika ve Avrupa’da bayrak ve sancaklarını dalgalandırmışlar, inanç, örf ve âdetlerinin o beldelerde yerleşmesinde öncülük etmişlerdir Bu idealin Allah tarafından kendilerine verildiğine inanan Türkler, tarih boyunca bunu hiç kaybetmemişlerdir Bu bakımdan, hiçbir zaman gelişi güzel yapılmayan savaşlarda, milyonlarca Türk evlâdının kanı, katî surette boş yere dökülmemiştir Türk ordularını kıtadan kıtaya dolaştıran hep bu ideal olmuştur
Türkler, bulundukları her yerde, ıstırap çeken, hor görülen, yanlış inançlara sapmış milyonlarca insanı korumuş, oralarda hak ve adaletin temelini atmışlardır Türk ordusunda; sömürü, soygun, katliam ve ahlâksızlık yoktur Aksine, insanlık, hamiyet, şefkat, hakka saygı ve adalet vardır Zalimlerin karşısında, mazlumların yanında, hakkın müdâfii olan Türk ordusu, gittiği her yerde kurtarıcı olarak karşılanmıştır
Selçuklular; eski Türk onlu sistemi, ıkta sistemi, lüzumunda ücretli askerler ve uclarda Türk beyliklerinin emrindeki Türkmenlerle muhteşem bir ordu kurmuşlardı Anadolu Selçuklularının askerî teşkilâtı da, Büyük Selçuklu askerî teşkilâtı gibiydi Maaşlı asker, hükümdarın maiyetinde bulunurdu; bunlar yaya ve atlı olurlardı Timarı olan askerle ümerânın beslemeye mecbur olduğu asker, ordunun esasını teşkil ediyordu
Ateşli silahların bulunmasıyla, Türkler bu yeniliği derhal askerî sahada kullanmasını bildiler Selçuklu ordusunda top kullanılmıştır Osmanlılar, kendilerinden önceki Türk devletlerinin ordularının kuruluş teşkilatlarından istifade ederek kendilerine has bir ordu meydana getirdiler
Osmanlı Devleti, modern manâda ilk daimi orduyu Birinci Murad Han vaktinde Yeniçeri ordusu adıyla kurdu Yeniçeri ordusu, disiplin, cesaret ve teşkilât bakımından zamanının en mükemmel ordusu unvanını kazandı Osmanlılarda, 1389 yılında Kosova Muhârebelerine topçu birliği katılmıştır Fatih Sultan Mehmed Han vaktinde Osmanlı ordusunda topçuluk çok gelişmiş ve İstanbul’un fethi sırasında en ileri teknikte toplar kullanılmıştır
Osmanlı ordusu; Kapıkulu, Eyalet ve Deniz Kuvvetleri olarak üç kısımdı Kapıkulu askerleri; yaya sınıfından olan Yeniçeri, Cebeci, Topçu ocaklarıyla, yine bir ocak olan Atlı Bölüklerden meydana geliyordu Bu iki sınıf asker, padişahın şahsına mahsus maaşlı merkez kuvvetleriydi ve padişah nerede bulunursa onunla beraber bulunurlardı Eyalet askerleri ise başlıca Topraklı ve Timarlı Sipâhi denilen süvarilerle, Yaya, Müsellem, Azab ve bir de Rumeli sınırlarındaki Akıncılardan meydana gelmekteydi Osmanlı Devleti, yaptığı fetihlerde timar usulünü uygulayarak geliştirmiş ve bu suretle dirlik sahipleri, bırakılmış olan bu gelir karşılığı, devletin korunmasını sağlayan ordunun bir kısmının hazırlanmasını üzerlerine almışlardır Timarlı Sipâhiler, her sancakta bölüklere ayrılmışlardı Her on bölük, Alay Beyinin komutası altında toplanırdı Alay Beyleri savaş olduğunda, bölgesindeki Sancak Beylerinin, onlar da Şehzâdelerin veya Beylerbeyilerin komutası altında sefere giderlerdi Sipahilerin onda biri, sefer esnasında hem bölgelerinin korunması hem de âsâyişin sağlanması ve giden arkadaşlarının işlerini görüp, toprağın işletilmesi için sırayla nöbetleşe ülkede kalırlardı
Çaka Beyin İzmir’de tersane kurmasıyla Türklerde başlayan denizcilik, Osmanlılar vaktinde çok gelişti On altıncı yüzyılda Türk donanmaları, Akdeniz, Kızıldeniz ve Umman Denizinde serbestçe dolaşabiliyordu Bu yıllarda Osmanlı Devletinin Donanması; Devlet Filosu, Derya Beyleri Filosu ve Garp Ocakları (Cezâyir, Tunus, Trablusgarb) Filosu olmak üzere üç filodan kurulu bir kuvvet halindeydi On sekizinci yüzyılda duraklama devresine giren deniz kuvvetleri, 19 yüzyılda süratle makine devrine geçti Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasıyla zamanın deniz kuvvetleri kuruluşuna geçilmiş, modern deniz araçları yapım ve alımına devam edilmiştir
On dokuzuncu asrın sonunda, 20 asrın başında dünya ordularında Hava Kuvvetlerinin kurulması ve gelişmesi neticesinde Türk Hava Kuvvetlerinin temelleri 1911 yılında atıldı Balkan Savaşında ilk defa savaş görevi yapan pilotlar, Birinci Dünya ve İstiklâl savaşlarında ellerindeki imkânların azlığına rağmen, büyük hizmetlerde bulundular
Daima düzenli, tertipli ve uzun ömürlü devletler kurma özelliğine sahip olan Türkler, yurtlarında iç güvenlik ve huzurun sağlanması için kanunlar koymuşlar ve teşkilâtlar kurmuşlardır Göktürklere ait Orhun Kitâbelerinde 'yargan' kelimesiyle ifade edilen bir zabıta teşkilâtının, hakanın emrinde olarak, emniyet ve âsâyişi sağladığı bilinmektedir
Büyük Selçuklularda Şahne ve Anadolu Selçuklularında Subaşı, zabıta teşkilâtı ve faaliyetlerini yürüten sorumlu memuriyet ve makamlar arasında bulunuyordu Osmanlı İmparatorluğunda zabıta görevini yapan kuruluşlar birleştirilerek 1846’da Serasker makamına bağlı Zaptiye Müşirliği kurulmuştur 1880 yılında Zaptiye adı Jandarma olarak değiştirilmiştir
Türk ordusunda, kanunlara saygı eksiksiz ve tamdı Bunun yanında geleneklere titizlikle riayet edilirdi Osmanlı ordusunda, padişaha büyük saygı duyulurdu Onun büyük otoritesi sayesinde zaferlere erişilirdi Bunun yanında bayrağa saygı sarsılmaz askerî geleneklerdendi
Osmanlı ordusunun kuruluş ve yükselme devrinde tam uyguladığı görevi; iç ve dış düşmana karşı devleti savunmaktır Bu görevin mesuliyeti çok ağır, başka işle uğraşmaya izin vermeyecek kadar kutsaldır Ordu politikayla uğraşmaz Politikaya bulaşan ordu, devleti savunacağı yerde politikacı olarak onu yıkacaktır Osmanlı ordusunun politikaya karışması 1876 yılından sonra önü alınmaz bir hâle geldi İlk defa subaylarda başlayan bu hal, 1908 yılından sonra bütün orduya sirayet etti Bâbıâli Baskını, Balkan Harbi üniformaların siyaset meydanlarına asılmasına sebep oldu Bu ise ordunun mahvında, devletin yıkılmasında önemli rol oynadı İstiklâl Harbinde bundan arınan ordu, yıkılmayan inancıyla zor şartlar altında istiklâlini yeniden kazandı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Ordusu

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Ordusu



Bilhassa 1950 yılından sonra modern silahlarla teçhiz edilen Türk ordusu, her geçen gün gelişen silah teknolojisinden istifade ederek kendini yenilemekte, dostlarına güven, düşmanlarına korku vermektedir Kanunî vaktinde fevkalâde büyükelçi olan, amansız Türk-İslâm düşmanı Baron Von Busbecq, Türk ordusu için şöyle diyor:
“Türk sistemini kendi sistemimizle mukayese ettiğim zaman, istikbalin başımıza getireceği şeyleri düşünerek titriyorum Bir ordu galip gelecek ve payidar olacak, diğeri de mahvolacaktır Çünkü şüphesiz, ikisi de sağlam surette devam edemezler Türklerin tarafında, kuvvetli bir imparatorluğun bütün kaynakları mevcut; hiç sarsılmamış bir kuvvet var Sefer görmüş askerler, zafer itiyatları, meşakkatlere tahammül kabiliyeti, birlik, düzen, disiplin, kanaatkârlık ve uyanıklık var Bizim tarafta ise, umumî fakirlik, hususî israf, sarsılmış kuvvet, bozulmuş maneviyat, tahammülsüzlük ve idmansızlık var Askerlerimiz serkeştir, subaylarımız tamahkârdır Disiplini hor görüyoruz Sebatsızlık, serkeşlik, sarhoşluk, sefahat, bizde bol bol mevcuttur Bütün bunların en kötüsü, düşmanın (Türklerin) zafere, bizim de hezimete alışkın bulunmamızdır Bizim askerlerimiz arasında olduğu gibi, hiçbir tarafta bir sarhoşluk, cümbüş yâhut kumar gibi şeylere tesadüf edemezsiniz Türkler, kâğıt ve zar oyunu bilmezler
Meşhur İngiliz diplomatı Ricault, ordu-yu hümâyun ile Uyvar Seferine katılmıştır Müşahedelerini şöyle anlatır:
Ordugâhta en küçük bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir Halk, ordularının geçişi sırasında en ufak bir endişe hissetmez Ordu geçtiği yerde herşeyi peşin para ile satın alır, hanlarda geceleyen asker parasını öder Türk ordugâhında, kızlarına tecavüz edildiği için şikâyete gelen anneler görmek mümkün değildir Malının asker tarafından yağma edildiğini, hoş olmayan herhangi bir davranışla karşılaştığını söyleyerek şikâyete gelen de yoktur Zira böyle şeyler olmaz Bu düzen, Türk ordusunu muzaffer kılmış ve imparatorluklarını muntazam şekilde büyütmüştür Biz Hıristiyanların ordularına ise şarap, Türk ordusunda görülenlerin tamamen aksini husule getirmiştir
Aynı konuda Iorga ise şöyle demektedir:
“Bir Avrupa ordusunun bir ülkeden geçmesi, o ülkenin halkı için felâket, bir Türk ordusunun geçişiyse saadetti Halk, Türk ordusunun kendi memleketlerinden geçmesini dört gözle beklerdi Zengin Türk askerleriyle geniş ölçüde alış veriş yaparlardı Balkanlarda genç Hıristiyan kızları, tek başlarına, mal satmak için, endişesizce Türk ordugâhına girerlerdi Aynı durum Avrupa orduları için hayal bile edilemezdi
On sekizinci asrın başlarında ise Kont Bonneval; “Mâhir bir kumandan, Türk askeri ile dünyayı bir kutuptan diğer kutba kat edebilir” demektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.