Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cepheler, kurtuluş, savaşinda, savaştiğimiz

Kurtuluş Savaşinda Savaştiğimiz Cepheler

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kurtuluş Savaşinda Savaştiğimiz Cepheler



KURTULUŞ SAVAŞLARI

DOGU CEPHESİ

Ermeni Devleti, Rusya'da Çarlık sisteminin yıkılıp yerine Sosyalist bir devlet kurulması üzerine 1918'de ortaya çıktı Taşnak Partisi tarafından idare ediliyordu Ermeniler, sınırlarımıza saldırıyor, Müslüman halka aşırı zulüm, haksızlık ve katliam yapıyordu Bunun üzerine, TBMM Ermenilere karşı askeri harekete geçilmesine karar verdi
Türkiye Büyük Millet Meclisi, İcra Heyeti'ne (Bakanlar Kuruluna) mütareke hükümlerine uyularak boşaltılan, "Elviye-i Selâse" (doğuda bulunan 3 ilimiz) Kars, Artvin ve Ardahan'ın tekrar geri alınması için gereğinin yapılması yolunda ayrıca yetki vermişti Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa 30 Mayıs ve 4 Haziran 1920 tarihinde Doğu'daki durum hakkında hükümete rapor verdi Bu raporda; "Ermenilerin ilk fırsatta Erzurum'u dahi ellerine geçirmek için teşebbüslerde bulunacakları, Ermeni ordusuna karşı hâkim ve müsait bir vaziyet almanın zorunluluğu, Brest Litovsk ve Batum Antlaşması ile Türkiye'ye bırakılan Elviye-i Selâse'yi işgal etmek üzere harekete geçmenin gerekliliği" açıklanmış ve hükümetçe de bu durum uygun görülmüştü

Taarruz için 7 Haziran'da emir verildi Ancak, Sovyet Dışişleri Bakanının Ermenistan, İran ve Türkiye sınırlarının belirlenmesind e, Rus Sovyet Hükümeti'nin arabuluculuğu ile meselenin siyasi yollardan halledilmesini n mümkün olduğunu bildirmesi üzerine, ordunun taarruzu geciktirilmişti

Bu arada Ermenilerin, Türk topraklarına ve halkına karşı tecavüzü, Oltu'yu işgal etmeleri ve Gürcülerin de 25 Temmuz'da Artvin'i almaları üzerine, 28 Eylül 1920'de ordumuz taarruza geçti 29 Eylül'de Sarıkamış, 30 Ekim'de Kars (15 Kolordu Kafkas Tümeni Komutanı Albay Halit Bey (Karsıalan) yönetiminde), 7 Kasım'da Gümrü geri alındı Kesin barış antlaşması 2-3 Aralık gecesi imzalandı Gümrü Barış Antlaşması, TBMM Hükümetinin imzaladığı ilk antlaşmaydı ve Misak-ı Milli'nin Doğu sınırlarını da kısmen belirliyordu

TRAKYA CEPHESİ

Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra; Edirne-İstanbul demiryolunu kontrol etmek üzere bir Fransız alayı Trakya'ya yerleşmiş bulunuyordu Fransız Generali Franchet D'Esperey ile Yunanistan Başbakanı Venizelos arasında imzalanan antlaşma ile Kuleliburgaz-Hadımköy hattı Yunan Ordusunun işgaline terk edilmişti
Bu gelişmeler karşısında, I Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Mustafa Kemal Paşa'nın 9 Ocak 1920 tarih ve 55 sayılı emrine uyarak bütün Edirne vilayetinde sıkıyönetim ve seferberlik ilan etti Diğer taraftan Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi, 31 Mart 1920'de Lüleburgaz'da yaptığı ilk kongresinde dış tecavüzler ve iç ayaklanmalar karşısında her türlü tedbir alma yetkisini kolordu komutanına ve merkez heyetine vermeyi kararlaştırdı

San Remo Konferansı'nda, İtilaf Devletleri Edirne ile birlikte Doğu Trakya'yı da Yunanistan'a bırakmayı kararlaştırdılar

9 Mayıs 1920'de Edirne'de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi, 2'nci kongresinde Edirne ve Doğu Trakya'nın Yunanistan'a bırakılmasını kesinlikle reddetti ve ülke topraklarının savunulmasını kararlaştırdı Bu amaçla, yerli halktan asker toplamayı ve silahlı savunma tedbirleri almayı kararlaştırdı Ayrıca, Cemiyet programını değiştirmekle birlikte ismini de Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti haline getirerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin şubesi olmuştu

Sevr Antlaşması'nın imzalanmasını kolaylaştırmak, Osmanlı İmparatorluğu'na fiilen olduğu kadar hukuken de son vermek amacı ile İtilaf Devletlerinin de teşviki ile Yunan Ordusu bir taraftan Anadolu'da bir taraftan da Trakya'da harekete geçti 20 Temmuz 1920'de başlayan Yunan Taarruzu sonunda Edirne 24 Temmuz 1920'de düştü Sevr Antlaşmasının imzalanmasını takip eden günlerde Yunan Hükümeti kendi meclislerinden geçirdikleri bir kanunla Doğu ve Batı Trakya'yı bir genel valilik halinde Yunanistan'a kattığını ilan etti Yunanlılar tarafından Edirne ve Doğu Trakya'nın ilhakına rağmen, Trakya'da işgale karşı silahlı mücadele devam etmiştir

Anadolu'da kazanılan büyük zafer ve orduların Boğazları geçerek Trakya'yı kurtarmak için harekete geçmeleri kararı karşısında, Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri ateşkes anlayışı içinde olmuşlardır 15 Ekim 1922'de yürürlüğe giren Mudanya Ateşkes Antlaşması ile Doğu Trakya, Yunan kuvvetleri tarafından boşaltıldı 25 Kasım 1922'de Edirne Valiliğine tayin edilen Şakir Bey (Kesebir), Türk yönetimini yeniden kurmuştur Lozan Konferansı sonunda, Yunanlıların Anadolu'da yakıp yıktıklarına karşılık, savaş tazimanatı olarak Karaağaç ve Bosnaköy Köprübaşlarının da Anavatana katılması kararlaştırılmıştır

GÜNEY CEPHESİ

Mondros Ateşkes Antlaşması'nın, İtilaf Devletleri tarafından tek taraflı, haksız ve yanlış bir şekilde uygulanışı çerçevesinde Güney Anadolu'nun işgali, bu bölgede milli mücadele cephelerinin kurulmasına ve düşman saldırısına karşı direnmeye sebep olmuştu
Fransızların Adana'yı, İngilizlerin ve Fransızların beraberce Urfa, Maraş ve Antep'i işgal etmeleri halk arasında korku, nefret ve endişe oluşturmuştu Fransızların, Ermenilerle işbirliği yaparak sömürge yönetimi usullerini burada uygulamaları, yer yer bölgesel savunma tertiplerinin alınmasına ve milli kuvvetlerin kurulup teşkilatlanmasına etken oldu

URFA CEPHESİ

Diğer Güney illeri gibi, Urfa'da önce İngilizlerin sonra da 30 Ekim 1919'da Fransızların işgaline maruz kaldı Fransızlar, Urfa'da da Ermenilerle işbirliği yaparak, Urfalıların can ve mal güvenliklerini ihlal ettiler Fransız işgaline karşı 9-10 Şubat 1920 tarihinde yapılan, Urfa ve Havalisi Kuvayı Milliye Komutanı "Namık" takma adlı YzbAli Saip Bey (Ursavaş)'in komutasındaki 3000 kişilik, baskınla Urfa kısmen kurtarıldı Karargah binasındaki Fransız bayrağı yerine Türk bayrağı çekildi Uzun ve çetin mücadeleler sonucu, Fransız askeri birlikleri, 11 Nisan 1920 günü Urfa'yı boşalttı Urfa da tek başına istilacı bir devlete karşı savaşmış ve zafer kazanmıştır Böylece, Şanlıurfa olmuştur

ANTEP CEPHESİ

Önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine aykırı olarak işgal edilen Antep, yabancı işgaline boyun eğmedi ve direndi Fransızlar, Antep'te bir Ermeni fırkası kurarak, yerli Ermeni azınlığı ile birlikte Anteplileri sindirmeye çalıştı Halkı korku ve endişeye sürüklediler Annesini saldırıya karşı savunmaya çalışan 12 yaşındaki bir çocuğu (Şehit Kamil) öldürdüler Bütün bunların üzerine Antepliler de teşkilatlandı Kılıç Ali Bey komutasındaki Kuvay-ı Milliye birlikleri de başarılı direnişler ve mücadelelerde bulundu Antep, önce 3 ve 18 Şubat 1920 tarihlerinde ilerleyen iki Fransız taburuna karşı direndi Daha sonra, Mart 1920 sonunda takviyeli Fransız birliklerine karşı çetin bir güç ve azimle savaştı Fransız birliklerine karşı kahramanca savaşan ve milli bir sembol olan Şahin takma adıyla Teğmen Sait Bey'in şehit düşmesi, Fransızlara karşı direnişi daha çok artırdı 1 Nisan 1920'de de bütün şehir Fransızlara karşı ayaklandı 10 ay 9 gün düşmana karşı en kötü imkanlarla yiğitçe ve mertçe savaşan Antep, 9 Şubat 1921 de teslim olmakla beraber, Türk tarihine kahramanlar diyarı olarak "Gazi" ünvanını alarak geçti Gaziantep, 6000 evladını savaşarak şehit verdikten, binlerce yaralı ve sakat bıraktıktan sonra, sırf açlık yüzünden (ekmek yerine acı zerdali çekirdeğini yiyerek) kapılarını düşmana açmak zorunda kaldı

MARAŞ CEPHESİ

Çukurova, Antep ve Urfa'yı işgal ettikleri gibi, Maraş'ı da ele geçiren Fransızlar, burada da Ermenilerle işbirliği yaptılar Tarihi Maraş Kalesine Türk bayrağı yerine Fransız bayrağının asılması, Maraşlıları harekete geçirdi ve olay milli onuru zedeleyici bir durum olarak değerlendirilmişti Fransız işgaline karşı, bir camide vazeden "Sütçü İmam" Şeyh Ali Sezai (Kurtaran) Efendi, halka "Kalelerinde hür bayrağı dalgalanmayan, esir bir memlekette, Cuma namazı kılınmaz" diyerek Maraşlıları coşturdu Maraş, çocuğu, genci, ihtiyarı, erkeği ve kadını ile beraber tarihi kaleye yönelerek, Fransız bayrağını indirip, yerine Türk bayrağını çekmiştir Fransızlara karşı yapılan kanlı mücadele, 11 Şubat 1920'de Fransızların bozguna uğramaları ve Maraş'tan çekilmeleri ile son buldu Maraşlıların, gösterdikleri kahramanlık, şehrin adının da Kahramanmaraş olarak değişikliğini gerekli kılmıştır Ayrıca Maraş şehri TBMM hükümetince İstiklal Madalyası ve Beratına layık görüldü

ÇUKUROVA CEPHESİ

Kilikya adı ile andıkları Çukurova'yı sömürge haline getirmek için Fransızların çabaları, daha ilk işgal anından itibaren Çukurovalıların protestosu ile karşılanmıştır "Feryatname" adlı vesika ile kamuoyuna duyurulmuştu Fransız idarecilerinin, Ermeni komitecilerine alet olması, hatta Fransız Valisi Bremond'dan cesaret almaları ve teşvik görmeleri Ermeni Fedailerini yağmacılık ve katliama da yönlendirmişti Fransız ve Ermenilerin insanlık dışı hareketleri, milli kuvvetleri teşkilat kurarak, çete savaşı yolu ile karşı koymaya yöneltti Aralarında Zamir Damir Arıkoğlu'nun da bulunduğu Çukurovalılar Toroslarda ve Çukurova'da yer yer direnişler, yiğitçe çarpışmalar yaptılar IKavaklıhan, Aflak, IIKavaklıhan, Yarbaşı, Hinnepli, Taşçı, Mercin Büyük Fadıl savaşları ve Kar Boğazı Baskını Fransızları yirmi günlük ateşkes Antlaşmasına ve daha sonra da Ankara Antlaşması'nı imzalamaya zorladı Antlaşmanın imzalanması Çukurova'nın kurtuluşunu sağladı

İNÖNÜ SAVAŞLARI

IİNÖNÜ SAVAŞI

Yunanlılar, Bursa ve Uşak mıntıkalarından Eskişehir ve Afyon istikametlerin de 6 Ocak 1921'de ileri harekata geçtiler Yunan harekatı üç koldan ilerleyerek İnönü önünde birleşiyordu Yunanlılar, 3 günlük yürüyüşten sonra 9 Ocak günü İnönü mevzilerinin önüne gelmişlerdi Asıl savaş 10 Ocak günü sabah saat 630'da Yunanlıların taarruza geçmesi ile başladı Saldırısı kırılan düşmana karşı savaş 10 Ocak 1921'de kazanıldı

Savaşın İnönü bölgesinde yapılması bir tesadüf değildi İnönü savaşlarının zamanını Yunanlılar, fakat savaş alanını Türkler seçmişlerdi Türk ordusunun savunma planına göre, Bursa ve Kocaeli yönünden gelecek bir düşman taarruzu İnönü'de karşılanacaktı 11 Ocak 1921'de o güne kadar fazla kayıp vermiş ve çok hırpalanmış olan düşman, daha fazla ilerlemeye kendisinde kudret göremeyerek, tekrar Bursa civarındaki eski mevzilerine çekilmek zorunda kaldı Böylece dinamik bir sevk ve idare sistemiyle düşmanın iki misli kuvvetlerine karşı, zayıf kuvvetlerle yoğun bir savunma yapılmış ve düşman ordusu üç gün içinde yenilerek geri çekilmeye mecbur bırakılmıştır

I İnönü Zaferi sonunda Albay İsmet Bey,1 Mart 1921'de generalliğe yükseltildi Kazanılan bu zaferin tarihi önemi, Batı Cephesi'nde kazanılan ilk zafer oluşu ve Sevr tatbikçilerine milli teşkilatın ne demek olduğunu göstermesidir I İnönü Savaşıyla Kuva-yı Milliye devri son bulmuş, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin ve ordusunun içerde ve dışarıda itibarı birden yükselmiş, ordunun ve Meclis'in otoritesi artmıştır

II İNÖNÜ SAVAŞI

Londra Konferansı'nın bir sonuç vermemesi, Sevr projesini uygulamak için İtilaf Devletlerini yeni bir çabaya yöneltmiş ve bu amaçla Yunan işgal ordusunu savaşa teşvik etmişlerdi Bundan faydalanan Yunanlılar, 23 Mart 1921'de Bursa'dan İnönü istikametine ilerlemeye başladılar Türk ordusunun yüksek azim ve imanla savaşması, 31 Mart 1921 akşamına kadar süren kanlı çarpışmalar sonunda düşmanı İnönü'de ikinci defa perişan etti Yaptıkları iki saldırının da püskürtülmesi üzerine Yunan kuvvetleri, 31 Mart gecesinden itibaren çıkış mevzilerine çekilmeye başladılar, çekilen düşman, süvari birliklerimizl e izlenmiş ve düşmana çekilirken de kayıplar verdirilmiştir

Fevzi Paşanın (Çakmak) Mecliste bu savaştan bahsederken söylediklerinden anlaşıldığına göre, Yunan ordusunun amacı mutlaka yenmekti Başkumandanları Papulas, bu sebeple Karaköy'e gelmiş ve alaylarını bizzat birbiri ardınca savaşa sokmuştur Düşman bir taraftan kesin olarak Türk ordusunu yenmek ve dört beş günde Eskişehir'e, bir ayda da Ankara'ya gelerek Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek amacındaydı Düşmanın hareketlerinde n amacını anlayan kumandanlık, lazım gelen önlemleri almıştı İsmet Paşa bir taraftan da düşmana umduğu yerde değil, bizim istediğimiz yerde savaşı yaptırmak suretiyle, düşmanın savaş planını başarısızlığa uğratmıştır Milli Kurtuluş Savaşı'nda bu zafer, Mustafa Kemal'in güzel ifadesiyle, milletin "maküs talihini" (tersine dönmüş talihini) de yenen bir zafer olmuştu

KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞLARI

İnönü Savaşları'nda savunma taktiği uygulamak zorunda kalan Türk Ordusu, Aslıhanlar- Dumlupınar çarpışmalarında ise henüz saldırı gücü olmadığını göstermişti Bu durumdan yararlanmayı düşünen Yunan Genelkurmayı yeni bir plan hazırladı Daha güçlü birliklerle, İnönü, Eskişehir, Afyon ve Kütahya arasındaki çizgide bulunan mevzilerimize yüklenerek buraları işgal etmek ve gerekirse Ankara'ya kadar ilerlemek düşüncesindeydiler Yunanlılar bu amaçla, yeni birliklerle iyice güçlendiler ve 10 Temmuz'dan itibaren saldırıya geçtiler Zayıf birliklerle tutulan Kütahya güneyine yüklendikten sonra, cephe boyunca ilerlemeye başladılar 20 Temmuz'a kadar yaptıkları saldırılarla kuvvetlerimizi geri çekilmeye zorladılar Cephe durumu ile ilgilenen Mustafa Kemal Paşa, kuvvetlerimizi n Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü Böylece zaman kazanılacaktı Bu plan uygulanırken, 21 Temmuz'da tekrar saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, büyük fedakarlıklarla yavaşlatıldı ve 25 Temmuz'da Sakarya'nın karşı kıyısına geçildi
Bu savaşlar sonucunda Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik merkezler elden çıktı Savaş gücü azaldı ve yurtta büyük bir hayal kırıklığı belirdi TBMM'de moral bozukluğu başladı ve sert tartışmalar oldu Aslında, Yunan kuvvetleri büyük ateş ve silah üstünlüklerine rağmen, ordumuzu yok edememişlerdi Ordumuz, Sakarya'nın doğusunda, güvenlik altındaydı Buna rağmen savaşın kaybedilmesi cephe gerisinde büyük bir felaket haberi gibi etki yapmıştı

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI

İnönü'de ikinci kez yenilen Yunanlılar, ordularını güçlendirmek amacıyla kuvvetlerini artırmışlardı Türk Ordusu ise henüz hazırlıklarını tamamlayamamış, yurdun bütün kaynaklarından faydalanma imkanını bulamamıştı Ancak II İnönü Savaşından sonra, Güney Cephesi kaldırılmış, Güney ve Batı cepheleri birleştirilmişti Böylece Batı Cephesinde daha fazla kuvvet toplamak imkanı sağlanmıştı
Yunanlılar, 10 Temmuz 1921'de iki ayrı cepheden taarruza geçerek Türk Ordusunu yok etmek istediler Desteklenmiş kuvvetleriyle güçlü bir şekilde ilerlemeyi başardılar Türk Ordusu, zor durumdan kendisini kurtarmak amacıyla Eskişehir'e kadar çekildi Mustafa Kemal Paşa, 18 Temmuz 1921'de Batı Cephesi karargahına geldi ve durumu yakından görüp inceledi Ordunun düzenlenip kuvvetlendiril mesi için, Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü Bunun üzerine, Türk Ordusu, 25 Temmuz 1921'de taktik savunma yapmak amacıyla Sakarya'nın doğusuna çekildi

Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları Sakarya'nın doğusuna çekilmekle askeri bakımdan büyük bir avantaj elde etti Türk kuvvetleri için zor olsa da, Yunanlılar için daha zor olan bir durum oluşturuldu Böylece, Türk kuvvetleri düşmanın gelişen taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakarya'nın doğusunda yeniden düzenlenerek savunma gücü artırılmıştı Yunanlılar ise mevzilerini genişletmişler, ulaştırma şartları zor bir arazide ilerlemek ve ikmal yapmak zorunda kalmışlardı

Sakarya gerisine çekilme, halkın maneviyatı üzerinde ciddi bir sarsıntı oluşturmuştu ve Meclis'te de bunun belirtileri ortaya çıkmıştı Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri; "Ordu nereye gidiyor, millet nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır, o nerededir? Bu çok acı veren durumun ve yürekler acısı görünümün gerçek sorumlusunu ordunun başında görmek isterdik" diyerek Mustafa Kemal Paşaya dil uzatmaya başladılar Büyük Millet Meclisi'nde ve dışarıda son çare ve son tedbir olarak Mustafa Kemal Paşa'nın ordunun başına geçmesinde fayda umulduğu yolunda bir kanaat oluştu Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921'de Büyük Millet Meclisi'ne verdiği bir önerge ile Başkumandanlığı kabul ettiğini bildirdi ve ancak Meclis'in elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri, kendisine Başkomutan ünvanını ve Meclis'in yetkilerini kullanmak hakkını önce vermek istemediler Ancak ünvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı

Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos 1921'de Polatlı'daki Cephe Karargahına giderek ordunun başına geçti Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı Savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı

23 Ağustos'ta düşman ordusu ciddi olarak cephemize taarruz etti Ordumuz 100 kilometrelik cephe üzerinde cereyan eden meydan muharebesinde, düşmanın üstün kuvvetlerini ilk önce yıpratarak, taarruza devam etmekten yoksun bir hale getirdi 23 Ağustos'tan 13 Eylül'e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün devam eden bu kanlı savaştan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde cepheyi terketti

Sakarya Meydan Savaşı sonucu, askeri harekat yön değiştirmiştir Sakarya, geri çekilme ve gerilemenin durdurulduğu ileri gidişin başladığı noktayı oluşturmuştur Sakarya Zaferi, bütün memlekette günlerce süren coşkun sevinç gösterilerine ve heyecanlı kutlamalara vesile oldu Meclis, 19 Eylül 1921'de kabul edilen bir kanunla, Türk Milletinin bir şükranı olarak Mustafa Kemal Paşa'ya Mareşallık rütbesi ve Gazilik ünvanını verdi

Sakarya Zaferi, dış ilişkilerimizde durumumuzun düzeltilmesine ve itibarımızın artmasına yardımcı oldu 9 Haziran 1921'den beri Ankara'da Fransız temsilcisi Franklin Bouillon'la görüşmeler yapılmaktaydı Bu görüşmeler, Sakarya zaferinden sonra, 20 Ekim 1921'de Ankara'da olumlu bir şekilde sonuçlanarak, Ankara İtilafnamesi adıyla tarihe geçen bir antlaşmayla noktalandı Sakarya zaferi, askerlik ve politika bakımından da Kurtuluş Mücadelemizin önemli bir merhalesi oldu Yunan ordusunun taarruz kabiliyeti kırıldı

BÜYÜK TAARRUZ , BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ

Sakarya Savaşı'ndan sonra, kamuoyunda ve TBMM'nde taarruz için sabırsızlık baş göstermişti Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922'de Büyük Millet Meclisi'nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara açıklamalar yapmıştı
"Ordumuzun kararı, taarruzdur Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür" diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu Haziran 1922 ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçmek kararını almıştı Asıl amaç, yok edici bir meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktı Mustafa Kemal Paşa, ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir'e davet etti Böylece Yunanlıların ve İşgal Devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti 28 Temmuz gecesini, komutanlarla genel taarruz hakkında konuşarak geçirdi ve gereken direktifleri verdi Mustafa Kemal Paşa, daha sonra 20 Ağustos 1922'de Ankara'dan Akşehir'e giderek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi Çok gizli bir şekilde yürütülen bu olayları kamuoyundan saklamak maksadıyla, 21 Ağustos'da Çankaya köşkünde bir çay daveti verileceği gazete ve ajanslara bildirilmişti

26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa(Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe'deki yerini aldı Büyük taarruz burada başladı Topçuların sabah saat 4:30'da taciz ateşi ile başlayan harekat, saat 5:00'de önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti Piyadelerimiz, Sabah 6:00'da Tınaztepe'ye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra, Tınaztepe'yi ele geçirdiler Bundan sonra, saat 9:00'da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1 Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar onbeş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçird 5 Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu 2 Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü

26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruz'u, Genelkurmay Başkanlığı'nca TBMM'ne bildirildi Bu haber Meclis'i coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile oldu

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insan üstü çabalarla gerçekleştirildi 27 Ağustos saat 18:00'de, Afyon 8 Tümen tarafından kurtarıldı Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştu Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyon'a taşındı

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5 Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldular Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı Büyük Taarruz'un son safhası askeri tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir

30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta tamamen yok edilmiş veya esir edilmişti Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam başarı ile uygulanmıştı 30 Ağustos 1922'nin gurur verici zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen düşmanın takip edilmesini ve üç koldan Ege'ye doğru ilerlemesini uygun buldu "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir İleri" diyerek, tarihi emrini 1 Eylül 1922'de verdi Yunanlılar, İzmir'e doğru kaçmaktaydı Başta Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere çok sayıda esir ele geçirilmişti

Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi Sabuncu Bel'den geçen 2 Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir'e doğru akarken, bunun solunda 1 Tümen de Kadife Kale'ye doğru yürüyordu Bu Tümenin 2 Alayı Tuzluoğlu Fabrikası'ndan geçerek Kordonboyu'na ulaştı Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5 Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4 Alay Komutanı Reşat Bey de Kadife Kale'ye bayrağımızı çektiler

İzmir'de askerlerimiz coşku içinde karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular Süvarilerimizin Kordon boyundan geçişi çok görkemli idi Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir'in kurtuluşunu Belkahve'den seyretti Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak katedip İzmir'e ulaşması içerde ve dışarda hayret ve takdir uyandırdı

Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına uygun buldular Lord Kinross'a göre,"İngiltere, ciddi bir krizle karşı karşıya bulunduğunu anlamaya başlıyor Halk, Türklerle yeni bir savaştan korkuyordu" 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması'yla, silahlı çatışma durdurulduğu gibi, Edirne dahil Trakya'nın da Türkiye'ye bırakılacağı ve bir ay içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edildi Anadolu'da Yunan politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu gelişmeler üzerine istifa etti

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.