Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
döneminden, egemenlik, gösteriliyor, kapı, kendilerine, oğullarinin, osman, süren, sürgünü, yıl, yüz

Altı Yüz Yıl Süren Bir Egemenlik Döneminden Sonra Kendilerine Kapı Gösteriliyor ( Osman Oğullarinin Sürgünü)

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Altı Yüz Yıl Süren Bir Egemenlik Döneminden Sonra Kendilerine Kapı Gösteriliyor ( Osman Oğullarinin Sürgünü)



Sirkeci İstasyonu'ndan 1924'ün 5 Mart akşamı saat dokuza çeyrek kala bir tren kalktı Aynı anda istasyonun hemen arka tarafındaki rıhtımdan da bir gemi demir alıyordu Tren İsviçre'ye gidecek olan 'Simplon Ekspresi'ydi Gemi ise o zamanlarda büyüklüğü dillere destan olan 'Julio Sezari' isimli yolcu vapuruydu ve kaptan rotayı Beyrut'a çizmişti

ama bu seferki yolcular yürekleri buruktu
halk akın akın tren istasyonuna gidiyordu çünkü dünya tarihinde büyük bir medeniyet kurmuş olan osmanoğulları ülkeden sürgün ediliyordu 600 yıl bu ülke için mücadele etmiş savaşmış hanedanın mensupları ülkeden kovulup vatansız bırakılıyordu


( dönemin valisi ali haydar )
son halife abdülmecit osmanoğlu bu haberi ilk alan kişiydi
İstanbul valisi Haydar Bey’in getirdiği TBMM kararını gören Abdülmecit, “Nasıl olur Vali Bey?” diyor İslâmiyet’i siyaset vasıtası olmaktan kurtarmak için hilafet makamını yıkmak, Allah Peygamberi’nin halifesini memleket dışına atmak mı gerekir? Hayır Vali Bey, Millet Meclisi’nin böyle bir karar aldığına inanmıyorum…” diyordu

Dolmabahçe Sarayı’nın camlarına çarpan yağmurun tıkırtıları arasında tarihi bir an yaşanıyor Boğaz’ın sularıyla birlikte Abdülmecit’ın mavi gözleri de buğulanmıştı Dile kolay, altı yüz yıl süren bir egemenlik döneminden sonra kendilerine “kapı gösteriliyor…” Perdeleri kapalı bir otomobille saraydan uzak­laştırılırken Abdülmecit, hâlâ Mustafa Kemâl’den gelecek bir telgrafla yapılan yanlışlığın düzeltileceği umudundadır ama beklediği telgraf hiç gelmedi…


( son halife abdülmecit osmanoğlu )

Saat tam dokuza çeyrek kala tren düdüğünü çaldı, vapur istimini bıraktı Bu sesler Anadolu'nun, Ortadoğu'nun, Balkanlar'ın, Doğu Avrupa'nın ve Kuzey Afrika'nın tarihini 600 küsur yıl boyunca etkilemiş, hatta etkilemekten de öte bizzat yazmış bir ailenin artık bu topraklardan kovuluşunun ilánıydı

Kötü bir yolculuktan sonra gelinen Çatalca’da, Sirkeci’den yola çıktığı bildirilen tren bekleniyor Bir Musevi olan istasyon amiri, konukların kim olduğunu öğrenir öğrenmez koşup Abdülmecit’in ellerine sarılıp Musevilerin Osmanlı’ya duyduğu sadakati dile getiriyor…

tren düdüğünün çalmasıyla halkın göz yaşlarının akması bir oldu bu millete hizmet etmiş olan bu hanedan millet meclisi tarafından ülkeden kovulurken halk o hanedanı göz yaşları ve hıçkırıklarla uğurluyordu

Mart'ın sonuna yaklaşıldığında Türkiye'de Osmanlı hanedanının artık hiçbir mensubu kalmamıştı 431 sayılı kanun sürgüne gidecek olan Osmanlılar'ın sayısını 155 olarak belirlemişti; 1924 Mart'ında Türkiye'de 36'sı erkek, 48'i kadın ve 60'ı çocuk olmak üzere 144 adet Osmanlı vardı ve bu 144 kişiden 140'ı 15 Mart akşamı artık Türkiye'de değildi Memleketi son terkeden Osmanlı, Sultan Beşinci Murad'ın kızı Fatma Sultan oldu Sürgün kanunu çıktığı sırada sultan bügün Ortaköy'deki Yüzme İhtisas Klübü'nün yanında ilkokul olarak kullanılan yalı-sarayında kızamıktan yatıyordu ve iyileşene kadar Türkiye'de kalmasına izin verildi Fatma Sultan üç cocuğuyla beraber üç hafta sonra trenle Viyana'ya gidecek ve sürgün tamamlanacaktı Sürgün hanedanın kadın mensupları için 28, erkekleri için 50 yıl sürdü Kadınlara Adnan Menderes hükümeti tarafından 1952'nin 16 Mart'ında çıkartılan bir kanunla hakları iade edildi, Türkiye'ye dönüp yeniden Türk vatandaşı olmalarına izin verildi Erkekler ise bu haklara 1974'te Bülent Ecevit'in ilk başbakanlığı sırasında çıkartılan genel af yasasıyla kavuşabildiler Padişah torunlarının bir kısmı Türkiye'ye döndü, bir kısmı ise yıllar önce kurdukları düzenlerini bozamayarak önceden yerleştikleri ülkelerde yaşamaya devam ettiler ama çoğu 1974'ten sonra Türk vatandaşlığına geçti

Osmanlılar'ın sürgün yılları son derece maceralı geçti ve birçoğu hayatını çok zor şartlar altında sürdürdü Yabancı Müslüman hanedanlara mensup prenslerle evlenen birkaç sultan dışında erkeklerin hemen hepsi hayatlarını çalışarak kazandılar ve sabun satıcılığına ve hatta mezar bekçiliğine kadar her işte çalıştılar Bugün Osmanlı ailesinin Türk vatandaşlığına geçmiş olan mensupları 'Osmanoğlu' soyadını kullanıyor, bazılarıda bu soyadlarını gizliyorlar bizden biri olarak yaşıyor ve tarihin en büyük devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu'nun hanedan tarihini onlar devam ettiriyorlar
hanedanın ilk mensupları sürgündeyken neler yaşadı bazılarını aktaralım

EV ev DOLAŞIP SABUN SATTI

Sultan Abdülhamid'in en küçük oğluydu Paris'te siyaset bilimi okudu ama hayatı sıkıntılar içinde geçti Yıllarca Fransa'da kapı kapı dolaşıp sabun sattıktan sonra Beyrut'a yerleşti, Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın bağladığı küçük bir aylıkla geçinmeye çalıştı ve hayata 1973'te orada veda etti

YOKSUL AYLIĞI ALIYORDU

Babası Sultan Abdülaziz'in, annesi Sultan Abdülhamid'in torunuydu İstanbul'da doğdu, küçük yaşya yakalandığı bir hastalık yüzünden hayat boyu kötürüm kaldı, son yıllarında gözlerini de kaybetti Fransız Hükümeti’nden fakir aylığı alıyondu Yüzünün güzelliği Fransız ressam Henri Matisse’e ilham vermiş ve Matisse ünlü ‘Beyazlı kadın’ tablosunda Nermin Sultan’ın yüzünü kullanmıştı Sultan hayattan geçen yıl Orta Fransa'daki bir kimsesizler yurdunda ayrıldı

SULTANLARIN EN GÜZELİ

Halife Abdülmecid Efendi'yle Sultan Vahideddin1in torunu olan Hanzade Sultan 1924'te Dolmabahçe Sarayı'nda doğdu, Mısır Prensi Mehmed Ali İbrahim’le evlendi ve hayata 1998 Mart'ında Paris'te veda etti Bir zamanlar Avrupa sosyetesinin en güzel kadını olarak kabul edilirdi
KADRİYE SULTAN

Sultan Abdülmecid'in soyundan geliyordu 1895'te İstanbul'da doğdu, 1924 sürgününden sonra Nice'e yerleşti ve orada 1935'e kadar son derece sıkıntılı bir hayat sürdü ve tüberkülozdan can verdi Kadriye Sultan'ı tanıyanlar ölümüne Fransa’da yakalandığı tüberkülozun değil memleket hasretinin ve İstanbul’u bir daha görememe endişesinin sebep olduğunu söylüyorlar

BİR HAYATA İKİ SÜRGÜN

Halife Abdülmecid Efendi'yle Sultan Vahideddin'in torunu olan ve şimdi İstanbul'da yaşayan 'Büyük' Neslişah Sultan, sürgünü iki defa tattı Önce üç yaşındayken ailesiyle beraber Türkiye'den çıkartıldı; sonra Kavalalı Mehmed Ali Paşa soyundan olan Mısır Kral Naibi Prens Muhammed Abdulmunim'le evli olduğu için de 1952'deki Nasır darbesiyle Mısır'dan da sınırdışı edildi 700 yıl kutlamalarına katılması için Ankara’dan resmî davet alan ilk Osmanlı, Neslişah Osmanoğlu’ydu Sabun da sattılar, mezar da beklediler

peki abdülmecidin sonu nasıl olmuştu

Abdülmecit, Fransa’ya yerleşmek için izin ister Talep kabul edilince Nice’e doğru yola çıkılır
Ankara aleyhindeki hiçbir faaliyete katılmayan Abdülmecit eğer ankara aleyhindeki politiklara destek verirse kendisine servet verileceği vaad edilmesine rağmen bunu kabul etmedi , maddi sıkıntısının had safhaya ulaşması üzerine, kızı Dürrüşehvar’ı Haydarabat Nizamt’nın büyük oğlu Azam Cah’a verir Böylece durum bir parça düzelir Daha sonra ise Paris’e yerleşen Abdülmecit, resim, şiir ve musiki dolu günler geçirir Sade­ce Cuma günleri Paris’in Place Manchat’taki camiine giderek cemaatla namaz kılar


Halife Abdülmecid efendi

Bu arada II Dünya Savaşı başlamış ve Paris, Almanlar tarafından işgal edilmiştir Alman işgali herkes gibi Abdülmecit’i de bir hayli sarsmıştır Hastalanır ve Almanlar Paris’i kaçarcasına terk ederken; Müttefiklerin top sesleri arasında, 23 Ağus­tos 1945′te hayata gözlerini kapar

Paris’ten Hicaz’a
Abdülmecit’ın ölümünü haber alan Ayşe Osmanoğlu, yanı­na oğlu Osman’ı da alarak o günün Paris’inde yollara düşer Cenazenin kaldırılması başlı başına bir sorun olur Çünkü Abdülmecit, İstanbul’a gömülmeyi vasiyet etmiştir Ankara’dan yanıt gelene kadar Müttefiklerden izin alınarak, cenaze, cuma namazlarını kıldığı camideki küçük bir odaya konulur Salih Ke­ramet Bey, çoktan Ankara’ya gelmiş ve gerekli girişimlere baş­lamıştır ama bir netice alamaz


Mezarın krokisi

Durumu gören Abdülmecit’ın kızı Dürrüşehvar da Türkiye’ye gelerek, devrin Cumhurbaşkanı İnönü ile Savanora’da görüşmüş, babasının Paris’te bekleyen cesedinin Türkiye’ye nakli için izin talep etmiştir İnönü’nün verdiği söze rağmen bu nakil işi gerçekleşmez bu osmanlı kızı inönüye yazıklar olsun atalarınızın yadigarlarına bir mezar yeri bile veremediniz diyip kınamıştır Üstelik, Abdülmecit öleli tam 10 sene geçmiştir…


Halife Abdülmecid'in tuğra şeklindeki imzası

Sonunda cenazenin Türkiye’ye naklinden ümit kesilir ve Abdülmecit’ın cenazesi Paris’ten alınarak Medine’ye götürülür 30 Mart 1954 tarihinde kılınan akşam namazından sonra da defnedilir Vehhabi inançlarına uygun olarak mezar dümdüz edilir ve üzerine kitabe dikilmesine de izin verilmez…”
[ Vehhabi inancına göre mezarın yeri belli olmaması gerekiyordu ama halife Abdülmecid’in mezarı kaybolmadı Halifenin katibi ve umumi vekili Salih Keramet Nigar mezarın bulunduğu yerin bir krokisini çizdi ]

adülmecidin ölümünden sonra medinede bu cenazeyi görenler olsun bu haberi duyan türkler olsun abdülmecidin ardından hep şöyle dediler

“BİR GARİP OSMANLI ÖLMÜŞ DİYORLAR”

Alıntı Yaparak Cevapla

Altı Yüz Yıl Süren Bir Egemenlik Döneminden Sonra Kendilerine Kapı Gösteriliyor ( Osman Oğullarinin Sürgünü)

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Altı Yüz Yıl Süren Bir Egemenlik Döneminden Sonra Kendilerine Kapı Gösteriliyor ( Osman Oğullarinin Sürgünü)



Alıntı:

ama bu seferki yolcular yürekleri buruktu
halk akın akın tren istasyonuna gidiyordu çünkü dünya tarihinde büyük bir medeniyet kurmuş olan osmanoğulları ülkeden sürgün ediliyordu 600 yıl bu ülke için mücadele etmiş savaşmış hanedanın mensupları ülkeden kovulup vatansız bırakılıyordu ( dönemin valisi ali haydar )
son halife abdülmecit osmanoğlu bu haberi ilk alan kişiydi
İstanbul valisi Haydar Bey’in getirdiği TBMM kararını gören Abdülmecit “Nasıl olur Vali Bey?” diyor İslâmiyet’i siyaset vasıtası olmaktan kurtarmak için hilafet makamını yıkmakAllah Peygamberi’nin halifesini memleket dışına atmak mı gerekir? Hayır Vali Bey Millet Meclisi’nin böyle bir karar aldığına inanmıyorum…” diyordu


Alıntı:

Dolmabahçe Sarayı’nın camlarına çarpan yağmurun tıkırtıları arasında tarihi bir an yaşanıyor Boğaz’ın sularıyla birlikte Abdülmecit’ın mavi gözleri de buğulanmıştı Dile kolay altı yüz yıl süren bir egemenlik döneminden sonra kendilerine “kapı gösteriliyor…” Perdeleri kapalı bir otomobille saraydan uzaklaştırılırken Abdülmecit hâlâ Mustafa Kemâl’den gelecek bir telgrafla yapılan yanlışlığın düzeltileceği umudundadır ama beklediği telgraf hiç gelmedi…


Sahi merak ettiğim Hz Muhammed sav hayranlığı, onun bıraktığı bir çok değerli şeyleri yok edip, onun halifelerini sürgün etmekmiş galiba

Hem Neden telgraf gelsinki? Yep yeni bir sayfa kirliliği ile 600 küsür yıllık bir imparatorluk ve bir okadarda edebi eserler yok edildi

Alıntı:

Kötü bir yolculuktan sonra gelinen Çatalca’da Sirkeci’den yola çıktığı bildirilen tren bekleniyor Bir Musevi olan istasyon amiri konukların kim olduğunu öğrenir öğrenmez koşup Abdülmecit’in ellerine sarılıp Musevilerin Osmanlı’ya duyduğu sadakati dile getiriyor…


Alıntı:

peki abdülmecidin sonu nasıl olmuştu

Abdülmecit Fransa’ya yerleşmek için izin ister Talep kabul edilince Nice’e doğru yola çıkılır
Ankara aleyhindeki hiçbir faaliyete katılmayan Abdülmecit eğer ankara aleyhindeki politiklara destek verirse kendisine servet verileceği vaad edilmesine rağmen bunu kabul etmedi maddi sıkıntısının had safhaya ulaşması üzerine kızı Dürrüşehvar’ı Haydarabat Nizamt’nın büyük oğlu Azam Cah’a verir Böylece durum bir parça düzelir Daha sonra ise Paris’e yerleşen Abdülmecit resim şiir ve musiki dolu günler geçirir Sadece Cuma günleri Paris’in Place Manchat’taki camiine giderek cemaatla namaz kılar


Dünya saygı duymuş kapılarını açmış bizimkiler gibi kapı dışarı edip sürgün etmemiş Laik cumhuriyetizya Sıkıştıkmı, Dünyaya hükmetmiş Osmanlı torunlarıyız, Övünmeye geldimi Mustafa kemalin askerleriyiz

Alıntı:

Durumu gören Abdülmecit’ın kızı Dürrüşehvar da Türkiye’ye gelerek devrin Cumhurbaşkanı İnönü ile Savanora’da görüşmüş babasının Paris’te bekleyen cesedinin Türkiye’ye nakli için izin talep etmiştir İnönü’nün verdiği söze rağmen bu nakil işi gerçekleşmez bu osmanlı kızı inönüye yazıklar olsun atalarınızın yadigarlarına bir mezar yeri bile veremediniz diyip kınamıştır Üstelik Abdülmecit öleli tam 10 sene geçmiştir…


Ya geçen şu muharrem incenin fezlekesini yırtmasından dolayı onu takdir eden övünme budalaları acaba, Muharrem incenin inönüyü savunmasınada tepki gösterdiler mi? bu yazıyı okuduklarındada aynı hassasiyeti gösterirlermi acaba? Geçmişindeki takdire şaayen gerçek insanların ölüsüne dahi saygı duymayan bir insanı savunan o savunan kişiyede destek veren kim olursa olsun nankördür

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.