Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dönemindeki, kadın, osmanlı, şairler

Osmanlı Dönemindeki Kadın Şairler

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemindeki Kadın Şairler



600 yıllık bir zaman diliminde (1300-1900) Osmanlı Şiir geleneğinde ürün vermiş ve günümüzde bilinen kadın şair sayısı ne yazık ki çok az Kronolojik olarak isimler şöyle; Zeynep Hanım, Mihri Hatun, Ani Fatma Hanım, Fitnat Hanım, Şeref Hanım, Adile Sultan, Leyla Hanım, Leyla (Saz), Nigar Hanım, Şükufe Nihal Başar, Hubbi Ayşe Hanım, Sırrı Hanım, Nesibe Hanım, Saffet Hanım, Sıtkı Hanım, Şeref Hanım, Tuti Hanım Bektaşi geleneğinde ürün veren Halk Ozanı kadınlar ise; Emine Beyza Bacı, Banu Cevheriye Çankırılı, Arife (Bacı) ve Ayşe (Çukurovalı) Yukarıda, kısaca değinerek erkekler tarafından kurulduğunu vurguladığımız ve öğretileni yansıtma temelinde, erkek söylemi, erkek düşünce tarzı, inançları ve arzularıyla inşa edilmiş Osmanlı şiir geleneği içinde bir kadın, şiir yazmaya nasıl cesaret edebilirdi? Ama, her şeye karşın, dünyada olduğu gibi, Anadolu’da da şiir yazan ve günümüze kalabilme başarısı gösteren kadınlar var elbet Peki, neydi bu kadınların ortak paydası?

Konuya buradan yaklaşınca, ilk ortak nokta, mensup oldukları sosyal sınıf olarak karşımıza çıkıyor Pek az insanın okur-yazar olduğu bir dönemde, klasik şiirin üretildiği ve sunulduğu yer, doğal ki, imparatorluğun yüksek sınıfına mensup insanların çevresiydi Ve bu kadınlar da, Bektaşi geleneği içinde varlık gösteren kadın ozanlar dışında, hep bu yüksek sınıfın mensubu kadınlardı Ya saray çevresinde, farklı yetenekleriyle öne çıkabilmiş kalfa kadın, ya padişah kızı, ya yüksek sınıftan birinin yakını, örneğin bir kadı kızı, ya da karısı İkinci ortak özellik de, hemen hepsinin, o dönemde yazılan temalarla, yaygın sözcük ve kalıpların gücüyle ilerlemiş olduklarıdır Belki Mihri Hatun’un farklılığını, kendi kişisel duygu ve düşüncelerini yazdığı şiire aktarmış ilk, belki de o dönemde tek kadın şair olduğunu Vurgulayarak belirmek gerek Ama o da klişeleri kullanmış, egemen metafor ve söylem biçiminin dışına çıkamamıştır Bir diğer ortak özelliğe gelince; hemen hepsi, kendilerini şiir ortamına kabul ettirebilmek, bir Divan şairi olarak tanınabilmek için, şarklı erkek söylemiyle düş kırıklıklarını gizlemiş, şiirlerinde cinsiyetleriyle ilgili hiçbir ipucu verememiş, erkek egemen söylem biçimiyle açıkça aynılaştırılmış bir sesi kullanmış, ya da kullanmak zorunda kalmış olmalarıdır Dönem dönem yazılan ve içinde şairlere ait biyografi ve bilgilerin yer aldığı, Tezkirat-ı Şuara’larda kadın şair adına ya çok az rastlanır, ya da hiç rastlanmaz Bu şairlerin hiç biri, yerleşik kalıpların değişen parçalarından biri olamamıştır Ta ki, 1780 yılında ölen Fitnat Hanım’a gelinceye dek Daha önce, kadın şairler, erkeklerin metaforlarını takip etmek zorunda kalmışlardır Kadınların kendi kişiliklerini şiirde belirtmesi, kadınlıklarını yansıtabilmeleri ise ancak çok yakın tarihlerde mümkün olabilmiştir Bu şairlerin kısa yaşam öykülerinden ve şiirlerinden örnekler vererek sözümüzü tamamlamadan önce; Cumhuriyet döneminin ilk önemli kadın şairi olan Yaşar Nezihe Bükülmez’i de saygıyla yad etmek isterim Egemen çevrelerce sürekli dışlanan iftira ve yalanlarla karalanan bu şair, yoksulluklar acılar ve yakınlarının ölümleriyle acılaşan yaşamında yılmamış ve şiir yazmayı sürdürmüştür Kadını şiirin öznesi değil, nesnesi olarak görmeye koşullanmış anlayış ne yazık ki günümüzde de, ayni katılıkta olmasa bile sürüyor ne yazık ki Ama ben inanıyorum ki, kadınlar diğer bütün alanlarda olduğu gibi şiirde de hak ettiği yeri almak üzeredir

Divan şiirinde bilinen ilk kadın şair Zeynep Hatun 15 Yüzyılda yaşamış bir kadı kızı ve bir kadı karısıdır Zeynep Hatun Çağdaşı olan Mihri Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir söyleşmeleri vardır Divani Sultan Mehmet adına düzenlenmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemindeki Kadın Şairler

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemindeki Kadın Şairler



GAZEL

Keşfet nikabını yeri göğü münevver et
Bu alem anasırı firdevs-i enver et
Depret lebini cüşe getir hacz-i kevseri
Anber saçını çöz bu cinanı muattar et
Hattın berat verdi saba yeline dedi
Tez er Hatay'a Çin'i tamam et müseehhar et
Yara yolunda aşk ile derdinden ölenin
Kim der sana ki hecr ile canın mükedder et
Zeynep çü dost zülfü gibi tarümarsın
Divane olma şiirini divan ü defter et
Zeyneb ko meyli zinet-i dunyaya zen gibi
Merdane var Sade-dil ol terk-i ziver it

Günümüz diliyle;

Aç yüzünün örtüsünü yeri göğü aydınlat
Bu maddeler dünyasını nurlu cennet et
Dudaklarını kımıldat kevser havuzunu coştur
Amber kokulu saçını çöz, bu dünyayı kokularla doldur
Yüzündeki tüyler, sabah yeline ferman yazdı ve dedi:
Çabuk git Hatay ile Çin ülkelerini zaptet
Sevgiliye, yolunda aşk ile derdinden ölenin
Ayrılıkla canını kederle et diye kim söyler ?
Zeynep, dost sevgili saçları gibi darmadağınıksın
Deli olma şiirlerini divan ve defter durumuna getir
Zeynep, dünyaya isteklerini kadın gibi bildir
Var sade ol ve dilini sadeleştir

Zeynep Hatun, şiirlerinde, sadece erkek söylemini kullanmakla kalmamış, şiirlerinde kadının patriyarkal nosyonunu yaygınlaştırıcı bir söylem de kullanmıştır Kadının isteklerini, açgözlülük olarak nitelendirir ama aşağılık konumundan sıyrılma isteğini de anlatır Zeynep Hatun, bir şair olarak kabul görebilmek için, arzularının “merdane” olmasını ister Tıpkı alçakgönüllü bir erkek gibi, bilge olmak isteğini vurgular Kadının, baskın egemen erkek hukukta vurgulanan bazı olumsuz özelliklere sahip olduğunu kabul eder Yumuşaklık, sevecenlikgibi bazı kadına özgü değerleri, zayıflık ve ruhsal eksiklik diye nitelendirir

Aşık Çelebi, “Mesairus Şuara” adlı kitapta, Zeynep Hatun’un son dönemde şiiri bıraktığını yazar Diğer erkek şairlerle görüşmeyi kesmiş ve kocasının baskısı altında yaşamayı sürdürmüştür Bu durum “münasip ve erdemli bir davranış” olarak görülür “ Zeynep ere varup, eri hukminde olup şi’rden ve rical ile musahibetten çekinmiş” der ve bu durumu olumlar bir ifade kullanır Aşık Çelebi Bu, diğer erkeklerin ortak fikridir zaten Çünkü kadının eline, erkeklik sembolu olarak görülen bir kalem alıp şiir yazmaya kalkışması, Erkek dünyasına bir saldırı olarak bakılmasa bile en azından uygunsuz, saçma ve kadınlık erdemlerini küçültücü bir durum olarak görülmektedir

Mihri Hatun (1460- 1506)

Amasya'da dogdu, Kadı Mehmet Çelebi'nin kızıdır İyi bir öğrenim görmüş, Arapça ve Farsça'yı öğrenmiştir Sultan II Beyazid'in ve onun oğlu şehzade Ahmed'in

Amasya valilikleri sırasında bu şehirde toplanan alim ve sanatkarların meclislerine devam etti Hiç evlenmedi, Amasya'da oldu Sade bir dille yazdığı kaside ve gazelleri ile tanınır Kadın divan sairleri içinde kendi aşk duygularını rahatça ve samimi bir şekilde yazması bakımından farklı bir yere sahiptir Divani Moskova'da basıldı (1967)

Gazel

Habdan açtım gözüm nagah kaldırdım seri
Karşıma gördüm durur bir mah-cehre dilberi
Talim sa'd oldu yahut kadre erdim galiba
Kim mahallem içre gördüm gice doğmuş müşteri
Nur akar gördüm cemalinden egerçi zahira
Kendisi benzer Muselmana libası kaferi
Gözümü açıp yumunca oldu çeşmimden nihan
Söyle teşhis eyledim kim ya melektir ya peri
Erdi cun ab-hayate mihri ölmez hasredek
Gördu çun seb zulmetinde ol ayan İskenderi

Uykudan açtım gözümü ansızın kaldırdım başımı
Karşımda durur gördüm bir ay yüzlü güzeli
Kısmetim kutlu oldu ya da itibarlandım galiba
Ki mahallemde geceleyin Musteri yıldızının doğduğunu gördüm
Yüzünden nur akan gördüm ise de
Kendisi Müslümana benziyor, giysisi ise kafir giysisi
Gözümü açıp yumunca gözümün önünden kayboldu
Şöyle belirledim ki, sevgili ya melektir ya da peri
Mihri kıyamete dek ölmez, çünkü o olumsuzluk suyuna erdi
Gördü, çünkü o gece karanlığında apaçık İskender'i

15 yüzyılda, Mihri Hatun’a yönelik olarak şair Necati Bey’in koyduğu tavır yukarıda söz ettiğimiz anlayışın somut yansımalarından biridir Mihri Hatun, Necati Bey’in bir şiirine bir nazire yazınca, Necati Bey, Mihri Hatun’u bu cüretkar davranışı için cezalandırmak amacıyla şu gazeli yazar;

Ey benum si'rume nazire diyen
Cikma rah-i edebden eyle hazer

Dime ki iste vezn u kafiyede
Si'rum oldi Necatiye hem-ser

Asıl sorun ise, Sultan II Beyazıd’dan; Bir kadının bir erkekten, yani, Necati Bey’e verilenden daha yüksek bir ihsan (para) aldığı için Mihri Hatun’a duyduğu öfkedir

Ani Fatma Hanim (?-1710)

Genç yaşında güzel yazı yazmak ve şiir söylemek hevesine düşen Ani, cağının oldukça tanınmış şairlerindendir 1710'da Yenişehir-Fener'de oldu Divanı varsa

da basılmamıştır

GAZEL

Feramuş itti hayli dem beni yad itmeden kaldı
Benim çok sevdigim mahzunu dilşad itmeden kaldı
Nola t'amirine kasd itmese şah-ı cihan banım
Bilür kim hatır-ı viranım abad itmeden kaldı
Kalupdur bahr-i gamda fülk-i dil yok sahil-i maksud
Hayıflar rüzgarim bana imdad itmeden kaldı
Düşelden ran-ı aşk-ı yare zar ü natüvandır dil
Ser-i kuyinde halim yare feryad itmeden kaldı
Niçün derpey olur Ani ki hal-i Kays'ı bilmez mi
O biçare yetürdi kendin irşad itmeden kaldı

***

Unuttu hayli zaman, beni anmadan kaldı
Benim çok sevdiğim, üzgünü mutlu etmeden kaldı
Ne olur onarmaya girişmese Tanrım
Bilir ki yıkık gönlüm şen etmeden kaldı
Gönül gemisi gam denizinde kalmıştır, ulaşılacak kıyı (görünürde) yok
Üzülür zamanım bana yardım etmeden kaldı
Sevgilinin aşkının yoluna döşeli gönül, güçsüz ve ağlayandır
Sevgiliye yolun başında halimi (ağlayarak) anlatmadan kaldı
Niçin ardı sıra (gider) Ani, ki Kays'ın durumunu bilmez mi
O çaresiz kendini yitirdi, doğru yolu bulamadan kaldı

***

Fitnat Hanim

(?-1780) Divan sairi Asil adi Zübeyde'dir Seyhülislam Ebu İshakzade Mehmet Esat Efendi'nin kızıdır İstanbul'da doğan Fıtnat Hanım, iyi bir öğrenim gördü Küçük yaştan itibaren edebiyatla uğraştı Divan şiirin genel karakterine uygun, erkekçe bir söyleyişi, başarılı bir nazım ustalığı vardır İstanbul ağzını, halk deyimlerimiz Naili'nin edasıyla, Nedim'in çapkın havasıyla kolaylıkla bize aktarır Divanında hikmetlerle müsammatlar, gazellerle kasideler, şarkılarla tarihler uyumlu bir dil ustalığı içerisinde yer alır İlim ve kültürden uzak biri ile evlendiği için mutsuz bir hayat surdu İstanbul'da öldü Fitnat Hanım, bir Divan oluştururken, erkek ustalara bir mesaj vermek için, bütün kalıplaşmış söylem biçimlerinin yanına çıkmalar yaparak, farklıanlatımlarla yeniden ifade edilmiş, ayni anlama gelen dizeler yazar ve şiirde nasıl kullandığını açıklar Böylece geleneği değiştirmek ister Bu çabası, ne yazık ki otoriteler tarafından “basit ve düz anlatım” olarak karşılanır Böylece, Fitnat Hanım’ın bu çıkışı, önemsiz ve gelenek için tehditten uzak hale getirilmiş olur

GAZEL

Neşve-i cam-ı muhabbetle gönül cuş eyler
Çekilen der ü gamı cümle feramuş eyler
Kıl hazer alma sakın aşık-ı zarın ahın
Seni bir şuh-ı sitemkara felek dun eyler
Bir nigehle komadı derdimi takrire mecal
Çeşm-i mestin nice guyaları hamuş eyler
Hale-i mah gibi sineye çekmiş mihri
Bezm-i vuslatta o kim yari deraguş eyler
Sen hem gülşen-i hüsnünde figan et cü hezar
Fıtnata derd-i dilin belki o gül guş eyler

***

Gönül sevgi kadehinin neşesiyle coşar
Çekilen dert ve üzüntüyü bütünüyle unutur
ağlayan aşığın ahini alma sakin
Seni bir zulmedici güzele keder düşkün eyler
Bir bakışla derdimi anlatmaya derman koymadı
Sarhoş gözün nice söyleyenleri susturur
Ay haleleri gibi güneşi göğsüne cekmis
O ki kavuşma meclisinde sevgiliyi kucaklar
Sen hemen güzelliğinin gül bahçesinde binlerce kez ağla
Ey Fitnat, bekli gönül derdini o gül (sevgili) dinler

***

Şeref Hanim (19 Yüzyıl)

Hakkında herhangi bir bilgi bulunamadı

GAZEL

Dildeki dag-i füruzanım ile eğlenirim
Geceler kendi çerağınım ile eğlenirim
Ederim züver-i aguse-i hayalim yari
Daima hidmet-i mihmanım ile eğlenirim
Söyletip çektiğini şuh-i cefakarından
Sergüzeşt-i dil-i nalanım ile eğlenirim
Komaz avare vü tenha beni manend-i safa
Yine derd-ü gam-i c*****m ile eglenirim
Dest-i ahım dokunup saz-i derunun teline
Nağme-i nale vü efganım ile eğlenirim
Söyleyip serd-i mihmetle nice taze gazal
ŞEREF eş'ar-i perişanım ile eğlenirim

***

Gönlümdeki yanan yaralarimla eğlenirim
Geceleri kendi çirağanımla eğlenirim
Sevgiliyi hayalimin kucaginin susu yaparim
Surekli bu konuguma hizmet etmekle eğlenirim
Söyletip cektiğimi eziyet edici sevgilisinden
Aglayan gönlumun seruveniyle eğlenirim
Safa gibi beni serbest ve yalniz birakmaz
Yine sevgilimin dert ve uzuntusuyle eğlenirim
Ahımın eli dokunup icimin sazinin teline
İnilti ve ağlayislarimin ezgisiyle eğlenirim
Sikinti etkisiyle nice yeni gazel söyleyerek
Seref, perisan siirlerimle eğlenirim

***

Adile Sultan (1825-1898)

İstanbul'da doğmuştur Osmanlı hükümdarı II Mahmut'un kızıdır Şiirleri genellikle münacaatt, na't, medhiye, mersiye, gazel ve şairin eşinin ve kızının ölümlerinden duyduğu derin üzüntüyü yansıtan manzumelerden oluşmuştur

GAZEL

Duymayın can ü gönül dostuma pinhan gideyim
Akl ü can bana nedir bidil ü bican gideyim
Cismde can gibidir gözde hayali yarin
Nice bir gurbet ü firkatle perisan gideyim
Korı canımda da aşk odını yaktı alevi
Yanmak aşk ile beşaret bana üryan gideyim
İderim kat'ı taalluk çü bu can ü tenden
O güle bülbül-i can itmede efgan gideyim
Adile Ka'be-i kulın ideyim şöyle tavaf
Arz ide ruyını dildarıma mihman gideyim

***

Duymasın can ve gönül, dostuma gizlice gideyim
Akıl ve can bana nedir, aşık ve cansız gideyim
Bedende can gibidir, güzde hayali yarin

Nice bir gurbet ve ayrılıkla perişan gideyim
Koru canımda da aşk ateşini yaktı alevi
Yanmak, aşk ile müjde bana, çıplak gideyim
Bu can ve bedenden ilgiyi keserim, çünkü
O sevgiliye can bülbülü ağlayarak gideyim
Adile, mahallenin Kabesini söyle tavaf edeyim
(Sevgili) yüzünü göstere, sevgilime konuk gideyim

***

Leyla Hanım (?- 1847)

İstanbul'da doğdu Dönemin ünlü şairlerinden Keçecizade İzzet Molla'dan aldığı özel derslerle yetiştirildi Yasadığı dönemin edebiyat çevrelerince beğenilerek karşılanan lirik gazeller yazdı Yayımlanmamış divanı vardır

DİVAN

Yarin asiklari ile ulfeti pek güçtür güç
O peri vahşidir unsiyyeti pek güçtür güç
Sakin aldanma gönül va'd-i visal-i yare
Sonra derd ü elem ü mihneti pek güçtür güç
Beni afv eyle eğer meclise girdiyse rakip
Çekemem doğrusu su sıkleti pek güçtür güç
Ders-i aşkı açalım dersini vaiz kapasın
Zahidin barid olur sohbeti pek güçtür güç
Sohbeti yar ile de pekçe uzatma Leyla
O peri vahşidir ünsiyyeti pek güçtür güç

***

Sevgilinin aşıklar ile bir arada bulunmaya alışması çok güçtür güç
O peri yabanıldır, insanlara alışması çok güçtür güç
Sakin aldanma gönül, sevgilinin kavuşma vaadine
Sonra derdi, elemi ve sıkıntısı çok güçtür güç
Beni affeyleye eğer meclise girdiyse rakip
Çekemem doğrusu su ağırlığı çok güçtür güç
Aşk dersini açalım, vaiz dersini kapasın
Zahidin soğuk olur sohbeti çok güçtür güç
Sevgiliyle sohbeti çok uzatma Leyla
O peri yabanıldır, insanlara alışması çok güçtür güç

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.