Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiAfganistan Arjantin Arnavutluk Azerbaycan Belçika Bosna-Hersek Brezilya Bulgaristan Cezayir Çin Danimarka Endonezya Fas Filistin Güney Afrika Cumhuriyeti Güney Kore Hindistan Hollanda Hırvatistan İngiltere İran İrlanda İspanya İsrail İsveç İsviçre İtalya Japonya Kanada Kazakistan Kenya Kolombiya Kuveyt Kuzey Kore Kırgızistan Libya Lübnan Macaristan Makedonya Meksika Moğolistan Nijerya Norveç Özbekistan Pakistan Peru Polonya Portekiz Romanya Rusya Federasyonu Senegal Somali Suriye Suudi Arabistan Tayvan Tunus Türkmenistan Ürdün Vatikan Venezuela Vietnam Yugoslavya Yunanistan |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiAFGANİSTAN Afganistan Devleti, Afganların bölgedeki diğer topluluklar üzerinde üstünlük kazanmaları ile 18 asırda kurulmuştur Dil ve ırk birliği bulunmayan bu ülkede, siyasi birlikte yoktur Bugün yaklaşık 25 milyon insanın yaşadığı Afganistanın toprak büyüklüğü, 657500 km2lik bir yüzölçüme sahiptir Afganistan; kuzeyinde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan ile; doğusunda Çin Türkistanı (Doğu Türkistan), Keşmir ve Pakistan ile; güneyinde Pakistan ve batısında ise, İran ile komşudur Afganistanın coğrafi yapısı; genellikle üzerinde sıra dağların bulunduğu yaylalardan ve yer yer de ovalardan oluşmaktadır Bir ziraat ve tarım ülkesi olan Afganistanda kuraklığın yaygın olması veelverişsiz tabii şartlardan ötürü toprakların ancak onda biri kullanılabilmektedir Coğrafi şartları çerçevesinde idari olarak da Afganistan, bazı bölümlere ayrılmıştır Bunlar; Kabil, Kandehar, Herat, Hezaristan, Nuristan, Vehan, Bedahşan ve Türkistandan oluşmaktadır Çok karışık bir etnik özellik gösteren Afganistan; esas itibari ile Afgan, Tacik ve Türklerden meydana gelmektedir Ülkedeki ikinci büyük etnik grubu oluşturan Türklerin nüfusu, 5-6 milyon dolayındadır Özbekler, Türk grupları içinde en çok nüfusa sahiplerdir Bunlar; genellikle esnaf ve çiftçi olarak çalışırlar ve Afgan Türkistanı denilen bölgede yaşarlar Bugün Özbek nüfusunun 3 milyonu geçtiği tahmin edilmektedir Kunduz, Andhoy, Meymene, Akça ve Balar, Mugap, Katagon ve Bedahşah, Özbeklerin yaşadığı bölgelerdir İkinci büyük Türk grubunu oluşturan Afganistan Türkmenleri, Özbeklerden farklı olarak hayvancılık yaparlar Afganistan ihracaatında canlı hayvanın önemli bir kalem teşkil etmesinden ötürü Türkmenler, ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır Herat, Meymene, Andhoy, Taş-Kurgan, Mezar-ı Şerif, Belh, Akça, Katagan, Bedehşan ve Bala ile Murgap, Türkmenlerin yaşadığı bölgelerdir Türkmenler, hayvanlarına otlak bulabilmek için sık sık yer değiştirdiklerinden nüfusları kesin olarak tespit edilememekle beraber 600000 civarında oldukları tahmin edilmektedir Afganistanda yaşayan Türkmenlerin çoğunluğunu Alieli boyu ile Teke, Salur, Sarık, Çavdar vebilhassa Ersarı boylarından oymaklar teşkil etmektedir Afganistandaki üçüncü büyük Türk grubunu teşkil eden Kızılbaş Türklerinin sayıları, 400000 dolayında tahmin edilmektedir Bu Türkler, 1738de Herat - Kabil arası güvenliği sağlamak için Nadir Şah tarafından yerleştirilen ataların torunlarıdır Yukarıda belirilenlerin dışında en kalabalık Türk grubunu Kırgızlar oluşturmaktadır Büyük ve Küçük Pamir dağlık bölgesinde yaşayan Kırgızların sayıları, 1950lerde Doğu Türkistandaki Çin zulmünden kaçanlarla birlikte 100000ni geçmiştir Bunların dışında Afganistanda, az sayıda Kıpçak, Karluk veÇağatay Türkleri de yaşamaktadır Ayrıca Türk-Moğol karışımı olduğu kabul edilen Hezare ve Aymak (oymak) gruplarının da son yapılan çalışmalarla Türk oldukları anlaşılmıştır Böylece 25 milyon civarında olan Afgan nüfusunun yarısının Türk olduğu kabül edilebilir Bu makale, tarihsel boyutu içinde Afganistanda yaşanılan gelişmeler ve Türkiye - Afganistan arası ilişkileri ele almaktadır Makalenin diğer kısımları şu şekilde organize edilmiştir: İkinci Kısım, bağımsızlık öncesi Afganistanın durumu ve kısa bir tarihçesini özetlemektedir Kısım 3, bağımsızlık sonrası Afganistandaki gelişmeler ve Türk - Afgan ilişkilerini incelemektedir Bu inceleme, alt başlıklarla ele alınan şu dört dönemi içermektedir: (1) 1919 -1945 arası dönem (Afganistan bağımsız oluşu ile II Dünya savaşı sonuna kadarki devre), (2) 1945-1979 arası dönem (Sovyet işgaline kadarki devre), (3) 1979-1989 arası devre (Sovyet işgali altındaki devre) ve (4) 1989 sonrası dönem (Sovyetlerin Afganistandan çekilmesi sonrası iç savaş ve Taliban olayı devresi) Son olarak 4 Kısımda genel bir değerlendirme verilecektir 2 Bağımsızlık Öncesi Afganistan Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumdan dolayı tarih bounca çeşitli milletlerin istila ve işgaline maruz kalmıştır MÖ 500lü yıllarda ilk defa İranlılarca işgal edilen bölge, daha sonra Büyük İskender orduları tarafından ele geçirilmiştir Arkasından bölgede Baktriana Devleti kurulmuştur Bu devlet, kurulmasından yaklaşık bir asır sonra Hindistanda bulunan Çandragupta devletli ile mücadele etmek zorunda kalmıştır Baktriana Devleti, bu mücadele ve kuzeyden gelen baskılar sonucu, MS 50de yıkılmıştır Böylece bölge, batıdan gelen tehlikeleri atlattıktan sonra kuzeyden gelen kavimler tarafından tehdit edilmeye başlamıştır Bölge; 50-125 yılları arası Türk asıllı oldukları tahmin edilen İskit ve 125-480 yılları arasında ise, Kuşanların hakimiyet altına girmiştir 480 yılından sonra Afganistanın yeni hakimleri, başka Türk kavimleri olmuştur Önce Akhunlar, bu topraklara yerleşmiş; ancak Göktürklerin baskısı sonucu 4 yyda hakimiyetlerini kaybetmişlerdir Daha sonra Akhunlar, bölgede kalmış ve Halaçlar olarak yaşamayı sürdürmüşlerdir 7 yy sonlarına doğru bölge, İslamiyeti yayan Arap ordularının istilasına uğramıştır Bu istila kısa sürmesine rağmen İslamiyet Afganistanda önemli ölçüde kabul görmüştür İslamiyetin yayılmasıyla burada Samani, Gazneli, Büyük Selçuklu Devleti ve Harzemşahlar gibi Müslüman-Türk devletlerinin hakimiyetleri görüldü 1220den sonra Moğollar, Afganistanı istila edip uzun bir süre (bir buçuk asra yakın) ülkeye hakim oldular Moğol hakimiyeti, Afganistanda yaşayan Türk boylarını Anadoluya göçe zorlamıştır Bölgedeki Moğol eğemenliği, 14 yy sonlarında Timur ordularınca sona erdirilmiştir Timurun kurduğu devlet, ölümünden sonra dağılmışsa da torunlarından Muhammed Babürun bölgede kurduğu Türk devleti uzun süre yaşamıştır Babürun Afganistanı merkez yaparak kurduğu devlet, sadece buraya değil Hindistana da Türklerin tekrar yerleşmesini sağlamıştır Babür Devleti, Afganistanı hakimiyet altında tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arası dengeyi sağlayamamış ve ağırlığı Hindistana kaydırmıştır Bu durum; kuzeyden Özbek ve kuzey-batıdan da Safevilerin Afganistana inmesine sebep olmuştur Böylece 17 yy ortalarına doğru Abdali ve Galzay adını almış olan Halaçlar, dağlık bölgelerden Kandehar ve Zemindaverin daha verimli bölgeri olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüşlerdir 18 yyda Babür Devletinin zayıflaması üzerine, Afgan kabileleri de bağımsız hareket etmeye başlamıştır Bu durumda Gılzay gibi bazı kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazılarının da İran tarafında yer almaları, ülkedeki karışıklığı artırmıştır Bu esnada Nadir Kulu komutasındaki Türkmen ordusu Afganistan ve İranı yönetim altına almış; Hindistan Babür Türk Devletini de vergiye bağlamıştır Nadir Şahın ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Şah, Hindistandaki Babür Devletini hakimiyeti altına almıştır (1756-1757) Bu yıllarda İranın sergilediği yayılmacışii tehlikesini gören Ahmet Şah, bu konuda Osmanlı Devleti ile müşterek hareket etmeyi istedi ise de, girişimlerinden bir netice alamamıştır Ahmet Şahtan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Şah ve Zaman Şah dönemlerinde ülke, önceki ihtişamlı vegüçlü durumunu koruyamamış, iç karışıklıklar başgöstermiştir Bu karışılıklar 19 asrın ilk çeyreğine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammedin yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar sağlanmıştır Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliğini zayıflatma çabası içine girmiştir Bu yıllarda İngilizlerin yavaş yavaş Hindistanı hakimiyetleri altına aldıkları gözlenmektedir İlk Afgan-İngiliz ilişkisi, Kuzey Hindistanda Peşaver sorununun çözümünde İngiliz hakemliği ile olmuştur Arkasından 1839-1842 yılları arasında süren ilk İngiliz-Afgan harbi patlak vermiştir Dost Muhammed, ülkesi İngilizlerce işgal edilmesine rağmen 1863te Kabile dönerek tekrar Afgan birliğini sağlamıştı Dost Muhammedin 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiştir Şir Alinin 1868de iktidarı ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuştur Rusların Türkistanı işgali, Afganlar ile İngilizleri doğal müttefik yapmıştır Ruslar, Türkistanı işgal etmelerine rağmen Afganistan önderliğinde Orta Asya Devletlerini de içine alan bir birlik oluşmasından hep çekinmişlerdir 1879da vefaat eden Şir Alinin yerine Yakup Han geçtiyse de, kısa bir süre sonra Afganistanın hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiştir 1901de vefaat eden Abdurrahman Han vaktinde ikinci İngiliz-Afgan savaşı yaşanmıştır (1878-1880) Bu savaş sonunda ülke, büyük çapta harap olmuş ve milli birlik zayıflamıştır Afganistanın içinde bulunduğu bu olumsuz şartları fırsat bilen Ruslar, 1881de Türkmenistanı işgal etmiş ve böylece de Afganistan ile komşu olmuşlardır 1901de başa geçen Habibullah Han, 1919da ölünce yerine Emanullah Han geçti Emanullah Han, Hindistandaki İngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistanın bağımsız bir devlet olduğunu veİngiltere ile iyi ilişkiler kurmak istediğini iletmiştir İngiltere ise, Afganistan bağımsızlığını kabul edip-etmemekte tereddüt etmiştir Bu durum ilişkilerin gerginleşmesine ve üçüncü İngiliz-Afgan harbinin başlamasına sebep olmuştur (1919) Bu savaşta başarı elde edemeyen İngilizler, 8 Ağustos 1919da yapılan anlaşma ile Afganistanın bağımsızlığını tanımıştır 3 Afganistandaki Gelişmeler ve Türk - Afgan İlişkileri 31 1919 - 1945 Arası Dönem Sovyetler Birliği ve Afganistan birbirini ilk tanıyan ülkeler olmuşlardır Sovyet-Afgan anlaşmasının imzalanmasından üç gün sonra, yani 1 Mart 1921de, Afgan heyeti ile Türk elçilik heyeti arasında da ilk Türk-Afgan ittifakı Moskovada imzalanmıştır Bu anlaşmaya göre Türkiye Afganistanın bağımsızlığını tanıyordu Ayrıca taraflardan birine yapılacak saldırıyı diğer taraf kendine yapılmış sayacaktı Yine bu anlaşmaya göre, Türkiye kültürel yardım çerçevesinde Afganistana öğretmen vesubaylar gönderecekti Böylece iki kardeş millet arasında mevcut olan manevi birlik, resmi bir anlaşma şekline dönüşmüş oluyordu Bu anlaşmanın Ankara ve Kabil hükümetlerince onaylanmasından sonra, eski Medine muhafızı Fahreddin Paşa, Kabile ilk Türk sefiri olarak atandı Diğer taraftan Sovyetler, anlaşma şartlarına göre Afganlara yardım etmemiş ve ayrıca Buhara ve Hivenin istiklallerini tanımayarak buradaki Müslümanları ezmeye başlamıştır Bu durum Afganların Sovyetlere karşı daha dikkatli davranmalarını sağlamıştır Böylece İngiliz aleyhtarı bir tutum yerine İngiltere ve Sovyetler Birliği arasında bir denge politikası izlemişlerdir Türkiye ile Afganistan arasındaki dostluğun geliştirilmesinde Enver Paşa ve Cemal Paşa çok önemli rol aynamışlardır I Dünya Savaşı sonrası bu paşalar, önce Almanya ve arkasından da Rusyaya gitmişlerdir Cemal Paşa, Avrupa ülkelerinin (özellikle Almanya ve Fransanın) Afganistanı tanıması hususunda girişimlerde bulunmuş ve bunu sağlamıştır Bu sırada Enver Paşa, Türkistanda bulunan Türkleri organize ederek Sovyetlere karşı bağımsızlık savaşı yürütmelerine çalışmaktadır Sovyetler, Almanyada bulunan Cemal Paşanın Afganistana döndükten sonra Afganistan Türklerini de Enver Paşa gibi organize edeceğini ve Türkistanın bağımsızlık mücadelesini destekleyeceğini hesap etmiş ve Cemal Paşanın Afganistana dönüşünü engellemek istemişlerdir Bunu başaramayan Sovyetler, Afganistana dönmekte olan Cemal Paşayı Tifliste 1922 yılında kiralık bir Ermeni katile öldürtmüşlerdir Afganistan ve Türkiye, aynı yıllarda İngiliz emperyalizmine karşı bağımsızlık savaşı yürütmüşlerdir Benzer duyguların paylaşılmasına vesile olan bu durum, iki ülke halklarını biririne daha fazla yaklaştırmıştır Bu kapsamda Türk dostluğunun Afganistanda gelişmesine Mahmud Beg Tarzi önemli katkı sağlamıştır ************ Tarzi, eğitiminin bir bölümünü İstanbulda tamamladıktan sonra Afganistana gittiğinde Habibullah Hana, ülke kalkınmasında Türkiye ve Türk aydınlarından faydalanılması gerektiğini belirtmiştir Bu talebin olumlu bulunması üzerine de, Türkiyeden bir aydın grubu davet edilmiş ve bunlarla ortak çalışmalar yürütülmüştür Cemal Paşanın katkıları ile başlayan Afgan ordusundaki yenilik çabaları, Paşanın şehit edilmesi üzerine bir süre kesintiye uğramıştır Ancak 1 Mart 1921de Türkiye ile Afganistan arasında imzalanan anlaşma ile, Türkiye, Afganistana sadece askeri değil aynı zamanda eğitim ve ideri alanda da modernleşmesi hususunda destek sağlayacaktı Böylece Türkiyeden gelen uzmanlar ile Afganistanda modernleşme çabaları hızlanırken, diğer taraftan da Avrupa ve özellikle Türkiyeye tahsil için yüzlerce Afgan gencini gönderilmeye başlanmıştır Emanullah Han, Afganistanın eğitim ve modernleşme çalışmalarına katkı ve destek için diğer ülkelerdeki yenilikleri yerinde görmek ve yetişmiş eleman temin amacıyla Aralık 1927de bir dış geziye çıktı Mısır, Fransa, Belçika, İsviçre, Almanya, İngiltere ve Rusyayı ziyaret etti Son olarak Mayıs 1928de Türkiyeye gelen Emanullah Han, çok içten ve sıcak karşılanmıştır Mustafa Kemal, Emanullah Han ve onun şahsında Afgan milletine ilgi ve dostluk göstermiştir Mustafa Kemal, Emanullah Han ve eşi onuruna verdiği yemekte Türk milletinin Afgan milletine karşı sıcak duygularını belirten bir konuşma yapmış ve Emanullah Hana, öncelikle güçlü bir ordu kurmayı tavsiye etmiştir Bu ziyaret esnasında, 1 Mart 1921de imzalanan Türk-Afgan Anlaşmasına ek olarak, Türkiye ve Afganistan arasında dostluk ve teşrik-i mesai muahedenamesi adıyla yeni bir anlaşma imzalandı (1928) Bu anlaşmada; iki devletin birbirleriyle dost oldukları, düşmanlarına karşı ortak tavır alınması veilerlemek için gerekenleri sağlamada imkanları iyi olan tarafın diğerine yardımcı olması gibi esaslar yer alıyordu Buna göre Türkiye Cumhuriyeti; ilmi, hukuki, askeri alanlardaki uzmanlarından bir kısmını Afganistanda görevlendirecekti Emanullah Han, Afganistana döndüğünde önceki ihmallerden ötürü biriken sorunların iç huzursuzlukve karışıklığa yol açtığını gördü Ancak bütün bu olumsuzlukları ciddiye almadan Avrupa ve Türkiyede gözlemlediği yenilikleri uygulamaya girişti Acil çözüm gerektiren sorunların ertelenmesi, yeni bir hata idi Her alanda yenilik yapmak istiyen Han, ülke gerçekleri doğrultusunda hareket etmiyordu Para ve eleman eksikliği de karşılaştığı önemli engellerden biriydi Ayrıca Mustafa Kemalin üçlü bir ordu kurma önerisini yerine getiremediğinden ülkede otorite zayıflamış ve inkılaplarda başarılı olamamıştır Emanullah Han, danışman seçimi hususunda da isabetsiz davranmıştır Bütün bu hatalarından sonra geç de olsa acilen güçlü bir orduya sahip olması gerektiğini anlamış ve hemen çalışmalara başlamıştır Türkiyeden Afganistana giden Kazım Orbay başkanlığındaki heyet çalışmalara başladığında ülkedeki iç isyanlarda kontrolden çıkmıştı Emanullah Han, bu yenilik çabalarından sonuç alamadan yönetimden ayrılmak ve İtalyaya gitmek zorunda kaldı Yerine kardeşi İnayetullah Han geçti Ülkedeki karışıklıkların önlenememesi üzerine ise yönetim, çeteci Habibullah Hana geçmiştir Bu yönetim, Afganistanda bulunan Türk askeri heyetini geri göndermiştir Bu arada Fransaa sürgünde bulunan Nadir Şah, ülkesine dönerek Habibullahdan Kabil ve Afganistanı kurtarmıştır Nadir Şah, Afganistanda büyükelçi olarak bulunan Yusuf Hikmet Bayurun da tasvibini alarak Afganistan hükümdarı oldu Nadir Şahın özellikle Türk büyükelçisinin tasvibini alması, Türk dostluğuna verdiği önem bakımından dikkat çekicidir Nadir Şah, ülke gerçeklerine uygun ve halk tarafından benimsenen reformlar yapmıştır Türkiyenin çok önem verdiği Emanullah Hanın başarısız olması, Nadir Şah*********ın da din kuralları ve din adamlarına öncelik vermesi, Türkiye tarafından hoş karşılanmamıştır Ancak bir süre sonra Nadir Şahın yerine geçen oğlu Zahir Şahın reform hareketlerine devam etmesi üzerine Türkiye, tekrar Afganistana yaklaşmıştır Nadir Şah, Afganistan dış politikasında İngiltere ve Rusya arasında bir denge kurmaya çalışmıştır Bu siyaset, Afganistanın bu devletlerden birisinin hakimiyeti altına girmesini engelemiştir Nadir Şahdan sonra oğlu Muhammed Zahir Şah da, aynı dış politikayı izlemiştir Ancak bu durum, Afganistan uluslararası alanda yalnızlığa itmiştir İranla olan sınır anlaşmazlığı da bu dönemde Afganistanın bir başka sıkıntısı olmuştur Bu zor günlerinde Afganistanın yardımına hep Türkiye yetişmiştir Afganistan ile İran arasında 1903den beri devam eden sınır sorununda Türkiyenin 1934de hakem olması istenmiştir Türkiye, Kazım Orbay başkanlığında bir heyet gönderek sorunu halletmiştir Ayrıca Türkiye, Afganistanı uluslararası alanda düştüğü yalnızlıktan kurtarmak için Milletler Cemiyetine girmesini sağlamıştır Yine aynı yıllarda Türkiye, çeşitli ülkelerdeki büyükelçilikleri vasıtası ile Afgan çıkarlarını korumaya çalışmıştır 1930lu yıllarda Türk büyükelçisi olan Mahmut Şevket Esendal, Türk hükümeti ve Atatürkün direktiflerini Afganistanda başarıyla uygulayarak Türk nüfuzunu artırmıştır Ayrıca sempatik kişiliği ile de, Afgan kralı ve hükümetiyle yakın ilişkiler kurarak hükümetin başdanışmanı haline gelmiştir Türkiyeden giden doktor ve uzmanlar da Afganistanda üstün hizmetler vererek takdir kazanmışlardır Afganistanda bulunan Türk uzmanlar, olağanüstü çabalar göstermişlerdir Bunlardan birisi de Prof Dr Mehmet Ali Dağpınardır Dağpınar hukuk müşaviri olarak gittiği Kabilde Siyasal Bilgiler Fakültesini bina ve hoca yokluğuna rağmen, 9 Haziran 1938de kurmuştur 1957de plan müşaviri olarak tekrar Afganistana giden Dağpınar, kurduğu fakülte mezunlarıyla birlikte çalışmıştır II Dünya Savaşı öncesinde İtalya ve Almanyanın uyguladıkları işgal ve istila hareketleri çerçevesinde Afganistanda da faaliyet göstermeleri ve burayı ülkelerinin nüfuz alanı seçmeleri, Afgan liderlerini huzursuz etmiştir Türkiye, tüm zor günlerinde olduğu gibi Afganistana bu konuda da yardımcı olmuştur Türkiye, 8 Temmuz 1937de İran, Afganistan ve daha sonra Irakın katılmasıyla Sadabat Paktını kurarak Afganistanı Alman ve İtalyan nüfuzuna düşmekten kurtarmıştır Böylece bu dört İslam ülkesi, II Dünya Savaşı öncesi zor günlerde birlikte hareket edip birbirlerine destek olmuşlardır Sadabat Paktından en çok rahatsız olan ülke Sovyet Rusya olmuştur Türkiye, Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Arası Moskovaya gönderek bu Paktın Rusya aleyhinde bir cephe olmadığı ve dört İslam ülkesi arasında dostluk ve işbirliği amaçlı olduğunu izah gereği duymuştur Atatürkün önderliğindeki Balkan Paktı ile İtalya ve Almanyanın faşist tehdidi, Sadabat Paktı ile de, Sovyet Rusyanın komünist tehdidi önlenmiştir II Dünya Savaşı sırasında Afganistanın tarafsız kalmasına rağmen bazı kabilelerin isyanı üzerine İngilizlerin asker göndermesi, ülkeye yine zor günler yaşatmıştır 32 1945 - 1979 Arası Dönem II Dünya Savaşı sonrası yıllarda Türkiye, bazı sıkıntılı devreler yaşaması ve bunların üstesinden gelmesine rağmen hala Sovyet tehdit ve tehlikesi altında olacaktır Bu şartlar altında NATO ittifakına giren ve güvenliğini teminat altına alan Türkiye, diğer dost ülkeler ve Afganistanla olan dış ilişkilerinde bazı değişiklikler yapmak durumunda kalmıştır Bu durum, Afganistanı içeride olduğu kadar dışarıda da sıkıntıya sokmuş ve yeniden yalnızlığa itmiştir II Dünya Savaşı sonrası Afganistanda gerçekleşen hükümet değişikliği ile başbakanlığa Şah Mahmut geçmiştir Yeni hükümetle birlikte iç ve dış politikada önemli değişiklikler olmuştur İç politik gelişmelerin bazıları; tutuklu muhalif liderlerin affedilmesi ve önemli bürokratik görevlere getirilmesive yurt dışında eğitim görmüş Afgan gençlere devlet kadrolarında görev verilmesi şeklinde belirtilebilir Dış politikadaki önemli gelişmeler ise, dünyada artık savaş öncesi İngiltere rolünü üstlenmiş olan Amerika ile yakın ilişki kurulması ve Amerikadan ekonomik yardım temini şeklinde olmuştur Bu yıllarda bazı Afgan kabileleri, Cinnah liderliğinde bağımsızlık mücadelesi veren ve daha sonra da Pakistanı kuran Hindistan Müslümanlarına büyük destek vermiş ve hatta Hindularla yapılan savaşlarda bizzat yer almışlardır Bu kabileler, yapılan bir plepistle de Pakistana katılmak istediklerini beyan etmişlerdir Pakistanın da Afgan kabileleri ile aynı duyguları paylaşması, buna karşılık Afganistanın bu kabilelere yarı bağımsızlık vermeyi kabulü, Afganistan ve Pakistan arasında anlaşmazlığa sebep olmuştur Bunun üzerine Afganistanın bir Paştunistan milleti oluşturma gayreti, sorunu büsbütün büyültmüştür Amerika, Sovyet karşıtı bu iki ülke arasındaki sorunun çözümü hususunda arabuluculuk rolü üstlenebileceğini teklif etmiş; ancak bu teklif, Pakistan tarafından reddedilmiştir Bunun üzerine Türkiyenin arabuluculuğu gündeme geldi ise de, yapılan uzlaşma teklifleri yine Pakistanca kabul görmemiştir 1950den sonraki yıllarda da Türkiyenin kardeş Afganistana karşı çeşitli yardım ve dostça uyrıları sürmüştür Bu kapsamda Türkiye; yayılmacı komünist tehlikesine karşı Afganlıları uyarmış, İranla olan sınır sorunlarının çözümünde yardımcı olmuş ve Afganistanın Bağdat Paktına katılmasına çalışmıştır Ancak o günkü Afgan yöneticilerinin ileri görüşlü olmayışları ve içinde bulundukları uluslararası şartlar, Afganistan adım adım bir komünist işgale sürükleyecektir Afganistan ve Pakistan arasındaki sorunların çözülememesi üzerine Afganistan, Rusyanın da etkisi altında Pakistanın hasmı olan Hindistanla yakın ilişkiler kurdu Daha sonrada Amerikadan talep ettiği modern silahları alamaması ve Pakistan hava kuvvetlerinin saldırısına maruz kalması, Afganistanı ister istemez Sovyetlere yaklaştırdı Ayrıca 1953en sonraki Amerikan yönetiminin Afganistanı dışlayarak İran ve Pakistana yaptığı büyük askeri yardımlar da, bu yakınlaşmayı çabuklaştıran diğer bir faktördür Aynı yıllarda Sovyetler Birliğinde iktidara gelen yeni yönetimde (Nikita Hruşçev ve ekibi), önceki Stalin döneminin baskıcı yayılma politikasını değiştirerek, yumuşak ve yardım görünümlü bir yayılma politikası benimsemişlerdir Bu yeni Sovyet politikasının uygulanması için en uygun aday ülke, içinde bulunduğu şartlar itibari ile Afganistan olacaktır Bu yeni Sovyet politikasının da etkisi ile Afganistanda başbakanlığa Muhammed Davud Han getirilmiştir Yeni Afgan yönetimi, Amerika ile ilişkileri bozmak istememekle birlikte içinde bulundukları ve çevrelerinde gelişen olayların etkisi ile yavaş yavaş Sovyetlerle yakın ilişkiler kurmuştur Bu durum karşısında Türkiye, hiç bir şey yapamayacaktır Davud Han ve diğer bazı Afgan yöneticileri; Afganistan*********da işçi sınıfının olmaması, ezilen köylülerin bulunmaması, kalabalık şehirlerin olmaması, yüksek bürokrat bir sınıfın yokluğu ve Afgan halkının İslamiyete çok bağlılığı gibi faktörleri dikkate alarak komünizmin Afganistan*********a asla gelemeyeceği vezemin bulamayacağı kanaatini taşıyorlardı Ancak buna zıt olarak Sovyetler, yapacakları ekonomik yardımlar ve tesis edecekleri kültürel ilşkilerle, Afganistan*********ı da komünist ailenin bir üyesi yapacaklarını düşünüyorlardı Amerika*********nın Afganistan*********ın yardım isteklerini yine geri çevirdiği bir sırada aradıkları fırsatı buldular ve Sovyetler*********in Kabil büyükelçisi aracılığıyla yardıma hazır olduklarını ilettiler Davud Han, Sovyetler*********in bu teklifini geri çevirmedi Bunun üzerine 1954 yılında iki ülke arasında ilk kredi anlaşması imzalandı, karşılıklı ziyaretler gerçekleşti Başbakan Davud*********un 1956*********da Sovyetler Birliğine yaptığı ziyareti müteakip Sovyet danışmanlar, Afganistan*********a gelmeye başladılar 1956*********dan itibaren her sene 100 Afgan genci Sovyetler Birliği*********ne askeri ve eğitim amaçlı gönderildi 1960*********dan sonra ise Sovyet uzmanlar, askeri akademilerde görev yapmak için Kabil*********e geldiler Sovyet-Afgan işbirliği çerçevesinde eğitim dışında projeler, yol yapımı, sulama, makina tamiri ve daha sonra da Jeolojik araştırmalar ve ziraat alanlarındaki çalışmalar takip etti Sovyetler, Afganistan*********da bazı zengin doğal kaynakları bulmalarına rağmen bunları çıkarıp işlememişlerdir Sadece doğalgaz çıkartmışlar ve bunun da büyük bir kısmını, ülkelerine aktarıp kullanmışlarıdır Sovyetler, izledikleri komünist yayılmacı politikadan sonuç almaya başlamışlardı Sovyet-Rusya*********da eğitim gören Afganlı gençler, belkide farkında olmadan Sovyet propogandası yapmaya başlamışlardır Sovyetler Birliği, 1960-61 yıllarında Afganistan-Pakistan sorununu daha da büyüterek iki İslam ülkesinin diplomatik ilişkilerini kesmesine neden olmuştur Pakistan ile ilişkilerini kesen Afganistan*********ın dış dünya ile bağlantı kurmak için yol olarak da Sovyetler*********den başka bir alternatifi kalmamıştı Böylece Afganistan*********ı istediği gibi kendine bağlı bir hale getirmiştir Amerika bu sırada devreye girerek, İran*********ı ikna etmiş ve Afganistan*********a ait vasıtaların bu ülke üzerinden transit geçmesini sağlamıştır Amerikanın Sovyet nüfuzuna karşı Afganistan*********a destek vermesi ve Afganistan*********ın bu durumu çok iyi değerlendirmesi sonucu, önemli ilerlemeler kaydettiğini görüyoruz Ancak bu durum, 1970*********li yıllara kadar sürmüştür Amerika*********da değişen iktidarlarların Afganistan*********a karşı ilgisiz kalmaları, buna karşın Sovyetler*********in de Afganistan*********da hakimiyetlerini artırmaları sonucu iç çalkantılar ortaya çıkmıştır Bu ortamdan faydalanan Davut Han (1963*********de Başbakanlık*********tan ayrılmıştı), Genelal Abdülkadir liderliğinde solcu subayların ve Muhammet Tereki önderliğindeki sivil marksistlerin yardımı ile Zahir Şah*********ı kansız bir şekilde devirerek iktidarı ele geçirmiştir Davut Han, meşruti krallık idaresini kaldırıp kendisinin de başkanı olduğu Cumhuriyeti ilan etmiştir Davut Han*********ın bu ikinci saltanatı, önemli ölçüde Afganistan*********daki acı olayların da başlangıcı olmuştur Marksistlerin desteği ile gerçekleşen 1973 darbesinden sonra solcu subaylara orduda daha çok görev verilmeye başlandı Ordudaki solcu atamaların hızlanması benzeri durum emniyet teşkilatında da görülmeye başlandı Ancak Davut Han, 1975 sonrası politikasında değişiklik yaptı Sovyetlere karşı ne olduğu bilinmeyen bir ilişki dönemine girdi Sovyetler Birliği*********nden açıkca uzaklaştı Davut Han, solcu olmayan yöneticilere de görev vermeye ve batıyla iyi geçinme politikası izlemeye başladı 1976*********da İran*********a gitti 1977*********de Mısır, Pakistan ve Suudi Arabistan*********ı ziyaret etti Sovyetler Birliği, Davut Han*********ın bu faaliyetlarini temkinli bir şekilde izliyor ve Afganistan*********daki danışmanlarının sayısını sürekli artırıyordu Mayıs 1978*********de Kabil*********de toplanacak Bağlantısız Ülkeler Bakanlar Konferansı*********nda Davut*********un tutumu ele alınacaktı Aynı yılın Nisan ayında Kabil*********e gelen Küba heyetine karşı Afgan yönetiminin umursamaz tavrı ve daha önce sergilediği Küba alehtarı faaliyetler, sosyalist ülkeler arasında Afgan yönetimi karşıtı bir cephe oluşturdu Diğer tarftan komünist Perçem Partisi*********nden Mir Ali Ekber Heybar*********ın öldürülmesi üzerine ülke içinde komünistlerin Davut Han*********a karşı başlattıkları muhalefet, 17 Nisan 1978*********deki hükümet darbesinin başlangıcı oldu Heybar*********ın cenaze törenine 11 bin kişinin katılması Davut Han*********ı endişelendirdi Davut Han, hemen harekete geçerek aralarında Babrak Karmal ve Nur Muhammed Tereki*********nin de bulunduğu komünist Halh ve Perçem liderlerini 24 Nisan*********da hapsetti Tutuklananlardan Hafızullah Emin, kaçmayı ve orduya haber göndermeyi başardı 26 Nisan*********da Vatan Car, Kabil*********e bir tank birliği gönderirken; Abdülkadir de, Davut*********un sarayını bombalamak ve taraftarlarını ortadan kaldırmak için Hava Kuvvetlerini gönderdi Askeri birliklerin çoğu, bunun komünist bir darbe olduğunun farkına bile varmadan destekledi 27 Nisan*********da Davut Hanve ailesi, darbeciler tarafından öldürüldü Nur Muhammet Terekki, Hafızullah Emin ile Babrak Karmal, serbest bırakıldıktan sonra hükümet kurma çalışmalarına başladılar Yayınladıkları bildiri ile izleyecekleri politikalarını açıkladılar Darbeciler, bir taraftan güven tesise çalışırken diğer taraftan da Mayıs 1978*********de bazı idam cezaları uyguladılar Nisan 1978*********de komünistlerin iktidara gelmesi ile, Afganistan*********daki Sovyet danışman sayısında büyük bir artış gözlendi Bu danışmanlar, Afgan polis teşkilatında ve gizli emniyet teşkilatında birtakım düzenlemelere gittiler Muhalefette bulunanlara çeşitli işkenceler uyguladılar ve toplu infazlar yaptılar Ayrıca Şubat 1979*********da AB Büyükelçisi Adolph Dubs, önce rehin alınmış ve sonra da öldürülmüştür Büyükelçilerinin öldürülmesi ile Amerika, Afganistan*********daki Sovyet işgali karşıtı politikasında daha katıve kararlı olmuştur İlerleyen günlerde yönetime gelen komünistler arası siyasi rekabetten ötürü çözülmeler başladı Bu durumda Sovyetler Birliği, orduda çoğunluğa sahip olan Halkçı*********ları desteklemiş ve Babrak Karmal*********ı yönetimden uzaklaştırmıştır Perçem taraftarları, liberaller, üniversite proföserleri, muhafazakarlarve milliyetçiler tutuklanmıştır Bu tutuklanmaları takip eden infazlar, toplu katliamlar ve İran Şah*********ının devrilmesi, Afganistan*********da genel huzursuzluğu daha da artırmıştır Eylül - Aralık arası dönemde huzursuzluk iyice tırmandı Eylül 1979*********da iktidarda sadece Emin bırakıldı Nihayet 24 Aralık 1979*********da kesin Sovyet işgali gerçekleşti Sovyet işgali ve Emin*********in bir Sovyet ajanı tarafından öldürülmesinden sonra, Babrak Karmal başbakan oldu Afgan halkı, Rus birliklerinin ülkelerine girmelerine büyük tepki gösterdi Bunun üzerine Sovyetler, Karmal*********ı veideresini savunmak için Afganistan*********a takviye askeri birlikler sevketmişlerdir Bu istiladan sonra ise, her alanda Sovyet danışmanların ağırlığı hissedildi ve Afgan ordusu tamamen hakimiyetlerine geçti 33 1979 - 1989 Arası Dönem Sovyet danışman veya teknisyenlerden Orta Asya kökenlilerin çoğunluğunu Tacikler teşkil etmiştir Sovyetler, Afganistan*********ı istilaları sırasında Öğretim Elemenları*********nın yetersiz oluşu nedeni ile fazla başarı sağlayamamışlardır Ancak Sovyetler Birliği*********ne eğitim amaçlı gönderilen Afganlı öğrenci sayısı önemli miktarda artmıştır Örneğin 1980*********de Taşkent*********teki 600 Afganlı öğrenci varken daha sonra bu sayı, 5000*********e yükselmiştir 1982 yılında Sovyetler Birliği*********nde eğitim gören toplam Afganlı öğrenci sayısı, 25000*********e ulaşmıştır Taşkent*********te bulunan ve Özbekçe bilen bazı Afganlı öğrenciler, ülkelerindeki mücahit faaliyetleri hakkında Özbeklerle bilgi veriyorlardı Bu durumu önlemek isteyen Sovyet yetkilileri, Afganlı ögrencileri Moskova ve Leningrad*********a taşımak istemiştir Ancak Özbek lider Reşidov*********ın girişimleri ile, bu durum önlenmiştir Sovyetler, Afganistan*********ı işgal ederken oradaki yer altı ve yer üstü doğal kaynakları kullanmayı, Orta Doğu Petrol bölgesi ve Hint Okyanusu*********nu denetim altına alamayı hesap ettiler Ancak 10 yıl süreli işgal döneminde bu hesap gerçekleşmemiştir Bu başarısızlık, birçok sebepe dayanmakla birlikte bunlardan üç tanesi özel önem arzetmektedir Bu önemli sebepler: (1) Müslüman Afgan halkının olaganüstü bir direniş göstermesi, (2) Amerika*********nın dünya kamuoyunda konuyu sıcak tutması ve bazı yaptırımlar uygulaması, (3) Sovyetler*********in gerçekleştirdiği haksız işgalin ülke insanlarına getirdiği yükün ve insan kaybının daha sonra başlayan açıklık politikası ile Sovyet halkınca öğrenilmesi ve tasvip edilmemesi olarak belirtilebilir Sovyet işgali üzerine Afgan halkı, direnişe başladı Başlangıçta direniş gösteren Afganlılar*********ın eğitimsizliği ve yeterli modern silahlardan yoksun bulunmaları, başarılı olmalarını engelledi Buna karşılık Sovyetler*********in çok üstün silah gücüne sahip olmaları, ülkeyi denetim altına almalarını kolaylaştırdı Bunun üzerine, önemli bir Afgan mülteci grubu Pakistan*********a göçtü Peşaver vadisi, kısa zamanda Afganlı mülteciler ile doldu Sayıları milyonlara ulaşan bu insanlar, kabile yapılanmalarını orada da oluşturdular Afgan kabileleri arasındaki rekabet, dini ve etnik farklılıklara dayanan mücahit grupları, arasında birlik oluşturmayı engelledi Dost ülkeler, yaptıkları yardımlarla bu gruplaşmaları daha da teşvik ettiler Afganistan*********da eğitim ve öğretime fazla önem verilmemesi, geri kalmalarına, kabile hayatını sürdürmelerine ve bir millet haline gelmelerine engel olmuştur Ayrıca kurulan hükümetlerin, Afgan halkının %60*********ını oluşturan Taştumları koruması, Türk kabilelerini (Özbek, Türkmen, Kırgız ve Hazera), Tacik ve diğer toplulukları eğitim ve diğer sosyal haklardan mahrum etmesi, bu kabilelerin karışarak bir Afgan milletini oluşturmalarını engellemiştir Afganistan*********daki Sovyet baskı ve katliamına paralel olarak Afganistan*********dan Pakistan*********a göç edenlerin sayısı da artmıştır 1983 yılında Peşevar vadisindeki mülteci sayısı, 35 milyonu bulmuştu Pakistan, buradaki mültecileri kabilelerine göre kamplara yerleştirmiştir BM (çeşitli yardım organlarıyla), Dünya Sağlık Teşkilatı, Milletlerarası Çalışma Teşkilatı, Türkiye Kızılay Teşkilatı gibi birçok yardım kuruluşu, bu mültecilere çeşitli yardımlar sağlamıştır Suudi Arabistan ve Kuveyt başta olmak üzere bazı İslam ülkeleri de, Pakistan*********a maddi para yardımı yapmışlardır Daha sonra bu mülteci kamplarına iskan edilen Afgan kabileleri, çeşitli *********Mücahidin Grupları********* oluşturmuşlardır Bu mücahitlere Afgan ordusundan kaçan subayların katılması, Pakistan ve Amerika başta olmak üzere bazı ülkelerin de silah sağlaması üzerine, bu mücahitler, Afganistan içlerine girerek işgalci Sovyet güçlerine karşı savaşmışlardır Fakat tüm bu gelişmelere rağmen bu gruplar, bir birlik altında toplanamamıştır Bu olumsuz durum, hem Sovyetler*********e karşı başarıyı hem de siyasi birliği engellemiştir Ne varki çeşitli ülkeler, bu grupları, etkisi bu gün dahi görülebileceği gibi kendi çıkarları doğrultusunda desteklemişlerdir Ancak Afgan halkı ve mücahit grupların olağan üstü gayret vekahramanlıkları ile Sovyetlere emperyalizmine büyük maddi ve manevi zararlar verdirilmiştir Amerika, Sovyetler*********in Afganistan*********ı işgal etmesine büyük bir tepki gösterdi Amerika*********nın bu tepkisini diğer NATO üyesi ülkeler de destekledi Yukarıda da değinildiği gibi Amerika*********nın Sovyet işgaline karşı olmasındaki en önemli nedenlerden biri, 1979 Şubat*********ında büyükelçilerinin öldürülmesiydi Amerikan yönetimi, büyük kamuoyu baskısıyla kukla Karmal yönetimini tanımamışve Senato onayına sunduğu SALT II anlaşmasını geri çekmiştir Kongre desteğini de alan Amerikan yönetimi, Afgan halkına kendisini yönetme hakkı dahil her türlü yardımı yapmayı resmi politika olarak ilan etti Ancak konuyla ilgili kesin bir çözümün sorumluluğunu ise, BM*********e havale etmiştir Bu durum da sorunun sürünceme de kalmasına neden olmuştur Ayrıca diğer NATO ülkeleri de Afganlı mülteci ve mücahitlere, para ve askeri malzeme yardımı yapmışlardır Kendi çıkarları doğrultusunda Çin*********de, Amerika yanında yer almış ve mücahitlere yardım yapmıştır Böylece Sovyetler Birliği, uluslararası alanda yalnız kalmıştır Buna rağmen hiç bir hukuka dayanmayan haksız ve kanlı Afganistan*********daki Sovyet işgali, on yıl kadar sürmüştür Kızıl ordu Afganistan*********a girdiği zaman Sovyetler, Afgan ordusundan ve Afgan hükümetinden bekledikleri ilgiyi bulamamışlardır Kendilerine yalnızca Rusya*********da eğitim gören subaylar yardımcı olmuşlardır Umduklarının tam tersine ordunun önemli bir kısmı, Sovyetlerle işbirliği yapmayı vekendi halkını öldürmeyi reddetmiştir Sonuçta 100 bin kişilik Afgan ordusundan 70 bini silahlarıyla birlikte mücahitler tarafına geçmişlerdir Sovyetler, bu başarısızlıklarının yanısıra Afganistan*********ın sarp arazisi karşısında da çaresiz kalmışlardır Bütün bu başarısızlıkları Kızıl orduyu kontrolden çıkarmış ve Afgan halkına karşı adeta bir soykırım başlatmışlardır BM İnsan Hakları Komisyonu*********nun 20 Kasım 1985 tarihinde yayınladığı rapora göre, Ocak-Eylül 1985 arasında Sovyet ordusu, 32755 kişiyi öldürmüştür Sovyetler*********in masum halka saldırılarını öğrenen mücahitler, karşı saldırılarını sıklaştırmış ve önemli kayıplar verdirmişlerdir 1979-1984 yılları arasında Sovyet ordusu 8 bini ölü olmak üzere 25 bin kayıp vermiştir Aynıdönemde Sovyet maddi kaybı da 12 milyar doları bulmuştur Sovyet ordusu bu kanlı işgaliyle 1987*********e kadar hem kendisini hem de Afgan halkını çok yıpratmıştır Bu tarihten sonra Sovyetler*********in politikalarında bazı değişiklikler görülmüş ve Sovyet hükümeti içeriden ve dışarıdan gelen baskılar karşısında Afganistan*********dan çekilme yolları aramaya başlamıştır Sovyet ordusu, Brejnev devrinde Afganistan*********a girmişti Bu haksız ve kanlı işgali sona erdiren Mihail Gorbaçev olacaktır Gorbaçev, Afganistan*********dan çekilmek için önce uygun zemin ve zaman aramaya başladı Bunun ilk adımını da, 1979*********da iş başına getirilen Karmal*********ı Afganistan Demokratik Halk Partisi ve hükümet başkanlıklarından alarak attı Yerine Dr Muhammed Necibullah*********ı getirdiler Necibullah*********a bir *********Milli Uzlaşma Komisyonu********* kurdurdular Bu komisyon üyeliklerine kabile reislerini getirerek hükümete karşı muhalefeti önlemek istiyorlardı Ancak kabile temsilcilerine istediklerini yaptıramayınca hükümet değişikliğinden beklediklerini bulamadılar Bu arada Gorbaçev, Afganistan sorunundan çok kendi ülkesinde olanlardan endişeliydi Gorbaçev, 1987 yılında uygulamaya koyduğu Perestroyka ve Glastnost ile açıklık ve yeniden yapılanma getirdi Uygulanan bu politika ile de Rusya*********nın yıllardır mazlum milletleri nasıl sömürdüğü ortaya çıktı Sovyetler, Afganistan*********dan çekilme hususunda Amerika ile başlattıkları gizli görüşmeleri hızlandırmak zorunda kaldılar Gorbaçev, 22 Şubat 1988 günü İsviçre*********nin Cenevre şehrinde başlayacak görüşmelerden önce 8 Şubat 1988*********de bir açıklama yaparak, 15 Mart*********a kadar anlaşma sağlanırsa 9 ayda Afganistan*********dan çekileceğini ilan etti Sovyetler ve Amerika arasında yapılan anlaşma, 14 Nisan 1988 tarihinde Cenevre*********de imzalandı 15 Mayıs 1988*********de yürürlüğe giren bu anlaşmayla Sovyetler*********in Afganistan*********dan nasıl çekileceği açık bir şekilde belirtilmemiş olmasına rağmen taraflar arasında yapılan gizli bir protokolle Sovyetler, 120 bin kişilik ordusunu 15 Mayıs 1988 ile 15 Şubat 1989 arasında Afganistan*********dan çekmiştir Sonuç olarak on yıl süren işgali sırasında Sovyetler*********in yaptığı zulüm ve katliamlar cezasız kalmıştır Bütün Müslüman ülkelerde olduğu gibi dünya kamuoyu da Afganistan*********daki haksızlıklar karşısında duyarsız kalmıştır 34 1979 Sonrası Dönem Afganistan*********da iç savaşın çıkış sebeplerinin başında Afgan mücahit gruplarının kabile yapısından kendilerini kurtaramamaları gelir Bu durum Sovyet ordusunun çekilmesinden sonra da devam etmiş, ülkede birlik ve beraberlik sağlanamamıştır Mücahit gruplar kabilelere dayanmalarının yanısıra *********Ilımlılar********* ve *********Radikaller********* olmak üzere ikiye ayrılmışlardır Ayrıca Afganistan*********da yaşayan 6 milyon dolayındaki Türk*********te *********Müslümanlar Birliği********* adlı ayrı bir grup oluşturmuştur Türk mücahit grubunun başına geçen Azad Beg, Peşevar vadisine göç eden ve Afganistan*********da kalan Türkleri bir araya toplamıştır Ancak bu Türk mücahit grubu, Türkiye veya uluslararası kuruluşların sağladığı yardımlardan faydalandırılmamıştır Bunun üzerine Türkiye, Pakistan*********da yaşayan Afganlı mültecilerden 5 bin kişilik bir Türk grubu Türkiye*********ye getirmiş ve diğerlerine de özel yardım yapmıştır Sovyetler*********in Afganistan*********dan geri çekilmelerinden sonra Azad Beg, Afgan Türklerinin liderliğini, bir zamanlar Afganistan ordusunda da görev yapmış olan General Raşit Dostum*********a bırakmıştır Afganistan Türkleri arasında Türkiye Türkleri için Atatürk benzeri bir misyon yüklenen General Dostum, Türk mücahit gruplarını kısa sürede düzenli orduya çevirmiş ve haklarını korumaya çalışmıştır Sovyetler ve Amerikalıların anlaşması üzerine Afgan mücahit gruplarından yedisi, Kasım 1987*********de bir ittifak kurmuşlar ve Afganistan*********daki Necibullah hükümetini tanımadıklarını duyurmuşlardır Ayrıca bu mücahit grupları arasında varılan mutabakat gereği; kurulacak yeni Afgan hükümetinde her bir mücahit grup lideri üçer aylık dönemler için başbakanlık görevi üstlenecekti Ancak bu karar; Amerika, Sovyetler Birliği ve Pakistan tarafından desteklenmedi Artık Afganistan için gelecek günlerde, mücahit gruplar arası iktidar mücadelelerinin sürdüğü kardeş kavgası felaketi yaşanacaktı Afganistan*********dan çekilmeden önce Sovyetler, yönetime kukla Necibullah*********ı getirmişler ve daha sonrada bütün güçleri ile desteklemişlerdir Necibullah kuvvetleri ile mücahit grupları arasındaki çarpışmalarda, her iki taraf ve sivil halk büyük kayıplar vermiştir Kanlı çarpışmalardan sonra silah veaskeri azalan Necibullah, ailesi ile birlikte Kabil*********deki BM binasına sığınmıştır Böylece Afganistan, mücahit grupların eline geçmiştir Mücahidlerin kurdukları hükümette başbakanlık görevine Rabbani gelmiş ve yıllardır harap ve bitap düşmüş ülkedeki yaraları sarmaya çalışmıştır Ancak kısa bir süre sonra ise, yeni hükümete karşı muhalefet büyümüştür Ardından da bölgedeki Amerikan ve Pakistan çıkarlarını korumak amacıyla organize edilen Taliban örgütü, mevcut hükümeti tanımayarak ülkeyi silah zoruyla ele geçirmiştir Taliban birlikleri ile hükümet yanında yer alan Ahmet Şah Mesut ve General Dostum birlikleri arasında çok çetin ve kanlı muharabeler olmuştur Savaşan taraflar ve sivil halk, çok büyük kayıplar vermiştir 4 Sonuç 1900 öncesi haritaların incelenmesi ile Afganistan Devleti*********nin bulunduğu bölgede daha önce böyle bir devletin olmadığı anlaşılacaktır Bu bölgede, ya eski adıyla; Tatarya, İskitler, Horosan, Cenubi (Güney) Türkistan gibi veya yönetim kurmuş hükümdar veya sülale adıyla; Hunlar, Oğuzlar, Gazneliler, Selçuklular, Babürlüler ve mahalli hanlıklar gibi isimlere rastlanacaktır Tarihte Afgan diye bir millet olmamıştır Yaklaşık bir asır önce İngilizler, böyle bir kelime yerleştirmiştir Bölge halkı hayvancılıkla uğraştığından, hayvanlarına otlak bulabilmek için kışın Penjap vadisine göçer, ilkbaharda da geri dönerdi Türkler bu halka, hareket eden veya göçebe manasına gelen *********Avghan********* derlerdi Bu halk ise kendisini, *********Pushtu - Pushtan********* olarak anardı Rusların Türkistan*********ı, İngilizler*********in de Hindistan*********ı işgal etmeleri, sınır komşuluklarını gündeme getirdi Bunun üzerine yaptıkları hesaplar ve aralarında yürüttükleri gizli görüşmelerle, bir ara devlet oluşturmaya karar verdiler Böylece 19 asırda bir Afganistan Devleti doğdu Ancak Güney Türkistan*********ı da kapsayacak bu devletin yönetiminde bölge halkı veya Türklerin bulunması, İngiliz veRus çıkarlarına uygun değildi Böylece İngilizler, Penjab Sihlerini teşvik ederek ve silahlandırarak, William Cambell adlı bir İngiliz subayın sevk ve idaresinde bölgeyi işgal etmelerini sağladılar Daha sonra Müslüman olduğu ve general ünvanı aldığı görünümü verilen Cambell, General Muhammed olarak beş şahın Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütmüştür (Emir Şir Ali*********den Emir Abdurrahman*********a kadar) Yaklaşık bir asır önce cereyan eden bu hadise, Taliban olayında da tekrarlanacaktır Taliban grubu, Pakistan*********ın Peşaver şehrinde organize edildikten sonra Afganistan*********a sokularak yönetime geçirilmiştir Bu sefer, yerli Avghan kabileri silahları ile birlikte onlara katılmıştır Sözlük anlamı öğrenci olan Taliban, Peşaver*********deki medreselerde din dersleri alan gençlerin kurduğu bir örgüttür Bu çocukların, çok üstün savaş tecrübesine sahip mücahitler karşısında başarı kazanması akıl ve mantıkla açıklanabilecek bir şey değildir Talibanla savaşan yerli halkın çoğunluğunu; Türkler, Tacikler ve Pushtan olmayan Turanlılar oluşturmaktadır Ayrıca Taliban kuvvetleri arasınada birçok gayrimüslümün de bulunduğu alınan esirlerden anlaşılmıştır Özellikle iç savaş ve kardeş kavgası dramının yaşandığı dönemde Afganistan*********da yaşayan halkların kaderine tesir edebilecek ve yaşadıkları derin ızdırapları azaltabilecek rolü, sadece Türkiye üstlenebilirdi Çünkü; bölgedeki Türk soydaşlarının varlığı kadar diğer mücahit grupların güvenine sahip yegane ülke Türkiye idi Ne varki gerek Türkiye*********nin aktif arabuluculuk girişimlerinin olmamasıve karşı taraftan da böyle bir talebin gelmemesi, bu fırsatın kaçırılmasına neden olmuştur Yeni Afganistan Devletinin yapılanması, Saray*********ın da belirtiği gibi, *********Afgan, Türk ve Tacik bölgelerinden oluşacak bir federasyon ile Afganca, Türkçe ve Tacikce*********nin resmi diller kabül edilmesi********* şeklinde olması en mantıklı görülmektedir Ancak bu şekilde ülkede kalıcı bir barış ve huzur tesis edilebilecektir |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiARJANTİN Amerika kıtası keşfedildikten sonra Avrupa devletleri hızla bu kıtada koloniler kurmaya başladılar 1536*********da Arjantin*********e gelen İspanyollar bugün Buenos Aires olarak bilinen yerde ilk koloniyi kurdular Fakat şehre yerleşme ancak on sekizinci yüzyılda oldu Arjantin 1776*********ya kadar İspanya*********ya bağlı Peru Genel Valiliğince idare edildi Bu seneden sonra La Plata Genel Valiliği kuruldu ve Buenos Aires genel valiliğin başkenti oldu 1806*********da Buenos Aires*********in İngilizler tarafından kısa bir müddet işgal edilmesi, Arjantin*********in istiklal mücadelesi için bir başlangıç olmuştur 1808*********de Napoleon*********un İspanya*********ya girmesi bağımsızlık mücadelesini hızlandırdı Ülke 1812*********ye doğru istiklalini kazandıysa da, 1816 yılına kadar müstakil bir devlet olduğu resmen ilan edilmedi İstiklal hareketinin baş lideri ve kahramanı, Şili*********nin de kurtarılması için öncelikle sorumlu bir kimse olan General Jose de San Martin*********dir İkinci Dünya Savaşı esnasında Arjantin hükumetlerinin gizli ve kamufle edilmiş Nazi tarafdarı tutumları, Amerika Birleşik Devletleri ve batı yarım küresinin diğer ülkeleri ile münasebetlerinin gerginleşmesine ve Arjantin*********in Pan-Amerikan Konseyinden çıkarılmasına sebep oldu Resmiyette bütün harp esnasında tarafsız kalan Arjantin, 1945 ilkbaharında müttefikler tarafına girdi Geniş ölçüde ABD*********nin desteği sebepiyle o sene sonuna doğru Birleşmiş Milletler üyesi oldu ve teşkilatın mes*********elelerinde önemli bir rol oynadı Harpten sonra general olan Juan Domingo Peron kendine kuvvetli bir pozisyon hazırlamayı başarmışve 1946 Şubatında Arjantin Cumhurbaşkanı seçilmiştir Eşi Eva Duvarte de Peron*********un yardımıyla enerjik ve sert bir idare kurmayı başararak, vaktinde, siyasi desteğini silahlı kuvvetlerden almaya çalışan sınıflara sözünü geçirmesini bilmiştir Basını bir devlet organı haline getirmiş ve totaliter bir rejimin başkanı olarak kendisine daha büyük yetki vermesi için anayasayı değiştirmiştir İşçi sınıfları arasında çok sevilmiş ve hatta kahraman olarak tanınmıştır Fakat askeri bir darbe ile 1955*********te devrilmiş, uzun seneler sürgünde yaşamış ve bilahare dönerek 1973*********te devlet başkanı olmuştur Bir yıl sonra ölmesi üzerine İsabel Peron olarak tanınan üçüncü karısı devlet başkanı oldu Ülkenin birlik ve beraberliğini sağlıyamayınca 1976*********da ordu tarafından devrildi Arjantin*********in eski devlet başkanlarından General Galtier İngiltere*********ye ait, fakat kendilerine çok yakın olan Falkland adalarını Nisan 1982*********de işgal etti İngiltere ile olan savaşı Arjantin kaybetti ve adaları İngilizler tekrar geri aldılar Gerek yapılan savaş ve gerekse bu durumda bazı devletlerin uyguladıkları ekonomik ambargo, Arjantin*********in iktisadi durumunu çok sarstı Bu durumda askeri idare 1983 yılı sonlarında seçime giderek idareyi sivillere teslim etti Böylece yedi sene süren askeri idareden sonra normal idare tekrar tesis edildi 1930*********dan bu yana Arjantin*********de hiçbir sivil idare 6 seneden fazla iktidarda kalamamıştır 1819 yılından bu yana 46 devlet başkanından sadece ikisi, askeri darbesiz seçimle görevini devir-teslim etmiştir 1989*********da Raul Ricardo Alfonsin*********in yerine Carlos Menem (El Turco) seçilmiştir |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiARNAVUTLUK Arnavut halkı, MÖ 2000 yıllarında Balkan Yarımadasına yerleşen İlliryalıların torunlarıdır İllirya MÖ 167 yılında Romalılar tarafından zaptedildi ve 500 yıl Romalılar tarafından yönetildi Ancak bu bölgenin iç kısımlarında yaşayan İlliryalılar, Romalıların baskılarına uzun müddet karşı koydular İşte bunlar, Roma İmparatorluğunun 395'te parçalanmasından sonra Arnavutluk ve Arnavut adlarını aldılar ve Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası oldular 1468 yılında Osmanlılar Arnavutluk'u zaptettiler ve uzun müddet burayı idareleri altında bulundurdular Osmanlı Devletinin adil idaresinden mennun olan Arnavutlar kendi istekleri ile 17 yüzyılda İslamiyeti kabul ettiler Dini yaymak için gayret gösterdiler Osmanlılar burada askeri teşkilat kurdular ve süvari birlikleri teşkil ettiler Arnavutlar zamanla kendi kültürlerini bırakarak Osmanlı kültürünü benimsediler 1912'de Osmanlı idaresinden ayrıldılar Ancak tam müstakil olmayıp, büyük devletlerin kontrolü altında kaldılar Birinci Dünya Savaşından sonra 1925'te cumhuriyet ilan edildi Ancak cumhurbaşkanı olan Zoğu, 1928'de cumhuriyeti krallığa dönüştürdü Bu sıralarda bir ekonomik krize girdi ve nihayet İkinci Dünya Savaşında İtalyanlar tarafından işgal edildi 1944 yılında, komünistler hükumeti kontrol altına alarak, komünist bir idare kurdular 1961 yılına kadar Rusya ile sıcak münasebetlerde bulundular 1961'de Rusya ile bağlılıklarını keserek Çin ile anlaştılar Böylece Çin ile ittifak kuran ilk Avrupa devleti oldular Ancak son yıllarda Çin ile de yakınlıklarını dondurdular Daha sonra Yugoslavya ve bazı Avrupa ülkeleriyle ticari ve diplomatik münasebetler kurdular 1976 Aralık ayında kabul ettiği yeni anayasa ile Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti adını aldı Devlet başkanlığına Arnavutluk Emek Partisi Genel Sekreteri Enver Hoca Getirilidi 1985'te Enver Hoca'nın ölümü üzerine Emek Partisi genel sekreterliğine getirilen Ramiz Alia aynı zamanda Devlet Başkanı da oldu 31 Mart 1990'da yapılan ilk çok partili seçimleri Emek Partisi kazanmasına rağmen ülkede iç kargaşalık başladı Bunun üzerine çok sayıda halk ülkeden göç etti |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiAZERBAYCAN Azerbaycan, tarih sahnesinde MÖ 6 asırdan itibaren görülmeye başlar Jeopolitik durumu itibariyle, devamlı istilalara uğramış ve çeşitli devletlerin hakimiyeti altında kalmıştır Bu bölgede kurulan ilk devlet, Ahameni Komutanı Sahrap Atropates'in temellerini attığı krallıktır Atropates Krallığının ismi zamanla değişikliklere uğramış, Sasanilerce Azurbeycan, Süryanilerce Azerbaigan olarak isimlendirilmiştir Türkler ve İranlılar ise bölgeye Azerbaycan ismi vermişlerdir Atropetes Krallığından sonra bölgeye sırasıyla Selevkoslular, Ermeniler, Romalılar ve Sasaniler hakim olmuşlardır Türklerin buraya esaslı yerleşmeleri MS 4 ve 5 asırlarda olmuştur Daha sonra Sasani Hükümdarı Nuşirevan bölgeye İranlıları yerleştirme politikasını takip etmiştir Yedinci asırdan itibaren büyümeye başlayan İslam devleti Azerbaycan'ı fethe başladı Bu fetih hareketi, 643'te bölge tamamen Müslümanların hakimiyeti altına geçmesiyle tamamlandı Daha sonra Abbasiler burayı Türk emirler vasıtasıyla idare ettiler Abbasi Devletinin yıkılmasıyla, bu topraklarda birtakım yerli hanedanlar beylik kurdular Yedinci asırdan itibaren Selçuklu Akıncıları Azerbaycan'a girdiler Fakat burada kesin bir hakimiyet tesis edemediler 1015-1016'dan sonra buraya Oğuz boyları yerleşmeye başladı 1043 senesinde Tuğrul Bey, amcasıve amcaoğlunu buraya fethe gönderdiyse de, Bizanslılarla uzun süren çarpışmalardan bir netice alınamadı Azerbaycan'ın kesin Selçuklu hakimiyeti altına girmesi Sultan Alparslan devrinde olmuştur Azerbaycan, 12 ve 13 asırlar arasında Atabegler ve Harezmşahların hakimiyeti altına girdi Daha sonra Moğollar, bölgeye 1320'de girmeye başladı Cengiz'in burada hakimiyeti kısa sürdü, Cengiz'in ölümünden sonra Azerbaycan Cuci milletinin istilasına uğradı Onlardan sonra İranlıların hakimiyetine giren Azerbaycan, bir süre sonra da Altınordu Devletinin hakimiyetine girdi On altıncı asrın ilk yarısına kadar bu istilalar devam etti Azerbaycan'a ilk Osmanlı seferi ise 16 asırdan itibaren başladı Yavuz Sultan Selim Han Safevilerle olan savaşları esnasında, 1514'te Tebriz'i aldıysa da, şehir tekrar Safevilerin eline geçti 1534'te Kanuni Sultan Süleyman Han Tebriz'i aldı ve ertesi sene bütün Azerbaycan'ı fethetti 1555'te çıkan karışıklık sonucu Azerbaycan tekrar Safevilere bağlandı Sultan Üçüncü Murad Han devrinde tekrar Osmanlıların eline geçti 1539'dan sonra Azerbaycan'da muhtelif hanlıklar kuruldu Bunlarda kargaşalık; 19 asra kadar devam etti Bu asırda bazı kalkınma hareketleri başladıysa da, sonuçları ancak 20 asrın başlarında görüldü Nihayet, 28 Nisan 1920'de kızılordunun istilası ile Sovyet rejimi ilan edildi Azerbaycan bugünkü statüye gelene kadar, Gürcüler-Ermeniler ile birlikte Kafkasya federasyonu şeklinde idare edildi 5 Aralık 1936'da topraklarının bir kısmı Ermenilere bir kısmı da Gürcülere verildi Böylece Kafkasya'da kalan Azerbaycan toprakları üzerinde Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan olmak üzere Rusya'ya bağlı üç cumhuriyet kuruldu Komünistlerin istilası sırasında, milletin arasına bozuk fikirler yerleşmeye başladı Bu arada İslamiyeti bozucu, reformist fikirler de gelişti Millet, bu reformistler ile komünistler arasında şaşırdıve komünizme karşı yapılan başkaldırmalar başladı Ancak bunlar her defasında çok kanlı olarak kızılordu tarafından bastırıldı Komünistlere karşı 56 şiddetli isyan olmuştur 1989'da Rusya'da başlayan Glasnost ve Prestroika politikası ile Kuzey Azerbaycan'da maddi vemanevi değerlere dönüş başladı Ermenilere verilen bölgeleri geri almak için ayaklanmalar oldu 1990'da bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyetine giren Kızılordu, ülkeyi baştan başa kana buladı Sovyetler Birliği, bir süre bağımsızlığını ilan etmeye çalışan cumhuriyetlerine karşı baskısını sürdürdü ise de, Ağustos 1991'de Azerbaycan, Letonya, Estonya ve Litvanya bağımsızlıklarını ilan ettiler Bunları diğer Türk devletleri takip etti Azerbaycan ile Ermenistan arasında Karabağ yüzünden çıkan savaş devam etmektedir 1992 ortalarında yapılan seçimleri kazanan Halk Cephesi lideri Ebulfeyz Elçibey devlet başkanı oldu |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiBELÇİKA Belçika'ya ilk yerleşenler Belgealar olup, 5 asra kadar Roma İmparatorluğunun idaresi altındaydılar Beşinci asırda ise Frankların istilasına maruz kaldılar Daha sonra ülke Charles (Şarlken)in Batı imparatorluğuna dahil oldu 1477'den sonra, Şarlken'in yeğeni Maximilian'ın eline geçti Bundan sonra 300 sene kadar Belçika yabancılar tarafından idare edildi 1713'te Avusturya İmparatorluğunun eline geçti ve "Avusturya Hollandası" diye anıldı Fransa 1813'te Belçika'yı işgal etti 1815'te Napolyon yenilince, Belçika Hollandalıların idaresine girdi 1830'da Belçikalılar birleşerek Fransa ve İngiltere'nin garantisi altında bağımsız bir devlet kurdular 4 Haziran 1831 tarihinde bir krallık haline gelen Belçika, Afrika'da sömürgecilik hareketlerinde de bulundu Sömürgelerinden en son Kongo, 3 Haziran 1960'da bağımsızlığını kazandı Belçika, Birinci ve İkinci Dünya Savaşına iştirak etmiş olup her iki savaşta da Almanya tarafından işgal edilmiş, Almanya'nın yenik düşmesi üzerine işgalden kurtulmuştur Birleşmiş Milletler ve NATO üyesidir |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiBOSNA-HERSEK Bosna-Hersek'in bilinen tarihi, Hint-Avrupa menşeli İlliryalılarla başlar Bölge Romalılar tarafından ele geçirilince, Panoonia eyaletinin İllyricum bölümüne bağlandı Slavlar bölgeye MS 7 asırda gelmeye başladılar 961'den sonra Bosna, Sırbistan'ın diğer bölümlerinden ayrıldı Bağımsız siyasi ve coğrafi bir birim olarak kabul edildi Bölgeye ilk Türk akınları 1386 senesinde başladı Bu sırada Bosna tahtında Beşinci Tvartko bulunuyordu Kosova Savaşında Sırpların mağlubiyeti ve ardından Üsküp'ün fethi Bosna'nın durumunda önemli değişikliklere sebep oldu Son kral Stefan Tomeseviç Bosna'da yaşayan kalabalık Bogomil mezhebine bağlı olanlara Papanın isteği doğrultusunda adil davranmayınca, Fatih Sultan Mehmed Han bölgeyi rahatlıkla Osmanlı topraklarına dahil etti Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Boşnaklar 10 asırda Bogomil mezhebine bağlıydılar Teslisi ve Hazret-i İsa'nın tanrının oğlu olduğunu kabul etmeyen inançları yüzünden uzun süre çevredeki diğer Hıristiyanların baskısı altında kaldılar İnançları yüzünden, bölge Osmanlılar tarafından fethedilince, kolayca İslamiyeti seçerek Müslüman oldular Anadolu'dan gelen dervişler yoluyla İslamiyet bölgede hızla yayıldı Bosna, Osmanlı yönetimine geçince bir sancak haline getirildi Kanuni Sultan SüleymanHan vaktinde Macaristan'da kalan kuzey toprakları da fethedilince eyalet statüsüne alındı Bosna eyaletine atanan ilk beylerbeyi Gazi Ferhad Paşa oldu 19 asırdaki gelişmeler ve Osmanlı İmparatorluğunun batıda aldığı yenilgiler, Bosna eyaletini önemli ölçüde etkiledi 1827'de ilk ıslahatı gerçekleştiren ve gönüllü Yeniçeri Ocağını kaldıran Beylerbeyi Abdurrahman Paşa, güçlü bir askeri örgüt kurdu Eğitim ve öğretim işlerini yürütmekle vazifeli maarif müdürlüğü kuruldu Bu aynı zamanda Osmanlı Devletinde ilk maarif müdürlüğüydü 1976'da Hersek ayrılarak önce mutasarrıflık, daha sonra da iki sancaklı küçük vilayet oldu 1878'de yapılan Berlin Antlaşması ile Bosna'nın Avusturya-Macaristan'ın denetimine bırakılmasıyla büyük bir bunalım patlak verdi Resmen Osmanlı Devletine bağlı kalmasına rağmen, Berlin Antlaşmasına dayanarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna-Hersek'i işgal etti ve eyaletin yönetim hakkını ele geçirdi İkinci Meşrutiyetin ilanından faydalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bölgeyi 7 Ekim 1908 tarihli bir kararname ile kendi topraklarına ilhak etti İlhak kararı Rusya, Sırbistan, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arasında çok yönlü bunalıma sebep oldu Avusturya-Macaristan yönetiminde, yeni anayasayla seçmenler üç seçim grubuna ayrıldı Her grupta Ortodoks, Katolik ve Müslümanlar için sabit oranda sandalye belirlendi Bu durum Sırp milliyetçiliğinin tepkisine sebep olduve gerginlik 28 Haziran 1914'te Avusturya Arşidükü (veliaht) Franz Ferdinand'ın Saraybosna'da Bosnalı bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesine kadar vardı Bu olay da Birinci Dünya Savaşınin başlangıcıdır Bosna-Hersek 26 Ekim 1918'de Sırp, Hırvat ve Sloven krallığının bir parçası olarak Sırbistanla birleştirildi İkinci Dünya Savaşına kadar bu krallığın parçası olan Bosna-Hersek, 1946'da Yugoslavya'yı meydana getiren altı halk cumhuriyetinden biri oldu Nüfusun çoğunluğunu meydana getiren Müslümanlar kökenlerine rağmen Sırp veHırvat milliyetinden olarak anılmayı kabul etmediler 1971'de Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, Müslümanlara ulus statüsü tanıdı ve Bosna-Hersek'te büyük "M" ile yazılan Müslüman kelimesi sadece din değil, bir milliyetin de adı oldu Yugoslavya'da 1980 senesinde Tito'nun ölümüne kadar durulmuş olan etnik ve dini çatışmalar yeniden alevlendi Sovyetler Birliği ve doğu bloku ülkelerinde başgösteren reform süreci, Yugoslavya'da da büyük değişikliklere sebep oldu 1991'de Anayasanın öngördüğü şekilde devlet başkanlığının, federasyon meydana getiren Hırvatistan'a geçmesi lazımken, Sırbistan, eski Yugoslavya'nın mirasçısı olarak tek başına sahip çıkması ülkede tam bir iç savaşa girmesine sebep oldu Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık kararı, Sırbistan yönetimi tarafından kabul edilmedi Kanlı çarpışmalar AT ve Almanya'nın yoğun baskıları neticesinde sona erdirildi Bosna-Hersek'te 1990 senesi sonlarında yapılan seçimleri kazanarak devlet başkanlığına gelen Aliya İzzet Begoviç, Mart 1992'de bir referandumla bağımsızlığını ilan etti Bunun üzerine Bosna-Hersek Sırplı milislerin yoğun saldırısına maruz kaldı Bölgeye insani yardım ulaştırmak için bulunan Birleşmiş Milletler askerleri birçok katliama göz yummaktadır Bosna-Hersek Başbakanı Hakkı Turayliç, Birleşmiş Milletlere ait arabadan indirilerek Sırplar tarafından öldürülmesi, büyük tepkilere sebep oldu |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiBREZİLYA 21 Nisan 1500 yılında Portekizli bir gemici olan Pedro Alveras Cabrol, Hindistan'a gidiyorum zannıyla Güney Amerika'ya ayak bastı ve ülkeyi Portekiz kralı adına zaptettiğini ilan etti 1530 yıllarında Martin Alfonso de Sousa liderliğindeki bir keşif gezisi esnasında, stratejik noktalar olan yerlere, Rio de Janerio ile bir yıl sonra da bugünkü Santos şehrinin banliyosü olan Sao Vicente şehirlerini kurdular Piratiningo şehri de, 1532 yılında Sao Vicente yakınlarında yüksek bir bögede kuruldu Portekizlerin İspanya hakimiyetine girdiği 1580'den 1640 tarihine kadar Brezilya bir İspanya sömürgesi oldu 1640'ta Portekizliler Brezilya'yı tekrar ele geçirdiler Hükumet merkezi 1763'te Salvador'dan Rio de Janerio'ya taşındı Zira burası coğrafi ve stratejik bakımdan merkez olmaya daha uygundu 1698 yılında Sao Paulo'da bol miktarda altın bulundu Daha sonra iç kesimlere Amazon havzasına yapılan keşif gezileri sonucu altından başka madenler de bulundu Bölgede çeşitli feodal gruplar ortaya çıktıysa da fazla yaşamayıp yeniden birlik sağlandı 1572 yılında Brezilya'yı yönetim bakımından Salvador ve Rio de Janerio'dan ibaret olmak üzere ikiye ayıran sistem, 17 yüzyıl çeyreğine kadar devam etti On altı ile on yedinci yüzyılda İspanyollar, İngilizler, Fransızlarve Almanlar zaman zaman bu bölgeyi ele geçirmek istedilerse de muvaffak olamadılar 1807'de Portekiz'in Napolyon Bonapart tarafından işgal edilmesi üzerine kral ailesi ve devletin bazı ileri gelenleri Brezilya'ya kaçtılarve ertesi sene hükumet merkezini Rio de Janerio'da kurdular Bu esnada Brezilya'nın nüfusu 2500000 olup, bunun 400000'i beyaz 1300000 zenci ve 800000'ini yerli halk teşkil ediyordu Zenciler büyük şekerkamışı çiftliklerinde ve madenlerde çalıştırılmak üzere 1538 yılında Afrika'dan köle olarak getirilmişlerdi 1819'da Napolyon'un Avrupa devletlerine yenilmesi üzerine Portekiz kralı, yeğeni Don Pedro'yu, Brezilya Genel Valisi bırakarak Portekiz'e geri döndü 1822'de Portekiz parlamentosu ilk koloni statüsüne geri dönmek isteyince, Brezilyalılar, Don Pedro Jose Boni Facia deAndrada Silvan'ın liderliğinde bağımsızlık hareketlerini başlattılar ve 7 Eylül 1822'de bağımsızlıklarını ilan edip, 1824'te liberal bir anayasa kabul ettiler Düzensiz savaşlardan sonra Portekizliler Brezilya'nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldılar Brezilya 1889 yılına kadar krallıkla idare edildi Latin Amerika'da en uzun süre krallıkla idare edilen tek ülke Brezilya idi 1831 yılında Don Pedro, oğlu İkinci Don Pedro'ya tahtı terk etmek zorunda bırakıldı İkinci Don Pedro vaktinde modern Brezilya'nın temelleri atıldı 1888'de 800000 köylüye hürriyet verildi 1889'da kansız bir darbe ile krallık idaresi yıkılarak cumhuriyet idaresi kuruldu 1914'te siyasi birliği temin eden Brezilya, bütün dünya ülkeleri tarafından tanındı İstikrarsız bir ülke olup, sık sık anayasa değişiklikleri ve ihtilaller olmaktadır |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiCEZAYİR Cezayir çok eski tarihlerde bir yerleşim merkeziydi Bilinen en eski halk Berberilerdir Cezayir kıyılarına önce Fenikeliler gelmiştir MÖ 814-813 yıllarında Kartacalıların eline geçen ülke, gelişerek bilhassa kıyı ticaretinin önemli bir merkezi olmuştur Daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından işgal edilmiş olan Cezayir*********de halk, bu zamanlarda Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir İslamiyeti yaymak için dünyanın her tarafına dağılan Müslümanlar 7 asırda buralara gelmişlerdir Abdullah bin Ebu Serh tarafından burası fethedilmiştir Cezayir halkı İslamiyeti kabul etmiş, İslam devletinin hakim olduğu zamanlarda İslamiyet'in sayesinde ilerlemiş, benimsedikleri İslam kültür, medeniyet ve adetlerini ve Arapça lisanını günümüze kadar muhafaza etmişlerdir On altıncı asırda Oruç ve Hızır (Barbaros Hayreddin Paşa) reisler tarafından fethedilen Cezayir, Akdeniz*********i yağma, talan ve barbarlıklarıyla kan gölü haline getiren Avrupalı korsanlara karşı mücadele eden Müslüman leventlerin üssü haline gelmiştir Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra burayı Osmanlı Devletinin bir beylerbeyliği haline getirmiştir Üç asır Osmanlı idaresinde kalan Cezayir*********de o devre ait eserler ve gelenekler canlılığını hala korumaktadır 1830 senesinde Fransızlar, çok büyük deniz ve kara kuvvetleri ile uzun savaşlardan sonra ülkeyi ele geçirdiler Bir sömürge idaresi kuran Fransızları halk hiçbir zaman kabul etmedi, devamlı ayaklanma teşebbüsleri içerisinde bulundu Fransa İkinci Dünya Savaşında (1942) Cezayir*********i mukavemet merkezi olarak kullandı Savaş bittikten sonra Cezayirliler gösterdikleri fedakarlığa karşılık bağımsızlık veya Fransızlarla aynı haklara sahib olmak istediler Bu istek Fransızlar tarafından büyük bir tepki ile karşılandı ve halk katledilmeye başlandı 1789 Fransız İhtilali ile her türlü hürriyetlerin yayıldığı ülke olduğu yıllarca söylenen Fransa, Cezayir*********deki insanlara bu hürriyeti tanımıyordu İçindeki Haçlı ruhunu Cezayirde*********de göstermiş, kitle katliamı yapmıştır Günümüzde, o zamandan kalma toplu mezarlar çıkmaktadır 1948*********de Fransa buranın sömürge değil, Fransa toprakları olduğunu ilan etti Dış dünyaya karşı yapılan bu ilana rağmen burayı bir sömürge olarak idare etmeye çalışmışlar ve asla Cezayir halkına Fransızlarla eşit haklar tanımamışlardır 1950 senesinden sonra Fransa*********ya karşı mücadelede teşkilatlanmaya başlayan halk, muntazam bir ordu kurmayı başardı 1954 senesinde bilfiil başlayan silahlı mücadele, 1956 senesinde bağımsızlığa kavuşan Fas veTunus*********un da desteğini sağladı Mücadele 1962*********de *********Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti********* adıyla bağımsızlığını ilan etmesiyle neticelendi Fransa*********nın itirazlarına ramen 10 devlet tarafından bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından tanınan Cezayir, 1963 senesinde ilk anayasasını halk oyu ile kabul etmiştir Bu anayasaya göre beş yıl için halk tarafından seçilen meclis yine beş yıl için Cumhurbaşkanını seçiyordu Yürütme organı, Cumhurbaşkanı vebakanlar kurulu tarafından meydana gelmektedir Bu ilk anayasa mucibince seçilen ilk Cumhurbaşkanı Ahmed bin Bella 16 Haziran 1965*********te Albay Huari Bumedyen tarafından bir darbe ile devrildi Kurulan ihtilal konseyi tarafından 1978*********e kadar idare edilen ülke aynı sene kabul edilen yeni bir anayasa ile idare edilmeye başlamıştır 7 Şubat 1979*********da Şadli bin Cedid devlet başkanı oldu 1989*********da Sosyalizme ilişkin bütün ifadelerden temizlenen, siyasal çoğunluk ilkesini kabul eden ve grev hakkı tanıyan yeni anayasa halk oylamasıyla kabul edildi 26 Aralık 1991*********de yapılan seçimlerin ilk turunda oyların %85*********ini alan İslami Selamet Cephesi 288 milletvekili kazandı Bunun üzerine seçimler iptal edildi 16 Ocak 1992*********de sürgünden dönen Budiyaf, Yüksek Devlet Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı oldu 9 Şubat 1992*********de 12 ay süreli sıkıyönetim ilan edildi 4 Mart 1992*********de İslami Selamet Cephesi yasa dışı ilan edildi Siyasi faaliyetleri yasaklayan ve birçok kişiyi idam ettiren Budiyaf 29 Haziran 1992*********de bir suikast neticesinde öldürüldü |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiÇİN Eski devirlere ait yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni bilgiler vermektedir Ülkeyi yöneten ilk hanedan olarak Hya ve Şang sülaleleri bilinmektedir Hya sülalesi hakkında bilinen tek bilgi hükümdarların isimleridir Şang sülalesinin, yapılan araştırmalar neticesinde yaklaşık olarak MÖ 1450-1050 seneleri arasında Çin ovalarına hakim oldukları bilinmektedir MÖ 1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov Sülalesi yönetmiştir Şang Sülalesini yıkarak başa geçen Çov Sülalesi, MÖ 1050-771 seneleri arasında feodal bir idare kurdular Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler halinde gelişmeye başladı Bu durum hükümdarın gücünün azalmasına ve feodal devletler arasında savaşa sebep oldu Batıdan gelenTürk ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler Batı milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı Böylelikle devleti önemli feodal devletlerden biri oldu MÖ 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir Bu savaşlar neticesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak Çov Sülalesinden ayrıldılar MÖ 472-221 iç savaş sonunda MÖ 453 senelerinde Tsin*********in feodal devleti üç devlete bölündü MÖ 221-206 aralarında Tsin*********in Sülalesi memleketi mutlakiyetle idare etti Tekerlek dingillerinin standartlaştırılması ve bazı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin tarihinin bu safhasına ait önemli hadiselerdir Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara sebepiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülalesi yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idare değişti MÖ 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülalesini (asiller) kurdu MS 168 senesinde meydana gelen bir hükumet darbesi üzerine 220 senesine kadar devam eden iç savaşlar devri başladı Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı Bu iç savaş neticesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu Göçlerin arttığı devirde, Tsin Sülalesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin*********i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi Daha önceleri ücretle kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu*********lar (Hunlar) 303*********te yeni bir devlet (Han) kurdular Bu sülale Çin İmparatorunu iki defa esir almış ve 317*********den başlayarak bütün Kuzey Çin*********de hakimiyet kurmayı başarmıştır Bunun üzerine Tsin Âilesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülalesini (317-419) kurdu Güney Çin*********de 580 senesine kadar çeşitli sülalelerin kurduğu muhtelif devletler görülür Suy Sülalesi (581-618) Çin*********i birleştirmeye muvaffak oldu Bu kısa ömürlü hanedan vaktinde Çin, Vietnam*********ın kuzey ve güneyini veTibet*********in kuzeyini ele geçirdi Çin*********in nüfuzunu tekrar Orta Asya*********da hissettirdi Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticari münasebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı Ancak bütün bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülalesinin sonu oldu T*********ang Sülalesi (618-907) işbaşına geldi Bu hanedan devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin*********in elinden çıktı Bundan sonra Türkler devlet idaresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık vuku bulan ihtilallerde önemli rol oynadılar T*********ang Hanedanının düşüşünden sonra 960 tarihine kadar 5 küçük hanedan iş başına geçti Bu devirde Kuzey ve Güney Çin*********de küçük eyaletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı 960 tarihinde iş başına geçen Sung Hanedanı vaktinde Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır Bu hanedan devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı Mimari, tarih, şiir, resim, porselenve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye ulaştılar Elde bulunan tarihi dokümanlar bu medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin*********i işgal etti ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hakimiyeti ele geçirdiler 1271 tarihinde Kubilay Han, imparatorluğunu ilan etti Böylece Yüan Hanedanının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular Moğollarla beraber Yüan Hanedanı bütün Çin*********i fethederek hakimiyetleri altına aldılar Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örfve adetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve adetlerini benimsediler Chu Yüan Chang, Yüan Hanedanı yerine Ming Hanedanını (1368-1644) kurdu Bu hanedan vaktinde Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu Yine bu devirde Avrupalılar Çin*********e ulaştılar Portekizliler ve İspanyollar 16 yüzyılda, Alman ve İngilizler 17 yüzyılda buraya geldiler Ming Hanedanından sonra işbaşına geçen Ch*********ing Hanedanı (1644-1912) vaktinde, Avrupalı tüccarlar, Çin*********in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifade ettiler Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı Çin*********in batıya açılması 19 yüzyıl ortalarında başladı Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticari, siyasi münasebetler başladı Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları veafyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı Çin üst makamları bu ticareti engellemeye çalıştılar Bununla ilgili olarak afyon ithalini yasaklayan kararlar aldılar Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı Ancak bu savaşlar İngilizlerin galibiyeti ile sona erdi (1842) Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş haklara sahip oldular Bunun neticesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı Bu savaşlara *********Afyon Savaşı********* adı verildi Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABDve Fransa*********ya aynı haklar tanındı Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular Böylece, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu Fakat bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı 1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar Bir müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya*********ya da tanındı Bu olaylardan sonra, Çin*********de bir sükunet dönemi başladı Çin-Japon Savaşları: Çin*********in Kore üzerinde hakimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı Kore*********de çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore*********ye asker gönderdi Ayaklanma bastırıldı Fakat daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa tutuştular Bu savaşlar sonunda Çin büyük kayıplara uğradı 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore*********nin bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya*********ya vermek mecburiyetinde kaldı 1911*********den sonra başa geçen Yuan Şi-K*********ay monarşik bir idare kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 *********da öldü Bu arada 1917*********de sembolik olarak Birinci Dünya Savaşına girmiş ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgal edilmiştir 1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri geri aldı Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar çıkardı Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken, bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu Nihayet 1927*********de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di ile komünist partisi güçlenerek ülke çapında teşkilatlanmaya, hükumet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı İkinci Dünya Savaşı sona erince, komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hakim oldular ABD milliyetçilere yardım eder göründü ABD*********nin Çin*********e gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebep olmuşlardır Yönetim tamamen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi Çin hükumeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek zorunda kaldı Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk Cumhuriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhuriyeti 1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung*********un başkanlığında Çin Halk Cumhuriyeti kurulmuş oldu Böylece Çin*********in Asya kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhuriyeti*********nin eline geçti Milliyetçi Çin Cumhuriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükumet kurdu Mao, 1976*********da öldü Mao*********nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tenkid edilmeye başlandı Çin idarecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı Mareşal Ye Cienying, Mao*********nun yanlışlarını açıkladı Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyasi yönde yumuşama başladı Çin kapıları yabancı sermayeye açıldı Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiDANİMARKA Bilinen en eski tarihi MS 800 yıllarında Vikingler zamanıdır Fakat günümüzde Avrupa müzelerinde bulunan en eski tarihi eşyalar burada yapılan kazılarda elde edilmiştir 9-11 asırlarda burada bulunan Vikingler ilk Danimarka Krallığını kurmuşlardır Danimarka tarihinde İngiltere'yle yapılan sürekli savaşlar önemli yer tutar Danimarka Krallığı İngiltere'ye yaptığı devamlı akınlar neticesinde 1013 senesinde İngiltere'yi ele geçirdi İngiltere ile birlikte Norveç'i de Danimarka'yla birleştirerek büyük bir krallık kurdu 1042 senesinde çıkan karışıklıklarda İngiltere bağımsızlığını kazandı 1397'de iç karışıklıklarda Norveç'le birlikte İsveç de Danimarka'ya bağlandı Yapılan savaşlar sonunda 1645'te Danimarka bugünkü durumunu aldı 1848'de yapılan değişiklikle meşruti bir idare kabul edildi Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan ülke, İkinci Dünya Savaşında de tarafsızlığını ilan etmesine rağmen, 9 Nisan 1940'da Alman orduları tarafından daha önce aralarında yapmış oldukları saldırmazlık paktı hiçe sayılarak işgale uğradı Bu işgale karşı hiçbir mukavemette bulunmayan Danimarka ordusunu kaldırıp, donanmasını kendisi batırdı Herhangi bir savaşın olmadığı bu işgal 1945 senesinde Almanların yenilmesiyle sona erdi Birleşmiş milletlerin kurucu üyeleri arasında bulunan Danimarka, 1949'da NATO'ya katıldı Avrupa Konseyinin de kurucu üyelerinden olup, Grönland'ın savunması içinAmerika BirleşikDevletleri ile bir anlaşma yapmış, ayrıca 1951'de İskandinav ülkeleri arasında bir konsey kurarak işbirliğini arttırmıştır 1960'da AET'ye dahil oldu |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiENDONEZYA Endonezya*********nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia*********dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticaret yolu idi Halen bu özelliğini muhafaza etmektedir Eski çağlarda ticaret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı Ticaretteki bu ehemmiyeti sebepiyle, dünyanın çeşitli yerlerinden Endonezya*********ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir vegeleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı Miladın ilk yıllarına kadar halk aşiretler halinde yaşıyorlardı Bu zamanda artan Hint tesiri neticesinde halk arasında Allahü tealanın emrettiği hakiki yol olmayan, putperestlik, Budizm ve Hindu dinleri yayıldı Bu devirlerde ülkede aşiret idareleri krallık haline geldi Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Java krallıkları idi Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticaretine hakimdiler On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malaysia*********dan ticaret için buraya gelen Müslüman tacirler hak din olan İslamiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı Halk İslamiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti Bundan dolayı daİslamiyet, Endonezya*********da süratle yayıldı Avrupa*********nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya*********yı 1511 senesinde yakaladı Bu sene Portekiz Malakka*********yı işgal etti Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istila ettiler Bu devletler Endonezya*********yı sömürmenin yanısıra Hindistan*********ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Java ve Moluk*********da kurdukları şirketlerle bölge ticaretini ele geçirdiler Bunun yanısıra Cakarta*********ya üs kurmalarıyla Hollanda*********nın bölgedeki nüfusu arttı Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18 asrın sonlarında Hollandaülkeyi tam manasıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı 1900*********lü senelerin başlarından itibaren gün geçtikçe antiemperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı Bu mücadelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927*********de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücadelesi karşısında Hollanda endişeye düştü Halk tamamen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyasi bir oyun olarak yerli halka idarede kısmen iştirak hakkı tanıdı Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücadelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı Mücadelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi İkinci Dünya Savaşında Japonya, Endonezya*********yı işgal etti Siyasi olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücadelesini desteklediler Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti 17 Ağustos 1945*********te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya*********da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını ilan ettiler Hollanda, Endonezya*********nın bağımsızlığını tanımadı Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücadele, Endonezya*********nın zaferiyle neticelendi Hollanda, *********Endonezya, Birleşik Devletleri*********ni resmen tanımak zorunda kaldı 1950 senesinde devletin adı *********Endonezya Cumhuriyeti********* olarak değiştirildi Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı Çin ve Rusya bütün antikomünist ülkelerde yaptıkları gibi, genç Endonezya Cumhuriyetini de yıkıcı ve bölücü faaliyetlerle kendi sömürgeleri, peykleri haline getirmeye çalıştılar Ülke idaresini ellerine geçirmek için hükümet darbesi girişiminde bulundular 1965 senesinde vuku bulan bu ayaklanma kanlı bir iç savaşa sebep oldu 1000000 civarında insanın öldüğü iç savaşta komünistler, milliyetçiler ve ordu tarafından bertaraf edildi Devletin kuruluşundan itibaren meydana gelen hadiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967*********de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı 1982*********de Sebker seçimleri kazandı 1983*********te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988*********de beşinci defa başkan seçildi |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiFAS Yapılan araştırmalar, çok eski çağlardan beri Fas*********ta insanların yaşadığını göstermiştir Mağaralarda vearkeolojik kazılarda bulunan çeşitli eşya ve taşlar üzerine çizilmiş olan resimler, bu iddianın delilleridir MÖ 2000 yıllarından itibaren Berberiler ülkeye gelerek yerleşmişlerdir Daha sonraları MÖ 2 yüzyıldan itibaren de Akdeniz*********in denizci ve deniz ticaretinin önde gelenlerinden Fenikeliler, Fas*********a gelerek burada ticari koloniler kurmuşlardır İlerleyen tarih çağlarında gelişen devletlerden Kartacalılar Fenikelileri, Romalılar ise Kartacalıları yapılan savaşlar sonucunda yenerek, ülkeye hakim olmuşlardır Miladın ilk yüzyılında İspanya*********dan gelen Vandallar zayıflayan Romalıları yenerek ülke üzerinde yeni bir hakimiyet tesis etmişlerdi Yedinci yüzyıldan itibaren İslamiyeti bütün dünyaya yaymaya çalışan Müslüman Araplar, o zamanın şartlarında sadece cihad, yani Allahü tealanın dinini yaymak için geldikleri bu ülkede İslamiyeti yaymışlar ve bu ülkeye yerleşmişlerdir Müslümanlar burada da kalmayıp İspanya*********ya geçmişlerdir Sekizinci yüzyılda Fas*********ta ilk Müslüman hükümdar hanedanlığı Sultan Birinci İdris tarafından kuruldu Daha sonra başa geçen Sultan İkinci İdris Fes şehrini kurdurarak, burasının önemli bir İslam kültür merkezi haline gelmesini temin etti Burada ilk İslam üniversitesi olan Keyruvan Üniversitesi kuruldu On birinci yüzyılda Büyük Fas devleti olan ülkenin toprakları, doğuda Tunus dahil olmak üzere, kuzeyde İspanya*********yı da hükümdarlığı altında bulunduracak şekilde genişlemişti Bu zamanda ülke başşehri Merakeş oldu Birkaç asır varlığını muhafaza eden devlet, daha sonraları zayıflayarak gücünü kaybetti Bu zayıflamanın neticesinde sınırları her geçen gün daralmaya başladı ve nihayet Portekizveİspanyol istilasına uğradı Daha sonra yapılan savaşlarla on altıncı yüzyılda ülke Portekiz ve İspanyol işgalinden kurtulmuş, on dokuzuncu asra kadar varlığını devam ettirebilmiştir Fransa, sömürgeleri arasına katmak için 1830*********da Cezayir*********i işgal etti Buradan Fas*********ı da sömürge yapmak gayreti içerisine girdi Bunun yanında İngiltere, İspanya ve Almanya da Fas*********ı sömürge yapmak isteyen Avrupa ülkelerinin başında geliyordu Bu gayret ve çabaları sonunda 1912 senesinde ülkenin kuzeyini İspanyollar, kalan büyük kısmını ise Fransızlar işgal etti Sömürge haline gelen Fas, İkinci Dünya Savaşında müttefik ordularının önemli bir askeri üssü olarak kullanıldı Bu savaş yıllarında Amerika Atlas Okyanusu kıyılarında ülkeye çıkartma yaptı İkinci Dünya Savaşı sonunda diğer sömürge ülkelerinde olduğu gibi Fas*********ta da bağımsızlık için sömürgecilere karşı mücadele cephesi meydana getirildi Bu mücadele, kurulan *********İstiklal Partisi********* ile hız kazandı İstiklal partisinin ve dolayısiyle bağımsızlık mücadelesinin en ileri geleni olan Sultan Beşinci Muhammed 1953 senesinde Fransızlar tarafından sürgüne gönderildi Fransızların Fas*********taki bağımsızlık mücadelesini kırmak için yaptıkları bu davranış, ülke halkı ile Fransızlar arasında iki sene devam eden kanlı bir iç savaşa sebep oldu Savaş, Sultan Beşinci Muhammed*********in serbest bırakılıp, tahta çıkması ile son buldu 1956 senesinde Fas bağımsızlığını bütün dünyaya ilan etti Bir sene sonra ise Fas*********ın emirlik olduğu ve Sultan Beşinci Muhammed*********in emir ünvanını aldığı duyuruldu Yapılan çeşitli çalışmalar neticesinde İspanya ülkenin işgal altında tuttuğu kuzey bölgelerini terketmek zorunda kaldı 1969 senesinde Atlas Okyanusu sahillerindeki İfni Üssünü de Fas*********a bırakmasıyla ülke bugünkü sınırlarına sahip oldu |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiFİLİSTİN Kudüs merkezli Filistin, İÖ 2000'de Arap, İÖ 1800'de Hitit, İÖ 1286'da Mısır hakimiyetine girdi ve takiben Hz Musa öncülüğündeki İsrailoğulları buraya yerleştiler Hz Davud ve Hz Süleyman'ın yönetimlerine sahne olan bölgede, sürgünler ve işgallerle dolu yıllardan sonra İÖ 64'te Roma egemenliği başladı Bu dönemde 30 yıllarına kadar Hz İsa ortaya çıktı 395'te Bizanslılara geçen Filistin, 637 yıllarını takiben tümüyle İslam hakimiyetine girdi Sırayla Emeviler, Abbasiler, Fatımiler ve Selçuklular dönemlerini geçirdi ve 1516'da Osmanlı toprağı oldu 400 yıllık Osmanlı hakimiyetinde bölge Kudüs, Gazze ve Nablus sancaklarına ayrıldı Ancak, Yahudilerin Filistin hayali tarihin hiçbir döneminde sönmedi 1896'dan sonra aslen gazeteci olan Theodor Herzl'in önderliği altında, dünyaya yayılan Yahudilerin tekrar Filistin'de toplanıp bir devlet kurması için çalışmalara başlandı Herzl, 21-31 Ağustos 1897'de Basle'de topladığı I Siyonist Kongre'de temel hedef ve yöntemleri tespit etti Bu amaçla Avrupa'da örgütler kuruldu, fonlar oluşturuldu Toplanan paralarla Filistin'de yaşayan Araplardan geniş topraklar satın alındı ancak; asıl amaç için bunlar yeterli olmadı Theodor Herzl, 19 Mayıs 1901 tarihinde II Abdulhamid ile yaptığı bir görüşmede, "Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin'de bir yurt verilmesini" (gizli kalmak şartıyla) teklif etti, ancak kabul edilmedi Meşrutiyet ile birlikte azınlıklara verilen haklar, Yahudilerin de işine yaradı ve özellikle 1914 yılından sonra Filistin'deki Araplardan geniş topraklar satın alıp yerleşmeye başladılar 1916'da İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi MFGeorge Picot arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, Osmanlı topraklarını İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırırken Filistin için de uluslararası bir statü öngörüyordu 1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı James Balfour, Yahudilerin lideri Edmond De Rothshild'e gönderdiği bir mektupla; "Yahudilerin Filistin'de yurt kurmalarını desteklediğini" ifade ederek İsrail devleti yolunu açtı 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi ve bölge İngiliz hakimiyetine girdi 1880 ile 1918 arasında Filistin'deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun %10'una çıktı Ardından Araplar ile Yahudiler arasında gerginlikler başladı 1933 yılıyla birlikte Nazilerden kaçan Yahudi göçmenler de Filistin'e gelmeye başladılar 3 yıl içinde Yahudi sayısı toplam nüfusun dörtte birine ulaştı ve 335 bin kişi oldu 1938 yılına kadar Atatürk yönetimindeki Türkiye'den çekinen İngilizler bölgede bir Yahudi devleti kurulması yönünde açık bir girişimde bulunamadılar Hatta 1937 yılındaki ünlü Peel Paylaşım Planı'na göre Yafa ve Tel Aviv, İngilizlerce Araplara terk edilirken, Yahudilere verilen önemli bir yerleşme merkezi bulunmuyordu Ancak Faysal, bu planı reddetmekle Filistin Arap Devleti'nin kurulmasına daha o yıllarda engel olmuştu Filistinliler, bu şekilde bir yandan Araplar bir yandan Batı tarafından yalnız bırakılıyordu İngilizlerin paylaşımda Araplara karşı bu kadar tavizkar davranmasında Atatürk'ün dış politikasının ve Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseyni'nin büyük tesiri vardı Emin Hüseyin Türk asıllıydı ve Filistin politikasında büyük bir ağırlığa sahipti Atatürk'ün ölümünden sonradır ki İngilizler Peel paylaşma planından vazgeçtiler Takiben de Filistin'de İsrail devletinin kurulması yolunda birbiri ardınca adımlar atıldı Fakat, II Dünya Savaşı'na rastlayan yıllarda Yahudiler daha çok Hitler zulmü ile uğraşmak durumunda kaldılar Araplar, İngilizler ve Yahudiler arasında yıllar süren mücadeleler, 1947 yılında Birleşmiş Milletler'e aksetti Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin'in Yahudi ve Araplar arasında ikiye bölünmesini, Kudüs'ün ise uluslararası bir statüye kavuşturulmasını önerdi Ancak öneri Arap ülkeleri tarafından kabul edilmeyince, Yahudiler 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan ettiler İsrail'in kuruluşu ile birlikte Arap-İsrail Savaşları başladı Savaş sonunda Batı Şeria Ürdün, Gazze Şeridi Mısır, kalan topraklar da İsrail tarafından işgal edildi Tabiatıyla olan yine Filistin halkına oldu ve durumdan komşu Arap ülkeleri ve İsrail kazançlı çıktı Takibeden yıllarda pek çok Filistin kurtuluş örgütleri kuruldu Bunlardan en önemlisi gizli olarak 1950'de kurulan Yaser Arafat öncülüğündeki el-Fetih idi Bu arada Arap ülkeleri, 1964'te Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü ve buna bağlı olarak Filistin Kurtuluş Ordusu'nun kuruluşuna yardımcı oldular Ancak Ahmet Şukayri önderliğindeki FKÖ, 1967 yenilgisi ile etkinliğini yitirdi Gazze, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Suriye'ye ait Golan Tepeleri İsrail'in eline geçti 1 milyondan fazla Filistinli komşu Arap ülkelerine ve özellikle de Ürdün'e kaçtı 1967 Kasım'ında George Habbaş'ın Filistin Halk Cephesi kuruldu 1968 Haziran'ında el-Fetih hareketi FKÖ'ye hakim oldu El-Fetih, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların eşit haklara sahip olduğu demokratik, laik bir Filistin devleti kurulmasını önerdi 1973 Arap-İsrail Savaşı sonrasında İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'dan çekilme eğilimine girmesi üzerine FKÖ, bu bölgelerde bir devlet kuracağını açıkladı Ancak, İsrail'in bölgedeki varlığını da kabul eden bu tavır, Suriye desteğindeki örgütler ve Arap ülkeleri tarafından reddedildi ve Red Cephesi oluşturuldu, Filistin Kurtuluş Hareketi parçalandı Suriye'nin bölgeye müdahale etmeye başladığı bu dönemden sonra, çatışmalar daha da hızlandı Lübnan'a da giren Suriye, barış yaparak bölgedeki etkinliğini yitirmek istemiyordu Bu yüzden Yaser Arafat başkanlığındaki FKÖ, Suriye ve Libya karşıtı Arap ülkelerinin desteğini aldı ve aynı tavrını sürdürerek Filistin'in tek yasal temsilcisi olduğunu belgeledi 1978 Eylül ayında Enver Sedat İsrail ile Camp David antlaşmasını imzaladı 1985 Şubat ayında bu kez Ürdün Kralı Hüseyin ile Yaser Arafat ortak harekette anlaştılar İsrail ile FKÖ arasındaki karşılıklı terör eylemlerinin ardından Arafat, aynı yılın Kasım ayında Filistin mücadelesinin sadece işgal edilen topraklarda süreceğini açıkladı FKÖ, bir yandan Lübnan'da Suriye yanlısı örgütlerle, diğer yandan işgal altındaki topraklarda İsrail ile mücadeleye girişti 1986'da Ürdün ile arası bozulsa da 1987 yılında Birleşmiş Milletler'in 242 sayılı kararından sonra 15 Kasım 1988'de bağımsız Filistin Devleti Cezayir'de ilan edildi Yaser Arafat devlet başkanı seçildi 1988'de Filistinliler, işgal altındaki bölgelerde silah kullanmadan taşlarla yaptıkları meşhur İntifada hareketini başlattılar 13 Eylül 1993 tarihinde İshak Rabin ve Yaser Arafat arasında Washington'da imzalanan "Filistin Özerklik İlkeleri Deklerasyonu" ile 5 yıllık bir süre içerisinde Gazze ve Eriha'da "Özerk Filistin Devleti" kurulması kararlaştırıldı Bölgede başlayan normalleşme sürecinde, 26 Ekim 1994 tarihinde bu kez İsrail ile Ürdün arasında bir barış anlaşması imzalandı 4 Kasım 1994 tarihinde barışa imza atan İshak Rabin, İsrail Gizli Servisi'nin bir şubesi tarafından öldürüldü |
Dünyadaki Tüm Ülkelerin Tarihi |
11-25-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyadaki Tüm Ülkelerin TarihiGÜNEY AFRİKA On beşinci asır öncesinde Avrupalılar için meçhul olan ülke, 1488*********de Bartholomeu Dias*********ın Ümit Burnunu geçmesi ile tanındı Avrupalılar için yeni bir Hindistan yolu olan Ümit Burnu, stratejik bir önem kazandı Güney Afrika hakkında tarihi bilgiler bu tarihten sonra başlar Avrupa ile Hindistan arasında seferler yapan İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve İngiliz gemiciler için Güney Afrika sahilleri bir uğrak noktası olmuştur Hollandalı, Jan Von Riebeek isimli bir doktor, 1652 senesinde çalışmakta olduğu Hollanda-Doğu Hindistan Şirketi adına Güney Afrika sahilerindeki şimdiki Cape Town şehrinin bulunduğu Tavola Körfezinde, ticaret gemileri için depo ve levazım istasyonu kurdu On yedinci yüzyılın ortasında kurulan bu ticari üs aynı yüzyılın sonlarında koloni (sömürge) haline getirildi Bu ülke topraklarını sömürge yapmak isteyen İngilizler, Fransızların bölgeyi işgal etmelerini engellemek perdesi arkasında, bölgeyi işgal ettiler ve kendi sömürgeleri arasına kattılar Bu işgal, sözkonusu Avrupa devletleri arasında 1815 senesinde yapılan bir anlaşma ile kabul edildi Avrupalıların buralarda ilk sömürge kurmaları esnasında yerli halka karşı yapılan ırk ayrımı politikası, 1807*********de İngilizlerin çıkarttığı kanunla kaldırıldı Fakat azınlıkta olan Boer adı verilen çiftçiler tarafından ırk ayrımı şiddetle tatbik edildi Bu kanunun kalkmaması karşısında Boerler, 1836*********da sömürge topraklarından ayrılarak iç kısımlara doğru göç ettiler ve ırkçılıklarını buralarda sürdürdüler İngiltere sömürgesinden sırasıyla 1852 ve 1854 senesinde Orange ve Transvaal adı ile iç işlerinde bağımsız yeni iki sömürge kuruldu İç kesimlere yerleşen Boerlerle İngilizler arasında ilk zamanlar mevcut olan ılımlılık, gün geçtikçe soğuk harbe ve nihayet iki Boer Devletinin İngiltere*********ye savaş ilanı ile sıcak harbe dönüştü Sömürgeci İngiltere ile ırkçı Boerler arasındaki kanlı savaşlar, 1902 senesinde İngilizlerin kesin galibiyeti ile nihayet buldu İngiltere buraları iç işlerinde bağımsız birer sömürge olarak ilan ve savaş tazminatı ödemeğe mahkum etti İki İngiliz sömürgesine (Orange ve Transvaal) iki de Boer devleti katılınca (bunlar iç işlerinde bağımsız), Güney Afrika dört devletten müteşekkil bir federasyon oldu Birinci Dünya Savaşından sonra her geçen gün ağırlık kazanan ırkçılık, 1924*********te başa geçen General Herzog*********un vaktinde çıkarılan kanunlarla meşru hale getirildi General Herzog 1934 senesinde çıkarttığı kanunlarla zencilerin yurttaşlık ve siyasi haklarını ellerinden aldı İkinci Dünya Savaşından sonra bu ırkçı politika şiddetini artırarak devam etmiştir 1948*********de Dr Molan*********ın iktidara gelmesi ile mevcut ırkçı politika had safhaya vardı Çeşitli dünya ülkelerinden yapılan baskılara rağmen, Güney Afrika Cumhuriyeti iktidarları, ırkçı politikadan vazgeçmediler Ülke bu politikalarını terk etmemek pahasına Milletlerarası bazı teşkilatlardan ayrıldı 1961*********de ayrıldığı Commonwealth İngiliz Milletler Topluluğu teşkilatı da bunlardandır 1968*********de öğrencilerin düzenledikleri ırk ayırımına karşı gösterileri din yetkililerince de desteklendi Bunun üzerine hükumet, askerleri en yeni silahlarla donattı Güvenlik kuvvetlerini ve istihbarat teşkilatını kuvvetlendirdi Böylece Afrika*********daki diğer devletlere karşı da üstünlük sağladı 1969*********da Birleşmiş Milletlerin Namibya*********dan çekilmesi isteğini reddetti Namibya, Güney Afrika Cumhuriyetinin fiilen bir eyaleti oldu Irk ayrımını burada da uyguladı Dünya devletleri arasında yalnız kalan Güney Afrika Cumhuriyeti, 1970*********ten sonra Afrika Devletleri arasında taraftar kazanmak için bazıları ile ilişkiler kurmaya çalıştı 1976*********daki zenci hareketlerinde yüzlerce zenci öldürüldü Devam eden baskı ve öldürmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyi, Güney Afrika Cumhuriyetine silah satışını yasakladı (1977) Milletlerarası ilişkileri hemen hemen kopma noktasına gelen yönetim, sert ırkçı yönetiminden tavizler vermeye başladı Zencilere sendika kurma hakkı tanındı (1979) 1982*********de Namibya*********nın sömürgelikten kurtulmak için başlattığı hareket, ülkeyi yeniden karıştırdı Sorgusuz, yargısız öldürmeler başladı Yeni anayasa yapılarak başkanlık sistemine geçildi Buna rağmen ülkedeki çatışmalar durmadı Cumhurbaşkanı PW Botha, ülkesini milletlerarası yalnızlıktan kurtarmak için çeşitli ülkeleri ziyaret ettive bunda başarı sağladı Zenci çoğunluğun sesi, baskı ve zulümle susturuldu Komşu devletlere saldırılar başladı Cumhurbaşkanı Botha, lideri bulunduğu Ulusal Parti içinde meydana gelen muhalefetin de tesiriyle 1989 Ağustosunda istifa etmek mecburiyetinde kaldı Yerine Frederik W de Klerk geçti Eylül 1989 seçimlerinde seçme hakkı bulunmayan zenciler ülke çapında büyük grev yaptılar Zencilere karşı yumuşama politikası uygulayan Cumhurbaşkanı de Klerk Şubat 1990*********da meclisi açarken yaptığı konuşmada Afrika Milli Konseyi, Afrika Komünist Partisi ve 33 muhalefet örgütü hakkında bulunan yasağın kaldırıldığını açıkladı Ayrıca 1962*********den beri hapiste bulunan zenci lider Nelson Mandela serbest bırakıldı Afrika Milli Konseyi 1991 senesi *********İktidarın halka devredilmesi için doplu eylem yılı********* ilan etti Aynı sene yapılan Afrika Milli Konseyi toplantısında Nelson Mandela başkanlığa seçildi Irk ayrımı politikasındaki bu yumuşama sebepiyle birçok ülke Güney Afrika*********ya uyguladığı ekonomik müeyyideleri kaldırdı Komşularıyla arasındaki gerginlik de yumuşadı Zenciler arasındaki şiddet olayları zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır |
|