Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
girişi, islamiyete, türklerin

Türklerin İslamiyet'e Girişi

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türklerin İslamiyet'e Girişi



~

Türklerin İslamiyet'e girişi

Türklerin büyük kısmı İslamiyet'ten önce Şamanizm inancına sahiptiler Yaklaşık 10 yy'a kadar Şamanizm Türkler arasında en yaygın din olmuştur İslamiyet öncesi Türkler ile Müslüman Arapların ilk karşılaşması 7 yy'da Halife Ömer döneminde gerçekleşmiştir

Dört Halife'den sonraki Emevi hanedanlığı döneminde İslamiyet daha çok Arap milliyetçiliği ekseninde gelişmekte olan bir dindi Emevilerin Arap milliyetçisi yönetimi halk arasında huzursuzluğa neden oluyordu Fetihlere devam edilmekle beraber misyonerler dışında diğer milletleri müslümanlaştırmaya yönelik bilinçli bir politika izlenmiyordu İslam Devleti yeni fetihlerle oldukça genişlemiş, Maveraünnehir'e kadar ulaşmıştı

Hazar Türkleri

723 yılında Hazar Türkleri Müslüman Arapları yenilgiye uğratınca büyük bir ordu ile Hazarların üzerine yürüyen Emeviler, Halife Hişam Bin Abdülmelik döneminde (724 - 743) Hazarları Kafkasların ötesine kadar atmayı başardılar

Türgeş Boyları

Türgeş boylarının direnişi ise 745 yılında Göktürk Devleti'nin yıkılışına kadar sürdü Bu tarihten sonra Türk toprakları doğudan Çin, batıdan Arap işgali ile karşı karşıya kaldı Araplara karşı savunma görevini ise Türgeşlerden sonra Karluk Türkleri üstlendi

Abbasiler dönemi

750 yılında Emevi hanedanı yıkılıp İslam Devleti'nin başına Abbasi hanedanı geçtiğinde Arap olmayan azınlıkların durumunda iyileşme görüldü Bu nedenle Türkler de Abbasi yönetimine sıcak baktılar Daha önce orduda yararlanılmakla beraber hor görülen İran'lılar ve Türkler Abbasi ordusunda ve yönetiminde önemli yerlere gelebildiler

Talas Savaşı

Aynı esnada Karluk Türkleri doğudan Çin işgali tehdidi altında idiler Karluklar Çinlilere karşı Abbasilerden yardım talebinde bulundurlar Abbasi yönetimi Türklerin aradan çıkmasının Çin tehdidini kendi kapılarına getireceğini görerek bu teklifi kabul etti Türkler ile Müslüman Araplar tarihte ilk kez ittifak oluşturdular 751 yılında Talas Irmağı kenarında gerçekleşen savaşta Arap ve Türk orduları Çinlileri ağır bir yenilgiye uğrattılar Talas Savaşı Türk müslüman ilişkilerinde ve Türklerin Müslümanlaşmasında bir dönüm noktası olmuştur

İlk Müslüman Türk devletleri

Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle 10 yüzyılda hız kazandı Karluk'tan sonra, Yağma ve Çiğil boyları, ardından Oğuzlar arasında İslâmiyet yayıldı Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti'ni (840), Oğuzlar ise Büyük Selçuklu Devleti'ni (1038) kurdular

Alıntı Yaparak Cevapla

Türklerin İslamiyet'e Girişi

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türklerin İslamiyet'e Girişi




TÜRKLER MÜSLÜMANLIĞA DOĞRU

Türklerin yüzlerini tamamen batıya çevirmeleri ve Müslümanlıkla birlikte Türklerde bilim, sanat ve felsefenin gelişmesi

Türklerin Müslümanlarla müttefik olarak yaptıkları ve kazandıkları Talas savaşından sonra, Uygurlar dışındaki bütün boyların yüzlerini yeniden batıya çevirdiklerini biliyoruz Ancak, hemen ve kitleler halinde İslamiyet’e girmediler Belki de VIII yüzyılın sonlarında Araplarda, İslam’ı yaymak için fazla bir heyecan kalmaması da etkili oldu Araplar yeterince genişlemişler ve İspanya’dan Maveraünnehir’e kadar, büyük bir Arap İmparatorluğu kurmuşlardı Her yerde resmi dil Arapça ve yazı da Arap alfabesi idi Zaten güçleri de kalmamıştı Güçleri olsa Bizans’a doğru ilerlerlerdi Halbuki, Emirül-Umera denilen Türk komutanlar olmasa, Doğu Anadolu’ya bile sefer yapmakta zorlanıyorlardı Halifelerin önemli bir kısmı harem aleminde yaşamayı tercih ediyorlar, Müslümanlığı yaymaya pek uğraşmıyorlardı

Bu nedenle Araplar, İslam toplumuna yeni bir belirsiz millet eklemek istemiyorlardı Türkler hakkında ise, genelde pek iyi düşünmüyorlar, onları kendilerine göre bir alt kültürde imiş gibi görüyorlardı Çok dayanıklı ve savaşçı bir yapıda gördükleri Türkleri, Müslüman dünyasının içerisine almaktan, Arap milliyetçiliği adına çekiniyorlardı Bütün bu nedenlerle, misyonerler dışında, devlet politikası olarak Türkler arasında Müslümanlığı yaymaya uğraşmadılar Aksine, Türklere karşı genelde çok acımasız davrandılar Bu konuda tarihçi Narşahi(Ebu Bekir en-Narşahi), Buhara adlı eserinde Arap komutanı Kuteybe hakkında şöyle diyor:”Savaşabileceklerin hepsini öldürdü Hayatta kalanları ise esir aldı Ünlü Arap komutanı Ebu Hafs Kuteybe Bin Müslim (670-715), bahsedilen vahşeti Horasan valisi iken, Belh ve bilhassa Beykend şehrini fethettiğinde gerçekleştirmiştir

Kitabın Türkler Müslümanlığı Seçiyor bölümünde ayrıntıları verilen Ebu Müslim’in kandırılarak öldürülmesi ve sonrasında yaşanan çeşitli başkaldırılar da, Türklerin Müslümanlığı hemen seçmelerini engellemiş olabilir

Türkler, Müslüman olduktan sonra gerçekten de, Arapların kendi çıkarları açısından, çekincelerinde haklı oldukları anlaşıldı Arap Abbasi İmparatorluğu’nu iktidar yapanlar da, başarılı kılanlar da, yıkılmasına yol açanlar da Türkler oldu Türkler Müslüman olduktan sonra Araplar, İslamiyet’in kılıcı ve kalkanı olma özelliklerini kaybettiler Müslümanlık da sadece Araplara özel din olmaktan çıktı Birçok farklı millet Müslüman oldu Sonuçta İslam’ın bayraktarlığı tamamen Türklere geçti Burada tarihi bir gerçeğe değinmek istiyorum Türkler Müslüman olmasalardı, Müslümanlık bugün sadece Arabistan Yarımadası ile Basra Körfezi civarına sıkışır kalırdı

TÜRKLERDE DİNE KARŞI MERAK
Türklerin önemli özelliklerinden birisi de dine karşı bitmek tükenmek bilmeyen merak sahibi olmalarıdır Bilinen tarihte, Mete Han’dan başlayarak çeşitli dinlere karşı hep araştırmacı oldular Hükümdarlar, hiçbir zaman kendi dinini benimsemeleri için halka baskı uygulamadılar Belik de dine karşı merak sahibi olmalarının bir nedeni de bu rahat ortamdır Halbuki, Avrupa’da çok uzun yıllar halk, hükümdarın dininden olmak zorunda idi Romalıların dini, devlet dini niteliğindeydi ve uymayanlar cezalandırılırdı Önceleri kendilerine Romalılar tarafından çok eziyet çektirilen Hıristiyanlar, daha sonra bütün bunların acısını almak istercesine, Kilise vasıtasıyla krallara, halka ve aydınlara sürekli baskı uyguladılar Kimseye açık kapı bırakmadılar

Türklerde ise, hakanların otağı veya hükümdarların saraylarında, her dinin taraftarı bir araya gelir ve dinler arası tartışmalar yapılırdı Böyle toplantıların yerleşik devletlerde yapılabilmesi çok zordur Çünkü yerleşik kültürlerde, din adamı çok önemlidir Eğer din adamları bağnaz yapıda iseler, tartışmalara izin vermezler Avrupa’da sıkça görüldüğü gibi, karşı gelenleri aforoz ederler Halbuki Türkler ve diğer bozkır halklarında, din adamının fazla bir önemi yoktu Türklerde de, din adamının etkisi yerleşik düzene geçildikçe arttı

Türklerin coğrafyasına en yakın din, Budizm idi Ancak Budizm Türklerin yapısına uygun değildi Et yenmemesi ve sakinliği öğütlemesi Türklere ters geliyordu Çünkü Türkler, barış zamanlarında sakin, ama savaşta sert yapıda idiler Buna rağmen Tabgaçlar Budizmi kabul ettiler ve Çin’de yaydılar Kitabın Uzak Doğu Öğretileri bölümünde de görüleceği gibi, Uygurlar Buda’nın mayahana adı verilen kolundan çokça tercümeler yaptılar Buda’ya “Burkan”, Budizme ise “Burkancılık” dediler 840 yılından itibaren Budizmin taraftar sayısı Uygur başkenti Hoçu’da Manicilik taraftarlarının sayısını geçti

Manicilik dini ise III yüzyılda Babil ülkesinde doğmuştu Sonra Kuzey Afrika ve kısmen de Avrupa’ya yayıldı İranlılar Maniciliği Çin’e kadar taşıdı Uygur hakanı Bügü Kağan, An-lu-şan isyanında Çinlilere yardım ettikten sonra, geri dönerken yanında Mani rahiplerini de getirdi (762) Yardımcısı Baga Tarkan’ın karşı çıkmasına rağmen, Maniciliği kabul etti Ancak bunun bir devlet dini olduğu söylenemez Yine de Uygurlar üzerinde etkili olduğu muhakkak Nitekim Manicilik Uygurlarda XV yüzyıla kadar taraftar bulmaya devam etti

Hıristiyanlık ise Orta Doğu’da başlamasına rağmen batıya, Avrupa’ya doğru ilerledi Orta Asya’da ise kendine pek yer bulamadı A-lo-pen (Çin kaynaklarının verdiği isim) gibi bazı keşişlerin dışında, Hıristiyanlığı buralarda yaymak için ciddiyetle uğraşan çıkmadı İlk çağdaki görkemli Roma İmparatorluğu, Hıristiyanlığı henüz kabul ettiği bir dönemde yıkıldı Doğuda kalan bölümü ise yeterli güce sahip değildi Dolayısıyla Hıristiyanlığı yaymak için gayret edecek durumda değillerdi(Zaten dünyada Hıristiyanlığın yayılması 1492’de başlayan keşiflerden sonra oldu Keşifler öncesindeki dünyada Müslümanların sayısı Hıristiyanlardan fazlaydı)

Hıristiyanlarla en yakın temasta bulunan Türk boyları, Hunlar, Bulgaristan Bulgarları, Peçenekler ve Hazarlardı Hazarlar dışında kalanlar hakkında ilgili bölümlerde bilgi verildiğinden burada değinilmeyecektir

Bizans’a kuzeydoğudan komşu olan Hazar Türkleri, Hz Ömer döneminde (634-644), Araplarla çatışmaya başladılar Halife II Yezid bin Abdülmelik döneminde, Hazar Türkleri, Arapları yendiler (723) Bunun intikamını almak için Araplar, Emevi Halife Hişam bin Abdülmelik devrinde (724-743), Hazarların başkentini yakıp yıkarak Türkleri Kafkasların arkasına attılar Böylece Araplarla, Hazar Türkleri arasına düşmanlık girdi Toparlanan Hazarlar, Bizans’ta tahta çıkan IV Leon Khazaros’un (yani Hazar) annesinin Hazar prensesi olmasından dolayı, Bizanslılardan aldıkları destekle, 789’da Harun-ür Reşid’in halifeliği döneminde (786-809), Irak’a kadar ilerlediler

Bütün bu gelişmelerin sonunda, doğal olarak Hazarlarla Bizanslılar arasında ittifak kuruldu Bu anlaşma Bizans için bir şans oldu Çünkü bu dönemde, Arapların İslamiyet’i yayma ve Arap İmparatorluğu’nu kurma heyecanları henüz sona ermemişti Hattâ Halife El-Mehdi döneminde (775-785) içerisinde paralı asker olarak Türklerinde bulunduğu bir ordu Batı Anadolu’nun içlerine kadar ilerledi Bu dönemde Balkanlarda Türklerin diğer bir boyu olan Bulgarlar vardı Hazar Türkleri, Bizanslılarla değil de Araplarla ittifak yapabilmiş olsaydı, belki de Bizans yıkılabilir, Bulgaristan Bulgarları da Türklerin tarih sahnesinden ayrılmayabilirdi

Hazar Türklerinde yönetici sınıfın, herkesi şaşırtan bir şekilde, Museviliği seçtiklerini önceki bölümlerde belirtmiştim Türk kökenli halk ise, atalarının dinine inanmaya devam etti Ruslar, Slavlar gibi diğer halklar Hıristiyan’dı Hazarlarda her dine mensup insanların davalarına bakacak ayrı, ayrı yedi yargıç vardı

Türkler; Budizm, Maniheizm(Manicilik), Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi atalarının dininden başka dinlerle aynı dönemlerde muhatap oldular Müslümanlık haricinde sonradan girdikleri bütün dinler, diğer Türk boylarının arasında yayılamayarak, bölgesel kaldı Bunda diğer dinlerin, halk tarafından kendi özelliklerine ve anlayışlarına uygun bulunmamasının önemli bir rolü olduğu sanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.