|  | Cüneydi Bağdadi Hazretleri Kimdir |  | 
|  11-08-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Cüneydi Bağdadi Hazretleri KimdirCüneydi Bağdadi Hazretleri Kimdir Hayatı CÜNEYDİ BAĞDADİ HAZRETLERİ Cüneyd-i Bağdadi, miladi 822 hicri 207 tarihinde Nehavend’de dünyaya gelmiştir  Künyesi Ebü’l-Kasım olup, Seyyid-üt-Taife diye de anılmaktadır  Babasının adı Muhammed el-Kavariri’dir  Kendisi yedi yaşlarında medresede okuduğu yıllarda bir akşam eve döndüğünde babasının ağladığını gördü  Babasının bu hüzünlü halinden etkilenerek neden ağladığını sordu  Babası : “Zekât malından dayın Sırrı Sekati’ye bir miktar gümüş para gönderdim, kabul etmemiş geri göndermiş  Ben bütün ömrümü Allah (cc) dostlarının önem vermediği tenezzül etmediği dünya malı için harcamışım ona yanıyor ona ağlıyorum” diyerek ağlamaya devam etti  Cüneyd-i Bağdadi babasını bir nebze rahatlatmak için “ babacığım ver birde ben götüreyim, belki benden kabul eder” dedi  Gümüş paraları alarak dayısının evine gitti  Kapıyı çalınca dayısı içeriden kim o diyerek seslendi  “Ben Cüneyd’im dayıcığım, Kapıyı açta babamın zekât olarak gönderdiği şu gümüş paraları kabul et  Babam bunları almadığın için çok müteessir oldu” deyince dayısı ihtiyacı olmadığını başka ihtiyaç sahiplerine verilmesini ve eve dönmesini istedi  Cüneyd-i Bağdadi bunun üzerine “ Adaleti ile babamı zengin kılan, senide ihsanı ile seçiminde özgür bırakan Allah (cc) için aç kapıyı da al bu zekât malını  ” Bu sözlerden etkilenen dayısı yeğeninin meramını iyice anlamak için kapıyı açarak “ bu sözlerle ne demek istiyorsun? “ dedi  “ Babamı zengin kılarak zekât vermesini emretmiştir  Senide fakir bırakarak zekâtı alıp almamakta muhayyer kılmıştır” dedi  Bu sözlerin ezberletilmiş laflar olmadığını ve yeğeninde cevher olduğunu anlayarak “ gümüşlerden önce seni kabul ettim “ demiştir  O günden sonra Cüneyd-i Bağdadi dayısının yanında kalmış ve onun en kaliteli öğrencilerinden olmuştur  Birçok ilmi dayısından öğrenip tasavvufi konularda da kendisini geliştirmiştir  Dersin haricinde sürekli zikirle meşgul olur ve takvasına çok önem verirdi  Ayrıca, İmam Şafi’nin talebelerinden Ebu Sevr, Harisi Muhasibi, Muhammed Kassab ve başka devrin âlimlerinden dersler almıştır   Kendisi tasavvuf yolunda olduğu halde ulema elbisesi giyerdi  Neden ehli tasavvuf gibi giyinmiyorsunuz diye soranlara, eğer yamalı elbise ve hırka giymekle iş bitseydi kendime demirden elbise yaptırırdım, fakat itibar yanık kalbedir derdi  Bir gece uyumak istiyor uyuyamıyordu, kalkıp oturmak istiyor oturamıyordu  Dışarı çıktığında kapının önünde elbisesine bürünerek yatan birini gördü  Cüneyd-i Bağdadiyi gören adam “ beni neden bu kadar beklettiniz efendim “ dedi  Gece geç vakitte geldiniz sizden haberdar olamadım dedi  O kimse “ kalplere hareket veren Allah (cc) dan senin kalbine beni düşürmesini diledim “ dedi  Cüneyd-i Bağdadi ne istiyorsun diye sorunca, “ nefsin hastalıklarına ilaç yok mu dur “ dedi  Nefsin hastalıklarına ilaç onun istek ve arzularına muhalefet etmektir diye cevapladı Cüneyd-i Bağdadi  Adam kendi kendine ey ahmak adam bunu ben sana kaç kere söyledim  Ama sen Cüneyd’den duymayınca inanmadın diyerek kalkıp gitti  Cüneyd-i Bağdadi Hacc vazifesini yaparken bir berbere uğradı  Berber zengin ve gösterişli bir adamı tıraş ediyordu  Cüneyd-i Bağdadi selam vererek Allah rızası için benimde saçlarımı da düzeltir misin dedi  Berber hemen tıraş ettiği adama efendi müsaade et, Allah rızası için bir şey istendi mi bütün işler bırakılır ve ona bakılır dedi  Cüneyd-i Bağdadi’yi tıraş ettikten sonrada cebine biraz para koyarak ihtiyacın olur yolda kalmayasın dedi  Fakat bir müddet sonra Basra’dan beklediği parası geldi  Berbere parasını geri götürdü ve tıraş parasını almasını istedi  Berber kendisinden hiçbir parayı kabul etmeyip, benim Allah rızası için yaptığım işi dünyalıkla değişmemi mi istiyorsun diyerek kızdı  Cüneyd-i Bağdadi ihlas konusu açıldı mı hep bu örneği anlatırdı  Bir adam Cüneyd-i Bağdadi’ye “gözümü yabancı kadınlara bakmaktan nasıl koruyabilirim “ diye sordu  Bir kadının haram olan yerini gördüğün zaman, Allah’ın (cc) seni, senin o kadını görmenden daha yakın gördüğünü bilmelisin dedi  Sırrı Sakiti’ye derecesi hocasından yüksek talebe var mıdır diye soranlara, evet Cüneyd’in derecesi benden yüksektir derdi  Cüneyd-i Bağdadi’nin öğrencilerinden birisi iyilik ve fazilet yönünden diğerlerinden üstündü  Sonradan gelmesine rağmen diğer talebeleri geçmişti ve hocasının teveccühünü kazanmıştı  Diğer talebeler bu durumu kıskanıyorlardı  Bunu fark eden Cüneyd-i Bağdadi her talebesinin eline kuş vererek kimsenin görmediği gizli bir yerde bunu boğazlayıp gelin dedi  Bütün talebeler gizlice kimse görmeden kesip geldikleri halde sadece o talebe kuşunu kesmeden çıkıp geldi  Neden onu kesmedin gizli bir yer bulamadın mı diye sorduklarında, çok gizli yerler vardı ama Allah’ın (cc) görmediği hiçbir kuytu köşe bulamadım dedi  Cüneyd-i Bağdadi arkadaşınızın farkını gördünüz mü, artık onu kıskanmayın diyerek aralarını buldu  Bir zaman sonra talebelerinden başka birisi, şeytanın vesvesesine kapılarak ben artık kemale erdim derslere katılmama gerek yok diyerek evine çekildi  Rüyasında cennet gibi yerler görüyor yemekler yediğini görüyordu  Bu hal çok hoşuna gitti, doğru yaptığını zannetti  Arkadaşlarına gördüğü rüyaları anlatıyor, halini övüyordu  Talebelerde durumu Cüneyd-i Bağdadi’ye anlattılar  Bu duruma çok üzülerek yanına gitti  Eski talebesine gördüğün rüyada sana yemek sunuldu mu üç defa La havle ve la kuvvet ayeti kerimesini oku dedi  Talebesi bir gece aynı rüyada yemekler sunulunca hocasının sözünü hatırladı ve ayetleri okudu  O anda bütün zevkler kendisinden gitti ve yemeklerin pislikten ibaret bulunduğu yerin de çöplük olduğunu gördü  Uykudan uyanınca hemen medreseye koştu pişman olduğunu ve kendisini kabul etmesini istedi  Cüneyd-i Bağdadi sohbetlere devam et ve derslerini aksatma  Herkese bir yol gösterici mürşid lazımdır  Yoksa şeytan bizi yalnız başımıza gafil avlayabilir diyerek talebesini kabul etti  Cüneyd-i Bağdadi bir yolculuğu sırasında Kufe’ye uğradı ve şehrin ileri gelenlerinden birisinin sarayını gördü  Saray çok gösterişliydi, kapısında hizmetçiler vardı ve penceresinden biri “ ey saray sana hüzün gam keder girmez, sen konakların en güzelisin, senin içindekilerine hiçbir zarar ulaşamaz” manasında şiirler okuyordu  Aradan bir zaman geçmişti ki, Cüneyd-i Bağdadi’nin yine Kufe’ye yolu düştü  O sarayı merak ediyordu  Saraya geldiğinde yıkılmış ve harap olmuş gördü  Oradakilerden birine sarayın halini sordu  Sahiplerinin yakın bir zamanda öldüğünü sonrada sarayın bakımsızlıktan bu hale geldiğini, dünyaya rağbet edip ona iyilik edenlere dünyanın kötülük ettiğini söyledi  Adamın bu sözleri Cüneyd-i Bağdadi’ye çok tesir etti  Cüneyd-i Bağdadi son zamanlarına kadar sohbet ve derslere devam etti  Yaşlanıp iyice hastalanmıştı  Vefatından önce Ebu Muhammed Cerir yanında bekliyordu  Cüneyd-i Bağdadi hiç durmadan kur’an-ı kerim okuyordu  Ebu Muhammed Cerir “efendim zaten çok halsizsiniz, kendinizi falza yormasınız” dedi  Ona “ey Ebu Muhammed, şu anda bunlara benden daha çok ihtiyacı olan kimdir” dedi  Cüneyd-i Bağdadi vefatından önce çok üzgün bir halde zikir ve ibadete çok gayret etmeye çalışıyordu  Bu halini gören talebeleri efendim biz sizin şefaatinizi umarken bu kaygılı haliniz yüreğimizi parçalıyor dediler  Bunlara cevaben “ ey dostlarım  Ben yetmiş senelik ibadetimi, amelimi ve size hocalık yapmakla kazandıklarımın hepsini bir kıl ile asılı tüy gibi görüyorum  Öyle ki bir esinti hepsini alıp götürecek  Allah’tan başkasına güvenmeyin diyerek zikirle kur’an ile gayret halinde miladi 911 hicri 298 yılında 91 yaşında vefat etmiştir  Hayatın gerçeklerini anlamış bu mümtaz şahsiyetler, neyin değerli olduğunu tespit edip yatırımlarını ona göre yapmışlardır  Bize bilmediklerimizi öğreten Cenabı Allah değer yargılarımızı İslam’a göre ayarlamamızı istiyor  Allah (cc) hayatını boşa harcayanlardan eylemesin  Yaptığımız amelleri rızasına layık kılsında, boşa çıkarmasın | 
|   | 
|  | 
|  |