Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünya, hırsı

Dünya Hırsı

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Hırsı



Dünya Hırsı

Behlül Dânâ Hazretleri, Halife Harun Reşide şu şekilde nasihat etmiştir:

Bir gün halifeye:
– Ey Harun Reşid! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir, diye sordu Harun Reşid:
– Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir, dedi

Behlül Hazretleri, “Değil!” buyurdu Halife, “Nedir?” diye sorunca Behlül Dânâ:
– Ey Halife! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise adil hükümdarların sevaplarıdır, buyurdu Bu sözler üzerine Harun Reşid ağlamaya başladı

Dünyadaki bu misafirliğimize rağmen, açgözlü insan, dünyaya olan rağbetinden dolayı, aşağıdaki ayette de buyrulduğu gibi daha çok yaşamak ister Aslında bu talebinin altında yaklaşmakta olan hak ettiği azabından kaçış düşüncesi vardır:

“Doğrusu, onların (Yahudilerin) hayata diğer insanlardan, hatta müşriklerden daha düşkün (daha hırslı) olduklarını görürsün Her biri ömrünün bin yıl olmasını ister Oysa uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştırmaz Allah onların yaptıklarını görür” (Bakara, 9)

“Bir tamahkâr, yukarıdan aşağı kusur dolu bir zenginde ayıp görmez Çünkü ondan bir şey koparmaya tamah etmiştir Tamah işte böyle bütün gönülleri kaplar” (Mesnevî, 2355 beyit)
Belki bazen tamahkârlığımızı gizliyor veya ona çeşitli kılıflar bulabiliyoruz İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin buyurduğu gibi, şeytan, riyayı ihlâs olarak ve tamahı da tersi olarak göstererek insanı aldatmaya çalışır Şeytan köpek gibidir Köpek kovalayınca kaçar ise de, başka taraftan yine gelir

Mala olan düşkünlüğümüzü belki bazen gençliğimize de yorabiliriz; yani yaşayacak yıllarımız var ve bugünkü şartlarda ihtiyacımız olanları temin etmeye çalışıyoruz diyebiliriz Peki, yaşımız ilerledikçe mala olan ilgimiz azalıyor mu?

“Ademoğlu yaşlanır, fakat ondaki iki şey gençleşir: Mal üzerine hırs, ömür üzerine hırs…” (İbn Mâce, Zühd, 27) şeklindeki hadis-i şerif, tamahkârlığın istikbal endişesiyle bir ilgisi olmadığını bizlere gösteriyor

Peygamber sav Efendimizin ümmetini zararlarına karşı uyardığı en önemli konuların başında daha çok mala sahip olma hırsı gelmektedir Çünkü O bilmektedir ki, yeryüzü zamanla daha zenginleşecek, mal çeşitliliği artacak, gelişecek teknolojiyle insanoğlu hayatını kolaylaştıracak ama bütün bu gelişmeler nefsini terbiye edemeyen, sahip olduğu mallarını vazgeçilemez gören kalbi fakir insanlar açısından fitne olabilecektir: “Her ümmetin bir fitnesi vardır Benim ümmetimin fitnesi ise maldadır” (Tirmizî)

İman ve İnfak

Tamahkârlığımızı tetikleyen başlıca sebeplerden birinin muhtaç olanlara yardım etmekten uzak durmamız olduğunu unutmamalıyız Çünkü sadakayı terk eden kimse, dünyevî hırs ve tamah içerisinde perişan bir hale gelir Feraset sahibi müminler ise, sadakaya riayet ederek bu kötü duyguyu kontrol altında tutmaya hatta yok etmeye çalışırlar Abdullah b Hubeyk Hazretleri, çevresindeki insanları açgözlülük etmekten sakındırır ve onları şöyle uyarırdı: “Açgözlü insan tamah zincirine bağlanmış ölüye benzer Kalpteki tamah kalbi mühürler; mühürlü kalp ise ölüdür Mümin tamahkâr olamaz Nefsin şehvet ve arzularına uyamaz” Evet; insan, bedeni maddeden yaratılmış olsa da aslında bu maddenin bile nasıl düşündüğünü ve Allah adı anıldığında nasıl titreyebildiğini unutabiliyor Din nasıl en çok bidat ve hurafeler dolayısıyla toplumda zayıflayabiliyorsa, insan da en çok tamahkârlığı dolayısıyla hem dinini hem de insanlığını kaybedebiliyor: “Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsının dinine olan zararından daha ağır değildir” (Tirmizî)
Mektubat-ı Rabbanîde de belirtildiği üzere, insanı tamah etmeye yönelten hırs, şehvet ve kızgınlık, insanın cesedini meydana getiren maddelerden ileri gelmektedir Dünya malına aşırı düşkün olmak, sahip olduklarımızı kaybedebiliriz diye cimrilik yapmak, bayağı işler peşinde koşmak hep maddeden doğmaktadır Rasulullah sav “Küçük cihaddan döndük, en büyük cihada geldik!” buyurduğunda, büyük cihad olarak, çok kimselerin dediği gibi sadece nefsle cihadı değil, belki nefsin hâkim olmaya çalıştığı ceset ile cihadı bildirmiştir Tamah perdelerini yırtmadan, gönlümüzü nasıl fethedebiliriz ki!

Unutmamak gerekir ki akıl, dünyada kaldıkça, bu bedene de bağlı kalır Bu bağlılıktan kurtulamaz Bu iğreti varlıktan alakası kesilmez Vehim, her zaman aklın etrafında, hayal daima aklın yanında bulunur Gadap, yani kızgınlık ve şehvet gibi nefsin arzuları, hep onunla beraber kalır Hırs ve menfaat onu yalnız bırakmaz Bizleri sürekli toprağa bağlayan, adeta ayaklarımıza vurulmuş prangalar gibi bir türlü vazgeçemediğimiz kötü huylarımız sebebiyle, yaratılışımız itibarıyla melekût alemine doğru yükselmemiz gerekirken, maalesef hayvanat alemine doğru inmekteyiz

Görünüşte Zengin

Gönlü tok olmayan insan ne kadar zengin olursa olsun fakirdir Maddi beklentilerin esiri olmamak için insana gönül tokluğu gereklidir Ebû Hüreyre radan rivayetle Peygamberimiz sav şöyle buyurmuştur: “Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur” (Buharî)

Tamahkârlık yaptıkça, Cenab-ı Hakkın hakkımızda takdir edeceği rızka olan tevekkülümüzü de kaybederek, daha çok mala sahip olacağımızı ve sahip olduklarımız çoğaldıkça da doyuma ulaşacağımızı düşünebiliriz Oysa Hz Ömer ra bir hutbesinde şöyle hitap etmiştir: “Ey insanlar! Bilin ki tamahkârlık fakirliktir, kanaat etmek ise zenginliktir Kişi bir şeye tamah göstermezse ondan müstağni olur

Demek ki insan tamah ettikçe hırsı daha da artıyor, sahip oldukları kendi gözünde anlamsızlaşıyor, sahip olamadığı şeyler de gözünde büyüyor Bu halde kalan ve belli bir düzeyde de olsa zengin olan bir insan gerçek bir fakirden daha kötü durumda değil midir? Peygamberimiz sav de hırslı insanın sonu gelmez beklentilerini şu ifadelerinde belirtmiştir: “Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister Ademoğlunun karnını (gönlünü) topraktan başka birşey doldurmaz Şu kadar ki, tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabul eder
(Tirmizi, İbn Mâce)

Mesnevi-i Şerifte de vurgulandığı üzere; “Denizin testideki suya da tamahı vardır” Tamahkâr insan sadece kendisinin çalışmasıyla her şeyi elde edemeyeceğini bilir ve meşru olan veya olmayan pek çok yola başvurur

Bunlardan birisi ve en kötüsü, insanlardan dilenircesine istemektir Peygamberimiz savin bu konuda sert uyarıları vardır: “Mal biriktirmek için dilenen, gerçekte kor istiyor demektir Artık ister az, ister çok dilensin” (Müslim) Bu hadise göre mal biriktirmek için dilenmek, ateş toplamak demektir Müslüman, izzet ve şerefini inandığı inanç ve değerler uğruna her zaman korumalıdır Ancak zaruret derecesindeki sıkıntıyı atlatmak için bir veya birkaç sefere mahsus istemek mahzurlu değildir: “Dilenmek yüz karasıdır Kişi dilenmek suretiyle kendi yüzünü lekeler Sadece devlet başkanından hakkını istemesi ya da zaruret sebebiyle dilenmek böyle değildir” (Tirmizî)


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.