Ne Mutlu Gönlüne Düsene |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ne Mutlu Gönlüne DüseneEy en Sevgiliden lütuf Sevgili! Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki; Sen latîf olan Allahın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Senin ümmetin olmakla şereflendiren Allah Teâlâya, yarattıkları adedince hamdolsun! Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Seni, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Senin aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlînin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim Endülüsten Bağdata gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahleti duyduktan sonra, Cumâları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum Ey kalplerin tabîbi! Şahsınızda, Sizi Yaratanın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin “az”lardan, müjdelediğin “garip”lerden, “mukarrebûn”dan olmamız için şefaatini lütfet Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbulun İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbulu mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere! Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sensin Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâma hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana “Habîbim!” diyen Vedûd olan Allahtan yardım diliyoruz Çünkü Seni lâyıkıyla sevmek, Sana “Sevgilim” diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde! Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz Meryem, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana –âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim!Yâ Raûf! Ne mutlu Senin kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!!! Ne olur bizlere şefaat eyle! Sultanım! Canımı, cânân eğer isterse minnet cânıma Can nedir kim, ânı kurban etmeyem cânânıma Sultanım, Seni sevdikçe daha çok tanıyor, Tanıdıkça daha çok seviyorum… |
|