![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)İslam Ansiklöpedisi A A'RAF Her şeyin tümseği yüksek yer, burç, sırt, tepe, örfler, âdetler, iki şey arasında kalan kısım arf kelimesinin çoğulu ![]() ![]() "İki (taraf) arasında (surdan) bir perde ve A'râf üzerinde de, (Cennetlik ve Cehennemliklerin) her biri simalarıyla tanıyacak adamlar vardır ki onlar henüz oraya (Cennete) girmemiş, fakat onlar girmeyi şiddetle arzu eder olarak Cennet yârânına: "Selâmün Aleyküm " diye nidâ ederler ![]() ![]() ![]() Gözleri ehl-i Cehennem tarafına çevrildiği zaman da "Ey Rabbimiz bizi zalimler gürûhu ile beraber bulundurma" derler ![]() (Yine) A'râf yaranı (kâfirlerden) simalarıyla tanıdıkları (elebaşı) bir takım adamlara şöyle nidâ ederek derler: "Ne çokluğunuz (yahut topladığınız mallar), ne de (hakka karşı) yeltenmekte devam ettiğiniz o kibr (ve azamet) size hiç bir fayda vermedi ![]() ![]() Müfessirlere göre bu ayetlerdeki A'râfdan maksad, Cennetle Cehennem arasındaki sur benzeri bir perdenin yüksek tepeleridir ![]() İbn Cerîr'in rivayetine göre Huzeyfe (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kimler A'râf'ta bulunacaktır? Bu hususta çeşitli rivayetler varsa da konuyu şöyle özetlemek mümkündür: İyilikleriyle kötülükleri denk gelenler A'râf'ta bekletileceklerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazılarına göre de fetret devirlerinde ölenlerle müşriklerin çocukları da burada kalacaklardır ![]() A'râf konusunda daha başka açıklamalar da yapılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Â'RÂZ Başka bir nesne ile varolan, kendi basına varolmayan "devamlı olmayan şey" ![]() ![]() İslâm âlimleri, Allah'ın varlığını ispatta genellikle "hudus" delilinden yararlanmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm alimlerinin ârâz konusundaki açıklamalarında belirgin bir fark yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mutezile'ye göre ise araz yoklukta varlığını sürdürür ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar, ancak cevher ve cisimlerde varlıklarını gösterebilirler ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar otuzdan fazladır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzların belli başlı özellikleri şunlardır: Ârâzlar, bir yerden başka bir yere taşınmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar hadistir ![]() ![]() ![]() ![]() Cevher ve cisimler de mutlaka ârâzlarla bulunurlar, ârâzsız olamazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂBÂ Baba kelimesinin çoğulu ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'ân-ı Kerim'de müşriklerin babalarının dinlerine bağlılıklarını kınayan hükümler belirtilirken "âbâ" tabiri kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, atalara bağlanmayı, onların yolunu körü körüne taklit etmeyi reddederek vahye dayalı yeni bir akîde ve medeniyet getirmiş; bu akîde ve nizam ile bütün câhilî anlayışları kökünden yıkmıştır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)ABÂ' Yünden imal edilen kaba bir kumaş ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunlardan dolayı İslâm toplumlarında gösterişsiz giyim, belirli kesimler arasında itibar edilen bir fazilet gibi kabul edilmiştir ![]() ![]() ![]() Abadile Adları Abdullah olan fakîh ve muhaddis dört sahâbî ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu büyük sahabîler İslâm fıkhına olan vukûfiyetleri ve verdikleri fetvalarla meşhurdurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abd Kul, köle, mahlûk, insan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bana karşı imtihan ettiğin -başıma kaktığın- ganimet, İsrailoğullarını kendine kul -köle- edindiğin için ![]() ![]() ![]() ![]() Abd kelimesinin masdarı olan ubûdiyet ve kulluk, insanın; rubûbiyet ise Allah'ın sıfatıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'ân-ı Kerim'de: "Cinleri ve insanları, bana ibadet etmeleri için yarattım" (ez-Zâriyât, 51/56) hükmü beyan buyurulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhlar âleminde iken Allah'u Teâlâ (c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Râgıp el-İsfahânî; "abd" kavramının Kur'ân-ı Kerim'de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kelime-i Şehâdet getirirken; bütün ilâhları reddettiğimizi, sadece Allah'u Teâlâ (c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdâl Halk içinde dolaşan ve ermiş diye bilinen kişilere verilmiş bir lâkap ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Gazâlî de abdâl konusunda buna benzer bir izahı Ebu'd-Derdâ' dan nakletmektedir ![]() ![]() ![]() Abdâl kelimesinin Arapça 'ebdal'den kısmen değişerek Türkçe'ye girmiş olduğu anlaşılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvufta dervişler arasında kendini kaybeden ve coşku haline girenler için abdâl kelimesinin kullanıldığı anlaşılmaktadır ![]() ![]() Abdâl kelimesi, ilk dönemlerden beri gizli güçlere sahip ve sırlara vâkıf olduklarına inanılan kimseler ve; Hızır, İlyas, Mehdi gibi gizli şahsiyetlere de atfedildiği görülmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() XIV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine bu yüzyıllarda bazı dervişler tek başlarına abdâl ismini kullanmışlardır ![]() ![]() Abdâl hadislerinin sıhhat derecesine kavuşmamış olması, bu anlayışın kaynağının Ehl-i Sünnet dışında aranmasına yol açmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu arada, İbni Teymiyye ve İbni Haldun dışında kalan âlimlerin büyük bir ekseriyeti ve mutasavvıfların abdâl anlayışını benimsemiş veya en azından tenkit etmemiş olmaları, bu görüşün esas itibariyle Şia'dan veya Ehl-i Sünnet dışı başka bir kaynaktan geldiği görüşünü şüphe ile karşılamak için yeterli sebeplerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Abdest İslâm'da bazı ibâdetlerin yerine getirilmesi için yapılan ve bizzat kendisi ibâdet olan temizlenme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da abdestin farziyetine "Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinizle birlikte ellerinizi yıkayın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak kalmak için İslâm'ın emrettiği önemli bir ibâdettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan abdestle bedenen ve mânen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna çıkar ![]() ![]() Abdest almakla, dünyevî ve uhrevî birçok fazilet ve güzellikler elde edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında, yüzündeki âzaların işlediği bütün günahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği bütün hata ve günahları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendisi de tertemiz olur ![]() ![]() ![]() ![]() Abdestin Farzları 1- Yüzü Yıkamak Yüzün bir defa yıkanması farzdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Kolları Yıkamak Parmak uçlarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa yıkamak farzdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3- Başı Meshetmek Mesh, sözlükte eli bir şeyin üzerinden geçirmek demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başa giyilen sarık veya takke üzerine meshetmek geçerli değildir ![]() ![]() 4- Ayakları Yıkamak Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimsenin ayağında yarık varsa ve o yarığa su sızdırmayan bir ilaç sürülmüşse, o kimse ayağını yıkadığı zaman, su yarığın altına geçmezse bu durumda su, ayağa zarar verecekse abdest yerine getirilmiş sayılır ve bu câizdir ![]() ![]() ![]() Abdestin Sünnetleri 1- Niyetle Başlamak Niyet, bir şeyi yapmayı kalbinden geçirmektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2-Abdeste Besmele ile Başlamak Abdeste başlarken Allah'u Teâlâ'nın ismiyle yani besmele ile başlamak sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3-Önce Bileklere Kadar Elleri Yıkamak Rasûl-i Ekrem (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4-Misvak Kullanmak Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Ağzı Yıkamak Abdest alırken Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6- Burnu Yıkamak Yine Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 7- Kulakların Meshedilmesi Baş meshedilirken kulakların da aynı şekilde sayılarak meshedilmesi sünnettir ![]() ![]() 8- Yıkanması Gereken Uzuvları Üçer Defa Yıkamak Yıkanması farz olan yüz, eller ve ayaklar gibi organlarımızı üçer kere yıkamak sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() 9- Parmakların Arasını Yıkamak "Parmaklarınızın arasını hilâlleyiniz ki onların arasına Cehennem ateşi girmesin ve onları hilâllemesin" (Ebu Davud, Tahâre 56, 59; Tirmizî, Tahâre, 30; Savm 68; Nesâî, Tahâre 91) buyuran Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 10- Sakalı Ovmak Abdest alırken sakalı bulunanların sakallarını, parmaklarını sakalın içine sokarak alt taraftan üst tarafa doğru hareket ettirmesi hilâllemek olarak tanımlanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 11- Abdest Almaya Sağ Taraftan Başlamak "Şüphesiz ki Allah'u Teâlâ, her şeye sağdan başlanmasını sever ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 12-Tertibe Uymak Abdest alırken, Mâide Sûresinde beyan buyurulan sıraya uymak ve bu sıraya göre abdest almak da sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 13-Başın Tamamını Bir Defada Meshetmek Abdest alan bir kimse, iki avucunu ve parmaklarını başının ön kısmından başlayarak arka kısmına kadar, başın tamamını kaplayacak bir şekilde arkaya doğru çekerek mesheder ![]() ![]() ![]() Muvalât ise, organları ara vermeden birbiri ardında yıkamak demektir ![]() ![]() Abdestin Çeşitleri 1- Farz Olan Abdest Namaz kılmak, Kur'ân-ı Kerim'e el sürmek ve tilâvet secdesi yapmak için abdest almak farzdır ![]() ![]() 2-Vâcip Olan Abdest Kâbe-i Muazzama'yı tavaf* etmek için abdest almak vaciptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Tavaf, namaz gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() Farz olan tavaf abdestsiz olarak yapıldığı takdirde bir küçükbaş hayvan kurban etmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Yapılması vacip olan vedâ tavafını abdestsiz olarak yapan kimse bir miktar sadaka vermelidir ![]() ![]() 3- Mendup Olan Abdest Uykudan önce veya uykudan kalktıktan sonra, cenâze yıkamak, cenâze taşımak, cenâzeyi yıkadıktan sonra, cinsel temastan önce, ezberden Kur'ân okumak, hadîs okumak, Cenâb-ı Allah'ı ta'zim veya tesbih etmek için veya kızgınlık sırasında kızgınlığını gidermek gayesiyle abdest almak ve sürekli abdestli olmak niyetiyle abdest almak menduptur ![]() Abdestin Mekruhları 1- Abdest alırken gereğinden fazla suyu boş yere tüketmek ![]() 2- Gereği yokken suyu âdetâ âzaları mesheder gibi çok az kullanmak ![]() 3- Suyu abdest âzalarına hızlı çarpmak, etrafa su sıçratmak ![]() 4- Abdest alırken gereksiz yere konuşmak ![]() 5- İhtiyacı olmadığı halde abdest almak için başkasından yardım ve su dökmesini istemek ![]() 6- Temiz olmayan pis ve kirli bir yerde abdest almak ![]() 7- Abdestin sünnetlerini bilerek terk etmek ![]() Abdestsiz Olarak Yapılması Yasak Olan Hususlar 1- Namaz kılmak ![]() 2- Kur'ân-ı Kerim'e el sürmek ![]() 3- Tilâvet secdesi yapmak ![]() 4- Cenâze namazı kılmak ![]() 5- Kâbe'yi tavaf etmektir ![]() Abdestin Edepleri (Âdâbı) Edeb; nezâket, zarâfet, insanlara sözle ve davranışla yardımda bulunmak, gönüllerini okşamak demektir ![]() ![]() ![]() 1- Abdest alırken başkasından yardım istememek ![]() 2- Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak ![]() 3- Kıbleye doğru yönelmek ![]() 4- Gereksiz yere konuşmamak ![]() 5- Niyet ederken dil ile niyet etmek ![]() 6- Her uzvu iyice ovmak ![]() 7- Abdest dualarını okumak ![]() 8- Kullanılmış bir su ile abdest almamaya dikkat etmek ![]() 9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "Bismillâh" demek ![]() 10- Kulağını meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek ![]() 11- Burna ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak ![]() 12- Sol el ile sümkürmek ![]() 13- Özür sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden önce abdest alması ![]() 14- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehâdet getirmek ve dua yapmak, biraz su içmek ![]() 15- Durgun veya akarak yer değiştiren sular ile birikinti hâlindeki sulara ve Kıble'ye karşı abdest bozulmaz ![]() Abdest Namazı Abdest namazı abdest aldıktan sonra abdest âzaları henüz yaş iken iki rek'at nafile namaz kılmaktan ibarettir ![]() Abdesti Bozan Durumlar 1- İdrar veya dışkı yollarından yani ön ve arkadan herhangi bir şeyin çıkması ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Aklın idrak gücünü gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması ![]() ![]() 4- Ağız dolusu kusmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Cinsî münasebette bulunmak ![]() 6- Tam olarak cinsî ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak veya ince bir elbise ile vücutlarının veya tenâsül uzuvlarının birbirine değmesi ![]() 7- Teyemmüm yapan kimsenin su bulması ![]() 8- Namazda sesli olarak gülmek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimse abdest alırken bazı organlarını yıkayıp yıkamadığı konusunda endişe ederse, şayet bu ilk defa karşılaştığı bir şüphe ise o organını yeniden yıkar, yok eğer sürekli şüpheye düşüp duruyorsa bu şüphesinin önemi yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca namaz haricinde abdestinden şüpheye düşenin abdest almasının takvaya daha yakın olduğu; fakat namaz içinde bulunan kimsenin ise abdestinden şüpheye düşmesi hâlinde namazını bozup abdest alması gerekmediği âlimler tarafından ifâde edilmiştir ![]() Abdesti Bozmayan Durumlar 1- Kişinin ön veya arka yollarından başka vücudunun herhangi bir yerinden kan çıkıp, bir damla halinde kalması ![]() 2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan çıkmadan kabuğunun düşmesi ![]() 3- Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vücud kurdunun düşmesi ![]() 4- Tenâsül uzvuna (cinsî organına) el sürmek ![]() 5- Kadın vücudunun herhangi bir yerine dokunmak ![]() 6- Ağız dolusu olmayan kusuntu ![]() 7- Ağızdan çıkan balgam ![]() 8- Oturduğu yerde veya namazda uyumak ![]() 9- Ağlamak ![]() Abdest Nasıl Alınır? Farz, sünnet ve edeplerini yukarıdaki maddelerde verdiğimiz abdesti tertip ve usûlüne göre ancak şöylece alabiliriz: Abdeste başlarken şu dua yapılmalıdır: "Bismillâhilazîm ve'l hamdülillâhi alâ dini'l İslâm" ![]() "Yüce Allah'ın ismini anarak başlarım ![]() ![]() Abdest almaya niyetlendikten sonra, eûzü besmele çekilerek eller bileklere kadar yıkanır ![]() ![]() ![]() Uzuvların yıkanması sırasında bizden öncekilerden nakledilen şu duaları okumak abdestin edeplerindendir ![]() A- Mazmaza=Ağıza su verme sırasında: "Allâhümme einnî alâ tilâveti'l Kur'ân ve zikrike ve şükrike ve hüsn-i ibâdetike ![]() "Allah'ım, Kur'ân-ı Kerimi okumada, seni zikretme, sana şükretme ve sana güzel şekilde kulluk etmede yardımını istirham ederim ![]() B- İstinşak = Buruna su verme sırasında: "Allâhümme, erihnî râyihate'l Cenneti verzuknî min neîmihâ ![]() "Allah'ım, bana Cennetin kokusunu koklat ![]() ![]() C- Yüzü Yıkama Sırasında "Allâhümme, beyyid vechî binûrike yevme tebyaddu vücûhun ve tesveddü vücûh ![]() "Allah'ım, bir kısım yüzlerin ağarıp nurlandığı, bir kısım yüzlerin ise karardığı gün, benim yüzümü nurlandır, ağart ![]() D- Sağ Eli Yıkama Sırasında "Allâhümme, a'tınî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ ![]() "Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sağ elime ver ve hesabımı kolaylaştır ![]() E- Sol Eli Dirseklere Kadar Yıkama Sırasında "Allâhümme, lâ tu'tinî kitâbî bişimâlî velâ min verâi zahfi ![]() "Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sol elimden ve arkamdan verme ![]() Sonra sıra başı meshetmeye gelir ![]() Kaplama mesh için, eller ıslatılır, küçük parmakla üç parmak uc uca getirilir ![]() ![]() F- Kulakları Yıkarken "Allâhümmec'alnî minellezîne yestemîune'l-kavle feyettebiûne ahseneh ![]() "Allah'ım, beni hak sözü dinleyenlerden ve onun en güzeline uyanlardan eyle ![]() ![]() G- Boyuna Mesh Etme Sırasında "Allâhümme a'tik unuki (veya rakabeti) mine'n-nâri ![]() "Allah'ım, boynumu Cehennem ateşinden azad buyur ![]() H- Ayakları Yıkama Sırasında "Allâhümme, sebbit kademeyye ales'sırâtı yevme tezûlü Fhi'l-akdâm ![]() "Allah'ım, Sırat köprüsünde ayakların kaydığı günde ayaklarımı kaydırma, sabit eyle ![]() ![]() ![]() Abdest alıp bittikten sonra Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() "Allâhümmec'alnî minettevvâbîne vec'alnî mine'l-mütetahhirîn ![]() "Allah'ım, beni, tevbe eden ve günahlarından temizlenen kullarından eyle ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)âb-ı Hayât İçene ölümsüz bir hayat verdiğine inanılan su ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Halk arasındaki mitolojik anlayış ve inanışa göre yeri bilinmeyen bu pınardan içen kimse, uzun ömre veya sonsuz yaşayışa kavuşmuş olur ![]() ![]() ![]() ![]() Wensinck, L ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âb-ı hayât tasavvufta Cenâb-ı Hakk'ın "el-Hayy" isminin gerçeğinden ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abık Kaçak köle anlamına gelen bir fıkıh terimi ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da kölenin efendisinin yanından kaçması yasaklanmış ve bunu alışkanlık hâline getirme hukukî bir ayıp sayılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefî ve Mâlikîlere göre, kaçak bir köleyi gören kimse, yakalamadığı takdirde zâyi veya telef olacağından korkarsa ve gücü de yetiyorsa bunu yakalaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm VI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂBİD İbâdete düşkün, çok ibâdet eden kimse ![]() ![]() Kur'ân'da tekil ve çoğul hâliyle, toplam oniki yerde geçer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)ÂCİR Kiraya veren, kira akdinde kiralananın sahibi, iş akdinde işçi anlamına gelen bir terimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kira akdinin meydana gelmesi için akdi yapanların akıllı* olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İcâre akdi taraflarının -eğer erkekse- mürted* olmaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acz Bir nesneye gücü yetmemek, kudreti olmama durumu, güçsüzlük, kifâyetsizlik ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da mükellefiyet (yükümlülük)'ler kudrete bağlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acz, ehliyet* ârızalarındandır ![]() ![]() 1- Ehliyet-i Kâsıra: Kudreti noksan olanların ehliyetidir ![]() ![]() a- Hibe ve sadaka kabul etmek gibi kendileri için faydalı olan şeyler geçerlidir ![]() b- Borç vermek ve bağışta bulunmak gibi, kendileri için zararlı olan hususlar sahih değildir, geçersizdir ![]() c- Alışveriş gibi olan şeyler ise velisinin iznine bağlıdır ![]() 2- Ehliyet-i Kâmile: Aklı tam olanların ehliyetidir ![]() ![]() âd Kavmi Kur'ân'da adı geçen eski bir Arap kavmi ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âd kavminin yaşadığı beldenin ismi Ahkâf'tır ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de: "Âd (kavmi)ne gelince: Onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimmiş! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlara kuvvetle ve silâhla gâlip gelen zorbalara boyun eğmek bir zillettir ![]() ![]() ![]() Âd kavmi, gerek siyâsî, gerek ekonomik açıdan büyük bir güçtü! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tebliğ karşısında Âd kavminin ileri gelenleri, ulusal çıkarlarını bahane ederek, iftira kampanyasını başlatırlar ![]() "(Âd) kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat de: "Biz seni muhakkak bir beyinsizlik içinde görüyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeddâd'ın çevresinde yer alan politik güçler, Hûd (a ![]() ![]() "Dediler ki: "Sen bize yalnız Allah'a kulluk* etmemiz, atalarımızın ibâdet etmekte olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde sıddıklardan (doğru sözlülerden) isen bizi tehdit etmekte olduğun şeyi (azâbı) getir bize! ![]() ![]() ![]() " Bize, bizi ilâhlarımızdan (heykellerimizden, putlarımızdan) alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir ![]() ![]() "Dediler ki: "Ey Hûd! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hûd (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Biz azâ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Eğer şimdi yüz çevirirseniz (ne diyeyim) ![]() ![]() ![]() ![]() Âd kavminin Şeddâd ve çevresinin geliştirdiği ideolojiyle beyni yıkanmıştı! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Artık onu (azâbı) vâdilerine doğru gelen bir bulut halinde görmüşlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnkârcı Nûh kavmi tufan sonucu helâk edilmişti! ![]() ![]() "Âd kavmi (Peygamberleri Hûd'u) yalanladı ![]() ![]() ![]() ![]() Bu azâb sırasında Hz ![]() ![]() ![]() "Hûd'u ve beraberindeki iman edenleri rahmetimizle kurtardık ![]() ![]() Âd kavminin durumu, bütün insanlara büyük bir ibrettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ad Koymak İsim vermek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anlamı İslâmî akîdeye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)ÂDÂB Ahlâk, terbiye ve nezâket kuralları ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca münazara-mübahase ilmini içine alan bir edeb türü daha vardır ki, âlimler bunu "edeb-i bahs" diye isimlendirirler ![]() ![]() ![]() Fıkıh ıstılahına göre ise edeb, "Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âdâb fıkhî terim olarak ele alındığında 'sünnet-i gayr-i müekkede' hükmündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edeb'in çoğulu âdâb'tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kâinatı en mükemmel bir düzen ve intizam üzere yaratan Allah, yaratıkları içinde insanı en güzel bir kıvamda yaratmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her konuda olduğu gibi, güzel ahlâk konusunda da örneğimiz olan Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İnsanların en hayırlısı ahlâkça en güzel olanıdır ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir mümin güzel ahlâkıyla gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecelerine erişir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muhaddisler, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edeb, insanlara karşı bütün davranış ve muamelelerinde terbiyeli ve ahlâklı olmaktır ![]() ![]() ![]() Rivâyetlerle sabit olan edeb ve güzel ahlâk hakkındaki Peygamberî emirler bütün ümmeti ilgilendirdiği için edeb verme ve terbiye etme konumunda olan her kişinin bu emirleri önce şahsında tatbik etmesi, daha sonra da terbiyesi altında bulundurduğu kişileri bu güzel ahlâk ile ahlâklandırmaya çalışması gerekir ![]() ![]() ![]() Her insan, elinin altında bulundurduğu kimselerin her türlü hak ve hukukundan eğitim ve öğretiminden, terbiyesinden, sorumludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre, Allah Rasûlü'nün şöyle dediğini nakletmiştir: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Ona rastladığın zaman kendisine selâm ver, seni yemeğe davet ederse icâbet et ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadiste yer alan edebler: 1) Rastladığı zaman din kardeşine selâm vermek ![]() ![]() ![]() 2) Davete icâbet etmek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Öğüt isteyene öğüt vermek ![]() ![]() ![]() 4) Aksırır da "elhamdülillah" derse, bunu işiten "yerhamükellah" der ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Hasta ziyareti yapmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6) Cenazede bulunmak ![]() ![]() Ebu Hüreyre'den rivâyet edilen başka bir hadis şöyledir: "Kendinizden aşağı olana bakın ![]() ![]() ![]() İnsanoğlu genellikle kendisinden üstün bir kimse görünce onun gibi olmak ister ve Allah'ın kendisine verdiği nimetleri küçümser ![]() ![]() ![]() ![]() Nevvâs b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güzel ahlâk şu hadiste tarif edilir: "Güzel ahlâk, güler yüzlü olmak ve eziyet etmemektir ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Mes'ud (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Ömer, Rasûlullah'ın şöyle dediğini nakleder: "Bir kimse birini yerinden kaldırarak oraya kendisi oturamaz ![]() ![]() ![]() ![]() İsraftan sakınma ve nimetin kadrini bilme ile ilgili bir hadis şöyledir: "Birinizin lokması yemekte yere düşerse, üzerindeki bulaşığı gidersin ve yesin, onu şeytana bırakmasın ![]() Selâmlaşmada âdâb: Ebû Hüreyre'den, Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Küçük büyüğe, yürüyen oturana ve sayıları az olanlar çok olanlara selâm versin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahlâk, hulk kelimesinin çoğuludur ve Arapça bir kelimedir ![]() ![]() ![]() ![]() Her toplumun kendi sosyal yapısına göre ahlâk anlayışı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() İA Âyet ve Hadisler Işığında Âdâb-ı Muâşeretten Örnekler -Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak ![]() ![]() -Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak ![]() ![]() -Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak ![]() ![]() -Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek ![]() ![]() -Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak ![]() ![]() ![]() -İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak ![]() ![]() ![]() - Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler ![]() ![]() -İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak ![]() ![]() -Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak ![]() ![]() ![]() -Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet; özellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslâm'ın esaslarındandır ![]() ![]() ![]() -Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak müslüman kardeşliğinin bir özelliğidir ![]() ![]() ![]() ![]() -Selâm, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Karşılaşan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha* eder, Peygamber'e (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Aksırana karşı hayır dua etmek ![]() ![]() ![]() Müddessir sûresi 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönlün temiz tutulması da Kur'an-ı Kerim'de emredilmiştir ![]() ![]() ![]() -Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, toplantılarda size 'yer açın' denince yer açın ki Allah da size genişlik versin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakın akrabalarını ziyaret etmeli, onların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslüman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyâretinde bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslümanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hürmet olsun diye ayağa kalkabilirler ![]() ![]() ![]() ![]() -Müslümanlıkta komşuluğun büyük ehemmiyeti vardır ![]() ![]() ![]() - Hastaları ziyârette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selâm vermeden girmeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böylece İslâm, gerek başkaları için gerek ev halkı için çiğnenmesi asla doğru olmayan özel bir dokunulmazlık koymuştur ![]() ![]() ![]() -Müslümanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır ![]() "İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Müslüman doğru sözlü olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın ![]() ![]() - Müslüman israf etmemelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan iyilik yaparken de isrâf yapmamalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca kusurları bağışlamak her işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve güvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, münasip kişilerle güzel bir sûrette görüşüp konuşmak, kendisine emânet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mütevâzî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karşı cömertçe davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kırıcı sözlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkâniyet ölçüleri içinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa geçirmeden çalışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, şehevî duygularına hakim olmak her türlü belâ ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nüktelerinde bile ahlâk dışı olmamak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, içi başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inançlarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişâre'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)ADAK (Nezir) Allah'u Teâlâ'ya ibâdet maksadıyla mükellef olmadığı halde mübah olan bir işi yapmayı kararlaştırmak, kişinin öyle bir ameli kendisine vâcip kılması ve bunu yapacağına dair Allah'a söz vermesi ![]() Allah rızası için yapılan adaklar Allah katında geçerlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın rızasını ve yardımını istemek maksadıyla yapılan bu ibâdet genellikle bütün semâvî dinlerde vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de adak ile ilgili olarak bazı hususlar zikredilmişse de bu konuda herhangi bir emir veya nehiy mevcut değildir ![]() ![]() Bazı hadislerde Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adak, yemin keffâreti*nde olduğu gibi yerine getirilmesi kişinin İslâmî hükümlere olan sadakatine bağlıdır ![]() ![]() ![]() Adağın Şartları Adağın İslâmî hükümlere göre geçerli olabilmesinin çeşitli şartları vardır: 1- Adanan ibâdetin cinsinden mutlaka bir farz veya vâcibin olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Adayanın akıllı, bülûğa ermiş yani ergin olması gerekir ![]() ![]() ![]() 3- Adanan ibâdet o anda veya gelecekte yapılması farz olan bir ibâdet olmamalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() 4- Adanan ibâdet ayrıca bir farz veya vâcip bir ibâdete sebep ve zemin türünden olmamalıdır ![]() ![]() ![]() 5- Adanan şey Allah'ın razı olmayacağı, günah özelliği taşıyan türden de olmamalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6- Adanan şeyin yerine getirilmesi mümkün olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 7- Adanan şey bir malın sadaka* olarak verilmesi ise, adanan mal adağı yapanın malından ve servetinden fazla olmamalıdır ![]() ![]() ![]() Adağın Kısımları Nezir'in şarta bağlı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrıldığı gibi bu türler de ayrıca kendi aralarında çeşitli kısımlara ayrılmaktadırlar ![]() A- Şarta bağlı olan adaklar Bunlara ıstılâhî olarak "Muallak Adaklar" denir ![]() 1- Bazı hususların gerçekleşmesine ve yapılmasına bağlanan adaklar ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Bazı iyi ve güzel hususların gerçekleşmemesi ve yapılmaması için adanan adaklar ![]() ![]() ![]() ![]() Genel olarak belli bir şarta bağlanan adaklar belirtilen şartın gerçekleşmesinden önce yapılmazlar ![]() ![]() ![]() Aynı şekilde bu tür bir adak belirli bir zaman, yer ve kişilere yahut belli bir şekle bağlanırsa mutlaka bu belirlenen şekilde yapılması şart değildir ![]() ![]() ![]() ![]() B- Şarta bağlı olmayan adaklar Bunlara da "Mutlak Adaklar" adı verilmektedir ![]() ![]() 1- Belirli olan yani muayyen adaklar: Şarta bağlı olmadan yapılan adaklardır ![]() ![]() Belirli olmayan adaklar ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu hükümlere göre Mutlak * yani bir şarta bağlı olmadan adanan oruçların kesin olarak yerine getirilmeleri gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adak Kurbanı: Adanılan şey bazen kurban* olabilir ![]() 1- Kurban davar, sığır ve deve gibi dört ayaklı hayvanlardan olur ![]() ![]() 2- Kurbanın etinden onu adayan kimse ile usûl ve füru* yiyemezler ![]() ![]() ![]() Düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamında bir terimdir ![]() ![]() İslâm'da adâlet, hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevkî farklılıklarından dolayı insanlara başka başka davranmamak demektir ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik* edenler olun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeryüzündeki beşerî sistemlerin hiçbirisinin düşmanlara ve nefret edilen insanlara karşı, İslâm'ın kefil olduğu mutlak adaleti tekeffül edebilmesine imkân yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın emrettiği adalet doğrultusunda kâinatın düzeninin ayakta durması tabiî bir hadisedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah, adaleti ve ihsanı* emreder ![]() ![]() "Allah size emanetleri* ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder ![]() ![]() "Hükmettiğin zaman onlar arasında adaletle hükmet ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Hükmünde, yönetimi ve velâyeti altındakiler hakkında adîl davrananlar, Allah katında nurdan minberler üzerinde olacaklardır ![]() ![]() "Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah'ın yüce lûtfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir ![]() ![]() Bu ayet ve hadîslerde yer alan adalet kavramı geniş anlamıyla ele alınıp hukuki, sosyal ve ahlâkî adaleti kapsamaktadır ![]() Adaletin İslâm toplumunda, yönetimde, muhakemelerde ve insanlar arası ilişkilerde tam anlamıyla uygulanması önemli bir hedeftir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca kaza* işlerinde, muhakemelerde ve yönetimde Allah'ın indirdikleri ile hüküm vermek adaletin ta kendisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kıyâmet gününde insanların Allah'u Teâlâ'ya en sevgili olanı ve Allah'a en yakın bulunanı adil devlet başkanıdır ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün Mahzumoğulları kabîlesine mensup eşraftan Fâtıma adında bir kadının hırsızlık yaptığı söylenerek Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey insanlar! Sizden evvel yaşamış toplumların neden dolayı yollarını şaşırıp saptıklarını biliyor musunuz? Asilzâdeleri bir hırsızlık* yaptığı zaman onu affeder, zayıf ve kimsesizleri bir şey çalarsa onları cezalandırırlardı ![]() ![]() Bugünkü beşerî sistemlerde hâkim zümre ve belirli sınıflar için dokunulmazlıklar söz konusu olduğu halde İslâm hukuku önünde hiç kimsenin bir ayrıcalığı ve imtiyaz hakkı yoktur ![]() Adil Halife Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İşte bu davranışın, şimdi vereceğin hükümde yaptığın ilk adaletsizliktir ![]() ![]() Sonra davacı Übey b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Gel Halife'yi yemin ettirme, onu bundan muaf tut ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Halife ile herhangi bir müslüman hakkında eşit davranmasını öğrenmedikçe ona dava götürülmemelidir ![]() Ayrıca mahkemelerde şahitlik yapacakların da adalet sahibi olarak tanınan kimseler olması şart koşulmuştur ![]() İslâm'da adaleti gerçekleştirmek için çeşitli müesseseler kurulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divânü'l-Mezâlim, Şurta ve Hisbe* gibi teşkilâtlarla haksızlıklar önlenmeye ve adalet dağıtılmaya çalışılmıştı ![]() ![]() ![]() Adam öldürmek Başkasının hayatına kıymak, katl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de adam öldürmenin haram olduğunu bildiren birçok ayet vardır ![]() "Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın ![]() ![]() ![]() ![]() Âdem (a ![]() ![]() ![]() ![]() Katil için kısas cezası şu ayetle sabittir: "Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas (misilleme) yazıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısas hükmü, geçmiş semâvî dinlerde de yer almıştır: "Biz onda (Tevrat*ta) onların üzerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim, başkasını kasden öldüren katil için bir ceza daha bildirir: "Kim bir mümini kasden öldürürse, cezası içinde ebedî kalıcı olmak üzere cehennemdir ![]() ![]() ![]() Hadiste, kişinin ancak üç durumda ve hâkim kararıyla öldürülebileceği bildirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Müslümanın kanı ancak üç şeyden birisi ile helâl olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir rivâyet şöyledir: "Kişinin kanı üç durumda helâl olur: İmandan sonra kâfir olan yahut evlilikten sonra zina eden yahut da haksız yere bir cana kıyan kimse ![]() Katlin ve intiharın haramlığı konusunda çeşitli hadisler nakledilmiştir: "Bir müminin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın sona ermesinden daha büyük bir olaydır ![]() "Şüphesiz, sizin kanlarınız ve mallarınız; bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır ![]() "Yedi helâk edici şeyden sakınınız ![]() ![]() Kasden öldürmenin cezasını hadis tesbit etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani başkasını kasden öldüren, maktulün akrabaları tarafından affedilmedikçe ona kısas uygulanması gerekir ![]() Kasden adam öldüren kimse asî ve fâsık olur ![]() ![]() ![]() ![]() "Şüphesiz Allah, kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz ![]() ![]() "Şüphesiz Allah bütün günahları mağfiret eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer yandan yüz kişi öldüren kimsenin tevbesinin bile kabule şayan olduğunu bildiren hadis-i şerif malûm ve meşhurdur ![]() ![]() ![]() Şâfiî mezhebi, öldürmenin hükümlerini beş kısma ayırır: Farz, haram, mekruh, mendub ve mubah ![]() 1- Farz: Mürted (dinden çıkan)'ın tevbe etmediği ve düşman savaşçısının İslâm'a girmediği yahut cizyeyi vermediği zaman öldürülmesi farzdır ![]() 2- Haram: Kanının dökülmesi caiz olmayan masum kimsenin öldürülmesi haramdır ![]() 3- Mekruh: Bir kimsenin, kâfir olan hasmını Allah'a ve Resulüne sövdüğü zaman onu öldürmesi mekruhtur ![]() 4- Mübah: Kısas tatbik edilecek kimseyi veya devlet başkanının savaş esirini öldürmesi mubahtır ![]() ![]() ![]() Dört büyük mezheb imamı, öldürmenin mübah olduğu halleri şu şekilde sıralarlar: Bir kimse yabancı birisinin evine girdiğini; yabancı bir erkeği karısı veya yakın akrabası ile zina ederken görse onu öldürmesi helâldir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Adem Yokluk, hiçlik, fena, bulunmama ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvufta mutlak ve gerçek vücud Allah'ın varlığıdır ![]() ![]() ![]() ![]() İbnü'l-Arabî'ye göre: "Kâinattaki her şey bir vehim ve hayalden ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() âdetullah Allah'ın kanunu, sünneti ![]() ![]() ![]() ![]() Âdet, Kur'an-ı Kerim'de "Sünnet" lâfzı ile teblîğ buyurulmuş ve müfessirler tarafından düstûr, kanun diye izah edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Âdet; selim tabiatlarda makbul olup, devamlı yapılan işlerde insanların içinde istikrar bulmuş hususlardan ibârettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlâhî âdetler, kevnî ve ilâhî sünnetlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Kevnî sünnetlerin veya tabiat kanunlarının koyucusu olan mutlak yaratıcı, harikulâdeye has olan birtakım kanunlar koymaktadır ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de Âdetullah'ı ve hikmetlerini zikrederek Müslümanlara, daha önce bilmedikleri her şeyin varlığını bildirdi ve kendisinin yaratıklar üzerinde kanunları olduğunu haber verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Biz bir Resul göndermedikçe, hiçbir kimseye azap edecek değiliz ![]() "Allah, bir topluma verdiği nimeti, onlar kendilerinin (iyi) hâlini (fenalığa) çevirmedikçe bozmaz ![]() Bunlardan başka, Allah'ın, peygamberlerini fertlere değil toplumlara gönderdiğini (Hûd, l l/25), cihada icabet etmeyen bir kavmin yerine başka bir kavmi getireceğini (et-Tevbe, 9/38-39), servetin sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmaması için zekât ve sadakaların yanı sıra, ganimetlerden fakirlere daha fazla pay verilmesini (el-Haşr, 59/7) belirten ayetler Âdetullah'ı ifade eden hükümlerdir ![]() Doğru olmak, düzeltmek, eşitlemek anlamlarına gelen bir İslâm miras* hukuku terimi ![]() ![]() Paylar toplamının ortak paydadan fazla olması durumunda "avl*" daha az olması durumunda da "red" söz konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() âdil Yönetici Adalet sahibi, adaletin hükmünü yerine getiren, yönetimin hangi kademesinde olursa olsun, yönetimindekileri adalet sınırları içinde sevk ve idare eden, her türlü hak ve ödevlerini insaf ölçülerine uygun bir tarzda tatbik eden, kısacası; adalet sıfatı ile nitelenmeyi hak eden yönetici ![]() Âdil yönetici; Kur'an ve hadîslerde ifade edildiği gibi, kanun karşısında bütün vatandaşların eşit muamele görmesini sağlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey Dâvud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Allah'ın Resulü Muhammed (s ![]() ![]() ![]() "Emr olunduğun gibi dosdoğru ol; onların heveslerine uyma ve şöyle de: Allah'ın indirdiği Kitâb'a* inandım ve aranızda adaletle hükmetmekle emr olundum ![]() Mevdûdî der ki: "Ben, tarafsız bir şekilde, adalet müessesesini yeryüzüne yerleştirmeye memur oldum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çünkü Rabbimiz biz inananlara: "Ey inananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun ![]() ![]() ![]() ![]() Âdil yönetici nazarında, bütün vatandaşlar; renk, soy-sop, dil, memleket ve ülke farkı olmaksızın, hukuk bakımından birbirine eşittir ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler! Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kabilelere ve oymaklara ayırdık ![]() ![]() ![]() ![]() Âdil bir yönetici olarak Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah'ın hadleri*nden (ceza) birisinin terkedilmesine aracı mı oluyorsun" dedi ![]() "Sizden öncekilerin helâk olmalarının sebebi, aralarından soylu, kuvvetli kimseler çaldıklarında, onlara ceza uygulamamaları, zayıf biri çaldığında ise ona hemen haddi uygulamalarıydı ![]() ![]() Yine hayatının sonlarına doğru Resulullah (s ![]() ![]() ![]() "Ey insanlar! Sizlerin benim üzerimde hakları*nız olabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm dininde âdil yönetici; Allah'a inanır, yaptıklarından veya yapmakla mükellef olduklarından, öncelikle Allah'a karşı sorumlu olduğunun bilincindedir ![]() ![]() "Her biriniz birer çobansınız ve yönetiminizde bulunanlardan sorumlusunuz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O halde; Müslümanların, Allah'a imanı olmayan, kalbinde Allah korkusu duymayan bir kimseyi devlet başkanlığı gibi bir mevkiye getirmeleri emanet*e ihanet olur ![]() "Hiç şüphesiz ki Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder ![]() Burada Müslümanlar, İsrailoğullarının * düştüğü hatalara düşmemeleri için uyarılıyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() Âdil yöneticinin Allah katında üstün bir derecesi, kullar arasında da saygıdeğer bir makamı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() "Kıyamet günü, insanların Allah'a en sevgilisi ve meclis bakımından en yakını adil imam (devlet reisi), Allah'ın en sevmediği ve meclis bakımından en uzağı zalim imamdır ![]() ![]() Başka bir hadiste "Üç sınıf insan vardır ki, duası Allah katında reddolunmaz: Âdil devlet reisi, iftar edinceye kadar oruçlu ve mazlumun duasıdır ![]() ![]() Diğer bir rivayette, Allah elçisi; adil yöneticiye itaati şöyle dile getirir: "Her kim bana itaat ederse, şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur ve her kim bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiş olur ![]() ![]() ![]() Bu hadisten, devlet reisine ne kadar önem verildiği, âdetâ ona itaatın Allah'a itaat, ona isyanın da Allah'a isyan demek olduğu anlaşılmaktadır ![]() "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan buyruk sahiplerine (yöneticilere) itaat edin ![]() ![]() ![]() Ancak bir Müslüman, her şeyden önce Allah'ın kuludur, diğer bütün özellikleri bu niteliğinden sonra gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarda geçen ayetten de anlaşılacağı gibi, inananları yönetecek kimsenin adil sayılabilmesi için, onun müminlerden olması şarttır ![]() ![]() Meselâ: Hasan-ı Basrî, Ömer ibn Abdülaziz'e yazdığı mektubunda, adil yöneticinin niteliklerini şöyle sıralar: "Ey müminlerin emîri! Bil ki Allah, adil imamı; haktan her sapanı düzeltici, her zalimi doğrultucu, her bozuğu islâh edici, her zayıfa güç, her mazluma hakkını veren ve her şaşkına sığınak kılmıştır ![]() Ey müminlerin emîri! Âdil imam; develerine karşı şefkatli bir çoban ve onlara en iyi otlağı arayan bir dost gibidir ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Âdil imam; çocuklarına karşı şefkatli bir baba gibidir ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Ädil imam; çocuğuna karşı merhametli, yufka yürekli bir ana gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Âdil imam; yetimlerin vâsisidir, miskinlerin koruyucusudur ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Âdil imam; organlar içinde kalp gibidir ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Âdil imam; kullarla Allah arasında köprüdür ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Bil ki, Allah, yasakları; insanları ahlâksızlıklardan, kötülüklerden sakındırmak için indirmiştir ![]() Şüphesiz Allah, "kısas"ı, kulları için bir hayat olarak indirmiştir ![]() Ey müminlerin emîri! Ölümü ve ölümden sonraki hayatı, ölüm anında taraftarlarının ve ona karşı yardımcılarının azlığını düşün ![]() ![]() Bil ki ey müminlerin emîri! Şu anda bulunduğun meskeninden başka bir meskenin var, orada ikametin çok uzun sürecektir ![]() ![]() ![]() Ey müminlerin emîri! Düşün, kabirdekilerin, diriltilip dışarı atıldığı, kalblerde ve gönüllerde olanların ortaya konduğu günü, ki o gün tüm sırlar açığa çıkarılmış ve kitap "küçükbüyük" hiçbir şeyi bırakmadan kapsamıştır ![]() Bugünkü kudretine değil yarınki kudretine bak! O gün sen ölüm kemendiyle esir edilmiş olarak, yüzlerin "Hayy ve Kayyûm " olan Allah'a boyun eğdiği bir sırada, melekler, nebîler ve resullerden müteşekkil bir topluluğun arasında bulundurulacaksın ![]() Ey müminlerin emîri! Bu öğüdümle her ne kadar benden önceki akıl sahiplerinin ulaştığı dereceye ulaşamazsam da hiçbir nasihati esirgemedim ![]() ![]() Mutlak ve hakiki adâlet sahibi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah kullarına ve bütün mahlûkâta asla zulmetmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlar ve toplumlar ancak Allah'ın emir ve yasaklarının egemen ve hükümlerinin yürürlükte olduğu ortamlarda tam bir adalete kavuşur ve tam mutlu bir hayat sürebilirler |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Adl Denklik, adâlet, dengeli davranma, doğruluk, hakkâniyet ![]() Adl, "A-De-Le" fiilinden masdardır ![]() ![]() ![]() Allah insanı adı üzere; yani düzgün, eli, ayağı, gözü, kulağı, kısaca bütün organları birbirine denk gelecek ve dünya hayatını sürdürmesini sağlayacak bir özellikte yaratmıştır; yani onu tam bir denge üzerinde var etmiştir: "O seni yarattı, tesviye etti ve ölçülü bir biçime koydu (adele)" (el-İnfitâr, 82/7) Allah, nasıl insanı adı üzere yarattıysa, onun da yeryüzünde adı üzere davranmasını, yani her zaman koyduğu mizan*a uygun hareket etmesini ister: "Allah "adl'le emreder" (en-Nahl, 16/90); "İnsanlar arasında "adl'le hükmolunmasını emreder" (en-Nisa, 4/58) İslâm'da adâlet mülkün, yönetimin temelidir, âlemin nizamı, "amel ve itaatta kaçınılmaz ahlâki bir fazilet"tir ![]() ![]() ![]() ![]() Allah mutlak adildir; fakat kullar Allah'a karşı adâlette bulunamaz; yani O'nu bir başka şeyle denk sayamaz; O'nu bir tartının bir kefesine, bir başka şeyi de öbür kefeye koyamaz ![]() ![]() ![]() ![]() Şu halde, kulun, Allah'ın mutlak adil olduğunu kabul edip, O'nun koyduğu mizanın iki kefesini de denk tutmaya çalışması, yani adı üzere olması, Allah'ı bir başka şeyle tartmaya kalkışmaması İslâmî akîdenin, yani Tevhîd'in gereğidir ![]() Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Allah Hayrü'l-Hâkimîn yani adâletle hükmedenlerin en hayırlısı (el-A'râf, 7/87) olarak ifade edilirken, en büyük adâlet sıfatına sahip olan varlık anlamında kullanılmıştır ![]() Adl, Cenâb-ı Allah'ın doksandokuz güzel isminden biri olarak sayılmıştır ![]() ![]() ![]() Adliye İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklara ve ihtilâflara bakıp, yargı fonksiyonunu yerine getiren devlet organı ![]() ![]() Adâlet konusu son derece hassas bir meseledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, Arap yarımadasında ortaya çıkmadan evvel, gerçek adâletin temsilcisi olabilecek bir devlet olmadığı gibi, adâleti gerçekleştirecek bir yargı organı da mevcut değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'ı Kerim'de kazâ fonksiyonunu hâkimlerin ifa edeceği belirtilmişti ![]() ![]() ![]() İslâm adliye teşkilâtında hâkimlerin tek başlarına bir hüküm verme durumu var ise de heyet* usulüyle de hükümler verilmesi hakkında müsbet görüşler öne sürülmüştür ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de aynı tür müesseselerin biraz geliştirilerek devam ettirildiğini görmekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin idari bölümlenmesi olarak eyâlet, sancak ve daha alt birimler olan kaza ve nahiyelerde kadılıklar kurulmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun dışında adlî meselelerden sayılan ve devletin en büyük organı olan Divân-ı Hümâyun'da halkın bazı şikâyetleri dinlenir, hal yoluna koyulurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devleti'nde, merkezî otoritenin zayıflamasından sonra bilhassa taşrada çeşitli yolsuzluk, hırsızlık ve isyanlar çıkmıştı ![]() ![]() ![]() Sultan Mahmud devrinde başlayan Batıcı hukuk çalışmalarından sonra "hukuk'ta Batı tarzında düzenlemeler görüldü ![]() ![]() Yalnız, Batı'dan en önemli farkı; toplumdaki problemleri çözemeyen iğreti bir müessese olarak varlığını sürdürmesiydi ![]() Adn Cenneti Cennet'in en güzel yerlerinden biri ![]() "Adn" sözlükte yerleşmek, bir yerde iskân etmek anlamına gelir ![]() Adn Cenneti, peygamberlere, sıddîklara, şehidlere mahsus, içinde gözlerin hiç görmediği, insanın hatırından geçmeyen muazzam güzelliklerin bulunduğu muhteşem Cennet'in adıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Adn Cenneti'ne Cennet'teki bir şehir veya nehir ismi diyenler de vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adn Cenneti Kur'an-ı Kerim'de ondan fazla yerde geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adn Cennetlerine girenlerin her an Cemalullah'ı görebilecekleri bizzat Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müfessirler Adn Cenneti hakkında iki görüş olduğunu ifade ederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci görüşe göre ise, Adn Cenneti, Cennet'in bir sıfatıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ufuklar, gök ile yerin birleşmiş gibi göründüğü yer, kenar, sınır, etraf, dış dünya ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de bir yerde geçen âfâk tâbiri "dış dünya" anlamında kullanılmaktadır: "Biz onlara (kudretimize dalâlet eden) ayetlerimizi hem âfâk'ta (dış dünya) hem de enfüslerinde (iç dünyalarında) göstereceğiz ![]() ![]() ![]() Bu ayetin tefsiri çeşitli şekillerde yapılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Atâ İbn Ebi Rebâh'tan gelen tefsire göre, âfak tabiri ile dış dünyada var olan bütün canlı ve cansız varlıkların hepsi ve madde âlemi kastedilmektedir ![]() Allah'ın bu ayetteki va'di gerçekleşmiş, kâfirlerin Mu'cize isteklerinin karşısında gerek Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)el-AFÜV Allah'ın isimleri olan doksandokuz Esma-i Hüsna*sından biri ![]() ![]() Allah'ın kullarını bağışlaması suçlarını affetmek şeklinde olduğu gibi mükellefiyetlerini hafifletmek ve kolaylaştırmakla da ortaya çıkar ![]() Allah'ın affetmesi, inanan ve işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyarak tevbe eden hakkındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Af mağfiretten daha şumullüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Cenâb-ı Hakk şirk ve küfür suçu ile huzuruna gelen kullarını affetmez ![]() ![]() ![]() O hâlde Allah, affı çok olmakla birlikte, kulun affedilmesi için birtakım kayıtlar da koymuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, kendisi affedici olduğu gibi inanan kullarının da affedici olmalarını teşvik etmektedir ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk, adâleti gereği suçlu ve günahkârı cezalandırmaya kadir olduğu halde lütfu ile affettiği ve edebileceği Kur'anı ifade ile belirtilmiştir ![]() ![]() Afv Suç, kusur, kabahat, hata ve günahı bağışlamak, yapılan suçtan dolayı cezalandırmamak, suç işleyeni kınamamak ![]() ![]() Affetmek, Cenâb-ı Allah'ın sıfatlarından biridir ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler, içten gelerek yapılan bir tevbe ile Allah'a tevbe ediniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Allah'ın günahkâr kullarını affettiği gibi, müminler de birbirlerini affetmesini bilmelidirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk: "Güzel söz söylemek ve affetmek, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır ![]() ![]() "(Ey rasulüm) sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Elinizden geldiği kadar müslümanların cezalarını kaldırmaya çalışınız ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın geldiği dönemde Cahiliye devri insanları herhangi bir suç işleyen kimseyi kesinlikle cezalandırma eğiliminde idiler ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak günah ve suç işleyenlerin suçları sabit olduğunda ve bunun affedilmesi halinde toplumda kötü örnek olacaksa İslâm devletinin yöneticileri bunu affedemezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Onu bağışlamanız takvâya daha yakındır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah kendisine ortak koşulmasını mağfiret etmez ![]() ![]() Buna karşılık Allah'a karşı isyan ve İslâmî emirlerin çiğnenmesinde uygulanacak hadlerin kadı tarafından kesin olarak karara bağlanmasıyla devletin affetme yetkisi ortadan kalkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da kul hakkının daha çok olduğu kısaslarda cezanın düşmesinin prensip olarak kabul edilmesi davada kul hakkının ağır bastığı zaman mümkündür ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kamu hakkının söz konusu olduğu ve kamuya karşı işlenmiş bulunan suçlarda devlet affetme yetkisine sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() Afyon Haşhaş bitkisinden elde edilen ve kullanan kişinin aklını perdeleyen, keyif verici olarak kullanılması halinde İslâm'ın yasakladığı uyuşturucu ve katı bir madde ![]() Afyon, "Papaver somniferum" adı verilen bir bitkinin "Kelle" tabiri kullanılan baş kısımlarından çizilmek suretiyle elde edilen bir "drog"tur (ilâç yapımında kullanılan bitkisel madde ![]() ![]() ![]() Bitkideki çiçek ve çentiklerin düşüşünden yaklaşık on gün sonra kapsüller özel bıçaklarla çizilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de insanı sarhoş eden şarap (hamr) yasaklanmış (el-Mâide, 5/90-91), diğer sarhoş edici sıvı veya katı içkilerden söz edilmemiştir ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Bu delillere göre, insan aklını örten, ona temyiz gücünü kaybettiren her şey içki hükmündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer yandan afyon gibi uyuşturucular vücudu durgunlaştırır, sinirleri uyuşturur, sağlığı bozar, ruhî çöküntü yapar, tembellik meydana getirir ![]() ![]() ![]() Uyuşturucu maddelerin ortaya çıkıp yaygınlaştığı devirlerde İslâm âlimleri haram hükmü üzerinde görüş birliği etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Afyon kullanan kimse bunu tedavi maksadıyla kullanmışsa yaptığı hukuki işlemler geçersiz kabul edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Dünya hayatının vazgeçilmez nimetlerinden biri de ağaçtır ![]() ![]() İnsanoğlunun, yüzyıllar boyunca, zaman zaman putlaştırdığı, bazan kesip yok ettiği ağacın Allahü Teâlâ'nın diğer nimetleri gibi bir nimet olduğunu Kur'ân-ı Kerim'den öğreniyoruz ![]() "Yukarıdan size su indiren odur ![]() ![]() "Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir ![]() ![]() "Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra ve güzel rızık elde edersiniz ![]() ![]() "Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır ![]() ![]() "Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak muhtelif âyetlerde ağacın çeşitli faydalarını belirterek onun bizim için ne büyük bir nimet olduğunu hatırlatır ![]() "Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların bir çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun? ![]() ![]() ![]() "Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler ![]() Yine Cenâb-ı Hak ağacı iyilik ve kötülük sembolü olarak göstermiştir: "Allah'ın, hoş bir sözü; dallan göğe doğru olan -Rabbi'nin izniyle her zaman meyve veren- hoş bir ağaca benzeterek nasıl misâl verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misâl gösteriyor ![]() ![]() Ayrıca Cenâb-ı Hak; "İncir ve zeytine and olsun", (et-Tin,95/1) buyurarak ağaca yemin etmek suretiyle onun değerini göstermiştir ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hiç bir müslüman yoktur ki, o, ağaç diksin yahut ekin eksin ve mahsûlünden insan, kuş, kurt yesin de kendisi bundan istifade etmiş olmasın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak "Ağaç diken herkese ve diktiği ağaçtan çıkan meyve kadar mükâfat ve sevap takdir ve ihsan eder ![]() ![]() "İslâm câmiasında ağaç diken bir müslümana o ağaçtan yenilen mahsul onun için sadakadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir hadis-i şerifte sahâbeden Câbir (r ![]() ![]() "Ümm-i Mabed yahud Ümm-i Mübeşşir el-Ensâri'ye kendisine âit hurmalıkta iken Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() - Bu hurmalığı kim tesis etti? Müslim mi, kâfir mi? diye sordu ![]() - Müslim, diye cevap verdi ![]() -Bir müslümanın diktiği ağacın meyvesinden, ektiği ekinin mahsûlünden herhangi bir insan, veya herhangi bir canlı yerse, o meyve, ağacı diken müslüman için sadaka olur, buyurdu ![]() ![]() Bir gün meşhur sahâbilerden Ebü'd-Derdâ Şam'da ağaç dikerken kendisine biri uğramış ve bu durumu garipseyerek: -Vay, sen Rasûlullah'ın (s ![]() ![]() ![]() ![]() -Dur, acele etme! Ben Rasûlullah'ın: "Bir kimse bir ağaç diker o ağaçtan bir insan yahut Allah'ın mahlûklarından herhangi bir mahlûk meyva yerse, bu meyva ağacı diken kimse için sadaka olur," buyurduğunu işittim, demiştir ![]() ![]() Bu ve benzeri hadislerden, gayet açık bir şekilde, ziraatın, ağaç dikmenin İslâm dininde büyük bir fazilet sayıldığı, bu işlere büyük bir kıymet verildiği anlaşılmaktadır ![]() Ormanların (genel olarak ağacın), bir ülke için ne kadar önemli olduğu bu gün daha iyi anlaşılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kıyâmet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da bunu Kıyâmet kopmadan dikmeye gücü yeterse, mutlaka onu diksin, bırakmasın ![]() ![]() Cenâb-ı Hak muhtelif Kur'ân âyetlerinde Kıyâmet gününün dehşetini haber vermiştir ![]() ![]() İslâm Hukukunda Ağaç İslâm hukukunda toprağın ve ağacın durumlarına göre karşılaşılan problemler incelenmiş ve bu hususta çeşitli ictihâd*lar ortaya çıkmıştır ![]() Kendiliğinden biten ağaçlar veya insanlar tarafından bir gayret neticesi yetiştirilen ağaçlara göre hükümler değişmektedir ![]() Bu ağaçlar, dağlık kesimlerde ise, kimsenin mülkiyet*inde olamaz ![]() ![]() ![]() ![]() Terkedilmiş arazilerden ve ormanlardan, civarındaki bölge halkı devletin müsaadesi oranında faydalanabilir ![]() Özel mülkiyet altında olan arazîlerde kendiliğinden biten ağaçlar o toprak sahibinindir ![]() ![]() ![]() Bir kimsenin özel mülkiyetinde olan topraklarda başkası tarafından dikilen ağaçlar çeşitli usullerle bu ağaçları dikenlerin olabilir: a- Yer sahibinin izni ve rızasıyla olabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b- Mülk sahibinin izni olmadan bir araziye ağaç dikilmişse bunları diken kişinin ağaçlarını söküp araziyi sahibine teslim etmesi gerekir ![]() ![]() Vakıf* topraklarda ise dikilen ağaçlarda şu durumlar ortaya çıkar: a- Mütevelli'nin vakfın parasıyla diktiği ağaçlar vakfındır ![]() b- Mütevelli'nin kendi imkân ve parasıyla vakfın arazisinde ağaç dikip bu ağaçların vakfın olduğunu söylemişse vakfın mülkiyetinde olur, yoksa bunları kendi parasıyla dikip kendisinin ağaçları olduğunu söylerse o zaman bu gasp hükmündedir ![]() ![]() c- Mütevelli'nin emriyle vakfın arazisine dikilen ağaçlar vakfındır ![]() ![]() d- Mütevelli dışında başka birisi vakfın arazisine ağaç dikerse bu da gasb durumunda olup, ağaçlar diken şahsa aittir ![]() Ağaç aşılama hükümleri ve bu husustaki fıkhî ictihadlar genellikle ağaç dikme ile aynıdır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Ağıt Ölü ardından söylenen, ölüyü yücelten ve belli bir makam ile terennüm edilen şiir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eski din ve toplum anlayışlarına yeni bir bakış açısı getiren İslâm, her hususta olduğu gibi cenazenin kaldırılması, defni ve definden sonraki durumlarına kendine has usûl ve çözümler getirmiş ve ölüm ile karşılaşıldığında, insanın ızdırabını nasıl ve hangi ölçü ve prensiplerde ifâde edebileceğini belirlemiştir ![]() Öncelikle insanı yaratan ve onu sevdiklerine veren Cenâb-ı Allah'tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rivayete göre Resulullah'ın kızı Hz ![]() ![]() "Allah'ın aldığı da verdiği de kendinindir ![]() ![]() ![]() Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ya Resulullah! Halk musibet anında sabretmeyebilir, fakat sen de mi?" diye hayretini ifade etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey Avf'ın oğlu! Bu durum, bir babanın çocuğuna karşı beslediği rikkat ve şefkat*tir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Göz ağlar ve kalb mahzûn olur ![]() ![]() ![]() ![]() "Nihaya"; nevh kökünden alınmış olup, "ağlarken sesi yükseltmek" demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ümmetimde, cahiliyet işlerinden olup, terketmedikleri dört şey vardır: Geçmişleriyle övünmek, kişilerin neseplerine ta'n etmek, yıldızlardan yağmur beklemek ve ölünün ardından bağırıp çağırmak ![]() ![]() Ümmü Atıyye (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İki ses dünya ve ahirette lânetlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah'ın: "Ölüye akrabalarının ağlaması onun azabını arttırır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ölü arkasından yas tutma durumuna gelince; kadının, ölen yakınları için, kocası izin verdiği müddetçe üç gün yas tutması caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm âlimlerinin bu hadislerden hareketle vardıkları sonuç şudur: Bir kimse ölüm musibetiyle karşılaşınca mutlaka kederlenir ![]() ![]() ![]() İbn Mâce, Ebû Ümâme'den rivayet edilen bir hadisi şöyle kaydetmektedir: "Ölüm karşısında ölü için yüzünü tırmalayan, yakasını yırtan ve mahv ve helâkini isteyen kadına Allah gazab eder ![]() ![]() ![]() Ağlama Mahzun olup Allah korkusundan yahut herhangi bir dert, tasa, acı, ümitsizlik ve bazen sevinçten dolayı gözyaşı dökmek ![]() ![]() ![]() Allah'u Teâlâ, "Kur'an'ın müslümanlara okunduğu zaman onların ağlayarak secde ettiklerini ve Kur'an dinlemenin onların derin saygısını artırdığını, kalplerinin titrediğini" ifade buyurmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an ve Sünnet'e göre, güldüren de ağlatan da Àllah'tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'a göre, sadece insanlar ağlamaz; yer, gök, müminin gökyüzünde bulunan rızık ve amel kapıları, melekler, hayvanlar, diğer canlılar dahi ağlamaktadır ![]() ![]() İslâm'da geniş kütlelerin ağlama dövünme olayı yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'dan önce cahiliye devrinde ve diğer dinlerde âyinler ve cenaze merasimleri sırasında ağlama; saçını başını yolma, vücudunu yaralama, kanatma, yüksek sesle bağıra bağıra yana yakıla hıçkırma, yaygara ve şamata kopararak ölünün özelliklerini sayıp dökme şeklindeydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm tarihinde "ağlayanlar" (bekkâun) denilen yedi zat vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Münâfıklar hakkında da Allah'u Teâlâ şu ayeti indirmiştir: "Allah'ın Resulü'nün arkasından oturmakla sevindiler, mallarıyla canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)âhâd Haber Râvî sayısı bakımından mütevâtir* derecesine ulaşmamış hadîsler için kullanılan bir usûl-i hadîs ıstılahı ![]() Âhâd, lügatta, "bir" manasına gelen "ehad" ve "vâhid" kelimelerinin çoğuludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk asırlarda yalnız bir kişinin rivayet ettiği hadisler hakkında "haber-i vâhid" tabiri kullanılıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Haber-i vâhidin kesin bilgi ifade edip-etmediği ve buna bağlı olarak da onunla amel edilip-edilemeyeceği konusundaki görüşlere gelince, şöyle özetlenebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âhâd haberler kesin bilgi vermezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âhâd haberlerin delil olamayacağını savunan âlimler genellikle şu ayetleri delil göstermişlerdir: "Bilmediğin şeyin peşine düşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aralarında Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm âlimlerinin çoğuna göre âhâd haberler zan ifade ettiğinden itikadî meselelerde tek başına huccet * sayılmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amelî konulara gelince; İslâm âlimlerinin genel kanaatı bu çeşit haberlerin amelî ve ahlâkî konularda delil olması şeklindedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hanîfe zamanında hadis uydurma hareketi korkunç bir şekilde yayıldığı için o, haber-i vâhidlerle amel etme konusunda ağır şartlar ileri sürmüş, pek titiz davranmış, haber-i vâhidlerin çoğunu reddetmiş, kıyası birtakım hadîslere tercih etmiştir ![]() ![]() Haber-i vâhidin dinde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususundaki münakaşaların, Mu'tezilenin zuhuru ile ortaya çıktığı göz önünde bulundurulursa, bu münakaşalarda söz konusu edilen haber çeşidinin sadece bir kişinin haberi olduğunu, aziz ve meşhur denilen haber çeşitlerini bu münakaşaların şümûlü içinde mütalâa etmemek gerektiğini kabul etmek icap eder ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahbâr Yahudi âlimleri ve din adamları hakkında kullanılan Kur'anî bir tabir ![]() ![]() Yahudiler, Ahbâr kelimesini belli bir grup âlim ve yahudiliği insanlara öğreten, yahudi şerîatını ve dinî hükümleri bilen kimseler için kullanmışlardır ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de geçen Ahbâr kelimesi muhtemelen İbrânice'den Arapça'ya girmiş bir tabir olup, ayetlerde hristiyanların papazları ile birlikte zikredilerek her iki din mensuplarının din adamlarını ilâh edindikleri ve onların tavsiye ve direktiflerine uydukları bildirilmektedir ![]() "Onlar, Ahbâr'ını (hahamlarını) ve ruhbanlarını (papazlarını) ve Meryem oğlu İsa Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler ![]() ![]() ![]() Ahbâr ve Ruhban tabirleri aynı sûrede birkaç ayet sonra tekrar zikredilirken onların insanlara yaptıkları haksızlıklar dile getirilmektedir: "Ey iman edenler, Hahamlar ve papazlardan pek çoğu haksız yere insanların mallarını yerler, onları Allah'ın yolundan alıkoyarlar ![]() ![]() ![]() Yahudiler arasında büyük bir itibar ve nüfûza sahip olan Ahbâr, dinî hükümleri arzu ettikleri gibi evirip çevirerek insanları kendilerine bağlamış ve Tevrat'ı istedikleri gibi yorumlayarak dini tahrif etmişlerdir ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Tevrat'ın hükümlerini uygulamaları gerekirken hep bundan uzak kalan Ahbâr, Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahd Yemîn, mîsâk, söz verme, ittifak, bir şeyi korumak, halden hâle onu muhafaza etmek, tavsiye etmek anlamlarında kullanılan bir terim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahd hem Allah'ın insanlara teklif etmiş olduğu hükümler ve hem de insanların Allah'a karşı veya Allah namına diğerlerine karşı yerine getirmeyi taahhüd etmiş oldukları hususlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Allah'a ve gerekse insanlara karşı verilen ahdin yerine getirilmesi gerekir ![]() ![]() ![]() Allah ile insanlar arasında birçok ahidler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Ahidle yemin arasında fark vardır ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey İsrailoğulları, sizi nasıl bir nimet ile nimetlendirdiğimi hatırlayın ![]() ![]() ![]() ![]() Ayet-i Celîleden anladığımıza göre, Cenâb-ı Hakk'a söz vermiş bulunan bir kavme karşı Cenâb-ı Hakk da onlara bir vaatte bulunmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Doğrusu sana sadakat yemini edenler (ey Muhammed) bizatihi o yemin ile Allah'a bağlılık yemini etmektedirler ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlar, Allah'ın emir ve yasakları ile hududunu aşarlarsa şeytana ibadet etmiş, onun çemberine girmiş olmaktadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey Âdemoğulları, ben sizinle ahidleşmedim mi? Şeytana tapmayın, o sizin düşmanınızdır ![]() ![]() "Rabb'in Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini alıp devam ettirmiş ve onları kendilerine şahit tutarak: "Ben Rabb'iniz değil miyim? (demiştir)" "Evet (buna) şâhidiz!" dediler ![]() ![]() ![]() ![]() Ahde vefa konusunda İslâm son derece titiz davranır ![]() ![]() ![]() ![]() "Ama Allah'a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın bitiştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâbı Hakk kullarından ilk ahdin yanı sıra daha sonraları peygamberleri aracılığı ile başka ahidler de almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukuku açısından "ahd" ise; fıkıh sahasına giren bütün sözleşme ve akidlerdir ![]() ![]() ![]() Ahdi Bozmak Kur'an-ı Kerim, ahde vefâyı emreder ![]() ![]() ![]() ![]() "İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra söküp bozan kadın gibi olmayın ![]() ![]() ![]() ![]() Ahdini bozan kimseler azimetten yoksun ve ileri görüşten mahrumdurlar ![]() ![]() ![]() ![]() Şahsiyetli ve akıllı bir insanın kalkıp da bu kadına benzemesi ve onun gibi zayıf iradeli olmayı kabullenmesi düşünülemez ![]() Ayette, ahdi bozma durumunda olan devletler de kınanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanların verdikleri sözü tutmalarından dolayı tarihte birçok kavimlerin İslam'a girdiği görülmüştür ![]() ![]() ![]() Bir müslümanın sözü gerçekten Allah'a verilmiş bir sözdür ![]() ![]() ![]() "Allah'ın ahdini az bir pahaya satıp değişmeyin ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Ahd-i Atik Eski ahid, eski sözleşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahd-i Atik üç büyük bölümden oluşmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tevrat kelime olarak İbranî'ce olup "şeriat ve hak sözler" anlamını taşımaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsrailoğulları peygamberlerinden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bize gelen bilgilere göre M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Halbuki onlardan (Hahamlık görevi yapan) bir grup, Allah'ın Kelâmını dinleyip iyice anladıktan sonra bunu bile bile tahrif ediyorlar ![]() ![]() Bu duruma göre bugünkü Yahudilerin elinde olan Tevrat Cenâb-ı Allah tarafından Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Tevrat'ın bugün elde mevcut olan nüshalarına gelince, üç adet olup, şunlardır: 1- Başta Yahudiler ve Hristiyanlardan yalnız Protestan mezhebince kabul edilen ve İbrânice olan nüsha ![]() 2- Roma ve Doğu kiliseleri tarafından kabul gören Yunanca nüsha ![]() 3- Sâmirî dilinde yazılmış ve yalnız Sâmirîlerin mûteber saydıkları nüsha ![]() Bu nüshalar Tevrat'ın en mûteber nüshaları olduğu halde aralarında birçok tezatlar, birbirine benzemeyen bilgiler, birbiriyle uyum sağlamayan bölümler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahd-i Cedid Yeni ahid, yeni sözleşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İncil'in Hz ![]() ![]() "Ardından da (bu peygamberlerin) izlerince Meryem oğlu İsa'yı kendinden önce gelen Tevrat'ın bir tasdikçisi olarak gönderdik ![]() ![]() ![]() "Göz nuru" anlamına gelen İncil, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün elde olup Hristiyanlar tarafından kabul gören dört İncil, ilk dönemlerde birçok Hıristiyan tarafından reddedilen ve asla kabul görmeyen kitaplardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların içinden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her şeyden önce bu İncillerdeki uslüp aslâ ilâhi bir özellik taşımamaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün hristiyanların elinde bulunan bu dört İncil'den Matta 28 kısım, Luka 24 kısım, Yuhanna 21 kısım ve Markos da 16 kısımdan ibarettir ![]() Bütün bu bilgilere göre bugün bir müslüman olarak Tevrat, Zebur ve İncil'in ilâhi birer münzel kitap olduklarına iman ediyor isek, şu mevcut değiştirilmiş halleriyle değil, Cenâb-ı Allah'ın Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahfâd Torunlar ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda ahfâd'a dair muhtelif meselelerde bazı hükümler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Vakfedenin sözünde evlâd tabirinin, ahfâda da şâmil olduğuna dalâlet eden bir delil, bir karine bulunursa bu vakıfa ahfâd da dahil olur ![]() ![]() Nikâh konusunda ahfâdın hükmü ise, kişinin kesinlikle, erkek olsun kadın olsun, bunlarla evlenememesidir ![]() ![]() ![]() Aynı şekilde ahfâd furû' içinde yer aldığından, kişi kendi ahfâdına zekât veremez ![]() Miras konusunda ise, evlâd var iken ahfâd hacb*edilir ![]() ![]() Öbür taraftan muhtaç olan baba, dede ve annelerin nafakaları da evlâd veya ahfâd üzerinedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Ahi, Ahilik Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Anadolu'da kurulan üretici, esnaf ve çiftçi yardımlaşma teşkilâtı, Ahî Arapça'da "Kardeşim", Türkçe'de "Cömert" olan akı anlamında kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Selçuklu ve gerek Osmanlı Sultanlarından bazılarının ve özellikle ilk Osmanlı sultanlarının da bu teşkilâta vezirleriyle birlikte üye olduklarını görüyoruz ![]() ![]() Bundan anlaşıldığına göre Ahîler yalnız kendi üyeleri ve mensuplarının haklarını korumak gayesiyle aralarında oluşturdukları bir örgüt olmaktan çok; inanç birliği için biraraya gelmiş, İslâm'ın menfaatlerini koruyan bir kuruluş idiler ![]() ![]() Ahîlik, aslında, ilk kuruluşu ve gelişmesinde, asla bir tarikat değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahîlerin Fütüvvet teşkilatına tam üye ve lâyık olabilmeleri için, ilim ve san'atla uğraşmış veya uğraşmakta olan kimseler olması gerekir ![]() ![]() Ahî teşkilâtının prensip ve özelliklerini en iyi anlatan ve yansıtan onların "Fütüvvetnâme"* adıyla yazdıkları belgelerdir ![]() "Bir ahînin ancak on sekiz dirhem gümüşe eşit bir sermayesi bulunabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahilik teşkilâtında mertebe sistemi şöyle idi ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü mertebede "Halife", ondan sonra "Nakipler" gelirdi ![]() ![]() ![]() Ahîlerin kendilerine özgü kıyafetleri vardı ![]() ![]() ![]() ![]() Ahîler gündüz çalışır, akşam "tekke'ye* gelip yemeği birlikte yerlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Moğolların Anadolu'yu istilâları sırasında Ahîler tam bir cihad* anlayışıyla bu amansız düşmana karşı koyarken, aynı dönemde yaşayan Mevlevîler* ise Moğollarla işbirliğine gitmişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El-Âhir ismi, Kur'an'da, Allah'tan başkası hakkında her zaman mevsufla kayıtlı olarak gelir: el-Yevmü'l-âhir, el-Âhîrin, el-Hayâtü'l-âhire (sonraki hayat) takdirindedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'da, ulûhiyyetin zaman üstü bir özelliğe sahip olduğu terimlerden çok, birtakım sade kavramlarla ve müşahhas ifadelerle bildirilir ![]() Vahiy metafizik tefekkürden başka bir özellik taşıdığından, genellikle metafizikte rastlanan tecrîd terimlerini ihtiva etmez ![]() ![]() ![]() ![]() El-Âhir vasfı, Allah'ın zâtî sıfatlarından olan Bekâ sıfatının esasıdır ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de: "O, Evveldir, Âhirdir, Zâhirdir, Bâtındır" (Hadîd, 57/3) derken şunu kast ediyor denilebilir: Hiçbir şey yok iken Allah vardı ve her şey yok olduktan sonra Allah yine var olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() âhir Zaman Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tarif çerçevesinde Resulullah'a "Âhir zaman Peygamberi" denilmektedir ![]() ![]() Bizden önce yaşamış ümmetlerin geçirdikleri zamanın tümü bir gün içinde sabahtan ikindiye kadar geçen zamana; bu ümmetin yaşadığı zaman ise ikindiden akşama kadar geçen vakte benzetilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da âhir zaman denince dünya hayatının son dilimi ve son dönemi hatıra gelmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() âhirete Iman "Son" ve "Sonra Olan" anlamında Arapça bir kelime olan "Âhiret", "Âhir" kelimesinin müennes (dişi) şeklidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'u Teâlâ, içinde yaşadığımız bu Dünya'yı ve üzerindeki bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu yeni hayatın başlayacağı günden itibaren, bitmez tükenmez bir halde devam edecek olan âleme "Ahiret Alemi" denir ![]() Bütün semâvi dinlerde olduğu gibi en son ve en mükemmel din (el-Mâide, 5/3) olan İslâm'a göre, meydana geleceği ayet (el-Bakara, 2/4) ve hadisle (Tecrîd-i Sarih, 47 nolu hadis) ve bütün ümmetin fikir birliği ile kesin olan ahiret gününe inanmak, imanın şartı olarak farzdır ![]() Ahiret Günü denilince; 1- Bu âlemin hepsinin yok olması ve hayatın tamamıyla sona ermesi ![]() 2- Ahiret hayatının başlaması ![]() Ahiret hâdiseleri denilince de; a) Canlılar için ahiret hayatının mukaddimesi olan ölüm, berzah âlemi *, kabir hayatı ![]() b) Sûra üfürülmesi ve herkesin tekrar dirilerek kabirlerden kalkıp mahşer* meydanında toplanması ![]() c) Dünya'da iyilik veya kötülük cinsinden yapılan işlerin kaydedildiği amel defterinin sahiplerine okutulması ![]() d) İyilik ve kötülüklerin tartıldığı mizan* (terazi)'nin kurulup amellerin tartılması ![]() e) Bütün insanların üzerinden geçmeleri mecburî olan Sırat* köprüsünden geçiş ![]() f) İmanlı ve ameli iyi olanların gideceği Cennet* g) İmansız ve ameli kötü olanların gideceği Cehennem* i) Peygamberimizin, seçkin müminlerle başında bulunduğu Kevser Havzı* h) Peygamberimizin müminlere şefaati, gibi hadiseler hatıra gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an, Ahiret âlemini ayrıca "Din Günü " (el-Fatiha, I/3) ve "Gayb Âlemi" (el-Bakara, 2/3) olarak isimlendirir ![]() Gözden kaybolan şeye gayb dendiği gibi, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisi dışında kalan şeye de gayb denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1- Bir kısmının delili yoktur ![]() ![]() ![]() 2- Bir kısım varlıklar da idrak edilemez ancak varlıkları delillerle anlaşılabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hayatının başlangıç ve sonu olmayan ancak Allah'tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıcı itibariyle yoktan var olduğunu kabul ettiğimiz bu âlemin, yok olduktan sonra tekrar yaratılması akla aykırı değildir ![]() ![]() ![]() Kur'an'da tekrar dirilmeye dair pek çok ayet vardır: "Mahlûkatı ilkin yaratıp, sonra (kıyamette) onu diriltecek olan O'dur, ki bu (öldükten sonra diriltme, ilk yaratıştan) O'na daha kolaydır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların, hayvanların ve diğer canlıların uyumaları ve tekrar uyanmaları, öldükten sonra dirilmeye bir benzetmedir: "Odur ki geceleyin sizi öldürür (gibi uyutur), gündüzün ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş süre geçirilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim , kuraklık ve mevsim nedeniyle ölü hale gelen ve hayatı tamamen sönen toprağın, yağmurla veya sulanarak eski haline dönüşünü ve bereketlenmesini de, öldükten sonra dirilmeye delil göstererek şöyle buyuruyor: "O'nun ayetlerinden biri de (şudur): Sen, toprağı, boynu bükük (kupkuru) görürsün ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El-Hacc, 22/5-6 ayetinde öldükten sonra dirilme konusunda şüphede olanların dikkatlerini, yaratılışlarının safhalarına çekerek, bu ifâdelerin altında tekrar diriltilmenin imkânını ortaya koymaktadır ![]() Âlemlerin yaratılışı, insanların yeniden dirilmelerine delil gösterilir: "Elbette gökleri ve yeri yaratmak, insanları (öldükten sonra) yaratmaktan daha büyüktür ![]() ![]() ![]() İnsanın boşuna yaratılmadığını (el-Müminûn, 23/115); başıboş terkedilmediğini, (el-Kıyâme, 75/36) her nefsin ölümü tadacağını, inanan ve iyi amellerde bulunan kişilerin mükâfatlandırılması ve kâfirlerin de cezalandırılması için tekrar diriltileceklerini bildiren (Âli İmrân, 3/185; Yunus, 10/4; el-Leyl, 92/4, 11) ayetler de, ahiret hayatının birer delilidirler ![]() Mahlûkâtın, ölüp yok olduktan sonra tekrar dirilmelerindeki hikmet, mükelleflerin bu dünyada iradeleriyle kazandıklarının karşılığını görmeleridir ![]() ![]() ![]() İnsanlar bu dünyada rızıklarında, işlerinde, ecellerinde, mutluluk ve mutsuzluklarında çok farklı bir yaşayış içindedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahirete iman, kâinatta meydana gelecek olan korkunç inkılâbın kesin olduğunu kabul etmektir ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Ahiret inancı, insana ilerleme ve gelişme yolunda büyük bir güç kazandıran mükemmel bir inanç türüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an, inanan ve inanmayanların ahiret hayatını özetle şöyle izah eder: "Sûr'a birinci üfleme üflendiği, arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla birbirine çarpıldığı (ve hepsi darmadağın) olduğu zaman, işte o gün o vak'a olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana kitabım verilmeseydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarda çizilen manzara inanan ve inanmayan kişinin ahiret hayatını veciz bir şekilde ortaya koymaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kabir Hayatı Dünya hayatından sonra, ahiret hayatından da önce fakat ahiret hayatı içinde ele alınması gereken bir başka hayat daha vardır ki o da kabir hayatı veya "Âlem-i Berzah"denilen hayattır ![]() ![]() ![]() Râgıp, el-Müfredât adlı eserinde şöyle der: "Berzah; ahirette insan ile yüksek menzillere ulaşması arasındaki engeldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan için üç hayat vardır: Dünya hayatı: Ruhun cesetle birlikte yaşadığı içinde bulunduğumuz hayat ![]() Berzah hayatı: Ruh, dünyada iken içinde bulunduğu cesetten ayrılmış, azab yahutta nimet içinde müstakil hale gelmiştir ![]() Ahiret hayatı: Ruhların dünyada iken içinde oldukları cesetlere dönmeleri ile meydana gelen son hayat ![]() ![]() ![]() ![]() Ölüm anında, ruhlar cesetten ayrılırken rahmet veya azab melekleri vasıtasıyla onlara, hallerine uygun durumlar gösterilir: "Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura: "Tadın Cehennem azabını ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde (IV/288, 397) yer alan rivayetlere göre Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey çirkin ruh, haydi çık, Rabb'inin öfkesine ve gazabına gel ![]() ![]() Ölümden sonra berzah âleminin ikinci makamı olan kabir hayatı başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kabir hayatı hakkında Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Rabbim Allah'tır ![]() ![]() "Dinin nedir?" derler ![]() "Dinim İslâm 'dır ![]() ![]() "Bunları sana bildiren nedir?" derler ![]() "Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve tasdik ettim" der ![]() Bunun üzerine semadan bir ses gelir: "Kulum doğru söyledi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Rabbin kimdir?" derler ![]() "Şey şey, bilmiyorum,"der ![]() "Dinin nedir?" derler, o da: "Şey şey, bilmiyorum,"der ![]() "Size kim peygamber olarak gönderildi? Peygamberiniz kimdir?" derler: "Şey şey, bilmiyorum,"der ![]() "Yalan söyledi, Cehennem'deki yerini hazırlayınız ![]() ![]() ![]() ![]() "Sana yazıklar olsun, va'd olunduğun gün işte bu gündür ![]() "Sen kimsin? Çirkin yüz kötülük getirdi," der ![]() "Ben senin çirkin amelinim" der ![]() "Rabbim, kıyameti koparma ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruh, kabirde sorulan suallere verdiği cevaplara göre ya İlliyyîne* ya da Siccîn'e* gönderilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyametin Kopması Ahiret hayatı, insanın ölümü ile başlarsa da, genel manada Kıyamet hadisesi ile başlar ![]() ![]() ![]() "(İnanmayanlar, Kıyamet) saat(in)in, ansızın kendilerine gelip çatmasından başka neyi bekliyorlar? İşte onun alâmetler(inden sayılan âhir zaman Peygamber)'i gelmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an ayın ikiye bölünmesini de Kıyamet alâmetlerinden saymıştır: "Kıyamet yaklaştı, ay ikiye bölündü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsrâiloğulları'na peygamber olarak gönderilen Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyamete yakın zamanda, şu anda gördüklerimize benzemeyen şekilde, Kur'an'ın "dâbbe" diye ifade ettiği bir hayvan ortaya çıkacaktır: "O söz (Kıyamet ve azap günü), başlarına geldiği zaman (kıyamet alâmetlerinin vukûu başladığı zaman) onlara yerden bir dâbbe (canlı) çıkarırız; onlara insanların, ayetlerimize içtenlikle inanmadıklarını söyler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ye'cüc ve Me'cüc* seddinin açılması ve yeryüzünde fesâdın yayılması da Kur'an'da zikredilen Kıyamet alâmetlerindendir: "Nihâyet Ye'cüc ve Me'cüc (sedleri) açıldığı zaman onlar her tepeden (dünyaya) saldırırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu alâmetler, Kur'an'da bildirilenlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyamet'in büyük alâmetlerinden öyleleri vardır ki, onlar görüldükten sonra artık tövbeler kabul olunmayacaktır ![]() "(İnanmak için) illâ meleklerin gelmesini yahut Rabb'ının gelmesini ya da Rabb'ının bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabb'ının bazı (Kıyamet) işaretleri geldiği gün, daha önce inanmamış, ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye, artık inanması, bir fayda sağlamaz ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den rivayet olunan bir hadiste Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyametin bu büyük alâmetlerinin dışında Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey müslüman, Ey Allah'ın kulu, yahudi arkamdadır, gel onu öldür" demesi, Hicaz topraklarında bir ateşin çıkıp, Basra'daki develerin boyunlarını aydınlatması, Kahtan'dan bir adamın çıkıp insanları asâsı ile sevketmesi, Fırat nehri altından bir dağ haline gelip, ondan alabilmek için insanların birbirleriyle harp etmesi, cariyenin efendisini doğurması; ayağı yalın, çıplak fakir koyun çobanlarının bina yapmada birbiriyle yarış yapmaları vs ![]() ![]() Allah, bu kâinatın yıkılıp, birinci hayatın sona ermesini istediği zaman İsrâfil adındaki meleğe 'sûr'a bir kere üfürmesini emredecek, o da bir kere üfürecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci hayatın tanınması ve anlaşılması, insan aklının kavrayacağı bir şey değildir ![]() ![]() ![]() ![]() O hayatın günleri ve ayları bu hayatın günleri ve aylari gibi midir, yoksa başka bir ay ve gün müdür? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci defa dirildikten sonra bütün mahlûkâtın bir sahada toplanmasına "Haşr"* denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Takva sahiplerini heyet halinde Rahman(ın huzuruna) topladığımız gün, suçluları da susuz olarak Cehennem'e sürdüğümüz (gün) " (Meryem, 19/85-86) ![]() "O gün 'sûr'a üflenir ve o gün suçluları (yüzleri kapkara, gözleri) gömgök (kör bir durumda) toplarız ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların, hesap vermek üzere toplandıkları Mahşer günü güneş, insanların başları üzerine iyice yaklaşır, sıcaklık çok şiddetlenir ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlar, Rabb'larının huzurunda haşrolunup toplandıklarında ve beklemenin zorluğu, korkunun şiddeti nedeniyle yorgunluk son haddine ulaştığında insanlar, ruhlarının temizliği ve kirliliğine göre Yüce Allah'ın kendilerine hükmetmesini beklemeye başlarlar: "Peygamberler (şahidlik edecekleri) vakit için getirildiği zaman: Ertelenmiş oldukları güne, yani hüküm gününe ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'in kırkaltıncı suresi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sure Mekke'de nazil olduğu için daha çok imanî ve akîde konularını ele almıştır ![]() ![]() ![]() Sure yukarıda söz konusu ettiğimiz hususlara imanı her yönüyle gönüllere kadar indirmekte, kalbin her teline dokunarak değişik alanlarda olayı dile getirmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surenin anlatım ve akışına göz attığımızda dört ayrı bölüm içinde olayların değerlendirildiğini görüyoruz ![]() Birinci bölüm, surenin başlangıcı olup Kur'an'ın Allah katından vahiy yoluyla indirildiği ilk ayette ifade edildikten sonra, kâinat içindeki ahenk ve mükemmel nizamın Allah tarafından yönetildiği belirtilmekte ve buna insanların dikkati çekilmektedir ![]() ![]() "(Ey Muhammed) Kâfirlere de ki, "Söyleyin bana Allah'ı bırakıp ondan başka şu tapındıklarınız yeryüzünde ne yaratmışlardır? Yoksa onların ortaklıkları göklerde mi? Eğer şu inancınızda doğru yolda iseniz o halde size indirilmiş bir kitap veya sizden öncekilerden size intikal etmiş bir bilgi kalıntısı varsa bana getirin ![]() Böylece Allah'ı bırakıp karşılık vermeyen, duyup işitmeyen, konuşmayan, cansız putlara veya ölüp gitmiş insanlara tapınmanın sapıklığı ve basitliği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır ![]() ![]() Surede ayrıca müşriklerin Resulullah'a karşı tutumları anlatılıp, Kur'an'ı kendisinin uydurduğunu ve bunun bir büyü olduğunu belirtmeleri üzerine onlara verilen Kur'anî cevaplar ve meydan okumalar sergilenmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() "Muhakkak Rabbimiz Allah 'tır deyip de sonra dosdoğru gidenlere korku yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci bölümde de doğru ve sapık iki insan fıtratının akîde karşısındaki tutumları örnek olarak anlatılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Onlar öyle kişilerdir ki yaptıklarının en iyisini onlardan kabul ederiz ve onların kötülüklerinden vazgeçeriz ![]() ![]() ![]() "İşte bunlar da kendilerine azap sözü gerekli olmuş kimselerdir ![]() ![]() ![]() Bu kısım bir Kıyamet tablosuyla sona erip bu tablonun acı sonu gözler önüne serilmektedir ![]() "O kâfirler ateşe sunuldukları gün: (Kendilerine) denir ki: Dünya hayatınızda sizin için temiz olan her şeyi harcadınız, onların zevkini sürdünüz ![]() ![]() ![]() Üçüncü bölümde ise, kendilerine gelen peygamberi ve ilâhi emir ve mesajları reddettikleri için Âd kavminin başlarına gelen son derece acı ve elîm âkıbeti dile getirmektedir ![]() ![]() "Onu vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce dediler ki: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayetlerle Kur'an'ın muhatabı olan o günün Mekkeli müşrikleri ile Kıyamet'e kadar gelip geçecek bütün inkârcı ve Allah'ın emirlerini reddeden kimselere Âd kavminin durumu anlatılarak acı sonlarının nasıl olduğu hatırlatılmaktadır ![]() "Bilin ki onları sizi yerleştirmediğimiz sağlam yerlere yerleştirmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kısmın sonunda Mekkelilerin çevresinde bulunan kavimlerin başına gelenler hatırlatılarak, tapındıkları put ve tağûtların kendilerine yardım etmekten aciz oldukları, yalanlarının ortaya çıktığı ifade edilmektedir ![]() ![]() Dördüncü bölümde de cinlerden ve onların Kur'an'a karşı olan tavrından söz edilmektedir ![]() "Görmezler mi ki gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kadirdir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (A) |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (A)Ahkâm Hükümler, yargılar, kanunlar, kararlar ![]() Ahkâm hüküm kelimesinin çoğulu olup "hükümler" demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Terim olarak 'hüküm'ü fıkıh usulü bilginleri şöyle tarif etmişlerdir: "Mükellef (yükümlü) kimselerin işleriyle ilgili Allah ve Resulü'nün hitaplarıdır ![]() ![]() Fâkîhlere göre ise hüküm, bu hitâbın eser ve neticesidir ![]() ![]() ![]() Fıkıh usulü bilginlerine göre dinî hükümler iki kısma ayrılır: Birincisi teklifi hükümlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkincisi ise vaz'î hükümlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() İman-amel ve ahlâk açısından hükümlere gelince; Bu açıdan İslâm'daki hükümler üç kısma ayrılır: 1- İtikâdı Hükümler: Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, peygamberler, melekler ve ahiret hayatı gibi inançla ilgili olan hükümlere itikâdî hükümler denir ![]() 2- Amelî Hükümler: Bu da üç kısma ayrılır: a- Namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerle ilgili hükümler ![]() b- Alışveriş, evlenme-boşanma gibi muamelelerle ilgili hükümler ![]() c- Çeşitli suçlara dünyada verilecek cezalarla ilgili hükümler ![]() 3- Ahlâkî esaslarla ilgili hükümler: (Ö ![]() ![]() Ahkâmu'ş-şer'iyye İslâm'ın ortaya koyduğu bütün şer'i hükümler ![]() ![]() ![]() Amelî hükümlere gelince genellikle insanın ruhunu, akıl ve nefsini eğiten emirlerdir ![]() ![]() ![]() Ahlâkî hükümler ise; insanın bütün mahlûkât ile olan ilişkilerinde Allah'ın emirlerine itaat ederek, şefkât ve merhamet duygularının gelişmesinde etkili olan emir ve yasaklar manzumesidir ![]() ![]() ![]() Ahkemü'l-hâkimin Hâkimler hâkimi, en büyük ve en üstün hâkim ![]() ![]() Gerçekten insanlar, Allah'a ibadetten vazgeçip onun emirlerini arkalarına atıp, arzu ve hevalarına uygun hükümler koyarak yönetici olmak mevkîine gelince şirke düşmüş bulunurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Nuh seslendi: "Rabb'im dedi, oğlum benim ailemdendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah, Ahkemü'l-Hâkîmîn (hükmedenlerin en iyi hükmedeni) değil midir?" (et-Tin, 95/8) Allah'ın hükümlerini reddederek kendilerinden hüküm koyanlar ve bu hükümlerle amel edenlerin durumu "putunu kendi yapıp, kendisi tapan" müşriklerin ve kâfirlerin haline benzer ki onlar için ebedî bir Cehennem hazırlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ahlâk Huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavram ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm ahlâkı Kur'an-ı Kerîm'e dayanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm ahlâkının diğer bir yönü de davranışlardaki niyet duygusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yoksula, yetime ve esire onun rızası için yemek yedirirler ve "biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz ![]() ![]() Niyet ve Allah rızası duygularının yanı sıra, Allah'u Teâlâ'ya karşı bir sorumluluk duygusu taşımak Müslüman ahlâkının temel prensiplerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunların yanı sıra insanın kendi duygularına hakim olması, mütevazî, sabırlı, edepli, hayâlı ve insaflı olması gibi prensipler de Müslümanın başkasına karşı sorumlu olduğu hususlardır ![]() İnsanın, dolayısıyla Müslüman'ın, toplum içinde güzel ve hoş karşılanmayan her türlü kötü davranış ve alışkanlıklarını zamanla değiştirebilmesi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu çizilen prensiplere göz attığımızda İslâm ahlâkının saf ve sağlam bir iyi niyete dayandığı; Allah'ın rızasına önem vermesi müntesibinden dünyevî hiçbir çıkar beklemeyip uhrevî bir fayda peşinde de olmaksızın sırf Allah rızası ve sevgisini göz önünde bulundurmasını talep etmesi gibi özellikleri ile her türlü şekilci ve pragmatist ahlâk anlayışından uzak olduğu görülmektedir ![]() İslâm'da Emr-i Bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i Ani'l-Münker* prensibi insanların ahlâkını daima iyiye doğru yönlendirmek içindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Rabbin yalnız kendisine ibâdet etmenizi, anneye ve babaya iyilik etmenizi emretti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zinaya yaklaşmayınız ![]() ![]() Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yetimin malına yaklaşmayın, ancak erginlik çağına (yaşına) erişinceye kadar en güzel tarzda (onun malını kullanıp geliştirebilirsiniz) ![]() ![]() ![]() Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın ![]() ![]() ![]() Bilmediğin bir şeyin ardına düşme ![]() ![]() Yeryüzünde kabara kabara (böbürlenerek) yürüme ![]() ![]() ![]() Bütün bunlar hepsi kötü olan ve Rabbi'nin katında hoş görülmeyen şeylerdir ![]() ![]() İslâm'da ahlâkı iman'dan ayırmak mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Müminlerin iman* açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır ![]() ![]() ![]() "İman yetmiş türdür ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah'a yemin olsun ki, hiç bir kul, kendi nefsi için istediği güzelliği kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz ![]() ![]() "Haklı olduğu halde bile çekişmeyi bırakan kimseye Cennet'in avlusunda bir köşk verileceğine, yalan söylemekten kaçınan kimseye Cennet'in ortasında bir köşk takdim edileceğine, ahlâkı güzel olan kimseye de Cennet'in en güzel yerinde bir köşk sunulacağına ben kefilim ![]() ![]() "Mîzana konan ameller arasında güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiç bir pey yoktur ![]() ![]() ![]() Bu ve buna benzer hadislerde Hz ![]() ![]() Ayrıca: "Müslüman, müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir ![]() ![]() ![]() ![]() Sahâbilerden biri Resulullah'a şöyle sorar: -İslâm'da en hayırlı iş nedir? Peygamber Efendimiz şöyle cevap verir: "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığına selâm vermendir ![]() "Vaktinde kılınan namaz,* ana babaya itaat*, Allah yolunda cihad*" İslâm ahlâkının temel prensipleri olarak sadece bunlarla amel eden ve bu prensipler çerçevesinde hareket eden bir toplum her zaman dimdik olarak ayakta durabilir ![]() İnsanlara karşı daima yumuşak davranmak, hatalarına rastladığında, bu hatalarını son derece yumuşak bir ifadeyle ve onları üzmeyecek bir tarz ve uslüpla söylemek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca İslâm yalan, küfür, lânet okuma, alay etme, kibirlenme, koğuculuk yapma, gıybet etme, riyâ, cimrilik, kıskançlık, vs ![]() ![]() Ahmed Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Meryem oğlu İsa da: Ey İsrâiloğulları, ben size Allah'ın elçisiyim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mevcut İncil'lerde bu isme buğun rastlamamaktayız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed isminin iki anlamı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed B ![]() 164-241 /780-855) Ebu Abdullah Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() 164/780 yılında Bağdat'ta doğan Ahmed'in babası Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk eğitimini bir ilim ve kültür merkezi ve aynı zamanda Abbâsîlere başkent olan Bağdat'ta aldıktan sonra dini ilimlere yönelen Ahmed, İslâm'ı bütün yönleriyle yaşamak istedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihte büyük müctehidlerin birçoğuna zulmedildiği görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Ahmed'in hayatı -babasından kalan bir kira geliri dışında- fakirlik ile geçmiş iki evliliğinden, oğulları Salih ile Abdullah, cariyesinden de üç oğlu, bir kızı olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() İtikadı, ilmi "Halku'l Kur'an" olayında Mutezile* mezhebi, "yalnız Allah kadimdir"diye Kur'an'ın hâdis olduğunu ortaya attığında ve bu görüş zorla herkese kabul ettirilmek için devletin baskı ve zulmü imamlara dayatıldığında Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eserleri Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() Müsned Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fıkhı Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Ahmed, kölenin şahidliğini kabul ederken, sahabe fetvasına dayanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muhaddislere göre bu hadis Davud b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyas deliline gelince, İmam Ahmed, hiç kimsenin kıyastan kaçınamayacağını söylemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mezhebi Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Halbuki İmam Ahmed hiçbir zaman şiddet, isyan taraftarı olmamış, isyancıları baği olarak nitelemiştir ![]() İmam Ahmed'in necaset ve taharet konularındaki görüşleri asın Hanbelilerce başkalarına karşı yanlış olarak kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öte yandan Hanbelilik, "hile-i şeriyye"* meselesine hiç bulaşmamış olmasıyla dikkati çeken bir Sünnî mezheptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mezhebin belli başlı fıkıh kitapları şöyledir: Necmeddin Tûfi, Kavâidi Kübra i ibn Receb, Kavâid, Alaeddin Ali b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|