Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
esmaül, hüsna, manalari

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



Esma-Ül HÜsna Manalari

1-ALLAH Her şeyin gerçek mabudu
2-ER RAHMAN Dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran
3-ER RAHİM Ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek
4-EL MELİK Bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı
5-EL KUDDÜS CC Bütün mahlukatı maddi ve manevi kirlerden arındıran
6-ES SELAM Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan
7-EL MÜMİN Kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven veren
8-EL MÜHEYMİN Bütün varlıkları ilim ve kontrolu altında tutan
9-EL AZİZ Sonsuz izzet sahibi olan
10-EL CEBBAR CC İstediğini zorla yaptıran
11-EL MÜTEKEBBİR Sonsuz büyüklük ve azamet sahibi
12-EL HALİK Her şeyi yoktan yaratan
13-EL BARİ Eşyayı ve herşeyin aza, cihazatını birbirine uygun yaratan
14-EL MUSAVVİR Her varlığa münasip şekil giydiren
15-EL GAFFAR CC Çok affeden
16-EL KAHHAR Her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden
17-EL VEHHAP Bol bol hediyeler veren
18-ER REZZAK Bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran
19-EL FETTAH Her şeyi hikmetle açan
20-EL ALİM CC Her şeyi hakkıyla bilen
21-EL KABİD İstediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan
22-EL BASİT İstediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten
23-EL HAFID İstediği kulunu şeref sahibi iken rezil rüsvay eden
24-ER RAFİ Dilediklerinin mertebesini yükselten
25-EL MUİZZ CC İstediğine izzet veren ve şereflendiren
26-EL MÜZİLL İstediğini zelil kılan
27-ES SEMİ Gizli açık her sesi işiten
28-EL BASİR Her şeyi bütün incelikleriyle gören
29-EL HAKEM Hükmeden hakkı yerine getiren
30-EL ADL CC Tam adaletli, Allah adildir zalimleri sevmez
31-EL LATİF Lutfu keremi bol olan
32-EL HABİR Her şeyden haberdar olan
33-EL HALİM Yaratıklarına son derece yumuşak muamele eden
34-EL AZİM Kendisine büyük ümitler beslenen
35-EL GAFUR CC Kullarının günahlarını bağışlayan
36-EŞ ŞEKUR Rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan
37-EL ALİYY Her şeyiyle yüce olan
38-EL KEBİR Varlığının kemaline hudut yoktur
39-EL HAFIZ Her şeyi muhafaza eden
40-EL MUKİT CC Her türlü mahlukata münasip rızık veren
41-EL HASİB Kullarının bütün fiillerinin hesabını gören
42-EL CELİL Yücelik ve ululuk sahibi
43-EL KERİM İyilik ve ikramı bol olan
44-ER RAKİB Bütün varlıklar üzerinde gözcü
45-EL MUCİB CC Kullarının dualarına cevap veren
46-EL VASİ İlim ve insanı her şeyi içine alan
47-EL HAKİM Her şeyi yerli yerinde yapan
48-EL VEDÜD İtaatkar kullarını çok seven
49-EL MECİD Azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz
50-EL BAİS CC Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten
51-EŞ ŞEHİD Kullarının her yaptığını gören
52-EL HAKK Varlığı hiç değişmeden duran, daima sabit
53-EL VEKİL Kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan
54-EL KAVİY Güç ve kuvveti sonsuz olan
55-EL METİN CC Hiçbirşey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen
56-EL VELİY Müminlerin dostu olan
57-EL HAMİD En çok övülen ve en çok övgüye layık olan
58-EL MUHSİ Her şeyin sayısını bir bir bilen
59-EL MÜBDİ Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan
60-EL MÜİD CC Mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten
61-EL MUHYİ Canlılara hayat veren
62-EL MÜMİT Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan
63-EL HAYY Gerçek hayat sahibi olan
64-EL KAYYUM Gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan
65-EL VACİD CC İstediğini bulan
66-EL MACİD Sonsuz şan ve yücelik sahibi
67-EL VAHİD İsimlerinde sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan
68-ES SAMED Her şey kendisine muhtaç, O kimseye muhtaç değil
69-EL KADİR Sonsuz kudret sahibi olan
70-EL MUKTEDİR CC Her şeye gücü yeten
71-EL MUKADDİM Dilediğini öne geçiren
72-EL MUAHHİR İstediğini arkaya bırakan
73-EL EVVEL Herşeyden önce olan
74-EL AHİR Herşeyden sonra olan
75-EZ ZAHİR CC Varlığı apaçık görünen
76-EL BATIN Herşeyin iç yüzünden haberdar olan
77-EL VALİ Mahlukatın işlerini yoluna koyan
78-EL MÜTEALİ Ali, büyük
79-EL BERR Herkesten fazla iyilik yapan
80-ET TEVVAB CC Bütün tevbeleri kabul eden
81-EL MÜNTEKİM Suçluları müstehak oldukları cezaya çarptıran
82-EL AFÜVY Kullarını çok çok affeden
83-ER RAUF Kullarına çok şefkat edip esirgeyen
84-MALİKÜLMÜLK Hakiki mülk sahibi O durDilediğine verir,dilediğinden alır
85-ZÜLCELALVELİKRAM Büyüklük, fazl ve kerem sahibi
86-EL MUKSİT Bütün işleri denk, birbirine uygun
87-EL CAMİ İstediğini istediği şekilde toplayan
88-EL GANİY Gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan
89-EL MUĞNİ Mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan
90-EL MANİ CC İstediği şeyin meydana gelmesine engel olan
91-ED DARR Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan
92-EN NAFİ Faydalı şeyleri yaratan
93-EN NUR Alemleri, istediği simaları ve gönülleri
94-EL HADİ Kullarına hidayet veren
95-EL BEDİ CC Eser ve insanıyla varlığı apaçık görünen
96-EL BAKİ Varlığının sonu olmayan
97-EL VARİS Bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi
98-ER REŞİD Bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran
99-ES SABUR CC Asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden
CC(Celle Celalühü)

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari





Esmâ-i Husnâ, Allah'ın güzel isimleri demektir

Bir âyet-i kerîmede: "En güzel isimler O'nundur (Allah'ındır)" (Haşr: 24) buyurulmaktadır

Diğer bir âyette de; en güzel isimlerin Allah'a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle dua edilmesi tavsiye olunmaktadır (A'râf: 180)

Allah'ın isimleri tevkifîdir Yâni, Allah hakkında ancak âyet ve hadîslerde zikri geçen ve söylenmesine izin verilmiş olan isimler kullanılabilir Rastgele isim izafe edilemez

Esmâ-i Husnâ ile ilgili olarak Buhârî ve Müslim'de: "Allah'ın 99 ismi vardır Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer" buyurulmuştur
"Kim bunları (Esmâ-i Husnâ'yı) mânâlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah'ı zikrederse Cennete girer"

Şâh-ı Nakşıbend Hzleri bu hadîsle ilgili olarak buyurur ki: "Bu hadîs-i şerîfteki Ahsâ kelimesinin bir mânası, saymaktır Diğer bir mânası ise, bu ism-i şerîfleri öğrenip bilmektir Bir mânası da, bu esmâ-i şerîfin mûcibince amel etmektir Meselâ: Rezzâk ismini söylediği zaman, rızkı için asla endişe etmemeli Mütekebbir ismini söyleyince, Allahü Teâlâ'nın azametini ve kibriyâsını düşünmelidir"

Hadîslerde zikri geçen 99 isim şunlardır:

Allah,
er-Rahmân, er-Rahîm,
el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm,
el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr,
el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri', el-Musavvir, el-Gaffâr,
el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd,
el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, es-Semi', el-Basîr,
el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr,
eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl,
el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd,
el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy,
el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy,
el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir,
el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli,
el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf,
Mâlikü'l-Mülk, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi',
el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi',
en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedî', el-Bâkî,
el-Vâris, er-Reşîd,
es-Sabûr


Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari





ALLAH

Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz

Bu isim, Allah'tan başkasına ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez Diğer isimlerin ise, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur İnsanlara Kadir, Celâl ismini vermek gibi Yalnız bu isimlerin başına, insanlara izafe edildiklerinde, "kul" mânâsına gelen "abd" kelimesinin ilâvesi güzeldir Abdülkadir ismi gibi

er-RAHMÂN

Ezel'de bütün yaradılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran;

Sevdiğini, sevmediğini ayırdetmiyerek bütün mahlûkatını sayısız nimetlere garkeden

Hayatları için lüzumlu olan bütün rızıkları veren

er-RAHÎM

Pek ziyade merhamet edici;

Verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükâfatlandırıcı

Rahmân ism-i şerîfinden Allah Teâlâ'nın ezelde bütün mahlûkatı için hayır ve rahmet irade buyurduğu anlaşılır Rahîm ism-i şerîfi ise, mahlûkatı arasında irade sahipleri, hususan mü'minler için rahmet-i İlâhiyyenin tecellisini ifade eder

el-MELİK

Bütün mahlûkatın hakikî sâhibi ve mutlak hükümdârı

Allah'ın, ne zâtında ve ne de sıfatında hiçbir varlığa ihtiyacı yoktur Bilâkis herşey zâtında, sıfâtında, varlığında ve varlığının devamında O'na muhtaçtır Bütün kâinatın hakikî sâhibi, mutlak hükümdârıdır

el-KUDDÛS

Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz

Allah, hissin idrâk ettiği, hayâlin tasavvur ettiği, vehmin tahayyül ettiği, fikrin tasarladığı her vasıftan münezzeh ve müberradır O hatâdan, gafletten, acizden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz olandır Bu bakımdan her türlü takdîse lâyıktır

İnsan su'-i ihtiyârı karışmadığı müddetçe kâinatta fıtrî olarak bulunan umumî temizlik hakikatı da, Cenâb-ı Hakk'ın KUDDÛS isminin tecellîsidir

es-SELÂM

Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan;

Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran;

Cennet'teki bahtiyar kullarına selâm eden

Bu ism-i şerif, Kuddûs ismi ile yakın bir mânâ ifade etmekte ise de Selâm ismi, daha ziyade istikbale aittir Yani, Cenâb-ı Hakk'ın gerek zâtı, gerek sıfatı ileride en ufak bir tegayyüre, bir değişikliğe, bir za'fa uğramaktan münezzehtir O, ezelde nasılsa ebedde de öyledir

el-MÜ'MİN

Gönüllerde îman ışığı yakan, uyandıran;

Kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran

Allah Teâlâ, kalblere îman ve hidâyet bağışlayarak oralardan şübhe ve tereddüdleri kaldırmıştır

Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır

el-MÜHEYMİN

Gözetici ve koruyucu

Allah, yarattığı mahlûkatının amellerini, rızıklarını, ecellerini bilip muhafaza eder Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran ancak O'dur Hiçbir zerre, hiçbir lâhza, Onun bu lûtuf ve âtıfetinden boş değildir

el-AZÎZ

Mağlûb edilmesi mümkün olmayan galib

Bu ism-i şerîf, kuvvet ve galebe mânâsına gelen İZZET kökünden gelir Allah Teâlâ mutlak sûrette kuvvet ve galebe sâhibidir

İzzet sıfatı, Kur'an'da birçok yerlerde azab âyetleri bahsinde gelmiştir Fakat bu ism-i şerîfin yine birçok defa Hakîm ism-i şerîfi ile birleştiği görülür Bunun mânası: Allah Teâlâ'nın kudreti galibdir, fakat hikmeti ile kötülerin cezasını te'hir eder, kötülük edip durmakta olan insanları cezalandırmakta acele etmez, demektir

el-CEBBÂR

Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan;

Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan

Bu ism-i şerif cebir maddesindendir Cebir, "kırık kemiği sarıp bitiştirmek, eksiği bütünlemek" mânasına geldiği gibi, "icbar etmek", yani, "zorla iş gördürmek" mânasına da gelir

Bu mânaya göre Allah Teâlâ Cebbâr'dır Yani, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna kor

Cebbâr'ın ikinci mânasına göre de; Allah Teâlâ kâinatın her noktasında ve her şey üzerinde dilediğini yaptırmağa muktedirdir Hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



el-MÜTEKEBBİR

Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren

Büyüklük ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlığı ile yokluğu Allah'ın bir tek emrine ve iradesine bağlı bulunan kâinattan hiçbir mevcut, bu sıfatı takınamaz

el-HÂLIK

Herşey'in varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden

Bu ism-i şerîfin mânasında iki husus vardır:

1 Bir şey'in nasıl olacağını tayin ve takdir etmek,

2 O takdire uygun olarak o şey'i îcad etmek

el-BÂRİ'

Eşyayı ve her şey'in âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir halde yaratan

Her şey'in vücudu mütenasib, yani, âzası, hayat cihazları ve aslî unsurları keyfiyet ve kemmiyet bakımından birbirine münasib olarak yaratıldığı gibi, hizmeti ve faydası da umumî âhenge uygun yaratılmıştır

el-MUSAVVİR

Tasvîr eden, herşey'e bir şekil ve hususiyet veren

Allah Teâlâ herşey'e bir sûret, bir özellik vermiştir Herşey'in kendisine göre şekli, dıştan görünüşü vardır ki, başkalarına benzemez

Meselâ: İnsanlar arasında tamamiyle birbirinin aynı iki insan yoktur

Bundan daha garibi, parmak uçlarındaki çizgilerdir Bu çizgiler, insanların sayısı kadar değişik gidiyor ve hiçbiri ötekine uymuyor Şu halde insanın hiç taklit olunamayacak imzası, bastığı parmak izidir

İşte bunlar, Allah Teâlâ'nın MUSAVVİR isminin tecellîleridir

el-ĞAFFÂR

Mağfireti pek bol olan

Gafr, örtmek ve sıyânet etmek (korumak) mânâsınadır Allah mü'minlerin günahlarını örter Dilediği kullarını da günahlardan sıyânet eder, korur Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir

el-KAHHÂR

Herşey'e, her istediğini yapacak surette galib ve hâkim

Kahr, bir şey'e, onu hor ve hakîr kılacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktır Allah Teâlâ Kahhâr'dır, her vechile üstün ve daima galibdir Kuvvet ve kudretiyle her şey'i içinden ve dışından kuşatmıştır Hiçbir şey O'nun bu ihâtasından dışarı çıkamaz Ona karşı herşey'in boynu büküktür Kahrına yerler, gökler dayanamaz Kahr ile nice azıp sapmış ümmetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir

el-VEHHÂB

Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran

Bu isim, Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir Hibe, "herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden birine bir malı bağışlamak" mânasınadır Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her şey'i çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen" demektir

er-REZZÂK

Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden

Rızık, Allah Teâlâ'nın bilhassa yaşayan mahlûkatına faydalanmalarını nasib ettiği her şeydir Rızık yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir Kendisinden faydalanılan herşey'e rızık denir

Maddî rızık, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalışma kudreti, bilgi, mal-mülk, servet vs gibi şeylerdir

Mânevî rızık ise, ruhun ve kalbin gıdası olan şeylerdir Başta îman olmak üzere insanın mânevî hayatına ait bütün duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep mânevî rızıktır

el-FETTÂH

Her türlü müşkilleri açan ve kolaylaştıran

Fettâh kelimesi, feth'den gelmektedir Feth ise, "kapalı olan şey'i açmak" mânasınadır

Kapalı bir şey'i açmak:

a Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi

b Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi

Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir

el-ALÎM

Her şey'i çok iyi bilen

Allah, her şey'i tam mânasıyla bilir Her şey'in, içini, dışını, inceliğini, açıklığını, önünü, sonunu, başlangıcını, bitimini çok iyi bilendir O Olmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir Onun için, olmuş - olacak, gizli - açık söz konusu değildir Bunlar, insanlar hakkında geçerli olan mefhumlardır İnsanların bilmesi nisbî ve ârızîdir Allah'ın bilmesi ise, - bütün isim ve sıfatlarında olduğu gibi - zâtî'dir Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz

el-KÂBID

Sıkan, daraltan

el-BÂSIT

Açan, genişleten

Bütün varlıklar Allah Teâlâ'nın kudret kabzasındadır İstediği kulundan, ihsân ettiği servet ve sâmânı, evlâd ve iyâli, yahut hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir O adam zenginken fakir olur, yahut evlâd acısına boğulur, yahut iç sıkıntısına, ıstırap ve huzursuzluk içine düşer

İşte bu haller, Kâbıd isminin tecellileridir

Allah, istediği kuluna da yepyeni bir hayat verir, neş'e verir, rızık bolluğu verir, bu da Bâsıt isminin tecelliyatıdır

el-HÂFID

Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan

Allah Teâlâ, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir Şan ve şeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanımıyan, emirlerini dinlemeyen âsiler, başkalarını beğenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zâlim zorbalar hakkında tecellî eder

er-RÂFİ'

Yukarı kaldıran, yükselten

Allah Teâlâ, istediği kulunu indirdiği gibi, istediği kulunu da yükseltir Şan ve şeref verir Bâzı gönülleri îman ve irfan ışığı ile parlatır, yüksek hakikatlardan haberdâr eder

Allah'ın yükselttiği insanlar, çok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardım eden nâzik, kibar insanlardır Onlar bu istikametten ayrılmadıkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz

el-MU'IZZ

İzzet veren, ağırlayan

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



el-MÜZİLL

Zillete düşüren, hor ve hakîr eden

İzzet ve zillet, birbirine zıd mânalardır İzzet kelimesinde "şeref ve haysiyet", Zillet kelimesinde ise "alçaklık" mânası vardır

Bunlar hep Allah Teâlâ'nın, mahlûkatı üzerindeki tasarrufları cümlesindendir

es-SEMİ'

İyi işiten

Allah Teâlâ işitir Kalblerimizdeki sözleri ve işitilmek şânından olan her şey'i işitir Mesafeler, onun işitmesine perde olamaz Birini işitmesi, ötekilerini işitmesine mâni olmaz Her hâdiseyi aynı derece açık olarak işitir

el-BASÎR

İyi gören

Allah Teâlâ herkesin gizli açık yaptığını ve yapacağını görüp durmaktadır Karanlıklar O'nun görmesine mâni olamaz Karanlık gibi, yakınlık - uzaklık, büyüklük - küçüklük gibi insanların görmelerine engel olan şeyler de O'nun görmesine mâni olmaz

el-HAKEM

Hükmeden, hakkı yerine getiren

Allah Teâlâ Hâkim'dir, her şey'in hükmünü O verir ve hükmünü eksiksiz icra eder Hâkimlerin hâkimliğine, hükümdarların hükümdarlığına hüküm veren de ancak O'dur O'nun hükmü olmadan hiçbir şey, hiçbir hâdise meydana gelemediği gibi, O'nun hükmünü bozacak, geri bıraktıracak, infazına mâni olacak hiçbir kuvvet, hiçbir hükûmet, hiçbir makam da yoktur

el-ADL

Tam adâletli

Adalet, zulmün zıddıdır Zulüm kelimesinde; incitme, can yakma mânası vardır Zulmetmiyerek herkese hakkını vermek ve her şey'i akıl ve mantığa, hikmet ve maslahata uygun olarak yapmak da adalet demektir

Allah Teâlâ Âdil'dir Zâlimleri sevmez Zâlimlerle düşüp kalkanları ve hattâ sadece uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez

el-LÂTÎF

En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan;

İnce ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran

Allah Teâlâ Lâtîf'dir En ince şeyleri bilir Çünkü onları yaratan O'dur Nasıl yapıldığı bilinmiyen, gizli olan en ince şeyleri yapar

el-HABÎR

Her şey'in iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan

En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün eşya ve hâdiselerden Allah haberdardır Onun haberi olmadan hiçbir hâdise cereyan etmez

el-HALÎM

Hilm, suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktır Suçluyu cezalandırmağa iktidarı olmayana halîm denmez Halîm, kudreti yettiği halde, bir hikmete binaen cezalandırmayana denir

Allah Teâlâ Halîm'dir Her günah işleyeni hemen cezalandırmaz Hışım ve gazabda acele etmez, mühlet verir Bu mühlet içinde yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri afveder Israr edenler hakkında, hüküm artık kendisine kalmıştır

el-AZÎM

Bütün büyüklüklerin sâhibi

Azamet, büyüklük mânasınadır Hakikî büyüklük Allah'a mahsustur Yerde, gökte, bütün varlık içinde mutlak ve ekmel büyüklük, ancak O'nundur ve herşey O'nun büyüklüğüne şâhiddir Bu sıfatta da Allah'a herhangi bir denk bulunması muhaldir

el-ĞAFÛR

Mağfireti çok

Allah Teâlâ'nın mağfireti çoktur Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter, meydana çıkarıp da sâhibini rezîl etmez

Kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler İnsanların görmediği bâzı şeyleri melekût âlemi sâkinleri görürler Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gözünden de gizlenmesini ifade eder

eş-ŞEKÛR

Kendi rızâsı için yapılan iyi işleri, daha ziyadesiyle karşılayan

Şükür, iyiliği, iyilikle karşılamak demektir Şükür, Allah Teâlâ'ya karşı kulun yapması gereken bir vazifesidir

Şekûr ise, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden demektir Bu mânaya Allah'dan başka hakikî sâhip yoktur

el-ALİYY

Her hususta, herşeyden yüce olan

Allah Teâlâ yücedir, yüksektir

Yüksekliğin hakikî mânası şudur:

1 Allah'tan daha üstün bir varlık düşünülmesi imkânsızdır
2 Bir benzeri veya ortağı veya yardımcısı yoktur
3 Şânına yaraşmayan her şeyden uzaktır
4 Kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstündür Şu halde Aliyy, her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan Zât demektir

el-KEBÎR

Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen

Allah Teâlâ kibriyâ sâhibidir Kibriyâ, zâtın kemâli demektir Her bakımdan büyük, varlığının kemâline hudut yoktur Bütün büyüklükler O'na mahsustur

el-HAFÎZ

Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şey'i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklıyan

Hıfz, korumak, demektir Bu koruma iki şekilde olur

Birincisi, varlıkların devamını sağlamak, muhafaza etmektir

İkincisi, birbirlerine zıd olan şeylerin, yekdiğerlerine saldırmasını önlemek, birbirlerinin şerrinden onları korumaktır

Allah her mahlûkuna, kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ilham buyurmuştur Bu Hafîz ism-i şerîfinin tecelliyatındandır Bir hayvan kimyevî tahlil raporuna muhtaç olmadan kendine zararlı otları bilir ve onları yemez Kulların amellerinin yazılması, zâyi olmaktan korunması da Hafîz isminin iktizasıdır Bu bakımdan âhirette yeniden dirilme ve yaptıklarından hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakından alâkası vardır

el-MUKÎT

Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen

Bu mânaya göre Mukît, Rezzak mânasınadır Yalnız Mukît, Rezzâk'tan daha hususîdir Rezzak, azık olanı da olmayanı da içine alır

el-HASÎB

Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabını iyi bilen;

Her şey'e ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen

Allah Teâlâ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye (işleme) muhtaç olmadan doğrudan doğruya ve apaçık bilir

Allah Teâlâ, herkese her ihtiyacı için kâfidir Bu kifâyet, O'nun varlığının devam ve kemâlini gösterir

el-CELÎL

Celâdet, ululuk ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf

Celâdet ve ululuk, Allah'a mahsustur Onun zâtı da büyük, sıfatları da büyüktür Fakat bu büyüklük, cisimlerdeki gibi hacim veya yaşlılık itibarı ile değildir Zamanla ölçülmez, mekânlara sığmaz

el-KERÎM

Keremi, lütuf ve ihsânı bol

Allah vaad ettiği zaman sözünü yerine getirir, verdiği zaman son derece bol verir, muktedirken afveder

er-RAKÎB

Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan

Bir şey'i koruyan ve devamlı kontrol altında bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur

Allah Teâlâ, bütün varlıkları her lâhza gözetip duran bir şâhid, bir nâzırdır Hiçbir şey'i kaçırmaz Her birini görür ve herkesin yaptığına göre karşılığını verir

el-MÜCÎB

Kendine dua edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevabsız bırakmayan

Burada bir hususu iyi bilmek gerekir: Cevab vermek ayrıdır, kabûl etmek ayrıdır Âyet-i kerîmede, Allah tarafından her duaya cevab verileceği va'dedilmiştir Fakat kabûl edileceği va'dedilmemiştir Zira kabûl edip etmemek Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine bağlıdır Hikmeti iktiza ederse istenenin aynını, aynı zamanda kabûl eder Dilerse istenenin daha iyisini verir Dilerse o duâyı âhiret için kabûl eder, dünyada neticesi görülmez Dilerse de kulun menfaatine uygun olmadığı için hiç kabûl etmez

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



el-VÂSİ'

Geniş ve müsaadekâr

Allah'ın ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve mağfireti geniştir ve her şey'i kaplamıştır Allah'ın ilminden hiçbir şey gizlenemez, ikram ve ihsanına bir nihayet yoktur

el-HAKÎM

Bütün işleri hikmetli

Allah Hakîm'dir Faydasız, boş ve tesadüfî bir işi yoktur Her emir ve filinin her yönüyle sonsuz fayda ve maslahatları vardır Her yarattığı mahlûk, her yaptığı iş bütün kâinat nizamı ile alâkalıdır Kâinatın umumî nizamı ile tenâkuz teşkil eden hiçbir hâdise, bir mahlûk, bir iş yoktur

el-VEDÛD

İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya biricik lâyık olan

Vedûd'un iki mânası vardır:
1 Seven,

2Sevilen

Allah Teâlâ, kullarını çok sever, onları lütuf ve ihsanına garkeder Sevilmeye lâyık ve müstehak olan da ancak O'dur

el-MECÎD

Zâtı şerefli, ef'âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan

Bu ism-i şerîfin mânasında iki mühim unsur vardır:

Biri: Azamet ve kudretinden dolayı yaklaşılamaz olmak

İkincisi: Yüksek huylarından, güzel işlerinden dolayı övülüp sevilmek

el-BÂİS

Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran

Allah Teâlâ insanları, onlar ölüp toprak olduktan sonra âhiret günü dirilterek kabirlerinden kaldıracak ve ruhları ile cesedleri birlikte olarak hesaplarını görecek, sonra da yine ruh ve cesedleri birlikte olarak mükâfat veya cezalarını verecektir

eş-ŞEHÎD

Her zamanda hâdiselerin dış yüzünü bilen ve her yerde hâzır ve nâzır olan

Allah, mutlak surette herşey'i bilmesi bakımından Alîm'dir Hâdiselerin esrarını, iç yüzünü bilmesi yönünden Habîr'dir Dış yüzünü bilmesi yönünden de Şehîd'dir

el-HAKK

Varlığı hiç değişmeden duran

Hakk, varlığı hakikî bulunan zâtın ismidir Yani, varlığı daima sâbittir Allah Teâlâ'nın zâtı, yokluğu kabûl etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabûl etmez Hakikaten vâr olan yalnız Allah'tır

el-VEKÎL

Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren

Kendisine iş ısmarlanan zâta vekîl denir Allah Teâlâ en güzel ve en mükemmel vekîl'dir İşlerin hepsini tedvîr, tedbîr ve idare eden O'dur Fakat kendisi hiçbir işinde vekîle muhtaç değildir Allah Teâlâ, kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştırır

el-KAVİYY

Çok kuvvetli

el-METÎN

Çok sağlam

Kuvvet, tam bir kudrete delâlet eder Metânet ise, kuvvetin şiddetini ifade eder

Allah'ın kuvveti de öteki sıfat ve isimleri gibi nâ-mütenâhîdir, tükenmez, gevşemez, hudut içine sığmaz, ölçüye gelmez Allah'ın kudreti bahsinde zorluk - kolaylık söz konusu değildir Bir yaprağı yaratmakla kâinatı yaratmak birdir

Allah Teâlâ tam bir kuvvet sahibi olmak bakımından, Kaviyy, gücünün çok şiddetli olması bakımından Metîn'dir

el-VELİYY

İyi kullarına dost olan, yardım eden

Allah, sevdiği kullarının dostudur Onlara yardım eder Sıkıntılarını, darlıklarını kaldırır, ferahlık verir İyi işlere muvaffak kılar Her çeşit karanlıklardan kurtarır, nurlara çıkarır Artık onlara korku ve hüzün yoktur Herkesin korktuğu zaman, onlar korkmazlar

el-HAMÎD

Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen

Hamd; ihsan sâhibi büyüğü övmek, tâzim fikri ve teşekkür kasdiyle medh ü senâ etmektir

Her mevcûd, hâl diliyle olsun, kâl diliyle olsun, Allah Teâlâ'yı tesbih ve takdîs etmektedir Bütün hamd ü senâlar O'na mahsustur Hamd ve şükürle kendisine tâzim ve ibâdet olunacak veliyy-i nimet ancak O'dur

el-MUHSÎ

Herşey'in sayısını bir bir bilen

İlmi herşey'i ihâta eden ve herşey'in miktarını bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah'dır

Allah Teâlâ, herşey'i olduğu gibi görür ve bilir, yani, bütün mevcûdatı toptan bir yığın hâlinde birbirinden seçilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nev'ilerini, sınıflarını, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet açık görür ve bilir

el-MÜBDİ'

Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan

Mübdi, bir mânada îcad demektir Muîd ism-i şerîfi de îcad mânasına gelir İcadın bir benzeri daha evvel yaratılmış, meydana getirilmiş ise, iâde; değilse, yani, benzeri, maddesi olmayan yeni bir şey ise ibdâ denir

el-MUÎD

Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan

Herşey mukadder olan ömrünü tamamlayıp öldükten sonra, Allah'tan başka kimse kalmaz, fakat varken yok olan bu insanları âhiret günü Allah Teâlâ diriltip yeniden hayatlandırır, yeniden yaratır Sonra da dünya hayatlarında yaptıkları işlerden hesaba çeker

el-MUHYÎ

Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren

Allah Teâlâ, cansız maddelere hayat ve can verir

Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlık hayat bulup dünyaya gelmektedir Bütün bunlar, Allah'ın emr ü fermaniyle, yaratmasıyle ve müsaadesiyle olmaktadır Allah yoğu var edip hayat verdiği gibi, ölüyü de tekrar canlandırabilir Buna ihyâ, yani, diriltme denir Hayatı hiç yoktan veren zâtın, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydır

el-MÜMÎT

Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan

Allah, yarattığı her canlıya muayyen bir ömür takdîr etmiştir Canlı varlıklar için ölüm mukadder ve muhakkaktır Hayatı yaratan Allah olduğu gibi, ölümü yaratan da yine O'dur

Ancak bu ölüm, yok oluş, hiçliğe gidiş değil, bil'akis fâni hayattan bâkî hayat geçiştir

el-HAYY

Diri; her şey'i bilen ve her şey'e gücü yeten

Hayy, diri demektir, bunun zıddına meyyit denir ki, ölü mânasına gelir

Allah Teâlâ ölmez, daima hâzır ve nâzırdır Yaşayan mahlûkatın hayatını veren de O'dur O olmasaydı hayattan eser olmazdı O daima fenâdan, zevalden, hatâdan münezzehtir Her an Alîm, her an Habîr, her an Kadîr'dir

el-KAYYÛM

Gökleri, yeri, her şey'i ayakta tutan

Kayyûm, kâim'in mübalâğasıdır "Her şey üzerinde kâim" demektir Bunun mânası "Bir şey'in kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren" demektir
Allah Teâlâ, her şey'in mukadder olan vaktine kadar durması için sebeblerini ihsân etmiştir Onun için herşey Hak ile kâimdir

el-VÂCİD

Hiçbir şey'e ihtiyacı olmayan; istediğini, istediği vakit bulan Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan

Ulûhiyet sıfatları ve bunların kemâli hususunda kendisine gerekli olan herbir şey, şânı yüce olan Allah'ın zâtında mevcuddur

el-MÂCİD

Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol

Allah Teâlâ'nın kendisiyle âşinalığı olan kullarına kerem ve semâhati ifadeye sığmaz, ölçüye gelmez Meselâ: Onları temiz ahlâk sâhibi olmaya, iyi işler yapmaya muvaffak kılar da, sonra yaptıkları o güzel işleri, hâiz oldukları seçkin vasıfları sebebiyle onları över, sitayişlerde bulunur Kusurlarını afveder, kötülüklerini mahveder

el-VÂHİD

Tek

Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki (ortağı) veya nazîri (benzeri) ve dengi bulunmayan

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



es-SAMED

Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci', ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan

Allah Teâlâ, her dileğin biricik merciidir Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O'na döndürmekte, gönüllerini O'na bağlamakta, el açarak yalvarmalarını O'na arzetmektedirler Buna lâyık olan da yalnız O'dur

el-KÂDİR

İstediğini, istediği gibi yapmağa gücü yeten

Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatı yaratmıştır Gök boşluğunun ölçülmesi mümkün olmayan genişliği içinde, akıllara hayret ve dehşet verecek derecede birbirlerine uzak mesafelerde milyarlarca güneşleri yandırmak Fezalarda, sayısı belirsiz âlemleri birbirine çarpmadan koşturmak Bir damla suyun içinde, birbirine temas etmeden hesapsız hayvanatı yüzdürmek Kâdir isminin tecelliyatındandır

el-MUKTEDİR

Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden

Allah Teâlâ her şey'e karşı mutlak ve ekmel surette Kâdirdir Her şey'e kâdir olduğu içindir ki, dilediği şey'i yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır

el-MUKADDİM

İstediğini ileri geçiren, öne alan

Allah Teâlâ bütün mahlûkatı yaratmıştır Fakat, ancak seçtiklerini ileri almıştır İnsanların bâzısını dince, dünyaca bâzısı üzerine derece derece yükseltmiştir Fakat bu yükseltme ve seçme, kulların kendi amelleri ile ona lâyık olmaları neticesinde olmuştur

el-MUAHHİR

İstediğini geri koyan, arkaya bırakan

Allah Teâlâ istediğini ileri, istediğini geri aldığı gibi, bâzan da kullarının teşebbüslerini, onların bekledikleri zamanda semerelendirmez, maksadlarını arkaya bırakır Bunda birçok hikmetleri vardır Bu hikmetleri araştırmalı, sezmeğe çalışmalıdır

el-EVVEL

Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan

Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur Kendisi için asla başlangıç tasavvur olunamaz Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek değildir "Sâbık'ı, yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi yok" demektir

el-ÂHİR

Sonu olmayan

Herşey biter, helâk ve fenaya gider, ancak O kalır Varlığının sonu yoktur Evveliyetine bidayet olmadığı gibi, âhiriyetine nihayet yoktur Onun için Ona "Âhir" demek, "Bir sâbık'ı yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi var" demek değildir "Bir lâhıkı yok" demektir

ez-ZÂHİR

Âşikâr olan, kat'î delillerle bilinen

Allah Teâlâ'nın varlığı herşeyden âşikârdır Gözümüzün gördüğü her manzara, kulağımızın işittiği her nağme, elimizin tuttuğu, dilimizin tattığı her şey, fikirlerimizin üzerine çalıştığı her mâna, hâsılı, gerek içimizde, gerek dışımızda şimdiye kadar anlayıp sezebildiğimiz her şey O'nun varlığına, birliğine, kemal sıfatlarına şâhiddir

el-BÂTIN

Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen

Allah Teâlâ'nın varlığı hem âşikardır, hem gizlidir

Âşikârdır, çünkü varlığını bildiren delil ve nişanları gözsüzler bile görmüş ve bu hakikatler hakikatı yüce varlığa, eşyanın umumî şehadetini sağırlar bile işitmiştir

Gizlidir Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz Amma varlığını kat'î surette biliriz

el-VÂLÎ

Mahlûkatın işlerini yoluna koyan;

Bu muazzam kâinatı ve her an biten hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden

Allah Teâlâ bütün varlığı idare eden, biricik ve en büyük vâlidir Diğer vâliler ve hükümdarların idaresi, O'nun izni ve müsaadesi iledir Ve onların velâyet ve idaresi, son derece nâkıstır

Allah'ın velâyet ve tedbiri ise sınırsız, gerçek ve hakikîdir Her şey emri ve iradesi altındadır Herşey'i bilir Ondan habersiz mülkünde hiçbir şey cereyan etmez Âdile mükâfatını, zâlime cezasını eksiksiz verir Sebebler, O'nun icraat ve idaresinde yardımcı değil, sadece izzet ve haşmetini gösteren birer perdedirler Hakikî te'sir, O'nun kudretindendir

el-MÜTEÂLÎ

Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh

Meselâ, bir zengin hakkında, "Bu adam yarın fakir düşebilir", denebilir ve adam da zenginken fakir olabilir Fakat Allah Teâlâ hakkında, bu gibi ihtimallerin düşünülmesi mümkün değildir O, her türlü noksanlık, eksiklik, zaaf, âcizlik, hatâ ve kusurdan münezzehtir İsteyenler çoğaldıkça ihsanı artar, herkese hikmet ve iradesine göre verir Verdikçe hazîneleri tükenmez

el-BERR

Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan

Allah Teâlâ kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez, zorluk çıkaranları da sevmez Yapılan kötülükleri bağışlar, örter Bir iyiliğe en az 10 mükâfat verir Kul gönlünden iyi bir şey geçirmişse, onu yapmamış olsa bile, yapmış gibi kabûl edip mükâfat verir Aksine kötülükleri ise yapmadıkça cezalandırmaz

et-TEVVÂB

Tevbeleri kabûl edip, günahları bağışlayan

Bu ism-i şerîf, tevbe'nin mübalâğa sîgasıdır Tevbenin asıl mânâsı dönmektir Kulun isyan yolundan dönmesi demektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-Ül Hüsna Manalari

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-Ül Hüsna Manalari



el-MÜNTEKIM

Suçluları, adaleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran

Allah Teâlâ'nın intikamı vardır Âsîlerin belini kıran, cânilerin hakkından gelen, taşkınlık yapan azgınlara hadlerini bildiren şübhesiz ki O'dur

el-AFÜVV

Afvı çok

Allah Teâlâ, günahları silen, onları hiç yokmuş gibi kabûl edendir

Bu mânaya göre bu isim, Gafûr ismine yakındır Ancak arada şu fark vardır: Gufran: Günahları örtüvermek demektir Afv ise, günahları kökünden kazımaktır Günahları kökünden kazımak, o şey'i örtmekten daha iyidir

er-RAÛF

Çok re'fet ve şefkat sâhibi

Mahlûkat içinde bilhassa insanlar için, Allah'ın inâyeti, kerem ve re'feti hiçbir ölçüye ve ifadeye sığmayacak kadar geniş ve büyüktür

MÂLİKÜ'L-MÜLK

Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder Hiçbir kimsenin O'nun bu tasarrufuna itiraz ve tenkide hakkı yoktur Dilediğine verir, dilediğinden alır Mülkünde hiçbir ortağa ve yardımcıya ihtiyacı yoktur

ZÜ'L-CELÂLİ ve'l-İKRÂM

Hem büyüklük sâhibi, hem fazl-ı kerem

Celâl; büyüklük, ululuk mânasınadır Büyüklük alâmeti olan ne kadar kemâlât varsa hepsi Allah'a mahsustur Mahlûkattaki kemâlât, O'nun kemâlinin zayıf bir gölgesi ve işaretidir

Allah Teâlâ aynı zamanda büyük bir fazl-ı kerem sâhibidir de Mahlûkat üzerine akıp taşmakta olan sayıya gelmez, sınır kabûl etmez nimetler hep O'nun ihsanı ve ikrâmıdır O nimetlerin zerresinde olsun hiç kimsenin hakkı yoktur

el-MUKSİT

Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan

Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran

Allah Teâlâ en üstün bir adalet ve merhametin sâhibidir Her işi birbirine denk ve lâyıktır Zerre kadar da olsa haksızlığı tervic etmez Kullarına muamelesi merhamet ve adalet üzeredir Yapılmış olan hiçbir iyiliğin zerresini bile karşılıksız bırakmaz İnsanların birbirlerine karşı işledikleri haksızlıkları da düzelterek hakkı yerine getirir

el-CÂMİ'

İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan

Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan

Cem, dağınık şeyleri bir araya toplama demektir Allah Teâlâ, vücudlarımızın çürüyerek suya, havaya, toprağa dağılmış zerrelerini tekrar birleştirecek, bedenlerimizi yeni baştan inşa edecektir

Allah Teâlâ birbirine benzeyen şeyleri bir araya getirip topladığı gibi, birbirinden ayrı varlıkları da bir araya getirmektedir Onların iç içe birlikte yaşamalarını te'min etmektedir Sıcaklık ile soğukluk, kuruluk ile nemlilik gibi birbirine zıd unsurları bir arada tutması da yine Allah'ın Câmi' isminin tecellisindendir

el-GANİYY

Çok zengin ve her şeyden müstağnî

Ganiy, hiçbir şey'e ihtiyacı olmayan, herşey yanında mevcud bulunduğu için hiçbir şekilde başkasına müracaat mecburiyetinde kalmayan zât demektir

el-MUĞNÎ

İstediğini zengin eden

Allah Teâlâ dilediğini zengin eder, ömür boyunca zengin olarak yaşatır Dilediğini de ömür boyunca fakirlik içinde bırakır

Bâzı kullarını zenginken fakir, bazılarını da fakirken zengin yapar

"Kıyamet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak; fakirliğe ne ölçüde sabredildiği, zenginliğe de ne ölçüde şükredilmiş olduğu hesab edilecek Mesele, çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir" (Yahya bin Muaz)

el-MÂNİ'

Bir şey'in meydana gelmesine müsâade etmeyen

İyiden ve kötüden pek çok arzularımız vardır ki biri bitmeden biri ortaya çıkar Yaşadığımız müddetçe bunlar ne biter, ne de tükenir Biz de bu arzularımızı elde etmek için çalışır dururuz Her arzumuz bir takım sebeblere, sebebler de Mâni' ve Mu'tî olan Allah'ın emrine bağlıdır Allah Teâlâ isteyenlerin isteklerini, dilerse verir; o zaman isteyenin tuttuğu sebebler çabucak meydana gelir Mu'tî ism-i şerîfinin mânası budur Allah Teâlâ bâzı isteklere de müsaade etmez O zaman isteyenin yapıştığı sebebler kısır kalır, ne kadar çabalanırsa çabalansın netice vermez Bu da Mâni' ism-i şerîfinin tecellîsidir

Kullarının başına gelecek felâket ve musibetleri önlemek, geri çevirmek de yine Mâni' ism-i şerîfinin tecelliyatındandır

ed-DÂRR

Elem ve zarar verici şeyleri yaratan

en-NÂFİ'

Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan

Menfaatları ve mazarratları, hayır ve şerleri yaratan Allah Teâlâ'dır İnsana menfaat ve zararlar belli bâzı sebebler altında geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararların sâhibi ve müessiri değil, birer perdesidir Gerçekte zararın da faydanın da, hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah'tır

en-NÛR

Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran

Bütün eşyayı aydınlatan nûr, şübhesiz ki, Allah'ın zâtının nûrundandır Çünkü göklerin ve yerin nûru O'dur

Nasıl ki, güneşin aydınlattığı her zerre, güneşin varlığına bir delildir, kâinatın her zerresinde görünen aydınlık da, o aydınlığı yaratan varlığın mevcud olmasına bir delil teşkil etmektedir

el-HÂDÎ

Hidayeti yaratan

İstediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren

Her yarattığına, neye ihtiyacı varsa, ne yapması gerekiyorsa onu öğreten

Hidâyet; Allah Teâlâ'nın lütuf ve keremiyle kullarına, sonu hayır ve saadet olacak isteklerin yollarını göstermesi veya o yola götürüp muradına erdirmesi demektir Sadece hayır yolunu ve sebeblerini göstermeğe irşâd; neticeye erinceye kadar o yolda yürütmeye de tevfîk denir

Hidâyetin karşılığı dalâlettir Dalâlet, doğru yoldan bile bile veya iğfale kapılarak sapmak demektir Hidâyetin neticesi îman, dalâletin neticesi îmansızlık ve küfürdür

el-BEDÎ'

Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden

Zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan

Bedî', mübdî mânasınadır Mübdî, ibdâ eden, yani örneği bulunmayan bir şey'i îcad eden demektir

Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velîlik vererek üstün kılmışsa, bu üstünlükle o kul, kendi zamanındaki sair insanlara nisbetle bedî' olmuştur Bâzı âlimlere verilen Bediüzzaman lâkabı gibi Bu tâbir, zamanının eşsiz, misilsiz âlimi mânasına gelmektedir

el-BÂKÎ

Varlığının sonu olmayan

Bu ism-i şerîf "varlığın devamını" bildiren bir kelimedir Varlığın devamı, önü ve sonu olmamakladır Önü olmamak mülâhazasıyla Allah Teâlâ'ya Kadîm, sonu olmamak mülahazasıyla Bâkî denir Bu mânalara yakın Ezelî ve Ebedî ism-i şerifleri de vardır

Allah Teâlâ'nın varlığı, devam bakımından zaman mefhumu içine girmez Çünkü, zaman denilen şey, kâinatın yaratılmış olduğu andan itibaren sonsuzluğa doğru akışının derecelerini gösteren bir mefhumdur Şu halde, zaman yaratılmışlar başlamıştır ve onlarla bitecektir Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah Teâlâ vardı Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah BÂKÎdir

el-VÂRİS

Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi

Allah Teâlâ mülkün gerçek sâhibi olduğu gibi, gerçek vârisidir de İnsanların mülk sâhibi olmaları geçici olduğu gibi, varislikleri de geçici ve muvakkattır Mülkün gerçek vârisi, mülk sâhibi Allah'tır Kıyâmet hengâmında bütün canlılar ölecek, bütün mülk tamamıyla O'na kalacaktır

er-REŞÎD

Bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran;

Her şey'i yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizama sokan

Reşîd isminde iki mâna vardır:

1 Doğru ve selâmet yolu gösteren Bu mânada Hâdî ismiyle eş mânaya gelir

2 Hiçbir işi boş ve faydasız olmayan, hiçbir tedbîrinde yanılmayan, hiçbir takdîrinde hikmetsizlik bulunmayan zât mânasındadır

es-SABÛR

Allah, bir işi, vakti gelmeden yapmak için acele etmez Yapacağı işlere muayyen bir zaman koyar ve onları koyduğu kanunlara göre - zamanı gelince - icra eder Önceden çizdiği zamandan, - bir tenbelin yaptığı gibi, - geciktirmez Ve kezâ - bir acelecinin yaptığı gibi - zamanı gelmeden yapmağa kalkmaz Bil'akis her şey'i, hangi zamanda yapılmasını takdîr buyurmuş ise, o zaman yapar


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.