Dinsel Bir Sembol Olarak Haçın Tarihi, İv |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dinsel Bir Sembol Olarak Haçın Tarihi, İvDinsel Bir Sembol Olarak Haçın Tarihi, IV ı) Haçın Sembolik Anlamları Ortaçağ Hıristiyanlık tarihinde birkaç yüzyıl boyunca, “haç almak/takmak” tabiri, “kendini kafirlerle savaşa adamak” anlamına gelir olmuştur Aynı şekilde zamanla haç, kilise içerisinde hiyerarşik bir sembol halini de almış ve papalık tacına, kardinal külahına ve piskopos ayin başlığına tekabül eder hale gelmiştir Yani, papa dikey kısmın üzerinde üç yatay parçası olan haç taşırken, kardinal ve başpiskoposlar iki, piskoposlar ise bir yataylı haçlar taşımaya başlamışlardır [1] Günümüz Katolik Kilisesi de haça; “Selam tek umudumuz ey Haç!” diye şarkılar düzerek ona saygı göstermekte, Tanrı ile insanlar arasındaki tek arabulucu olan Mesihin Haçını tek kurban olarak kabul etmekte ve haç dışında göğe çıkılacak başka bir merdiven yoktur,[2] demektedir![]() Birçok doğu kökenli mitolojide haçın insanların ruhlarının Tanrıya ulaşmasını sağlayan ve dünyanın merkezinde bulunan bir köprü veya merdiven olarak kabul edildiğini de görmekteyiz Haçın ağacı ile ilgili bazı versiyonlarda onun yedi cenneti temsilen yedi çentik/çıkıntı taşıdığı da yazılmaktadır [3] Kilise babalarına ait ve ibadet biçimlerine ilişkin çok sayıda metin, haçı bir merdivene, bir sütuna veya bir dağa benzetmektedir Bu da haçın, Dünyanın Merkezi simgesi olarak Kozmik Ağaçla özdeşleştirilmiş olduğu anlamına gelmektedir Çünkü gökle iletişim haçla (merkezle) kurulmakta ve bu arada Evrenin tümü de kurtulmaktadır [4]Martin Lingse göre, geometrik sembollerin diline çevrildiğinde; kutsallık ve tevazu haçın baş ve ayağıyla gösterilirken, ilahi salabeti yansıtan adalet ve diğer faziletleri içine alan Celal sıfatı sol kol ile, ilahi rahmetin bütün yansımalarını içeren Cemal sıfatı ise sağ kol ile ifade edilmektedir Bütün faziletleri ve kutsallığı içeren Celal, mutlak ve ebedi olanın bir yansıması olup, haçın dikey kısmı ile ifade edilirken, açıkça bütün faziletleri içeren, Tanrının sonsuz zenginliklerini ve cömertliğini yansıtan Cemal, yatay kısmın genişliği ile gösterilmektedir El ve ayakların bir merkezde kesişmesiyle haç aynı zamanda birliğin, bütün yönlere işaret ederken de bütünlüğün bir ifadesi olmaktadır Ayrıca bu şekilde, tek ve bütün olan Tanrının suretinde olma olgusunun başka bir yönü de göze çarpmaktadır [5]“Sahih/Ortodoks İman Hakkında Yüz Makale” adlı eserinde Yuhanna ed-Dımeşkî haçın kutsallığı hakkında şunları yazmaktadır: “Haçın dört yönü Tanrının kudretinin birleştiği bir sembol olarak yükseklik, derinlik, uzunluk ve genişliğe; yani görünür görünmez bütün yaratıklara işaret eder Sünnet olma nasıl ki İsrailoğullarının bir özelliği ise, haç çıkarmak da Hıristiyan ile Hıristiyan olmayanı, inananla inanmayanı ayırır O, şeytana karşı bir silah ve kurtuluştur Bu yüzden haça secde etmek/saygı göstermek zorunludur; çünkü o, İsanın işaretidir Burada secde edilen haçın maddesi veya resim değil, bizzat Mesihin kendisidir Haç Tanrının Firdevs (cennetin)e diktiği hayat ağacından bir simgedir Yakub iki oğlunu kutsarken bunu, iki elini haç şekline getirerek yapmıştır Kızıldenizi ikiye yarıp kavmini kurtardığı ve Firavunu boğdurduğu zaman Musanın elindeki asa haç şeklindeydi Aynı asa ile acı suyu tatlı yapmış ve bu haç daha sonra Haruna kalmış ve kullanmıştır” [6]Aslında bütün bunlar şunu ortaya koymaktadır ki, önceleri olumsuz bir anlamı olan haça germe eylemi, Hz İsadan yaklaşık dört yüzyıl sonra Hıristiyanlar arasında kutsal bir veçheye bürünmüştür Haça germe fiilinin dünyanın/insanın kurtuluşuna vesile olduğu düşüncesi, ister istemez, bu eyleme ait çeşitli figürlerin de kutsallaş(tırıl)masını beraberinde getirmiştir İşte bu noktada, seküler bir eylemin kutsiyet kazanma süreciyle karşılaşmaktayız Dolayısıyla, haçın faziletlerine dair anlatılan hikayeler, hem bu kutsallaş(tır)ma sürecine işaret etmekte, hem de Hıristiyanların inançlarını rasyonalize ve popülarize etmelerine destek vermektedir![]() i) Haça Gerilmiş İsa Figürünün Geçirdiği Safhalar ve Hıristiyan Sanatında Haç Tarih boyunca Doğuda ve Batıda İsanın haça gerilmiş şekilde gösterilmesine şiddetle karşı çıkanlar olmuş ve bunun bir uzantısı olarak da Hıristiyanlıkta ikonoklasizm akımı ortaya çıkmıştır [7] Nitekim, 5 yüzyılda Marsilya piskoposu ıstırap çeker tarzda haç resmetmek hem bir hakaret, hem de İsanın ölümüyle alay etmektir şeklinde ferman yayınlamış, haça germe şekillerini kutsayanları kınamış, onları kıyameti inkar etmekle ve kurtarıcıyı sadece ölümünde, elemlerinde ve azap anlarında anmaktan dolayı suçlamıştır Bundan dolayı Hıristiyanlığın ilk altı yüzyılında haça gerilmiş insan figürü taşıyan eserlere oldukça az rastlanmaktadır Muhtemelen haç üzerinde acı çeken İsa tasvirlerinin 5 yüzyıldan öncesine gitmemesinin bir sebebi de budur [8] Bu yüzyıla ait Azize Sabin Kilisesinin ahşap kapısındaki haça gerilmiş insan figüründe, herhangi bir elem izinin olmadığı görülmektedir O adeta hayatın ölüme karşı zaferini temsil etmektedir Bu yüzden beden dimdik ve gözler açıktır Burada İsanın bedeninin kendisi ile birlikte haça gerilen iki hırsızın bedeninden daha büyük olması, onun diğerlerinden çok daha önemli olduğuna bir işarettir Bu zaman diliminden kalma bir fildişi kutusu üzerine işlenmiş başka bir tasvirde, İsanın iki gözünün açık olduğu, başının dik ve kendisinde herhangi bir elem ve zillet eserinin olmadığı göze çarpmaktadır Yine burada Mesih, Yahudiler yüzünden çarmıha gerildiği için Romalı asker, elinde mızrak bulunan bir Yahudi şeklinde gösterilmiştir Resmin sol tarafında ise, İsayı ihbar eden Yahuda İşkaryotun tek başına çarmıha gerilmiş ve onun hiç kimse tarafından önemsenmediği, gözlerinin kapalı, ihanet görüşmesi esnasında aldığı para kesesinin ağzının açılmış ve içindekilerin de dışarı dökülmüş olduğu görülmektedir Bu örneklerden, haçın ilk başlarda zafere delalet eder tarzda kullanıldığı sonucu çıkmaktadır Bunun sebebi de, o çağın kültürünün zaten askeri ağırlıklı olmasıdır Bununla beraber, İsayı elem çeker şekilde göstermenin ne zaman ve niçin ortaya çıktığı merak konusudur Hıristiyan sanat tarihine bakıldığında, elem çeken ilk İsa tasvirinin 9 yüzyılda ortaya çıktığı görülmekle birlikte, bunlarda halen bir sükûnet izi bulunmakta ve karın kaslarının yapısı, onun güçlülüğüne işaret etmektedir Ancak zamanla, önceleri kullanılan ihtişamlı litürjik atkı, yerini yavaş yavaş basit bir elbiseye bırakmış ve İsanın başı öne doğru düşmeye, bedeni aşağı doğru sarkmaya ve S harfi şeklini almaya başlamıştır 13 yüzyıla kadar İsanın başına dikenli tel taç konmamıştır Esasen bu figürün ortaya çıkması, kendilerini kurtarıcının elemlerini derinden düşünmeye veren Fransisken din adamlarının etkisiyle olmuştur 14 ve 15 yüzyıl sanatçıları işkence ve elemi daha da bir öne çıkartarak abartmışlardır Böylece çarmıha gerilen kişinin vücudunda, adeta zamanının bütün felaketlerinin izini taşıyormuşçasına, yer yer veba, diğer bulaşıcı hastalıklar ve savaş yarası gibi izlerin görüldüğü gözlenmektedir 15 yüzyılın sonuna doğru artık İsa haçtan indirilmiş, onun ölüme karşı zafer kazanmış olan edası yok olmuş ve Babanın ölmüş olan Oğlunu taşır haldeki teslis figürleri görülmeye başlamıştır [9] 17 yüzyılda sağlam bünyeli haça gerilmiş İsa resimleri tekrar ortaya çıkmış, fakat 18 yüzyılla birlikte bunlar hızla kaybolmuş ve elem ve zillet tasvirleri geri dönmüş ve bu 19 yüzyılda da doruk noktasına ulaşmıştır![]() Arkeolojik verilere göre haça gerilmiş ilk İsa figürü ortaya çıkmadan önce İsa genellikle kuzu şeklinde tasvir edilmiştir “Bizans imparatoru II Justinianus 692de İstanbulda Trullo konsilini toplamış ve bu konsil İsayı kuzu simgesiyle değil, insan biçiminde tasvir etmeyi tavsiye ederek diğer her türlü resmi ve kutsal dışı heykeli yasaklamıştır” [10] Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, tahkir ediciliğinden dolayı basit de olsa, ilk Hıristiyanlar İsa figürlü haç yapmaktan kaçınmışlardır Her ne kadar resmiyette İsada ilahi ve beşeri iki tabiat olduğu kabul edilmişse de, halk arasında İsanın tanrısallığı baskındı ve onun asılmış olması da inanılacak gibi değildi Bundan dolayı, Ortaçağ Hıristiyan sanatında eski kilise teolojisinin etkisiyle, İsayı elem ve endişeden uzak ve gözleri açık olarak resmetme tercih edilmiştir Fakat 13 yüzyılla birlikte İsanın, Tanrının enkarnasyonu olduğu şeklindeki teolojik görüş ağırlık kazandıkça, onun kilise ve katedrallerde, haçta kanayan ve ıstırap duyan bir tarzda gösterilmesi de yaygınlaşmıştır Ortaçağ Katolik Kilisesinde acı çeken İsa figürü merkezî bir rol oynamış ve onun insanlığın kurtuluşunda önemli bir vasıta olduğu vurgulanmıştır 15 yüzyılda dönemin etkisiyle Rönesans sanatçıları İsa figürünü yeniden biçimlendirmişlerdir Ortaçağda İsa; kolları yana açılmış, başı öne düşmüş ve gözleri kapalı olmasına karşın vücudu aşırı bir elem içinde görünmemektedir Bunun yerine o, ideal Yunan vücut yapısına sahip, ıstırap yerine rahat bir sükûnet içindedir Onun vücudu, Rönesans optimizminin genel bir yansıması olarak sade ve yeni Ademi temsil eder tarzda güzel ölçü ve oranlarda gösterilmiştir 16 yüzyılda Reform hareketleri ile birlikte Protestanlık ve Kalvinin etkisiyle haç ve haça gerilmiş İsa figürleri puta tapıcılığı ve Katolik Kilisesini andırdığı için Protestan kiliselerinde yasaklandı Mamafih, son yüzyıllarda haç Protestan kiliselerinde tekrar ortaya çıkmıştır [11] Diğer yandan, Protestanlar ve özellikle Baptistlerin haçı bir pagan uygulaması olarak gördükleri belirtilmektedir [12]
|
|
|
|