Aşk, Leyla Ve Gerçek |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşk, Leyla Ve GerçekAşk, leyla ve gerçek Leylâ… Gölgede kalmış aşkının kâtili mi, yoksa Mecnûna verilen bir hediye miydi? Bu hikâye, gören ve görmeyen kalplere göre şekil değiştirdi Görenler için hikâye, Mecnûn Leylâyı tanıyamadığında anlam kazandı Görmeyen kalpler içinse, hikâye, ayrılıkla sonlandı Bilseydi yüzyıllarca anılacağını yine de salınır mıydı, adına “insan” denen âlemlerin yanında… Tebessüm eder miydi yine; sonsuzluğa özenen tartışmaların konusu olacağını söyleselerdi Leylâ… Bilseydi yine de ister miydi “ölemeyen” Leylâ olmayı… Mecnûna dökülen gözyaşlarının, Leylâya vurulan kamçılar olduğunu bilmeden çok şey aradık bu hikâyede… Kimi yalnızca aşkta takılı kaldı, kimi ise aşkı tanımladı Aslında aklını kullananlar için nice gerçekler vardı bu hikâyede… Kâh tasavvuf meclislerine misafir oldu Leylâ ile Mecnun, kâh haberleri olmadan aşkları çalındı lâyık olmayanlarca… Ama hep Mecnûn acılarla yandı… Leylâ hep umursamaz sanıldı… Leylâ… Yalnızca Mecnûn olmuş Kaysı değil, asırları sürükledi peşinden… Aşkın en büyük kraliçesi oldu istemeden Acıyan yüreklerin sebebi kılındı ismi kullanılarak… Çünkü artık ağlayan her bir kalbin suçlusunun diğer adı da Leylâ idi Peki Leylâ kimdi? Ruhu uykusundan uyandıran hislerin tek anahtarı neden bu isimde saklı idi?! Leyla, mâşuk olmaktan çok mu mutlu idi? Onun aşkıyla yanan Kaysa “Mecnun” denildiğinden beri o da artık Leyla değildi Bu ayrılık, aslında büyük bir vuslatı beraberinde getirdi Ve birbirlerinin bedenlerini göremedikleri andan itibaren aslında onlar sonsuza kadar birlikte olmanın kitabını kâinâta hediye etmişlerdi Mecnûn şanslı olduğunu hiç fark edememişti Henüz Leylâsını dahî bulamayan, ancak Mecnûn olma yarışlarında sıraya giren çok insan yitip gitmişti Bilseydi taklitlerinin çokluğunu, o da Leylâya teşekkür ederdi Gerçek bir Mecnûn olmak bu kadar asillerin işi miydi? Ve yeni bir keşif yapıldı kâinatta… Ruhun derinliği tartışıldı Kalbinin, aslında kimin için attığını bulan Mecnûn, Leylâya haksızlık mı etmişti; yoksa Onu Ondan daha çok sevdiğinden dolayı yine “iyiliği” için gerçekleri mi göstermişti çölde onu tanımayarak? Ya Leylâ… Mâşukluk rütbesinden düşünce neler hissetmişti? Yalnız olan yüreğini avuçlarına alıp sahibine teslim etmeliydi Ve gerçek sahibinin adıyla süslemeliydi yüreğini Ve Mecnunu tanıttığı için teşekkür etmeliydi Ona Ve bilseler ayrılamıyorlardı, aslında birbirlerinden Leylâ ve MecnunKendilerinden sonra yüreklerini delice çarptıran tek varlık aynıydı, efsâne olan hayatlarında: Allah… Ve aşkı bile kendilerine özendirmişlerdi… Bir yok oluş ve alev alev yanan yürekler aslında cennet bahçelerindeki vuslatın müjdecisiydi Leylâ Mecnûndan çok şey öğrenmişti, ancak Mecnûn, Leylanın sâyesinde ruhunun sahibini keşfetmişti Ve Leyla hikâyenin kahramanı oluverdi Şimdi Mecnûn ateşini alevlendirene borçlu gibiydi… Ve o da Leylâya teşekkür için bir ayna tuttu yıllar sonra karşılaştıklarında… Kendisini Mecnûnda gören Leylâ anladı ki, aslında gerçek Leylâ kendisi değildi İçini yakıp kavuran Mecnûna duyduğu aşk ile vuslatı ararken Leylâ, daha büyüğü ile karşılaşmıştı Artık gerçek olan her şeyin adı Mecnûn, yalanların ise Leylâ idi… Ve aşk da o ikisinde özendiği şeyi keşfetti Aşkın aradığı şey “gerçek”ti… Ve o gün bugün dünya, masalla gerçek arasında gidip geldi Kimi aşklar gerçekliğe erişti, kimi ise vuslata eremedi Yani kısaca gerçekleri acı kabul eden herkes, yaşadığı aşk kadarıyla adına insan denildi ve aşka gerçekliği yakıştıran herkes de vuslatın nağmelerini dinledi Çünkü adına aşk denen şey, O yüce varlığı içinde bir yerlerde keşfederek bu dünyaya uzaktan tebessüm edebilmekti Fatma Aladağ ALINTI-akrep1 |
|