Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavvufun Ölçüsü
Mektubat-ı Muhammed Ziyauddin k s den
Tasavvufun Ölçüsü
Ey kardeş!
“Tasavvuf yoluna ilk girdiğimde olduğu gibi, uyanıkken ve uyku halinde bana haller, zevkler gelir ” diye bahsettiğin hususlardan dolayı Allaha hamd etmen gerekir
Nitekim Kuran-ı Kerimde:
“And olsun, eğer şükrederseniz, size nimetimi elbette arttırırım Ve eğer nankörlük ederseniz, gerçekten azabım çok şiddetlidir ” (İbrahim, 7) buyurmuştur
Fakat hal ve zevkler, ancak İslâm hükümlerine ve inancına uygun bulunduğu takdirde muteberdirler Bu iki esastan birisine kıl kadar aykırı düşse, söz konusu hal ve zevkler yokluk ve mahrumiyet hükmündedir Hak yolcuları ve mürşitlerin yaşadıkları bütün hallerin, dinin hükümlerine göre değerlendirilmesi şarttır Ona uygun olurlarsa makbul, değillerse şeytandan olup, onlardan yüz çevirmek, şiddetle kaçınmak zorunludur
İmam-ı Rabbani k s der ki:
“Tasavvuf, ancak dinin hükümleri ve inanç esasları öğrenilip içselleştirildikten sonra gerçekleşir ve muteber olur Öncekilerin ve sonrakilerin efendisi Peygamberimiz s a v in şeriatına bütün yönleriyle uyulmadan Allaha ulaşma yolu nasıl bulunur? Allaha muhabbeti olduğu iddiasında bulunan kimsenin, tıpkı Nakşibendî yoluna intisap eden kimsenin hali gibi, Hazret-i Peygamber s a v in hayatına uygun yaşayıştan ayrılmaması gerekir
Allah Tealâ Kuran-ı Kerimde buyurur ki:
“Rasulüm de ki: Eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir ” (Âl-i İmran, 31)
Bu ayet-i kerimeden anlaşıldığına göre, manevi aşkın seyri, yine Peygamber s a v in hayatına ve sünnetine her yönüyle uygun düşmekten geçer Allah Tealâ Onun, ailesinin ve ashabının üzerine salât ve selam eylesin
Sohbetin Değeri
Bu mektup, iki gözümün nuru, kalbimin kuvveti olan Molla Alaeddinedir Allah Tealâ onu manevi makamlara yükseltip, kendisine yakın kullarından eylesin
Sizden ayrılıp gurbete düşeli beri, size karşı kalbimin meyli gittikçe arttı ve şahsınızı görme arzusu kesilmedi
Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerimde;
“Sadıklarla beraber olunuz!” (Tevbe, 110) ayet-i kerimesiyle emir buyurduğu ve bizim için bayram değerinde olan kavuşmamız gerçekleşmedi
Ayrıca bu bu yolun başının (Şah-ı Nakşibendin) “Bizim yolumuz sohbettir ” buyurduğu sohbetten uzak kalmaktan dolayı da kalbin acısı bir kat daha artırıyor
Böyle sohbetsiz geçen zaman zararlıdır Ömrün boş yere zayi olmasıdır Şu değerli ömrün hakkı, ilkin onu kıymetli sohbete ulaşma yolunda sarf edip, mümkün olduğunca sohbeti terk etmemektir Sonra, tasavvufta sonu olmayan edepleri elde edip içselleştirmektir Çünkü sohbet bütün kemalât ve marifetlerin eşiği ve hazırlığı durumundadır Geçen zaman ne geri getirilebilir, ne de kaza edilebilir Ne olursa olsun, hiçbir şeyle ölçülemeyen, dengi olmayan sohbetten ayrı geçen vaktinize şiddetle hayıflanın Belirli zamanlarda yapılması emredilen virdleri terk etme ve rabıtadan uzak kalma
Zira, “Tamamıyla yapılamayan bir iş bütünüyle de terk edilmez ” diye bir kural vardır Her ne kadar bunlar bedellerin en değersizi olsa da, hasretimizi ve emirlerin bütünüyle terk edilmemesini, Allah Tealânın sohbete bir karşılık kılması umulur
Vesveseler ve Kurtulmanın Yolu
Bu mektup, alem kutbunun hizmetkârından, Allah yolundaki dostu Muhammed Efendiyedir Bu yolun hizmetkârı, evvela size selam eder, hayır dualarıyla sizi hatırlayarak halinizi sual eder İkinci olarak, muhabbetten bahseden mektubunuz elimize geçti Mektupta bahsedilen halleri anladı İnsanı küfre sürükleyen vesveseler ile insanın isteği dışında kalbine gelen tehlikeli düşünceler (havâtır) hakkında yazdığınız konuların cevabı şudur:
Öncelikle şunu bilmek gerekir: Rivayet edildiğine göre sahabe-i kiramdan bazıları Fahr-i Kainat s a v Efendimize gelerek;
“Kalbimize öyle şeyler geliyor ki onları dilimizle söyleyecek olsak kâfir oluruz!” diye şikayette bulundular
Hz Peygamber s a v Efendimiz onlara cevaben buyurdu ki: “Bu gibi şeylerin kalbe gelmesi imanın kemâlindendir!”
Ariflerden biri de şöyle der:
“Şeytan hırsız gibidir Hırsız, karanlıkta bir eve girince eline geçirdiği herhangi bir şeyle yetinir Daha iyi bir şeyi araştıramaz Ancak ev aydınlık ise, evde bulunan en iyi şeyi çabucak çalıp gitmek ister Şeytan da böyledir İnsanın kalbi günah kirleriyle karanlık vaziyette olduğu sürece, vesveseli şeylerden birini o kalbe düşürmekle yetinir Buna karşılık kalp ibadet, taat ve zikirle aydınlanınca, imanı söküp atmaya yönelik vesveseleri ona atmaya çalışır ”
Allah bizi öylesi durumlardan korusun
Bundan dolayı sözünü ettiğiniz vesvese ve tehlikeli düşüncelerin kaynağı, şeyh-i âzam ve en büyük mürşidimiz olan Şeyh Fethullahın (Allah sırrını mukaddes kılsın) himmetleri dolayısıyla size hasıl olan imanın kemali ve kalbinizin nurlanmış olmasıdır O kötü vesvese ve vehimleri kalpten söküp atmanın çaresi, gavs-ı âzam Seyyid Sıbgatullah Arvasînin de (Allah sırrını mukaddes kılsın) buyurduğu üzere, o hallerin kalbe gelip gitmelerine iltifat etmemektir Vird çekmekte gevşeklik göstermemek ve rabıtaya devam etmektir
Kendi Kusurunu Anlamak
Allaha taat etmek hususunda müridin nefsini kusurlu ve eksik görmesi lazımdır
Nitekim Hâce Alâeddin de buyurmuş ki:
“Hak yolcusu için sürekli kendini kusurlu görmekten başka bel bağlanacak manevi bir makam yoktur ”
Her an kusur kapısından girdiğini düşünmesi, Allah Tealânın kerem ve lütuflarını, kendisinin ise liyakat ve kabiliyetten uzak olduğunu idrak etmesi, Allahın lütuf ve inayetine sığınması gerekir
Hak yolcusunun kendisinde bu kusuru görmesi, onun Allaha karşı olan muhabbetinin eksilmesine ve yok olmasına sebep olmaz Tam tersine muhabbetin artmasına sebeb olur Çünkü muhabbet Allaha itaat etmek demektir
Nitekim Râbia-i Adeviyye k s şiirinde şöyle der:
“Allaha isyan ettiğin halde Onu sevdiğini söylüyorsun
Rabbime yemin ederim ki bu gerçekten garip bir durum
Şayet Allahı sevdiğin doğru olsaydı Ona itaat ederdin
Zira seven, sevdiğine her yönüyle itaatkâr olur!”
Sözün özü, Hak yolcusu nefsinin kusurunu görmeli, onun kötülüğe yatkın ve hazır olduğunu bilmeli ve ona güvenmemelidir Bu husus tasavvufta en önemli şeylerdendir Yolda olan kimsenin bu hususta çalışması, manevi hallerin ortaya çıkmasına güvenmemesi, ayrıca haller ortaya çıkmadığı için de sıkılmaması lazımdır Çünkü hallerin ortaya çıkması Allah Tealânın elindedir O hususta Allahın seçtiği şey, kulun kendisi için seçtiği şeyden daha değerlidir
(Feyyaz Karabel tarafından tercüme edilip Menzil Kitabevince yayınlanan Mektubat-ı Muhammed Ziyauddin adlı eserin 1982 tarihli baskısından yeniden düzenlenerek yararlanılmıştır )
Mektubat-ı Muhammed Ziyauddin k s den
Ali KAYA
ALINTI-akrep1
|