Prof. Dr. Sinsi
|
Mezhepler Hakkında Geniş Anlatım
MEZHEBLER
1 Mezhepler nasil ve ne zaman dogmustur?
Peygamberimiz (S A V ) hayatta iken herhangi bir mezhebe ve müctehide ihtiyaç duyulmuyordu Çünkü peygamberimiz dogrudan meseleleri ve ilgili hükümleri asil kaynagindan, yani VAHY'den aliyordu Dünya islerinde Peygamberimizin (S A V ) bazen kendi görüsünü ortaya koydugu vakidir Yani bazi hususlarda kendileri içtihad ederlerdi Ancak dini konularda buna gerek duyulmaz, Cebrail'in vahiy indirmesi beklenirdi
Ashab devrinde de içtihada gerek görülmedigi gibi, mezheblere lüzum hissedilmemistir Ashab'dan biri karsisina çikan bir mesele hakkinda kendinde bir çözüm bulamadiginda, onu arkadaslarina sorar, dogruyu ögrenip öylece cevap verir veya meseleyi çözerdi Ancak Ashab-i Kiram fethedilen Islam ülkelerine dagilip her biri gittigi ülkede Islami yayarken ancak kendi bildiklerini ögretebildi Zamanla Islam Devletinin sinirlari genislemis, ashab azalmis ve yeni yeni meseleler ortaya çikmis, böylece farkli görüsler ortaya çikmaya baslamistir
Tabii'nin devrine gelindiginde ise meselenin önemi kavranmis ve ümmeti dinin kaynaginda birlestirip Vahdet'i saglamak için Peygamberimiz (S A V )'in hadislerini toplama, tasnif, tahlil, birbirleriyle ve Kur'an ile karsilastirmak süretiyle hüküm çikarma çalismalarina girisilmistir
Iste atilan bu ilk adimla birlikte ilim adamlari kollarini sivayarak ise koyulmustur Ancak kendine güvenen ilim adamlari bu ise koyulurken "biz bir mezhep kuruyoruz, siz de bize uyacaksiniz" diye bir fikir, bir öneri ortaya atmak söyle dursun böyle birsey hatirlarindan bile geçmemistir Su da unutulmamalidir ki, mezhepler arasindaki görüs ayriliklari teferruat meselelerde olup, dinin zaruri hükümlerinde ve te'vili mümkün olmayan "muhkemat"ta bütün hak mezheb alimleri ittifak içindedirler
Mezhepler arasindaki farkliligin sebepleri nelerdir?
Sadece fer-i meselelerde olan farkliligin bazi sebeplerini su sekilde siralamak mümkündür:
A Ayetlerden kaynaklanan farkliliklar:
*Bazi ayetlerde kelimelerin mecazi veya hakiki manada kullanilip kullanilmadiginin farkli anlasilmasi
*Bir kelimenin birden fazla manaya gelmesi
*Ayette bir tahsisin olmamasi Yani yapilacak ise bir sinirlamanin getirilmemesi
*Emir ve nehiy ifadelerinin gerçek manada kullanilip kullanilmadigi hususu
*Ayetlerdeki meselelerin net bir sekilde ortaya konmamasinin hikmeti kullarin akillarini kullanmaya tesvik için olabilecegi gibi Rabbimizin kullarina karsi kesin ve zorlayici bir çizgi çizmek yerine biraz esneklik birakmak suretiyle rahmet ve merhametli olusu da olabilir
B Hadislerden kaynaklanan farkliliklar:
*Lügatten kaynaklanan farkli anlayislar Arapça'nin çok ince bir lisan olmasi hasebiyle bir kelimenin bir harekesi manayi degistirir Bir hadis birkaç okuyus sekliyle rivayet edildiginde imamlarin bunlardan birini tercih etmesi farka yol açar
*Mana ile rivayet caiz oldugu için bazi hadisler tami tamina Peygamberimizin agzindan çiktigi sekliyle degil de mana ile rivayet edilmistir Ancak ravilerin ayni manaya geldigi düsüncesiyle önem vermedigi bir kelime bazan ayni hadisten farkli hükümlerin çikmasina sebep olmustur
*Imamlarin hadisleri anlamada birbirinden farkli olmasi Bu, ya hadisin çok manaya gelmesinden ya da imamlarin anlayis seviyesinin farkliligindan kaynaklanir
*Ayni meselede farkli iki hadisin bulunmasi ve imamlarin bunlari degerlendirerek bir hüküm çikarmasi
*Imamlarin hadis bilgisinin farkli farkli olusu
*Peygamberimizin davranislarinin farkli anlasilmasi
*Hadiste kastedilen mananin anlasilmamasi
*Hadisin sahihligini tesbitteki metotlarin farkli olusu ve zayif hadisle amel edilip edilemeyecegi konusundaki görüs ayriliklari
*Bunlarin yaninda örf ve adetin fetvalarin verilisindeki tesiri, sahabe sözlerine itibar edip etmeme ve degi$ik fetva metodlari farkli görüslerin olusmasina neden olmustur
Bir mezhebe uymak şart mıdır?
Soru: Mezhebleri inkâr eden Abduhçu biri, "Peygamber ve Sahâbenin mezhebi var mı? Bir mezheb imâmına ve hadîse uymadan Kur'âna göre amel ederim " diyor Bir mezhebe uymak lâzım değil mi?
Cevap: Mezheb imâmı demek, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kirâmdan işiterek toplıyan kitaba geçiren büyük âlim demektir Açıkça bildirilmiş olanlara benzeterek meydâna çıkaran derin âlimlerdir Eshâb-ı kirâmın herbiri müctehid ve mezheb imamı idi Her biri kendi mezhebinde idi Hepsi de, mezheb imâmlarımızdan daha üstün idi Mezhebleri daha kıymetli idi Fakat, bunlar kitablara yazılmadığı için, mezhebleri unutuldu
(Peygamberin, sahâbenin mezhibi nedir?) demek, (Ordu kumandanı, hangi bölüğün eridir?) veya (Fizik öğrenmeni, hangi sınıfın talebesidir?) demeye benzer Çünkü sahâbenin her biri bir mezheb imâmı, hattâ mezheb imâmlarının hocaları idi Resûlullah efendimiz de kâinatin hocası idi
Sünnete Uymanın Önemi
(Mezhebe, hadîse uymam) demek (Kur'âna uymam) demektir Zira Hak teâlâ buyurdu ki:
(Resûle itâat eden, Allah'a itâat etmiş olur ) [Nisâ 80]
(Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının ) [Haşr 7]
(İndirdiğimi insanlara beyân edesin, açıklayasın) [Nahl 44]
Beyân etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka sûretle anlatmak demektir Âlimler de, âyetleri beyân edebilselerdi ve kapalı olanları açıklıyabilselerdi ve Kur'ân-ı kerîmden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, (Sadece sana vahy olunanları teblîğ et ) derdi Ayrıca beyân etmesini emretmezdi (Huccetullahi alel'âlemîn)
Sünnet [hadîs-i şerîler], Kur'ân-ı kerîmi, mezheb imâmları da sünneti açıklamışlardır Âlimler de, mezheb imâmlarının sözlerini açıklamışladır Hadîs-i şerîfler olmasaydı, namazların kaç rek'at olduğu, nasıl kılınacağı, rükü' ve secdede okunacak tesbîhler, cenâze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekât nisâbı, orucun, haccın farzları, hukûk bilgileri bilinmezdi Ya'nî hiç bir âlim, bunları Kur'ân-ı kerîmden bulup çıkaramazdı Bunları peygamber efendidimiz açıklamıştır Sünneti müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhebler meydana çıkmıştır Peygamberimiz de bu âlimlere uymamızı emrediyor:
(Kur'ân-ı kerîme tâbi' olmak, hepinize farzdır Onu terk etmek için hiçbir özür olamaz Kur'ân-ı kerîmde bulamadığınız işlerde, sünnetime uyunuz Sünnetimde de bulamazsanız, Eshâbımın sözüne uyunuz ) [Beyhekî]
(Âlimlere tâbi' olun!) [Deylemî]
(Âlimler rehberdir ) [İ Neccâr]
(Bize yalnız Kur'ândan söyle!) diyen birine, İmrân bin Husayn hazretleri: (Ey ahmak! Kur'ân-ı kerîmde, namazların kaç rek'at olduğunu bulabilir misin?) dedi Hz Ömer'e, farzların seferde kaç rek'at kılınacağını Kur'an-ı kerjmde bulamadık dediklerinden, (Allahü teâlâ, bize, Muhammed aleyhisselâmı gönderdi Kur'ân-ı kerîmde bulamadığımızı, Resûlullahdan gördüğümüz gibi yapıyoruz O, seferde, dört rek'at farzları iki rek'at kılardı Biz de, öyle yaparız ) buyurdu (Mîzân-ül-kübrâ)
(Mezhebe uymam Kur'ânla amel ederim ) demek, (Kanunlara uymam, yalnız Anayasa'ya göre hareket ederim ) demek gibi yanlıştır Çünkü Anayasa'da bütün hükümler, bütün cezâlar bildirilmemiştir Anayasa, kanunlara havâle etmiştir Kanunlardan başka tüzükler, yönetmenlikler de çıkmıştır (Anayasa varken, kanına lüzum yok ) demek ne kadar yanlış ise, (Kur'ân varken, mezhebe lüzum yok ) demek, bundan daha yanlıştır Kur'ân-ı kerîmi hadîs-i şerîfler, hadîs-i şerîfleri de mezheb imâmları açıklamıştır Kanunlar, Anayasa'nın gösterdiği istikamette hazırlanmış, mezhebler de, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği istikamette teşekkül etmiştir
Hiç kimse, (Madem, mezheb, kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açıklamasıdır Ben de açıklar bir mezheb kurarım ) diyemez Çünkü bir kimsenin (Mâdem doktor olmak, tıp kitâbı okumaya bağlıdır Kimyager olmak için de kimya kitabı okumak kâfidir ) diyerek eline aldığı bir tıp ve kimya kitabı ile doktorluk yapmaya,ilâç imâl etmeye kalkışması ne kadar gülünç ise, (Ben de Kur'ândan, hadîsten hüküm çıkarırım) demek daha gülünçtür
(Ben İslâma göre hareket ederim, mezhebe uymam) demek, (Ben devletin emrine uyarım Fakat, kanunu, polisi, hâkimi dinlemem ) demeye benzer Çünkü İslâma uymak demek, dört hak mezhebden birine uymka demektir İslâm yarı, mezheb ayrı değildir
Mezheb değiştirmek
Dört mezhebin imâmları ve onları taklîd eden âlimler, her müslümanın dört mezhebden dilediğini taklîdde serbest olduğunu ve bir mezhebden başka mezhebe geçmenin câiz olduğunu ve harac, sıkıntı olduğu zamanlarda, başka mezhebin taklîd edileceğini bildirdiler Allahü teâlâ, mü'minlerin dört mezhebe ayrılmalarını ve bunun, kulları için fâideli olacağını ezelde takdîr ve irâde buyurdu Amelde mezheblere ayrılmaktan râzı olduğunu bildirdi Râzı olmasaydı Resûlü, bu ayrılığın rahmet olduğunu bildirmezdi İ'tikâdda ayrılmayı yasak ettiği gibi, amelde ayrılmayı da yasak ederdi (Mîzân)
Resûlullah, Kur'ân-ı kerîmde icmâlen bildirilenleri, ya'nî kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'ân-ı kerîm kapalı kalırdı Resûlullahın vârisleri olan mezheb imâmlarımız, hadîs-i şerîflerde mücmel olarak bildirilenleri açıklamasalardı, sünnet-i nebeviyye kapalı kalırdı Böylece, her asırda gelen âlimler, Resûlullaha tâbi' olarak, mücmel olanı açıklamışlardır
Bilinen dört imâm zamanında, başka mezheb imâmları da vardı Bunların da mezhebleri vardı Fakat, bunların mezheblerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı (Hadîka)
Ehl-i sünnetin dört mezhebinin îmânları, inandıkları şeyler, birbirlerinin aynıdır Aralarında hiç fark yoktur Ayrılıkları yalnız ameldedir Bu da, müslümanlara bir kolaylıktır Her müslüman, dilediği mezhebi seçerek, bunu taklîd eder Her işini, seçtiği mezhebe göre yapar Müslümanların, dört mezhebe ayrılmaları, Allahü teâlânın rahmetidir Bir müslüman, kendi mezhebine göre ibâdet yaparken, bir zahmet, bir meşakkat hâsıl olursa, başka bir mezhebi taklîd ederek, bu işi kolayca yapar
|