Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefi Terimler Sözlügü K
Felsefi Terimler Sözlügü K
KABBALA
Yahudilerin yazılı olarak konulmuş olan tanrısal yasaları yanında ağızdan ağza geçen dinsel buyrukları İbrani felsefesinin ve söylence yazılarının toplamı Tarihleri kesin bilinmez; en eskisi evrenin yaratılışı ile ilgilidir Bu yapıt Yahudilerin ta menşeinden itibaren halkın dini dolayısıyla Zeburun gizli (batını) bir yorumunu yapmaktadır Tevrat ve Kabala, belli bir zamanda yazılmış değildir Ve oluşması yüzyıllar sürerek ortaçağın sonuna doğru tamamlanmıştır Sefer jezirah (yaratmanın kitabı) ve Sefer Hazzahor (ışığın kitabı) adlarını taşıyan iki kitaptan oluşmaktadır Bu kitaplarda ağızdan ağza geçmiş ve uzun yüzyıllar yazıya geçirilmemiş felsefesel öyküler vardır
KAOS
Evrenin, düzene girmeden önceki karışık durumu
Kategori : Kant'da deneyden önce gelen, zihinde bulunan on iki yargı formu
KAVRAM
Bir düşünce ya da idea; bir sözcüğün veya terimin anlamı
KİNİSİZM
Antisthenes ile Diogenesin oluşturdukları Sokratesçi öğreti 
Sokratesin öğrencisi Atinalı Antisthenes, bir hayli yaşlandığı sırada, bütün dünya zevklerine ve özentili felsefelere sırt çevirmişti Soylular arasında ve zevkli bir ömür sürerek yaşlandığı halde birdenbire doğaya dönmüş, doğaya uygun yaşamayı yeğlemişti Köleler gibi giyiniyor ve “ zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim” diyordu Öğretmeninden öğrendiği erdem anlayışını herkesin anlayabileceği bir dille anlatmaya başlamıştı Her türlü mal ve mülk edinmeye, kölelik ve aile kurumlarına, din inançlarına karşı çıkıyor ve çevresindekilere iyilik öğütleri veriyordu Gerçekleştirmek istediği, bir çeşit çilecilikle insanın tam bağımsızlığını kazanabileceği ve böylelikle mutluluğa kavuşabileceği düşüncesini okullaştırmaktı Antisthenese göre insanın ereği mutluluktur, mutluluk da her türlü bağdan kurtulmuş içsel bir özgürlükle gerçekleşir İstenilecek tek şey erdem, kaçınılacak tek şey erdemsizliktir Gerçek erdem, insanın hiçbir değere bağlı ve tutsak olmamasıyla elde edilir Bunu sağlamak için de insanın bütün tutkularından sıyrılması gerekir
Öğretiye köpeksi adının verilmesi Antisthenesin öğrencisi Diogenes yüzündendir Diogenes Antisthenesin mesihvari sözlerine uyarak her şeyden el etek çekip bir köpek gibi yaşamaya başladı Ölüleri gömmek için kullanılan toprak bir kap içinde yaşıyor ve felsefesini eylemiyle gerçekleştiriyordu Diogenes Antisthenesin aklından bile geçirmediği bir biçimde bütün geleneği yadsıyarak her türlü ruhsal ve bedensel isteklere sırt çevirmiş, kendisini doğanın içinde doğal bir varlık gibi özgür kılmıştı Gerçek erdeme böylesine bir özgürlükle varılabileceği kanısındaydı
Kinikler her türlü gelenek ve göreneğe karşı çıktıklarından kinizm deyimi, törebilim kurallarını hor görme ırası anlamında da kullanılmıştır Bu anlamda utanmazlık demektir
Kinizm, Sokratesçi bir okuldur Antisthenes da Sokrates gibi töresel bir amaca yönelmeyen bilimleri küçümser, erdemin bilgiyle elde edilebileceğini savunur, yaşamın amacı olan mutluluğu erdemlilikte bulur
Konseptualizm: Adcılık ve gerçekçiliğe karşı olarak, kavramların genel düşüncelerden ibaret bulunduğunu ve bunların gerçek olduklarını savunmak kadar gerçek olmadıklarını savunmanın da yersiz olduğunu ileri süren Fransız düşünürü Abaelardusun uzlaştırıcı öğretisi 
Realistler, metafizik tutumlarına uygun olarak genel kavramların gerçek olduğunu ileri sürmüşlerdi Adcılarsa genel kavramların sadece birer sözden ibaret olduğunu ileri sürerek gerçek olmadıklarını savunuyorlardı Ortaçağın aydın bilgini Petrus Abaelardus, kavramcılık öğretisiyle, bu çatışmayı uyuşturmaya çalıştı Tartışma beyhudedir, diyordu, kavramlar elbette gerçek değildirler, ama gerçekliklerden çıkarıldıkları için gene elbette bir gerçeklik taşımaktadırlar Bunlar, adı üstünde, kavramdırlar ve bunların bu anlamda gerçekliklerini tartışmak yersizdir Kavramların elbette nesne ve eylemlerden bağımsız olarak birer varlıkları yoktur, ama nesnel gerçeklik bilgisinin özel bir biçimidirler, bizler onlarsız (nesne ve eylemlerden soyutlanmış genel kavramlar olmaksızın) nesnel gerçekliği bilip tanıyamayız Tümeller ne nesneden önce, ne de sonradırlar, nesnenin kendisidirler Abaelardus bu savıyla açıkça adcılara katılmakta , ne var ki onlardan biraz farklı olarak tümellerin ya da önsel genel kavramların nesnel gerçekliğin kavranmasında temel öğeler olduklarını ileri sürmektedir Adcılığın geliştiricisi Oscamlı William da Abaelardusun bu savına katıldığından kavramcılık öğretisine son dönem adcılığı adı da verilir
KOSMOS
Düzenli ve uyumlu bir yapı oluşturan bütün; evren
KRİTİSİZM
Alman düşünürü Immanuel Kantın öğretisi 
Kanta göre felsefe araştırması, bir değerlendirme (eleştiri) olmalıdır Felsefe usla yapılıyor Öyleyse usu değerlendirmek onun ne olduğunu ve ne olmadığını iyice bilmek gerek Felsefe nasıl bir usla yapılıyor? deneyden yararlanmayan bir salt usla Öyleyse salt us nedir Salt us, duyarlığın verilerinden alınmamış olan (apriori) bir bilgiyi gerçekleştirdiği iddiasındadır Buysa nesneler düzenini aşarak düşünce düzenine yükselmek demektir Öyleyse salt usun bilme yöntemi bir aşkınlık yöntemidir Salt us bu yöntemle gerçek bir bilgi edinebilir mi? Öyleyse bilgi ne demektir , önce onu tanımlamak gerekir Kanta göre her bilgi, bir yargıdır Ne var ki her yargı, bir bilgi değildir Örneğin “her cisim yer kaplar” yargısı bize yeni bir bilgi vermez, çünkü “cisim” kavramı esasen “yer kaplamayı” içerir; bu yargıda sadece bir çözümleme yapılıyor ve “cisim” kavramı çözümlenerek kendisinde esasen bulunan bir bilgi hiçbir gereği yokken yeniden ortaya konuyor Oysa “bu yük ağırdır” yargısı bize yeni bir bilgi verir, çünkü “ yük” kavramı kendiliğinden hafif ya da ağır olduğunu bildirmez; burada, ötekinin tersine, bir çözümleme değil bir bireştirme yapıyoruz ve “yük” kavramıyla “ağır” kavramını birleştirerek yeni bir bilgi elde ediyoruz Demek ki bize bilgi veren yargılar çözümsel yargılar değil, bireşimsel yargılardır Salt us bu bireşimsel yargıyı aşkınlık yöntemiyle, deneyi aşarak gerçekleştirebilir mi? Kant bu soruya kesin olarak şu karşılığı veriyor: gerçekleştiremez Böylece metafiziği kesin olarak yıkmış oluyor: “salt us deneyden yararlanmadan hiçbir bilgi gerçekleştiremez ” Öyleyse metafizik tasarımlar, insanların romantik düşlerinden başka bir şey değildirler Kant öncesi felsefenin tanrılaştırdığı us, böylelikle tahtından indirilmiş oluyor; artık, aşkınlık yöntemiyle çalışan salt usa güvenilmeyecektir Kant eleştirmeye devam ediyor: salt us, bireşimsel yargı olan bilgiyi niçin gerçekleştiremez? Çünkü us, sadece bir birleştirme işini gerçekleştirmektedir ve bu iş için gerekli gereçleri nesneler düzeninden almaktadır Elimizle tuttuğumuz taşı yere bırakınca onun düştüğünü görüyoruz ve ancak ondan sonradır ki (apesteriori) “bırakılan taş düşer” bilgisini edinebiliyoruz Bu deneyi yapmadan önce (apriori) bu konuda hiçbir bilgimiz olamaz Bize bu gereçleri veren duyarlıktır Duyarlık , bize bu gereçleri nasıl veriyor? Zaman ve ***** içinde veriyor Oysa nesneler düzeninde zaman ve ***** diye bir şey yoktur Demek ki bunlar duyarlığın dışardan almadığı, kendinden çıkardığı bir şeylerdir ve duyarlık bunları katmadan, dışardan aldığı hiçbir şeyi bize gönderemez Bunlar deneyden elde edilemeyeceklerine göre, usun verilerimidir? Kant, bu soruya da kesinlikle şu karşılığı veriyor: hayır, bunlar usun verileri olamaz Çünkü küçük çocuklar zaman ve uzayı düşünmeksizin bilirler, hiçbir ussal işleri gerçekleştiremedikleri halde sevdikleri şeylere yaklaşır, sevmedikleri şeylerden uzaklaşırlar Öyleyse, duyarlık, ne nesneler ne de düşünce düzeninden aldığı bu şeyleri nasıl elde etmiştir? Kant, bu soruya , kendine özgü bir karşılık veriyor: sezi ile Kanta göre bunlar birer biçimdir ve ancak duyarlığın sezisiyle elde edilebilir Zaman iç duyarlığın biçimidir, içimizden gelen her duygu zamanla birliktedir; ***** dış duyarlığın biçimidir, dışımızdan gelen her duygu *****la birliktedir Katılmadıkları hiçbir duyumun gerçekleşemeyeceği bu biçimler, usun verileri olmadıkları halde deneyüstü (transzendentale)dürler Deneyden çıkarılmışlardır ama bunlarsız da deney yapılamaz Kanta göre, aşkın bilgi olamaz ama deneyüstü bilgi olabilir Bir soru daha gerekiyor: deneyden gelen verilere duyarlığın seziyle elde ettiği biçimlerin katılması, bilimsel bir bilgiyi gerçekleştirmeye yeter mi? Yetmeyeceğini söyleyen Kant, sonunda usa deneyüstü bir görev bulmuştur: bireştirme işi Kant a göre us bu görevi gerçekleştirmeseydi, ne duyuların verileri ve ne duyarlığın katkıları bilimsel veriyi gerçekleştirebilirdi Öyleyse us , bu bireştirme işini nasıl yapıyor? Duyarlığın katkısıyla birlikte gelen bilgi süreçlerini düzenleyici kalıp (kategori)lara sokarak Us, bu kalıpları ne deneyden ve ne de duyarlığın sezişinden almıştır; bu kalıplar onda temel olarak vardırlar ve kendisiyle birliktedirler Demek ki, Kanta göre bilgi, gene de, nesneler düzeninde değil, usun düşünme düzeninde gerçekleşmektedir Kant, böylelikle kendi düşünme yöntemini de bulmuş oluyor: deneyüstü yöntem ( transzendental methode) Kendi kurduğu bu terimle, eleştirici bakışını dile getirerek, bilginin duyuların ürünü olduğunu savunan duyumculukla anlığın ürünü olduğunu savunan anlıkçılık(entellektüalizm)ın üstüne aşıyor ve gerçeğin, her ikisinin birleşik bir üstündeliğinde olduğunu savunuyor
Kanta göre; kesin, tümel, her zaman ve her yerde geçerli bilgi elbette deneyüstü önsel bir bilgidir Çözümsel yargıların tümü sonsaldır, deneden sonra gerçekleşmişlerdir ve bu yüzden bilimsel ve kesin bir bilgi vermezler Bireşimsel yargıların da önsel olanları vardır ama sonsal olanları da vardır İşte asıl kesin ve bilimsel bilgi bu önsel bireşimsel yargılardır
KURAM
Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar bütünü
KUŞKUCULUK
Alm Skeptizismus, Fr scepticisme, İng scepticism, Yun Skeptesthai = gözlemek, incelemek, es t hisbaniye, reybiye
1- Düşünsel tutum olarak:
a Kesin bir tutumda olmama, karar verememe
b Kuşkuyu ilke yapma; her değerden, anlatımdan, öğretiden, inançtan ilkece kuşku duyma
2- Yöntem olarak; apaçık olan doğruya, kesin bilgiye varmak için, sağlam bir dayanak bulana dek, bütün bilgilerin göz- den geçirilerek eleştirilmesi, sınanması (Ör Descartes'ta)
3- Felsefe çığırı olarak: Gerçekliğin özünü bilmenin olanaklı olmadığını ileri süren öğretiler:
a Salt, köktenci kuşkuculuk; her türlü bilgi olanağını yadsır
b Ölçülü, göreli kuşkuculuk; yalnızca belli alanlarda bilgi olanağını kaldırır /
Kuşkuculuğun kurucusu Elisli Pyrrhon'dur Yeniçağdaki temsilcileri: Montaigne, Bayle, daha ılımlı olarak Hume
KYNİKLER OKULU
Alm Kyniker, Kynismus, Fr cynique, cynisme, İng Cynics, Cynism, Yun kyon = köpek, kynikos = köpeksi, es t Kelbiye
Yaşamın biricik ereğini hiçbir şeye gereksinme duymama ve kendi kendiyle yetinme, kısaca salt özgürlük olarak erdemde bulan Sokratesçi Yunan felsefe okulu
Kurucusu Antisthenes'tir Okul Kinosarges'te kurulduğu için Kynikler okulu diye adlandırılmıştır Başka bir kanıya göre de Kynik adı, kyon = köpek'ten türemiştir Köpek gibi olmayı dile getirir Kynikler uygarlık değerlerini hor gördükleri ve yaşama biçimleri her türlü kuralın dışında olduğu için bu adı almışlardır
KYRENE OKULU
Alm Kyrenaiker, Fr cyrenaisme, İng Cyrenaics, es t Kayrevaniye
Haz veren her şeyin iyi, acı veren her şeyin kötü olduğunu öne süren, istencin biricik ereğini, insan için en doğal bir duygu olan haz olarak gören Sokratesçi Yunan felsefe okulu
Kurucusu Kyreneli Aristippos'tur: Aristippos hazcılık öğretisini sofistlerin duyumculuğu üzerine kurmakla birlikte gerçek hazza götüren biricik aracın bilgi (Sokratesçi öğe) olduğunu söyler
|