Prof. Dr. Sinsi
|
Kanlica
KanLiCa
Kanlıca istanbul Boğazının Anadolu yakasında yer alan bir cennet köşesidir Kuzeyinde çubuklu, güneyinde Anadolu hisarı semtleri ile komşudur ve işçe olarak da Beykoz'a bağlıdır Tam karşısında, boğazın Rumeli yakasında ki bir başka cennet köşesi olan Emirgan yer alır hemen her istanbul'lunun aklında yoğurdu ile ünlenmiş olan Kanlıca'nın özelliği tabi ki bir tek bu değildir
Anadoluhisarı ile Çubuklu'nun arasında yer alan Kanlıca'nın hemen güneyinde, eskiden Phiela[manoli] körfezi denilen Kanlıca koyu yer almaktadır Kanlıca Denize doğru küt bir çıkıntı meydana getirmektedir Bu çıkıntı Bizans kaynaklarında, Phrixu Limen olarak adlandırılmaktadır Bülbül deresinin ağzında yer alan bu koy'un Osmanlı döneminde, özellikle 19 yüzyılda düzenlenen mehtap şenlikleri ile ünlü olduğu bilinmektedir Bu koy'a ayrıca Atatürk'ün ünlü yatı Savarona'nın da sık sık demir attığı bilgisine, Cumhuriyet dönemi gazetelerinde ve hatıratlarda rastlanmaktadır
Kanlıca adının kağnı arabası kullandıkları için "kanglı" olarak isimlendirilen bir Türk kabilesinden türediği iddia edilmektedir Beykoz, Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra bu yöreye insanların Anadolu'dan kağnılarla gelmesi sonucu, önceleri "Kağnılıca" olarak anılmaya başlayan semt, zaman içersinde "Kanlıca" adını almıştır
Kanlıca'nın Bizanslılar döneminde Elasos yada Olasos olarak adlandırıldığı vu bu semtin, zengin toplum kesimlerinin itibar ettikleri bir yazlıkmekan olduğu, tarihi kaynaklardan karşımıza çıkan bir başka bilgi kaynağıdır
Kanlıca vapur iskelesi yanında yer alan İskender paşa Camii, kanlıcanın tarihi yapılarından birisidir !559-1560 yılları arasında bu camiyi yaptıran, İskender paşa
Kanuni Sultan Süleyman'ın vezirlerinden olup, bostancıbaşılıktan bu göreve yükselmiştir İskender paşa, osmanlı tarihinde "Magosa Fatihi" olarak da bilinmektedir İskender paşa cami'nin bir diğer önemi; Mimarının Ünlü Mimar Sinan olmasıdır Cami'nin yanı başında, İskender paşa ve oğlunun birlikte yattıkları İskender paşa türbesi yer almaktadır Sayın Samiha Ayverdi, bu türbe ile ilgili olarak şu gözlem ve hatırasını aktarır:
" Elli-atmış sene evveline kadar bir ihtişam durağı halinde olan İskender Ahmet paşa türbesi, köy halkının saygı ve gurur köşesi idi İstanbul'da(*) mektebe yahut imtahana girecek olan gençlerin bu türbeyi ziyaret ederek ondan destur almaları köyün ananesi olduğu gibi, her sabah işine gitmek için vapura binenlerin yada inenlerin türbe önünde, üçihlas bir fatiha okumaları keza bir mahalli gelenekti "
Bununla birlikte bu türbe'nin hemen yanında, bugüne kadar gelebilmiş bir muvakkithane, bulunmaktadır
Kanlıca yalıları ile de tarihsel bir kimlik kazanmıştır Öyle ki; IV Murat döneminin şeyhülislam'larından Bahai efendinin yaptırdığı bir yalı nedeniyle Kanlıca Koyu, "Bahai koyu" olarak da anılmaya başlamıştır Bahai efendi'nin yalısı, 19 yüzyılda yanarak yok olmuştur Burada ihtisap ağası Kör Tahsin efendi, yeni bir yalı yaptırmıştır Bu koy'un sol tarafında Hacı Raşit bey yalısı yer almaktadır
Özellikle 19 yüzyıldan itibaren önde gelen devlet adamları, yaz mevsimlerini, Kanlıca'da geçirirler ve devletin kaderi ile ilgili konularda bir çok önemli olaya burada karar verirlerdi Tanzimat döneminin en önemli paşalarından olan Ali paşa'nın burada ki yalısında çok önemli siyasi görüşmelerin yapıldığı bilinmektedir Türk-Yunan Muahede'si, Ali paşa'nın yalısında imzalanmıştır
Kanlıca semtinde ki meşhur yalılardan bir diğeri de, Saffet Paşa yalısıdır Bu tarihi yalıda da bir çok önemli toplantı yapılmış, bir çok yabancı devlet adamı, hariciye nazırlığı ve bir dönem sadrazamlık yapan Saffet paşa'yı bu yalı da ziyaret etmişlerdir Bu yalılar yanında, Kanlıca koyu'nun sol tarafında yer alan Nuran ve Turan Barlas tarafından restore ettirilen, yağlıkcı Hacı Reşit bey yalısı da tarihi değer taşıyan yalılardandır
Başlangıçta çeşitli Valiliklerde bulunan Vecihi paşa tarafından yaptırılan, ancak Kavalalı Mehmet Ali paşa'nın torunu Prenses Rukiye tarafından 1895 yılında yeniden yaptırılan ve Rukiye Sultan yalısı olarak da adlandırılan yalı da, burada sözü edilmesi gereken tarihi yapılardandır Prenses Rukiye, Sadullah paşa'nın oğlu Nusret bey ile evlenmiş, ve Nusret bey'in annesi, yalının kendi payına düşen kısmını gelinine hediye etmiştir Prenses Rukiye bir süre sonra yalıyı mısırlı İffet hanım'a satmış, İffet hanım'ın memleketine kaçmasından sonra da yalı, 1957 yılında Özdemir Atman tarafından satın alınmıştır
Bir botanik aşığı olan ve üç padişahın baş hekimliğini yapan Hekimbaşı Salih efendi tarafından Hekimbaşı yalısıda bir başka güzellik abidesidir Çeşitli bitkilerden çeşitli ilaçlar üreten ve adını Osmanlı Modern tıp tarihine yazdıran Hekimbaşı Salih efendi'nin yaptırdığı bu muhteşem görünüşlü yapı, 1978 yılında yeniden restore edilmiştir
1699 yılında yaptırılan Amcazade Hüseyin paşa yalı'sına da burada değinmek gerekir Bu yalı, bütünüyle sağlam bir yapı olduğu zamanlarda, deniz kenarında seksen metrelik bir sahile yada rıhtıma sahipti Yirmi odalı bir harem binasını bünyesinde barındıran yalı, Osmanlı imparatorluğu'nun güçsüz düşmeye başladığı dönemlerde, devleti resmen yöneten Köprülü sülalesinin, baş sadrazamından dördüncüsü olan ve Mevlevi tarikatına üye olduğu bilinen Hüseyin paşa tarafından yaptırılmıştır
Sözü yalılardan açıp da Halil Ethen paşa yalı'sından söz etmemek mümkün değildir II Abdülhamit döneminde bir süre sadrazamlık yapan Ethem İbrahim paşa tarafından yaptırılan yalı, Osmanlı tarihinin son dönemlerinin bilinen bir çok simasını bünyesinden çıkaran bir aile tarafından yaptırılmıştır 1830 tarihinde Fransa'ya gönderilen Ethem paşa tarafından yaptırılan yalı, onun Fransız mimarisinden ne denli etkilendiğini de gözler önüne sermektedir Ethem paşa öldükten sonra yalı, Ethem paşa'nın en küçük oğlu Halil Ethem paşa'nın adıyla anılmaya başlanır Ethem paşa'nın bir diğer oğlu da, meşhur sanat adamı Osman Hamdi Bey'dir
Bu çerçevede Melike Aliye hanımla evlenerek müslüman olmuş bir Fransız Marki'sine ait olan Marki Recep bey yalısı'nı da anmak yerinde olacaktır Bu yalı'nın üst tarafında, ağaçlar arasında Necip bey kışlık köşkü de bulunmaktadır 1900 lü yılların başında Mustafa Reşid paşa tarafından yaptırılan ve Manolya yalısı olarak da anılan ve 1992 yılında Işıkoğlu ailesi tarafından satın alınan Bahriyeli Sedat bey yalısı; 1848 yılında Mustafa paşa tarafından satın alınan ve o tarihden bugüne aynı ailede kalan ve şu anda sadece selamlık kısmı ayakta duran ve Esat bey yalı'sı olarak da bilinen Zarif Mustafa paşa yalı'sı; 1895 yılında Yıldız sarayında görevli bir subay tarafından yaptırılan ve çok sonraları Rahmi Koç tarafından satın alınan Nuri Paşa yalısı; II Abdülhamit döneminde yaptırılan ve Dr Osman Yargıcı tarafından restore ettirilen Rıza bey yalısı ve son olarak da kadri bey yalısı; kanlıca semtinin tarihi değer taşıyan binalarındandır
Kanlıca'nın bir diğer güzelliği de, Fıstıklı yokuşundan körfeze inen alanda, I Mahmut zamanında kurulan ve padişahlar tarafından büyük ilgi gören Mihrabat korusudur Mihribat korusuna, Nevşehirli Damat İbrahim paşa tarafından yaptırılarak III Ahmet'e hediye edilen Mihribat kasrının adını verdiği iddia edilir ne yazık ki Mihribat kasrı yeniçeri isyanları sırasında yakılmış yıkılmış ve yok edilmiştir Mihribat Korusu, görkemli tarihine rağmen gittikçe küçülmüştür Yahya Kemal'in gözlerden uzak saatler geçirmek için, tercih ettiği Mihribat korusu pek çok şaire ve yazara ilham olmuştur
Otağtepe'de Kanlıca'nın bir diğer tarihi mekanlarındandır Yıldırım Bayezıd İstanbul'u kuşattığında, otağ kurduğu yer, Otağtepe olarak adlandırılmış, ve burada aynı isimle anılan bir semt kurulmuştur Günümüzde Otağtepe'de, TEMA vakfının geliştirdiği Doğa kültür parkı bulunmaktadır Bu park, kuzey parkı ve güney parkı olarak iki bölümde düzenlenmiştir Kuzey parkında çeşitli bitki türleri sergilenmekte,dinlenme ve yürüme makanları müşterilere hizmet verirken güney parkında ise isteyenlerin spor yapması amacıyla düzenlenmiş aynı zamanda çocuklara hizmet eden eğlence yerleri ile donatılmıştır
Kanlıca, eskiden beri mehtabıyla ve semtde düzenlenen eğlenceleriyle ünlüdür Kiyüz yada üç yüz kayıkla bahai körfezinden[Kanlıca koyu] Boğaza açılarak yapılan mehtap gezileri, bir çok romanın ve şiirin konusu olmuştur Körfezin etrafını çevreleyen koru bülbül yatağı olduğundan, burada denize dökülen dereye "Bülbül deresi" adı verilmiştir Burada ki bülbül dinlenceleri çok meşhurdur Sazlı sözlü eğlencelerin yapıldığı bu mekanda dalyanların da kurulduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur
Kanlıca birbirinden güzel tarihi çeşmeleri ile de ünlüdür Kanlıca'da ki başlıca çeşmeler şunlardır: Berberbaşı Ali Efendi çeşmesi, Dutdibi çeşmesi, Halepli çeşmesi, Kavacık çeşmesi, Mahmut Aziz Bey çeşmesi, Mehmed Sait Efendi çeşmesi, Orta çeşme, Baba Ali çeşmesi
Halepli çeşmesi ile ilgili olarak A Cabir Vada, Boğaziçi konuşuyor adlı önemli kitabında şu satırlara yer verir:
" İnşa tarihi ve banisi malum değildir Şosenin inşasından evvel, muhaddep hazineli ve uzun bir çeşme idi Şimdi ki binası 1931 senesinde İstanbul Belediyesi tarafından betonarme usulünde inşa ettirilmiştir Şosenin inşaası ve yolun tevsii münasebetiyle, çeşmenin cephesi ile pek muhtazaman tonoz hazinesinin yıktırılması zarıreti hasıl olmuştur (  ) Suyu bol ve tatlıdır Çay ihzarına sarnıç suyundan daha elverişlidir Çeşmenin manbaı, bugün şekibe'nin tasarrufunda bulunan ve Kadimen karlıkbayırı tesmiye edilen arazinin mezarlık yoluna bakan köşesinin biraz gerisinde kazılmış olan kuyudur "
A Cabir Vada, aynı çalışmasında Kavacık çeşmesi ile ilgili olarak da şunları söylemektedir :
" Havuzun şark cihetinin ortasında,2 18 metre yüksekliğinde ve her tarafı 0 45 metre genişliğinde ve dört köşeli mermer bir sütundan bol su akmaktadır Bu sütunun üst kısmına Lale resmi yapılmış başka bir sütun oturtturulmuştur (  ) Kavacığın banisi olan Hasan Tahsin bey tarafından inşa edilmiş olması melhuzdur "
A Cabir vada, yine aynı kitabında Mahmut Aziz bey çeşmesi ile ilgili olarak da şunları söylemektedir: " Mısır kapı Kethüdası Mahmut Bey'in yalısına gelen dağ sularının fazlası, akıtılmak için, 1882 senesinde inşa edilmiş bir hayır iken, bugün pek perişan bir hal almıştır (  ) 1941 senesinde sığınak haline getirilmek için tuğladan yapılmış aynasına büyük bir delik açılmış olduğundan çeşme vasfı büsbütün kaybolmuştur "
Günümüzde, sütü ve yoğurdu ile meşhur olan Kanlıca, Beykoz ilçesinin gözde semti olmaya devam etmektedir
|