Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAnadolu'nun Kilidi AFYON “Düzlükte, gelip geçse de yol, Afyonkarahisar'dan Ey yolcu, görünmez Afyonkarahisar, istasyondan Şayet vaktin olursa tırman Kale'ye Bak Afyonkarahisar'a gökyüzünde bir balkondan” Ege Bölgesi'nin İç Batı Anadolu bölümünde yer alan Afyon ili, coğrafi konum itibariyle Marmara ve İç Anadolu bölgelerini Ege ve Akdeniz bölgelerine bağlayan bir geçit, bir eşik durumunda olması nedeniyle tarih boyunca doğu ile batı, kuzey ile güney arasında bir köprü, bir intikal bölgesi olmuştur MÖ 3000'den başlayarak bilinen beşbin yıllık bir tarihe sahip olan ve sırasıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Hellenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar'ın hüküm sürdükleri Afyon İli, ülkemizin üç coğrafi bölgesinde yer alması ve geçit olma özelliği nedeniyle “ Anadolu'nun Kilidi ” haline gelmiş Anadolu'nun üstünlüğünü ele geçirmek ya da korumak için yapılan büyük savaşlardan olan İpsos (MÖ301), Miryakefalon (1176) ve Büyük Taarruz (1922) savaşları Afyon topraklarında cereyan etmiştir Geçiş ve kavşak bölgesi olması nedeniyle Hititler Arzava seferine giderken Afyon'dan geçmişler; Frigler sonunda gelip Afyon'a yerleşmişlerdir Persler Apameia'yı (Dinar) merkez edinmiş Roma ticaret yolları Afyon'da düğümlenmiştir Bizanslılar Amorium'u (Emirdağ) askeri üs yapmış, Araplar ve Türkler Anadolu'nun kilidinin Afyon'un alınmasıyla açılacağını düşünerek Afyon'a saldırmış, Haçlı Seferleri buradan geçirilmek istenmiştir Selçuklular Afyon'u üs olarak kullanmış, Osmanlılar, Anadolu'nun Osmanlılaşması için Karamanoğulları üzerine buradan sefer düzenlemiş, Anadolu'da egemen olmak isteyen Yunanlılar da yine stratejik öncelik verdikleri Afyon'da üstlenmişlerdir Son olarak Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının en büyük zaferine ev sahipliği yapmıştır Batı Anadolu ile İç Anadolu Bölgelerini birleştiren yüksek alanın güney parçasını oluşturan Afyon, doğuda Konya, batıda Uşak, kuzeybatıda Kütahya, güneybatıda Denizli, güneyde Burdur, güneydoğuda Isparta ve kuzeyde Eskişehir illeri ile komşudur Afyon, Türkiyenin coğrafi bölgelerinden üçü üzerinde (Ege, Akdeniz, İç Anadolu) yayılan bir ildir Büyük kısmı Ege bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde bulunur Güneyde bulunan Başmakçı, Dazkırı, Dinar ve Evciler ilçelerinin bazı toprakları Akdeniz Bölgesi sınırları içine girer İlin doğu ve kuzeydoğu kısımlarındaki bazı topraklar da İç Anadolu Bölgesine taşar Önemli merkezleri birbirine bağlayan kara ve demiryolları Afyondan geçer Bu özellikleri sebebiyle Afyon, yolların kesiştiği, bölgelerin birbirine bağlandığı bir merkez konumundadır Yüzölçümü 14295 km2 olan Afyon ilinin büyük bir bölümü Ege Bölgesinin iç batı olarak adlandırılan kesiminde bulunur İlin doğusunda kalan topraklar İç Anadolu Bölgesinin özelliklerini gösterir Güneybatıda kalan çok küçük bir parçada Akdeniz karekteristiğini görmek mümkündür Afyonkarahisar ismini dünyanın oluşumunun dördüncü zaman diliminde bir yanardağ ağzında meydana gelen sarp kayalar üzerine kurulan kaleden (Karahisar) ve ilk defa "Synnada" antik kenti sikkelerin de karşımıza çıkan haşhaş (Opıum-Afyonkarahisar)'dan almıştır Afyon çevresinde ilk yerleşimin MÖ7000 yılında başladığı, Kalkolitik ve Eski Tunç çağı kültürlerinin burada yaşandığı ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır Bunun yanı sıra Afyon'un, Hititlerin Arzava Prensliği tarafından kurulduğu sanılmaktadır Bilinen en eski adı Akroenos idi MÖXyüzyıla kadar Hititlerin, MÖ660 yılına kadar Phrygia'nın, sonra Kimmerlerin, Lydialıların, Helenlerin ve Bergama Krallığının yönetiminde kalmıştır Son Bergama Kralı Attalos III'ün vasiyeti üzerine Romalıların egemenliğine geçmiştir XIIIyüzyılda Anadolu Selçuklularının yönetimine giren Afyon'daki kalede Selçuklular devlet hazinelerini saklamış, bu yüzden de şehre Hisar-ı Devre ismi verilmişti Yöre 1265-1333 yıllarında Saip Ata Oğullarının başkenti olmuş 1329'da Osmanlıların egemenliğine girmiş, 1402'deki Ankara Savaşı'ndan sonra Germiyanoğulları'na bağlanmıştır XIVyüzyılda Germiyanlıların egemenliğinde iken, son Germiyan beyi IIYakup'un ölümü üzerine, vasiyeti uyarınca 1428'de Osmanlı topraklarına katılmıştır Bundan sonra da Karahisar-ı Sahip olmuştur Osmanlı yönetiminde 1451'de Kütahya Sancağına bağlanmış, 1802'de eyalet merkezi, Tanzimattan sonra Kütahya'ya bağlı ilçe, 1865'te Bursa iline bağlı sancak merkezi olmuştur 1914 yılında da bağımsız sancak haline gelmiştir IDünya savaşı'nda 2 yıl boyunca Yunan işgali altında kalmış, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan düzenlemede Afyon İl Merkezi olmuştur Başkomutanlık Meydan Savaşı, Afyonkarahisar'da yapılmıştır Büyük Taarruzdan bir gün sonra 27 Ağustos 1922 günü, saat:17oo'de Türk orduları Afyonkarahisar'a girmiş bundan sonra Başkomutanlık ve Garp Cephesi Karargâhı Afyonkarahisar'a taşınmış ve karargâh olarak kullanılmıştır Atatürk, 28 Ağustos1922 günü Afyonkarahisar'daki karargâhına gelmiş, büyük zafere kadar çalışmalarını buradan idare etmiştir Kentin simgesi olan Kale MÖ1350'de Hitit İmparatoru IIMurşil tarafından yaptırılmıştır Frig Kaya Mezarları, Gazlı Göl ve Sandıklı Kaplıcaları,Ulu Cami (1273), Kâbe Mescidi (1397), Gedik Ahmet paşa Külliyesi (1477), Ak Mescit (1397), Çavuşbaşı Camisi (1575), Kubbeli Mescit (1330), Kuyulu Mescit, Mısrî Camisi (1483), Ot Pazarı Camisi (1582), Türbe (Mevlevi) Camisi (1844), Yeni Cami (1711) kentin belli başlı tarihi yapıları arasındadır Bunun dışında cami, mescit, hamam ve köprüler diğer önemli yapılarıdır Kentte bunlardan başka 1922 Başkumandanlık Savaşı anısına Avusturyalı Heykeltraş Heinrich Krippel'in kurtuluşu simgeleyen zafer anıtı (1935) kentin simgesi konumundadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonGENEL BİLGİLER Yüzölçümü: 14230 km² Nüfus: 739223 (1990) İl Trafik No: 03 Afyon, Anadolu'da kuzeyi güneye, batıyı da doğuya bağlayan doğal bir düğüm noktası konumundadır Zengin tarihi geçmişi olan kent bir turizm merkezi olma potansiyeli taşımaktadır İLÇELER Afyon ilinin ilçeleri; Başmakçı, Bayat, Bolvadin, Çay, Çobanlar, Dazkırı, Dinar, Emirdağ, Evciler, Hocalar, İhsaniye, İscehisar, Kızılören, Sandıklı, Sincanlı, Sultandağı ve Şuhut'tur Başmakçı: İlin en güney ucunda yer alan ilçe il merkezine 129 km uzaklıkta Söğüt Dağlarına yaslanmıştır Isparta, Kula, Ladik, Hereke tipi halı dokumacılığı, gül yetiştiriciliği, Kuş Cenneti, Acı Gölü ile ünlüdür Bayat: Afyon-Ankara karayolu üzerinde il merkezine 46 km uzaklıktadır Bayat ilçesinde Kurtini, İnpazarcık, Asarkale, Elicek ve Yanıkin Bizans dönemi yerleşim alanları bulunmaktadır Kök boyalı Bayat kilimleri, Amerika, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinden sipariş alacak kadar ün kazanmıştır Bolvadin: İlçe Afyon-Konya karayolu üzerinden 13 km içeride il merkezine 61 km uzaklıkta, antik Kral Yolu üzerinde, Eber gölü kenarında kurulmuştur Eber Gölü; sazlığıyla, yüzen adacıkları ve balık avcılığı ile adını dış ülkelere duyurmuştur İlçenin diğer turizm değerleri Heybeli kaplıcası, Horan parkı, Kırkgöz köprüsü, Yanık Kışla, Lala Sinan Paşa Cami, Alaca Cami ve Çeşmesi, Çarşı Cami, Hacı Ahmet Cami, Kırklar Cami, Kara Çeşme, Ak Çeşme, Hacı Ahmet Çeşmesi, Kemerkaya'da yeraltı şehri, Minarelik Deresinde peribacaları, merkezdeki eski Afyon evleri ve İnsuyu Mağarasıdır Çay: Afyon-Konya karayolu üzerinde, il merkezine 48 km uzaklıktadır İlçenin geçmişi oldukça eskiye dayanmakla birlikte bugüne kalan tarihi eser sayısı azdır Tabi güzellikleri arasında Eber ve Karamık gölleri bulunmakta olup, bu göllerde balık avcılığı,ve çeşitli kuş avcılığı yapılmaktadır Çağlayan Parkı ve Şelalesi, Kanlı Yer Kavaklığı çevrede tercih edilen piknik yerleridir Selçuklulardan kalma Taş Camii ve Kervansaray önemli tarihi eserleridir Çobanlar: Yöre tarihinin Akarçay kenarındaki höyüklerle yaşıt olduğu ve eski Tunç Çağına kadar uzandığı bilinmektedir Bugünkü Kocaöz (Feleli) köyünde antik Anabura kenti kurulmuştur Afyon Arkeoloji Müesinde bulunan Artemis heykeli buradan çıkarılmıştır Dazkırı: Afyon-Denizli karayolu üzerinde il merkezine 140 km mesafededir İlçemiz 1959 yılında ilçe olmuştur İlçemiz kök boyalı halı dokuma ve satış reyonlarıyla dünya çapında üne kavuşmuştur Dinar: Afyon-Antalya karayolu üzerinde, il merkezine 106 km uzaklıkta olup Akdeniz ile Ege bölgeleri arasında bulunmaktadır Tarihin ilk müzik yarışması, Marsyas ile Tanrı Apollon arasında Dinar'da yapılmıştır İlçenin önemli turistik değerleri Danteon (Tanrılar kulu tapınağı), Artemis-Anaitis tapınağı, antik tiyatrosu, agorası (Pazar yeri), antik stadyumu, Suçıkan Parkı, Pınarbaşı, Karakuyu Kuş Cenneti, Norgaz piknik alanı, Cerit ve Zenderi yaylalarıdır Emirdağ: Afyon'un 70 km kuzey doğusunda kurulmuş en eski ilçelerinden olan Emirdağ yöresinde yerleşim MÖ1437 yılına kadar gitmektedir Emirbaba, Gölcük, Çiçekli yaylaları, Balcam Mağarası, Amorium ören yeri ve Sakarya nehrini besleyen Pınarbaşı gezip görülebilecek yerlerdir Evciler: Çevre höyüklerde bulunan parçalardan tarihinin Lidyalılara kadar uzandığı anlaşılmaktadır İlçede Koca höyük ve Küçük höyük diye bilinen iki höyük ile Öküzviran ve Kocaviran isminde iki örenyatağı vardır Hocalar: Anadolu eski çağlardan bu tarafa pek çok medeniyetlerin beşiği olmuştur Ahır dağlarında bulunan bronz Hitit heykeli yörenin çok eski dönemlerden beri önemli bir yerleşim merkezi olduğu izlenimini vermektedir İhsaniye: Afyon'un 35 km kuzeyindedir Gazlıgöl kaplıcası ve içmeleri, Frig kaya anıtları, Roma, Bizans kaya yerleşimleri, mezar odaları, peri bacaları ve yaylaları ilgi odakarından bazılarıdır Ayazin, Kayıhan yerleşim birimleri, Kapıkayalar, Aslantaş, Maltaş ve Yılantaş tarihi kalıntıları Frig dönemine aittir Ayrıca doğa harikası kütleler ve peri bacalarının süslediği bu alan, Frig bölgesi diye anılırGazlı göl kaplıcalarında çıkarılan maden suyu dünyaca ünlüdür İscehisar: Afyon-Ankara karayolu üzerinde olup il merkezine 23 km uzaklıktadır 1987 yılında ilçe olmuşturZengin mermer yatakları üzerinde kurulmuş olan ilçe, tarım, hayvancılık ve mermer sanayi üzerinde gelişmiştir Kızılören: Afyon-Antalya karayoluna 3 km il merkezine 87 km uzaklıktaki ilçede bulunan Ulu Cami ve korumaya alınan Çınar ağacı ve şehir merkezindeki tarihi evler görülmeye değer yerleridir Sandıklı: İl merkezine 60 km uzaklıkta, Antalya-Denizli karayolu, İzmir-Ankara-İstanbul demiryolu hattı üzerinde kurulmuş önemli yerleşim merkezlerinden biridir İlçe kaplıcası ve leblebisi ile ünlüdür İlçede bulunan Hüdai kaplıcaları iç ve dış turizme hizmet vermektedir Sincanlı: Afyon-Uşak-İzmir karayolu üzerinde, il merkezine 33 km uzaklıktaki ilçe, kendi adını taşıyan, günümüzde de izleri görülen antik yolların kavşağında kurulmuştur İlçede Tazlar köyü orman içi piknik alanı, Başkomutan Milli Parkı, Büyük Taarruz Şehitliği, Çiğiltepe Albay Reşat Anıtı, Yıldırım Kemal Şehitliği, Sinanpaşa ve Kureşbaba (Boyalı) Külliyeleri, Otuziki inler, Kırka göleti, Serban göleti gezilip görülecek yerleridir Sultandağı: Afyon-Konya karayolunun 68km'sinde Sultan dağlarının eteğinde kurulmuştur Bizanslılar ve Selçuklular zamanına kadar batı ve doğunun yol uğrağıdır Ayrıca; Anadolu-Bağdat İpek Yolunun geçmesi ile de ticari bir önem kazanmıştırAkşehir gölleri, Taşköprü, Çiğdem düzü, Asmalı gibi mesire yerleri, Sahipata kervansarayı ve hamamı, Laleli çeşmesi, Buzluk Mağarası, Dort deresi ve manastır başlıca gezip görülecek yerlerdir Fındık ormanlarıyla kaplı Balaban, Dumra, Küçük ve Büyük Kirazlı yaylaları ise yayla turizmine elverişlidir Şuhut: İç Ege Bölgesinin en doğusunda yer alan Şuhut'un il merkezine uzaklığı 29 kmdir İlçenin tarihinin Neolitik Çağa kadar uzandığı, Şuhut Hisar, Karaadilli, Kepirtepe Höyüğünün bu çağa ait eserler olduğu tahmin edilmektedir Hisar tepesi (Synnada Höyüğü), Bininler Kaya Mezarları ve Asmakaya Kalesi eski yerleşim yerleri olup, Kayabelen göleti ve Selevir baraj gölü mesirelik ve dinlenme yerleridir NASIL GİDİLİR? Karayolu: Afyon Batı Anadolu'nun diğer bölgelere açılan bir kapısı durumunda ve transit geçit merkezidir Otogar Tel : (+90-272) 212 09 63 Demiryolu: İl merkezi, Ülkede dört ayrı demiryolu hattının birleştiği noktada bulunan tek il merkezi olma özelliğini taşımaktadır İstasyon Tel : (+90-272) 2l3 79 l9 Havayolu: Mevcut Havaalanı askeri amaçlı muhafaza ve idare ettirilmekle beraber sivil ve ticari amaçlarla da trafiğe açıktır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonGEZİLECEK YERLER Müzeler Afyon Müzesi Adres: Kurtuluş Cad Afyon Tel: (272) 215 11 91 Müzede, Afyon ve çevresinde yer alan höyük ve antik şehirde bulunan Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans devirlerine ait eserler sergilenmektedir Ayrıca müzenin bahçesinde Herakles ve İmparator Hadrianus�un kolosal (büyük) heykelleri, Ion, Korinth tipi sütun başlıkları, üzerleri yazıtlı veya kabartmalı ve bölgenin tipik eserleri arasında olan �Kapı Tipi Mezar Stelleri�, pişmiş toprak lahitler ve çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir Zafer Müzesi Tel: (+90-272) 212 09 16 Örenyerleri İhsaniye Ayazini Kasabası (Metropolis): Afyon-Eskişehir karayolunun 27kmden sağa doğru 47 km gidilerek ulaşılan Ayazini kasabasının Frigler Dönemi'nden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Roma ve Bizans Dönemleri'ne ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans Dönemi'ne ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserleridir Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya oyulmuş kilise ve şapeller bulunmaktadır İhsaniye Döğer Yerleşim Yeri: İhsaniye ilçesine 12 km uzaklıktaki Döğer kasabası Frigler Döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Aslankaya, Kapıkaya I ve II, Tanrıça Kybele adına yapılmış açık hava tapınağı özelliğinde MÖ7yüzyılda yapılmış kaya anıtları ile Asar ve Eski Döğer'de Frig yerleşim yerleri vardır Roma ve Bizans Dönemi'ne ait kaya yerleşim ve mezar odaları ile kiliseler çevrede oldukça çok görülmektedir Synnada: Şuhut ilçe merkezinde bulunan kent, Roma ve Bizans dönemlerinde Frigya�nın başkenti olmuş büyük bir kenttir Roma döneminde yarı özerk bir konuma ulaşmış olan kentte, imparator adına ve Hieropolis�le ortaklaşa, gümüş Cistophorus ve bronz sikkeler bastırılmıştır Apameia Kibotos Antik Kenti: Bugünkü Dinar ilçesinde bulunan kentin daha önceki adı Kelainai�dir Roma döneminde Apameia Kibotos adını almıştır Şehir MÖ 6 yüzyıldan itibaren önemli bir merkez olmuştur Efes�ten sonra ikinci büyük kent olduğu bilinmektedir Anıtsal yapıtlardan olan stadyum ve tiyatro kısmen özelliğini koruyarak kalmıştır Efes�le birlikte bastırdığı bronz sikkeler de vardır Yarı özerk olarak imparator adına sikkeler bastırmıştır Dokimaia Antik Kenti (İscehisar): İscehisar ilçe merkezinde, Makedonyalılar tarafından kurulmuş bir kenttir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır Yedi Kapı Kaya Yerleşim Yeri: Bolvadin-Emirdağ karayolu üzerinde, Bolvadin Kemerkaya kasabasının 3 km kuzeyinde karayolunun 1 km doğusunda yer almaktadır Çalışmalar sırasında askeri garnizon veya idari binalar olabileceği tahmin edilen kayaya oyma kompleks yapı grubu ile halkın sığınak olarak kullandıkları yeraltı kentinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır Geç Roma ve Erken Bizans Dönemi'ne tarihlenen yerleşimdeki çalışmalar devam etmektedir Pentapolis Kentleri Bruzus: Sandıklı ilçesi Karasandıklı köyünde bulunan kent Pentapolis olarak adlandırılan beş kentten birisidir ve kentlerin kuzeyinde yer almaktadır Eucarpeia: Sandıklı ilçesi Emirhisar köyünde bulunan Pentapolis kentlerinden biridir Hierapolis: Sandıklı ilçesi, Koçhisar köyünde bulunan Pentapolis kentlerinden biridir Aynı zamanda Phrygia Salutaris (Şifalı Frigya)'nın merkezidir "Kutsal Kent" olarak adlandırılmıştır Otrus: Hocalar ilçesi Yanıkören köyünde kurulmuş Pentapolis kentlerinden biridir Stectorıum: Sandıklı ilçesi Menteş kasabasında kurulan Pentapolis kentlerinden biridir Ococleia: Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir Roma Dönemi'nde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır Lysias: Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir Metropolis: Dinar ilçesi Tatarlı kasabasında kurulmuş, bir kenttir; Campus Metropolitanus veya Frig Metropolisi adıyla bilinir Cidyessus: Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında Höyük mevkiindedir Prymnessus: Merkez ilçe Sülün köyünde Frigler tarafından kurulmuş büyük kentlerdendir Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan devasa boyutlu Herkül heykelinin bulunduğu antik kenttir Sanaus: Dazkırı ilçesi Sarıkavak köyünde kurulmuş bulunan bir kenttir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonKaleler Afyon Kalesi: Kalenin tarihi MÖ1350 yıllarına kadar inmektedir Kale zirvesinde Ana Tanrıça Kybele'ye adanmış bir çok tapınma yerleri ile 4 adet büyük sarnıç (su çukurları) bulunmaktadır Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad zamanında kale komutanı Ulumar Bedrettin Gevhertaş tarafından onarılmış, ayrıca kaleye küçük bir mescid ile yanına saray yaptırılmıştır Sandıklı Kalesi: Germiyanoğulları Sultanı Yakup Bey tarafından yaptırılmış olan kale, Eski Tunç Çağı�ndan beri yerleşim yeri olmuş bir höyük üzerine inşa edilerek üç kat sur ile çevrilmiştir Günümüze ulaşmış tek parçası, 8-10 metrelik sur duvarıdır İscehisar - Kırkinler ve Seydiler Kalesi: İscehisar ilçesi, Seydiler köyü içinde bulunan kale ile Afyon-Ankara karayolunun 32km de bulunan Kırkinler kayalığı; Bizans Çağı'nda yapılmış yerleşim yeri, kilise, şapel ve mezar olarak kullanılmış kaya kütleleri vardır Avdalas Kalesi: Afyon Gazlıgöl Kaplıcası�ndan 10 km uzaklıktaki Ayazini köyündedir Tüf kayaya oyulmuş çok katlı ve çok odalı sarnıçlı bir kaya kütlesi olup, yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Bayramaliler Kalesi: İhsaniye ilçesinin Döğer beldesi ile Bayramaliler köyü arasındadır Bizans döneminde yerleşim yeri olarak kullanılmıştır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonCamiler Ulu Cami: Camiikebir Caddesi�ndedir Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali�nin oğlu Afyon Sancak Beyi Nasredüddin Hasan tarafından 1273 yılında yaptırılmıştır Minberi, Emirhaç Bey, süslemeleri ise Nakkaş Mahmut Oğlu Hacı Murat tarafından yapılmıştır Doğu, kuzey ve batı yönlerinde üç kapısı vardır, minaresi tuğladandır ve 40 ahşap sütun ve başlık üzerine oturtulmuş, düz toprak damlıdır 1341�de onarılmıştır İmaret Camii: 1472 yıllarında Fatih Sultan Mehmet�in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından Mimar Ayas Ağa�ya yaptırıldığı bilinmektedir ve Osmanlı döneminin en güzel eserlerinden biridir Üzeri altı sütun üzerine sivri kemerli sekizgen kasnaklı bir kubbeyle örtülüdür 1795�te onarımı yapılmıştır Mısri Camii: Akşemseddin�in halifelerinden Abdurrahim Karahisari adına Şahkancioğlu Evliya Kasım Paşa tarafından 1466 yılında yaptırılmıştır Tek kubbeli mescit biçimindeyken, sonradan etrafı açık dört kubbeli cemaat bölgesi eklenerek camiye dönüştürülmüştür Ot Pazarı Camii: Tuzpazarı Caddesi�nde, sebze hali (bugünkü Belediye Çarşısı) bitişiğindedir 1590�da Tellalzade Süleyman Çavuş yaptırmış, yıkılan minaresi 1958�de yenilenmiştir Kesme taş ve kare planlı tek kubbelidir Kuzeyde camla kaplı olan son cemaat yeri sonradan eklenmiş olup, üç sivri kemer üzerine üç kubbeyle örtülmüştür Minaresi tek şerefelidir Mihrabı sonradan yapılmış ve beyaz mermerle kaplıdır Yeni Cami: Çarşı içindedir 1711 yılında Abdi Çavuş tarafından yaptırılmıştır 1839 yılında onarılmış ve Yeni Cami adını almıştır Medresesi günümüzde ilköğretim okulu olarak kullanılmaktadır Türbe Camii: 1710 yılında mevlevihane olarak kurulmuştur 1844 yılında Abdülmecit�in ve 1905 yılında II Abdülhamit�in emriyle onarılmıştır Konya dergâhından sonra ikinci dergâh olarak kabul edilmektedir Günümüzde cami olarak hizmet vermektedir Sandıklı Ulu Camii: Sandıklı ilçe merkezinde, çarşı içinde önce mescit iken sonradan camiye dönüştürülmüştür Cami, Bahaddin Ömer Bin Alaaddin tarafından Mimar Aydemir�e 1379 yılında yaptırılmıştır Kare planlı tek kubbeli minareli bir yapıdır Daha sonra da son cemaat yeri eklenmiştir Sinan Paşa Camii: Sincanlı ilçesindedir 1525 yılında Lala Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır Bahçesinde Lala Sinan Paşa türbesi vardır Rüstem Paşa Camii: Bolvadin ilçesindedir Sadrazam Rüstem Paşa 1500-1560 yıllarında Mimar Sinan�a yaptırmıştır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonKervansaraylar İshaklı (Sahipata) Kervansarayı: Sultandağı ilçesinin İshaklı bölgesindedir 1249 yılında II İzzettin Keykavus�un vezirlerinden Sahipata Fahrettin Ali tarafından yaptırılmıştır Kesme taştan yapılan kervansarayın avlusunun etrafında odalar ve ortasında köşk mescidi bulunmaktadır Döğer Kervansarayı: İhsaniye ilçesinin Döğer beldesindedir 1434 yılında II Murat tarafından yaptırılmıştır Alt katında ahır, üst katında ise yolcu konaklama odaları bulunmaktadır Çay Kervansarayı: Çay ilçesinde bulunan yapı Selçuklu dönemi taş mimarisi örneklerindendir Avlulu ve kapalı kervansaray tiplerindendir Avlusu tahrip olmuş, yalnızca kışlık kapalı kısmı ayakta kalmıştır Merkezde dört fil ayağı ve çevresinde on iki ayak üzerinde tonoz örtülü ışıklıklı, kale görünümlü, kâgir bir yapıdır Eğret Kervansarayı: Anıtkaya kasabasındadır Selçuklu ve Osmanlı kervansaraylarına benzememektedir Germiyanoğulları dönemi yapıtı olduğu tahmin edilmektedir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonMezarlar ve Tapınaklar Göynüş Vadisi Açık Hava Tapınağı: İhsaniye İlçesi Kayıhan Mahallesinde, Afyon-Eskişehir karayolunun 32kmde 1,5 km sola dönülerek ulaşılan bir vadi içinde olan Göynüş Kalesi, Aslantaş ve Yılantaş üzerinde aslan kabartmaları bulunan mezar odaları olup, Maltaş Kybele Açık Hava Tapınağıdır Sarıçayır(İscehisar) Kaya Mezarları: İscehisar ilçesine bağlı Sarıçayır köyünün çevresinde bulunan kayalıklarda Bizans Dönemi'nde kayaya oyma aile ve tek mezar odaları, mezarlar ve barınaklar yapılmıştır Yüzeyi kabartma ve bezemelerle süslenmiş, kimlere ait olduklarını belirten kırmızı boyayla yazılar yazılmıştır Şuhut - Bininler Kayalığı: Şuhut'un 6 km batısında bulunan Senir köyü yakınlarında bir kayalık olup, hayvan üniteleri ve insanların barınma yerleri olan bir yerleşim yeridir Bizans yerleşimi olan bu kayalığın alt eteğinde yine Bizans kilisesi ve manastır yapı kalıntıları bulunmaktadır Ayrıca Geç Roma Dönemi kapaklı kayaya oyulmuş mezarlar vardır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonKöprüler Bolvadin - Kırkgöz Köprüsü: Bolvadin ilçesinde, Eber Gölü'ne akan Akarçay üzerindedir Köprü kuzey ve güney olmak üzere iki bölümden oluşur Güney bölümü Bizans İmparatoru I Manuel Kommen tarafından mermer ve yontulmuş bazalt taştan yaptırılmıştır Kuzey bölümü ise, Mimar Sinan tarafından 64 göze kadar uzatılmış ve buraya bir namazgah ve kitabe ilave edilmiştir Altıgöz Köprüsü: Afyon�da Akarçay üzerinde iki istasyon arasında Cirit kayası eteğinde bulunan altı kemerli köprüdür 1214 yılında Akkoyunlular tarafından yapılmış, Osmanlı devrinde tamir edilmiştir Köprünün güneydoğu yüzünde beyaz mermer üzerine yazılmış kitabeler vardır İscehisar Köprüsü: Geniş açıklıklı yüksekçe hafif sivri kemerlidir Bazalt ve devşirme mermer parçalardan yapılmıştır Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonMağaralar Kurtini Mağarası: Sandıklı ilçesinden 34 km uzaklıkta, Bökenin yurdu denilen bölgededir 1700 m yükseklikte orman içerisinde bulunan mağara tahminen 300 m uzunluğundadır Daha uzun olduğu tahmin edilen mağaranın tavanının göçmesiyle ikinci bölüme girilememiştir Aynı bölgede Menteş kasabasına yakın bir mevkide Oktur Mağarası da bulunmaktadır Buzluk Mağarası: 2500 m�yi bulan Sultandağları�nın zirvesindeki mağara, yüzyıllardan beri sadece yaz sıcağında buz eritebilmektedir Buzluk Mağarası, Sultandağı ilçesine bağlı Dereçine kasabasının güneyinde Sultandağları�nın 2519 m ile en yüksek yeri olan kuzeybatı zirvelerinde yer alan bir doğa harikasıdır Sadece yazın çıkılabilmektedir İnsuyu Mağarası: Bolvadin�e 7 km uzaklıkta, Dipes köyü, Karakaya yöresindedir İki kat ortalama onar metrekarelik odalar halindedir Sarkıt ve dikitlerle dolu olan mağaradaki berrak ve tatlı suyun bazı akciğer hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir Kaplıcalar Önemli Kaplıcaları Hüdai Termal Turizm Merkezi, Gazlıgöl Termal Turizm Merkezi ve Ömer ve Gecek Termal Turizm Merkezi'dir Korunan Alanlar Başkomutanlık Milli Parkı Dandinidere Tabiatı Koruma Alanı Kuş Gözlem Alanı Akdağ Acıgöl Akşehir ve Eber Gölü |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyonkarahisar Genel Bilgi Batı Anadolu ile İç Anadolu Bölgelerini birleştiren yüksek alanın güney parçasını oluşturan Afyon, doğuda Konya, batıda Uşak, kuzeybatıda Kütahya, güneybatıda Denizli, güneyde Burdur, güneydoğuda Isparta ve kuzeyde Eskişehir illeri ile komşudur Afyon, Türkiyenin coğrafi bölgelerinden üçü üzerinde (Ege, Akdeniz, İç Anadolu) yayılan bir ildir Büyük kısmı Ege bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde bulunur Güneyde bulunan Başmakçı, Dazkırı, Dinar ve Evciler ilçelerinin bazı toprakları Akdeniz Bölgesi sınırları içine girer İlin doğu ve kuzeydoğu kısımlarındaki bazı topraklar da İç Anadolu Bölgesine taşar Önemli merkezleri birbirine bağlayan kara ve demiryolları Afyondan geçer Bu özellikleri sebebiyle Afyon, yolların kesiştiği, bölgelerin birbirine bağlandığı bir merkez konumundadır Yüzölçümü 14295 km2 olan Afyon ilinin büyük bir bölümü Ege Bölgesinin iç batı olarak adlandırılan kesiminde bulunur İlin doğusunda kalan topraklar İç Anadolu Bölgesinin özelliklerini gösterir Güneybatıda kalan çok küçük bir parçada Akdeniz karekteristiğini görmek mümkündür Afyonkarahisar ismini dünyanın oluşumunun dördüncü zaman diliminde bir yanardağ ağzında meydana gelen sarp kayalar üzerine kurulan kaleden (Karahisar) ve ilk defa "Synnada" antik kenti sikkelerin de karşımıza çıkan haşhaş (Opıum-Afyonkarahisar)'dan almıştır Afyon çevresinde ilk yerleşimin MÖ7000 yılında başladığı, Kalkolitik ve Eski Tunç çağı kültürlerinin burada yaşandığı ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır Bunun yanı sıra Afyon'un, Hititlerin Arzava Prensliği tarafından kurulduğu sanılmaktadır Bilinen en eski adı Akroenos idi MÖXyüzyıla kadar Hititlerin, MÖ660 yılına kadar Phrygia'nın, sonra Kimmerlerin, Lydialıların, Helenlerin ve Bergama Krallığının yönetiminde kalmıştır Son Bergama Kralı Attalos III'ün vasiyeti üzerine Romalıların egemenliğine geçmiştir XIIIyüzyılda Anadolu Selçuklularının yönetimine giren Afyon'daki kalede Selçuklular devlet hazinelerini saklamış, bu yüzden de şehre Hisar-ı Devre ismi verilmişti Yöre 1265-1333 yıllarında Saip Ata Oğullarının başkenti olmuş 1329'da Osmanlıların egemenliğine girmiş, 1402'deki Ankara Savaşı'ndan sonra Germiyanoğulları'na bağlanmıştır XIVyüzyılda Germiyanlıların egemenliğinde iken, son Germiyan beyi IIYakup'un ölümü üzerine, vasiyeti uyarınca 1428'de Osmanlı topraklarına katılmıştır Bundan sonra da Karahisar-ı Sahip olmuştur Osmanlı yönetiminde 1451'de Kütahya Sancağına bağlanmış, 1802'de eyalet merkezi, Tanzimattan sonra Kütahya'ya bağlı ilçe, 1865'te Bursa iline bağlı sancak merkezi olmuştur 1914 yılında da bağımsız sancak haline gelmiştir IDünya savaşı'nda 2 yıl boyunca Yunan işgali altında kalmış, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan düzenlemede Afyon İl Merkezi olmuştur Başkomutanlık Meydan Savaşı, Afyonkarahisar'da yapılmıştır Büyük Taarruzdan bir gün sonra 27 Ağustos 1922 günü, saat:17oo'de Türk orduları Afyonkarahisar'a girmiş bundan sonra Başkomutanlık ve Garp Cephesi Karargâhı Afyonkarahisar'a taşınmış ve karargâh olarak kullanılmıştır Atatürk, 28 Ağustos1922 günü Afyonkarahisar'daki karargâhına gelmiş, büyük zafere kadar çalışmalarını buradan idare etmiştir Kentin simgesi olan Kale MÖ1350'de Hitit İmparatoru IIMurşil tarafından yaptırılmıştır Frig Kaya Mezarları, Gazlı Göl ve Sandıklı Kaplıcaları,Ulu Cami (1273), Kâbe Mescidi (1397), Gedik Ahmet paşa Külliyesi (1477), Ak Mescit (1397), Çavuşbaşı Camisi (1575), Kubbeli Mescit (1330), Kuyulu Mescit, Mısrî Camisi (1483), Ot Pazarı Camisi (1582), Türbe (Mevlevi) Camisi (1844), Yeni Cami (1711) kentin belli başlı tarihi yapıları arasındadır Bunun dışında cami, mescit, hamam ve köprüler diğer önemli yapılarıdır Kentte bunlardan başka 1922 Başkumandanlık Savaşı anısına Avusturyalı Heykeltraş Heinrich Krippel'in kurtuluşu simgeleyen zafer anıtı (1935) kentin simgesi konumundadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyonkarahisar Gezgin Gözüyle Karahisar Kalesi: Afyon şehri ile özdeşleşen Karahisar Kalesinin günümüzden yaklaşık 3 bin 340 yıl önce, İsadan Önce 1340lı yıllarda Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit Kralı IIMurşil tarafından, askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla yapıldığı sanılmaktadır Kalenin o zaman ki adı Hapanuva, yani “ Yüksek Tepe Şehri “ dir Daha sonra Mira Kuvalya Krallığının egemenliğine bırakılan Hapanuva eteklerine Frigler zamanında köy kurulur ve “Akronio” ya da “Akroniom” adını alırSırasıyla Lidyalılar, Persler ,Helenler, Bergama Krallığı,Pont krallığı, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğinde kalan Kale, Hicretten sonra İstanbulu fethetmek amcında olan Emevi Halifelerinin ,Anadoluya yaptıkları seferler sırasında birkaç kez el değiştirdikten sonra , Alparslanın oğlu Melikşah zamanında Selçuklu topraklarına katılmıştır Daha sonra Devlet Hazineleri2nin Kale de saklanmasından dolayı “Karahisar-ı Devle” yani “Devletin Karahisarı” adını alır Anadolu Beylikleri döneminde Sahipoğulları ve Germiyanoğulları^nın hüküm sürdükleri Karahisar-ı Devle ,1392 yılında Yıldırm Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılır Ankara Savaşından sonra Timur ordularının hakimiyetine giren Karahisar-ı Devle, Timurun beylere, topraklarını geri vermelri üzerine Germiyanoğullarına, daha sonra vasiyet yoluyla 1428 yılında Osmanlı Türk Birliğine katılır Anadoludaki diğer karahisarlarla karışamamsı için “ Karahisar-ı Sahib” yani “ Sahibinin Karahisarı” adını alır Mevcut Şeriye Sicillerine göre Karahisarın başına Afyon kelimesi ilk kez 1651 yılında gelmiş ve o günden bu yana Afyonkarahisar adı ile anılır olmuştur Afyon Müzesi Müzede, Afyon ve çevresinde yer alan höyük ve antik şehirde bulunan Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans devirlerine ait eserler sergilenmektedir Ayrıca müzenin bahçesinde Herakles ve İmparator Hadrianusun kolosal (büyük) heykelleri, Ion, Korinth tipi sütun başlıkları, üzerleri yazıtlı veya kabartmalı ve bölgenin tipik eserleri arasında olan “Kapı Tipi Mezar Stelleri”, pişmiş toprak lahitler ve çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir Zafer Müzesi İhsaniye Ayazini Kasabası (Metropolis): Afyon-Eskişehir karayolunun 27kmden sağa doğru 47 km gidilerek ulaşılan Ayazini kasabasının Frigler Döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Roma ve Bizans Dönemlerine ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans Dönemine ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserleridir Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya oyulmuş kilise ve şapeller bulunmaktadır İhsaniye Döğer Yerleşim Yeri: İhsaniye ilçesine 12 km uzaklıktaki Döğer kasabası Frigler Döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Aslankaya, Kapıkaya I ve II, Tanrıça Kybele adına yapılmış açık hava tapınağı özelliğinde MÖ7yüzyılda yapılmış kaya anıtları ile Asar ve Eski Döğerde Frig yerleşim yerleri vardır Roma ve Bizans Dönemine ait kaya yerleşim ve mezar odaları ile kiliseler çevrede oldukça çok görülmektedir Synnada: Şuhut ilçe merkezinde bulunan kent, Roma ve Bizans dönemlerinde Frigyanın başkenti olmuş büyük bir kenttir Roma döneminde yarı özerk bir konuma ulaşmış olan kentte, imparator adına ve Hieropolisle ortaklaşa, gümüş Cistophorus ve bronz sikkeler bastırılmıştır Apameia Kibotos Antik Kenti: Bugünkü Dinar ilçesinde bulunan kentin daha önceki adı Kelainaidir Roma döneminde Apameia Kibotos adını almıştır Şehir MÖ 6 yüzyıldan itibaren önemli bir merkez olmuştur Efesten sonra ikinci büyük kent olduğu bilinmektedir Anıtsal yapıtlardan olan stadyum ve tiyatro kısmen özelliğini koruyarak kalmıştır Efesle birlikte bastırdığı bronz sikkeler de vardır Yarı özerk olarak imparator adına sikkeler bastırmıştır Dokimaia Antik Kenti (İscehisar): İscehisar ilçe merkezinde, Makedonyalılar tarafından kurulmuş bir kenttir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır Yedi Kapı Kaya Yerleşim Yeri: Bolvadin-Emirdağ karayolu üzerinde, Bolvadin Kemerkaya kasabasının 3 km kuzeyinde karayolunun 1 km doğusunda yer almaktadır Çalışmalar sırasında askeri garnizon veya idari binalar olabileceği tahmin edilen kayaya oyma kompleks yapı grubu ile halkın sığınak olarak kullandıkları yeraltı kentinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır Geç Roma ve Erken Bizans Dönemine tarihlenen yerleşimdeki çalışmalar devam etmektedir Pentapolis Kentleri Bruzus: Sandıklı ilçesi Karasandıklı köyünde bulunan kent Pentapolis olarak adlandırılan beş kentten birisidir ve kentlerin kuzeyinde yer almaktadır Eucarpeia: Sandıklı ilçesi Emirhisar köyünde bulunan Pentapolis kentlerinden biridir Hierapolis: Sandıklı ilçesi, Koçhisar köyünde bulunan Pentapolis kentlerinden biridir Aynı zamanda Phrygia Salutaris (Şifalı Frigya)nın merkezidir "Kutsal Kent" olarak adlandırılmıştır Otrus: Hocalar ilçesi Yanıkören köyünde kurulmuş Pentapolis kentlerinden biridir Stectorıum: Sandıklı ilçesi Menteş kasabasında kurulan Pentapolis kentlerinden biridir Ococleia: Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir Roma Döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır Lysias: Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir Metropolis: Dinar ilçesi Tatarlı kasabasında kurulmuş, bir kenttir; Campus Metropolitanus veya Frig Metropolisi adıyla bilinir Cidyessus: Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında Höyük mevkiindedir Prymnessus: Merkez ilçe Sülün köyünde Frigler tarafından kurulmuş büyük kentlerdendir Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan devasa boyutlu Herkül heykelinin bulunduğu antik kenttir Sanaus: Dazkırı ilçesi Sarıkavak köyünde kurulmuş bulunan bir kenttir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Cami ve Mescitleri Ulu Cami (Merkez) Afyonun merkezinde, kalenin bulunduğu tepenin güneybatısında yer alan Ulu Cami, Selçuklu döneminde 1272 tarihinde Sahip Ata oğullarından Nusretüddin Ahmet tarafından yaptırılmıştır Karamanoğulları zamanında da 1341 yılında onarılmıştır Selçuklu döneminde ahşap tavanlı, ağaç direkli camiler grubundan olan Ulu Cami dikdörtgen planlı olup, üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Ahşap örnekleri stalaktit başlıklı ağaç sütunları ile Konya Sahip Ata Külliyesi içerisindeki Sahip Ata Mescidine çok benzemektedir Ulu Cami dıştan moloz taşlı olup üç sıra kesme taş hatıllarla cephe üç bölüme ayrılmıştır kuzeyde ve batıda iki giriş kapısı bulunmaktadır İç mekan batı ve kuzeyde dörder pencere ile aydınlatılmıştır İç mekan kıbleye dik dokuz nefli olup her nef, altışar sütundan meydana gelmiştir Cami içerisinde 40 ahşap direk bulunmaktadır Sütun başlıklarının bazıları sade, bazıları mukarnaslıdır Bu bakımdan farklı bir işçilik gösterirler Düz tavanlı caminin tavanında kadınlar mahfilinin üst kısmında nakışlar, konsol kıvrımları arasında da yer yer süslemeler bulunmaktadır Bu süslemelerde mavi, lacivert, kırmızı renkler kullanılmıştır Bitkisel motiflerde ise mavi, yeşil, sarı, kırmızı ve kahverenginin değişik tonları kullanılmıştır Motifler bitkisel ve geometrik olup, zaman zaman rumi ve palmetlere de rastlanmaktadır Kıble duvarının ortasında Selçuklu işçiliğini yansıtan taş mihrap yer almaktadır Mihrap nişinin ortasında ve üç tarafında iki kitabe bulunmaktadır Bu kitabede; “Büyük Serhat zamanında fakir köle Sivastosun oğlu Ali Bey, Mahmudun oğlu Hacı Murat” isimleri okunmaktadır Ayrıca yazı ustalarının imzası niteliğinde de işaretler bulunmaktadır Buradan da mimarının Emirhac Bey olduğu, nakışlarının da Nakkaş Mahmud oğlu Hacı Murat tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır Bu mihrabın Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Kıble duvarına bitişik olan ve mihrabın sağında yer alan ahşap minber Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasında olup, geometrik bezemeler, üçgen panolar ve geçmeler dikkati çekmektedir Minber kapısı üzerindeki küçük bir kitabede de: “ Büyük vezirler Sülalesinden büyük devlet adamı Nusratud Devle ved Din Ahmet Allah onun yardımcılarını aziz kılsın Saltanatı zamanında 742 senesi Muharreminde bu cemaati toplayan mescidin imarına Allahu Tealanın rahmetine muhtaç kulu merhum Muzaferuddin oğlu Mugisiddin Emir İsa muvaffak oldu” yazılıdır Caminin kuzeydoğu köşesinde yer alan minaresi orijinalliğini korumaktadır Camiye bitişik olan bu minare saçak hizasına kadar üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taştan kaidesi devam eder Gövdesi açık yeşil sır renkli baklava motiflerinin süslediği tuğla örgülüdür Ayrıca minare kaidesi önüne Osmanlı döneminde bir de çeşme eklenmiştir Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1983-1984 yıllarında onarılmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğünün bilgisi dışında minberin yağlı boya ile boyanarak özelliğinden uzaklaşmıştır Yukarı Pazar Mescidi (Merkez) Afyon Yukarı Pazar Mahallesinde bulunan Yukarı Pazar Mescidi kitabesinden öğrenildiğine göre 1264 yılında Karamanoğlu Yusuf Bey tarafından yaptırılmıştır Giriş kapısı üzerindeki ikinci bir kitabeden Turgut Bin İsmail tarafından 1465 yılında onarıldığı öğrenilmektedir Afyondaki Selçuklu eserlerinden olan bu cami kare planlı, pandantiflerin yardımıyla kubbeye geçiş sağlanmıştır Dıştan kesme taştan caminin doğu duvarında içerisini aydınlatan bir penceresi vardır Doğu cephesinin duvarları üzerindeki minaresinin tuğladan kısa bir gövdesi, basit bir şerefesi vardır Cami bütünüyle sade ve küçük olup içerisinde çağını yansıtan bezemesi bulunmamaktadır Kuyulu Mescit (Merkez) Afyonun merkezinde bulunan bu caminin kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Günümüze kadar ulaşan sırlı tuğla minaresinden XIIIyüzyıl Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır Minare temelindeki bir kuyudan ötürü Kuyulu Mescit ismi buraya yakıştırılmıştır Kare planlı tek kubbeli bir camidir Mescidin doğu,batı ve mihrap yönündeki pencerelerden aydınlanmaktadır Kuzey doğu köşesindeki minare orijinal olup bir sıra taş ve iki sıra tuğlalı,yıldız şeklinde üçgen dolgulu silindirik gövdesi bulunmaktadır Gövdede baklava şeklinde firuze renkli tuğlalar kullanılmıştır Mescidin kuzey yönüne eklenen ek bölüm caminin görünümünü tamamen değiştirmiştir Kubbeli Mescit (Merkez) Kubbeli Mescit Sahip Ata oğlu Nusreddin Ahmed Bin Mehmetin emriyle İdris oğlu Hacı Ali tarafından 1331 yılında yaptırılmıştır Kare planlı,tek kubbeli bir cami olup on iki kasnaklı kubbenin kasnakla duvar araları kiremitle örtülmüştürMescidin giriş kapısı kuzey yönünde olup dört basamaklı bir merdivenle içeriye girilmektedir Giriş kapısının solundaki dikdörtgen pencere üzerinde Bizans döneminden kalma bir lento kullanılmıştırGiriş kapısı sivri kemerlidir,üzerinde mescidin yapılışını belirten kitabesi yer almaktadır: Rahim ve Rahman olan Allahın ismiyle Mescitler şüphesiz AllahındırOralarda Allah a yalvarırken başkasını katmayınBu mübarek yerin imarı,büyük devlet adamı Nusratudevle ved-Din Ahmed bin Muhammedin 731 senesi mübarek Ramazanında günahkar kul İdris oğlu Hacı Ali- Allah akıbetini iyi kılsın- tarafından yaptırıldı Caminin ağaç işçiliği son derece güzel olup yapıldığı devri yansıtmaktadırOrtada daire içinde bir yıldız motifi ve bu yıldızın etrafında geometrik geçmeler içerisinde kıvrık dal motifleri bulunmaktadır Arasta Mescidi (Merkez) Afyon Çarşısı içerisindeki Mescidi Hacı İsmail Bin Mehmet 1335 yılında yaptırmıştır Küçük ölçüdeki mescidin etrafı dükkanlarla çevrilmiş olup basit bir mimarisi bulunmaktadır Giriş kapısı üzerinde biri yapılışını,diğeri de Miralay İsmail Bey tarafından hl311 (1893) yılında yapılan onarımını belirten iki kitabesi bulunmaktadır Kare planlı mescidin üzeri küçük bir kubbe ile örtülüdür Küçük boyuttaki minarenin belirgin bir özelliği yoktur Ayrıca iç mekanda önemli bir bezemesi de bulunmamaktadır Kabe Mescidi (Merkez) Afyon Kalesinin altında Çavuş Başı Mahallesinde olan Kabe Mescidini l397 yılında Hacı Mehmet Bin Yusuf yaptırmıştırSöylentiye göre Kabe ölçüsünde yapıldığı için Kabe Mescidi ismini almıştır Kar planlı mescidin üzeri küçük bir kubbe ile örtülüdür Kesme bazalt taşından yapılmış olup duvarlarında antik dönemlere ait taşlar yer yer kullanılmıştır Camiye batı yönündeki 11 basamaklı bir merdivenle çıkılan bir kapıdan girilmektedir Giriş kapısının üzerinde üç satırlık 1397 tarihli kitabesi bulunmaktadır: Ceddede ve dehale el Cennete bed Elhaç Muhammed bin elhaç Yusuf Fi Muharrem âmsamanimie Türkçesi: Bu mescidi yenileştirdi ve sevabı dolayısıyla cennete girdi Hacı Muhammet bin Hacı Yusuf 800 Muharreminde Girişin iki yanında ve kıble yönünde açılmış iki pencere ile içerisi aydınlatılmıştır İç mekan badanalanmış olup herhangi bir bezemesi bulunmamaktadır Mescidin güney batı yönündeki, beden duvarları üzerine yapılmış minaresine duvarların içinde açılmış dar bir merdivenle çıkılmaktadır Ak Mescit (Merkez) Afyon Ak Mescit Mahallesinde yer alan Ak Mescit Ketencioğlu Hacı Hamza Bey tarafından l397 de yaptırılmıştır Kare planlı mescidin kuzey cephesinde son cemaat yeri bulunmaktadır Dışa kapalı olan son cemaat yerinin üzeri beşik tonozla örtülüdür Doğu yönünde mescit duvarlarının çıkıntı yapmasıyla minare kaidesi meydana getirilmiştir Mescidin duvarları kesme taştan, son cemaat yeri tuğladan yapılmıştırDoğu kenarındaki iki pencerenin altına küçük bir çeşme yerleştirilmiştir Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır: “Aziz ve celi olan Allahu Taala buyurdu “Mescidler şüphesiz Allahındır Oralarda Allah a yalvarırken başkasını katmayın Nebi Aleyhis-Selam buyurdu: Kim Allahu Taâla için bir mescit bina ederse Allah ona Cennette bir köşk bina eder-Allahın Resulu doğru söyledi Bu mübarek mescidi şerifi Hacı Hamze bin Hacı Hasan el-Kettani 800 tarihinde bina etti” Mescit 748 X 756 ölçüsünde kareye yakın bir plan gösterir Kubbe kasnağına Türk üçgenleri ile geçilir Kubbe on iki kenarlı bir kasnak üzerine oturtulmuştur Mısrı Camisi (Merkez) Afyon Mısrı Mahallesinde 1593 yılında Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştırEvliya Çelebi bu camiden Abdürrahim Efendi Camisi olarak söz etmiştirHalk arasında da Mısrî Sultan, Mısırlı Camisi veya Kasım Paşa Camisi isimleriyle tanınmıştır Kasım Paşa Mescidi, büyük olasılıkla türbenin inşası sırasında kuzeybatı köşesine bir minare eklenmiş ve camiye çevrilmiştirCami iki kare bölümün birleşmesinden dikdörtgen bir plan şekline dönüşmüş, güneydoğu köşesine de kubbeli küçük bir bölüm eklenmiştir Böylece caminin planı L şeklini almıştır Yapımında kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır Özellikle kuzeydeki bölüm bütünüyle kesme taştandır Üst örtüsünü sekizgen kasnak üzerine oturan bir kubbe tamamlamıştır Kubbe, kalem işleri ile bezelidir Burada Hülefâ-i Raşidin isimleri, Rumili ve palmetli kompozisyonlar bulunmaktadır Aynı bezeme harimde ve türbede de uygulanmıştır Kuzeydeki girişin karşısına gelen mihrap mozaik kakma çinilerle bezenmiştir Dikdörtgen olan mihrabın iç içe iki bordüründen sonra dikdörtgen bir nişi bulunmaktadır Bunun içerisine de beş kenarlı bir diğer niş yerleştirilmiştir Bu mihrabın XIIIyüzyılda Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır Burada manganez moru, firuze, kobalt mavisi, mozaik kakma çiniler bir araya getirilmiştir Ayrıca yıldızlar, beşgenler, geometrik motifler de onları tamamlamaktadır Üst kısmı kûfi yazı şeklinde örgü motifi ile bezenmiştir Caminin minber ve hünkâr mahfili orijinal değildir Minare kesme taştan olup, cami duvarlarının saçak hizasına kadar yükselmekte, burada yıldız şeklindeki üçgenlerle silindirik gövdeye geçilmektedir Burmalı bir kordondan sonra da minare gövdesi düz olarak devam etmektedir Şerefe altı mukarnaslıdır ve camiye oranla çok yüksek olan bu minare orijinaldir Caminin güneybatı kenarında L planın ucunu oluşturan küçük kubbeli kısım türbeye dönüştürülmüş olup, burada Akşemseddinin soyundan Abdurrahman Karahisari ile Kasım Paşanın oğlu Çelebi Sultan gömülüdür Türbeye hem cami içerisinden hem de yan harimden geçilmektedir Caminin güneyinde dikdörtgen planlı bir medrese ile kuzeydoğusunda da kadın ve erkeklere mahsus çifte bir hamamı vardır Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (Merkez) Afyonda Osmanlı döneminde yapılmış en önemli eserlerden biri olan Gedik Ahmet Paşa Külliyesi, cami, medrese ve hamamdan meydana gelmiştir Erken Osmanlı Devri yapılarından bir örnek olan bu külliye Sadrazam Gedik Ahmet Paşanın Anadolu Beylerbeyliği sırasında 1472 yılında yaptırılmıştır Evliya Çelebi bu yapı topluluğundan şöyle söz etmiştir: “Nezih bir burmalı minaresi vardır Boyu 159, eni 80 kademdir 2 kubbe yan yanadır Mihrap ve minber eski sanat tarzında yapılmış ve bu minber Sinop şehrindeki minbere benzer, caminin yan sofaları vardır Hareminde şifalı bir hamamı vardır 70 hücreli medresesi vardır” Osmanlı Erken dönem mimarisinde ters T, yan mekanlı camiler tipinde olan bu caminin orta ekseninde iki kubbe ibadet mekanını oluşturmaktadır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de üçer küçük kubbeli yan mekanlar bulunmaktadır Caminin kuzey cephesinde altı sütunlu ve beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Buradaki sütunlar Klasik Osmanlı mimarisinde olduğu gibi stalaktit başlıklıdır Bu sütun başlıkları birbirlerine kemerlerle caminin beden duvarlarına da demir putrellerle bağlanmıştır Son cemaat yeri ile cami duvarında iki sıralı pencereler yer almıştır Alt sıradaki pencereler dikdörtgen, üst sıradakiler ise sivri kemerlidirler Giriş kapısının iki yanında iki küçük mukarnaslı mihrapçık vardır Caminin giriş kapısı zengin bir portal nişi görünümünde olup, köşeler yarım sütunlarla yuvarlatılmıştır Buradaki yazılar Nakkaş hasan tarafından yazılmıştır İbadet mekanın üzerini on iki kasnağa oturan, peş peşe iki kubbe örtmektedir İbadet mekanının ilk bölümünde sağ ve soldaki üçer küçük kubbeli yan mekanlara açılan kapılar bulunmaktadır Kıble duvarının ortasında yer alan mihrap beyaz mermerden olup yukarıya doğru kademeli olarak daralmakta ve mukarnaslarla sonuçlanmaktadır Mihrabın sol tarafındaki minber orijinaldir Gri renkli mermerden yapılmış olan taş minberin girişi burmalı iki yarım sütunla sınırlanmış ve kapı üzerine de bir kartuş içerisinde ayet yazılmıştır Merdiven korkulukları oldukça sade ve düzdür Piramidal biçimde başlayan hutbe yeri konik bir külahla sonuçlanmaktadır Caminin en önemli tarafı zengin ağaç işçiliğidir İki kanatlı kapıları, üstündeki kitabeler, geometrik geçmeler ve kündekâri işçilikle çağının en güzel örneklerinden birini ortaya koymaktadır Ayrıca caminin içerisi zengin kalem işleri ile kaplanmıştır Ancak, bu kalem işleri orijinal olmayıp XXyüzyılda yapılmıştır Gedik Ahmet Paşa Camisinin minaresinin ayrı bir özelliği vardır Taş kaide üzerinde burmalı ve yivli olarak yapılmış olup, Osmanlı taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır Minare caminin kuzeybatı köşesinde, son cemaat yerinin başlangıcında kare bir çıkıntı yapmaktadır ve buradaki bir kapıdan da minareye çıkılır Minare kaidesi kesme taştan, son cemaat yeri saçak hizasına kadar yükselir Burada bir frizle kesildikten sonra yivli olarak gövde başlamaktadır Başlangıçta dik olan bu yivler 1,5 metre sonra sağa doğru kıvrılarak burmalı yivler meydana getirir ve şerefe altında da zikzaklar halinde sona erer Minare gövdesinin yivleri arasına lacivert renkli Kütahya çini parçaları yerleştirilmiştir Gedik Ahmet Paşa Medresesi Gedik Ahmet Paşa Camisinin güneybatısında yer alan medrese cami ile birlikte 1472 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından yapılmıştır Dikdörtgen planlı ve kesme taştandır Kuzey cephesinde dışarıya doğru çıkıntı oluşturan portal sivri kemerlidir Buradaki nişin içerisinde pembe mermerden yay kemerli giriş kapısı bulunmaktadır Avlunun doğu ve batısında dörder sütunlu kubbeli beşer revakın arkasında üçer hücre, iki köşede de iki ayrı hücre bulunmaktadır Hücreler dışarıya iki sıra pencere ile açılmaktadır Alt sıradaki pencereler dikdörtgen, üst sıradakiler de sivri kemerlidir Girişin karşısında, güney cephedeki üzeri kubbeli dershane ve yanında bir hücre yer almaktadır Gedik Ahmet Paşa Hamamı Gedik Ahmet paşa Camisinin kuzeydoğusunda yer alan hamam, külliye ile birlikte 1472 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Çifte hamam olarak yapılan bu hamam yol seviyesinin yükselmesinden ötürü zemini yolun altında kalmıştır Moloz taştan yapılan hamamın erkekler kısmı kadınlar kısmından daha büyüktür Erkekler kısmının soyunmalığı dört kademeli duvarlardan meydana gelmiştir Kare planlı bölüm, iki kademeli duvarlardan sonra sekizgene geçilmiş ve üzeri çatı ile örtülmüştür Ayrıca doğu yönünde dışarıya doğru çıkıntılı kesme taştan giriş kapısının ortasına da Bursa kemerli bir giriş açılmıştır Bu kapının sağ ve solunda sivri kemerli iki pencere ile aydınlatılan soğukluk bulunmaktadır Erkekler kısmının soyunmalığına bitişik olan kadınlar kısmı, ölçü ve yükseklik olarak erkeklerinkinden daha küçüktür Buraya batıdaki yay kemerli bir kapıdan girilmektedir Kadınlar ve erkekler kısmının soyunmalığının üzeri pandantiflerin taşıdığı merkezi kubbelerle örtülüdür Soyunmalıktan dikdörtgen ve beşik tonozla örtülmüş soğukluk kısmına geçilir Erkekler bölümünün sıcaklık kısmı, ortadaki kubbeli bölümün iki yanında tonozlu dikdörtgenler halindedir Ayrıca bunun doğusunda da yine üzeri kubbe ile örtülü iki özel halvet bulunmaktadır Kadınlar kısmının halveti erkeklere göre daha farklıdır Burada üçer tane yan yana sıralanmış kubbeli hücreler vardır Kuzeyinde ise bugün yol seviyesinin altında kalmış olan sarnıç ve külhan bulunmaktadır Bağ Çeşme Camisi (Merkez) Afyonun Bağ Çeşme Mahallesinde bulunan bu camiyi Hacı İlyas oğlu Hacı Mustafa Bey 1495te yaptırmıştır Cami 1868 yılında onarılmıştır Giriş kapısı üzerinde yapılış ve onarımına ait iki ayrı kitabe bulunmaktadır Bağ Çeşme Camisi kare planlı olup, kuzeyine tonoz örtülü bir son cemaat yeri eklenmiştir Kesme taştan sade bir yapı olup, üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı basık bir kubbe ile örtülüdür İç mekan doğu ve güney duvarlarında açılmış ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Kuzeybatı köşesinde, kaidesi bir sıra taş, üç sıra tuğladan yapılmış yuvarlak gövdeli minaresi bulunmaktadır Çavuşbaşı Camisi (Merkez) Afyonun Çavuşbaşı Mahallesinde bulunan bu camiyi Mustafa Bin Umur 1575 yılında yaptırmıştır Banisinin Afyonda Subaşılık yaptığı bilinmektedir Cami yüksek avlu duvarları ile çevrilmiş olup, batı yönündeki avlu giriş kapısının sağında kitabeli bir çeşme bulunmaktadır Kare planlı, dıştan kesme taş olarak yapılmış caminin kuzey yönünde iki sütunlu ve kubbeli bir revak kısmı bulunmaktadır İlk yapıldığı dönemde tek kubbeli küçük bir cami iken 1871 onarımında kuzeydeki son cemaat yerinin buraya eklendiği, yapı malzemesi ile uygulanan farklı tekniklerden anlaşılmaktadır İbadet mekanı sekizgen bir kasnağın taşıdığı basit bir kubbe ile örtülüdür Caminin içerisi son derece sade olup, beyaz badana ile sıvanmıştır Mihrap ve minberi herhangi bir özellik taşımamaktadır Caminin kuzeybatı köşesine sonradan yapılmış minare oturtulmuştur Minarenin kaidesi caminin beden duvarlarının yarısına kadar yükseldikten sonra, Türk üçgenlerinin yardımı ile kareden on altıgene geçilmekte ve minare gövdesi de tuğladan on altıgen olarak devam etmektedir Ot Pazarı Camisi (Merkez) Afyon çarşısı içerisinde yer alan Ot Pazarı Camisini Tellalzade Süleyman Çavuş 1601 yılında yaptırmıştır İlk yapılışında caminin arkasında bulunan türbe günümüze ulaşamamıştır Cami Kare planlı küçük bir yapı olup, dış duvarları kesme taştandır İbadet mekanının üzeri pandandiflerin taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür Mihrap basit bir mermerden olup, bezemesizdir Ancak, caminin son derece güzel bir ağaç işçiliği gösteren minberi bulunmaktadır Kuzey tarafına camekanla kapatılmış bir son cemaat yeri eklenmiştir Üç sivri kemerli olan son cemaat yerinin üzerini üç kubbe örtmektedir Doğu cephesine de caminin beden duvarlarının çıkıntısı üzerine minare yerleştirilmiştir Minare kaidesi orijinal olmasına rağmen gövdesi kesme taştan geç devirlerde yapılmıştır Arap Mescidi (Merkez) Afyon Arap Mescit Mahallesinde bulunan Arap Mescidinin yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Giriş kapısı üzerindeki kitabede 1809da onarıldığı belirtilmiştir Kare planlı, tek kubbeli bir yapı olup, ayrıca küçük iki kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Kesme taştan yapılmış olan caminin üzeri pandantiflerin taşıdığı silindirik kasnaklı basık bir kubbe ile örtülmüştür Caminin iç mekanı oldukça basit olup, herhangi bir tezyinatı bulunmamaktadır Batısında dışarıya doğru çıkıntı oluşturan bir minaresi vardır Minare kaidesi sekizgen olup, bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla ile örülmüştür Minare gövdesi burmalı bir kordon üzerinde tuğladan düz olarak yapılmıştır Yeni Cami (Merkez) Afyon Çarşısı içerisinde bulunan yeni Camiyi 1711 yılında Hacı Abdi Çavuş yaptırmıştır Bunu belirten kitabesinin yanı sıra 1838 yılında Hoca Paşa tarafından onarıldığını gösteren ikinci bir kitabe de camide bulunmaktadır Bu onarımdan sonra Yeni cami ismi ile tanınmıştır Caminin onarım kitabesi; Yeni Cami binasını Hacı Abdi Çavuş Yaptı bu mabedi Ona bir çok senelerin yüceliğini verdi Sonunda mürürü zaman dolayısıyla tamire muhtaç oldu Temiz hanedanın neslinden Vakıf yapan nesilden Süleyman Şerif Elhac Paşa Onun tamirine bir çok mal sarfetti Yeni Cami güzel bir şekil kazandı Yüz yıl evvel vakf edicisi ve yapıcısı yapmış iken Görenlerin hepsi beğenip onun tarihini söylediler Allaha hamdolsun halen ikinci vakf edici Hoca Paşadır 1224 Allahha hamdolsun dünya Allahın feyzine mashar oldu Hacı Abdi Çavuş bu camiyi yaptı Allahın yardıma erişip Suri onun bir tarih söyledi İstekleri olanlar bir secde yeridir, hem de gönül açıcı bir makamdır 1124 Yeni Cami tek kubbeli bir yapı olup, kuzey yönünde üç sütunun taşıdığı üç bölümlü üzeri kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Kesme taştan caminin doğu, batı, güney duvarlarında üç sıra halinde pencereler açılmıştır İç mekan son derece sade olup, kubbe köşe traomplarının yardımı ile bir kasnak üzerine oturtulmuştur Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan minaresi hafif çıkıntılı bir kaide üzerinde ve tuğladandır Tuğlalar arasında zikzak ve çıkıntılarla gövde hareketlendirilmiştir Caminin 1254 tarihinde yapılan onarımından sonra Hacı Bakizadeler buraya bir medrese yaptırmıştır Caminin kuzeydoğusunda sekizgen planlı küçük yapının kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kesme taştan, kiremit çatılı bu yapının kütüphane olduğu sanılmaktadır Güdük Minare Mescidi (Merkez) Afyon Demirciler Mahallesinde bulunan bu yapının ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir Kapısı üzerinde 1810 yılında onarıldığını belirten bir kitabe bulunmaktadır Güdük Minare Mescidi moloz taştan, kare planlı tek kubbeli bir yapıdır Kubbe ana duvarlar üzerine sekizgen kasnak üzerine oturmaktadır İçerisi oldukça basittir Yanındaki minarenin kaidesi kesme taştan sekizgen olup, kubbe hizasına kadar yükselmektedir Bunun üzerinde tuğladan minare gövdesine geçilir Gövdenin ortasında zikzaklı iki kuşakla da minareye hareketlilik kazandırılmıştır Ulu Cami (Çarşı Camisi) (Şuhut) Şuhutun çarşısında yer alan Ulu Camiyi Demirtaş Paşazade Hazma Paşa 1415te yaptırmıştır Cami 1862 yılında da onarılmıştır Kareye yakın dikdörtgen planlı olan caminin içerisinde kıbleye dikey, her sırada dörder tane olmak üzere dört sıra sütun bulunmaktadır Böylece caminin içerisi Osmanlı ulu cami tiplerinde olduğu gibi dört nefe ayrılmıştır Kuzey yönündeki ahşap kadınlar mahfili ile caminin içerisi 1862 onarımında yenilenmiştir Daha sonra 1970li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmıştır Caminin güneydoğu köşesinde yer alan minare kaidesinde toplama taşlar kullanılmıştır Bunlar Bizans dönemine ait mermer bloklardır Bu kaide üzerindeki minare tuğladan silindirik bir şekilde yükselmektedir Kubbeli Mescit (Şuhut) Şuhut Hisar Mahallesinde bulunan bu camiyi Hamitoğullarından Hızır Oğlu Emir İbrahim 1374 tarihinde yaptırmıştır 1863 depreminde tamamen yıkılan cami 1964 yılında yeniden inşa edilmiştir Kubbeli Mescit Kitabesi: Bu mübarek caminin yapılmasını Hızır oğlu hayrat ve hasenat sahibi, adil, kamil dinin yükselmesine çalışan büyük Emir İbrahim emretti Allah onun mülkünü devlet, tahtını daim kılsın Peygamber Efendimiz dedi ki; Bir kimse Allah için ve Allah rızasını isteyerek bir cami yaptırırsa, Allah onun için cennette mislini yapar Dikdörtgen planlı, üzeri ahşap tavanlı olan cami, önceden kubbeli olduğundan kubbeli mescit olarak tanımlanmıştır Sinan Paşa Külliyesi (Sincanlı) Afyon, Sincanlıda bulunan Sinan Paşa Külliyesinin kitabesine göre Lala Sinan Paşa tarafından 1525 yılında cami, imaret ve hamamdan oluşan bir külliye olarak yaptırılmıştır Sinan Paşa Camisi yan mekanlı veya ters T tipi camiler plan düzenindedir Dört sütunun taşıdığı kemerlerle birbirine bağlı, beş kubbeli son cemaatten sonra ibadet mekanı, kemerlerle birbirine bağlı kare bir bölüm halinde olup aynı eksende iki kubbe orta bölümünün üzerini örtmektedir Bu kubbeler caminin diğer üst örtülerinden daha yüksektir Bunun dışında kalan iki yan nefin üzeri tonoz örtülüdür İbadet mekanın yanında, küçük kubbeli iki yan kanat bulunmaktadır Caminin kuzey bölümünde cümle kapısı dışarıya doğru çıkıntı meydana getirmektedir Giriş Bursa kemerli bir niş içinde bulunmaktadır Bu kapının üzerine kitabe oturtulmuştur Sinan Paşa bilüp dünya fenasın Diledi kim yapa ukba binasın İmaret başladı ve cami idi Ki verdi ihmadına can safasın Kılındı Cuma ve evkatı hamse Okundu her seher evrad Kamu mümin olanlar bu sebebten İderler runhuna rahmet duasın Yazanalar bu sefedarına tarih Kodular addıgayine Biavnillah ve hüsnü tevfik-ı Kad temmet biavnillah hüsnü ve tevfik-i Huda Sinan Paşa külliyesinin yaklaşık 300 m uzaklıkta 1524-1525 tarihinde yapılmış hamamı bulunmaktadır Sinan Paşanın Türbesi, Erken Osmanlı Döneminde çok sık rastlanılan biçimde, yüksek bir kaide üzerinde baklava başlıklı dört sütunun kemerlerle birbirine bağlanmasından oluşturulmuş olup bu mekanın ortasındaki mezarından ibarettir Türbenin üst örtüsü pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Ayrıca imaret dikdörtgen planlıdır Yakın tarihlerde restore edilen imaretin üzeri beşik tonozlarla örtülüdür Taş duvarlı ve derzli imareti batı ve kuzey yönündeki iki kapıdan girilmektedir Çarşı Camisi (Sultandağlı-İshaklı) İshaklı Selçuk Mahallesinde bulunan Çarşı Camisi, Çakırağa Caddesi üzerinde, Sahip Ata Kervansarayı arkasındadır Kitabesine göre 1458 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında Şeyh Bünyadin Oğlu Hüsrev ile Mehmetzade Halil kardeşler tarafından yaptırılmıştır Rahman ve rahim olan Tanrı adıyla Bu mübarek mescidi Mehmet han zade Sultan İbrahimin Zamanında, Allah mülkünü muhaledetsin Mehmet oğulları Mehmet ve Halil ve şeyh bünyad Oğlu Hüsrev Ali (863 h) yılı evvellerinde recep ayında Yaptılar Allah akıbetlerini iyi etsinBu taşı Ahmed işledi (863 h) (1458) 1914 yılında temelinden itibaren yeniden yapılmış olan caminin ibadet mekanı altı ahşap sütunun taşıdığı bir tavanla örtülmüştür İlk yapılışında toprak damlı olduğu sanılan caminin kuzey ve doğu cephelerinde iki kapısı bulunmaktadır Güney cephede üç, diğer cephelerde de ikişer pencere ile ibadet mekanı aydınlatılmıştır İçeride kuzey yönünde kadınlar mahfili ikinci katı oluşturmaktadır Kuzey doğu köşesindeki minare kesme taş kaide üzerinde tuğla gövdelidir Caminin önünde Laleli Çeşmesi ismi verilmiş bir çeşme bulunmaktadırÇeşmeye bu ismin verilmesi ayna taşı üzerindeki iki selvi ile lale motiflerinden kaynaklanmaktadır Rüstem Paşa Camisi (Bolvadin) Bolvadin ilçe merkezinde,çarşı içerisinde bulunan Rüstem Paşa Camisini Rüstem Paşa yaptırmış olmasına karşılık yapım tarihi bilinmemektedir Mimar Sinanın eserlerinin listesini veren Tezkiret-ül Ebniyede bu caminin isminin geçmiş olması ve caminin yapı üslubundan XVIyüzyılda yapıldığını ortaya koymaktadır Ayrıca cami avlusundaki l546 tarihli, Lala Sinan Paşanın torunu Alaeddinin mezarının bulunuşu caminin l546dan sonra yapılmış olduğunun n belirgin delilidir Osmanlı mimarisinde tek kubbeli klasik yapılar gurubundaki bu caminin son cemaat yeri orijinal değildir Zemindeki kalıntılardan burada sütunlu ve kemerlerle birbirine bağlanan bir son cemaat yeri olduğu anlaşılmaktadır Sultan Abdülmecit zamanında yeniden ve ahşap bir son cemaat yeri buraya yapılmıştır Dört köşe ağaç direklerin kaideleri ve başlıkları Klasik Dönem mimari parçalarıdır Caminin ibadet mekanı yayvan kemerli, köşe tromplu bir kubbe ile örtülmüştür İki trompun arası kemerlerle birleştirilmiş,içleri de yarım kemerlerle takviye edilmiştir Kubbe kasnağı beden duvarlarından daha içeride olup, kasnak normal kasnaklardan daha yüksek tutulmuştur Kasnağın üzerinde sekiz adet alçı şebekeli pencere dizisi bulunmaktadır Mihrap oldukça basittir İç kısımdaki bezemelerde geç devirlerde yapılmıştır ve süsleme sanatı yönünden bir özelliği bulunmamaktadır Caminin kuzeybatı köşesinde tuğladan silindirik gövdeli bir minare, önüne de geç devirde yapılmış ahşap bir şadırvan yerleştirilmiştir Ayrıca caminin yakınında küçük bir de hamam bulunmaktadır Alaca Cami (Bolvadin) Bolvadin Alaca Sokakta bulunan Alaca Camisinin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Cami dikdörtgen planlı olup sütunlarla ibadet mekanı dört sahna ayrılmıştır Bu sahınları meydana getiren sütunları birbirine bağlıyan dört kemer ahşap tavanı taşımaktadır Kuzeydoğu köşesindeki minare kare kaide üzerinde silindirik gövdelidir Bu caminin mimari izleri, yapı tarzı ve ahşap kapı kalıntıları Selçuklu döneminde, XIIIyüzyılda yapıldığı izlenimini vermektedirAncak yapılan onarımlar caminin orijinalliğini kaybetmesine neden olmuştur Çarşı Camisi (Emirdağ) Emirdağ Çarşısı içerisindeki bu caminin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Yalnızca onarım kitabesinden 1908 de yenilendiği öğrenilmektedir Kuzey cephesindeki beş bölümlü son cemaat yeri sivri kemerlerle birbirine bağlanmış,üzerleri kubbelerle örtülmüştür Dikdörtgen planlı ibadet yerinin ahşap bir tavanla örtülmüştür Beden duvarları üzerinde basık kemerli pencereler bulunmaktadır Çarşı Camisinin mimari bir özelliği olmayıp basit bir köy camisi konumundadır Ulu Cami (Sandıklı) Sandıklı Cuma Mahallesinde Yukarı Pazar Mevkiinde bulunan bu cami, kitabesine göre Aydemir Bin Abdullah El Necip tarafından 1378 yılında yaptırılmıştır Bir başka kitabeye göre de Abdullah Bin Mustafa tarafından 1526da onarılmıştır Bu yapıya Ulu Cami denilmesine rağmen Osmanlı mimarisinde Ulu Cami tiplerinden hiçbirisine girmemektedir Kare planlı, kalın duvarlı caminin üzeri pandantiflerin yardımı ile kasnaksız tek bir kubbe ile örtülmüştür Duvarları takviye amacıyla içeride yapılan kemerler camiye basık bir görüntü vermiştir Kuzey cephesindeki son cemaat yeri daha sonradan yapılmıştır Mihrap nişi yarım silindirik olup, kademeler halinde yukarıya doğru daralmaktadır Bezeme tamamen XIXyüzyıl sonlarını yansıttığı gibi içeride duvar resimleri de bulunmaktadır Caminin kuzeydoğusundaki minare taş temelli, tuğladan silindirik gövdelidir Bu da geç devirlerde yapılmıştır Hamamönü Camisi (Sandıklı) Hamamönü Camisinin yapım ve banisi bilinmemektedir Mimari üslubundan yaklaşık 150 yıllık bir yapı olduğu anlaşılmaktadır Dikdörtgen planlı, kerpiç bağdadi duvarlı olan caminin üzeri içeriden ahşap tavanlı, dışarıdan da toprak damlıdır İç mekan iki sıralı ağaç direklerle üç sahna ayrılmıştır ve bunların üzerindeki küçük yastıklar kirişleri taşımaktadır Caminin önündeki hamamdan ötürü buraya Hamamönü Camisi ismi verilmiştir Vakıf kayıtlarına göre caminin ve hamamın Hacı Arif Efendi vakfından olduğu belirtilmiştir Muradım Camisi (Sandıklı) Sandıklı Çay Mahallesinde Dereboyu Sokağında bulunan Muradım Camisinin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir XVIIIyüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır Dikdörtgen planlı cami, ahşap on iki direkle üç sahna ayrılmış olup, bunlar tavanı desteklemektedir Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır Caminin bitişiğinde bulunan Muradım Türbesi kare planlı küçük bir yapıdır Üzeri kubbe ile örtülmüştür Türbede Şeyh Nurettin ve Şeyh hazma isimli şahıslar gömülüdür Ahmet Paşa Camisi (Sincanlı) Sandıklı Ahmet paşa Köyündeki bu camiyi yaptıran kişi ve yapım tarihi bilinmemektedir XVIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır XXyüzyılın ikinci yarısında batı yönüne üç kubbeli mekan eklenmiş ve yapı orijinalliğinden uzaklaşmıştır İlk yapılışında dikdörtgen planlı olup, üzeri aynı eksende iki kubbe ile örtülü idi Düzgün kesme taş ve molozdan yapılmıştır İbadet mekanını örten kubbeler sekizgen kasnaklıdır Mihrap niş şeklinde olup herhengi bir özelliği yoktur Gerçek mihrabın bunun altında kaldığı sanılmaktadır Ahşap minberinin bir özelliği yoktur Caminin kuzeybatı köşesine, kesme taş kaideli, tuğla gövdeli minaresi eklenmiştir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Çeşmeleri Hodalı Çeşmesi (Merkez) Afyon Ulu Cami mahallesindeki Hodalı Çeşmesini Selçuklu Sultanı IIİzzettin Keykavus Bin Keyhüsrev Hanın emri ile Senirli Şemseddin Ömer 1250 tarihinde yaptırmıştır Çeşmenin dört köşe Selçuklu sülüsü ile yazılmış 6 satırlık bir kitabesi vardır: “Es-Sultanel-Azam İzzedünya ve Edin Ebül Fetih Keykavus Bin Keyhüsrev Burhane Emirel mümüminin emere bi-imareti El mekamül mübarek el-Abdüs-zaif Şemseddin Ömer Bin Osman el-Seniri Fi tarih sene ve erbaine ve sittemie 648 (1250)” Alaca Çeşmesi (Bolvadin) Bolvadin İstasyon Caddesindeki Alaca Çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre Sahip Ata Fahrettin Alinin kölelerinden ve beylerden olan Bayram, Sultan Gıyasüddinin emri ile 1278 yılında yaptırılmıştır Yedikapı savaşından sonra Bolvadine gelen Selçuklu Sultanı Bayram beye bu çeşmenin yapılmasını emretmiştir Bu çeşme karşısındaki Alaca Camisi ile birlikte yaptırılmıştır Yarım yıldızlarla süslü çeşme aynası üzerinde Selçuklu sülüsü ile dört satırlık bir kitabe bulunmaktadır: “Emere bi-inşae hazihil-aynül-cariye fi eyyamı devlet Es-Sultanel-azam Gıyasüddünya ved-din Keyhüsrev Bin Kılıçaslan El-Abdüs-zaif Bayram İbni Abdullah üs-sahibi ahsenalluh hatimet ehu Fi Muharrem sene seba ve sebine ve sittemie 677 (1278)” Gezler Köy Çeşmesi (Sincanlı) Sicanlı Ovasının doğusunda bulunan Gezler Köyü Meydanındaki çeşmenin üzerindeki sekiz satırlık Arapça kitabeden burada daha önce bulunan eski çeşmenin Germiyan Beylerinden Ebubekir oğlu Cemal Beyin isteği ile 1323 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir: “Bismillaâhir-rahmanir-rahim Kalel-lahu tebareke ve tealâ Ve Enzelna mines-samâi Mâen Tahura Ve kelen-nebi aleyhi-selâm Ve minel-mae küllü şeyhi hay Emere hazel-aynül-Mübârek El-Emir Cemal ibni Ebubekir yalu ahsenallahu Avakıbehu fi sene selase ve ışrine seba mie 723 (1323)” Tahtalı Cami Çeşmesi (Bolvadin) Bolvadin çarşısından Ağılönü Mahallesine giden yol üzerinde, tahtalı Camisinin karşısındadır Bu çeşme 1454 yılında halk tarafından yaptırılmıştır Sivri kemerli çeşmenin yan tarafında sekiz satır halinde kitabesi bulunmaktadır: “Şah Süleyman Al-i Osman pür keramet pür safa Sayesibnde hoş geçerler daima bay-ı geda Hamdü Lillah Devletinde olup işbe âyn-ı cari Rûz-ü şeb hazretine herkes eder daim düa Sahib-ül-hayr, mübaşir her kimin kisâyi var Avn-ı Hak olsun refiki anların yemül-Ceza Bu tarik-ı âmdan her kim geçerse ey imam Diler Tahsin ede tarihini Huşca bina “ Hüsam oğlu Hacı Beyazıt Çeşmesi (Bolvadin) Bolvadinde Hacı Ahmet Mahallesindeki çeşmeyi Kanuni Sultan Süleymanın emri ile Hüsam oğlu Hacı Beyazıt 1539 yılında yaptırmıştır Osmanlı döneminde Surra yolunun (Hac yolu) Bolvadinden geçmesinden ötürü bu çeşmenin yapıldığı sanılmaktadır Bunun yanı sıra sefere çıkan ordu da burada konaklıyordu Çeşmenin Kitabesi: “Emere bi-inşai hazel-aynül-cariye Fi eyyamı Devlete Sultan Süleyman bin Selim Han Edamellahu ömrühu El-abdüzzaif Hacı Bayazıd bin Hüsam Fi evasıt-ı zil-kade 945” Umuroğlu Mustafa Çavuş Çeşmesi (Çavuşbaşı Camisi Çeşmesi) (Sandıklı) Çavuşbaş Mahallesindeki Çavuşbaş Camisinin bulunduğu yerde, Mustafa Çavuşun oğlu Mehmet Bey bir çeşme yaptırmıştır Sivri kemerli çeşmenin üzerine altı yazıtlık bir kitabe yerleştirilmiştir: “Mustafa Ağa merhum bünyadI mesçide Oğlu merhum Mehmed çeşmesine ihtimam Cafer Ağadır sebeb bunların itmamına, İde mahşerde şefaat anlara Fahrül-Enam Çeşme tarihi Kemal aşkına nuş olsun deyin Aşkına hem de Hüseyn-ı Kerbelanın Ves-selam” Halime Kadın (Cevizaltı) Çeşmesi (Merkez) Gedik Ahmet Paşa külliyesinin avlusunda, çifte sütunlu bir çeşme bulunmaktadır Hayırsever bir kadın olan Halime Kadın bu çeşmeyi 1764 yılında yaptırmıştır Çeşmenin iki satırlık kitabesi bulunmaktadır: “Barek-Allahbudur tevfik-i Hakkın mazharı Kim Halime Kadın oldu bu hayrın masdarı Yaptırıp atşile dedi murassa tarihini Nuş edin bu çeşmeden ab-ı zülal-ı sükkeri 1178 (1764)” Mustafa Bey Çeşmeleri (Merkez) Hersek Ahmet Paşanın torunlarından Hacı Ahmet Paşanın küçük oğlu Mustafa Bey Afyonda çeşitli yerlerde çeşmeler yaptırmıştır Bunlar Bolvadin Ağılönü Camisi karşısında, Ali Çetinkaya Kız Enstitüsü köşesindeki Askeriye Çeşmesidir Ancak bu çeşmeler Afyonda açılan yollar sırasında yıkılmıştır Buğday Pazarındaki Çeşmesinin kitabesi Afyon Müzesindedir Döğer Işıklar Çeşmesi (İhsaniye) İhsaniye Döğerdeki yuvarlak kemerli çeşmeyi yazıtına göre Döğerın zenginlerinden Hüseyin oğlu İbrahim 1779da yaptırmıştırÇeşmenin Kitabesi : “Bena hazel-ayn-ül-latif İbrahim Ağa bin Hüseyin Ağa Fi-sene selase ve tisine ve mie ve elf Min Hicreti-men lehül-izz-ü veş-şeref 1193 (1779)” Olucak Çeşmesi (Merkez) Afyon Karahisar Çavuşbaş Mahallesinde bulunan bu çeşmenin suyu XIIIyüzyılda Mimar Gevhertaşın Alaeddin Medresesine bağladığı kaynaktan sağlanmıştır Medresenin yıkılmasından sonra 1789da bu çeşme yapılmıştır Kitabesinden öğrenildiğine göre Turşan Hacı Ali isimli bir kişinin ruhu için öldükten sonra yapılmıştır Yuvarlak kemerli çeşme üzerindeki kitabesi: “Hubbeza Turşan El-Hacı Ali Ruhuna bu çeşme oldu sebil Çıktı tarihi meya-ı nehirden Hayr-ı cari mizab-ı Cemil 1204 (1789)” Badakoğlu Çeşmesi (Sultandağ) Sultandağı, İshaklıdaki Konya Caddesi üzerinde bulunan Badakoğlu Çeşmesini kitabesinden öğrenildiğine göre İshaklıda Badakoğlu ismi ile tanınmış bir hayırsever Rodoslu Manuel Ustaya 1791de yaptırmıştır Çeşmede Selçuklu Kervansarayının yıkıntısından arta kalan taşlardan yararlanılmıştır Çeşmenin ayna taşı üzerinde kitabesi bulunmaktadır: “Bu çeşmeden içip mai Fıratı Her içtikçe bula canın hayatı Sebeb olan bula ya Rab izzeti Çekmesünler dareynde mihneti Amele Rodoslu Haç Mansur 1206 (1791)” Siyahlar Çeşmesi (Merkez) Afyon Karahisarda Siyahlar Mescidi ismi ile tanınan caminin önündeki çeşmeyi hayırsever bir kadın olan Neslihan Kadın 1810 tarihinde yaptırmıştır Çeşmenin yuvarlak kemeri üzerinde dört satır halinde kitabesi bulunmaktadır: “Şimdi suyun buldu siyah tekkesi Neslihan Kadın verüp hayra sebat Bismillah ile deyin tarihi tam, Nuş edin bu çeşmeden Ab-ı Hayat 1225 (1810)” Abdal Baba Çeşmesi (Şuhut) Şuhut, Bektaşi Babalarından olan Abdullah Sultanoğlu Ahmet Baba adına, bu çeşmeyi oğlu İsmail Efendi l817 yılında yaptırmıştır Çeşmenin sivri kemerli ayna taşı üzerinde kitabesi bulunmaktadır: “Bismillahir-rahmanir-rahim Ab-ı revan-ı Ahmed Baba han bin Abdullah Sultan Sahibül-hayrat evladı İsmail Efendi 1232 (1817)” Hüsrev Paşa Hanı Çeşmesi (Emirdağ) Emirdağ Han Köyündeki Hüsrev Paşa Hanı yapılırken yanına bir de çeşme eklenmiştir Zamanla çeşmenin su yolları bozulmuş ,kitabesinden öğrenildiğine göre Karahisar ve Sultanönü Sancakları Valisi Mehmet Reşit Paşa su yollarını onarmış ve çeşmeyi de yeniden yaptırmıştır Bunu belirten 6 satırlık kitabeyi de çeşmenin üzerine koydurmuştur: “Müror-u vakt ile olmuş idi bu çeşme virane Şikayetkar olurdu teşnelikten uğrayan hana Vezir-i sami, alihimmet, bülend-i ikbal Reşid Paşa Ki tamir eyledi anı, muammer ola merdane, Vahidin hame-i safı ana nutk eyledi tarih Bu bir ayn-ı kerem kim caddedeki cümle atşanef 1237(1821)” Hacı Paşa Çeşmesi (Merkez) Afyon Karahisar merkez köylerinden Erkman Köyünde Hacıbaba Türbesinin önündeki çeşmeyi Hacı Ahmet Ağanın oğlu Süleyman Ağa, halas Hanife Hanımın ruhu için 1831 yılında yaptırmıştır Dikdörtgen, üzeri çatılı türbenin tarih kitabesi bulunmaktadır: “Hub mevkiinde bir eser olmuş bu Ayn-ı canfeza Dil-teşneler nuş eylesün işte bu Ma-i azep Fırat Hoş sarf-ı himmet kldı Mollazade Süleyman Ağa Vala himem ali nejad ol zat-ı memduh-us sıfat Daim cücuh-u hayra sarf eyler heman hep varmış İzzü şerefle rıfatı hemvari olsun ber sebat Yaptırdı halası Hanife hanımın ruhu için Mevla ivez versin ana Ukbaba duzahten necat Hak ömrünü müzdad ede adasını berbad ede Subh-u mesa dilşad ede,gam görmiye ezher cihat Feyzi düayı hatm edüp medhiyle tarihin dedi Hakka cihande var ise ancak budur Ab-ı Hayat 1247 (1831)” Gazlıgöl Çeşmesi (Merkez) Afyonkarahisar Gazlıgöl kaplıcası önündeki çeşme üzerindeki yazıta göre Boyacıoğlu Mehmet Ağanın ruhu için 1902 yılında yaptırılmıştır Boyacıoğlu Hacı Mehmet ağa Afyonda üç çeşme yaptırmış ve üç dükkanını da vakfetmiş bir hayırseverdir Şeriye Sicillerinden öğrenildiğine göre de bu çeşme vasiyeti uyarınca ailesi tarafından yaptırılmıştır Çeşmenin Kitabesi: “Binayı çeşme-i Ziba vücuda geldi hamdolsun İçenler ab-ı safından sükun-ü atş-ı can olsun Müror-u abirin nuş eyledikçe ruz-ı mahşerde Boyazızade merhum Mehmet ruhu şad olsun Yirmiyle binüçyüzde yapıldı çeşme-i rana Zuhur etti ana Haktan lutf-u tarih tılsım olsun 1320 (1902)” Bedüş Köyü Çeşmesi (Şuhut) Beduş ilçesi Bedeş Köyündeki çeşmeyi kitabesinden öğrenildiğine göre Şuhutlu Tülüzade Hüseyin Avni Bey l913 yılında yaptırmıştır Mimari bir özelliği olmayan çeşmenin iki yanında yivli iki plaster olup birbirlerine sivri, kırık bir kemerle bağlanmıştır Ayna taşı üzerindeki kitabesini Mevlevi dervişlerinden hattat Kazancı Mehmet Dede Efendi yazmıştır: “Söy kıldı Tülu zade Hüseyin Avni Yaptırıp bu çeşmeyi Kablel-memat Hazret-i Şah-i velayet ruhuna Bahş kıldı ecrini aldı berat Şahit olsun Oniki İmam ana Böyledir Al-i Abadan senihat Hu deyip içse erenler abını Her belalardan bulur fev-ü necat Gel Şehid-i Kerbelanın aşkına Nuş kıl bu çeşmeden ab-ı hayat 1330 –l332 (1913)” |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Kaleleri Afyon Kalesi (Merkez) Afyon Kalesi, Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit İmparatoru IIMurşil tarafından MÖ1350 yılında, askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla 226 m yüksekliğindeki trakit bir kaya kütlesi üzerinde yapıldığı sanılmaktadır Kalenin o zamanki ismi Hapanuva (Yüksek Tepe Şehri) idi Sonraki dönemlerde eklerle daha da genişleyen kale çevrenin kontrolü için önemli stratejik bir konumdadır MÖVIII-VII Yüzyıllarda Frigler burasını kontrol altında tutmuşlar ve yöreyi hakimiyetlerine almışlardır Ayrıca kalenin eteklerine de Akronio veya Akronium ismini verdikleri bir yerleşim yeri kurmuşlardırFriglerden sonra Lydialılar, Persler, Pergamon Krallığı, Romalılar Bizanslıların eline geçmiştir Malazgirt Savaşından sonra XI Yüzyılda Selçuklular buraya yerleşmiş, burada yaşayan Türk boyları kayalar üzerindeki bu kaleye Karahisar ismini vermişlerdir Selçuklu Sultanı IAlaeddin Keykubat bu kalede hazinelerini saklamış, bu yüzden de Hisar-ı Devle ismiyle tanınmıştır Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali ve oğullarına kale muhafızlığı verilmiş bu nedenle de ismi Karahisar-ı Sahip olmuştur Osmanlı döneminde Sultan IISelim kaleyi onarmış ve en iyi afyonun bu çevrede yetişmesinden ötürü de kaleye Afyonkarahisar denilmiştir Dik bir tepe üzerindeki kaleye, kayaların üstüne oyulmuş merdivenlerle çıkılmaktadır Bunlar iç ve dış olmak üzere iki bölümden oluşurlar Kız Kalesi veya Kız Kulesi denilen kalenin iç bölümü muhafızlara ayrılmıştır Sultan Alaeddin Keykubat burada cami, saray, erzak ambarları, cephanelikler, sekiz su sarnıcı ve değerli eşyaların saklandığı bir de mahzenler yaptırmıştır Burası askerî amaçlı olduğundan halkın oturacağı yerler bulunmaz Buradaki caminin süslü bezemeleri olan minaresi yıkılmıştır Ayrıca kalenin batı kapısı üzerindeki iki yazıttan biri Alaeddin Keykubatın, diğeri de Sultan IISelimin yaptırdığı onarımları belirtmektedir Afyon Kalesinin Türk mitolojisinde (efsanelerde) de yer etmiş bazı öyküleri bulunmaktadır: 3400 yıllık geçmişe sahip olan Karahisar Kalesi, birçok kez el değiştirmiş, her defasında yeni bir efsane söylenmiştir Yerden 226 m yükseklikteki trakit bir kaya kütlesi üzerindeki kaleyi ele geçirmek kolay değildir Bu nedenle Battal Gaziden HzAliye, Beyböğrekten Çavuşbaşına , Horoz Dedeye kadar bir çok efsane anlatılmış, bunların izleri günümüzde de varlığını korumaktadır Bunlardan Hazreti Ali ya da Düldülün ayak izleri efsanesine göre; İslam halifelerinden Hazreti Ali, atı Düldülün üzerinde dağdan dağa uçarak sefer yapmaktadır Bu seferlerin birinde Afyonkarahisara gelen Hz Ali, Hıdırlık Dağında konaklamak için sertçe yere basınca, buradaki bir kaya üzerinde ayağının izi kalır Daha sonra Hıdırlıktan Kaleye atlayan Düldül, burada da dizginlenince bu kez ön ayağının izi bir kayanın üzerinde kalır Hz Ali, Düldülü sulamak için su yalağına vardığında, atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar Afyonkarahisar Kalesinde bugün Düldülün ayak izi ile atın bağlandığına inanılan kaya üzerinde delik, hala varlığını korumaktadır Karahisar Kalesi ile ilgili bir başka efsane ise Battal Gazi ile ilgilidir: Afyonkarahisarda 740 yılında öldüğü konusunda tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan kaleyi kuşatır, içeridekilerin dışarısı ile bütün bağlantılarını keser Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoruna haber gönderir ve yüz bin kişilik bir ordu yardım için yola çıkar Kalenin burçlarından Battal Gaziyi görerek aşık olan komutanın güzel kızı Ona bir kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gaziye bağırır, ancak duyuramaz Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır Battal Gazinin uyanmadığını gören kız telaşlanır, babasına Türklerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya Onu öldürmek için zehirli bir hançer ister Battal Gazinin yanına gelen kız onu ölmüş olarak bulur Çünkü attığı taş, Battal Gazinin kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar, Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur Ahmet Tarhan Karahisar Kalesinin eteklerinde, şu anda Ulu Caminin karşısındaki bir mezara gömülmüştür Ancak savaştan sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal Gazinin cesedini Eskişehir dolaylarına atar Böylece Bizanslılar, Battal Gazinin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar Bugünkü Olucak Çeşmesinin, Çavuşbaşı mahallesinin ve Çavuş Dede mezarı ile ilgili olarak anlatılan Çavuşbaşı ya da Çavuş Dede efsanesi ise şöyledir: Afyonkarahisar sancağı Türk egemenliğine girmeden önce burada valilik yapan kişiye Türk hükümdarı elçiler göndererek kalenin Türklere teslimini ister Her defasında ret cevabı alınması üzerine hükümdar en güçlü Çavuş Başını Karahisar Kalesinin alınması için görevlendirirÇavuşbaşı askerleriyle birlikte birkaç gün içinde Muttalıp bağlarına gelir Bunu haber alan kale komutanı, kaleye kapanarak savunma düzeni alır Ertesi sabah Türk askerleri Karakuyuya ulaşır Su stoku tükenen askerler, Karakuyuda su içmek isterler ama su sağlığa zararlı olduğu için vazgeçerlerBunun üzerine çevrede su aramaya başlarlar ancak bulamazlar Durum Çavuşbaşına bildirilir Çavuşbaşı, yanına birkaç kişi alarak Yağdan denilen kayalıklara doğru gider Çok yüksek bir kayanın önünde bazı dualar mırıldanır ve “Burada bir su olacak” diye bağırıp kılıcını kayaya vurur Kılıç darbesiyle yarılan kayadan su fışkırır Çok güzel ve şifalı olan su askerlerin yorgunluğunu giderir Dinlenen ordu bir Cuma günü kaleye saldırır ve kaleyi ele geçirirler Şehitler arasında Çavuşbaşı da vardır Bugün Afyonkarahisarın Çavuşbaşı Mahallesindeki Olucak suyu güzel bir memba suyudur Olucak çeşmesinin karşısındaki Çavuş Dede mezarı halkın adaklar adadığı küçük bir türbedir Karahisar Kalesi, tarihi boyunca, evlenmek isteyen kızların iyi bir kısmet diledikleri, kısmeti bağlı olanların kısmetlerinin açıldıkları yer olmuştur İnanışa göre, taliplisi çıkmayan yada evlenme zamanı gelmiş kızlar yanlarında yaşlı bir kadınla birlikte Cuma günü Karahisar Kalesine giderken yanlarına birde asma kilit alırlar, kilit kaleye çıkılmadan önce kilitlenir Kaleye çıkıldıktan sonra, yaşlı kadın kaleye çıkılmadan önce kilitlenmiş olan kilidi kızların başlarında açarak, inanışa göre bahtlarını açar Daha sonra kızlar Kız Kulesinden Bahtım bahtım Altın tahtım Evlenecek vaktım Diyerek kaleden şehre doğru bağırırlar İnanılan odur ki tahminen bir hafta sonra bu kızlara hayırlı birer nasip çıkar ve nişanlanırlar Bu gelenek, Hıdrellezde daha çok ilgi görmekte ve Hıdrellez sabahı erken saatlerde kaleye çıkan kızlar, Kız Kulesinden dileklerini bağırmaktadırlar Kimi zaman kadınların ya da erkeklerinde Kız Kulesinden Çocuğum olacak vaktım Okulu bitirecek vaktım gibi dileklerde bulundukları da gözlenmektedir Kaledeki Kız Kulesinin yanındaki büyük bir oyuğun içine yatan kadınlar çeşitli dileklerde bulunurlar Kalenin kapısının kemerinde bulunan bir oyuğa, bir dilek tutulup 3 taş atılmaktadır Eğer taşların 3üde oyuğa girerse dileğin yerine geleceğine inanılmaktadır Yine kalenin kapısının önündeki uçmak ağacına insanlar üzerlerinden bir bez ya da ip parçası kopararak bağlamak suretiyle dilekte bulunmaktadır Pişmiş Kale (İhsaniye) Afyona 60 km uzaklıkta bulunan Yazılıkaya yerleşimini koruyan küçük bir kaledir Yazılıkayanın tüften oluşmuş kaya kitlesi içeriden ve dışarıdan oyularak yapılmıştır Bu kalenin içerisinde ambarlar, barınaklar, sarnıçlar kayalar oyularak oluşturulmuştur Kayalardan arta kalan boşluklar iri taşlarla kapatılmıştır Burada yapılan araştırmalar bu kalenin Germiyanoğulları ile Osmanlılar arasında sınır karakolu olarak kullanıldığını ortaya koymuştur Bu kalenin batısında Akpara isimli bir başka kale daha bulunmakta olup, yakın tarihlere kadar bu kalenin kapı ve giriş kısımları sağlam durumda idi Oynaş Kalesi (İhsaniye) Afyon Kümbet Köyünün doğusunda alçak tepeler üzerinde kurulmuştur İlk Osmanlı döneminde bu kalenin yapıldığı sanılmaktadır Kaleden su sarnıcı tüneli, merdivenli kuyusu günümüze kadar ulaşmıştır Yapıldak Kalesi (İhsaniye) Yazılıkaya ile Kümbet köyleri arasında Kıyır çayının kenarında bulunmaktadır Yakınındaki Yapıldak Köyü de bu kaleden almıştır Yapıldak Çayının kenarında çeşitli yüksekliklerdeki kayadan arta kalan kesme taş duvarları görülmektedir Ayrıca kale içerisinde kayalardan oyulmuş barınaklar, mezar odaları ve Kıyır Çayına inen merdivenli bir su tüneli bulunmaktadır Demirli Kale (İhsaniye) İhsaniyeye 8 km uzaklıktaki Demirli köyünün kuzeyinde yer alan Demirli Kale, Frigler zamanından kalmıştır Buradaki dağların içeriden ve dışarıdan oyulması ile meydana getirilmiştir Kale içerisinde evler, sur duvarları üzerindeki mazgallar, merdivenli sarnıç kuyusu ve mezar odaları bulunmaktadır Afyon-Seyitgazi arasındaki yolu koruyan bir karakol kalesidir Ancak kalenin güneyi bir deprem sonucu yıkılmıştır Avdalaz Kalesi (İhsaniye) İhsaniye ilçesinde, Afyon-Seyitgazi yolunun doğusunda Ayazin Köyü yakınındadır Buradaki tüf bir kaya kitlesi oyularak yapılmıştır Kayanın üzerindeki kaleye çıkmak için dar bir yol yapılmış, kale içerisinde barınaklar ve merdivenle inilen bir kuyusu bulunmaktadır Bu kalenin de buradaki yolu koruyan bir karakol kalesi olarak yapıldığı bilinmektedir Sandıklı Kalesi (Sandıklı) Sandıklı yakınlarında bir höyük üzerinde Germiyanoğlu IYakup Bey tarafından 1325te yaptırılmıştır Bu kaleden günümüze yalnızca bir duvar kalıntısı gelebilmiştir Toprakkale (Şuhut) Şuhutun 6 km Batısında Senir Köyü yakınlarındadır Burada bulunan 2000 m Yüksekliğindeki bir tepe üzerine yapılmıştır Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Günümüze yalnızca duvar kalıntılarından pek azı gelebilmiştir Gezler Kalesi (Sincanlı) Sincanlının 13 km Uzağında Gezler Köyündeki bu kalenin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir Günümüze yalnızca duvar kalıntıları gelebilmiştir Yazılıkaya Kalesi (İhsaniye) Yazılıkaya Frig kentini koruyan bir kaledir Aynı zamanda burası Midasın şehri diye tanınmıştır Kale, tüf kayalıklarından oluşmuş bir tepe üzerindedir Bu tepenin dopğu ve batısında iki yol açılmış ve kayaların aralıkları kesme taşlarla kapatılmıştır Ayrıca buradaki dağ şehrinin su ihtiyacını sağlamak için de kalenin altına doğru merdivenli geniş bir tünel açılarak sarnıca iniş sağlanmıştır Dağın çevresindeki su kaynaklarından da bu yolla su ihtiyacı giderilmiştir Yazılıkaya Kalesinin çevresinde mabetler, mezar odaları bulunmaktadır Burada ele geçen Frig kitabeleri de o dönemde burasının önemini göstermektedir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Anıt ve Şehitlikleri Afyon Zafer Anıtı (Merkez) Cumhuriyet Meydanında Afyon'un simgesi olan anıt devrin önemli heykeltıraşlarından Krippel'in (1883-1945) 1934-1936 da yaptığı eseridir 27 Ağustos 1922 tarihinde Kurtuluş Savaşında Afyonun Yunan saldırısından kurtarılışını sembolize eden tunçtan bir anıttır Anıt yeşil porfir bir platform üzerinde, yine porfirden dikdörtgen bir kaidenin taşıdığı iki çıplak insan figüründen meydana gelen bir kompozisyondur Kaidenin uzun kenarlarında çerçeveler içinde rölyef halinde işlenmiş Kurtuluş Savaşını simgeleyen figürler yer alır Kaidenin ön yüzünde Atatürkün portresi, sol yönünde de Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmakın harita üzerinde Başkumandanlık Savaşını planlarken yapmış oldukları hazırlıkları, arka yüzünde de askerin taşıdığı sancağı işgalden kurtulan halkın öpmesi, sağında da Mehmetcikin süngü taarruzu kabartmalar halinde tasvir edilmiştir Kaide üzerindeki heykeller normal insan boyutlarından daha büyük ve hareketler son derece canlıdır İşgalcileri sembolize eden ve yerde yatan figürün büyük bir çaresizlikle aşağı sarkmış olan başındaki ıstıraplı yüz ifadesi ve bitkin vücudu yenilgiyi göstermektedir Ayaktaki figürün yüzünde ise büyük bir hiddet ifadesi vardır Gerilmiş adaleleri, şişmiş boyun damarları, yukarı kalkmış kolları, biri yumruk şeklinde sıkılmış, diğer bir şeyi parçalayacakmış gibi açılmış elleri ile ayakları altında yatan figüre yukarıdan bakarak adeta ezmektedir Atatürk 1937 deki Afyon ziyaretinde, anıt hakkında "Büyük Zaferi en iyi anlatan anıt" diyerek beğenisini dile getirmiştir Zaman içerisinde heykelin üzerinde meydana gelen oksitlenme ve deformasyon, geçtiğimiz yıl içerisinde Afyon Belediyesince 7 milyar TL harcanarak temizlenmiştir Bu çalışma Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün koordinasyonunda gerçekleşmiş olup, konservasyon uzmanlarının çalışmaları ile gerçekleştirilmiştir Zafertepe Anıtı Kütahya-Afyon karayolunda ,Afyona 60 km kala "Abideler Sapağı" levhasından itibaren 29 km sonra 1181 rakımlı tepededir 1964 de 220 sayılı yasa ile inşaatına başlanmış ve 1968 de tamamlanıp ziyarete açılmıştır 30 Ağustos 1922 günü Atatürk Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak,Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ile beraber Afyondan Çalköy-Zafertepeye gelir ve saat 1400 den itibaren Dumlupınar Meydan Muharebesini buradan idare eder Çalköy-Allıköy,Yerköy,Adatepe arasındaki bu dar bölgeyi 5 Yunan Tümeni ve 2inci Kolordu karargahıyla onlara bağlı birliklerle ordunun bütün top ve donanımı ile doldurmuştur Bu arada en önemli mevkilerden biri Çalköydür Atatürk Çalköyde koşullanmış olan Yunan askerlerinden tepenin alınması emrini 57 nci Tümen Komutanı Albay Reşat Çiğiltepeye vermiştir Birliğin belirli zamanda tepeyi alınamaması üzerine verdiği sözü yerine getiremediğinden dolayı Albay Reşat Bey orada intihar eder Onun ölümü asker üzerinde büyük bir etki yapar ve yarım saat sonra tepe alınır Atatürk buradaki birlikle savaşın durumu için telefon bağlantısı kurduğunda Albay Reşat Beyi ister, "Paşam Çiğiltepeyi aldık fakat Albay Reşat Bey yarım saat evvel size söz verdiği zamanda burayı alamadığı için tabancası ile intihar etti" cevabını alınca üzüntüsünden telefonu elinden düşürür Soyadı kanunu çıkınca da bizzat kendisi aileye Çiğiltepe soyadını vermiştir Yunan ordusunun hezimeti bütün donanımlarını savaş alanında bırakarak kaçmalarını tepeden dürbünle izleyen Atatürk Kurtuluş Savaşının başından beri belki de ilk defa tüm duygularını dışa vurarak , Karargahını İzmirde tutan Yunan Orduları Komutanı Hacı Anesti için şöyle bağırır: "Hacı Anesti gel de ordularını kurtar" Hacı Anesti Lozan Antlaşmasından sonra Yunan Hükümeti tarafından askeri mahkemeye verilmiş ve savaştaki başarısızlığı ile suçlu bulunup Atinada kurşuna dizilmiştir 31 Agustos 1922 günü Atatürk Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü ile birlikte Yunanlıların çekilirken yakıp yıktığı Çalköy kasabasına gelirler ve orada henüz yangının dumanları tüten bir evin avlusunda buldukları kırık bir kağnı arabasını masa gibi kullanarak durum muhakemesinde bulunurlar ve İzmire doğru kaçan düşmanı kovalama kararı alarak tarihimizdeki şu meşhur komutu verir: "Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ileri" Atatürk zaferden iki sene sonra Çalköyde verdiği nutukta savaş meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatmaktadır: " Muharebe meydanını dolaştığım zaman ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü ve buna karşılık düşman ordusunun duçar edildiği felaketin dehşeti beni çok duygulandırdı,o karşıki sırtların gerisindeki bütün vadiler,dereler,korunak ve açık yerler ,bırakılmış toplarla,otomobillerle sayısız donanım ve gereçlerle ve bütün bu kalıntılar arasında yığınlar teşkil eden ölülerle,toplanıp,karargahımıza sevk edilen sürü-sürü esir kafileleri hakikaten bir kıyamet gününü hatırlatıyordu" Kurtuluş Savaşının sembolize eden bu anıt taş kaplamalı üçgen bloklardan meydana gelmiştir Değişik yönlere bakan bu üçgen bloklar Ulusumuza karşı olan milletlerin bize karşı gösterdikleri haksızlığa karşı yaptıkları feveranı,iç ve dıştaki düşman kuvvetlerinin mukabil hareketlerini,iç isyanları,çete harplerini,düşman istilâsını,Büyük Millet Meclisinin kuruluşunu ve çeşitli müdahalelerden sonra milletin tek vücut halinde kazandığı 30 Ağustos Zaferini canlandırır ve gelecek nesillere Türk Milletini iç ve dışta meydana gelebilecek kötü tesirlere karşı birleşilirse zafere gidebileceğini sembolize eder Bir kompleks şeklinde düzenlenmiş olan bu mekân, tepenin hemen eteğinde bir müze, anma günlerinde yapılacak töreni seyretmek için anfi şeklinde düzenlenmiş bir tribün,merasim pisti gazino,su deposu,çeşmeler,muhafız kıtası için gerekli binaları kapsayan 200 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır Çiğiltepe Şehitliği Çiğiltepede şehit olanların anısına sembolik olarak 1996 da yapılmıştır Şehitliğin girişinde intihar eden Albay Reşat Çiğiltepenin bronz bir büstü ile kitabe vardır Kitabede şunlar yazılıdır: 57 nci Tümen Komutanı Albay Reşat Çiğiltepe (1879-1922) İstanbulda doğdu Ziya Paşanın oğludur Trablusgarp,Balkan,Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşlarına katıldı Askeri mahkeme üyeliği yaptı Milli Mücadeleye katılmak üzere İniboludan Anadoluya geçti İnönü ve Sakarya savaşlarına katıldı Büyük Taaruzda Yarbay idi 27 Ağustos 1922 günü Çiğiltepeye emredilen saatte hedefine varamaması nedeniyle intihar etmiştir Sandıklıda gömülüdür Mecidi nişanları,gümüş muharebe liyakat ,Tahlisiye,Alman,Avusturya-Macaristan Harp madalyaları ve İstiklâl madalyası ile ödüllendirilmiştir Ruhu şad olsun Türk ulusunun minnet ve şükranlarını sunuyoruz Etrafı mermer korkuluklar ile çevrili bu şehitliğin içinde çimenle kaplı yerde küçük mermer plaketlere burada şehit düşenlerin isimlerinin yazılı olduğu makam mezarları vardır Bu makam mezarlığının başında da mermerden şu kitabe yer almaktadır: BÜYÜK TAARUZ ŞEHİTLİĞİNDE 26-29 AĞUSTOS 1922 GÜNLERİ MUKADDES VATAN TOPRAKLARI İÇİN ŞEHİT DÜŞEN YÜCE KAHRAMANLAR YATMAKTADIR Buradaki diğer bir mermer kitabede ise şunlar yazılıdır: "Afyonkarahisar,Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son devresi olan 30 Ağustos Muharebesi Türk Tarihinin en önemli bir dönüm noktasını tekil eder Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada sağlamlaştırıldı Ebedi hayatı burada taçlandırıldı Bu sahada akan Türk kanları ,bu semada uçan şehit ruhları Devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi koruyucularıdır Bu büyük Meydan Savaşında şehit düşen evlatlarımızı rahmet minnet ve şükranla anıyorum GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 30 Ağustos 1924 2004 yılında Afyon Valiliğince çevre düzenlenmesi ve etrafın ağaçlandırma çalışması yapılmıştır Yine Şehitliğe giden Afyon-Antalya yolu üzerindeki ayırım noktasından itibaren 10 km lik yol asfaltlanmıştır Dumlupınar Şehitliği Kütahya-Afyon karayolundan, Afyona 60 km kala Âbideler sapağına girildikten 41 km sonra Şehitlik ve âbide karşımıza çıkar Kütahya ili Dumlupınar ilçesi sınırları içerisindeki Cafer Gazi Tepesindeki bu anıt ve şehitlik,cephede ve cephe gerisinde verilen 137 000 şehidimizin anısına, 26081992de Büyük Taaruzun 70 inci yıldönümünde, Kültür Bakanlığınca yaptırılıp ziyaret açılmıştır Bu kompleks girişten itibaren şadırvan,namazgah, Atatürk İsmet İnönü ve Fevzi Çakmakın üçlü anıtı,Milis Anıtı,500 kişilik şehit mezarları ve kitabeleri,baba-oğul anıtı ile tepenin üzerindeki Mehmetçik anıtından meydana gelmiştir Şehitliğin kapısından girince mermer bir platform üzerinde Atatürk ortada,sağında Fevzi Çakmak solunda ise İsmet İnönüden meydana gelen bronzdan yapılmış olan üçlü heykel grubu gelmektedir Atütürkün boynunda dürbün sol elinde ise bir baston vardır Sağ elini ileriye doğru uzatmış bir şekilde durmaktadır Her üçü de Kurtuluş Savaşında giydikleri tarzda asker üniformalı olup başlarında kalpak vardır Kurtuluş Savaşında savaşan Türk halkını temsil eden bu "Milis Anıtı" mermer bir kaide üzerinde bronzdan yapılmış üçlü bir heykel grubudur Önde ortada diğerlerine göre biraz daha ileriye çıkmış olan genç bir milis omuzunda fişeklik ve sağ elinde tuttuğu bir tüfek ile canlandırılmıştır Sağında biraz arkasında kucağında çocuğu ile genç bir kadın kurtuluş savaşındaki çocuğunu arkasına bağlayıp cepheye mermi taşıyan cefakar Türk kadınını sembolize eder Sol tarafta ise yine biraz geride yaşlı,sakallı başı kalpaklı ,yarı asker giyimli bir erkek sol kolunu ileriye doğru uzatarak parmağı ile ileriyi işaret etmekte olup Kurtuluş Savaşının genç-yaşlı demeden topyekün bir mücadele olduğunu gösterir Kaidenin altındaki mermer kitabede Mehmet Akifin şu dizeleri yazılıdır: "Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım" Tepedeki Mehmetçik Anıtına giden merdiven basamaklarının sağında ise bir trajediyi canlandıran "Şehit Baba-Oğul Anıtı" vardır 1912 yılında oğlu Mehmet 8 yaşında iken askere giden Çetmili Kara Ali Çavuşun hikayesini anlatır Balkan Savaşına giden Ali Çavuş sırasıyla Galiçya,Hicaz,Yemen ve Kafkasyada cepheden cepheye koşarak 11 yıl köyünden ve ailesinden uzak kalmıştır Milli Mücadele başlayınca da doğu cephesinden Kurtuluş Savaşına koşmuştur Dumlupınarda Başkomutanlık Meydan Savaşında 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşır Mehmet Onbaşı onun 11 yıl önce köyünde bıraktığı oğludur Baba- oğulun sevinci çok kısa sürer,31 Ağustos günü Kara Ali Çavuş oğlunun kolları arasında şehit olur Oğlu Mehmet ise 9 Eylülde İzmire giren birliğin başında şehit düşer Bronzdan yapılmış bu ikili heykel de genç oğul şehit babasını kucağında taşımaktadır Anıtın altındaki mermer kitabede ise bu hikaye anlatıldıktan sonra "Yüce kahramanları minnet ve şükranla anıyoruz" denilmektedir Şehitliğin kapısından girince tam karşıdaki mermer merdivenlerle çıkılan tepeciğin üzerinde mermer bir kaide üzerinde bronzdan yapılmış, elinde süngüsü ile bu savaşta şehit olan isimleri bilinmeyen askerlerimizi temsil eden "Mehmetçik Anıtı" bulunmaktadır Şehitliğin giriş kapısı ile Mehmetçik Anıtına çıkan merdivenlerin arasındaki geniş çimenlik sahada isimleri tesbit edilebilen şehitlerimizin mermerden yapılmış sembolik mezarları bulunmaktadır Şehitlikteki kitabelerden en önemlisi de Atatürkün sözlerini ihtiva edenidir Mermer üzerine yazılı olan bu kitabe şu sözler yazılıdır: "26 Ağustos 1922 Afyonkarahisar Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son devresi olan 30 Ağustos Muharebesi Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını teşkil eder Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devletinin ve genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada sağlamlaştırıldı Ebedi hayatı burada taçlandırıldı Bu sahada akan Türk kanları bu semada uçan Şehit ruhları Devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi koruyucularıdır Bu büyük Meydan Savaşında Şehit düşen evlatlarımızı rahmetle minnet ve şükranla anıyorum Gazi Mustafa Kemal Atatürk" Yüzbaşı Ağah Efendi (Kurtkaya) Şehitliği Afyonkarahisar-Büyük Kalecik Kasabasında Kocatepeye tek geçit olan Kurtkaya mevkiindedir Savaşta Kocatepe Karargâhını korumakla görevlendirilen 150 kişilik askeri birlik Kalecik Köyü Kurtkayası mevkiinde mevzilemişlerdi Şuhut istikametinden 24 Ağustos 1922 akşamı gizlice gelen askerler 25 Ağustos sabahı Büyük Taaruz emriyle harekete geçmiş ve Yunan kuvvetleri Baş komutanı Hacı Anesti General Trikopisin buraya yardımcı kuvvet gönderilmesi isteğini reddederek "Ben o mevzileri gezdim Türkler o tel örgüleri değil aşmak asla yanına bile yaklaşamazlar" dediği tel örgülerini bir anda aşarak Yunan tümeniyle savaşa başlamıştır 26 Ağustos 1922 günü öğleden sonra düşmanı Afyon istikametinde kaçırmayı başaran Bayburtlu Yüzbaşı Ağâh ve Sinoplu Üsteğmen Hulusi Feyzullah 100 kadar askerle birlikte bu mevkide şehit düşmüşlerdir Büyük Taaruzun ilk şehitlerinden olan bu kahramanlar için 1972 de Kültür Bakanlığınca burada sembolik olarak yapılmıştır 1993 de burası genişletilmiş ,büyük bir anıt,tören alanı ve geçiş yolları yapılmış olup bu yeni düzenlemenin açılışını Fikri Sağlar yapmıştır 2004 yılında burası yeniden restore edilmiştir Yüzbaşı Ağâh Efendi ile Üsteğmen Feyzullah Efendinin mezarları mermerden basamaklarla çıkılan Selçuklu tarzı kemerleri olan açık türbe şeklinde yapılmıştır Mezarların üzerleri ise yine Selçuklu mimari tarzı bir kubbe ile kapatılmıştır Yüzbaşı Ağâhın mezar kitabesinde şu sözler yazılıdır: "Büyük Taaruz 26 Ağustos 1922 günü sabah 0430 da başlamış ve iki saat içinde düşmanın bütün tel örgüleri parçalanarak gün doğmadan zaferin ilk ışıkları Anadoluyu parlatmaya başlamıştır Başkumandanlık Kararğâhının bulunduğu Kocatepeye tek geçit yeri olan Kalecik ve Kurtkaya Bölgeleri Türk ordusu için çok önemli idi ve düşmandan bir an önce alınması ve düşmanın yok edilmesi görevi 12 Tümen 36 Alay 6Bölük Komutanı 24 yaşındaki Bayburtlu Yüzbaşı Ağâha verildi Yz Ağâh,emrindeki 150 Mehmetçik ve Sinoplu Üsteğmen Feyzullah ile beraber 2500 kişilik düşman tümenine saldırarak büyük bir savaşa başladı 26 Ağustos öğleden sonra başlayan çarpışmalar 27 Ağustos öğlene kadar sürdü Düşmanın içine kadar dalan YzbAğâh onlara ağır kayıplar verdirerek batı istikametine kaçmalarını sağladı Büyük bir takviye alan düşman birliği ile çarpışırken Yzb Ağâh 100 Mehmetçik ve Üsteğmen Feyzullah ile birlikte şehit düştü Geriye kalan 50 Mehmetçik ve gelen takviye kuvvetlerimizle düşman bu vadi içinde tamamen yok edildi Kahraman Yüzbaşı Ağâh Efendi ve arkadaşlarını minnetle anıyoruz Ruhları şâd olsun" Şehitliğin girişinde sol tarafta yüksek bir mermer kaide üzerinde bronzdan yapılmış sol elindeki sünğüsünü ileriye doğru uzatan Mehmetçik heykeli vardır Mehmetçiğin ayakları arasında yerde düşman askerleri yatmaktadır Yıldırım Kemal Şehitliği Afyonkarahisarın Sincanlı İlçesine bağlı Yıldırım Köyünde Tren İstasyonu binasının yanındadır Bu köyün eski adı Küçükköy iken Yıldırım Kemalden ötürü "Yıldırım" ismini almıştır Süvari Üsteğmeni olan Kemal 57 inci Tümen ile Denizli,Çal,Afyon ve Sakarya Muharebelerine katılmış ve çok büyük yararlılıklar göstermiştir Katıldığı son muharebede yaralanan bu şehidimiz tedavi görmekte olduğu Konyadaki hastahaneden Büyük Taaruzun başlayacağı haberini alınca iyileşmeyi beklemeden ve doktorların onayını almadan kaçmış ve Fahrettin Altay Paşanın bulunduğu cepheye gelmiş,paşa onu o sırada Küçükköy Tren İstasyonundaki Yunan birliklerini ortadan kaldırmak için savaşmakta olan İkinci Tümene bağlı olan 2inci Alayına göndermiştir Burada istasyonu müdafaa etmekte olan Yunan piyadelerine ,birliği ile hücum ederek Küçükköy gibi Afyon bölgesindeki Yunan kuvvetlerinin İzmire ulaşması ve haberleşmesini sağlayacak olan önemli bir staratejik bölgeyi düşmandan temizlemiştir En büyük arzusu mensup olduğu Süvari birliğinin başında İzmire girmek olan Yıldırım Kemal (1898-1922),Ayaşlı Rauf ,İstanbullu Selâhattin,Bayramiçli Lütfi ve Kırklarelili Azmi efendi ismindeki dört subay ve 30 erle birlikte şehit düşmüştür Topluca gömülen şehitlerin mezar ve anıtları 1966 da bugünkü biçiminde tanzim edilmiş 1996 da da yeni düzenlemeler yapılmıştır Yıldırım Kemalin mezarı mermer kare bir kaide üzerinde bir obelisk biçimindedir Hayat hikayesi ise obeliskin üzerinde eski yazı ile yazılıdır Kaide de ise şu ibare vardır: " Bu taş 26-27 Ağustos 1922 Muharebesinde Yunan ordusunun hatt-ı ricatini kesen Türk Süvari kolordusunun bu civarda verdiği şehitler namına dikilmiştir Kendilerine Cenâb-ı Hakkın rahmeti niyaz olunur" Bu ibareden sonra burada şehit düşen subay ve erlerin isimleri yazılıdır Üç Tepeler Şehitliği (Büyük Aslıhanlar Şehitliği) Dumlupınara 15 kmlik bir mesafededir Büyük Aslıhanlar köyünün hemen batısındadır Şehitlik obelisk şeklinde mermer bir kaide üzerindeki dikilitaş ,kitabe ve mezarlardan meydana gelmiş olup 1995 de düzenlenip 30 Ağustosda Kütahya , Afyon Valileri,Garnizon ve Kuvvet Komutanları ile bölgenin diğer idari amirleri ve kalabalık bir vatandaş kitlesinin bulunduğu merasimle Afyon Milletvekili ve Maliye Bakanı İsmet Atila tarafından ziyarete açılmıştır 30 Ağustos 1922 de Başkomutanlık Meydan Muharebesinde,Büyük Aslıhanlar köyünde şehit düşen Elazığlı Binbaşı Hacı Ömeroğlu Yusuf ZiyaDiyarbakırlı Üsteğen Mehmet oğlu Ahmet, Urfalı Teğmen Halil, İbrahimoğlu Mustafa Hilmi isimli subaylarla beraber 42 Mehmetçiğin makam mezarları bulunmaktadır Ayazin taşından yapılmış olan obelisk şeklindeki dikilitaşın tepesinde bir ay yıldız, kaideye yakın yerinde obeliski çepeçevre saran bir ithaf kitabesi vardır Bu kitabede "Aziz Şehitlerimiz vatan size minnettardır ruhunuz şâd olsun" yazılıdır Giresunlular Alay Şehitliği Afyonun İncehisar-Doğanlar köyünde,Dede sivrisi tepesinin 15 km kuzeybatısındadırBurada, Kurtuluş Savaşında Sivri Tepeyi düşmandan geri almak için hücum eden 47inci Giresunlu Gönüllüler alayından şehit olan 14 kişinin mezarı bulunmaktadır Şehitliği burada savaşan Giresunlu Ahmet Halis Asal (R1318-M1977) yanında şehit düşen arkadaşları için 1967 de yaptırmıştır Daha sonra bu şehitlikte çevre duvarı,mermer bir anıt gibi bir takım düzenlemeler de yapılmıştır Ondört mezar dikdörtgen sanduka şeklinde mermerden yapılmış olup baş kısımlarındaki ay-yıldızın altında isimleri yazılıdır Ayak uçlarında ise yuvarlak birer suluk vardır Üstleri toprak örtülü olup çimlendirilmiştir Şehitliği yaptıran Halis Asal ölümünden sonra vasiyeti üzerine kendisi de buraya gömülmüştür Şehitlikte yatanların isimleri Halis Asal tarafından verilmiştir: 1- Sayca Köyü Hasip Hasan oğullarından 1314 doğumlu Ahmet oğlu Dursun 2- Görele/Daylı köyünden Veli oğullarından 1311 doğumlu Mustafa oğlu Yusuf 3- Keşap/Küçükgeriş Köyünden Yusuf oğullarından 1303 doğumlu Emin oğlu Yusuf 4- Keşap/Karabulduk köyünden Çiran oğullarından 1315 doğumlu Şükrü oğlu İbrahim 5- Dereli/Yavuz Kemal Hapan köyünden Türkmenoğullarından 1314 doğumlu Yusuf oğlu Osman 6- Bulancak /Ucallı Mahallesinden Derviş oğullarından 1314 doğumlu Hüseyin oğlu Niyazi 7- Keşap-Halkalı köyünden Alaşalvar oğullarından 1317 doğumlu Salih oğlu Abdullah 8- Hamurlu Köyü Tumbat oğullarından 1309 doğumlu Ahmet oğlu Osman 9- Tatlılı Köyünden Durmuş oğullarından 1316 doğumlu Hüseyin oğlu Nazım 10- Boz Tekke Köyü Karslı oğullarından 1315 doğumlu Ali oğlu Hasan 11- Çukur Köjyü Sipahi oğullarından 1317 doğumlu Mehmet oğlu Necip 12- Alınyoma/Balâ köyü Hallaç oğullarından 1317 doğumlu Osman oğlu Hüseyin 13- Kemaliye Köyü Eski oğullarından 1315 doğumlu Ahmet oğlu Mustafa 14- Çiçekli Köyü Topçu oğullarından 1316 doğumlu İlyas oğlu Rasim Anıtkaya Şehitliği Afyonkarahisarın Anıtkaya Kasabasındaki bu şehitlik burada savaşan 13üncü Alayın şehitleri için yapılmış olup 1972 de yenilenmiştir Bu şehitlikte 12 Subay ve 6 er yatmaktadır 13üncü alaydan şehit olan subay ve erlerimiz : Şemdinlili Binbaşı Galip Bey,Rizeli Yüzbaşı Hasan Hüseyin, Mersinli Teğmen İshak,Mersinli Asteğmen Atıf, Ilgınlı Er Halil Ömer,Konyalı Er Mehmet Sait,Karacasulu Er Galip Mustafa 20inci Alaydan şehit olan subay ve erlerimiz ise: Batumlu Üsteğmen Ahmet Nidai,Silifkeli Asteğmen Hüseyin,Antalyalı Er Mehmet Köse,Aksaraydan Er Mehmet Durmuşdur Ruhları şâd olsun Şehitlik 1972 de bugünkü haliyle düzenlenmiştir Üç basamaklı mermer bir kaide üzerinde yükselen obelisk biçimindeki taşın dört yüzünde de kartuşlar içinde eski yazı ile şehitlerin isimleri yazılıdır Bu anıtın sağ tarafında ise yine mermer üzerine yazılı olan şu kitabeler vardır: " Anıtkaya (Eğret) Kurtuluş Savaşımızı eşsiz bir zaferle düğümleyen Kocatepeden gürleyerek ve coşarak bir sel gibi bu topraklardan Akdenize akıp giden Büyük Taaruzda yoğun düşman kuvvetlerinin içine baskınla dalan ve boğaz boğaza amansız savaşlarla büyük zafer yaratıcıları ve bu uğurda vatanları,onurları ve yurttaşları için canlarını feda eden,sayısız kahramanların şehitliğidir" 28 Ağustos 1972 BALPAKAN Diğer bir kitabede ise şu sözler yazılmıştır: " 28 Ağustos 1922 Muharebesinde düşman hattı ricatini keserek arkalarından taaruz eden Türk Süvari Kolordusunun bu civarda verdiği şehitler adına dikilmiştir Kendilerine Cenab-ı Hakkın rahmeti niyaz olunur" Şuhut Şehitliği Afyonun Şuhut İlçesinin merkezindedir 26 Ağustosda başlayan Büyük Taaruzda cephe gerisindeki seyyar hastahane Şuhutdaki Büyük Caminin içinde kurulmuştu Bu geçici hastahane ve cephede şehit olanlar Demirciler Çarşısı civarındaki mezarlığa defnedilmişlerdi Daha sonra şimdiki Şehitlik düzenlenmiş ve buraya topluca nakil yapılmıştır Çok sade olarak düzenlenmiş bu şehitlik oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır İçerideki mermer kaide üzerinde yükselen obelisk biçimindeki anıtın üzerinde " Kurtuluş Savaşının Aziz Şehitleri 1922" yazılıdır Burada yatan şehitlerimizin çok büyük bir kısmının kimliği bilinmemektedir Bolvadin Kurtuluş Savaşı Şehitliği Afyonun Bolvadin ve çevresinde şehit olanlar İlçedeki Mezarlığa defnedilmişlerdir Birçok isimsiz kahramanın anısına ilçede yeni sembolik olarak yeni bir şehitlik yapılmıştır Burada İstiklâl Şehitler abidesi ile sembolik mezarlar yer almaktadır Ortada mermerden yapılmış dikilitaş şeklindeki abidenin üzerinde Kurtuluş Savaşında Şehit düşenler için yaptırıldığını yazan bir plaket vardır Büyük Taaruz Şehitliği Şehitlik,Afyona 16 km uzaklıktaki Işık Tepe (Sarıkız)nin üzerinde olup Antalya,İzmir Karayollarının kavşağının çok geniş bir bölümünden görülmektedir 26-29 Ağustos 1922 de Dumlupınar ile Afyon arasında yapılan Yıldırım Savaşlarında şehit düşen 275 Subay ve 2150 Mehmetçiğin anısına sembolik olarak 1993 de Kültür Bakanlığı ve Afyon Valiliğinin ortak çalışması ile yapılmıştır Şehitlik yeri olarak da savaşın en yoğun olarak geçtiği Sincanlı ovasının başlangıcı olan Afyon-Antalya-İzmir Karayolu kavşağının bulunduğu Işıktepe seçilmiştir 3000 metre karelik bir alanı kapsayan şehitliğin giriş bölümünde solda namazgah, sağda şadırvan, girişin tam karşısında ise Mermerden yapılmış sekizgen kaide üzerinde ,tepeyi sembolize eden toprak ve kaya parçalarının üzerinde gösterilmiş bronzdan Atatürkün Kocatepedeki düşünceli duruşunu gösteren Anıtı vardır Bu anıt kaidesiyle birlikte 18 metre yüksekliğindedir Alttaki mermerden sekizgen kaidenin her cephesine Büyük Taaruza katılan komutanların isimleri yazılıdır : Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Sakallı Nurettin Paşa, Dördüncü Kolordu komutanı Kemalettin Sami Paşa, Beşinci Süvari Kolordu komutanı Fahrettin Altay, Batı cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz Liste Albay ve Yarbayların isimleri ile devam eder Kaidenin diğer yüzlerinde ise Atatürkün bu savaşta verdiği emir ve direktiflerden bazı parçalar yazılıdır Anıtın her iki tarafında da savaş sahnelerini canlandıran 45 metrekarelik iki büyük rölyef vardır Şehitliğin giriş kapısı 8 m yükseklikte sivri kemerlidir Kapı ile Atatürk Anıtı arasındaki kısımda , şehit olan 500 er ve 100 subayın künyelerini içeren temsili mezar taşları yapılmıştır Atatürk 26 Ağustos sabahı Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak,Batı Cepheleri Komutanı İsmet İnönü ve Birinci Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa ile savaşı yönetmek üzere Kocatepeye gelmişti 430 da Topçu ateşi başladıktan iki saat sonra Birinci Süvari Tümeni Çayhisarı işgal etmiş,640 da Tınaztepe,Kalecik sivrisi alınmıştı Çiğiltepe alındıktan sonra Yunan mevzilerinin arkadaki ikmal ile ilgileri kesilmiş ve yer yer çekilmeye başlamışlardır Bu başarıları diğerleri de takip etmiş ve 30 Ağustosda zafere ulaşılmıştır Yunan kuvvetleri terk ettikleri Uşak, Eskişehir, Aydın, Alaşehir, Turgutlu, Ahmetli, Salihli ve Manisa ile buradaki diğer kasaba ve köyleri Yunan Orduları Başkomutanı Hacı Anestinin emri ile yakmışlardır Zaferden sonra esir alınan Yunan Komutanları Başkomutan vekili General Trikopis,İkinci Kolordu Komutanı Dighenis ve Albay Vandanis ile Kalinas Uşaka Atatürk ve genel Kurmayının bulunduğu yere götürüldü Onları ilk karşılayan Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz Paşa,yanan köyleri ve yapılan mezalimi gördüğü için kendini tutamayarak şöyle bağırmıştır: "Sezleri muntazam ve asri bir ordunun zâbitleri diye mi,yoksa hunhar bir çetenin efrâdı olarak mı karşılayayım? bunda mütereddidim" Yunanlı komutanlar önce İsmet İnönü,Fevzi Çakmak,Nurettin Paşa ve Kemalettin Sami Paşa nın huzuruna getirildiklerinde,General Trikopis onların ellerini sıkmak istemişse de sadece hafifçe eğilmişler ve ellerini vermemişlerdir Daha sonra Atatürkün huzuruna getirildiklerinde o,burada hiç kimsenin düşünmediğini yapar ve tutsak komutanları güler yüzle karşılar ve General Trikopisin elini sıkarak "Oturun General,Yorulmuş olacaksınız" der Daha sonra hep birlikte bir masanın etrafına otururlar ve Atatürk onlarla bir süre görüşerek savaş hakkında bazı sorular sorar Görüşme bitince ayağı kalkan Atatürk Trikopise "Sizin için bir şey yapabilirmiyim" der,General de İstanbulda bulunan eşine sağlığının yerinde olduğunun haberinin verilmesini rica eder, bunun üzerine Atatürk " Harb bir talih oyunudur General Bazen en mahiri de yenilir Siz vazifenizi yaptınız Mesuliyet tarihten geliyor Müteessir olmayınız" diyerek görüşmeyi bitirir Güneye giden karayolunun kavşağına çok yakın bulunan bu Anıtı ve şehitlerimizi güneydeki tatilimize çıkarken en fazla yarım saatimizi alacak bir ziyaret ,onların döktüğü kanlar neticesinde bu günümüzü yaşadığımızdan hepimizin bir vefa borcudur Emirdağ Suvermez Şehitliği Afyonun Emirdağ ile Suvermez köyleri arasındaki Yarım Hatıl mevkiindedir Küçük bir şehitlik olup kitabesinde "İstiklâl Savaşı Şehitleri" yazılıdır İsmi tesbit edilebilen yalnızca bir tanesinin ismi yazılıdır o da "Niğde Aksaraydan Er Ali oğlu Hasan 21 Ekim 1922" Emirdağın Çatallı ve Tezköy de küçük birer şehitlik bulunmaktadır Afyonkarahisar Hava Şehitliği Asrî Mezarlık içerisindeki bu şehitlik mezarlıkla birlikte 1933-1936 yıllarında yapılmıştır Buraya Milli Mücadelede ve daha sonra şehit olanlar gömülmüşlerdir 24 Temmuz 1922 sabahı Akşehir karargahından havalanarak Afyonun güneyine keşif uçuşu yapan Hava Üsteğmeni Cemalettin ve Teğmen Reşit Bahaeddin iki Yunan uçağının saldırısına uğramışlar ve hava çarpışmasında Yunan uçaklarını düşürmüşlerdir Ancak bu arada cephaneleri kalmadığından takviye gelen iki Yunan uçağının açtığı ateş sonucu Gazlıgöl civarına düşerek şehit olmuşlardır Şehitler önce Kadınana Mezarlığına,Kesikbaş Sultan Türbesi yanına defnedilmiş,1936 da Asri Mezarlığa nakledilmişlerdir Anıt mezarları,dikdörtgen gövde üzerine piramidal biçimde sarp kayalık ve onun da üzerinde kanatları açık uçan bir kartal işlenmiştir Yanda ise kırık bir uçak pervane maketi vardır Şehitliğin kaidesindeki kitabe şöyledir: "Afyonkarahisar Muharebesinde şehit olan Türk Teyyarecileri cenaze merasimi 25 Temmuz 1338 Kahraman Bahaeddin ve Cemaleddin Beyler Gazlıgöl civarında Yunanlılar tarafından teyyaresi sükut ettirilmek suretiyle şehit edilmişlerdir" Bu şehitlikte 1939 dan itibaren günümüze kadar hayatlarını kaybeden diğer hava şehitlerimiz yatmaktadır |
|