Tarihi Yerler Kemah Kalesi |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihi Yerler Kemah Kalesiİlçe merkezinin hemen üst kısmında yalçın kayalar üzerine kurulmuş bulunan bu kalenin hangi tarihte ve kimler tarafından inşa edildiği hususu kesin olarak bilinmemektedirUlaşılması mümkün omayan bir kaya üzerine inşa edildiği için,eski kavimlerin hepsi bu kaleyi almaya ve bu yolla heybetli ve emniyetli bir üsse sahip olmaya çalışmışlardır Eski devrin kralları bu kaleye hep “Gayri kaabil-i teshir(alınamaz )” gözi ile bakmışlarKaleye Ani,Brana, Gamahha ve Berberi Zemin kalesi adları verildiği görülürKalenin ilk kullanılışı ve bu amaçla tabii durumunun elverişli hale getirilişi İlk Çağlara dayanırBugünkü sur kalıntılarının büyük bir kesimi ise Orta Çağa aittirKalenin esas ihtişamı, bizzat kurulduğu tabii kütlenin niteliğinden kaynaklanmaktadırÖyle ki bilehare yapılan taş örme surlar ve sair yükseltici unsurlar olmasa dahi,tabii haliyle bile üzerindeki kişileri dış tehlikelere karşı emniyette tutulabilmesi mümkün gibidirYaklaşık 7-8 bin metrekarelik kale alanı,halen dört yanının binlerce sene evvel tabii aşınmalarla bütün cepheleri keskin uçurumlardan oluşan duvarlara sahiptirBu aşındırmada batı yönünden akan Fırat ve doğu yönünden gelerek,kuzeyi çevreleyip Fırat ırmağına kuzey-batı köşesinde karışan Tanasur Çayının büyük etkisi olmuşturÖzellikle Tanasur Çaynın binlerce senelik aşındırma gücü,kale alanını teşkil eden bölümle;bu bölümü batı ve kuzeyden çevreleyen ikinci bir dağ bölümünü,kalenin ikinci bir tabii suru haline getirmiştirKale yarlarının bütünü beyaz-gri granit oluşumudurKale sahasının dört çevresinin de zamanında surlarla çevrelenmiş olduğu anlaşılıyorAncak bugün,hiçbir sağlam burçu kalmayan surlardan daha ziyade,güney-batı,güney kuzey orta kesimlerinde bazı kalıntılar halen mevcuttur Kalenin kapı kesimi güneyde olup,ikinci bir ek sur eşliğinde belli bir meyil takip edip,üst tablaya iki kapıdan geçilerek varılmaktadırBu kapıların haricinde,doğuda Fırata ve batıda Tanasur Çayına inen, olağanüstü zamanlarda kullanılan tünel geçitleri hemen hemen eski özelliklerin yitirmişlerdirKapının kale üstüne çıkış yerinin hemen yakınında bulunan bir kalıntı, eski bir caminin hatırasını saklamaktadırYaklaşık 3 metre civarında olan minarenin ayağı bile zor tanınabilir haldedir ve bu da tamamen haraptır Kale sahasında”Kale kentini” ikiye ayıran bir iç surun varlığına tesadüf edilirKalıntılar kuzey-güney yönünde uzamaktadırGeçmişin çeşitli zamanlarında yapılan kule,mazgal,ev,depo ve çarşı yerlerinden bugüne kalanlar sadece taş yığıntılarıdır XVI yüzyıl ortalarına kadar stratejik ehemniyetini koruyabilen Kemah kalesi için Hoca Saadettin şunları kaydeder:“Kemah kalesi ki, gök kubbeye ulaşmış bir ulu sarayı andırır Kuleleriyse yıldızlarla başa baştır Burçları, mazgalları burçlar halkasına çıkmış ve bu güçlü yapıyı yapan mimar, “Onda hiç gedik yoktur” (Kuran/El-KaffL-6) hükmüne bir misal vermiştir Feleklere değen bir dağ üzerine sağlamca oturmuş olup, yücelikte başı göğe ermiş ve bağlar, bostanlarla çevrilmiştir Eteğinden derin bir dere akar ki, hayal ipiyle bile ol derenin dibine inmek bir boş hayaldir Dibi o denli derin ki, uzaklık tasavvuru bile bunda noksan kalır Ne hisarının ucuna akıl merdivenleriyle çıkmak mümkün, ne de eteklerindeki derenin dibine zannın adımlarıyla inmek düşünülebilir Bir iri kayanın düzü tek parça Hisardan yanıysa daracık bir gemi İnce uzun bir dev eteklerinde Daracık sanılır geniş meydanı Bahçeleri kıyısından hep Fırat Akar Cenneti andırır, hem cana can katar” |
|