Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anitlari, istanbulun, mekanlari, tarihi

İstanbulun Tarihi Mekanlari Ve Anitlari

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbulun Tarihi Mekanlari Ve Anitlari



Yerebatan Sarnıcı

Bizans Sarnıcı olarak da anılan sarnıç, Ayasofya'nın yakınındadır Büyük salonun ince tuğla kemerleri 136 adet korint stili sutünla desteklenmektedir

Kız Kulesi: İstanbulun sembolü olan Kız Kulesi, Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan kule günümüzde turizme tahsis edilmiştir Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera'ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander'in kulesi olarak tanıtır Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafindan sokulacağını rüyalarında gören İmparatorun, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kule idi Meyve sepeti içinde gelen yılan trajediye sebep olur

Galata Kulesi: Bizanslıların Cenevizliler aleyhine hareketlerine karşılık, Cenevizliler tarafından yapılmıştır Bölgeyi her türlü saldırıdan korumak için de bu kuleyi yaptırmışlardı Kulede büyük sahanlığa kadar duvar içinde dönerek çıkan bir taş merdiven vardır Son yıllarda 1967'de restore edilmiş, içine asansör konmuş, diğer katlarına da lokanta yapılmıştır

Beyazıt Kulesi: Bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yerdeki yapı (eski saray), II Mahmut devrinde Milli Savunma Bakanlığı (Seraskerlik) olarak kullanılmıştır Seraskerliğin avlusundaki ahşap kule, yangın gözcüleri için uzun süre varlığını sürdürmüştür II Mahmut, daha güzelini yaptırtmak için bu kuleyi yıktırmıştır ve kitabesine göre, onun emri ile, 1828 yılında Serasker Hüseyin Paşa tarafından o devrin mimari özelliklerini yansıtan, kagir bir kule yapılmıştır 50 m yüksekliğindeki bu abide, belirgin kütlesiyle, kente karekteristik bir çizgi kazandırmaktadır Ahşap bir merdivenle çıkılan yukarıdaki sahanlık, şehrin büyük bir kısmını kuşbakışı seyretme olanağı sağlar

Hisarlar

Üçgeni andıran eski İstanbul yarımadasının etrafı 5 yüzyılda Roma döneminde yapılan, 22 kmyi bulan surlarla çevrilidir Byzantion şehir sitesi, kurulmasından itibaren batı yönüne doğru genişleyerek 4 defa yeni surlarla çevrilmiştir Marmara Denizi ve Haliç kıyıları da tek sıra fakat güçlü surlarla çevrili idi Şehrin akropolisini çevreleyen surlardan, 3 yüzyılda yapılmış İmparator Septimus Severius ve 320'de Büyük Konstantin'in yaptırdığı 3 sur tamamen yıkılmıştır Kara surları deniz kıyısından başlayarak tepeleri ve vadileri geçerek Haliç surlarına iner

Yedikule: Bu surlardaki en görkemli kapı, Marmara Denizi'ne yakın olan "Altın Kapı" idi Bu Imparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti Zaferden dönen ordular, Imparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve "Altın Kapı" kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir Yaz aylannda çeşitli etkinlikler ve konserler yapılmaktadır

Anadolu Hisarı: Karadeniz'in tek çıkışı Boğaziçi'nin Asya kısmında yer alan hisar, 1390'lı yıllarında Sultan Bayazıt tarafından yaptırılmıştır Karşı kıyıdakı Rumelihisarı ile birlikte Boğaziçi transit geçişinin tam kontrol altında tutulması sağlayan bu küçük kale, burçlarına yaslanan eski ahşap evler ve civarı ile pitoresk bir manzara oluşturur

Rumeli Hisarı: İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasındadır Bizans'a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılmıştır Üç büyük kule yapımını üstlenen Çandarlı Kara Halil, Saruca ve Zaganos Paşaların adlarıyla anılır

Saraylar, Köşkler ve Kasırlar

Aynalıkavak Kasrı

Aynalı Kavak Yazlık Köşkü 18 inci yüzyılda yapılmış ve daha sonra çeşitli sultanlar tarafından restore ettirilmiştir 1718'de takılan, bir kısmı Venediklilerden hediye aynaları nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır Haliç üzerindeki saray, geleneksel Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biridir

Beylerbeyi Sarayı

Boğaziçi Köprüsü Asya kulesinin dikili olduğu Beylerbeyi, Bizanstan beri saraylara tahsis edilmiş güzel bir semttir Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır Dolmabahçe Sarayının havasını taşıyan üç katlı yapı, harem ve selamlık bölümlerini oluşturan 26 oda ve altı salondan ibarettir Bu küçük sarayın içi her biri küçük çapta bir servet olan Bohemya avizeleri, Yıldız imalatı çiniler ve seramik vazolarla süslenmiştirYaldızlı mobilyaları ile nefis halıları buraya ayrı bir güzellik vermektedir Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşyalar olduğu gibi korunmuşlardır

Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır 1970'li yıllara kadar kullanılan eski yol bir tünel saray bahçesinin altından geçerdi Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de ağırlanırdı

Çırağan Sarayı

Haliç ve Boğaziçinin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur Büyük bir saray olan Çırağan 1910 yılında yanmıştır Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yIında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimar Serkis Balyan'a yaptırılmıştı Dört yılda dört milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları, zengin döşenmiş mekanlar tamamlardı Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü Boğaziçi'nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekan olmuştu Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir otele dönüştürülmüştür

Dolmabahçe Sarayı

19 uncu yüzyılda Sultan I Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı'nın cephesi Boğaz'ın Avrupa kıyısında 600 m boyunca uzanmaktadır Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üsluplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir Sultan Abdülmecit'in mimarı Karabet Balyanın eseridir Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu Ancak esas saray Topkapı, Dolmabahçe Saraylarının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir

Dolmabahçe Sarayı üç katlı, simetrik planlıdır 285 odası ve 43 salonu vardır Denizden 600 metrelik bir rıhtımı, kara tarafında ise birisi çok süslü iki abidevi kapısı vardır Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan tören ve balo salonu yer alır Büyük, 56 sütunlu kabul salonu 750 ışıkla aydınlanan 45 tonluk muazzam kristal avizesi ile ziyaretçileri hayrete düşürür

Sarayın giriş tarafı Sultanın kabul ve görüşmeleri, tören salonunun diğer tarafındaki kanat ise harem bölümü olarak kullanılmıştır Iç dekorasyonu, mobilyaları, ipek halı ve perdeleri ve diğer tüm eşyası eksiksiz olarak, orijinaldeki gibi günümüze gelmiştir Dolmabahçe Sarayı mevcut hiç bir sarayda bulunmayan bir zenginlik ve ihtişama sahiptir Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatkarlarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiştir Önemli oda ve salonlarda her şey aynı renk tona sahiptir Bütün zeminler birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplıdır Meşhur Hereke ipek ve yün halılar, Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde serilidir Avrupa ve Uzak doğunun ender dekoratif el işi eserleri sarayın her yerini süsler Pırıl pırıl kristal avize, şamdan ve şömineler sarayın pek çok odasında güzelliklerini sergiler

Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu buradakidir 36 m yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 45 ton olan devasa kristal avize asılı durur Önemli siyasi toplantılarda, tebrik ve balolarda kullanılan bu salon, önceleri alttaki, fırına benzer bir düzen ile ısıtılırdı Saraya kalorifer ve elektrik sistemi daha sonraları eklenmiştir Altı hamamdan Selamlık bölümündeki, eşi olmayan, güzel oymalı alabaster mermerleri ile dekorludur Büyük salonun üst galerileri orkestra ve diplomatlar için ayrılmıştır

Uzun koridorlar geçilerek varılan harem bölümünde, sultan yatak odaları ve sultanın annesinin bölümü ile diğer kadın ve hizmetkarlar bölümleri bulunmaktadır Sarayın kuzey eklenti bölümü şehzadelere tahsis edilmiştir Girişi Beşiktaş semtinde olan yapı Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet vermektedir Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün Istanbul ziyaretlerinde ikametgah olarak kullanıldığı sarayda en önemli olay, 1938'de Atatürk'ün ölümüdür

Filizli Köşk

Florya Atatürk Deniz Köşkü

Atatürk'ün Florya Deniz Köşkü Türkiye cumhurbaşkanlarının yazlığı şeklinde kullanılmıştır Marmara Denizi'ne T biçiminde uzantısı ile bu köşk, 1935'de inşa edilmiştir Erken 20 inci yüzyıl mobilyalarından en iyi örneklerin görülebildiği bir sergendir Atatürk burada kalan ilk cumhurbaşkanıdır

Ihlamur Kasırları

19 uncu yüzyıl yaptırılan Ihlamur Köşkü ismini bahçesinde yetişen ıhlamur ağaçlarından almıştır Şimdilerde İstanbul'un ortasında yer alan bu köşk eskiden şehrin dışındaydı

Küçüksu Kasrı

Yazlık olarak kullanılan saray, 19 uncu yüzyılın ortasında I Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır

Maslak Kasırları

Sultan Abdülaziz tarafından av evi olarak tasarlanan Maslak Köşkü, 19 uncu yüzyıl Osmanlı süsleme sanatının kayda değer en güzel örneklerini taşımaktadır

Merasim Köşkü

Resmi törenler için kullanılmaktayken, Maiyet Köşkü sultanın maiyetini, bazı hallerde de saraydan gezinti için ayrıldıklarında haremini barındırmıştır (Pazartesi ve Perşembe hariç her gün açıktır)

Tekfur Sarayı

Topkapı Sarayı

15-19 uncu yüzyıllar arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezinde bulunan Topkapı Sarayı, labirentleriyle, Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi'nin sularının karıştığı noktada, bir kara parçası üzerinde yer almaktadır Yeni sarayın (Topkapı Sarayının) yapımına 1466'dan sonra başlanmış ve Fatih ölmeden birkaç sene önce 1478'de tamamlanmıştır Bu saray diğer Avrupa Sarayları gibi tek bir binada olmayıp çeşitli köşk ve dairelerden oluşmuştur İlk olarak yapılan Çinili Köşk Sırça Saray'dır ve 1472'de bitmiştir Orta Asya mimarisi karakterinde ve iki katlı köşk 1875'te Arkeoloji, 1908 senesinde de Türk İslam Eserleri Müzesi olmuştur 1953'te ise Fatih Eserleri Müzesi olarak açılmıştır Çinili Köşkü, Kubbealtı Arzodası, Hasoda, Hazine, Kiler ve Seferliler gibi koğuşlar, mutfakların bir kısmı, hastalar odası, hamam şimdi kütüphane olan Ağalar Cami, ahır ve diğer binaların yapımı izlemiş ve son olarak da yapı 1478'de Saray surlarının ve Bab-ı Humayun denen Sultanahmet yönündeki asıl kapının inşaatı ile tamamlanmıştır

Fatih devrinde ortalama 750 kişi olan saray halkı gittikçe artmış ve XIX yüzyılda normal günlerde 5000, bayram günleri gibi fevkalade zamanlarda ise 10000'i bulmuştur Bu sebeple bu saraya zamanla yeni yeni ilaveler yapılmıştır

Topkapı Sarayı Harem kısmı III Sultan Murat devrinde 1574 - 1595 yıllarında yapılmış ve ondan sonra Bayazıt'daki harem halkı buraya nakledilmiştir XIX yüzyıl başlarında harem halkı 474 kişi idi Harem'e girerken Kızlar Ağası Dairesi ve onun üst katında da küçük şehzadelerle Sultanlar için Şehzadeler Mektebi vardı Sarayda zamanla Enderun Mektebi, Hekimbaşı Odası, Enderun Eczanesi, iç avlulardaki köşklerle Sarayburnu sahillerinde yazlık köşkler yapılmış, mutfaklar, ahırlar genişletilmiş, yeni yeni cami ve küyüphaneler ilave edilmiştir

Yıldız Sarayı

Boğaziçine hakim tepeler ve vadileri kaplayan geniş alan üzerine serpiştirilmiş, yüksek duvarların çevrelediği avlular içerisinde köşkler, bahçeler kompleksidir İstanbul'un bu ikinci büyük sarayı günümüzde değişik hizmetlere ayrılmış, bölünmüş durumu ile gelmiştir Yıldız Sarayı, IIISelim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından ilk yaptırılan bir köşkler bütünüdür IIMahmut Yıldız adını verdiği ikinci bir köşk yaptırmış, bu isim daha sonra Abdülmecit, Abdülaziz ve Abdülhamit'in hükümdarlığında yaptırılan bütün gruba geçmiştir Sultan Abdüaziz zamanında köşkler çoğalmaya başlamış, Malta, Çit, Çadır, Şale Köşkleri yapılmış, koru usta bahçevanların elinde bakir görünüşüne dokunulmadan düzenlenmiştir Sultan Abdülhamit, burada 32 yıl yaşamış, 33 yıllık saltanatında, şehir içinde şehir gibi olan bu korunaklı sarayı resmi daire ve haremi olarak kullanmıştır

Yönetim Kısımları'na ilaveten Yıldız Sarayı'nda birçok bölüm ve bir de cami bulunmaktadır 19 uncu yüzyılın sonunda, II Abdülhamit zamanında tamamlanmıştır Yapıların en büyük ve zarifi Şale, sultanların nasıl bir lüks içinde yaşayıp eğlendiklerini göstermektedir Dünyanın her yöresinden getirilen çiçekler, ağaçlar ve bodur bitkilerle bezeli büyük saray parkından Boğaz'ın panoramik görüntüsü çok güzeldir Restorasyon çalışmaları nedeniyle sadece Şale ve park halka açıktır

Camiler, Kiliseler ve Sinagoglar

İsanbul'un ünlü camileri arasında Sultanahmet Cami, Süleymaniye Cami, Rüstem Paşa Cami, Fatih Cami, Eyüp Cami, Yeni Cami, Sokullu Mehmet Paşa Cami ve Mihrimah Sultan Cami sayılabilir

Kente pek çok kilise ve manastır faal durumdadır Bir kısmı ise cami haline dönüştürülmüştür Studios Manastin Kilisesi , Sergios-Bakhos Kilisesi, Hagia Eirene Kilisesi, Pantakrator Manastir Kilisesi, Vefa Kilisesi (Hagios Theoderos), Nyrelaion Manastır Kilisesi, Eglise D'hagia Thekla Manastırı, Eski İmaret Cami (Pantepoptes Manastin Kilisesi), Kalenderhane Cami (Akataleotos Manastırı), Fenari İsa Cami (Lios Manastır Kilisesi) ve Fethiye Cami (Pammakaristos Manastr Kilisesi) ünlüleridir

Bedestenler

Kapalı Çarşı: Dev ölçülü bir labirent gibi, 60 kadar sokağı, üç binden fazla dükkanı ile dünyanın en eski ve büyük kapalı çarşısı olan "Kapalı Çarşı" İstanbul şehrinin merkezinde yer alır Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür 15 yüzyıldan kalma duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline getirilmiştir Geçmişte burası, her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatın sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşıydı

Çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla mücevher dükkanları, buraya açılan yan bir sokakta altıncılar bulunur İstanbul'u ziyarete gelen turist grupları için alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük alışveriş merkezleri tarafından sağlanmaktadır

Mısır Çarşısı: İstanbul'un ikinci kapalı çarşısıdır IV Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye vakıf olarak yaptırılmıştır Çarşıda 6 kapı vardır Bunlardan 3'ü revak olup, yapıyı daha da güzelleştirmektedir

Bakırcılar Çarşısı: İstanbulun özellikle yabancıların dikkatini çeken, bir çarşısı da Beyazıttaki Bakırcılar Çarşısıdır Şimdiki İstanbul Üniversitesi Merkez Binası bahçesinin doğu ve kuzey duvarları altında bir sıra dükkan halindedir Burada çeşitli bakır işi levha bakırdan döğme olarak elle yapılmakta ve kazan tencere, kuşhane, sahan, tava, tas, leğen, ibrik, güğüm, bakraç, kova, maşrapa, sini, mangal, şamdan, bakırdan, "gülabdab" olarak satılmaktadır

Kapalı Çarşı: (Kuleli Cami Altındaki Kapalı Çarşı) Üstü kapalı çarşıların bir örneği de, 19 yüzyılda yapılan son senelerde restore edilen Laleli Camii altı dükkanlarıdır

Su Kemerleri

Mualla Kemeri: Mimar Sinan tarafından yapılan su kemerlerinden biridir Alibey deresi vadisindedir Orta kesimde 4 büyük kemer vardır

Uzun Kemer: Mimar Sinanın yaptığı kemerlerden biridir Kemerburgazın 1500 m kadar kuzeybatısıdadır Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır

Güzelce Kemer: Cebeci Köy Kemeri olarak da bilinen eser Kanuni Sultan Süleyman devrinde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır Kemerburgazın güneyindeki Cebeci Köyün 1500 m kadar doğusundadır

Bahçeköy Kemeri: Sultan Mahmut Kemeri olarak bilinen kemer Bahçeköyden Büyükdere'ye doğru 1 km mesafededir I Mahmut zamanında 1731'de tamamlanmıştır

Çeşmeler

Sultanahmet Çeşmesi (III Ahmet Çeşmesi): Topkapı sarayının Bab-i Hümayun kapısı önündedir Binanın dört cephesindeki taş ve bronz işçiliği yazılar kadar tahta saçaklann süsleri birer sanat şaheseridir Çeşme, klasik dönemin mütevazi çizgilerinden sıyrılmış, hatların zerafeti, zenginlik ve güzelliği ile emsalleri arasında sivrilmiştir

Üsküdar III Ahmet Çeşmesi: Üsküdar'da iskele meydanında yer alır 1728'de yapılmıştır Ahşap çatılı ve dört yüzlü bir meydan çeşmesi olup mimarlık, hattatlık, taş işçiliği ve şiir sanatının bir şaheseridir

Alman Çeşmesi: Sultanahmet meydanında parkın içindedir Alman İmparatoru II Wilhelm'in İstanbul'u ikinci ziyaretinin anısı için bütün kısımları ile Almanya'da yapılmış, İstanbul'a getirilerek hazırlanan kemerlerin üzerlerine konmuştur 20'inci yüzyılın ilk günü olan 1 Ocak 1901'de açılış töreni yapılan bu çeşmenin üç kubbesi altın mozaik kaplıdır

Tophane Çeşmesi: Tophane Meydanındadır 1732'de I Mahmut tarafından Hassa Baş Mimarı Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır

Beykoz Ishak Ağa Çeşmesi: İstanbul'da Beykoz ilçesindedir Türkiye çapında en güzel çeşme anıtlarımızdan birisidir

Ayazma Çeşmesi: Üsküdar'da Ayazma Camii avlusundadır 18 yüzyılda III Mustafa tarafından yaptırılan Çeşme devrin mimari özelliklerini taşır

Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi: 1732'de Sultan I Mahmut tarafından annesi Saliha Sultan adına yaptırılmıştır

Göksu Çeşmesi: Sultan III Mustafa'nın eşi ve III Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır

Esma Sultan Çeşmesi: 1799 da III Ahmet'in kızı Esma Sultan tarafından yaptırılmıştır Meydan çeşmelerinin bir örneğidir

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Anıtlar ve Meydanlar

Hipodrom: Günümüze çok az kalıntıları ulaşan Roma devri önemli yapıları ve abideleri, Hipodrom çevresinde inşa edilmiştir "Büyük Saray" diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanında başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı Bu saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir Semt Bizans ve Türk devirlerinde de merkezi önemini devam ettirmiştir İstanbul'un en önemli abideleri Ayasofya, Sultan Ahmet Cami, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yere Batan Sarnıcı burada, Hipodromun çevresindedir Günümüzde Hipodromdan günümüze Theodosius Dikili Taş, Konstantin Sütunu (Orme Odelisk), Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun) ları kalmıştır

Theodosius Dikili Taş: Aslı eski Mısır eseridir MÖ 1547 yıllarında Firavun III Tutmosis (Toothmesis) adına Heliopolis'de dikilmiştir Pembe granitten ve yekparedir Üzerinde Hiyeroglif yazısı ile II Tutmosis'in zaferleri yazılmıştır 390 yıllarında Bizans İmparatoru Iç Theodosius tarafından İstanbul'a getirilerek Hipodroma dikilmiştir Kaidedeki kabarmalar üzerinde I Theodosius, oğulları, karısı, Arkedios, Honorios ile İmparator II Valantinianos görülür Ayrıca Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirlerde vardır

Gotlar Sütunu: Topkapı Sarayı dış bahçesinde, Gülhane Parkı Sarayburnu girişinde bulunan ve Roma Devri'nden günümüze hiç değişikliğe uğramadan gelen çok eski bir abidedir 3 veya 4 yüzyılda dikilmiş olan bu sütun yüksek kaide üzerinde 15 m boyunda monolit mermerden ibarettir Sütun başı korint üslubunda kartal arması ile süslüdür Gotlar'a karşı kazanılan zaferden bahseden kitabe satırlarından dolayı abide "Gotlar Sütunu" adıyla da anılır

Çemberlitaş (Konstantin Sütunu): MS 330'da Başkentin Roma'dan İstanbula nakli sebebi ile kentin ikinci tepesindeki büyük oval bir meydan ortasında, Konstantinin şerefine dikilmiş olan ve Çemberlitaş sütunu olarak da bilinen bu abide orijinalinden daha kısa olarak günümüze gelebilmiştir

Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun): Bu sütun Delphi'deki Apollon tağınağından 4yüzyılda istanbula getirilmiştir İstanbuldaki en eski anıtlardan birisidir Orijinalinin MÖ 409' da yapıldığı bilinmektedir Birleşmiş olan çeşitli Yunan sitelerinin Perslere galip gelmesi üzerine Pers ordusunun silahlarının eritilip dökülmesinden meydana getirilmiştir

Beyazıt Meydanı: İmparator Teodosius devrinde MS 393 yılında şehrin en büyük meydanı olarak inşa edilmiştir Ortasındaki dev boyutlu zafer takının üzerinde yer alan bronz boğa başlarında dolayı buraya "Form Tauri" meydanı ismi verilmiştir Üzerinde İmparatorun da heykeli yükselen zafer takından günümüze bir kaç mermer blok ve sütun kalmıştır Kuzeyde, Fatih'in yaptırdığı ilk sarayın yerinde İstanbul Üniversitesi bulunmaktadır Üniversite girişi abidevi kapı ve bahçedeki yangın kulesi 19 yy yapılarıdır Meydanı süsleyen ve adını veren 15 yüzyıl Beyazıt Camii kalabalık ve hareketli Kapalı Çarşının komşusu olup, buraya ait külliyeden günümüze medrese, hamam ve dükkanlar kalmıştır

Ve son olarak Avcılardaki Atamızın doğduğu evin aynısı 1990 da yapıldı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.