11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Sinemasından Sonbahar Resitali
Türk Sinemasından Sonbahar Resitali
Türk sinemasından sonbahar resitali
Kerem Akça, üç Türk filminin uluslararası galalarını değerlendirdi

KEREM AKÇA
90’lar jenerasyonunun dikkat çekici yönetmenlerinden Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi “Araf”, Eylül’de 69 Venedik Film Festivali’ndeki dünya prömiyerinin ardından Ekim ayında 50 New York Film Festivali’nde de Amerika prömiyerini yapacak Pelin Esmer’in ikinci filmi “Gözetleme Kulesi”, 37 Toronto Film Festivali’nde, Ali Aydın’ın ilk yönetmenlik denemesi “Küf” ise 69 Venedik Film Festivali’nde galalarını gerçekleştirecek Elbette bu büyük onurun takvimlerde ‘festival dönemi’ olarak anılan bir uluslararası zamanlamada gerçekleşmesi önemli bizim için Bu da 90’ların ‘Yeni Yönetmenler Kuşağı’nın saygınlığını arttırıyor
Eğer bir ülke sinemasında ‘sanat filmi’ geleneği var ise Şubat ve Eylül aylarında uluslararası festivallerden öyle ya da böyle bir geri dönüş alır Bu süreçleri bekleyerek de bir harita belirlenir Hatta bu dönemdeki ‘tarih’lere göre kendi programlarını düzenleyen yapımcılar ve yönetmenlerin üremesi de en doğrusudur Zira özellikle ‘Cannes’ gibi bizim Nuri Bilge Ceylan ve Fatih Akın gibi isimler dışında zor girme şansı bulduğumuz bir ‘büyük platform’u bir kenara bırakınca esas heyecanın yılın bu aylarında koptuğunu söyleyebiliriz
“Ateşin Düştüğü Yer” ve “Zenne”ye teselli armağanı
Şubatta Rotterdam Film Festivali ve Berlin Film Festivali, Eylül’de ise Venedik Film Festivali, Toronto Film Festivali ve San Sebastian Film Festivali önemli bir yere sahip Eğer ‘kaliteli sanat filmi’ çekiyorsak kendimizi bu dönemlere göre hazırlamamız şart Aksi takdirde ikinci seviye festivallerde (ki bu noktada ‘bilinçli’ yapımcılar için Karlovy Vary ve Locarno’nun yaz aylarında ayrı bir opsiyon oluşturduğunu da not düşelim) kendimizi buluruz
Tabii bu yıl 23 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında 36 kez düzenlenen Montreal Dünya Filmleri Festivali gibi bir ‘Toronto’ya teselli armağanı’ organizasyonu da mevcut Bizim filmlerimizin genelde orada seyirciyle buluşması, bu rekabette ‘ikinci sınıf eserleri’ alan ve yarışmasıyla öne çıkmaya gayret eden festivalin durumunu ortaya koyuyor Bu bağlamda bu sene “Ateşin Düştüğü Yer” ve “Zenne”nin varlığını görmek şaşırtıcı değil Bir şeyi ‘önceden söyledim’ demek doğru değil aslında Ama “Zenne”nin böylesi klasmandaki festivaller dışında ‘uluslararası organizasyon’ girişinin olamayacağını geçen sene Antalya’da aldığı ödül sonrasında belirtmiştim Bu noktada Berlin Film Festivali’ne başvurunun geri dönmesinin ardından okların ‘Montreal’e yöneltilmesi de normal
“Araf”ın büyük başarısı
Ancak esas olan 69 Venedik Film Festivali’nin bu sene bizim pek alışık olmadığımız iki Türk filmine ‘dünya prömiyeri’ imkanı tanıması Orizzonti bölümünde 19 Altın Koza Film Festivali’nde yarıştıktan sonra 21 Eylül’de vizyona girecek Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi “Araf” ile Uluslararası Eleştirmenler Haftası’nda dokuz filmi arasına giren Ali Aydın imzalı “Küf” bu ikili  
Ayrıca “Araf”ın 28 Eylül-14 Ekim 2012 tarihleri arasında 50 kez düzenlenecek New York Film Festivali’nde Amerika prömiyeri yapacağını da ekleyelim 40 filmin gösterildiği, rafine programıyla çeşitli festivallerde önemli yönetmenlerin işlerini toplayan bu organizasyona seçilmek büyük iş gerçekten Venedik kadar önemli bir hamle diyebiliriz Geçen seneki “Bir Zamanlar Anadolu’da”dan sonra bu yılki “Araf” girişi bize bir ivme kazandırıp 90’lar jenerasyonunun değerine değer katacaktır uluslararası anlamda
Toronto’da Türkiye sesleri
Sonbaharın ağır topu olarak anılabilecek 37 Uluslararası Toronto Film Festivali’nde ise Pelin Esmer’in “Gözetleme Kulesi”, ‘Adana’ öncesi dünya prömiyeri yapma onurunu yaşayacak Böylece “11’e 10 Kala”nın (2009) 28 İstanbul Film Festivali’ndeki galasının ardından bir ‘planlı prodüksiyon’ daha ‘evrensel yetiler’le sarılacak Aynen Özcan Alper’in geçen sene “Gelecek Uzun Sürer” ile yaptığı gibi  Onun yanında Bahman Ghobadi’nin Yılmaz Erdoğan, Beren Saat ile Belçim Bilgin’i de kadrosunda bulunduran “Gergedan Mevsimi”nin ve Saadet Işıl Aksoy’un rol aldığı “Twice Born”un (“Venuto al Mondo”, 2012) da ‘Türk’ isimleri fazlalaştıracağını söylemeliyim
5 Eylül-16 Eylül arasında yedinci kez katılacağım Toronto Film Festivali de böylece bizdeki ‘minimalist sinema’ya yaklaşımını doruğa taşımış olacak Nuri Bilge Ceylan, Özcan Alper, Semih Kaplanoğlu ve Tayfun Pirselimoğlu’nun ardından o kuşağın yeni ışıltılarından biri daha burada şans bulacak Yeşim Ustaoğlu’nun “Pandora’nın Kutusu”yla (2008) Toronto ve San Sebastian girişlerinin ardından bu sefer Venedik ve New York’a yönlenmesi ise ‘başarı kıstası’ açısından çok da farklı değil Bir anlamda The Match Factory ile kurulan ilişkinin ‘beklenen sonucu’ diyebiliriz
Oscar yarışı henüz başlamadı
Bu sene bir hayli iddialı bir programla dikkat çeken Toronto Film Festivali, yine üzerine yapışan son yedi senede altı ‘En İyi Film Oscar’ı’nı çıkartan festival’ kimliğini sürdürecek gibi Bu yönde de odaklanacağımız filmleri şimdiden belirlemeye başladık
Bu da ilk bakışta “Silver Linings Playbook”, “The Master”, “The Sessions”, “To the Wonder”, “Anna Karenina”, “Hyde Park on Hudson” gibi eserlerin iddialarını gözden geçirmeyi şart kılıyor Bunun devamında da yeni bir rekabet ağı filizlenip Weinstein-Fox Searchlight çekişmesinin ‘farklı kuşakları’ ortaya konacaktır Festival süresince bu konuda daha detaylı bilgi vereceğimi de belirteyim
|
|
|