Prof. Dr. Sinsi
|
Bitmemiş Mektuplar Hikayesi
Bitmemiş Mektuplar Hikayesi
Bir kuyumcunun özeniyle seçmek istedi sözlerini adam Sesi kulaklarına, kokuyu en içlerine hapsetti ve sözcüklerin kanatlarına tutundu sessizce Zamanın tiktaklarına, günün aydınlık, karanlık olmasına aldırmadı bile
En dingin rüzgârların esişlerine bıraktı kendini sadece İstemedi tenine sinmiş kokuların uçmasını çünkü İstemedi, sesin kaybolup bilinmezlere gitmesini İstemedi  Korktu, sustu, istedi belki de
En mahrem halleri geldi gözlerine En çıplak, en insan halleri hani Gülümseyen bir çift göz aydınlattı yolunu  
Ölümü beklerken yaşama tutunan gözler Bir sonbahar ayının, bilinmez bir gününde ve saatinde, sararan yapraklara ayaklarını gömmek, bir sıcak çay içmek, başını usulca göğsüme yaslamak isteyen bir yürek Yolculuğun hikâyesi başlamıştı işte
Adam:
Mayıs ayında açar ıhlamurlar Haziran ayı geldi mi, mis gibi kokular salar etrafına Sarıp sarmalar, okşar adeta yürekleri Yanaklarda süzülen gülücük misali, yeşil yaprakların arasından açan sarı yapraklar, gözleri kamaştırır adeta Duygular uzun, kıvrımlı, yakıcı yolculuklara uzanır Aşklara, özlemlere, vuslatlara davettir bunun adı  
Ve bahar onunla bir başka güzelleşir dedi adam Ihlamurlara sinen kokuları topladı bir bir Mayıs yaklaşmaktadır işte
Kadın: Ne ilginç değil mi? hep yalnızdım ama yine de alışamıyorum yalnızlığa Sonra da üzülüyorum kimse yok yanımda diye Evet, her şey kötüydü, ama güzellikte vardı; bak sabah bir kez daha oldu ve gördüm ben de  Tüm gece yağmur ağladı ben ağladım O söyledi ben söyledim Kimsecikler yoktu Neden olsunlar ki dedi yağmur Haklısın dedim Sustuk  
Neden olsunlar ki
Geçti  Bitti  Sancılı bir gecede dökülmüştü bu satırlar  
Adam:
Hadi bırak kendini yağmura, duygularına dedi Yaşamalısın, yaşamalıyız işte Bak hiçbir esinti yok dışarıda Kokun her bir yağmurda düşüyor toprağa Toprağa mı Hayır, hayır kıyamam sana! Bak avuçlarıma topladım gözyaşlarını Hiç kokunu bırakır mıyım toprağa
Kadın:
Yaşamak Nefes alıp verebilmek ve bunu olabildiğince çok kereler yapabilmek midir?
Henüz dokunamadığım, kokusunu içime çekemediğim bir insan, aramızdaki onca mesafeye rağmen yaşadığımı, insan olduğumu, kadın olduğumu hissettiriyor,bundan güzel yaşamak olabilir mi?
Bilinen, bilinmeyen, varsayılan, tüm, kısa, uzun yaşam süreleri adına, evrenin bir dengesi var diye düşünüyorum Benim bilinen kısa yaşam süremde, onunsa bilinmeyen, varsayılan, uzun yaşam süresinde, işte, tam bu an'da karşılaşmış olmanın bir anlamı vardır belki de İlk yazısını okuduğum anda yağan yağmurun, yüreğime dolan ıhlamur kokusunun da bir anlamı vardır belki de  
Kendimize dair biriktirdiklerimiz, eksik bıraktıklarımız, belki de yakalanan an'ı bu kadar anlamlı kılıyordur, bilmiyorum ki  
Açıklaması, adı ne olursa olsun Seviyorum seni, yakaladığım bu an'ı, bu günü Geleceğim  Mutlaka geleceğim Bendeki seni görmen için
Adam: sözcükler ne zaman susar bilmiyorum Yüreğimdekileri anlatamama korkusu sözcüklere sıçradı işte Susuyorum Yetmiyor sözcükler Anlatamıyorum Ve susuyorum  Teşekkür ediyorum  Ve özlüyorum seni  Gelişini bekleyeceğim  
Yağmur yağar mı bilmiyorum,taşır mıyım ıhlamur kokularını sana, inan bilmiyorum Ama sana, kokumu vereceğimi biliyorum Canım, birtanem, Seni istiyorum Lütfen gel  Ve gitmek için de acele etme olur mu
Kadın:
O gecenin sarhoşluğundayım Gözlerim açıkken bile senin yüzünü görüyorum her yerde Hücrelerime kadar senle doluyum
Beni kendine eş görmen, nasıl bir rüya, nasıl bir mutluluk Dünyadaki tüm papatyalar benim oldu
Sana aşığım Evet, adı bu yaşadığımın, aşk  
Beni gönderdin uyuyayım diye, uyumadım Dizlerimi karnıma çekip kollarımla sararak, oturdum öylece, yaşadıklarıma, duyduklarıma, hissettiklerime tekrar tekrar baktım Özenle yıllar boyu saklanmış, zarar görmesin diye yavaşça yaprakları çevrilen bir fotoğraf albümü gibi İçime yerleştirdim, bakışlarını, gözlerini, bana dokunan parmaklarını ve gözyaşlarıma ortak oluşunu
Saçmaladığım zamanlarda bile, sabırla bekleyişini, yeteneksizliklerimi düzeltişindeki inceliği Bana rağmen benim için bulduğun açıklamaları, çözümleri
İçinde sen olan herşeyi yeniden yaşadım  İlk gecem böyleydi  Eksiktim çünkü yoktun o an Nasılda dayanılmazdı sana dokunma ihtiyacım Canım acıdı, özleminden
O Gün Bir Daha Gelmeyecek  Evet, ama bir kez olsun geldi  Bıraktığın  'an'dayım  
Adam:
''Erguvan çiçeğinin ömrü en fazla bir buçuk ay sürermiş Çiçeği yapraklarından önce oluşur ve yaprakları oluşana kadar dökülürmüş çiçekleri
Çiçekleri beyazmış erguvanların Yahuda'nın ihanetine dayanamamışlar Beyaz olan çiçekleri kırmızıya dönüşmüş Ve hep müjdelemişler baharı Erguvan çiçeklerinin masumiyetinde buldu gözlerini Teninin sıcaklığını beyazlaşan yaprakların arasında aradı Üzülme hadi, yine geleceksin, yine saracağım seni Eksik kalmayacak hiçbir şey  
Kadın:
Bu gün özgür gün Ben ilan ettim Resim yapacağım, dünyayı renklendireceğim  
Nasılda unutmuş insan renkleri, nasılda grileşip matlaşmış gökyüzü, sadece hüzün, acı, yoksunluk renkleri var, üzüldüm gökyüzüne
Buna dur demeliydim, ölmemeliydi  
Rengini aldım ve boca ettim dünyaya Işık ışık oldu her yer Gökkuşağının sekizinci rengi o, hem herkes görsün hem de sadece ben göreyim istiyorum Tek benim olamayacak kadar çok özlüyorum onu
Güzelliklerin üstündeki tozlar kalktı, gökyüzü aydınlandı Yasam pencereleri açılıverdi iyiliğin, insanin, sevginin, askın, üstüne
Bu gün özgür gün  Ben ilan ettim  Resim yapacağım  Hadi sende fırçanı eline al, gel yanıma, benden basla, renklerini kullanmaya, olmaz mı?
Adam:
Sessizce gitmelisin dedi, sözcükleri özenle seçmek istedi  İçi dışına geldi adamın birden  Korktu mu adam, bilemedi Sadece sessizce gitmelisin diyebildi İçi acıdı  Canı yandı  Parmak uçları yandı yazarken  
Alev topuna dönen ellerinde, dökülüverdi birkaç söz işte Gitmelisin  Gitmeliyim diyebildi sadece  
Kadın:
Yine içsel uçurumumun dibindeyim Kopkoyu bir karanlık sarmış etrafımı Deve kuşu misali gömdüm yüzümü toprağıma Nedir bu duygu? Bilmiyorum  Yanımda olmadığını ya da beni kendinden uzak tuttuğunu hissettiğimde hep ayni boşluk ve karanlık duygusu çörekleniyor içime  Güneş kayboluyor  Güçsüzleşiyorum  
Değil bir kelime senden gelen her harfin sonrasında bile okusam beni nasıl değiştirdiğini biliyorsun Sessizliğin çok kotu Anlamıyorum,bekliyorum  Küçülerek Gittiğinde ise yok oluyorum beyaz ekranın önünde, utanıyorum kendimden
Bilirim ki düşünmüşsündür bana bu cümleleri yazmadan önce Bütün detaylarıyla  Ne gibi sorular sorabileceğimi de bilirsin Benim düşünebileceklerimi ve düşünemediklerimi de hesaplayarak bu sonuca varmışsındır  Demek ki doğru yöntem bu  Böyle yaptığına göre  
Sen benden daha gerçekçisin, daha iyi düşünüyorsun Ben sadece bir adım önümü görürken sen metrelerce ötesini görüyorsun Sana inanıyorum Bütün kalbimle, beynimle, ruhumla Vardığın sonuçta beni de düşünmüşsündür Sadece kendin olsaydın bu kadar da sürmezdi belki de  
Sana kırılmadım, kızmadım Nasıl kırılabilirim ki, kızabilirim ki, bana verdiklerinden sonra  Sadece üzüldüm hem de çok  Tu es mon univers  Bu günde dün gibi seni çok seviyorum  
Seninle büyüdüm, geliştim, zenginleştim  Ne çok isterdim anlatabilmeyi, yeterince gösterebilmeyi, sana bendeki seni Bu gün denize günaydın demedim sabah, diyemedim Öyle eksiktim ki Sonra sen geldin aklıma ve denizin ne suçu var dedim Gittim kucakladım onu Bağışladı  
Bu bir büyüydü Beni gördün, sevdin, dokundun Daha ne isteyebilirim ki yaşamdan bu yaşımda Yaşadıklarımız en büyük hediyemdir Kucak dolusu teşekkür ederim sana  
Adam:
Çimenlik tarla kıyılarına, orman kıyılarına ve çayırlardaki karınca yuvalarının üstüne indi sessizce  Menekşe kokularını aradı gözleri  Arıların, böceklerin arasında bir yer buldu kendine  
Menekşe kokuların çekti içine  Sonra dağların ıssız kuytularına yöneldi bakışları  Özgürlük duyguları çağırıyordu adamı işte  Kekik kokuları çekmeliydi içine  Kekik kokuları işte  
Adam ağlıyordu işte Ellerinde hala onun kokusu, ıhlamur, erguvan, menekşe kokuları vardı Kekik kokusu da sinmişti bedenine Kokular karışmış ve bir olmuştu bedende İstemedi tenine sinen kokuların kaybolmasını adam Yağmur yine yağmalı diyebildi sadece 
|