Kardelene Özenmeyen Çocuklarimiz Olsun |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kardelene Özenmeyen Çocuklarimiz OlsunSağlık ocağında, mesai bitimine doğru kapıda küçük Naim’le karşılaştım Üstü başı kan içinde olunca telaşla tedavi odasına aldım Meğer onca kan elindeki küçük bir kesikten akmış Vücudunu kontrol edince, birçok yara izi olduğunu gördüm Şaşkınlıkla; “Bu ne hal böyle yavrum, ne oldu sana böyle ?“dediğimde, bir iç çekti; “Sakarlıktan sayılır ya…” dedi Bir yandan eline dikiş atmak için hazırlık yapıyor, diğer yandan ailesine haber verdiriyordum “Ben de sakarım ama bu kadar çok yaram hiç olmadı Şu izlere bak! Her yerin yama gibi… Ne bunlar böyle oğlum?” diyerek, yüzüne baktım ” Savaştan mı çıktın sen?” dedim Kaşını yukarı kaldırdı, dudağını büzdü, ”Bir bakıma öyle sayılır” dedi” Babam savaştan kaçırdı bizi” Bu kez ben ne demek istediğini sorar gibi kaşımı kaldırıp, yüzüne baktım Derin bir nefes aldı, ” Bu yaraların çoğu polis taşlamalarında oldu,” dedi Bu itiraf karşısında şaşırmıştım İstem dışı, ” Ne? ” dedim Benim şaşkınlığım Türkçe bilmeyen annesi ile sık sık sağlık ocağına gelen, onbir yaşında olmasına rağmen büyük insan olgunluğunda ve aklı başında bir çocuğun, böyle bir davranışta bulunmasınaydı Utandığı halinden belli oluyordu “İstediğim için değil mecbur kaldığım için yapıyordum,” dedi ” Eve her gelişimde babamdan sopa yiyordum Sonunda abim buraya çağırdı Öğretmen olan var ya… İşte o…” derken, göz göze gelmemeye çalışıyordu Masum bir çocuğun, mecbur kaldığı için yaptıklarından duyduğu utancı sesinden fark etmek çok kolay aslında Benim yorumsuz olduğumu görünce anlatmaya başladı; “ Bazı çocuklar küçük abimin dağda olduğunu öğrenmişler Sanki dağda olan benmişim gibi konuştular Ben de kavga etmemek için koşarak kaçtım O kadar hızlı koşmuşum ki kaldırımın kenarına çarpıp tökezledim” Bir süre bir şeyler düşündü Konuşmak, içindekileri boşaltmak, tüm düşündüklerini söylemek istediği belliydi ama çekiniyordu Gözlerinde dondurduğu yaşlarla, ”Babam, evde abimle amcamdan konuşmamızı yasakladı, nasıl öğrendiler bilmiyorum!” dedi Derin bir nefes alarak devam etti; “ Onlar yokmuş gibi davranacağımızı, ailemizde öyle birilerinin olduğunu unutacağımızı söyledi Evdeki tüm resimlerini de yaktı Aslında tüm suçlu dağdaki amcammış O kandırmış diyorlar” Konuşmadan ve yorum yapmadan dinlediğimde, söylemek istediklerini daha rahat söyleyeceğini düşündüm Ben, sadece ufak mimiklerle konuşmasını desteklerken; o, arada derin nefesler alarak anlatmaya devam ediyordu “Evde kimse konuşmuyor ama annemin elinde abimin liseye başladığı zaman çekilmiş bir resmi var Kimse yokken avucunun içine alıp ağlayarak bakıyor, biri gelince yavaşça yeleğinin cebine saklıyor Biz yanına gittiğimizde fark etmemiş gibi yapıyoruz” İçinde biriktirdikleri bir bir dilinden dökülmeye başlamıştı “İçimizden geçenleri söyleyemediğimiz için memleketten ayrıldık oysa burada hiç bir şey söyleyemiyoruz Biz de bu dünyadayız, dışında değiliz ki! İnsanların başka dünyadan gelmişiz gibi davranmalarından nefret ediyorum” İçindeki hüznün büyüklüğünü konuştukça anlamaya başlamıştım Abisine olan kızgınlığının sebebin de sadece abisinin terörist olması değil, annesine yaşattığı üzüntüde etkiliydi Teselli etmek için söyleyecek bir şeyler düşündüm ama aklıma hiç bir şey gelmedi Benim sessizce dinlediğimi görünce; “Sen bizim oraları biliyor musun?” diye, sordu “Yeni mezun olduğumda iki yıl Erzurum’da kaldım Güneydoğuya hiç gitmedim,” dedim “Bizim oralarda kardelenler var, biliyor musun? Karın altından güneşe doğru açarlar Güneş döndükçe onlarında döndüğünü görürsün” Elini kullanarak anlatışı ve yüzüne verdiği o ifade hep gözümün önünde Hani bir şeyi çok istersiniz, çok yakınızdadır ama bir türlü alamazsınız Aradaki o incecik sınırı geçmeniz mümkün değildir Hatırladığınızda yüzünüzde bir gülümseme oluşur, belli belirsiz Sonra ulaşamamanın hüznü yakar içinizi… Yüzünüzdeki sıcak gülümseme birden soğur ve yerini buz gibi bir ifadeye bırakır İşte öyle bir şey… Onu izlerken bahçemdeki kardelenler geldi aklıma; “Benim bahçemde kardelenler var! Kışın gel, görürsün Ama çabuk ölüyorlar!” dedim Yüzünde yine o özlem ifadesi ile; “Olsun!” dedi ” En azından güneşi görüyorlar” Son sözü beni çok etkilemişti Sanki güzel bir şeyler görmek için, "ölüme değer" der gibi geldi Kızgınlık ve hüzünle karışık bir ses tonuyla; “Bizim oralarda pencerelerde bahtaniye vardır Neden biliyor musun?” diye sorunca, aklıma ilk gelen dışarıdaki soğuk olmuştu “Soğuktan korunmak için mi?” dediğimde; “Ne kadar cahilsin!” der gibi, başını salladı Yüzünde alaylı bir bakışla, ”Yakına düşen roketlerde camlar kırılınca bize batmasın diye!” dedi Gözlerine baktım Kocaman kara gözlerini açarak, ” Gece üstümüzden helikopterler geçerken çok korkardım Başım yorganın altında uyumaya çalışırdım Burada da hava üssü var Sık sık helikopter sesi duyuyoruz ama gece geçtiklerinde bir an nerede olduğumu unutup başımı yorganın altına sokuyorum Ter su içinde kalıyorum Ablam başımdan yorganı alınca aklım başıma geliyor,” derken, sesi titriyordu Eline beş dikiş atmıştım ama sesini çıkarmamıştı “Çok dayanıklısın, “dedim O, sadece gülümsedi… Kapının eşiğinde bir hıçkırık sesi duydum Başımı çevirdiğim de iki şehit annesi olan Hayriye Teyze ile göz göze geldik Sanki bunları konuştuğumuz için suç işlemiş gibi hissettim Yapılmaması gereken bir şeyi yapmış gibiydim Diğer odadan çocuk tansiyon aletini almak için yanından geçmem gerekiyordu ve yanından geçmeye korkuyordum O, yavaşça içeri girdi, yanağımı okşadı ve Naim’e doğru ilerlerken, hızlı adımlarla odadan çıktım Tansiyon aletini alıp kapıya geldiğim de içerideki durumu merak ediyordum O, sıcacık anne şefkati ile Naim’in başını okşuyor, bir şeyler söyleyerek teselli ediyordu Yüreği iki evlat acısı ile yanan bir annenin şefkatli ellerini, bu küçük çocuğun başında görünce duygulanmayacak, insanlık dersi almayacak var mı bilmiyorum! Hayatla yüzleşmenin zorluğunu öğrenen bu küçük yüreği teselli edebilir misiniz? Ortak değerlerimizi yitirmemize ve parçalanmamıza sebep olanları kınamak yeter mi? Giderek yozlaşıyoruz, kültürümüzden, özümüzden en önemlisi de kendimizden uzaklaşıyoruz Yaşadıklarımızdan ders çıkarmıyoruz Her şeyi çabuk unutup, tekrar tekrar aynı hataları yapıyoruz Toplum olarak nasıl bu hale geldik İçten içe çürüyen bir toplum olduk Başkalarının söyledikleriyle hareket etmeyi bıraktığımız; kendi kötü emelleri için bizleri kullandıklarını anladığımız gün, kurtuluşumuz olacaktır Eminim… Kardelene özenmeyen çocuklarımızın olmasını diliyorum… İNCİDAL |
|